26 Ağustos 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

26 Ağustos 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Gecenin karanlığında dolaşan silâhlılar Şayet boğmuş olsaydı, kim arayıp, kim soracaktı?.. Lükin bu dağlar diplo - matı kurnaz ve dessas davrandı. Ünifor- mamın şerefini muhafaza etmek İçin, her şeye, hattâ vuruşmıya bile, hazır oldu - ğumu anladı. — Allah, devlete zeval vermesin. - Diye, söylenerek uzaklaştı. Fakat bu sözleri söylerken; (hey bu - dala!.. Yıldız sarayındaki efendilerimi » zi, hükümet merkezindeki artaklarımızı biliyorsun da, ne söylenip duruyorsun. Senin, ne ehemmiyetin olur. Onlar ya- gadıkça, bize zeval olmaz) manasını ifade eden bariz bir istihza tavrı vardı. * (Ovacık) denilen yere yaklaşmıştık. 'Tabur kâtibi yanıma geldi. — İşte, Dersim fesad ve isyanlarınm kaynadığı (gayya kuyusu) na girdil_'. AL lah vere, çoluğu çocuğu şuradan selâmet- ke çıkarabile idik. Dedi.. Gerek bu zavallı adamın ve ge- rek tapu memurunun rengi, korkudan bembeyaz kesilmişti. Ağalar, seyyidler, dedeler, burada köy- lerine gitmek için birer ikişer dağılıyor » lar.. ayrılırken de, büyük bir samimiyet- Derstm ağalarının konakladıkları yerden yanımıza doğru bir adam geldi Bunların mühim bir kısmı dağılıp ta,|leri üzerine atılmış olan paslı kılıcı ile, (Hozat) a gidecek bir kaç kişi kaldıktan sonra, bu ayrılık büsbütün tebarüz et - mişti. Hattâ, hepsi tepeden tırnaklarına kadar silâhlı oldukları halde, âdeta ken- le kucaklaşıyorlar; birbirlerinin sakalla-| Glerine bir çekingenlik gelmişti. rını, Omuzlarını, ellerini öpüyorlardı. Gene böyle bir ayrılık esnasında, u - zaktan bu manzarayı seyrederken gü - Jümsedim; — İşte, Dersimi yaşatan sır... Bu adam- diyorum. Eşya denklerini Vaziyet, nazikleşmişti. Bu nazik vaziyet ise, beni uyanık bulunmıya mecbur et - mlşti... Şimdi konak yerlerinde âdeta bir karargâh kumandanlığı vazifesini ifa e- çepeçevre lar birbirlerine ©o kadar bağlı ki.. her| ÜZdiriyor; tabur kâtibi ile tapu memu - halde bu ittihad, onları kurtarıyor. Dedim... Buraların ahvalini çok iyi bi- len tapu memuru, kulağıma eğildi. On- lara işittirmekten korka korka cevab verdi: — Ah, yüzbaşı efendi.. öyle mi, zan - nediyorsunuz?.. Bu Dersim ağaları; © ka- dar kurnaz, o kadar sahtekâr, o kadar dessas adamlardır ki, birbirlerine bile o- yun oynarlar. Şu samimiyetle birbirleri- ne sarılan, öpüşen, kucaklaşan adamlar, birbirlerinin kanlı bıçaklı düşmanıdırlar. Fakat, bu düşmanlıklarını, dostluk per - desi altında saklamayı çok iyi bilirler. Ve,duşmnnmhmbilehikbirbk- lerine dost görünürler. Bu gördüğünüz kütle, zerreleri yekdiğerile İiyi Untizaç etmemiş bir topağa benzer, Kuvvetli bir yumruk indiriniz, derhal dağılıverir... Lü- kin o yumruk, nerede?.. Bu sözleri dinlerken, içimde garib bir endişe ve ıztırab duyuyardum. Ve meç- hul bir sesin: — Zavallı Zeki!.. Leylânın yüzünden başına gelen bu macera, seni nerelere sürükledi. Bu esrarlı muhitte, bu hile ve fesad çamurları içinde nasıl yaşıyacak - Bın?.. Dediğini Işitiyordum. * Müuhterem miralayım!.. Size, yalnız hürmet ve minnetlerimi bildirmek mak- sadile başladığım şu mektubda, niçin böyle bir takım garib tafsilâta girişiyo - rum.. bunlar, lüzumsuz bir gevezelik toş- kil etmez mi?.. Başkaları için, belki de böyledir. Fakat ben, bunları size söyle - mek için, büyük bir ihtiyaç hissediyo - rum. Çünkü, Yiıldız sarayının çatısı a1 - tında başlıyan maceramın, beni bu kor- kunç vahşet çöllerinde, derin ve sonsuz uçurumlara doğru sürüklediğini hisse - diyorum. Kimlerle karşılaştım?.. Kimlerle yaşı- yacağım?, Ve, sırtımdaki üniformanın, be Hmdeki kılıcın bana emrettiği vazifeyi ifaya nasıl muvaffak olacağım?.. Bun - ları düşündükçe, çıldıracak gibi oluyo - rTum. — Niçin?.. Diyeceksiniz, değil mi?.. Lütfen, dinle- yiniz. Erzincandan çıktığımız gündenberi yol arkadaşlığı ettiğimiz halde, hemen her merhalede, her gecelediğimiz yerde, dsi- ma bizden yüz adım kadar uzakta oturan ve yatıp kalkan Dersim ağaları bize dai- ma yabancı bir unsur nazarile bakıyor- lar; kendilerini bizden ayırıyorlardı, rTunun çoluk çocuğunu bunların içine yer- Teştiriyorum. Ben, tabur kâtibi, tapu memuru, Ço « rumlu Hamdi çavuş.. biz, eşya denkleri-. nin haricinde birer mevki alıyorduk, Ve, nöbetle uyuyorduk, Bir gece, ortalık karardıktan sonra, et- rafımızda bir takım silâhlı adamların belirdiğini, ve bunların aç kurtlar gibi ge- zindiklerini hissetmiştik, Âlâ... Felüket, baş göstermişti. Fakat bu felâketi nasıl karşılıyabilecektik?.. Si. lâh namına, tabur kâtibinin eşya denk- benim belimdeki narin ve zarif süs kılı- cından başka hiç bir silâha malik değil - dik.. Hayvanların sahibi olan iki kalır - cının bollerinden birer bıçak sarkıyorsa da, bunlara da pek o kadar güvenemez - dik. Başçavuş, bölükten ayrılırken, silâhını, palaskasını da beraber almak istemiş. Fa- kat: — Yolda, belki eşkiyalar elt Diye, verilmemiş... Bir askeri silâhın - dan ayıracak, onün mâaneviyatı cam parçası gibi kıracak olan bu düşünüş ve tedbire, bilmem ki; ne dersiniz?.. Çok belli bir şey ki: Saksağanların fet- va verdikleri bu 1&sız ve âsi dağlarda, iki çelimsiz kılıç demiri ile kime karşı ne kadar mukavemet gösterebilecektik?.. Bu adamların görünmesi, bana hakiki bir ürküntü vermişti. Ve tam bu ürküntü sırasında zavallı tabur kâtibi, korkudan dişleri birbirine çarparak hafifçe seslen- mişti. nden alır. (Arkası var) | çıkarılması, sıh- hatin temel taşlarından birinin çıkarılması demektir. Bu âkıbetle karşılaşma- dan evvel dişlerinize iti- 'N na ederek, hergün temiz- liyerek onların çürüme- mesine, — bozulmamasına ihtimam etmek lâzımdır. RADYOLİN Diş macunile hergün ve || en az günde 3 defa fırça- J lanan dişler daima sağ- | lam ve temiz kalır Daima Radyolin n!aa'xmcuı B TE LAi Harita ve Maden işleri — Her nevl arazi ve maden imtiyaz haritaları yapılır. Maden- lerin işletme koöntrolü munayyen — günlerde lyıyuır. Güztepe Birinci Orta- sekak No: 39 Neş'et üüi di Eda .| kdin tapunun 18 No. 21/6/938 tarihinde | Nallıhan İcra memurluğundan: Nallıhan kasabasında Ayaşlı Ahmede maa masarif 998 lira 24 kuruş barçlu Bağlıca köyünden Hacıoğlan oğlu Ali borcunu kableleda vefat edip varisleri karısı Fatma ve oğlu Mehmed ve rüfe- kasının ellerinde bulunan mahcuz ve sa- tılmalarına karar verilen Bağlıca kö - yünün Kebirce mevkiinde kâin tapunun 19 No. 21/6/938 tarihinde mukayyet şarkı ve garbı hali, şimali mühdes, yol, cenu- bu dere ile mâhdud Bir hektar 1028 metre tarla, ve gene kariyei mezkür mevkiinde mükayyet şarkı Ali varisleri ile Ayşe ve Şerifeye ald tarla garbı dere şimali Ke- meteroğlu Mehmed ve Molla Ahmed tar- laları cenubu mühdes yöl ile mahdud 4 hektar 6869 metrelerle ve gene tapunun 17 No, 21/6/938 tarihinde mukayyed şar- kı Veli tarlası garbi ve şimali Ali varis- lerinin diğer tarlası cenubu muhdes yol ile mahdud 7328 metre tarla ve gene Bağ- heca köyünde kâin tapunun 18/16 No, 28/3/938 tarihinde mukayyed şarkı kuru dere garbı Abdurrahman iken oğlu Rıza tarlası şimali Hasan iken halen Mustafa oğlu Mehmed cenubu Ali Molla iken ha- len Çakır Mehmed oğulları İbrahim ve Bmrullah tarlası ile mahdüd bir hektar 1960 metre tarlanın 36 sehimde 12 sehmi 15/9/938 perşembe gününde saat andan ©n beşe kadar birinci açık artırmada kıy- meti muhammenenin yüzde yetmiş beşi- ni bulduğu takdirde ihalesine karar ve- rilecektir. Blılmadığı takdirde ikinci a- çık artırma 30/9/938 perşembe gününde keza saat ondan on beşe kadar Nallıkan icra dairesinde satılacakları ilân olunur. aBi li d, Dr. İhsan Sami ÖKSÜRÜK ŞURUBU Öksürük ve nefes darlığı, boğmaca ve kızamık ürükleri için pek tesirli ilâçtır. gczanede ve ecza depolarında bulunür. —— OA (Baş tarafı 12 nci sayfada) saray) da verilecek bir baloya iştirak e- decek ve kocası yeni evlerinde rahatça yerleştikten sonra onun yanına gidecekti. | Lucknow, Hannasyde'in istasyonu idi. kaldı. Hannasyde gelip onu bulmuştu. Tren gara yaklaşırken bütün bir ay zarfında mütemadiyen bu kadını düşün- müş olduğunu anlıyor. Ve harekâtının ne kadar akılsızca olduğuna kendi de hayret ediyordu. Lucknow'da geçen bu bir hafta zarfında beraber bulundukları iki balo ve bir çok at gezintileri buhranı kat'ileştirmişti. Alice Chisane'e prestiş ediyor - yahud da prestiş etmişti - ve Misters Haggerte de bu kıza benzediği için hayrandı. Fa- kat Lomdys Haggert ondan bin defa daha fazla şayanı prestiş olduğu için Alice Chisane' e hiç te benzemiyordu. Misters Lomdys Haggert acabâ içinden geçenleri anlıyor mu idi? Bunu sadece bu kadın bilebilirdi. Onun her teması is- tediği şeye karşı büyük bir alâka hisse - diyor ve bu alâkada da bu kadının Alice Chisane'e benzeyişinin hiç bir rolü olmu- yordu. Hattâ bir iki kere o tarzda konuş- tu ki eğer Alice Chisane hâlâ nişanlısı olsa idi kolay kolay hazmetmezdi. Fa - kat Misters bunlara hiç ehemmiyet ver- memiş ve uzüun uzun Hannasyde'e ilk sevgilisine benzemesi yüzünden ona ver- diği zevk ve saadeti anlatmıştı. Han « nasyde atının üzerinde bir şeyler mırıl- danmış ve «evet, hakkmız var» diye ce- vab vermişti. Artık Mişters Haggert git- mek Üzere olduğu için seyahat hazırlık- Hikâye: Benzediği için mi? larile meşgul olan Hannasyde kendini gok bedbaht ve çok acınacak bir halde hissediyordu. Nihayet genç kadının Lucknow'da ge « çireceği son gün de geldi. Misters Haggert orada bir hafta kadar| Hannasyde onu istasyona kadar götüre müştü. Misters Haggert kendisine karşi gösterdiği bütün bu dostluklar, - girdiği bütün bu zahmetler için ona minnettar ol duğunu söylüyor ve mümkün olduğu ka- dar sevimli bir tebessümle gülüyordu. Çünkü biliyordu ki Alice Chisane bütün bir dostlük ve iyilik sırrının düğümüdür. Hannasyde eşya taşıyan hamallara kızı- yor, peron üzerinde dolaşan adamlara â- sabiyetle çarpıyor ve Allaha çatıyı ken- di tepesine yıkarak ezmesi için dua edi- yordu. Tren hareket etti. Yavaş yavaş gidi' » yordu. Misters Haggert veda etmek için pencereye gelmişti. — Hayır, Mösyö Hannusyde veda et « miyeceğim, düşün İlkbaharda İn « giltereye gidiyorum. Gize her halde o « rada rastgelebilirim, değil mi? Hannasyde onun elini sıktı ve hay « ranlık dolu ciddf bir sesle: — Sizi bir daha yoluma çıkarmaması için Allaha yalvarıyorum, dedi, Ve. Misters Haggert her şeyi anla « mıştı. YARINKİ NÜBHAMIZDA: Ödenen borç Yazan: Ursula Bloom Çeviren: İbrahim Hoyi 4DT TOĞOAAIITACAI CABA CKDARKANALOCACDIKACAAYANAYARYYAKLALAKKAKTATAYANK y sayın müşterilerine yapacağı fe Telefon : 22752 Çeltik Sawhiplerinin PİRİNÇ TÜCCARLARININ Ehemmiyetle Nazarı Dikkatine Yeni mahsul yaklaşmakta olduğundan fabrikamın bu sene için vkalâde tenzilât ve kolaylıkları öğrenmek son derece menfaatleri iktizasındandır. Istanbulda, Ayvansarayda, Yavedut caddesi 121 No da MUSTAFA ÇANAKÇILI HALEFİ AHMED ÇANAKÇILI Çeltik fabrikası. Telgraf : İstanbül - Pirinç '“*îüıııııımııııııııııııınııııııııııııııınııııııııııuımııınııııımıııııııııuıııııımıuıııı Adli Tıp işleri genel eksi.tme komisyonundan : direktörlüğü arttırma ve Mikdarı Muhammen fiatı- Muvakkat teminatı Azi Çoğu K. S. Lira K. — —— AT atadikame PU Ekmek 5000 7000 10 00 53 86 Frahcala 70 125 M 50 ——— . —TT AAgg Sadeyağ 350 450 100 00 88 75 ——— — — ... Dağlıç eti 1700 2000 40 00 60 00 12 50 20 00 5 sI Yumurta 550 ı 50 1 01 ——— Kuru fasulye 350 450 15 00 Nohut 200 800 16 OÇ Pirinç 1000 1200 27 06 85 51 Yeşil mercimek 15 100 14 00 Kuru soğan 800 400 5. 00 Zeytinyağı 40 70 46 00 8 02 Gabun 180 250 80 00 —— Kesme şeker 200 350 29 00 7 61 ——— Ispanak S 50 120 7 00 Pırasa 50 100 « 00 Kabak 350 * 550 8 00 Ayşekadın F, 250 350 n 00 . M 28 Semizotu 100 250 « 00 Bamya 115 150 17 00 Domates 175 250 8 00 e ———————M—MiİE. — — — Türk antrasit 50 58 ton 2250 00 92 81 Adli tıp işleri genel direktörlüğü müş ıs 939 sonuna kadar olan ihtiyaçlarında desile müessesenin kışlık köümürü şartn muştur. 1 — Açık eksiltme 29 ağustos 938 Fa genel direktörlüğü binasında yapılacaktı 2 — Açık eksiltmeye konan yukarıda ve muvakkat teminat mikdarları karşıla 3 — İstekliler şartnarteyi komisyona m 4 — İstekliler yalnız yiyecek maddele 6 — İsteklilerin ticaret odası sicillinde tarihli vesikasını hâiz bulunmüları lâzımdır. ahedehanesinin eylül 938 başından ma- n yukarıda yazılı 22 kalem yiyecek mad- ameleri veçhile açık eksiltmeye kon - zartesi günü saa$ J1 de adli tıp işleri r. yazılı maddelerin muhammen fiatları rında gösterilmiştir. t Üracaatla görebilirler, rinin tamamı için teklifte bulunabilir. kayıtlı olmaları ve buna aid cari sone: - «5429> ia t

Bu sayıdan diğer sayfalar: