22 Kasım 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

22 Kasım 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hergün Atatürk Diktatör değildi Yazan: Muhittin Birgen tatürk için, hayatının son mera. siml de dün Ankarada yapıldı. Bununla bu Büyük Adamın toprak üstün- deki hayatı ve bu hayata sımakı bağlan- mııulınururlhdıvn“hpıınıdn- yor. Öldüğü gündenberi bütün memle - ketin göstermiş olduğu teessür ve heye- cana dikkat edenler pek vazih bir suretle bir noktayı tesbit vesilesini bulmuşlardır: Atatürkü millet çok seviyormuş! Bu hakikatin tezahürü için zaten bu son ve elim vesileyi beklemeğe lüzum yoktu. Daha o hasta iken, hastalığının mahiyeti anlaşılıp ta bundan kurtulması imkânı olmadığı meydana çıktığı sıralar- da herkesin çehresinde bir buruşma, göl- gelenme peyda olmuştu. Bu nevi hi e rin 8-10 sene olsun yaşamaları ihtimali bulunduğunu gösteren tıbbi müşahedeler ağızdan ağıza dolaşıyor ve hemen her - keşs, hiç olmazsa, hastalığın Atatürkte de böyle bir seyir takib etmesini termenni ediyordu. Ölmerden çok evvel, memleke- tin onu ne kadar çok sevdiği, hastalığına karşı gösterilen alâkanın, bir müddet ol- sın yaşaması hususundaki temennilerle pek güzel sabti oluyordu. Nihayet öldü ve o zaman bu sevgi ve teessür duygusu coşkun nisbetler aldı. * Atatürkün ölümü ve bu münavebetle meydana çıkan bu hâdise, Atatürkün ha- yatı ile birlikte, bir efsaneye de nihayet vermiş oluyor. Bu efsane de, Atatürküa b.r diktatör olduğu hakkında, bilhussa ha- riçte arada sırada söylenilen sözlerdi bakılırsa Atatürke dik tıracak bir vaziyet görülebilir: Memleketin bütün işlerinde, baran ilk ve ekseriya son söz onun ağzından çık - tığına göre, Atatürkün diktatör olduğu - nu iddia etmek istiyenler bu noktaya kuv- vetlâ istinad edebilirlerdi. Fakat, Onun şahsına çok bağlı olan son on beş senelik siyesi varlığımızda Atatürkün bir dikta- tör olduğu iddiasına hak kazandırmak için bu zahiri alâmetten başka bir delil bul - mak çok müşküldür. Bence Atatürk bir diktatör değildi ve hiç bir zaman diktatör olmayı da istemiş bir insan değildir. Ben, hayatımın az çok elgun bir devrinde, ön dört ay Onun ya- nitıda çalıştım, Atatürk devrinin hiç bir siyasf menfaati ile alâkam yoktur. Bun- dan sonra da bu yazılarımdan dolayı Ona dalvakukluk etmekle itham edilmeğe, maalesef imkân kalmadı. Bütün bü şart- lar içinde ve tarih karşısında en iyı bir gahid sıfatile, şahsan ben o kanaatteyim ki Atatürk hiç bir zaman diktatör olma- dı, yahud olmak istemedi ve eğer dikta- törler gibi harekete mecbur olduğu za - manlar olduysa bunu da, istemiye istemi- ye yapmış bulundu. Ben Onu demokrat ruhlu, filozof mi - zaçlı ve hürriyeti seven bir insan olarak tanıdım. Büyük Millet Meclisinin ilk so- nesinde, Meclisi ve memleketi sevk ve idare bakimından Onda, askerlerde en -| der görünür bir liberal politikacı ruh ve fikri bulunduğunu gördüm. Davasını, Muarızımı susturmak yolile kazanmayı düşünen adamı Atatürkte, bilhassa ilk za. manlarda hiç görmedim. Münakaşa eder, mücadele eder, iknaa çalışır ve ekseriya muvaffak olurdu. Olamadığı zaman da sabreder, cereyana uyar, yumuşaklık gös- terirdi. Başkumandan olarak, asker ola -« rok nasıl çalıştığını görmedim. Fakat, e- ğer o zaman diktatör olmuşsa, narb za - manında her başkumandan zaten dikta- tördür. * Hayır, Atatürk diktatör değildi. Dikta- törlerin arkalarından milletler, halk küt- leleri hiç bir zaman göz yaşı dökmezler ve böyle matem yapmazlar. Onlara yalnız etraflarındakiler ağlarlar. Halk ise «Oh, çok şükür kurtulduk!» diye şenlik yapar. Diktatörün bence miyarı budur; bu içti. maf miyara vurduğumuz zaman Atatürkü diktatör olarak tasavvur etmemize imkân olumaz. Başka bir deil aramıya lüzum hissetmeksizin sade bu tezahüre bakarak hükmümürü verebiliriz. Halk, Atatürkü yavaş yavaş baba ola- rak tanımıya alıştı. Halk, — Atatür - ke büyük bir itimad ve emniyetle bağ - landı. Onun her yaptığının doğru ve iyi olduğuna tnandı ve Atatürk bu geniş iti- mad havası içinde memleketi, ileri ve Resimli Makale: Bir gün Birinci Napolyona: dır? diye sormuşlardı. İmparator gülerek: su! 400 senedenberi İlk defa düğün Gören köy nedenberi ilk defa olarak düğün yap:l- mıştır. Bunu en büyük bir hâdise olarak karşılıyan köy hâlkı, işlerini, güçlerini bırakarak, düğün seyrine koşmuşlardır. Yumurtadan zehirlenebilir miyiz ? İngilterede Durham şehrine gönderilen ördek yumurtalarından birini yiyen 12 yaşlarında bir İngiliz kızı yumurtanın İiçinde bulunan bir mikrop yüzünden ze- hirlenerek ölmüştür. Ayni yumurtalar - Can içen annesi, babatı ve iki erkek kar- deşi de, kaldırıldıkları hastanede tedavı edilerek iyileşmişlerdir. rdü. Bu gidişte bir diktatörlük ruhu terinden değil, gidişin zarüretlerinden ileri gelmiş bir şeydir. Atatürk ne dik - |tatörü, ne de diktatörlüğü sempatik bir gey olarak tanımış değildir. Hattâ, Atatürk, bir aralık memlekette ikinci bir fırka yaratmak bile istdi. cak, ilk adımda gördü ki bizim siyas! ter- bivemiz, henüz kütle halinde ve günü gününe politika yapmıya müsald bir inki- şaf almamıştır. Bunun için bu tecrübe - den vazgeçti. Bizler, halk, millet, mülli hakimiyeti Onun kadar sıkı tutmasını ve kullanmasını bilmiş olsaydık, Atatürk bu tecrübeden vazgeçmerdi. Hayır, Atatürk bir diktatör — depıldı; © nev'i şahsına münhaşır bir varlık, mil- Ii bir kılavuzdu! Muhittin Birgen İSTER Bir dost söyledi: — Sebeb nedir? İSTER | — Hayat mücadelesinde galib gelmenin reçetesi var mı- — Hay, hay, cevabımı vermişti, sırasına göre atılgan, ce- sırasına göre ihtiyatkâr ve korkak davranmkatır. İngilterede köylerden birinde M0 se -|? yoktur, Bir çok işlerde ilk veya sön söz | Onun olmuşsa bu, Onun diktatör karak- | İyi teşebbüsü kötüsünden ayıran tark birçok zamanlar mi- limetre ile ölçülür. Fakat bu mesafe anlıyanın gözünde met- re, anlamıyanın hesabında sıfırdır, anlıyan o dakikada cesa- ret gösterir, atılır, muvaffakiyet onundur, aksi halde ise çe- kinir, onu korkak sanırlar, Hakikatte kendisini tehlikeden korumuştur. Hayat! bilmektedir. Bane ae Hergün bir fıkra Size selâm veriyorlar İsveç kralı Güstav bir gün tek ba- şına gezmiye çıkmış, yolda önü sıra İsveçin tanınmış bir profesörü yürü- yormuş. Sağda solda herkes duruyor, selâm veriyorlar, projesör de kendi- sine zannettiği bu selâmlara muka- İ Dele ediyormuş, bir aralık yüksek selse kendi kendine: N ta muvaffakiyetin bütün girrı görmeyi SOZ ARASINDA l Miısır Kralının Kızına Ferlial İsmi kondu — Bütün bu adamlar beni tanıyor- || lar mı ki selâm veriyorlar? Diyerek, arkasına bakmış, kralı görmüş, kral derhal şapkasını çıkar- mıiş, profesörü selâmlamış ve selsen- miş: — Evet, size selâm veriyorlar. N İtalya Kralının kızı Bir Prensle nişanlandı İtalya kralı Vik- tor Emancelin kızı Maria 25 yaşların- da prens Louis Parma ile nişan- lanmıştır. Prense uzun boyludur #smer — güzelidir. Bundan üç sene evvel, Avustuürya tahtının namzedi Arşidük Otto ile evleneceği 1srarla söylenmişti. Prenses Maria- nan evvelce de Bel- çika kralı ile ev- leneceği rivayet e- dilmiş, bu arada B inci Edvarın tah- Ar | ta geçişinden osnra İngiltere ıçin seçi- lecek — kraliçelikte ismi geçmiştir 45 sene seviştikten sonra evlenen ihtiyarlar 45 sene süren bir sevişmeden sonra, 73 yaşlarında bulunan bir İngiliz, 72 yaşla - rında bulunan sevgilisile nihayet evlen- miştir. Nikâhta, bu hâdisenin yegâne şa- İNAN, — Canım balık istemişti, Eminönünün deniz kenarı kis- mandan dolaşarak Balıkpazarına geçtim, ötedenberi alışve- riş ettiğim bir dükkân vardır, oraya gittim ve adamı mutadı hilâfına suratlı buldum, hayrola, diye sordum' — Battık bayım, battık, diye mukabele etti — Ne olacak? Emmönün yıkılmasına başlanıp ta buraya hidi olarak, vak'ayı ilk günündenheri bi- ISTER gelmek biraz güçle; kalem halkın balı Hakikat şu ki, halkı götürülmesi, Mısır kraliçesi Feridenin bir kız ço - Imıu doğurduğunu yazmıştık. Ba müna- |verilecek ve o gün dünyaya gelecek olan |bebeklerin ailelerine de birer İngiliz 1i - beğe Ferial ismi verilecektir. Kral Fuadın koyduğu bir an'ane ile, bebeğe F ile baş- hyan bir isim verilmiştir. Doğum esna - Tganda, kraliçenin başında 4 doktor ile 2 |hastabakıcı bulunmuştur. Kral Faruğa ilk defa kızını gösteren de kaynanası olmuştur. Feriale bir yaşına kadar bakacak olan mürebbiye Nurse Johnson 32 yaşlarında uzun boylu ve gü- zel bir İngiliz kızıdır. Yukarıdaki resim mürebbiyeyi göstermektedir. İngiliz hapishanelerinden kamçı ile falaka cezası kaldırılıyor İngilterede dahiliye nezareti yeni bir hapishaneler kanunu çıkarmak üzeredir. Yeni kanunda, bazı mecburf ve istisnai hallerden masda, kamçı ile falaka cera- sı, ve ağır hizmet cezası ilga olunmakta- dır. len ve her iki tarafa da öğüdler, teselliler veren bir doktor bulunmuştur. İNANMA! şiiğindenberi halk balık yemez oldu, çok sevse bile zahmete katlanmamak için vazgeçiyor. Arasırı gazetelerde siz de okursunuz, bazan balık fazla tutulur, sa- tılamaz, ön binlercesi denize dökülür ve muharrirler çola sevmediğinden bahsederler, Yanlıştır. ımız balığı sever, fakat alması için önüne buyurun denilmeis lâzım. Ben kanilm ki sahil şehirlerimizdel tutulan balık iç memlekete götürülebilse çak deği İNAN, 1ISTER az gelir, Yapışa kapışa satılır.> İNANMA|! sebetle Mısırda 20 bin çocuğa elbiseler | Sözün Kısası Yazı Çok Olduğu için Bugün Konamadı krrerererenaecenAAcA eAeLARALELAARAEEAALAĞEEEEcERA (Dünya gazeteleri Eşsiz Kahramandan bahse devam ediyorlar İran gazeteleri «Atatürk gibi de hâlar ancak zâhiren ölürler. Böy* le insanlar bir nesil için doğme" dıkları gibi, muayyen bir devrt için de doğmazlar» diyorlar Tuhran 21 (A.A.) — Bugün, Ankarüdi yapılmakta olan milli cenaze mı»r!li’J münasebetile gazeteler, sayfalarını bu derli hâdiseye-tahsis etmekte ve her Atatürkün göstermiş olduğu dahiy faal ve münevver ruh ve zihniyeti canlı tâbirlerle sena eylemektedir. «İran>» gazetesi başmakalesinde g* yor ki: «Kahraman ve asil Türk milletinin W Tamış olduğu 'derin matem, bugün 'Ş yüksek haddini bulmuştur. Zirâ milleti, bugün en şerefli ve en uyll'u evlâdını ebedi ikametgâhına götü mecburiyetinde — bulunmaktadır. Gü) Ankara şehri, bugün ıztırab beldesi ha ne gelmiştir. Bütün Türk milleti, müt” madiyen en hararetli temennilerinin yit zuu, en kuvvetli ilhamlarının membdl v muş olan Şefinden ayrılmağa bir “vlı karar veremediğinden en acı n'unl'"" içinde bulunuyor. Atatürk, yalnız kabif man milletinin büyük bir Şeli olm*’u kalmamıştır. O, ayni zamanda beşefi!'a de en büyük evlâdı olmuştur. 4 Atatürkün cenaze merasimine i;'—ll'*' den ve milyonlarca insanı temsil ” heyetlerin vazifesi tamiri kabil olm’Y: bu ziyadan dolayı bütün dünyanın ©İ ve kederine tercüman olmaktadır.» Bu gazete, netice olarak diyor kii yapmış o'd."':c tür. Ve bir mu'”, «Atatürkün millı hizmetler çok bü tarihinde misli mesbuke değildir. B"':; bebden dolayı Türk, velinimetine bir minnettarlıkla medyundur.» d «Tahran» gazetesi, ufulüne teessüf ? lunan Büyük Ölünün, büyük mııwdâ ne ve Türk milletinin Büyük Şefi “İp tutmakta olduğu mateme tahsis etmif duğu başyazısında şöyle diyor: a | «Bu gibi dehâlar, ancak zahiren w' ler, Çünkü hakikat halde milletleri ", lâkkilerine derin ve silinmez ızlef rakan eserlerile daima berhayatt' Böyle insanlar, bir nesil için ıinıır“"”t lorı gibi, muayyen bir devre için d€ g mazlar. Bu gibi insanlar, milletleri nimetleri kaynağından mütemadiy€? göf tefid olmalarına imkân bahşetmek wu tile asırlarca milletlerinin tarib hâkim olacak olan insanlardır.» ”j «Küşişe gazetesi, sa majeste ŞEtİy ile Türkiyenin yeni Reisicümhurü öi ekselâns İsmet İnönü arasında teâi! Öj miş olan telgrafları neşretmekte V€ ı.fİ |milletini ebedi Atatürke bu kadaf ' bir halef intihab etmiş olmasında! layı tebrik eylemektedir. mandanlı Dörtyol jandarma Kumandâ ) Adana, (Hususi) — Dörtyol jaf" / komutanlığına seyyar jandarma — gi rundan yüzbaşı Kadir 'Pliz tayif miştir. TAKVİM İKİNCİTEŞRİN

Bu sayıdan diğer sayfalar: