8 Ekim 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

8 Ekim 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Trakyada yirmibeş büyük ilkmekteb yapılıyor — Karklarek ile Edir — GERMNANRET T : hepsinde de eğitmen- ler vardır, “Son Posta,, nın Hikâyesi .. — BAD GKUK AAA . Yazarı : Muazzez Tahsin Berkand MMEBENİKE Sana bu satırları yazarkem bunları hiç| O esmer delikanlının ateşi ve heyecanı| Fakat şimdi beni korkutan çok daha| bir zaman okumayacağını, bu mektubu ne kadar çabuk sönmüştü! Halbuki sarı-| büyük bir şey var; senin hayata girişin r zamen cesaret şın kadın, bütün varlığının kendisile be-| tıpkı benimki gibi: Gözlerin kapalı.. elle. ğim halde gene yazı-|raber kopacak kadar sağlam bağlarile|rin ve kalbin sevdiğin adama bütün ate- yorum kızım. hergün ona daha çok bağlanıyordu! şile, bütün vefa vae sevgisile uzanıyor.. ömrünün en mes'ud anları diye|' —Bu bağlanma'ne feci bir şeydi yarabbi! ebediyen hatırlıyacağın bu dakikalarda | İşte gene gözlerimi kapadım; bu defa annenin damla damla, genç kalbine akı-' genç bir kadınla minimini bir yavru gö- tacağı bir zehirle zehirlenmeni istemiyö-| rüyorum. Çocuk uyuyor, kadın ağlıyor, rüem; bunun için bu satırlar, bundan ev- çok ağlıyor; fakat vakit vakit yanında wel yazdıklarım gibi, çekmecemde kilidli| uyuyan bebeğe bakarken gözlerinde öy- kalacaktır ile derin, öyle sonsuz bir sevinç var ki... Belki de bir gün, senelerle sonra. belki| Bu kadın benim kızım; yanımda uyu- de ben öldükten sonra bu kâğıdları bulup| yan da sen... Seninle ne kadar —mes'ud okuyacaksın. O zaman beni anlıyacağına, | günler geçirdik değil mi yavrum? Bize yazdıklarıma hak vereceğine emin oldu-! yaklaşı bizi çok seyrek arıyan ba- ğum için cesaretim artıyor, yazıyorum,'banı unutacak, hatırlamıyacak - kadar istikbalde senin karşına mazinin bir göl-| mes'ud günler! Fakat bu neş'eli günlerin gesi gibi çıkmaktan çekinmiyorum. geceleri benim için ne kadar feci saatler- Sana söyliyecek belli başlı bir sırrım | le dolu idi bilsen! var sanma kızım; hayır, ne hayatımdan| Seneler geçti, sen büyüdün... Birbiri- şiddetli bir fırtına gibi bir dram geçti,| mize çok bağlı olduğumuz halde yavaş ne de alnımda kızgın bir demirle dağlan-| yavaş sen de hayatında başka eğlenceler | mış gibi bir namus lekesi var. Hayır, hiç aramağa başladın. Sana hak vortyordum: bir şey yok. ,Gonç bir kız ö yalnız bir anno seve ©O halde sana niçin yazıyorum? Sana | gisinin doldurmasına imkân var mıydı? ne söylemek istiyorum? Hiçbir şey... Sa-| — Necdeti sevmeğe başladığını senden dece seninle hasbıhal etmek istiyorum evvel ben anlamıştım. Bu yoldaki tecrü- yavrum. bem bana senin de tıpkı benim gibi, ilk Bir saniye gözlerimi kapadım, seni gör-! gördüğün erkeğe, sana ilk yaklaşan er- düm kızım. Hayır, daha doğrusu seni de-| keğe bütün varlığınla bağlandığını he- Bil, senin gibi bütün varlığile sevdiği bir | men anlatırıştı. erkeğin koluna yaslanan bir genç kızı, belki de kendimi gördüm. rün! Bunu hiz: im gün seni bir kenara çekip, senelerin bana öğrettiği birçok Bir bahçe, yeşil, yemyeşil bir bahçe... On sekiz yaşında sarışın, güzel bir kızla yirmi iki yaşında esmer bir delikanlı kol kola dolaşıyorlar, Erkek ne kadar ateşli, ne kadar heyecanlı! Kız ne mahcub fakat Ye kadar mes'ud! Bu mes'üud çift, yirmi sene evvelki ba-« ban ve ben... Belki de bugünkü sen ve Necdet... Ne kadar mes'uddum yarabbil! Bütün varlığım bir kuş hafifliğile uç- mak, koşmak, çırpınmak istiyordu. Fakat bu hafiflik ne kadar zaman sür- dü? Bir sene mi? Belki iki, belki de üç.. müutlaka daha fazla değil... Sonra Çok ağır bir yük yavaş yavaş vücudümi bir duman gibi sardı, bu duman hergün biraz daha koyulaştı, koyulaştı. Artık | hakikatleri sana da öğretmek, sana biraz | olsun hayatın fena ve çirkin taraflarını söylemek istedim; fakat senin mavi göz- Terin saadet ışiğile © kadar parlıyordu ki buna cesaret edemedim; senin tendiz kal- bine bir damla zehir akıtmaktan kork- tum. Bir damla zehirin günler geçtikçe ne kadar çoğaldığını, nasıl bütün kalbi ve vücudü saran bir zehir deresi haline gir- diğini ben biliyordum; bunu sana öğret- mek İstemedim. Başka bir şey daha vardı kızım; bu ha- kikatleri sana söylersem, senin babana karşı duyduğun derin sevginin sarsılma- sından da korkuyordum.. bundan - senin için, onun için ve benim için korkuyor- tıpkı benim gibi... de benimki gibi olur, ir, seni ağ- ya Necdet te senden baş çeviriz, n de vakit vakit, benim gibi, saa- ni hasretle anarsan.. ya | n gölgesi detinin Ük günle senin önünde de sık gık- ma: canl sa! şeyler ki, bu saatlerj ye bütün bu ömri yaşadıktan sonra onu-tekrar — senin di ayni ıztırab ve acılar içinde yaşıyabi ceğini bir defa sana söyliyebilsem'! B defacık sana: hayat yolu çiçekten çok di ur, Bunu bil sında yürüy a gibi boş bir bil! diyebilsem! Bun Hini kırmaktan, senin kurduğun — saa binasını, ufak bir nefesimle devirmekte: korkuyorum. İşte ben hep böyle korktum yavru Evvelâ kendim, sonra baban, şimdi de nin İçİ Zayıf bir kadınım ben; fakat sen bana |benzeme kızım; sen benim gibi hırpalan- ma, ezilme! Sen hayata cebheden bakma- sını Ööğren; korkma, korkut! Ezilme, ez! , biliyorüm, sen de benim - gibi- kı benim gibi... Sen de zayıf bir 1 bir saniye için sevdiği veren zavallı kadınsın! Bunun için sen de benim gibi mes'ud olmıyacaksın kızım... Bunun için ben ağ- hyorum ve korkuyorum. erkeğe YARINKİ NÜSHAMIZDA: Hazin bir aşk hikâyesi Yazan: Mih. Zoşçenko hayale kapilma; bilâkis dikenlikler içinde güzel hir çiçek bulduğun gün kendini bahtiyar ları söyliyemiyorum; senin haya- Ayrıca yirmi kadar büyük ilk okul tamamlanmak üzere- dir. Edirne Karaağag eğitmenler kursunun (250) genci bir ay sonra köylerine ka- vuşacaktır. Mükem- mel bir tarzda yetişen bu gençlerin hepsi | 1939 eğitmen kursları (100) er kişi ile ayni zamanda gülcü, fidancı, aşıcı, süt, | açılacaktır. — SAa E gibi köy ziraat san'atları- Resim Trakya köy eğitmenlerini tale- belerile bi 'adı oldukları için bütün: köy| < 0 * Dir arada hayatında değişiklikler olacak ve köy- Hlerimiz bu sayede iler; hamleli birçök eserlerle dolacaktır. KI verdiği para yardımı köylüye hız katmış ve dikkatini kazanmıştır, Ü, peynir yapıcı nın da sahibi e, y İki kişi tarlada çalışan bir kadını kaçırdı Balıkesir (Hususi) — Halalea köy* den Kâzım ve Ramazan adında iki kişi tarlada çalışmakta olan 25 yaşında m adında bir kadını zorla kaçıf” Cumhuriyet bayzamında köylerine ka- | mışlardır. Yapılan takibat neticesinde vuşacak ölan (250) gencin hemen arka- | suçlular bir hafta sonfa yakalanmışlaf sından hem köy öğre okulu, hem de| tevkif edilmişlerdir. | —— —— —wma z 3 İSTANBUL TRAMVAY ŞİRKETİ Üniversite ve Yüksek mekteb talebelerine İLÂN 'Tenzilâtlı tarifeden istifade etmek hakkını bahşeden ve evvelce verilmiş r Bakanlığının okul yapısı - için Çeviren: H. Alaz olan 1937/1938 mekteb senesine mahsus sarı kartlar 1938/1939 senesi için değişlirileceğinden, Üniversite ve Yüksek mekteb talebeleri 16 İlkteşrin 1938 tarihinden evvel yeni kartlarını almak üzere Tramvay Şirketinin Gas latada, Tünel arkasında, Söğüd sokağında Hareket kalemine vesikalarile birlikte gelmeleri ilân olunur. İstanbul, 30 Eylül 1938 DİREKTÖRLÜK Ankara ve Babıâli caddelerinin asfa.t inşaatı dolayısile bu caddelerden geç- mekte olan nakil vasıtalarının herhangi bir kazaya meydan vermemesi için bilü- mum kamyon, otobüs ve atlı arabaların gerek gitme ve gerek gelme istikamet> — lerinin bu caddelerden yapılmayıp tramvay yolunu takiben Sultanahmed ve Sirkeci İstikametinde yapılmas:, otomobil ve motosiklet gibi vesaitin de Sirke- ciden Divanyoluna çıkış istikametinin A nkara ve Babıâğli caddelerinden yapılıp ancak Divanyolundan Sirkeciye iniş isti kametinin yol üzerine konacak işarele lere göre yan sokaklardan yapılmasına Daimi Encümenin 6/10/938 T. li içtimas karanlıklar içinde bir şey görmez oldum. |dum. Onu het şeye rağmen seviyorum. Hepsi birdir, fiktâni hasebil, yiyemem, — Yersin, he - fendum, bilâçls. — Çattık! He - rif bana halt ta yediriyor.. Ya - hu, ben silâh tut- masını bilmem! ında karar verilmiştir. İlân olunur. STANIN PZ ROMANI SON Çinli gene kaşla göz arasında bir to- pak afyonu gövde - ye indirmiş, dalga geçiyordu. Arnavut cebinde bulduğu kupkuru bir ekmek lokmâsını gevele - mekle meşguldu. Arjantinli, ceketi nin kumaşile astarı arasından - çıkardığı dekolte kadın Te - gimlerini temaşa et- mekte idi. Kapı hızla ardı - na kadar açıldı. — Takvar Kaşer! — Bundayım! — Necmi Torik! — Horiste, buyu- run!, — Geliniz. Öteki mevkuflar gürültüye başla - mışlardı. Aç mideler isyan ediyordu. Kapının eşiğinde duran memur on- lara sert sert bir şeyler söyledi. Bay- ramdan maadası dehşetle gerilediler. Anlaşılan kırbaçlı herifin adı anılmıştı. 'Torikle Takvor memurun davetine icabetle hücreden çıkmağa hazırlan - dılar. Memur bunları önden geçirip kendisi de arkaları sıra çıktı, kapıyı kapadı. İçeriden Arnavudun sesi duyuluyor- çikindi olduğu du: — Hunutma, bre kardâşi! Vuracak - hanci bir tâne cavur! Dışarıda, ikisi de komiserin huzuru- — Bon uüyret - tirtirtiririm bre ! 'Tepânce, marten, lover, karadağ, negant, piştov... — Top, tüfek, mitralyoz... At, ba - bam! Korkma! Kurusıkı olduktan son- ra zarar gölmez. — Besa söyle, — Buyur? — Sayle: besa, — Ne olacak? — Haniya çi, ben melmeçete citikten sonra vuracâksin bir tâne koncoloz.. — Mutlaka mı? — Ha, ha! — Besa! — Hâferum! Cel opeyim sana, | — Olmaz! Öpersen besayı geri alı - rım. — Mori, dunya yikilsan halamazsın ceriye u! — Neden? — Bitum Arnavutluk senin peşinde- dir, bre! Besayi tutmayâni uldururler fiktâni hasebilen. — Desen e başımıza belâ satın al - dik? Uzaktan bu muhavereye kulak- ve- ren Takvor: — Ne deoor? dive sordu. — Hiç. Başıma belâ satın aldım, — Zararı ilen devret. Sakın tutma! Be badiheva olduğu halde bak| ne hallere gelmişim, —28— Vaklt öğleyi ge hâlde mevkufları arayıp soran yoktu. | Hepsinin de fena halde karınlârı acık- tığı yüzlerinden belli oluyordu. İ Komiser, bu defa da, Toriğe döndü: — Siz de, mâdem ki bu serseri ile be- rabersiniz, sizi de o- nun yanıma kataca- cağız, — Biz de mi Al - manyaya — gidiyo - ruz? — Evet, — Ne ile? — Şimendiferle, — Onu demedim, anam! Cepte man - giz nanay! — Üçüncü mev - ki biletiniz, hudu - da kadar temin olu-| nacaktır. — Ondan öteye patini mi gideceğiz? — Buraya nasıl geldiniz? — Yanımızda sermaye sahabısı var - dı. Bizi, beraberinde mostralık teşiyor- du. — Kim 0? — Gurabi efendi babamız. — Nerede? — Allah bilir, otelde olacak. Biz o- — Haferum! Cel öpeyim sana, na çıkarıldılar. Komiser — kendilerini tepeden tırnağa süzdü: Ve önce Tak - vora hitab ederek: — Sizin vaziyetiniz. malüm, işiniz tamam! dedi., Bu akşam Alman hudu- duna sevk edileceksiniz. — Alman hududuna mı? — Evet. — Lâkin.. afedersiniz müsü komser.. yolum orası değildir. Mümkünü yok-|nu orada bıraktık. tur Fransaa gönderesiniz? — Şimdiye kadar neye söylemedi - (B.) — (7307) yanınıza bir p? la otele gidiniz. Ora * ür arkadaşınızı da alır, buray& dönersiniz. — Başüstüne! Komiser bir memur çağırdı; ona bif takım emirler verdi. Ş — Haydi! Torik, memurun refakatinde çıkm” ğa hazırlanırken, Takvor da onları kibe davrandı. Komiser mâni oldu: — Sen, dur! Torikle memur otelin yolunu tuttit lar, Vardıkları zaman,Gurabi ile karısı holde oturuyorlardı. Her ikt sinin de h rışık usanç okunuyordu. Gurabi efendi söze başlamadan, İlâ kat hanım parladı. — Seni utanmaz, arlanmaz, hoşhü seni! İnsana zulüm bu kadar olur. B dan ziyadesini Firavun bilem reva g? ir! Daha ne kadara kadar m acağız bu izbe yerde? All unuz yok mu? Sıkıntıdan, hâf diyse şu ihtiyara selâmün kavlen iNf cek. Cebimizde eğerleyim para © bir dakka oturucu değiliz amma... Torik analığının sözünü bir iş kesti. — Lâfa yekün tut! dedi. İşte gid ruz. Sizi almağa geldim j Kocakarı ile Gurabi efendi bakışt! lar. Bu defa ihtiyar mütekaid sordu: — Nereye gidiyoruz? — Allah neresini kısmet ederse, © ya, — Takvor nerode? — Rehin bıraktım avalı. — Bu yanındaki kim? — Kodamanlar gibi muhafızla yorum artık, — Hayır. Usulümüz bu: Şüpheli eş-| niz? hası Almanyaya sevkederiz. — Sordün mu ki, anam babam? Sâ - — Bu usul, şüpesiz çok kiyaktır.. ve | de bir finfondur gitti. Lâm cim deme - lakin... den kodesi boyladık. BBuncağızın de — Susunuz! Mutalea dinlemiyorum! | nasibi imiş, bol bol dayak ziyafeti çek- — Baş Üstüne, müsü komser! Darıl -| tiler. mayın, Tutün ki bir şeycik dememişim.!' Komiser, kısa bir düşünceden sonra: — Anlat, evlâd! Ben bu işte gent * münasebetsizlik seziyorum. b — Münasebetsizlik de söz mü, b cığım? Gartlağa kadar çamura © _' Çok şükür sonunda kurtulduğum” — Nedir? Kavga mı ettin? (Arkası efenii de, tavrında öfke ile Kf

Bu sayıdan diğer sayfalar: