1 Kasım 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

1 Kasım 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2 Sayfa SON POSTA _Mıuiıqı-h 1 Türkiyedesanayi hareketi Ve nüfuas meseleleri Yazan: Muhittün Birgea ürkiyede sanayileşme hareke- ti sür'atle inkişaf ediyor. Ce- lâl Bayarın, «iş haemini artırmak» husu- sunda memlekete karşı verdiği vüdleri fazlasile tuttuğunu gösteren — alâmetler- den olmak üzere Türkiyenin her tara- fında iş bolluğu göze çarpıyor. O kadar ki bugün iş piyasasında mevcud olan iş arzına mukabil, birçok yerlerde kâfi de- recede iş talebi yoktur, Bu hâdise bizi pek çok memnun ederken bir taraftan da düşündürüyor. Meselâ, yakın zamanda göyle bir mesele karşısında bulunacağız: Türkiyenin bugün çok mikdarda kö- —Müre ihtiyacı var. Zonguklak hayzası bu- günkü ihtiyacı tam temin ediyor, dersek aldanırız, edemiyor. Halbuki, pek yakın bir zamanda köümür ihtiyacımız artacak- tır. Bir, nihayet iki seneye kadar Türki-| yenin bugünkünden bir milyon ton daha fazla kömür çıkarması lâzım - gelecek. Devlet bu hususta olanca gayretini sar- fediyor; Havzaya yeni sermayeler yatır- mak, Havzanın istihsal tekniğini kuvvet- Jendirmek için son zamanlarda büyük te- şebbüslere girişilmiştir. Fakat, ne yapı- lırsa yapılsın, Zonguldaktan fazla kömür istihsali için gittikçe fazla mikdarda a- meleye ihtiyaç olacaktır. Halbuki daha bügünden, hattâ dündenberi, Zonguldak- ta amele sıkıntısı var. Kömür vaziyeti böyle bir ihtiyaç kar- şısında bulunurken öte tarafta Karabük fabrikaları tesisat devrinden istihsal dev- Fine geçmeğe hazırlanıyor. İlk hamlede bu yeni tesisatın 3000 ameleye ihtiyacı olacak. 3000 ameleye ihtiyacı yalnız ça- lışmak içindir; halbuki Karabük müdhiş! bir kömür müstehliki olacaktır: Senedel dört veya beş yüz bin ton! Zonguldağın yermeğe mecbur olduğu bu fazla kömür de ameleye muhtaçtır; şu halde, yakın | zamanda bir taraftan Zonguldak, bir ta- raftan da - ayni nüfus kesafeti dairesin- de - Karabük fazla ameleye muhtaç ola- caktır. * Bu, yalnız bir misaldir. Türkiyenin birçok yerlerinde, ayni kesafet derece- sinde olmamakla beraber, ayni mesele mevcuddur. Zonguldakta, Karabük dola- yısile hâsıl olan bu vaziyet fevkalâde ol- sa bile gene birçok yerlerde, işci azlığı derece derece bariz bir surette göze çar- piyor. Burada dikkate alınacak bir ikinci nokta şudur: Türkiyede kendisini sırf iş. ciliğe vakfetmiş nüfus kütlesi pek azdır. Bazı büyük şehirlerle şimali Anadolunun ziraat bakımından fakir olan bazı mınta- kaları istisna edilirse her tarafta sanayi amelesi ile köylü ayni insanlarda topla- mnırlar. Yani, bir köylü bazan çiftçi ve ba- zan amele olarak çalışır. Bu hal, yeni Başlıyan sanayi hareketimizin inkişafına mâni olacak, zaman zaman fabrikaları - Mmızın ve madenlerimizin işci buhranları- na uğramalarını icab edecek bir haldir. Şu halde bu gibi ahvale karşı sistemâ- tik surette tedbir almamız lâzım geliyor. Acaba bu tedbirler ne gibi şeylerdir? Bu tedbirler cümlesinden ölmak üzere bizim hatırımıza en önce şu geliyor: Tür- kiye, her sene muayyen bir mikdardı muhacir getiriyor. Bu muhacirleri iskân etmek ve onları müstahsil hale getirmek üzere Dahiliye Vekâleti mühim ve çok müsmir bir faaliyet gösterdiği için bu Düfus, eskisi gibi Türkiyeye gelip te ölen 've harab olan bir kütle değildir. Yeni gelen muhacirler Türkiyede hem faydalı bir unsur olabiliyor, hem de huzur için- jlan arkadaşını kurtarmak üzere, bcll Meziyeti kendinden başkasında, kusuru ise kendin - de ara. -- SOÖOZ ARASINDA Maden kuyusuna Baş aşağı inen Fedakâr amele Bir İngiliz kömür madeninde çalışan Ernest Kent, bir maden kazası neti- cesinde toprağın altında gömülü ka -| kalınlığında bir borudan başaşağı ol - mak üzere içeri sarkıtılmıştır. Yalnız ayaklarından bağlı olan Er- nest, serbest kalan elleri sayesinde ma- den galerisini araştırmışsa da, ancak arkadaşının cesedini çıkarmağa mu - vaffak olmuştur, Amerikada otomobillerden sokakta bekleme kirası alınıyor Amerikada, motörlü nakliye vasıta- Jarının ümuüm! bahçe, park ve meydan- larda durmaları yasak edilmiştir. Mâahaza, bu emre riayet etmeyip yasak edilen yerlende durmak istiyen- ler için de bir kolaylık bulunmuştur. Belediye tarafından meydan ve park- larda otomatik saatler tesis edilmiş - tir. Buralarda durmak istiyen şoför - ler, saatin içine bir beş kuruşluk ata- rak mukabilinde çıkan bileti alacak ve bir saat müddetle parkta durmaya hak kazanacaktır. Müddet dolunca, saat üzerindeki kırmızı ampul bunu ihbar kümdur. eee arenen nn meeeamernanane nnn sensenenn KA N Hergün bir fıkra Boğa da anladı mı? Yerli filmlerden birinin bir sahne. si çekilmek üzere idi. Bu sahneda az- gn bir boğa, figüranlardan birini ko- valıyacaktı. Azgın boğayı güçlükle zaptedebiliyorlardı. Rejisör, figürana rolünü anlattı: — Siz koşmıya başlar başlamaz bo- ğayı bırakacaklar. Boğa siz! koşar gös rünce peşinizden gelecektir. Elli met- re kadar koşacaksınız.. Fazla değil; anladınız mı? Figüran azgın boğaya —korkuyla baktı, düşündü. Rejisör sordu: ğ — Ne düşünüyorsunuz, anlamadınız; ma? ğ — Ben anladım amma, acaba bo - ğa da elli metre köştuktan sonra du- racağın; anladı ma diye düşünüyo - TUM. a İ İ İ t İ İ ALETETEREĞEEUEREEEERERERREÇEE TEREGEERGEEA AA EERREGETEGERERE TEERETATEĞDE GETREE İAT TT T A e Dünyanın en garib - konferansı - Önümüzdeki çarşamba günü Londra radyosunda garib bir konferans veri - lecektir. Konferansın hatibleri 12 papağan - dır. Bu papağanlar yüzlerce hemcins- leri arasından seçilmiştir. Seçim esnasında, papağanların te - miz konuşmasına ve bilhassa küfür et- memelerine dikkat edilmiştir. Papağanlar umumiyetle küfürbaz olmaktadır. Eski gazetelerin kıt'ası ne idi Almanyada Achen şehrinde çok zen- gin bir gazete müzesi bulunmaktadır, Bu müzenin mücssisi Oskar von Forkelberk- tir. Müzede kıt'a itibarile en büyük A. merikan gazetesinin bir nüshası da mev- cuddur! 1859 senesinde intişar eden (lk nüshası 24,000 aded olarak basılmıştır. | Kıt'asının eb'adı 2X3 metre idi!... Bu gazeteyi okumak için bir bilârdo masası Üzerine yaymak icab ederdi. v En küçük gazete ise şimdi harabeye dönen İspanyada Guadalajara şehrinde Nefsini her vakit hakh gören adam hep düşmiye mah - il di Prenses Juliana'nın kızı Beatris'dir. m— Hler göz görmez, — Sözrün Khsası Yılan hikâyesi E Talu l Hani ya, çairin: «Bir dokun, bin âh dinle kâsei fağfür- dan!»> Mısramda andığı ekâsel fağfür» yok mu? O meğer ne imiş, biliyor musunuz? Otobüs meselesi! Bundan, takriben bir iki ay evvel bu mevzuda bir fıkra ya mıştım. O gün bugündür, okuyucularım. dan bu ayni derde taallük eder hadsiz he« sabsız şikâyetnameler aldım. Demek ki dend dökmek için bir gazetenin bu yarâ. ya dokunmasını bekliyorlarmış. Ben, bu gikâyetleri tevsik etmeden ortaya atmamış olayım diye, bizzat oto- büs seferlerine katlandım, ve gördüm ki bana kadar yükselen şikâyet avazelerin. de fazlalık yok, ve hattâ eksiklik vardır. Bir kere tarile tefavütlerinden şikâyet ediyorlar. Meselâ, Sirkeciden Topkapıya 6 kuruşa gidiliyorken, Beyazıddan Cer- rabpaşa hastanesine, olobüs 8 kuruş alı« yor. Halbuki Cerrahpaşaya gidenler ek- zeriya hastalar, hem de fakir hastalar- dır. Sonra Sirkeciden Harbiyeye, eğer Maçka otobüsile giderseniz, bilet 125, Şişli - Fatih arabasile 10 kuruştur. İkinci şikâyet, etobüslerin muayyen hareket saatleri almadığındandır. Mese. 1â Maçkada, acele işi olup otobüs bekli« yenler bazan yarım saat ve daha ziyada intizara medbur oluyorlar. Üçüncü şikâyet anabaların pisliğinden- dir. Açık renk elbise ile bunlara binena. ler çok defa mulazarrır oluyorlar. Kon. düktörler, arabanın bu kendi pisliği yet- miyormuş gibi, yağ temekesi, çuval gibi kirli eğya taşıyan bakkal çıraklarına mü: samaha etmektedirler. Müşteriler şoförle konuşmaktan mem- nudurlar, Kazaya mâni olmak için bu çok yerinde bir yasaktır. Gelgelelim, şo- för kondüktörle, arabanın - ekseriya kon- trol için gelen - sahibi ile, veyahud ki berhangi bir ahbabı ile mütemadiyen bonuşabilmektedir. Bunlara yasak yok! Otobüscülüğün kârlı bir iş olduğunda ismaı ümmet vurdır. Böyle iken, hiçbir araba sahibi köndüktörlerini temiz giy. dirmeyi ve binnetice müşfterilerine karşı saygılı davranmayı aklına bile gelirme: Felemenk veliahdinin Kızı 9 ayğlık oldu —ü sevimli yavru, Felemenk veliah- Beatris henüz 9 ayına başmıştır.| Miştir. Bu resim, babası P B a .uî;î: bu dendlerini sayıp döken halk fından çekilmiştir. — Hani ya, otobüs işletmesini belediye eline alacaktı.. ne bekliyor? Önümüz kış.. karda, kıyamette, İstan- bul hemgerilerini bu bozuk düzen, İn- sanları kendi keyfine tâbi tutan, tıngır a- raba azmanlarına esir edecek miyiz?, Binlerce iş güç sahibi namına, beledi. yemizit mürüvvetine sığımyorum! ee Ze GerereverereneserEDELESEREEAcARSALA A rErELA ĞALA LAR AAA Turhalın yeni belediya reisi seçildi 'Turhaldan yazılıyar: Çok muntazam geçec We 3 bayan azanın seçimile de ne- ticelenen belediye intihabatından sonra eski belediye reisi Sami Erk gene Turhal belediye reisliğine seçilmiş, fakat vaki o- lan istifası üzerine yerine Ali Galib İşeri Gemlikte rüam mücadelesi Gemlik ve hayalisinde rünm — mücadoles! bitmiştir. Bütün mıntakada dört rüsml hayvana rastlanmış ve bunlar da itlâf edlle. rek hastalık &irayetinin önüne geçilmiştir. Çiçek!îbürünm güzellik kraliçesi Amerikada plâjlarının — güzelliği ile meşhur Coronado şehrinde geçen ay bir güzellik müsabakası tertib edilmiştir. Müsabakaya iştirak edecek olan genç kız- ların jüri heyetinin önünden mayo ile geçmeleri kararlaştırılmıştır. Müsabaka. ya dahil olan kızlar arasına Doris Rae Compton adında güzel bir kız da katıl - mıştır. Dorisin mayaosu herkesin fevkalâde takdirini mucib olmuştur. Doris güzel vücudünü saran mayoyu 2718 aded çiçek ile vücude getirmiş, ne - ticede birinciliği kazanmıştır. Bu esnada sıra denize atlamağa gel - miş, Doris bu işi de yapmış, fakat çiçek - ler birer birer vücudünden ayrılmışlar ve denizde arkasından rengârenk bir iz |bırakmışlardır. Halk bunu çılgınca al - kışlamış, fakat kız fevkalâde sıkılmıştır. Çünkü çırılçıplak bir vaziyette kalmış - tır. Nihayet işin farkıma varan jüri he - yeti onu bu sıkıntıdan kurtarmıştır. e e e e e EEEEEeLkeLeE ' idi.., İlk çıktığı günlerde 5.000 olarak ermasenkenecenee de çalışma ve nisbi bir refaha doğru yü- rüme imkânlarını buluyor. Şu halde, bundan böyle getirilecek muhacir nüfus- Tarinı, Zonguldak gibi, Karabük gibi mühim maden ve endüstri sahalarına ya- kın yerlerde iskân imkânlarını aramak çok lâzım ve faydalı bir iş olabilir. İşte, ilk hatıra gelen başlıca müessir tedbir budur, * Muhacir nüfusu ekseriyetle köylü nü- fusudur. Bununla beraber, bunlar çalış- maya alışmış, az çok iş hayatları inkişaf eden bir memlekette yaşamış bulunduk- ları tçin hem tarlada, hem de fabrika ve madende çalışmaya kendisini kolay alış- tırabilecek olan bir kütledir. Şu halde, gerek Zonguldak, gerek Karabük havza- “Devamı 3 ncü sayfada) İ 1887 senesinde basılmıştı. Kıt'ası: 2X3 basmakta idi. Sonraları 12600 e kadar santim idi! Sayfalarının adedi gününe çıkmıştır, fakat bilâhare hükümet tara- göre değişiyordu. İlânları hayli zengin (fından seddedilmiştir. edecektir. Bu takdirde ya tekrar beş kuruş vermek, yahud aradan uzaklaş- mak lâzım gelecektir. TAKViM İNAN, İSŞTER Bir arkadaş anlattı: — Ötedenberi Eminönünde tereyağı ve peynir gibi şeyler satan küçik bir dükkânın müşterisiydim, iyi de malı vardı, Eminönü genişletilirken dükkân yıkılınca adamın taşındığı yeri aram:ya koyuldum, arka yoldan yıkılan sahanın öbür tarafına geçtim, adamın adı da hatırımda kalmamış, rast geldiğime: «Camım kısa boylu, şişmanca, Bakırköyda otu- Tur» deyip duruyordum, derken omuzuma bir el değdi, bak- tım, adamın oğlu, o önde, ben arkada bir hayli yürüdükten İSTER İNAN, İSTER İSTER İNANMA! sonra bir ardiyeye geldik, meğer adam yer bulamamış, bu- raya sığınmış, beni görünce derd yanmıya başladı: — Geciklik, hata ettik, deyip duruyordu. O zaman batırladım ki beş altı ay evvel bu adama Emin. önünün istimlâki işleri ilerlediği için yeni bir yer bulmadığını sormuştum. ' Gülmüş: — Bizde iş 20 senede çikar, her balde o günleri ben gör- mem, demişti. İNANMAIJ

Bu sayıdan diğer sayfalar: