28 Ekim 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

28 Ekim 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—T .. Yahudiler Filistin Davasını niçin Kaybediyorlar ? Yazan: Muhittin Birçen ünya —matbuatı — bugünlerde Yahudi meselesile meşguldür. İngilterenin Filistin siyasetinin değişmek üzere bulunduğunu gösteren — haberler, gerek Yahudilik âleminde, gerek bütün dünyanın siyasi muhitlerinde büyük bir heyocan uyandırdı. İngiltere gibi büyük bir kuvvetin, Filistinde, bütün — nüfusu bir milyon candan ibaret bir Arab kütle- sile başa çıkamarmmş olması, sırf hâise 0- larak, dıhwınm alâkasını uyandıran bir hâdise teşkil etti. Fakat, Yahudilik âle minin kası böyle değildir. O, işe de- rinden ve candan alâkadardır. Bunun için, bugünlerde cihanın neresinde Ya- hudi ve Yahudi teşkilâtı varsa orada İn- gilterenin bu siyasetine, ucu henüz gö- Zünen yeni siyasetine karşı büyük bir heyecan görülüyor. Dünya, bir mücaklele dünyası olduğuna göre bunu tabif gör- mek icab eder. Yahudiler, birçok yerler- de milli hareketler tarafından gelen hü- gumlar karşısında, elbet ellerini göğüs- lerine kavuşturup hareketsiz duracak değillerdir. İster Hitler haklı olsun, ister Yahudi veya Arab; dünyada bir tek ha- kikat var: İnsanlar, kendilerini «kardeş» hissetmiyorlar ve birbirlerile boğuşuyor- lar. Tarihin bugünkü safhasında da bu boğuşma, Yahudilerin lehinde görünmü- yor. Onlara karşı gösterilen müfrit mu- âamelelerin haklı veya haksız olduğunu - hak denilen şeyin ne olduğu anlaşılın- cıya kadar! - bir tarafa bırakırsak bu- günkü şartlar içinde göze çarpan bir nok- fta üzerinde durmayı enteresan sayabili- riz. * Uğradığı hücumlar karşısında Yahudi- #k düne nisbetle bugün daha zayıf bir mevkidedir. Filistin ve Siyonizm mesele- sinde İngiltere henüz kararını ilân etmiş olmamakla beraber, Yahudilik lehinde bir karara doğru gidilmediği muhakkak- tır. Bugün İngiltere ve Amerika Yahudi- lerigyeni İngiliz siyasetine karşı var kuv- vetlerile mücadeleye girişmiş bulunduk- ları halde netice hususunda kendilerini kuvvetli görmüyoruz. Şimdiye kadar dünya siyasetinide o ka- dar kuvyetli görünen Yahudiler acaba, bu defa neden dolayı bu kadar zâfa uğ- radılar? Bu, mühim bir meseledir. Ceva- bını vermeğe çalışacağız. Yahudi âleminin siyaset sahasında kul- landığı iki mühim kuvveti vardı: Biri tesanüd, diğeri de para. Tesanüd bugün de vardır. Fakat, manevi tesanüdler, bu | kadar büyük mücadelelerde en kuvvetli silâh değildir. Şu halde, iş daha büyük ve çok mücestir olan para küvvetine kalır. Halbuki, «para> denilen şey de, dünya- da bugün eski kuvvetini muhafaza eden bir unsur olmaktan çıkmıştır, Yahulilik gibi o da zayıflamıştır. Düne kadar para her şey yapardı. Hu- dud tanımıyan, pasaport taşımıyan, mil- liyetle alâkası olmıyan, her yere gitmek- te ve her işe karışmakta serbest olan pa- Hiya, bugünkü dünyada hürriyetlerinin » ve binaenaleyh kuvvetlerinin - en bü- yük bir ktsmını kaybetmiştir. Parayı «kazanmak» ne kadar güçse ona, eski za- manlarda olduğu gibi, istenildiği gibi ta- sarruf etmek te o kadar güç bir hale gel- miştir. Paranın bir dereceye kadar ser- best olarak gezinebileceği birkaç mem- leket kaldı: İngiltere, Fransa, Amerika. Fakat, burada a türlü türlü yeni kanun- lar yenâ usuller ve bu memleketlerin di- ğer memleketlerle olan iktısadi münase- betlerini tanzim eden ticaret ve klering| ya anlaşmaları, o memleketlerde de paranın hürriyetlerinin büyük bir kısmını orta- dan kaldırmış bulunuyor. İşte, Yahudile- rin kuvvetlerini zâfa uğratan sebeb bu- dur. * Para, eski para değildir. Her şey oldu- ğu gibi, para da zaman ve hâdiseler için- de, geniş bir tekâmül safhasından geçe- rek mahiyetini değiştirmiştir. Bugünkü para, «milli» oldu; millileşti. Yakın za- manlarda emilli paramız» diye hir tâbir işitilmiş değilken bugün bu tâbir her ta- rafta rayiç akçe gibi geçen bir ıstılah ol- dü. Habbuki, Yahudi milli olmak istemi- yor, milli kütleye en çok karıştığı mem. leketlerde bile gene .Yahudi kalmak is- Karşılaştıkları her tavsiyeyi, dinledikleri işittikleri her hikâyeyi ve okudukları her yazıyı içlerinden her hangi bir elemiye, her hangi bir tenkid süzgecine tâbi tutmıyanlar daima önlerine çıkan kuvvete esir olmıya mahkümdurlar, SÖZ ARASINDA Kadın şapkaları Gitgide erkek Şapkalarına benziyor 'Her yıil bu mevsimde Londrada bir çok yeni kadın şapkaları görülür. Yukarı daki model bunlardandır. Bu mo- del kadınların erkeklerle her ci « hetçe müsavi olmak, daha doğrusu on- lara benzemek arzusuna kuyvetli bir de- H teşkil eder. Şapka hemen hemen bir erkek şapkasıdır. Yalnız tepesi daha kısa ve buna mukabil etrafı daha geniştir ve bir tül de ilâve edilmiştir. e— ——— — tiyor. İşte, meselenin bütün izah anahtarı |buradadır. Para enternasyonal kuvvet olmaktan çıkarak milli kuvvet olduğu gündenberi de enternasyonal Yahudi bu milli kuv- vete diletliği gibi kumanda edememeğe başladı. Eskiden olşa Balfour vâdlerinin Buya düşeceği söylenildiği zaman Londra borsasının altı üstüne gelebilirdi. Bugün öyle değil Çünkü Londradan kalkacak olan paranın gidebileceği hiçbir memle- ket, evet, ekuvvetle hicret edebileceği» kiçbir memleket yoktur. Bundan dolayı- dır ki Yahudilik âlemi, silâhinı kullana- mıyor, zayıf düşüyor! Bir zamanlar bütün insanlar ve bu a- rada para bilhassa Yahudiler paranın sa- hibi idiler. Bugün ise para sahibleri pa- ralarının esiri oldular, Bir misal: Evvel- ce Türkiyede ecnebi sermayeli bir — şir- kette çalışan ecnebi bir memur, tekaüde sevkedildiği zaman vatanı nerede ise ora- göider, tekaüdiyesini alır ve yaşardı. Şimdi ayni insan Türkiyede oturmaya mecburdur; aksi takdirde parasını ala. maz. Her şey bunun gibi, bugün Yahudi İSTER kıldı. Baştan kıça gidilip gelinildi. ci buluyordu tek bir telehhüf noktası: İISTER İNAN, Suvat vapuru Ağdaya Uk seferini yapıyordu, demlr par - maklıklar açılıp la iskelede bekliyen yolcular seyirttikleri zaman vapurun içinde sür'atli adımlarla bir dolaşmadır başladı. Tabil bir tecessüs hissi ile aşağı inildi, yukarı çı- Meslek icabı sağa kulak verdik, solu dinledik: Yeni vapu- ru bilâistisna herkes beğeniyordu, güzel, temiz, rahat, ci- SON POSTA e Esir insan, efendi insan.. —— S LAİ her nasibati, nun için tesir Jiniz. Ç TTT EE A Hergün bir fıkra ! Ben borçlu çıkıyorum Meşhur Amerikan mizahçısı Mnrk Twain dört dolarlık bir kitab almak ı için bir kitabcıya girmişti: — Ben muharririm, dedi, her halde bir tenzilât yaparsınız, — Hay hay. — Hem de tanınmış bir muharri - rim, her halde bu yüzden tenzilât da- ha fazla olur? — Hay hay. — İsmimi siz de bilirsiniz.. Mark Twain.. işte o benim. Tenzilât simdi daha fazla olacak değil mi? — Evet! — Ne vereceğim? — Siz bir şey verecek değilsiniz. Yaptığım hesaba göre ben size bir do- ? lar borçlu çıkıyorum. Buyurun huw! baş bu da bir dolarınız! ; i İ i İ İ İ | İ | k....................._..._...._...._.........J Müebbed küreğe mahküm bir adama yeniden 70 ay ceza veren hâkim Geçenlerde Paris mahkemelerinden birinde müebbed küreğe mahküm olan bir adama devlet malını tahrib suçun- dar. dolayı hâkim ayrıca 10 aya mah- küm etmiştir. Bu mahkümiyete sebeb olan hâdi: nin kahramanı Armond Spiler adında bir katildir. Müebbed olarak hapisa - nelerde yatmağa mahküm edilen Ar - moönd Güyanda Şeytan adasına gönde- rilmiş, fakat tam 6& defa kaçmak te - şebbüsünde bulunmuştur. Son defa olarak 1936 da hapishanenin kapı ki « Hdlerini, höceresinin parmaklıklarınt kırmış, yakalanarak Parise getirilmiş- tir. Hayatını tamamile istihkar ederek hâkimin karşısına çıkan mahküm, xm- disine artık verilecek ceza kahııdığı- mı düşünürken, hbâkimin bu şayanı hayret kararile karşılaşmıştır. Asıl merak uyandıran nokta Ar - mand Spiler'in öldükten sonra bu mah- kümiyeti nasıl çekeceğidir. paraya değil, para Yahudiye sahib ol- muştur. Filistin davasırlın vaziyetinde en kuvvetli âmil de budur. Muhittin Birgen İsTER | etmişti. Crupu teşki! dediklerini işitlik. İNAN, İSTER Başkalarının değil, kendi kendinizin efendisi olunuz, bu- altında kalmamayı işittiğiniz sözler, tavsiyeler, okuduğunuz yazılar arasında iyileri de olabilir, fenaları da. Bunları ayırd etmeyi bi - — Ah, biraz daha sür'atli olsayidı, deniliyordu. Yerimiz hep birden kanuşan bir grupun karşısına tosadüf — Şimdi mesele bu vapuru bu şekilde temiz tutmaktadır, Fakat hem söylüyorlar, hem de içtikleri sigaraların kül- lerini yerç silkiyorlar, uçlarını da yere atarak ayaklarile bastırıp söndürüyorlardı, Birinciteşrin 28 Sözün Kısası Marko Pa;; ! ğğ en yetişmedim.. fakat yetişmiş olanlar eşkâlini tarif ederlerdi; Zayıf, orta boylu.. elmacık kemikleri fıre lak, gaga burunlu, çekik bir yüz. Sakal matruş, bıyıklar aşağıya doğru düşük., başta «Aziziye>» kalıp bir fes. Sırtta paşa apoletli lüciverd setre - o vaktin üm!'or - masi <.. Mizacı sert mi? Yumuşak mı? Kimsa anlamamış. Senelerce nazırlık ettiği Tıbs biye mektebi talebesine evlâd muamelesi edermiş. İlminin verdiği nüfuz kadar, mektebe ve mekteblilere gösterdiği bağa hlik kendisine muhitinin sevgisini ve saya gisini celbetmiş. Hür fikirli tanınıyormuş. İlk meşruti « yette (1293) âyan Azalığına seçilmiş, Ab« dülâzizin intihar 'vak'asında cesedi mua« yene edenlerin arasında o da bulunmuş. Osmanlılığı öylesine temessül etmiş imiş ki kendi hüviyeti arada kaybolmuş. Kuz« guncuk tepesinde oturduğunu görenler pnu Yahudi sanmışlar. Halbuki Rum or« todoks cemaatine mensubmuş. Yani, da« ha doğrusu, o cemaatin defterinde ka « yıdlı imiş, fakat ölünciye kadar onlarla prensip — edininiz, Filmlerde alış verişi olmamış.. İ Dikkat edilen Bununla beraber, onun şöhreti bize kas dar intikal eylemiş ise, ne ondandır, ne nceuhıaf bundan! Mo:nlekeun en feyizli ve şerefli ocaklarından biri olan Tıbbiye, Marko Pa şaya gelinciye dek ne şöhretler yarattı! İlk âyân meclisinde âzalık edenler içe « risinde ne yüksek şahsiyetler vardı! AB- dülâzizin raporunu imzalıyanlar da gene bu zattan ibaret değildi. gayri müslim Osmanlı ricali arasında ise hen bizzat öyle adamlar tanıdım ki bu yurda canla, başla bağlı tdiler, İ Öyle iken Marko Paşa tarihe, efsane < ye geçmiş bir simaklır. Sebebi de onun, sağlığında, hiç bir derd dinlememiş, hiç bir şikâyete kulak asmamış, «vurdum duymazlık» 1 bir umde mertebesine çı « karmış olmasıdır. Olmıyacak bir işden bize bahsedene, yahud ki dermanı mefkud bir derd yas nanlara, hülüâ: — Git te, Marko Paşaya anlat! deriz, Fakat bu, onun bu derece şöhret bul« masına bir eebeb teşkil eder mi? İnsanların belki daha müsamahakân, daha mütehammil oldukları o devirde, Tıbbiye nazırının bu huyu nazarı dikka« ti celbedebilmiş, kendisine bir nevi hu « susiyet vermişti. ö Lâkin şimdi, zaman seyrini, cemiyeti beşeriyete ahlâk ve itiyadlarını değişti « rince, dünya yüzünde türeyen Marko par şaların haddi, hesabı yoktur. Bu iddiumın tevsiki , sizin hepinizi değilse de, bir çoğunuzu şahid gösteririm. Söyleyiniz: Hanginiz, hangi derdiniz kime dinlotebiliyorsunuz? En yakınları « nız arasınkla bile bazan derd ortağı bu « lamadığınız olmuyor mu? Ehil ve âyali « nizin, ana ve babanızın, öz evlüdlarını « M ee Zzın sırasına göre birer «Marko paşa> ke- Ziyadar İ.Şafef memur!arı.. sildiklerini inkâr edebilir misiniz? Hattâ sİZ.. siz de onlara karşı bazan «Marko Ppüs Amerika dehilinde bulunan Connec-/şalık» etmiyor musunuz? ticut hükümeti, hududları dahilinde her-t Şu halde, nerede kaldı Tıbbiye nazırı » gün vukubulmakta olan otomobil kaza-|nın şöhreti?. larına mâni olmak için düşündüğü bir| ©O <ağlamıyan çocuğa meme vermez « sürü tedbir içinlle <ziyadar işaret —me-| Jer!> darbı meselinin dillerde dolaştığı bi murları» ihdasını en tesirlisi olarak gör-|öÜcvirde yaşamış.. şimdi, ağlıyan çocuğa, müş ve dorhal faaliyete geçmiştir. tekdir ile susmadı mı, dayak atıyorlar, Ziyadar işaret memurlarına beyaz de- riden elbiseler verilmiştir. Bu lebisenin ceketinin muhtelif mahallerinde plâklar bulunmaktadır. Bu plâkların hususiyeti otomobil fenerlerinin uzaktan neşrede- cekleri ziyanın tesir!le derhal çok parlak bir ziya neşretmeleridir. Bu çare çok te- sirli görünmüştür. Amerikalılar — Hollywoodda — kraliçe «Mari Antüvanet» in hayatına ve aşkla- rına dair bir film çevirdiler. Bu filmde Mari Antuvanet rolünü meşhur Amerikan yıldızı Norma Shearer yaptı. Âşığı Kont Axel de Fersen rolünü de Tyrönne Po - wer deruhde etti. Rejisör filmde o devrin bütün hususi- yetlerine sadiık kaldı. Hattâ bütün kah- ramanların makyajlarını elde meycud portrelerine göre tanzim etti. Yukarıdaki resme dikkat ediniz. Bu » radaki çehrenin yarısı Mari Antuvanetin yağlı boya resmine, yarısı da Norma Shearerin filmdeki makyajlı fotoğrafına aiddir. Birbtrinden farkedilebiliyor mu? eee el kencarecesrrerKeerrENSAKeRE Kabe berYe S TAKViİiM NANMA! 1 edenlerden her birinin ayrı ayrı: İNANMAIL

Bu sayıdan diğer sayfalar: