26 Kasım 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

26 Kasım 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ngd: tahrirat kıleıııde bışlıyıp İ.ıtıııbııldı A dara; 'acı ılhndı bit Devlet kapısında elli yıl Yazan: Eski Dehiliye Nazırı veeski meb'us Ebubekir Hâzım Anam kır ata binmenin ikbal ve itilâya delâlet ettıgıne inandığı için mahza onu memnun etmek üzere rüyam-| dan bahsettim. İkbal ve saadete delâlet ettiğini anlattı. Bir ay sonra mutasarrıflıktan azlolununca gene merak etmememi ve sonumun iyi olacağını söyledi Amca ve teyzemin oğlu — merhum | Fuad (esbak — Adana — mektubcusu) bir.katır. Üüstünde — arkam - geliyordu. Anam, — kır ata ikbal ve itilâya delâlet etti ğine inandığı için, mahza onu mem - nun etmek maksadile rüyamdan bah -| & Bettün ra, mutasarrıflık - Anama: atın del , dedim. andüum let ettiği ik- bir tavır almıştı. Fuad, o sırada, Niğde muhasebe ka- femi başkâtibi idi. Çocukluğumdanbe- yi ala meraklı olduğumu bildiği için, irkaç ay önce y bir mektubda, r Arab atı yetiştirdiğinden bah- göndereceğini çta ata Jüzum ol - ya valisi Ferid B&y a) rr—;*ım ma - hatırını | n Vıw—ı Arabsuna gön - |r yazdığı — cevabi k öğrendim. Canım | « telgrafı çektim: k ile Musula gidiyorum. Ön beş gün sonra Mersine — varacak olan runa gel, Yazdığın at değerse onu da getir.» geldi. Atı ora- aya koyarak vapura ge- wk’x T, dedi, Âz sonra, et, vincle vapura alındı. el ve genç olan bu mavnaya konarken müşler, arka ayaklarından birini adığını ettirdik. Bacak kemiği çatla-| alesef orada br r.ıknağ:ı mecbur | olduk. Bu at, beyaz değil, öveyik kırı denilen renkt2 idi Halebden Musula kadar gitmek i - çin Fuad ile kendime —at aramağa| Nihavet halis Arab olmamak- er bembeyaz, — sevimli bir at . Bir at da kendisine al - masını Fuada teklif ettim. — Ben. kervan içinde buldum, dedi. Ona bineceğim. — Böyle uzun için katır daha iyidir. Fuadin seçtiği katır koyu — kestaene renginde idi. Benim atın beyaz olması rüyadaki kır atı hatırlamama kifayet etmedi. Maahaza Dedeağaç — rüyasını ben de, annem de unutmuş idik. On altı gün sonra, Musul şehri kena- rında son karşılayıcılarla buluştuk, Sur ehir kısmına girdik. ışla ve askert — daireler ile, da hükümet konağı olan büyük ların yanındaki <arazii se- yaklaşınca onları tanır tirc: nde bulunuşum, m rüyayı gözü - mün önünde tecessüm ettirdi. Arkama döndüm: Fuad, — beyaz bir katır üstünde beni takib ediyordu!. Hayretle atımı durdurdum. Ön altı gündür bindiği duru katırın ne oldu - yaz katıra nerede, ne se - #ini heyecanla sordum. yerinde, — cevabını di. İki at birbirlle tepişirken, biri - çiftesi, katırımın bacağına rastgel- Hayvan, binilemiyecek derecede topallıyondu. Tanımadığım bir zat be - ni bu katıra bindirdi! Şi etle Dedeağaçta gördüğüm | gördük. İskenderunda | ta (|liği de gördüm. l ct hayatı: 139 r aylarca sonra, aynen çıkmış olu- yordu! * İkinci rüyama gelince: İstanbulda bulunan Şeyh Esad E - fendi namında bir zat, Musula t& edilmişti. O zaman ben — de Must İstanbulda v mış bir Emin Bey akrabı suretle hü men her suretle himaye ifı İ F»:ıd F'.("ıı , ğ mur idi. Kendisi Erbil ahalisinden ol - duğundan, orada evi ve akrabası bu - Tunduğu için Erbile gitmesi olursa sefaletten kurtul. aca Musul adımı bütün 1 telâkki ederek vilâyet dah 1 nlc bir k zantn merkezi olan Erbile gitmesin zin verdim, Bir sene kadar sonra, Kerküke gi - derken yol üzerinde bulunan Erbilde iki gün kaldım. Erbil âlimleri, şeyhleri a: sad efendi de hü H'lvn('( kona; etmeği ben nda E - ına gele « efendi- çıksız ola » yaretin - £ bi « 1 Hoca Bekir e - ilden hareket edeceğimiz Hüne fekaddüm edenm gece rüyamda merhum babamı rördüm. Babam, kavuniçi ginde çuha kaplı kürkünü — giymisti. Uyandım, Gür doğmasına daha bir bu- çuk saat vardı. Ağustos ayında oldu - Bumuz için serinlikte gitmek maksa - dife arkadaşlarımı da uyandırdım. O tarihten on sekiz yıl mevsiminde ilk defa Nİ ya giderken, babam binı ren- önce ve kış deden Konya- hiç giymemişt düşürerek göğ: dar bir yanık vır.'nımrr Rüyada babamı görünce yanık ha - tırıma geldi. Dikkat ederek kürkde de- Uykudan uyanır uyanmaz, hatt ha yatak içinde iken Esad Efendiyi zi - et etmek hatırıma gel Halbuki |an'la “0,,na ald hatıralar (Baştarafı 7 nci sayfada) süvarisini aradım. Kadıköyündeki mü- tevazi evinde, şimdi Denizbank klavuz- luk dairesi reisliğini yapan emekli de- İniz yarbayı Ali Rıza ile görüştüm. Muhitinde çok sevilen, — ve bir çok sayılan Bay larını so - ruyorum. Denizin engin fırtınalarını yemiş, ve yıllardır. ufukları — gözleye gözleye, bazan müunis, bazan kükreyen fakat hep oynek de seyrede ede mavi gi çelikl gözlerinde şimdi derin bir elemin izleri var. Ga « yet ağır ve içinden ağlayan bir sesle K re n Vl sene geçmiş olmasına ü gibi aklımda.. Ata » tim, Ertuğrul işti. Gemi -« dar rağmen, bu, türkü, İstanbu!. İzmit açıklarında dem de e getirece! ne | vkalâde nden en Fe var.. Hava sanki çünkü ümü: lerimiz beklemek yanamıyacaklar- den kopacak, fırl çavpıyor. Herkeste bir to - hasre' mış gibi akmış Bi yen neferler bile v n ehemmiyetine rağmen pek gö- e çırpınıyorlar.. Er- . Çünkü Bü- üğü bekliyor. Ona knvutacak Gün - lerden bır Sah günü; ve tarih bir tem- muz 1928.. Saat tam on buçukfa Ata- türk İzmite vardı. Motörle Ertuğrula geçti. Çelik bir ya; Tulun merdi beli bir denizci gibi vakur güverleye d ve tazimlerimizi arzettik. Ulu Önder Ertuğrulun tertibatını iyi biliyordu. Onun için, — Kıç taraftaki kâşke çıkalı: yurdular.. Kendileri: kahvelerini &.mh'x ida nDöbet bek rünür bir helecan i ibi motörden, Ertuğ- adımlarla karşıla içtiler. ddin Altay, o za yaver Bay im Tali vardı.. Daha bir â kendilerine refakat & Saat on b buzur! â iztizan rdı. et - — Kalkalım, buyurdular.. Donanma Ertuğrulun sancağında ve iskelesinde mevki alarak, yat orla yer- de olmak üzere, Yelken fenerine kadar geldik. Burada Ertuğru! — donanmayı karak yol verdi. Büyükadaya ge - limdiği za , Adadan İstanbula kadar olan sahada dizilmiş bulunan küçük bü yük vapurların, ne bileyim her türlü deniz vasıtalarının etrafından geçtik. Oradan Moda koyuna vardık. Burayı .klan sonra yatın istikametini Ora - paşa, Üsküdar &- den, Kıı;'cı mık_ ylerbey köy ve Kı ılrh mekt! ö Orlaköye sarp ağır bir seyirle 'Dolme örüne demirledik. Denizi kerayı dolduran halkın sevincini ne(l onu zivaret etmemek için hiç kimseye gitmemiştim. Dakikalar geçtikçe bu zi yuret sabit ve muannid bir aldı. Nihayet hareket zamanı geldi. A- tıma bindikten sonra mukavemet ede- | mediğim bir s&ik bana, Erbil jandarma | ©' kumandanına şu sözü sövletti: | xh Esad Efendinin evi yolu -| muzun üzerinde midir? — Asıl yol üzerinde değil. Fakat o - radan da gidilir. Nihayet birkaç dakika farkeder. | — Öyle ise oradan geçelim, Güneşin soluk ve ılık ışıkları hiç bu hutsuz mavi göğü hafifce yaldızlamağa başlarken Esad Efendinin kapısı önün- de bulunduk. Hizmetçi, hemen kapıyı açarak beni selâmlık odasına çıkardı. Bir iki dakika sonra odaya gelen Esad Efendi, bir bu- çuk saat kadar evvel rüyada gördü - ğüm babamın kürkünü giymiş bulun - masın mı? Gözlerim, © kuş gözü kadar olan ya- nık deliğine takılıp kaldılar, Ne yapa - cağımı, ne söyliyeceğimi şaşındım. (Arkası var) l tarif edeyim, Kaptan köşkümden hem 4| geminin seyrini takib ediyor, ve o bü - yük günün içinde yaşayan fciz bir ferd sıfatile de duyduğum — sevinç ve gururdan, göz yaşlarımı — tutamıyor - ym.. Büyük Ata, güvertede ellerindeki beyaz mendil ile, canından aziz saydığı halkına selâmlarını, iştiyaklarını yol - luyor, ve hayalini uzaktan olsun gör - mer isteyen İstambulluların bu kalble- rinin en derinliklerinden kopan en bü- yük sevinç tezahürlerine yorulmaksı - zın bhep mukabele ediyardu.. Bu arada, Ertuğrulu geriden takib eden donanma da geldi, Beşiktaş önün- da demirledi. Artık saraya çıkılacak - tL Nil Muşu Ertuğrulun bordasına yanaştı, ve Atatürk o tariht günde Dol- mabahçe sarayına çıktı.. Deriz yarbayı Ali Rıza sustu, sanki © günü yeniden yaşıyormuş — gibi idi. Biraz sonra, gene ayni vakarlı eda ile: — Cumartesi günü de, (0) nu Ya - vuzla milli kâbemize uğurladık.. De - mek, (O) İstanbula ilk gelişinde İzmit- ten geldiği gibi de, son ve ebedi sefe - rinde de gene İzmitten geçecekmiş.... dedi. İbrahim Hoyi mine tırmandı. En tecrü- | Daha sokulgan olması lâzım gelen bır tıp Bskişehirden Ha- san, — karakterini soruyor: Birdenbire — 0e- kulmaz ve kendi. sini — sevdiremez. Arkadaşlılğı —art- ça telklin ettiği hisler müsbet mu- kabele görür. Ken- disini alâkadar &- den hâdiselere karşı pek yumuşak dav- Tanmaz. * Hatırşinas bir tip Bursadan A. Cev karakterini ve .np.ı ha—ı—ket- leri vâ » Müca. le ve münakaşa- pek yanaşmaz. İntizamı ve temiz- Hiği sever. Enerjill vaziyetlerde pek bulunmaz. * Daha derli toplu olması lâzım gelen bir tip Savurda M, Ke- mal, — karakterini BUruyYOr: Şen muamele. am knvıdlaır le pek yorulmak istemez, Bir iş ü- " | zerinde uzun boylu kalmaktan sıkılır. * rİyi bir üğretmen olabilen bir tip Konyadan G. İ- mer, hangi mes- 8 İlekte muvaffak o- lacağını soruyor: İntizam kayıdla- rına olan dikkati ve dürüstlüğe te- mayülü sebeblerile iyi bir. öğretmen k olabilir. * Çevik ve sokulgan bir tip Akhisardan Hü« seyin, karakterini soruyor: Eline — ayağına İçabuktur. — Sporu sevebilir. Sokulür ve kolaylıkla ken- disini sevdirir. Da- ha ziyade neş'eli davranır. Alayı ve | şakayı sever. * Rahatına pek düşkün olmıyan bir ti Antalyadan, Meh med Yalçın karak. terini soruyor: Rahatına — pek düşkün — doğildir. Çalışmaktan, zor- duklara katl: imaktan çekinme:. Çalıştığı işde itiraz hakları kullanmaz. | Boğazını sever, Değ şikliği İzmitten Hüse- yin Birsen, karak- terini soruyor: Zeki ve çevik tavırlarile — kolay- lıkla dikkati çeker, İyi ve temiz giyin- mek ve intizam kayıdlarile alâka- dar olmak ister, Bir iş üzerinde - zun boylu kalmaktan sıkılır, değişikliği sever. Lâübalilikten hoşlanmıyan bir tip Maraştan Eşref, karakterini — soru: yor: Ciddi tavır ve hareketlerile — ve intizam kayıdları- na olan alâkasile bulunduğu işlerda muvaffakiyet te min edebilir. Lâü. haliliklere — çabuk kızabilir. Bazan aceleci olur, asabi h" ketlerde bulunur. * Zeki va düşünceli bir tip Lâlleburgazdan M. Turhan, karak- terini soruyor: Zeki ve düşün. celidir. Havat mev zularla uğraşmaz, fül ve hareketle- rinde zabit ve ra« bit vardır. Bu hal- |lerile etrafının takdir. ve tevec. cühlerini kolaylık.a toplıyabilir. * Temiz ve muntazam giyinme$ bilen bir tip Beyoğlu, Afrika hanında bir cku- yucumuz, karakte- Tini soruyor: İntı..n kayıdlı- rile alâkadar olur ve iyi giyinmesini bilir. Başkalarını pek kolaylıkla be- Renmez. Sevgi he- yecanlarına lâka- yıd kalmak iştemc * İşini seven bir tip Meydamıekbez- den Azmi, muvaj- fak olup olamıya- cağımı soruyor: İşinden memnım ve kısmen de mağ- |rurdur, bu takdir. de muvaffak * muş sayılabilir. BŞ ol * İzmirden Kemal Tarık, hangi mes- lekte muvaffak o. İlacığını soruyor; Enerjisi — itiba- rile iyi asker ola- bilir, Mücadele ve munıkışl” hazzeden bir tip Ankaradan Veli Erbak karakterini soruyor: Eline — ayağına çabuk hareketleri vardır. -Mücadele ve —münakaşadan çekinmez. Menfa. atlerini kollıı' Hti Sn Pot Fotograf tahlili kupW'

Bu sayıdan diğer sayfalar: