22 Ağustos 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

22 Ağustos 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İran, dev adımlarile İlerliyor Yazan: Muhittin Birgen 99 ir zamandanberi Tahran matbu- atını dikkatle takib ediyorum. Bu suretle görüyorum ki İran, Şah Peh- levinin açtığı medeniyet ve terakki yo- hunda ilerlemektedir. Meselâ, geçen ayın son günlerine doğru, İran Şahı, Şehbaz | tayyare fabrikasının, İran işcileri elile | yapılmış tayyarelerine bir uçuş yâptırdı ve İran renklerile İran tacının alâmetle- rile süslenmiş olan İranlı çelik kuşların havada sığırcık sürüleri gibi dolaştıkla- rını seyretti. Son aylarda, Tahranın Ittılaat gazete- ginde gördüğüm Tuahran belediyesinin i- lünlarından ve gazetenin verdiği hava- dislerden anlıyorum ki bu eski İran payi- tahtı, yakın zamanda çehresini değişti- recektir: Büyük paralar tahsis edi ım.xj yollar genişletiliyor. meydanlar açılıyor ve caddeler asfaltlanıyar. Yapıldığı gün- denberi sayısız imparator ve sultan gör- Mmüş olan İstanbul, Avrupanın eşiği, Tür- kiyenin medeniyet merkezi, dünya deniz yollarının uğrağı ve nihayet on beş sene- lik bir kalkınma rejiminin yarım merke- zi olan bu şehir, henüz düşüne dursun ve | hattâ uykusundan uyanmasın! İran da bizim gibi demiryolları yapı- yyor ve birer birer münakaleye açıyor. İ- ran gazetelerinde neşredilen hareket ve vakit tarifelerini, bilet ücretlerini tedkik ediyorum; görüyorum ki İranda trenler, bizim memleketin en yüksek tarife va- satisine nisbetle daha yüksek bir sür'atle hareket ediyorlar. Meşelâ bizde en seri tren tarifesi Toros ekapresinde ve Anka- ranın gündüz ekspresindedir. Bunların tarife vasatileri saat başına elli kilomet- | re verir. Halbuki İranda bu sür'at, ekspres | olmamak üzere, elli beş kilametredir. Bunun gibi iyolcu nakliyat tarifeleri de bizden ucut görünüyor; galiba bu da İ- randa hayatın bizden daha ucuz olmasın- dan ileri gelir. * İrandaki bu ileri gidiş, acaba iki mem- lJeket demiryollarındaki tarife sür'ati ile mütenasib midir? Yani, İran bizden daha | hızlı mi gidiyor? Yapılan birçok şeylere nazaran İranda her halde büyük bir sür- at var. Meselâ, bizde kadımın ve kızın hayata alılması uzun bir nesil içinde ha- | zırlanmış bir iş olmasına mukabil İran hazırlıksız yola çıktığı halde hareket i- tibarile bizden geri değildir. Daha dün dokuz yaşında kocaya verilen ve yirmi yaşında ihtiyarlıyarak güneş görmiyen çehreleri yeşil bir renk alan İran kızları bugün mektebde, Üniversitede, lâbora- tuarda, doktorlukta, avukatlıkta, #porda, dansta sıçrayıp duruyorlar! Demek İran yürüyor ve dev adımlarla! Bu müşahedeyi yaptıktan sonra, her defasında, elimden gazeteyi bırakarak düşünmeğe dalıyorum: İran pek güzel türkce bilir; orada bu harekeli yapan kütlenin en İlerisinde 'Türkler bulünuyor. Halbuki Türkiyede bir zamanlarherkesin bildiği Farisi'yi bizler nesilden nesle unuttuk ve bugün bu dili bilen bile kalmadı. Bizler, Arabi- yi ve Farisf'yi biraz öğrenebilmiş olan bir neslin son mümcossilleriyiz. Bizlere de Farist ve Arabi'yi mekteb öğretmiş değildi. Edebiyat aşkı ile, diğer dilleri ol- duğu gibi, bir dereceye kadar bunları da kendi kendimize öğrendik. Bizler de gözlerimizi yumduğumuz zaman, artık bu memlekette Farisi ve Arabi gazete o- kuyabilen insan ya bulunacak, ya bulun- mıyacak! Bu bir hakikattir; bu bir hakika$ oldu- ğu gibi, diğer bir vâkıa da bir hakikattir: Asya kıt'ası yakım zamanlarda büyük hareketlere sahne olacak! Avrupada ar- tık ezilecek millet, paylaşılacak toprak kalmadı. İnsanlar, milletler arasında ta- | biat tarafından emredilen zaruri müca- dele, bundan sonra kendi sahnesini As- yaya nakledecek, Bizden sonra gelen ne- siller de, yani bizim çocuklarımız ve mu- hakkak surette torunlarımız da gözleri- ni Asyaya çeviröcekler... Halbuki, biz Asyadan kat'l surette u- Zaklaşıyoruz; artık Asyadaki iki büyük #lemin, Arab'ın ve Fars'ın dillerini bi- Tenler kalmıyor! * Bu bir acıklı müşahededir. Bu müşahe- deyi ne zaman yapsam, bugünkü neslin gafletine, gelecek neslin hüsranma acı- maktan kendimi alamıyorum. Medenileş- mek isteyen Türkiyenin gözlerini garba | Resimli Makale: Bir insan için en büyük felâket, her hangi bir hareketi- mnin neticesinde kendi kendisini muahaze edecek vaziyete düşmesi viodan azabı çekmesidir. Parmaklarınızla Düşünen bir insan Başı yapabilir misiniz? Bu bir'düşünen insanı gösterir. Bu d nen insanı siz de hemen halkedebil siniz, Bunun için parmaklarınızı kıvırın, iki parmağınızın arasına bir sigara, ve diğer iki parmağınızın arasına da iki düğme sıkıştırıp, elinizin üstünü de bir parça yünle örtmek kâfi gelir.. 5,000 dolara mahküm olan doktor Elektrik tedavisi yapmak maksa: le Nevyorkta Rene Berkuç isminde kü çük bir kızın saçlarını bütün bütün dö- kerek kel yapan bir doktoru Nevyork mahkemesi 5000 dolar tazminata mah- küm etmiştir. Mahkeme ilâmında «Bu zavallı küçüğü ölünceye kadar alâmeti farıkayı bırakan doktorun — dikkât - sizliğine karşı bu tazminat azdır bile denmektedir. ——— çevirmesi ne kadar tabii ve zaruci ise u- yanan şarktaki alâkalarını unutmaması ve gözünü ondan ayırmaması da o kadar büyük ve kat'i bir ihtiyacdır. Yarın! ya mücadelelerinde İran Türkiyeye kiye İrana mühtacdırlar. Her iki leket de medenileşiyor ve teşi ni- yor. Bunlar yarınki badirelerde elele vermeğe mecburdurlar. İki büyük impa- ratorluk oldukları zaman bu iki memle- ketin birbirlerile çekişmeleri ne kadar tabif idi ise iki uyanan millet oldukları zaman da elcle vermeleri o kadar zaruri- dir! Halbuki Türkiye (le İran arasında ya- vaş yavaş manevi bağlar çözülüyor. A- rablar Türkleri Türkler de Arabları u- nutmıya başlıyorlar, Bu yanlış bir gidiş- tir; buna çare bulmalı, bu memleketler arasındaki manevi bağları yeniden ve fa- kat, bu defa modern şekilde bir daha te- sis etmeli! Ve vakit geçirmeden! Muhittin Birgen İSTER İstanbul gazeteleri 6 ay evvel şu fıkrayı neşretmişlerdi: «Belediye şehirde dolaştırılacak el arabaları için müuay - yen bir tip kabul etmek üzere yaptığı tecrübelerden menfi netice almış ve herkesi istediği tipte el arabası kullanmakta Berbest bırakmıştır.» İSTER SÖON POSTA e İnsan kendi kendinin avukatıdır — Girişeceğiniz bir hareketin iyiliği hakkında evvelâ kendi kendinizi ikna ediniz, inânan bir adam kendi kendini mü- dafaa eden bir avukat halindedir, kuvvetine son yoktur. ..-..-u.m—-..—...._....._-.._—-—. Hergün bir fıkra lMalı siz tesellüm ( edersiniz ; Zengin bir Amerikalı kâtibile bir - Kkte Parise gitmişti. Bir gün Pariste bir caddede gezerlerken gayet güzel bir genç kıza rastladılar. Zengin Amne rikalı kâtibine: ; Şu güzel kıtı gözden kaybetmi - ? yelim! dedi. $ ; Genç kızın peşine düştüler. Genç $ $ $ i : t | kız biraz ilerdeki bir mağazanın satış ? efiydi. Mağazaya girdi, Milyonerle kâtibi de iler. Genç kız bunları ? mağazada görünce: — Bir emriniz mi var, ne arzu edi- ; yorsunuz! : Dedi. Zengin Amerikalı cüzdanını ? açtı. Bin dolar çıkardı. Tezgâhlardan İ birinin üzerine koydu: İ — Bununla ne almak istiyorsunuz' -— B(r öpücük. kndn a Pıcr/ırdı Madam Blanş, mösyöye bin franklık bir öpücük veriniz. Zengin Amerikalı; bir an duraladı. Sonra yüzü güldü. Kâtibine döndü: — Benim acele işim var, hemen gi - diyorum. dedi, parasını verdiğim ma- ; h siz tesellüm edersiniz. ÜlsassennsencaserarerarALAnMAERENERALArEELeRA sreeemeAnEN! Brükselde Görülmemiş bir Sirkat meselesi Brükselde demiryolları idaresinin ba- gaj kısmına 55 İngiliz lirasına sigortalı bir çanta ile büyük bir sandık gelmiş. Ertesi gün, gönderilen eşyanın sahibi zu- hur etmiş, aranmış, taranmış, sigortalı çantanın yerinde yeller estiği görülmüş. Adamcağız, yana yakıla, bagaj idaresin- den sigorta parasını almış, sandığını da bir otomobile yükliyetek otele gitmiş. İ- şin içinde bir bit yeniği olduğunu sezen Brüksel polisi işi kurcalamış — sandığı muayene edince, çanta içinden çıkmı biraz daha inceleyince de, büyük sanı ğin içinde, haya delikleri bulunan ayrı bir bölmeye rastlamış ve mesele anl şilmiş. Sandık sahibi, hırsız arkada: bölmeye kapıyarak, sandığı. istasyona yollamış, gece olunca, hırsız. sandıktan çıkmış, çantayı alarak tekrar sgandığa girmiş ve kapağını kapamış. Ertesi gün de suç ortağı gelerek eşyasını âlmış, ©- tele gitmiş! En büyük kadın ;zpkası Sinema yıldızlarından Norma Şerer Amerikada camdan Vagonlar Yapılmağa başlandı Tarihte birçok devirler vardır: 'Taş devri, bronz devri vesaire.. bu gi- dişle bundan sonra bir cam devri başlı- yacağa benziyor. Şimdi hemen her şey camdan yapılıyor. Bir gün cam ılhlseyl' icad ediyorlar, diğer bir gün camdan ev yapıyorlar. Bir müddet sonra camdan 0- tomobil karoserleri meydana çıkıyor. Resimde gördüğünüz de Amerikada camdan yapılmış bir vagondur. Su üstünde uyuyan adam Finlandiyada su üzerinde uyuyan bir adam peyda olmuştur. Birgün iki küçük çocuk gölde yıkanırken biraz i- leride su üstünde boğulmuş bir adam cesedi görmüşler ve hemen gölden çı- k en yakın polis karakoluna hâdi- seyi haber vermişlerdir. Bir doktor ile i memur bir sandala binerek cesedin nına yaklaştıklarında hayretle bir a- suyun üstünde uyumakla oldu - la bu adamı uyandırıp karakola - geti dikleri zaman kendisinin terzi olduğu- nu her gün iki saat göle girip suyun ü- gerinde uyumakta olduğunu, ve dün - yada sudan daha yumuşak bir yatak bulunamıyıı:ığım söyliyerek rahat uy kusundan uyandırılıp karakola getiril- ğinden dolayı protestoda bulunmuş - tur. Jak Dempsey ve çocukları Eski dünya boks şampiyonu Jak Demp- dünyanın en kocaman şapkasını giymek- Isoy çocuklarının kaçırılacaklarından kor tedir. Bu şapkanın kutru seksen beş san- timdir. İNAN, İSTER rettiler: karak, Nevyorktan Salt Lake City'e gö türmüştür. İNANMA! İstanbul gazeteleri 6 ay farkla dün de gu fıkrayı neş » «Belediye şehirde dolaştırılacak el arabaları için muay- yen bir tip kabul etmiştir. Bu tipe muvafık olmıyan arabu- ların kullanılması menedilecektir.» İNAN, İSTER İNANMAIL Sözün Kisası Münakaşaya dair E Talu F ransızların bir söz temsilleri var« dır ki, eslâfumız onu göyle ter « cüme ve ifade etmişlerdir: «Mfüsademei efkârdan, barikai hakikat doğer!» Bunu, bu sözü, bilhassa meşrutiyet ikinci defa olarak memleketimizde ku - rulduğu tarihlerde dinlemiştim. O tarihte Osmanlı meb'usan meclisinde parti kavgaları vardı. Muhalifler de, mu« halefetlerini izah için bu frenk darbı me« selini dillerine dolamışlardı. Ben gençtim toydum, Hüdiseler ve sözler üzerinde muhakemem dutmazdı, İş- lemezdi de., Sadece bunları zapteder « dim. Şirmdi şimdi, bunları hatırladıkça, ü- zerlerinde durur ve zihin İşletir oldum, Geçenlerde, yukarıya kaydet!i n bu söz temsili aklıma gi Acaba bunun vâkıflara uyan bir ciheti vâr mı diye dü« şündüm. Evet, müsademel efkârdan, çok defa, hakikat nurunun doğabileceğini kendi kendime kabul ettim. Ettim ama, © nezih, o ilmi münakaşa nerede? Ve bir de, dikkat ettim: Her hangi bi meselede müesses kanaat sahibi olanlar, hemen umumiyetle münakaşadan kaçınıs yorlar, Bir Fransız fikir adamı da ayni mü « şahedede bulunmuş, ve kendi kendinş soruüyor: — Bu, nedendir acaba? Ve cevabını gene kendi kendine verk yor: f — Çünkü, diyor, münakaşadan nur do« ığ&-, nur ise onların kanaatini ekseriyg altüst edecek bir kuvvettir! Bu mütalea gayet doğrudur. Kanaat sas lhiblerînin de münakaşadan kocunmalak rını ayni derecede doğrü bulurum. Dünyada en büyük tesellinin aldan « mak olduğuna göre, kanaatlerimiz. yanlıf ta olsa, onları muhafaza etmek isteriz. İnsanlığın zâfı, onun kuvvetidir. E 7a!u Uıfa 20 ay sonra ı'yl | Suya kavuşacak | Urfa (Husust) — Fenni vesaitle şek. re getirilecek Kehriz suyunun inşaatım na başlanmıştır. Bu su Urfanın şima « linde ve saat mesafede —bulunaz$ Âşık dağı eteğinden çıkan bol ve çoll güzel bir sudur. İnşaat yirmi ay sonrg bitecek ve şehrin su ihtiyacı tamamile İtemin edilmiş olacaktır. Bursada bir otomobil tutuştu Bursa (Husüsi) — Evvelki gün, Ulu dağdaki Dolubaba kampına gitmek ü e zere, yolcu dolu olarak, saât 17 de şe e hirden ayrılan şoför Saimin idaresin e deki 90 numaralı otomobil Pınarbaşt mevkiinden geçerken, kontak netice « si benzin borularında bir iştia! vukua gelmiştir. Alevleri gören yolcular, pa« nik halinde otomobili terketmişler v4 istimdada başlamışlardır.. Etraftan yee tişen yardımcıların ve itiaiyenin gaye ıd'ıle om'rnbîlin başka aksamına si e verilmeden, r. Hâdise yering felen başka bir otabüsle yoleular Ulus dağa nakledilmiştir. Marmarada bir motör battı Gemlik, (Hususi) — Evvelki geca sababa karşı Marmara açıklarında iki motör çarpışm Bunlardan Kaplari motörü batmış, içindeki eşya da denix ze dökülmüştür. «Gülbaba» motörü is4 baş tarafından hafif bir yara almış . tır. Zarar 500 liradır. AĞUSTOS

Bu sayıdan diğer sayfalar: