18 Ekim 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

18 Ekim 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

18 Birinciteşrin —— Biriltileşrin —— Filistin hâdiselerine ald son resimler Tarihten sayfalar. Yeniçerilik kalktıktan sonra İstanbulda Yeniçeri karşısındakini tahkir edecek kadar ileri haykırdı: «Bre mel'ün, parayı yaptırmak Yazan: Kadircan Kaflı Sene 1829... Osmanlı imparatorluğu tahtında İkinci Mahmud oturuyor. O Mahmud ki tesadüfler ve gençliğin - denberi güttüğü bir kin ana beş yüz yıllık o meşhur yeniçeri ocağının oca- ğına ineir dikmek imkânımı verm Memleketin hali hoş değildi. boylarında Rus ordularının parlak yü- rüyüşleri vardı. Devlet, bozuk düzen yeniçerileri ortadan kaldırmıştı ama, yerlerine de kâfi mikdarda yeni asker toplamış, bunları talim ettirmiş ve ye- tiştirmiş değildi. Zaten Birinci Nikol bu fırsatı kaçırmış olmamak için, ordu- larına «ileri» emrini vermekte etmişti. Yeniçerilerin artık bir daha dirilmi- yeceklerine, gene devlete kafa tutmi- yacaklarına kimse inanamıyordu. Çün- kü İstanbul halkı o azgın sürünün, zor- balar ordusunun dört yüz yıldanberi türlü serkeşliklerine şahid olmuş; ye » viçeri korkusile titremişti. Onlar ne- ler yapmamışlardı? Nice vezirlerin, sadrazamların kafalarını uçurtmuşlar, vahud parça parça etmişlerdi! Nice kanlar dökmüşler, yağmalar yapımnı padişahları tahtlarının üstünde titret mişler veya ağlatmışlardı. Bu kadarla da kalmamışlar, «Allahın gölgesi> de - nilen o padişahlardan birini ot araba - sında büyük ,bir rezaletle Yedikuleye kadar götürüp orada boğdurmuşlardı. Yeniçerilerin ortadan kaldirılmış ol- maları şüphesiz halk için bir nimetti. Fakat bu hal ne kadar sürecekti? Uzun biyık'ı, koca kavuklu, geniş şalvarlı ve kollarını birer yay gerginliğile belle - rinin iki tarafında kabartarak yürüyen kabadayılar elbet gene çarşı ve pazar- da görüneceklerdi! Onların büsbütün dünya yüzünden silinmiş olmaları bir türlü akıllara sığmıyordu. Hattâ Rus - ların Tunayı geçerek İstanbul üzerine Tuna geldikleri duyulunca şöyle lâflar söy -| Jeniyordu: — Yeniçeriliği meydana içindir, yirmi bin yeniçeriyi getiriyor! Bundan başka halkı kızdıran başka sebebler de vardı. Sadrazam Hüsrev paşa ortalık biraz karışınca Kayet basit bir inzibat usulü tatbik ediyordu : Kan almak. Öyle ya, bir insanın bir tarafı ağırır, sancı yaparsa oraya hacamat yaparlar. Halk da işini gücünü unutarak devlet işlerine karışırsa onların aralarından rastgele bir kaçının kanmı dökmek maksada kâfidir. Bundan başka sadrazam Hüsrev pa- şa, yeni askerin masrafını karşılamak üzere yeni vergiler koymuştu. Bunla- Tin en mühimmi ihtisat resmi idi. Dam- ga ve ölçü vergileri eskiden de di ve «Bâcı pazar» adı âltında şehir ve ka- sabalardaki pazar ve panayır yerlerin- de alınırdı. Fakat kanun ve defterleri yoktu. Hüsrev paşa bunları düzene koymuş, kaçaklığa meydan bırakma - mıştı. Daha bunun gibi bir takım sebebler dolayısile halk devlete karşı küskün - dü. Yer yer imparatorluğa — küfürler ediliyordu. Hattâ bu aralık İkinci Mah- mud devlet ve askere kötü lâf söyli - yenlerin idamları için sadrazama emir göndermişti. Böyle bir zamanda «Mahmudpaşa» çarşısının kalabalık bir zamanında bir cellâdla çırak ve bir kâaç zaptiye, bir Yahudiyi zorla çarşınım ortasına ge mişlerdi. O gün gene «Kan almak» sulü tatbik ediliyardu ve her cinsten bir kaç mahkümun arasında bir de Ya- hudi bulunuyordu. Cellâd mahkümu çarşının ortasında ve diğerlerine ibret olmak üzere asa * caktı. Bu işi yapanların mahkâümüun &- sıldığı yer civarındaki dükkânlard (Hammaliye) adı altında para almaları ötedenberi âdet olmuştu. Bu sefer de eellâd birer birer dükkânları dolaşıyor, lâzım gelen parayı istiyordu. Dükkân çıkarmak beraber Ar d d Dükkâncı daha yüksek perdeden ikinct defa yaygarayı baslı, küfürler savurdu, ver! acele ,|yaygara daha bastı, küfürler savurdu; korkusu .. vardı. O zaman cellâd dayanamadı ve Bana asılacak adamı iki mi istiyorsun ?> sahibleri de kimisi eski bir alışkanlıkla bu parayı hemen veriyor, kimisi de mırıldanarak uzatıyordu. Fakat her - halde herkes ister istemez ödemeğe | mecburdu. | Cellâd bir çoklarından parayı topla- | İdıktan sonra gene oradaki Yahudiler- İğen birinin de dükkânına girdi: — Ver bakalım şu hammı Dedi. Bu kalın ses, sıvalı kollar, labıyıklar, iri vücud karşıs kâncının hemen kasaya koşması, Tâzım gelen parayı ödemesi icab ederdi. Fa - naşmadı: i! pa » çinsten değildi. Hem, kendine göre, bir hak istiyordu. Eğer hakkını güzellikle alamazsa elbet zorla almasını da bilir- di. — Bre ver! Diye çıkti Bu heybetli ses dükkâncıyı hemen yola getirilmeliydi! Fakat böyle olmadı. Dükkâncı daha yüksek perdeden bir karşısındakini tahkir edecek kadar ile- H vardı. O zaman cellâd dayanamadı ve haykırdı: — Bre mel'un, bana asılacak adamı iki yaptırmak mı Istiyorsun? Bir türlü susmak bilmiyen dükkân - cının suratına müdhiş bir tokat attı Herifin gözleri döndü, olduğu yerde sallandı, sonra çılgın gibi dükkândan fırladı. Büyük bir yaygara kopararak Mahmudpaşa çarşısındı labal arasında ötekine, berikine çarparak kaçmıya koyuldu. Gürültü - yü ve yaygarayı duyanlar işin aslını bilmiyorlardı. Herkes dört gözlü ve dört kulaklı olmuştu, fakat hakikatte iki göz ve iki kulaklarını da kaybetmiş | bulunuyorlardı. İçlerinden biri rast - gele haykırdı: — Ey ahali, daha Yeniçeri ayaklanmış! — Yeniçeri mi ayaklanmış? Nerede? — Nerede olacak? Baksana ortal i ğma başlıyor, gene kan gövdeyi gö verek!. Bir çok kişiler ayni haberi yayıyor - lardı: - Yeniçeri ayaklanmış! Telâş ve korku son dereceyi bulmuş- tu. Hiç durmıya gelmezdi. Hemen orta- dan kaybolmak, evlere sığınmak ve dı- şarı çıkmamak, kargaşalık bitinceye kadar kenarda beklemek lâzımdı. Sanki bir yangın çıkmış, sel basmı: zelzele olmuş veya düşman baskınına uğramışlardı. Dükkânlar kapanıyor, hanlar kapanıyor; seyyar satıcılar, iş « portalarını kaparak, hattâ bir kısmı olduğu yerde bırakarak kaçışıyorlardı. — Yahu! Bir şey yak! Bir Yahudinin şamatasıdır. Yeniçerinin ayaklandığı yalandır. Böyle şey olmaz. Aklınızı ba- şmıza alın! " Diye öğüd verenleri kimse ne duyu- | yor, ne de dinliyordu. | Kısa bir zamanda çarşı boşalmıştı. | Neden sonra iş anlaşıldı ve ortalık | yıtıştı. 4 Yeniçeri korkusu yüzünden çıkan bu kargaşalığın cezası olarak gene bazı esnaf kâhyaları, bazı işsiz güçsüz ser - sertler, hiç muhakeme edilmeden İs - ne durursunuz? yorlar, o zaman tabirile, kan alını - yor, yani hacamat yapılıyordi Alman yüksek iktısad talebeleri şerimize geldi Alman yüksek iktısad mektebi tale- |belerinden bir grup “dün şehrimize gelmişlerdir. Alman talebeler dün öğ- leden evvel Türkofisi ziyaret ederek | Ofis erkânile bir müddet görüşmüşler- dir. Talebeler şehrimizde birkaç gün kalarak iktısadi hareketler üzerinde tedkikler yapacaklardır. tanbulun en kalabalık yerlerinde asılı- || SON POSTA Filistinde yollar Arab çetelerinin askeri nakliyatı güçleştirmek için vücude getirdik- deri kaya parçalarından münlalarla dolu - Pa *İdur. Otomobil kolları adım başmda tevak- da dük »İyuf ve bunları bertaraf etmek mecburiye- tindedirler, 8 Va Sayfa 9 l Film fabrikalarında bir “yıldız,, nas ıl yaratılır? B:ıgün beyaz perdede hayran hayran seyrettiğimiz büyük ve güzel yıldızların bu hale getirilmesi için neler çekildiğini bilir misiniz? Müstakbel yıldız stüdyo makyajcısının elinde Holiywoodda bir film stüdyosunun bir fabrikadan hiç farkı yoktur. Burada Joan Crawford gibi bir yıldızm mükemmeliyeti; İrene Dunne gibi bir yıl- | dızın inceliği; Carole Lombard gibi bir yıldızın şıklığı karşısında hayret duyar- | sınız, Onları çok beğenirsiniz... Fakat... Bu sinema yıldızlarının bu hale getiril - mesi için neler çekildiğini bilir misiniz? Bu çok ince bir san'at işidir. Bunu size bir misalle anlatalım: Arab çeteleri Şimali Pilistinden Haşfaya | porzedelim ki Mary isminde bir genç ranun nasıl yandığın! gösteriyor. Pilistin yolları Arab tedhişgileri tarafın- dan tahrib edilmiş ötobüslerle doludur. J İ İ 1 dllstinde Arab getaleri tarafından yakılan ve tahrib edilen Amerikan tobeasından bir 'Yahudiye aid ev (ev sahibi iki Yahudi de evle beraber yakılmıştır). gelen petrol borularım delmekte ve petrola (li bir çok müşkülâttan sonra nihayet ıdan aşağıya, ka- ateş vermektedirler. Resimde delinen bir bo- İ Holywooda varmıştır. Film kumpanya - Bından birinin muazzam kapısı önüne geldiği vakit heyecandan titremektedir. Acaba muradına nail olabilecek mi?.. Koluna taktığı çantasının içinde kum - panyanın bir de konturatı vardır. Bu konturat hakkında ümidlere kapıl- mamalıdır. Bu konturatın manası şudür: Kumpanya Mary'yi tecrübe — edecektir. 'Tecrübe müsbet surette neticelendiği tak- dirde kumpanya Mary'yi tamamile inhi- sarı altına alacaktır. Şimdi <ameliyat» faslı başlar. Aşağı yukarı bir hafta müddetle «yıl- diz çırağır nin etrafına meraklı bir sürü adam üşüşür, Biri yüzünü tedkik eder, diğeri bacak - larını... Üçüncüsü saçlarını, dişlerini...| Dördüncüsü yürüyüş tarzını... Gülme Satılık mal gibi evirir çevirirler. Öyle bir mal ki alıcı hiç bir veçhile aldanmak <. | istemez. Si | Artık «tecrübelere» başlanmak üzere- dir. Mary'nin her kıyafette filmi çekilir... | |Suvare elbisesile, şehir elbisesile, mayo Yanına bir alelfâde, bir de mühim par töner verilir. Ona şarkı söylettirilir. Bu film oldukça uzundur, | Biter bitmez prodüktörlere; baş reji - & | sörlere; rejisörlere; artlatik müşavirlere ',güıunllı... — Nasıl buluyorsunuz? — Biraz hantal gibi... x- Güzel... İyi bir yıldız olabilir!.. —— Bacakları biraz masaj Ister. — Kulakları biraz düzgünleştirilebilir. Mary'yi hemen işe hazır sanmayınız. Hemen ertesi günü sabahleyin erken- den Mary telefona çağırılır. | — Miss Mary! — Efendim? — Saat 9 da doktor Philippe'e gidecek- Biniz... — Doktor Philippe mi?.. — Bvet... Stüdyonun dişcisidir... Ön dişlerinizin ikisi kısaltılacak, heyetin ka- rarı iktizasındandır. Aradan iki gün ya geçer ya geçmöz... Bir telefon daha: — BSaat 10 da doktor Robinsonda bu - Pilistinde Yahudiler için vücude geüirli- | lunacaksınız... Kulaklarınız için... mek istenen mahfuz ve tarasaud tertibatır) havi kampın müketi. . kulakları düzgünleştirilmiş, mevzunlaştırılmıştır. Sıra kuvafüre gelir. Uzun siyah saçları tedkikten geçirilir. Ona şapkalar uydur- mak istenilir.. Nihayet karar verilir: — Saçlarını sarıya boyamalı... En iyisi, odur... Simasına da gidecuk... Sonra sıra terziye gelir. Terzi müdüre sorar: Miss Mary ne gibi rol yapacak? — Âşikane roller... — Pekâlâ!.. 'Terzi şimdi yapacağı role göre ona tu- valet ihzar edecek... Tuvalet rolünü te « barüz ettirmeli... Terziden şonra masajcı, jimnastik mus allimi gelir... Mary nihayet eİlânat şetinin» malı ol mağa hazırdır. İlânat, yahud neşriyat şefi stüdyonun en mühim adamıdır... Bu adam muavinlerile birlikte Mary'ye bir muhit yaratmağa bakar... Eğer Mary4 nin mazisinde neşriyat şefinin işine yarı- yacak bir hâdise, bir nokta yoksa hiç te sıkıntı çekilmez... Bu vak'a yüzde yüz o4 larak yaratılır... Öyle bir hâdise yaratmak icab eder ki halk bununla şiddetle alâkadar olsun. Aye (Devamı 10 ncu sayfada) | Züppe kadınlar hakkında Merle Oberon ne diyor ? baldırlarr Merle Oberon Amerikan sinema yıldızlarının içinde en kibarı ve ayni zamanda en eksotiki sâe yılan güzel Merle Oberon «Züppe mizaça kadınlar hakkında şunları söylemiştir: «— Ben «züppe mizaçs kadınlardan 2ig bir suretle hoşlanmam... Bunlarda ka « rakter namile bir şey aramamah. Bunlar gayri tabli gözükmekten zevk duyarlar, Maskara olduklarının farkına varıyorlar mı, bilmem? Şimdiye kadar ben ne kaşl: ı, ne da Sırasile bütün doktorların, mütehas- | kirpiklerini i L | ini yoldum. Bunları yapma sısların elinden geçer, Dişleri düzelmiş, | yetinde de değilim.» PD İN ieeeeasikellen

Bu sayıdan diğer sayfalar: