1 Kasım 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

1 Kasım 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YAN SOKAKLAR ayan Neclânın misafir kabul ettiği salona bayılırdım. Her- şey muntazam, herşey yerliyerinde du- Turdu. Mobilyaların, çeşid çeşid biblo- lJarın üzerinde tek toz tanesi görmek mümkün değildi Bayan Neclânın salonu, girip çıktı- ğım salonlar içinde ince bir zevkle, titiz bir temizliğin birleştiği yegâne salondu. — Bayan Neclâya bakarken, onun bir eşini daha tanımadığımı kendi kendi- me itiraf eder, ve her mecliste; sırası gelince: — Kadın dediğin Bayan Neclâ gibi olmalıdır. — Ben ondan üstün ev kadını tanı- madım. — Bütün kadınlar Bayan Neclâdan örnek almalıdır. Tarzında sözler söylerdim. Kamerdeki dağların yüksekliği Kamerde müşa- hede edilen en u- fak dağın dahi yük sekliği 7000 met den az tahmin e- dilmemektedir. Bu ftahmin ancak u- zan yılların yoru- cu çalışmaları ve tedkikleri ile kabil olmuştur. * Dünyanın yaşı, insanlığın yaşı değildir Meşhur — âlim (James Jeans) a göre, dünyanın ya- ge — Pariste zafor meydanında mev- eud meşhür Mi dan - getirilmi; tunun — yüksekliği olarak kabul edi- lecek olsa, beşei tin yaşı bu sütunun üzerine konacak mademi bir frangın ka-| | lınlığı ile ancak ifade edilebilir. Yani beşerin hayatı, dünyanın mevcudiyetli göre o kadar gençtir. Medenryetin tarihi ise, bu madeni frangın üzerine yapı lacak bir posta pulunun kalınlığı kadar yenidir. * Fazla yaşamanın bir imkânı Otuz yaşından yukarı her insan tabit sikletinden ne derece hafif olursa fazla yaşama ihtimali o nisbette artmış bulu- nur. Yeter ki bu fark gayri tabif bir had- Okuyucularıma Cevablarım «Karabük» te Bay «0. Ax : — Bulduğunuz hal şeklini makul gördüm. İki taraflı bir anlaşma sa- adeti temin eder. Sualinizin cevabı- na gelince: Atalar sözüdür, dağ dağ üstünde durur, ev ev üstünde durmaz der- lJer, doğrudur. Fakat sizin vaziyeti- nizde iki evi bir çatı altında kur- makta mahzur bulmuyorum. Bir de- fa tecrübe ediniz, farzımuhal fena bir netice verirse değişlirmek <üç değildir. * Nazillide Bayan «B. D. a : — Kadının giyinmesi şekli erkek üzerinde muhakkak ki tosir yanar, büyük tesir yapar. Fakat bu tesirin mahiyeti erkeğin bilgisine ve görgü- süne göre değişir. Eğer erkek gör- memiş, hissi kaba, zevkten mahrum tse gözüne hoş gelecek Mmanzara eşatafat» tır, ecicibici» liktir. Aksi miştim. Hizmetçi, bayanın sokağa çıl. |tığını, birkaç dakika beklememi süy- Hyerek berli safona almıştı. Salanda yalnızdım. Bir siğara yakacaktım. A- ğızlığımı çıkardım, nasıl oldu bilmem; ağızlığım elimden kaydı. Oturduğum İkoltuğun altına gitti. Onu almak için (eğildim, koltuğun altına baktım. Aman İyarabbim, neler yoktu. Toz, pislik, süprüntü, kirli çoraplar, kullanılmı. yacak kadar eskimiş bir terlik teki. |Merak ettim. Öteki koltukların, diva- İnm altlarına da teker teker baktım. Ne kadar süprüntü, ne kadar çerçöp mevcudsa, bunların hepsi bir araya | gelmişler, divanın, koltukların altla- rına taksim edilmişlerdi. * O günden sonra bir daha Bayan Nec- lânın evine adım atmadım. Fakat te - miz bir caddeden bir yan sokağa sapa- cak olsam, Bayan Neclânın salonunu hatırlarım. Dünyanın en vahşi insanları Denilebilir. ki dünyanın en vah- kâin Monbassa a- | aasındaki — Vabo- ini kabilesidir. Bu kabile halkı ta « mamen zenciler « den mürekkeb « dir. Bereket ver - sin ki mikdarları &” mahduddür. Hemen hemen 30 kadar kulübeden müteşekkildir. İnsana deh- şet verecek kadar çirkin olan Vabo- ni'ler ayni zamanda yamyamdır. Be - yaz insan etine pek düşkündürler. Ev- lenecek bir Vaboni müstakbel karısını iki tarafın rızasile elde etmez. Meta- zori ile alır ve bu hâdise, çok defa, ay- ni kadın talibleri arasında ve kabile ünde yalın bıçakla dü- ello yapılmasını intaç eder ve buna, kabilenin şeyhi riyaset eder. Kim ha sımlarını yaralayarak yere sererse, davanın galibidir ve kadını kolundan tutup kulübesine götürür. *. Güneşin bugünkü vaziyeti Güneşin fezada- ki şimdiki vaziyer V/ see DSN Saniyede — (25) — SS kilametre sür'atle — aa Veğa yılI:ın'ı“ı::n; //// I I“XX ru koşmak. halde erkek basit, fakat zevke uy - gun, ince bir kadın ruhundan çık - mış, sade elbiseyi tercih eder. Ya- şadığınız aile muhitini bilmiyorum, fakat tavsiyem şu: Ne olursa olsun basitlikten ve incelikten ayrılmayı- nız. * «Zeyrek» te Bay Bahaya: O, bir şarkıdır. İki gönül bir o- lunca samanlık ancak masalda sey- rcan olur, hakikatte iki gönül bir de olsa ilk dakikaların ateşi geçtikten sonra hayat pek yeknasak, pek s: kıntılı görünmeğe başlar, Anlayo - rum: Kanaat bitip tükenmez bir hazinedir, sözü de sadece bir dar- bimeseldir. Kıymetini inkâr etmem. Fakat zararlı olduğu zamanlar da vardır. e Sultanahmedde Bayan B. ye: — Mektubu bana gönderiniz, gö- Tüp fikrimi söyliyeyim. İ e SON POSTA Kadın Köşesi Cep modası Farzedelim ki: Gençsiniz, sadelikten hoşlanıyorsunuz. Yahud: Pek genç — değilsiniz amma — mütenasib inoesiniz, ya | (1 Taz da süse mey - | liniz var, Yahud: Ne genç, |ne — mütenasibsi -. İniz. Fakat her yaşta zarif — kal « maya pek haklı O« larak ahdetmiş bu- lunuyorsunuz. Bu Üüç tipin hangisinden olur - sanız olunuz, yeni yaplıracağınız tay- yörünüze, robunu- za, hattâ mantonuza — amma he - pinizin— çok yaraşacak bir süs söyliye - yim mi? Ceb koyunuz... «Bu da bir ye - nilik mi, yıllardır cebden çok ne gör - 'dük» diyeceksiniz muhakkak... Fakat ya- nılıyorsunuz. Bu söyliyeceğim ceblerin, şimdiye kadar gördüklerinize — hiç bir benzerliği yok. Evet iri, ufak, düz, süs- lü türlü ceb gördünüz, yaptırdınız hattâ biraz da bıktınız. Elbiselerinizin dikiş yerlerinde bırak- tığınız ufacık yırtmaçları ceb gibi kul - lanmadınız ya... İşte yeni modanın yeni cepleri bunlardır. Meselâ: Göğsünün iki yanında kupları olan bir robun sağ ku- punun ceb hizası küçük bir ceb büyük - lüğünde açık bırakılıyor. Ve buraya rob- la tezad Tenkte ufacık bir mendü iliş - tiriliyor. Hattâ bazan — da bu dikişin iki yanlarına robun meselâ — düğmelerinin, sentür, yahud yakasının — renginde bir bir vücudünüz, bi- Yalnız göğüste değil, ayni şeyi, etek- lerde de yapabilirsiniz. Eski cebleri ete- ğin neresine koyuyorsak tam oradan ge- çen bir kup varsa göğüsteki gibi ufacık bir açıklık, kenarına da bir kup verirsi- niz. Oldu size yeni bir ceb. Bu kup uzunluğuna olabilir. enine ve- ya verev olabilir. Hattâ yuvarlak olabi- Ehemmiyeti yok. Cep kadar yeri a - |çik bırakıldı mı bir ceb yapılmış demek- tir. İsteyen kenarına biye yerine e |geçirir, dilimli bir parça çeker, Üstüne |bir marka işletir. Artık elbiseye ne uyu- yorsa o yapılır. Maksad düz bir elbiseye S !blraı renk katmaktır. yeşil, koyu porlakal rengine koyu ma yeşile beyaz bir ceb kenarı (daha doğ rusu bir yırtmaç kenarı) üstüne bir m: ka, dikiş arasına sıkıştırılmış — kar gibi bir mandil elbiseye az da gençlik güzel. lik katar. Bu süsü yapmak için ne boylu, ne in- ce, ne de genç olmaya lüzum vardır, Genç orta yaş herkes, her tipde kadın elbise - sinin bir kupunu aralıyarak bir, hattâ 1- ki yeni ceb yapabilir. Böylelikle de hem giydiğini, hem de kendini — daha genç, daha güzel gösterebilir. Bilirsiniz ki şık- hk ne parada, ne de emektedir. Bu ince buluşlardadır. Her kadın bilmelidir: Soğan acısından gözleri nasıl korumalı? Çok basit, çok sade bir tedbirle soğan doğrarken ağlamaktan kurtulursunuz. Soğanı musluğun altına tutarak ve ü- zerine sonuna kadar su akıtarak doğ - rayınız, 21 kişin İrva civarında, Eşek adası kayalık larına çarparak batan ve 21 kişinin feci bir surette ölümile neticelenen Hisar faclasının muhakemesine asliye ikinci ceza malikemesinde devam e - dilmiştir. Hisar vapuru hakkında, sefere çık- madan önce hilâfı fen rapor vermek iddiasile tahtı muhakemeye alınan İz- tanbul dimanı fen heyeti memurların- dan makine inühendisi Haydarın va - zifesi İzmire nakledilmiş olmasından, geçen celsede bulunamamış, celbi ve sorgusu için, muhakeme tatil edilmiş- ti. Haydar, bu defa mahkemede bizzat bulunarak, yapılan sorgusunda, vapu- run sağlam, verilen raporun da yerin- de olduğunu söylemiş: — Fakat, fırtınalı bir havada o mev- kide ve o vaziyette hangi vapur olsa, mutlaka parçalanırdı, demiş! Müddelumum! Necati de, mütalea - sını serdederek, suçluların mahkeme- ye 383 üncü maddenin son fıkrasına tevfikan sevkedildiklerini, bu madde- ye temas eden suçun ise, Ağırcezanın miştir. Mahkeme, suçluların Ağırceza mah- kemesine sevkine karar vermiştir. Lâciverd üstüne mavi, kahve rengiye | 31 Katil çobanın muhakemesine yeniden bakıldı Çatsilcada, koyun yüzünden çıkan bir kavga sırasında çoban Hüseyini öl- düren çoban İbrahimin Ağırcezada nakzen rüyet edilen muhakemesine dün devam edilmiştir. Temyiz mahkemesi, vücudünün 12 yerinden yaralanarak öldürülen Hü- seyinin karnındaki yaradan mı, g için, kararı ü celsede ehli vükuf ve zabıt olarak dinlenilen Adliye doktoru En- ver Karan, yaralının karnındaki yara - nın tesirile, dahili ve haricf neziften ldüğünü söylemiştir. Dava, karara kalmıştır. Zimmetine üç bin lira geçiren memur muhakeme edildi 3 bin lirayı zimmetine geçirmek id- diasile, Ağırcezada tahtı muhakeme - ye alınan balıkhane memurlarından Saffetin duruşmasına devam edilmiş- tir. Fakat bazı şahidler gelmediğinden bunların celbi için duruşma talik e - dilmiştir. Meçhul bir otomobil bir kıza çarparak yaraladı Müddelumumtllik falli ortada olma- yan bir otamabil kazası etrafında tah- kikat yapmakta ve zabıta bu meçhul etomobille, şoförünü her tarafta ara- maktadır. Evvelki gün 12 yaşlarında Fatma isminde bir kız çocuğu, Şişli ile Pan - galte arasındaki caddeden yürüdüğü sırada, birdenbire üzerine gelen — bir Bacaksızın maskaralıkları : vazifesi dahilinde olduğunu beyan et—fX in ölümile neticelenen Hisar vapuru faciası Âğırcezaya verildi Çürük vapurun sağlam olduğu hakkında rapor verdiği iddia olunan makine mühendisi faciaya fırtınanın sebeb olduğunu söyledi (otomobille karşılaşmıştır. Numarast tesbit edilen bu hususi araba, çocuğd çarparak, vücudünün muhtelif yerle )rinden ağır suretğe yaraladığı haldej durmaksızın geçip gitmiştir. Yarali Ççocuk, derhal Şişli Etfal haslanesind kaldırılarak, tedavi altına alınmış, va* ziyetten Müddeiumu: haberdar e“ dilerek, nöbetçi Müddelumümi mua “ vini tahkikata el koymuştur. İki gün evvel vukubulan bu kazanın tahkika' |ti dün ikmal edildiği ve otomobilin numarası tesbit olunduğu halde, lıenüî ne otomobil, ne de sahibi bulunama mıştır. Müddeiumumilik, otomobilin numa4 rasını, seyrüsefere bildirerek malümat istemiş ve tahkikatı derinleştirmiştin Otomobil, her tarafta aranmaktadır. Poliste : Tramvaya atlıyan bir çocuk düşüp yaralandı Kocamustafapaşada oturan — kantar memuru Cemilin 9 yaşındaki oğlu | Mustafa, dün Sirkeci - Yedikule hat « tında işliyen vatman Muhiddinin ida4 resindeki tramvaya atlarken düşmüş| tüz. Başmdan ağırca yaralanan çocukj | hastaneye kaldırılmıştır. 3 yaşında bir çocuk 4 metre yüksekten düşüp yaralandı Ortaköyde Fıstıklıki turan Zeruhi'nin kızı 3 yaşında Minas, evlerinin yanındaki sed üzerinde oyk narken 4 metre irtifadan aşağı düşerek 'x'uı:udunün muhtelif yerlerinden ağırs ca yaralanmıştır. Yaralı çocuk, can « kurtaranla Şişli haştanesine kaldırıl) miştir. Bir otomobil bir çocuğa çarpıp bacağından yaraladı Muhiddinin idaresindeki 1811 numar ralı otomobil, İstiklâ! caddesinden ge çerken caddenin bir tarafından - diğet tarafına geçmek istiyen 10 yaşında Vilaliye çarparak bacağından yarala! mıştır. Yaralı Şişli Çocuk hastanesind kaldırılmış, şoför yakalanmıştır. y sokağında O Bir kaçakçı yakalanınca esrar ve eroin paketlerini yuttu Galatada oturan Salâhaddin ile ar“ kadaşı Nadidenin eroin sattıklarını! haber alan ikinci şube memurlariş. suçluları cürmümeşhud halinde ya « kalamışlardır. Fakat bunlardan Salâ haddin yakalanacağını anlayınca elin” deki esrar ve eroin paketlerin nf atmış ve bir anda yutmuştur. Salâ « haddin memurlar tarafından Beyoğlul hastanesine götürülmüş ve midesin * deki zehirler çıkarılarak her iki suçlu! da mahkemeye teslim edilmişlerdir. Bir bayrak hırsızı yakalandı Beykozda oturan boyacı Demir Ö2, evvelki gece şübheli vaziyette dolaşını ken devriye memurları tarafından çeve rilmiş, üzerinde yapılan aramada tane bayrak bulunmuştur. Mehmi bunları manav Yavuzla, köfteci Fetta“ hın dükkânlarından çaldığını itiraf et“ miş ve mahkemeye verilmiştir. Sökülen çiviler

Bu sayıdan diğer sayfalar: