8 Eylül 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

8 Eylül 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Göremiyorum Muayeneye gelen adam göz- ferinin iyi görmediğini iddia Bdiyordu. Doktor sordu: » — Meselâ neyi, göremiyor- Bun? Gözlerinin iyi görmediğini iddia eden duvarlara bakındı, sevindi: — İşte, dedi, şu duvarda «Sizin zamanınız da bizim za- Manımız kadar kıymetlidir. Wazısı var ya siz görüyorsunuz deği) mi doktor? — Görüyorum. — Zannedersem, 'henüz — sayfiyecen dönmemiş olacaklar.. Yün yumakları Bayan, saatler- denberi; kaybetti- ği yün yumakları- ni arıyordu. Bir türlü bulamamış- tı. Hizmetçiyi ça- Birdi: — Gülsüm. — Elendim. — Benim yün yumaklarım nerede? — Ne çabük unuttunuz bayan, biraz evvel komşunun radyo sesini duymamak için kulaklarınıza koymamış mıydınız? * Yıldızlar Heyetşinasın ka- rısı söyledi: Kocacığım, gen yıldızları çok sevdiğin için ba$ ka birile evlenme- Gin de, beni bir si- nema yıldızıyken beğendin aldın; öyle değil mi? Ğ Heyetşinas içini çekti: -yE:vııİ:ı ama, hata ettiğimi sonradan anladım. Ben ne bileyim, dürbünle sey- rettiğim yıldızlar gibi; sen de kolay ko- lay değişmiyecek, hep ayni kalacaksın gannetmiştim. * Mağazada Narin yapılı tez- gâhtar kız, şişman kadına bir kumaş çıkardı: y — Bu çizgili ku- ESİ, — maştan alın, mem- X7 pun kalacaksınız. Şişman kadın birdenbire hiddetlendi: — Ne dmek istiyorsun, yan! vücudümü zayıf göstermesi için mi çizgili kumaş a- lacağım. Ben o kadar şişman miyim da.. İsbat : ) Erkek eve sarhoş gelmişti. Karısı ka « piyi açtı: — Gece yarısın « Gan sonra, böyle sal- lana, sallana nereden geliyorsun? — Şey karıcığım, şey, sinemadan geli- yorum. İnanmazsan filmi de anlatayım. Bir üşik varmış, bir de maşuka evlenmiş- ler.. amma şey.. fil- min adı çapraşık, o iği Ki y — Karımla, bütün LWT wN İo—-J—ü—’»*lL 3 Tanıtıyorum Bir kadın yolda yürüyordu. Karşısına çıkan iki dilenci bir- den ellerini uzattılar? — Allah rızası için beş on para, Kadın durdu; yüzlerine bak- tı. Dilenciler tekrarladılar: — Allah rızası için beş on para veriniz. - Siz ikiniz beraber mi di- leniyorsunuz? Dilencilerden biri cevab verdi: — Ben işimi arkadaşıma devredeceğim de bana para Talihe iftira atarlar: — Kör talih! Derler. Halbuki, kör olan talih değil, talihi göremiyen insandır. * Bir insanın kendi gönlüne hâkim olma- sı başkasının gönlüne hâkim olmasından daha güçtür. — İn oradan aşağı.. yoksa, ağacı sil- kerim, düşersin! N:. sıl duracak ? Şişman — kadına kuma: sterdiler Şişman ku- maşı evirdi, çevir- di, baktı. Beğendi: * İnsanlar ne olduğunu anlıyamadıkları şeylrrdm_korkırlu.. kadından korktuk- ları gibi!.. * Dağların en sarpı, en korkuncu; göz dağıdır. * - " Güzel ama, ıı>.ıı—ı ile gsaadet kiralanır; fakat satın dedi, üzerimde'na- alınmaz. sil duaracak? * — Tecrübesi gayet kolay bayan; man- kenlerimizden üç yahud dört tanesini getirtiriz. hepsinin birden üzerlerine ko- Bir çiçekle bahar olmaz fakat birden fazla çiçek te fırtınayı davet eder. * yarız. Sizin üzerinizde nasıl duracağı | Kadın güldüğü zaman güzelleşir, ağ- | Sulaşılır. ladığı zaman muvaffak olur, * * Sarhoşluktan — Aşkta kazandım! — - Kadın, ayyaş kar Diyenler, aşkta kaybetmiş olanlardır. | deşile karşı karşı- * ya — oturmuşlardı. Kadın bir aralık Gönül; kı , bekcisi: c önül; kapıcısız, bekcisiz bir bahçedir. yölü bâktı. içeriye münasebetlisi de girer, münase- 3 rini kırptı: bet ha tsizi de, b ei x çenlere bak! Sözle anlaşılmaz, gözle anlaşılır. Dedi, kardeşi baktı: — Kocan! — Yanında da bir kadın var, ben iki Bgörüyorum. — Ben de öyle ama, iki gördüğümü töylersem bana sarhoşsun diyorlar.. gö nun için, iki gördüm, diyemem. * Hes2>b'ı hareket Bilirsin ki. ben daima hesab- h hareket ederim. Çocuğunun erkek mi, kız mı olduğu- nu — bilmiyordum. Fakat gene he - sablı hareket ettim. bir el çantasile, bir traş makinesi aldım, getirdim. Er- kekse traş makinesini, kızsa el çanta- sını vereceğimi! Baba — (Çocuk hirsızına) Çocuğu uyandırdığın gibi, şimdi de uyutur; öyle gidersin.. Sayıklarken Öteldeki — müşteri, garsonu çağırdı. — Saat sekizde u- yandırılmamı söyle- miştim.. Saat dokuz olmuş. Uyandırma - dın, — Affedersiniz bay, Baat sekizde odanıza girmiştim. Siz «gar - son bir şişe şampan- ya daha> diye sayık- liyordunuz. Şampan- ada d - g evlilik hayatımızda ancak bir meselede anlaşabilmiş; müş- — yanızı rüyanızda ra- - Yarın — beyek karar vermiştik. ö v Öğrenir, sana söyle « — Bu hangi merele ili? hat r. at içesiniz di- Tim. — Boşanmamız meselesi! ye uyandırmadım. — Gümin Buinde dünyldl tek bir sarışın kadın kalmıyacakmış! Amerikanın çok tanınmış bir cild doktoru: “İstikbal esmer kadınlarındır ,, diyor Na '930 senesi... Broodway ömprezaryo-|hususunda esmer bir kadın sarışın bir lar *dan Charles Washburn; yakından a-| kadından çok daha fazla muvaffak - ol- lâkalar bulunduğu küçük bir aktrisi | maktadır. Dr. Strauss'a göre sarışın ka- meyaına çıkarmak arzusundadır... Fikri | dınların göz bebekleri açık renkte olduk. bilhas a milyoner bir prodüktör olan|larından, birdenbire bir aydınlık karşı- |kadınları berber dükkânlarını adetâ mu- Howarc Hughes'in dikkat nazarlarını çekmekt.*. Charles Washburn'un himaye eylediği kızın ismi: Joan Harlow'dur. Çok xzeki bir adam olan Charles Wash- burn'un kafasında parlak bir fikir dö- ğar. Joan Harlow'un saçlarının rengini tarif etmek için zengin bir sıfat bulmuş- tur: (Plâtin sarısı)!... Bu «plâtin sarısı» kelimelerini ilânla bi dünyaya yayar. Avuç dolusu pa- ra kazandığı gibi Joan Harlow'un da kıs- metini açar. Howard Hughes güzel san'atkâr ile a- lâkadar olmağa başlar ve melekleri) adındaki filmde ona bir rol verdirir... İşte Joan Harlowun saçları bu suretle bütün dünyada alâka uyandırdı. Dünya hasara altına aldılar... Hepsi saçlarını «plâtin sarısım yapmak istiyorlardı... Bugün tıb âleminin vardığı neticeye o vakit muttali bulunmuş olsalardı acaba bu kadınlar saçlarını gene böyle boyar- lar mı idi?... Tıb âleminin yeni keşifle- (Cehennem | sında bulundukları takdirde kamaşma büyük bir sür'atle vukubulmakta ve bin- netice otomobilin idaresine hâkim olama maktadırlar... Bundan maada maddi müyazeneleri kadar sarışm kadınların «manevi müva- zene» leri de pek sür'atli bir surette te- sir altında bulunmaktadır. (Cinaf ansiklopedi) adında büyük bir eser vücude getirmiş olan cinai işler mü- tehassıs Dr. Nigel Morland'ın iddiasına göre, en gaddar kadın caniler sarışınlar arasından çıkmaktadır. Ecdadımız sarışın mı idi? Bütün bu yazdıklarımıza rağmen bu- gün her tarafta «sarışınlar» pek büyük rağbettedirler... Bundan aç sene evvel (Erkekler sarışın kadınları tercih ederler) adında |bir kitab çıkmıştı. Bu kitab bir iki ay i- çinde milyonlarca basılmıştı... Bugün bile bu kitabın ortaya atmış olduğu id- dia hâlâ münakaşa edilmektedir... Sarışın kadınlara karşı olan bu alâka «muvakkat bir moda» meselesi midir, rinden bahseyledik... Evet... Âlimlerin kanaatine göre sarışınlar, esmerlerden çok daha az mukavimdirler... Asri hayat ile esmerler kadar imtizaç edememekte- dirler... «Güneş banyosu» sarışın kadınlar için bir intihardır Meşhur tıb üstadlarından Dr. Stotter diyor ki: «— Sarışın kadınların cildi pigman noksanlığından ve melanin tesmiye edi- len maddenin azlığından dolayı çok be- yazdır. İşte bu sebebden dolayıdır ki gü- neş şualarında bulunan ültra viyole rad- yasyonlarını massedemezler... Bundan a, sarışın kadınların cildleri düm- düzdür... Halbuki esmer katlınların cild- leri tomurcuklarla doludur... Ancak kuvvetli mikroskoplarla görülebilen bu tomurcuklar güneş şuamınm — Jazlalığın! kesmektedirler... Sarışın kadımnlara güneş çabuk çarpar. Sarışın kadınlarda güneş çarpması müh- lik neticeler verebilir...» Dr. Stotterin bu nazariyesini — güzel Joan Harlowun çok vakitsiz ölümü teyid eyledi... Malüm olduğu üzere bu sevimli yıldız geçen sene çok feci bir surette ve- fat etmişli. Yapılan tedkikat şu neticeye varmıştı: Ağır suürette hastalanmazdan mukaddem Joan Harlow'a güneş çarp- mıştı. İşte bu güneş çarpması yıldızda | gok ağır bir tesemmüm husule getirdi... Sarışın kadınlar asri hayata dayanamazlar mı?.. Meşhur fiziyolojistler tarafından yapı- lan tedkiklere nazaran, esmer kadınlar, sarışım kadınlardan çok daha kolay bir surette asri hayalın icabatıma uyabilmek- tedirler.,. Bu nazariyeyi tecrübe eylemek için muhtelif tecrübeler yapılmıştır. Bu tec- rübelerden alınan neticelere göre sarışın kadmlarda reaksiyonun sür'ati esmer ka- dınlardakinden çok daha ağırdır. Çok meşhur bir göz doktoru olan Stra- yoksa pek eski zamanlardan kalmış bir hatıranın neticesi midir? Bugün sarışın milletler dünyada ekal- liyetin ekalliyetini teşkil eylemektedir- ler. Fakat eskiden hiç te böyle değildi... Varılan bir netice vardır: Soğuk mın- takalarda ikamet etmekte olan insanların kılları, saçları; sıcak mıntakalarda ika- met edenlerinkinden çok daha açıktır. Kutub sahalarında yaşamakta olan en mühim hayvan tipi «Beyaz ayı» değil midir?... Halbuki... Buz devrinde kür- relarz üzerinde insanların yaşamış ol dukları kat'iyetle tesbit edilmişlir... İn- sanlığın bu devresi asırlarca sürmüştür İşte o zamanki insanların sarışın olduk. larına kuvvetle hükmedilebilir, Diğer taraftan yapılan bir tedkik ne- ticesi daha vardır: Çok üçik sarışın ola- rak doğün çocuklar bilâhare ösmer ol maktadırlar... Biolojistlerin - tedkiklerine — bakılırsa yeni doüğan çocuklardaki alâmeti farika lar ecdadımızınkine uymaktadır... İstatistiklere geçelim: İkiz doğuranlar ekseriya sarışın kadınlardır. Eodadımız- da çocukların yüzde doksanı ikiz olarak doğardı... Hattâ üçüz, beşiz bile! Böylelikle ecdadımızın sarışın olduk- ları tahakkuk etmiş gibidir... Esmerlere gelince... Bunlar iptidat ır- kın dejenere nümuneleri imişler... Bu nazariyeyi müdafaa eylemek - için |cild doktorlarının nazariyelerini ele ala- |lım: Bir sarışın kadının başında (150000) saç bulunduğu halde esmerin ancak (80-100,000), kumralın ise (25,000) — saçı varmış... | İstikbal esmer kadmların imiş!.. Biraz evvel esmerlerden bahsederken dejenere tâbirini kullanmış idik... Bu kelimeyi atmalh... Esmerlerin modern hayata daha fazla ve daha iyi bir surette adapte edildiklerini söylemeli... Cild hastalıkları 've cildiye tedkikatı He pek büyük bir şöhret edinmiş olan uss'un fikrine göre gece otomobil idaresi Amerikan doktoru Charles Pabst'a göre: (Devamı M neu sayfada) e ĞND b takie,

Bu sayıdan diğer sayfalar: