5 Ekim 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

5 Ekim 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

L “Son Posta,, nın zabıta hikâyeleri SON POSTA alınan Hey Çeviren : İbrahim Hoyi kel 25 sene sonraki Türkieı. - nasıl olacak? Riyaziye Profesörü Şükrü Sayan ve Müzeler Direktörü Aziz Ogan “Son Posta,,nın anketine cevab veriyorlar Sir H. Marlo koltuğundan doğruldu, yü- zü gülerek: — Vay Hornlay... Görüşmiyeli asırlar oldu. Gel bakalım. Nicesin?... İşler yo- handa mı?... diye seslendi. Skotlandyardın usta detektiflerin - den cinayet masası müfettişi Hornley, keyifli keyifli göz kırptı. İhtiyar kurdla Marlo eskidenberi dosttular. Her ne za- man birbirlerine rastlasalar, Marlo cevab alamıyacağını bile bile her seferinde: «İşler yolunda mı?» diye sorardı. İki eski dost el sıkıştılar, ve koltukla- rına çöktüler. Hornley konuşmaya baş- ladı: — Son günlerde © kadar meşguüldüm ki, başımı kaşıyacak vaktim yoktu. Haf- talardır yüzüne hasret kaldım, dostum. Marlo cevab verdi. — Ben de burada yoktum. Zavallı Ru- pertin ölümündenberi, aşağı yukarı on beş gündür başka yerde idim. Bilirsin ki mahud yakın şark işindenberi, pek sık görüşmezdik amma, ölümüne ne kadar acıdım tasavvur edemezsin. — İyi bir adamdı. Onunla bir kere kv04 nuştum. Hatırlarsın ya, hani üçümüz bir- likte öğle yemeği yemiştik. Çok acıdım. Fevkalâde bir insandı o, — Bazi halleri ne garibdi değil mi?.. Adetâ çocuk.. gü meşhur Cava heykelini herhalde bileceksin. Allahım, ne iptilâ idi o?... Hornley güldü: — Ne olacak, dedi. Kardeşine, yani sa- na benzemiş, evet.. o heykeli biliyorum. Cavalı ilâhe heykeli.. o gün yemekte vira «Sat bunu, sat bunu» diye zavallıyı kız- dırmış, durmuştum. O da seni öldürürüm de heykelimden ayrılmam demişti.. her ne hal $sa.. peki sonunda heykel kime kaldı?.. — Bahi, 6 zamandanberi seninle bu- Tuşmak nasib olmadı. Heykel için ne pa- tırdılar koptu. Şu yeğenler kusuru, bizim Toması görmüştün değil mi .. aylâk herifin biri. Hanı şu kumral, göz- lüklü delikanlı.. her nedense Rupert onu severdi. Her türlü densizliklerine eyval- lah derdi. Ona para verir, borçlarını ö- der, onu hep temize çıkarmak için çaba- lar, dururdu. Bütün bunlar yetişmiyor- | muş gibi, canım heykeli de Tomasın eli- ne geçti. — Mükemmel bir miras.. — Birak Allahini seversen.. ne mirası dostum.. Rupert, ölmeden evvel canı gibi sevdiği heykeli oğlana verdi. Sonraları, mirascılar işi kurcaladılar. Ne saklıya- Yım, ben de işin içinde bir dalavere ol- düğünü sanmıştım. Terekeyi sayan me- muüurlar, heykelin sırra kadem bastığını görünce feryadlarını ayuka çıkardılar. Bu sıralarda Monte Karloda bulunan bi- zim Tomas cenabları, amcasının heykeli kendisine hibe ettiğini, hattâ başkasına satmak bakkını verdiğini bildirdi. Fakat Şu Rosenberg, Petersoti gibi kurd antika- elar, nasıl oldu da bu antikayı avlıya- Madılar da, Tomas delikanlısına kaptır- dılar, daha hâlâ şaşıyorum. Hornley kısaca: — Şu yeğeninizle görüşmek isterdim.. bir mâni yoksa eğer.. dedi. Marlo alaycı bir tavırla söylendi: — Yaşlandıkça iştihan kabarıyor Harn- ley; esrarlı bir şey duyar duymaz,, burun deliklerin pırpır ediyor, kulakların diki- liyor, ağzın sulanıyor dostum.. Hornley: — Yok canım o kadar da değil! diye ce- vab verdi. Bütün anlamak istediğim şey Tomasın, hangi oyun, hang dolabla Ru- Pertin kanına girdiğini, daha doğrusu ke- Başıboş, | Ğ — Bir şey demedim. Bittabi bu benim- le heykel arasında kalan bir sır, fakir düşmüş akrabalarımın, ilâhenin sırtından geçinmelerini istemedim. Hornley söze karıştı: — Amcanız bu heykeli nasıl bağışlıya- bildi, hayret doğrusu! 'Tomas biraz şaşırır gibi oldu, ve: — Amcamı taniyor muydunuz, diye sordu. şerefyab olmamış isem de, o kadar çok mehdini işittim ki, Sir Rupertin bunu ba- Bışladığını duyunca şaştım. Hornley öyle manalı bir şekilde sustu ki, dolikanlı gözlerini detektife dikti, son- ra sanki bir şeyden hoşanmış gibi güle- rek: — Ne kâdar da ciddisiniz. Tıpkı vazife başında bulunan bir detektife benziyor- sunuz! dedi. Hornley delikanlının taşmı mazlıktan geldi; ve sordu: — Amcanız Sir Rupertin bu hayrete şayan hediyeyi size nasıl verdiğin! si misiniz?... — Ne söyliyeyim bilmem kı., size acı maziyi anlatırsam ne kazanırsınız, hiç, Hakikaten amcam Rupert Cavalı heykelini neden bana verdi?.. Doğrusu- nu isterseniz, bunu ben de kestiremiyo- rum, Zavallı beni çok severdi. Neden, nasıl oldu bu?.. Gene bilmem, Birçok ke- reler borçlarımı ödiyezek hızır gibi, im- dadıma yetişti ve beni büyük vartalar- dan kurtardı. Her ne zaman borç istesem, beni böş çevirmezdi. Son mektubum Tri- esteye hareket etmeden eline geçmiş, o- |radan vapura binecekmiş Trende ölmüş. Delikanlı bir lâhza sustu. Sonra sö: İne devam etti: — Amcam bana Viyanadan yazarak, hayatımı ve allemizin namusunu kurtar- dı. Mektubunda, para gönderemiyeceği- ni, zira Landradan ayrılmadan evvel bü- tün paralarını bağladığını, fakat artık haylâzlık etmemeğe söz verirsem, Cavalı ilâhe heykelini alabileceğimi, ve — Nev- yorklu antikacı Rosenberge dilediğim fi- ata satmama izin verdiğini bildirmişti. İşte bu kadar! Hornley kuru bir sesle: — Amcanızın mektubt:. yanınızda mı?.. dedi. Tomas cevab verdi: — Hayir değil, amma apartımandaki odamda olacak. Neye sardunuz? Görmek ımer misiniz?. Sakladım. Zira Rupert am- cam bu mektubu Almanların Viyanaya duyma- Besine artak çıktığmı meydana koymak- | girdiği gün yazmıştı. Politikayı dair ya- tır, * İki gün sonra detektif Harnley, Mürlo zılar yazmayı severdi. Bunda da o gün o- lup bitenleri çok güzel anlatıyordu. — Hemen şimdi apartımana gidebilir Ve Yyeğeni ile birlikte öğle yemeği yiyor-| miyiz?.. du. Sofrada söz döndü dolaştı, Cavalı ilâ- he heykeline dayandı. Tomas, şımarık bir tavırla: — Hayatımda rastladığım kadınlar be- Nİ az kalsın iflâsa sürüklüyorlardı. Amma Cavalı ilâhe zengin ettil. dedi, Amcası sordu: “n— Rosenberg, kaç para verdi, demiş- me- aşırı derecede hürmetle konuş- * On dakika sonra Hornley, Tomasın mükellef dairesinde bulunuyor, ve dik- katle mektubu okuyordu. Fakat onun dikkatini çeken şey mektubun zarfı oldu. Biraz sonra da: — Şayanı hayret.. şaygnı hayret dos- tum,.. Mister Tomas, sizi tevkif ediyo- rum, dedi, (Şimdi zarfın resmine bakınız, ve de- tektifin neden dolayı Tomas: tevkif etti- ğini bulunuz, bulamazsanız, hikâyeyi o- kumaya devam ediniz.) * O gün öğleden sonra, Hornley, arka- daşı Marloyu bulmak üzere klübe koşar- ken, yolda ona rastladı ve: — Size geliyorum dostum, yeğeninizle hafifçe bir dalaştık. Mahud-Cavalı ilâhe yüzünden, dedi. Sir Marlo bir otomobil çağırdı. Şaşkm — Evet, her ne kadar Cavalı ilâhe ile| şaşkın-sordu: — Ne diyorsun yahu?.. Yoksa bizim oğlana bir şeyler mi oldu?.. — Evet dostum. Tomas şu dakikada tevkif edilmiş bulunuyor. O bahsettiği mektub baştanbaşa uydurma. Hem ken- disi de hepsini itiraf ettı. Ders oldu ken: ldısıno, bundan böyle politika ile daha |yakından alâkadar olacağına bahse giri- şirim, Şimdi dinle beni.. Tomasın iddiası- |ha göre bu mextub 12 matta, Rupert Vi- yanadan Triesteye giderken ölümünden birkaç &aat evvel yazılmıştı güya.. bildi- ğin gibi Alman askerleri 12 martta Vi- »e | Yanaya girdiler ve bu hârikulâde mektu- bun zarfının üstünde ise ne vardı bilir misin?.. 25 feniklik bir Alman pulu. Hin- denburg resimli bir Alman pulu. Viyana postanesinin Avusturyanın Almanyaya *(ilhakından 15 gün sonra Alman - pulları satmaya başladığını bütün cihan biliyor. Fakat tam işgal gününde, böyle bir şey yapılmasına imkân yok değil mi?.. Yani senin anlıyacağın dostum, Tomas, Viyanadan kendisine 12 eylülden çok son- ragönderilen bir mektubun zarfındaki tarihi tahrif etmiş. Be mektubur. amca- sından değil, bir arkadaşımdan geldiğini ve zarfı gibi içinin de Tomas cenabları tarafından değiştirildiğini söylemeğe tü- zum yok zannederim. Tomas mektubu aldı, içini atıp yerine kendi yazdığı kâ- ğidi koydu. Zarfı da tahrif etti ve tarihi Rupertin Viyanadan geçtiği tarihe tota- buk ettirdi. Bu suretle çaldığı heykeli —kendisine hediye edilmiş gibi gösterdi, gösterdi am- ma işin sonumu getiremedi. Polonya kontenjan müsaadesi artırılarak Evvelce Polonyaya kontenjan müsa- adesi 500 tondu. Fakat son zamanlar - da bu memleketler aramızda iktısadi |münasebetin artması, ve bilhassa tü - tün üzerinden fazla muamele yapılma- sı Üzerine beş yüz tonluk — kontenjan müsaadesi kâfi gelmemeğe başlamış - tır. Bir çok tüccarlarımız. — Türkofise müracaat ederek ticari — münasebatın artması için yardım — istemektedirler. Bu sebeble Polonya kontenjan müsa- adesi iki bin tona çıkarılacaktır. Ankara, İzmir ve Samsunda da toprak mahsulleri ofisi kurulacak İstanbulda olduğu gibi İzmir, An - Kara, ve Samsunda da üç toprak mah- sulleri ofisi Ihdas edilmektedir. Bu su- retle dörde iblâğ olünan ofislerden mâda yurdumuzun muhtelif tarafla - rında 56 ajanlık açılacaktır. İzmir toprak mahsulleri” ofisinin devir, teslim muamelesi hitama er - miştir. Tn Riyaziye profesörü Bay Şükrü | 3 — Vilâyet ve kaza merkezleri de . Sayan 25 sene sonraki Türkiyeyi| miryollarile olmazsa şoselerle birbirir nasıl tasavvur ettiğini şu sözlerle|ne bağlanacak... Bir çok yollar as anlattı? — Bu öyle bir mevzu ki riyazi fikirlerle — suali - niz arasında da, lar kadar fark var, Benim gi - bi, mücerred mefhumlar ile uğ raşmağı — meslek ve ttiyad edin « miş bulunan in - sanlar, derin ve mütekâsif bir kaynaşmanın iladesi demek olan inkılâ- bımızın yarını hakkında ne söyliyebilir- ler? Yalnız, her Türk vatandaşı gibi, ben de bütün Osmanlı imparatorluğunun kuruluş ve inkırazına kadar devam e- den müddet içinde; cumhuriyet rejimi- nin başlangıcından bugüne kadar vü - cuda getirilen inkılâb eserlerinin bir nebzesine olsun tesadüf edemediğimi- zi kat'iyetle söyliyebilirim, Bu iki devri tedkik edecek olursak, bir yanda asırlaca devam eden ihmal ve hatalara; diğer yanda da asırları seneye sığdıran geniş hamleli ve za - man mefhumunu yok eden idealin hay- ret verici realitesine şahid oluruz. — İşte, inkılâbın bu seyri, atinin, ati - deki inkişafın şekli hakkında tam ve kat'i bir fikir serdetmemize, bir mü - tearife kadar müsbet olan tahminlerde bulunmamıza mânidir. Çünkü, ,gerek memleketin umum! yükselme seviyesi ve gerek — cemiyetin bünyesin - İdeki tahavvüller o kadar çabuk ve ve- lüd bir seyir takib ediyor ki bugüne na- zaran yapılacak olan tahmin ve tasav- vurlar, yarının inkişafı yanında sönük, | hattâ geri kalacaktır. Ki Yalnız, her şeye tercihan şunu söy - lemek isterim: Bence, 1963 genesine kadar,yerleşti- rilen ve müstahsil bir. hale sokulan muhacirlerin inzimamile de, Türkiye , 40 milyon nüfuslu bir memleket ola - caktır. Bu yüzden siyaset, ziraat, ti - caret ve sanayi sahalarındaki muvaf- fakiyetlerimiz kat kat artacaktır- Onun için bütün gücümüzle, Türkiye nüfu- sunun artmasına hâdim olmağa çalış- malıyız. Zira, bütün ilerleme ve yükselme hareketlerinin başlangıç merkezi sikle- tini, nüfusumuzun çoğalması teşkil e- decektir. Bu itibarla, bugünün 18 milyonluk Türkiyesi, 1963 ün 40 milyonluk 'Tür- kiyesi olduğu zaman; umumi! refah se- viyesi fazlaşmış, yolları yapılmış, zira- ati modemnize edilmiş, deniz ticareti in- kişaf etmiş, sınaf kalkınması gayesine yarmış bir memleket halini alacaktır. VIT Müzeler Genel Direktörü ve eski eserleri koruma cemiyeti başkanı Aziz Ogan, beni güler yüzle karşıla- dı. Sualimi derin bir alâka ile din - ledi. Sonra: — Saorgunuzu çok şümullü ve geniş buluyorum, cevabını — verdi ve sözlerine şöy- lece devam etti: — Her memle- kette ve hattâ 1 -« lim ve san'at şu- besinde — terakki ve inkişaf — hiç şüphesizdir ki ck handa — aranılan huzur ve istikrara tâbidir, Temenni edelim ki bu istikrar iyi bir şekilde payidar olsun. 25 sene sonra Türkiyenin iktisap e- deceği tekâmülü « biraz da hissiyatıma kapılarak ve şu son senelerde yapılan işleri göz önüne getirerek - şöyle tah- min etmek istiyorum: | — Memleketin nüfusu otuz milyo- nu bulacak, 2 — Fabrikalar çoğalacak, olacak. 4 — Bir çok madenler yeniden işi miye başlanacak. 5 — Memleketin çıplak yerlerini ora manlar kaplıyacak. j 6© — Toprak mahsulâtı, istihsal vasie | talarının modernize edilmesinden do« layı köylülerimize refah getirecek. 7 — Deniz nakil vasitaları artaca Hattâ büyük vapurlarımız Ametikayı sefer yapacak ve bu münasebi Bal kan yolcular, İstanbul yolu ile ve ye « milerimizle seyahati tercih edecek ler. g 8 — İstanbul, bütün — memlekotin | sayfiyesi olmak için konfor noksanlas rını tamamlıyacak. Bilhassa Bosfarun güzel noktalarında teessüs edecek bü « yük oteller, bir kaç haftalarını, balay « larını geçirmek üzere yabancı memli ketlerden gelecek sayyahlarla dol boşalacak. * 9 — Garpta inikadı mutad olan kons | grelerin bir çokları Ankara ve İstan « bulda yapılacak. 10 — Ankaşa-İstanbul — şimendifer yolculuğu 8 saate kadar inecek. V1 — Türkiyede müzeler bir kat da« ha zenginleşecek. Anadoludaki kadim medeniyet eserlerini taşıyan Bergama, Efez, Piriyen, Didim, Sart, Laodise, Heraklea gibi büyük harabeler, İtal yanın Pompei ve Hergülanomu kadan geziciler celbedebilecek bir hale yeti- Tilmiş olacak. & 12 — Avrupa yolcuları vagonlarıne dan inmeden feribotlarla Sirkeciden rahatca Asya sahiline geçecekler. 13 — 25 seneye varmadan halkın gü- zel san'atlara karşı meclübiyeti arta « cak. Ressam ve heykeltraşlar, musiki- şinaslar çoğalacak. 14 — Ankara ve İstanbul başta ol « mak üzere tiyatro ve operalar tesis e- dilecek: İ 15 — Üniversite adedi dördü bula « - cak. Ankara, bilhassa muazzam bil kültür şehri olacak. Â İşte 25 sene sonra Türkiyenin alacas ı şekil hakkında düşüncelerim.- — Üniversite adedinin dördü bula cağını söylediniz. Bu hususta biraz iza«- hat vermenizi rica edeceğim. * — Hay hay, Şimdi, biri İstanbulda, diğeri Ankarada olmak üzere ik! ünik versilemiz var. ” Üçüncüsü Doğu mıntakasında, Er « zurumda açılacak. — Ya dördüncüsü? — Ege mıntakasında ,, Meselâ Aydın, Muğla, İzmir gibi şehirlerden birind kurulaçaktır kanaatindeyim. — Fakat, zannıma kalırsa, idareciler İzmiri tere cih edeceklerdir. 4 Sabih Alaçam S enşeli eşya serbesi — olarak idhal edilecek ——— Müstakil Hatay devleti teşekkül et. tikten sonra ilk defa olarak dün lima- nımıza Erzurum vapurile Hatay mene şe şahadetnameli 112 sandık limon gel miştir. "i Çok nefis olan Hatay limonları he- men piyasaya arzedilmiş ve derhal tılmıştır. Bunu göz önünde tutan bir kısım ticaret firmaları memlekelimize Hataydan mühim mikdarda limon ge- tirtmeğe karar vermişler ve bu husus- ta muhaberata başlamışlardır: Şimdiye kadar Hataydan gelen limonlar Suriye malı olarak memleketimize giriyordu, hükümet, bundan sonrs Hatay menşeli olarak gelecek eşyanın — 1/7005 sayılı genel idhalâi rejimi — kararnamesinin birinci maddesine göre serbest olarali idhal edilmesini kararlaştırmış ve key, fiyeti alâkadarlara tebliğ etmiştir. ı Yunanlılarla ticari görüşmeler — İki gün evvel Ankaraya giden Türe kofis Reisi Bürhan Zihni bir haftaya kadar tekrar İstanbula gelecek ve doğ- — ruca Yunanistana giderek ,yorada tic: konuşmalar yapacaktır. Bu müzakere- ler Türk - Yunan klering anlaşmaları üzerinde olacaktır,

Bu sayıdan diğer sayfalar: