26 Kasım 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

26 Kasım 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Vi DEVE BİR AKÇEYE Bu fıkrayı bilmem duydunuz mu? «Adamın birinin bir devesi varmış. A- dam günün birinde devesini kaybetmiş; aramış bulamamış: — Hele şu deveyi bir bulayım... Ah - dettim, demiş, pazara götüreceğim; tek elimden çiksin diye bir akçeye satacağım. Adam, bunu söyledikten bir kaç gün sonra tesadülen devesini bulmuş. Bir akçeye satacağına ahdettiğini bi » lenler: — Nasıl, demişler, şımdi sözünden dö- necek misin? — Hayır dönmem, pazara götürüp bir akçeye satacağım. Deveyi almış, fakat deveyle beraber evdeki kediyi de almış, pazara götürmüş, bağırmaya başlamy$: — Deve bir akçeye, deve bir akçeye! Duyanlar koşuşmuşlar: — Bu deveyi bir akçeye veriyorsun ha? — Bir akçeye veriyorum, amma deve- Bin yanındaki kedi var ya.. Onu bin ak. çeden bir akçe aşağı vermem. Deveyi ay- rı, kediyi ayrı da satmam.. Deveyi alacak kediyi de almalıdır.» * İçkili lokantada: Şişenin üzerimde «43 kuruş» yazılı etiket bulunan bir rakı ge-| tiriyorlar, Müşteri soruyor: — Bu rakı kaç kuruştur? — Kırk üçl, — Kırk üç hat. — Evet, tam kırk üç. Masanın üzerine minimini bir tabak içinde fasulya piyazı, gene minimini bir tabak içinde bir yanından bakıldığı za - silmiş bir peynir dilimi, bir iki Jokma da ekmek xoyuyorlar. — Bunlar me? — Meze! — Kaç kuruş? — Yüz elli yedi Kuruş.. Bir kuruş aşağı yı içecek olan mezenln parasını da vere- cektir. * — Deve bir akçeye! Diye bağıran ve para etmiyecek kedisi için de ayrıca bin akçe istiyen açıkgöz, devesile kedisini sattı mı bilmem amma? — Rakı kırk üç kuruşn! Diyen, ve kırk üç para etmiyecek me- zeleri için ayrıca yüzlerce kuruş istiyen açıkgözler, Takılarına da, mezelerine de müşteri baluyorlar. İ İsmet Hulüsi | Bunları biliyor mu idiniz? | Kişmir şallarının desenleri | Kişmir şallarının desenleri Kişmir ova- andan geçen Jelun nehrinin ivicaclarım-| harab olmuş, biri- dan alınmıştır. * Viyanada suyu bardağa kuyarken neya taşırırlar ? Dünyanın en kısa harbi Dünyanın en kı. sa süren harbi Zen gibar sultam Halid bin Bargaş ile İn- arasında vakubulan o harb- dir. 37 dakika son- ra Zengibar sarayı cik Zengibar harb gemisi batmış, sul- Nİ tan da kaçmıştı. AN amam aa kaynağı bularak, kralına bildirtniş, bu YA Vaktile, büyük bir susuzluk içinde kıv-|sudan bir bardak içen kral fevkalâde ranan Viyananın, bu haline fena halde/ memnun kalmış, belediye reisine bir lü- üzülen, o zamanki Avusturya krah, şeh- rin valisini çağırarak: — Ne yap yap, bana bir su bul! demişti. dağı taşarak deldi la Gece gündüz çalışan vali, nihayet ta - Mhi yaver giderek şerbet gibi bir tatlı su —maarmenem senemi tüfte bulunmak istemiş, belediye reisi: — Hiç bir şey istemem haşmetbeab, her yerde, bu sudan getirdikleri zaman bâr- .. demiş, Şimdi Viyanada, kahvehanelerde su is- tediniz mi, bardağı taşırarak Mütehakkim erhek Yumuşak erkek Bayan Aliye erkekleri iki sınıfa a - yırmış, birine mütehakkim, diğerine yumuşak sıfatını vermiş, benden fikir soruyor, Okuyucumu düşünmiye ve öğrenmi. ye sevkeden amil her genç kızı bazan bir, bazan da bir kaç defa düşündü - ren amildir. Genç bir erkek kendisini sevmiş, sevgisini söylemiş, müşterek bir yuva kurmalarını teklif etmiş, genç kız teklifi yarı mütebessim bir sükütla karşılamış, erkeği tanır, huylarını bi - lir, teklifi kabule mütemayildir, fakat tereddüd ettiği bir nokta var: — «Çok işittim, arkadaşları arasın « da mütehakkim olmakla şöhret bul - muştur, benim de hiç sevmediğim şey tahakkümdür, ya geçinemezsek? diye korkuyorum, diyor. a Okuyucumun kendisine yapılan tek- W£ karşısında aldığı vaziyet hoşuma giti, görgülü bir ailenin tahsil gör « müş, ince hisli bir kızı halinde hare « ket etmiştir, kendisini saadete götü » recek en kısa ve akıllıca yol budur. Erkekler arasında yaptığı «nazari» tasnife gelince o da, doğrudur, haki « katon bir kısmı mütehakkim, bir kıs mu da zayıf olurlar. Tahakküm mutlak olarak fena bir karakterdir. İnsanı gee çimsiz, hırçın, huysuz yapar. Müte « hakkim hiç kimse ile geçinemez, dosj edinemez, hayatta muvaffak olamaz hülâsa hazmedilemez. Fakat zâf ta, hakkümden de fnadır. İnsanı her kalı. ba girmiye müsald bir balmumu hali. ne getirir. O, adeta cansız bir vücud . dür. nereye çekilirse oraya gider, Hu. yatında şeref veya çamur halinde ne varsa hepsi başkalarının eseridir. Yalnız bir noktaya dikkat ediniz: Okuyucum karşısına çıkan erkeğin mütehakkim bir erkek olduğunu baş- kalarından dinlemiştir. Bu başkaları da benim tahminime göre erkek ola. caklardır. Onların sözleri ve hüküm - leri kat'i bir mana ifade etmez. Ben nice erkekler bilirim ki kendi işle » rinde ve muhitlerinde mütehakkim ta. nındıkları halde evlerinde kuzu sükü- netini gösterirler, zayıftırlar, Ariz okuyucum, mutedil karakterli erkek bulmıya bakınız, fakat bulamaz- sanız, zayıf karakterli erkeği seçece - ğinize, işinde, muhitinde mütehakkim, evinde zayıf olanı seçiniz. Sonra unut- madan söyliyeyim. Erkeğinize istedi - giniz karakteri vermek biraz da si - zin elinizdedir. Madem ki beğeniyor - sunuz, makul görüyorsunu, meyliniz var, başkalarının sözlerine bakmayı - DE. * İzmirde Bayan «Ş$. Ba ye: Dört parçaya yırınız. Üçünü kendi- mize alakoyunuz, birini ona veriniz. TEYZE man öbür tarafı görülecek kadar ince ke- İolmaz. Rakıyı mozesiz veremeyiz. Rakı- SON POSTA Kadın Köşesi İyi ütü yapmanın volları İyi ütâ yapmak oldukça meharet isti- yen bir işdir ve günlük ihtiyaçlarımızdan biridir. Bunun için her ev kadınının, ütü- lemenin en iyi şeklini bilmesi lâzımdır. Bunun için ilk şart ütü yapılacak yerin uygunluğudur. Rastgele bır masaya, her hangi bir örtü yaymakla ütü yeri hanır- lanmış olmaz. Bu masa, öbür masalardan on beş santim daha yüksek ve tazyike davanır olmalıdır. Ülü bezi eski bir parçadan yapılabilir. Ancak ne pek kalın, ne ince, herhalde di- yırtıkksız, eksiz olmalıdır. Üstü de tüy bırakmıyan ince beyaz başka bir bez örtülmelidir. Ütülenecek, ütülenmiyecek (şeyler: Havlular, yatak örtüleri, mutfak vesaire İ bezlerini ütülemek istemez. Bunları nem- li nemli katlamalı, Gstlerine düz ve ağir bir tahta.parçası koyarak birkaç saat bir yere bırakmalı. Kurudukları zaman ütü- lenmiş gibi olurlar. Yatak ütüleri, lüzum görülürse, üstle- rine iyice su serptikten sonra gene kat- layıp kurumaya bırakılır. Sonra kiye katlı oldukları kalde ütülenir. İşlemeli yatak takımları: Bunların ön- ce brodelerini ters tarafından ve oldukça İsicak bir ütü ile basa basa ütülemeli. Tâ ki işlemelerin kabarıklığı yüz tarafına iyice çıksın. Ondan sonra öbür tarafları bilinen şekilde ütülenir. Ütünün altında katlanan yerler :slak b:r tülbentle ıslatı- larak düzeltilir. Yastık kılıflarında da: İşlenmiş olan yerleri tersten ütüleyebilmek için ütü, kılıfın içine sokulur. Öbür taraf)ar yüz- den ütülenir. Peçetelerle, yemek masam örtüleri: Ü- tülenmeden evvel hafif bir kolaya batırı- lırlarsa kolay kolay buruşmazlar. Kola- dan çıkardıktın sonra ssıp kurutmak, ye. niden diğer çamaşırlar gibi sulayıp nem- lemek ve nemli nemtli ütülemek lâzımdır. İpekli komhinezenlar: Kurumak üzere iken, ters Önee askılar, sonra dekoltenin garnitür. leri ütülenir. Kalan yerler en sonra, ütü- yü mümkün olduğu kadar uzunluğuna sürerek Ötülenmelidir. Katlayıp kaldır- madan önce soğuyuncava kadar bir yere asmalı, En iyisi katlamamah, gözüne boylu boyuna vaymalı Jerseyler: Hemen hemen kuru ütülen- melidir. Gere tersten, uzunluğuna fakat hiç çekmeden, iyice yayarak ütülemek âzımıdır. Yüz tarafında iz bırakacak dikiş yerlerine ütü basmamalıdır. Plili çamaşırları ütülerken pli yerleri- ni katlayıp bir elle üstlerine basmalı, çamaşır öbür elle de ütüyü, tere tarafından ge-| girmelidir. Pantalonların önce sentürleri, sentür yerleri, sonra paçalarındaki dantel, bro. de, garnitür g'bi şeyler, en ,sonra düz yerleri ütülenmelidir. (Dikiş yerinden) bir boyuna, bir de enine katlanmalıdır taraflarından o ütülenmelidir.| — KANSER Kanser hastalığı irsi ve sari Kanserin mikrobu yoktur. Her nevi taharruşlerde* tevakki etmekle vücud kanserden korunmuş olu” YAZAN Doçent Operatör Kâzım İsmail Gürkan Tarihte çok meş hur bir misli kanse- ri irsi addeden mü- elliflerimelinde her zaman tekrara düş- mektedir: Napolyon Bonapart da babası, hemşiresi, kardeşi gibi kanserden ölmüştür. Bu ve buna benzer birkaç vak'a daha irsiyecilerin elinde verasetin Istinadgâhı, mikrobia- rın elinde de sirayetin dayandığı muti- yat halindedir. Braumann, Delbet, Motsty ve daha birçok müellifler, kongrelere verdikleri İ istatistiklerde, afjelerinde kanserleri İbulunan vak'aları, bütün kanserlerin yüzde 13 - 20 nisbetine kadar çıkarmış- İlardır. Fakat bu nisbet zayıf olduğu gi bi ailelerinde kanser olduğunu söyli- İyen vak'alarda ve kanserlerin çok de- fa ilmi bir tedkike tâbi tutulmamış ol duğunu da gözönüne alınca diyebiliriz ki en ük istinadı istatistik olan bu gene istatistik bakımından çü - ktür, Orun için aksi sabit oluncaya Wadar, bugün kanseri irsi diye kabul j edemeyiz. Ne ailesinde kanser bulu - nanları şüpheli, ne de bulunmıyanları imtiyazlı telâkki edebiliriz. nser herkese, bilhassa olgun yaş" larda, gelebilen, vücudün her yerinde çıkabilen, tedavi edilmezse akıbeti mutiak ölüm olan kötü 'bir hastalıktır. Acaba kanseri ana ve babadan bir mik- robla değil, fakat bir istidad halinde intikal eder şeklinde kabul edebilir miyiz? Bikriz ki çok eskiden her has- talik için muayyen bir bünye, bir isti- dad kabul edilirdi. Daha doğrusu in - İsanlar muhtelif bünyelere taksim. edi- lir ve o bünyeler bazı hastalıklara müstaid telâkk! edilirdi. İşte kanser i- çin de böyle bir diyatez kabul edenler yok değildir. Yakın zamanlardaki a - rastırmalarla vazifelerini daha iyi ta- nıdığımız iç ifraz bezlerinde, çalışma - larındu hâsıl olan bozuklukların böyle bir zemin bir müsaid bünye hazırladı- ğını söyliyenler var. Keza kanser için en müsaid zemini, frensinin yaptığını kabul edenler de var, Bunlar ve bun- lara benziven daha birçok noktalar, henüz pratik bir kıymet alamamışlar - dır, İşin ilmi cephesidir. Kanserin o mikrobunu iddia edenlerin adedi yüzleri geçmiş- tir. Bunların en yenilerinden biri olan Dr, Brehner'in iddiası üzerine (1934) rwesele memleketimizde de ele alınmış, ilmi cemiyetlerde uzun münakaşa mev- zuu olmuştur. Başlangıçta 1872 Ne - pulu'ye dayanan bu iddia muhtelif tarihlerde, muhtelif, vesilelerle taze - iş, bavvan ve nebat sınıflarından ük uzviyetler, kanserin se - amili diye gösterilmişlerdirt Koksidi, basil, tsporozüer, koküs cins- lerinden pek çok mikroblar sayılmış, görülmüş, iddia edilmiştir. Fakat bun- lardan hiçbiri bugünkü imf metodlar- le araştırıldığı zaman hakiki amili ad- dedilmeve lâyık görülmemişlerdir. Şimdi kanser üzerindeki İlmf mesai - nin sıklet merkezini; tecrüb! olarak kanser yapmak ve bumu tedavi etmek meselesi teşkil ediyor. Birçok madde- lerle, muharrişlerle tecrübi olarak hay- yanlardı kanser vücude getirilmiştir. Fskat bir mikrobla değil! O halde kan: k HAFTASI — değildir da değildir. Bİ enaleyh kanserliden "korkmak, , lâzım değildir, ona ihtimam edeli riz. Kanser, sadece bir hücre, bif yet hastalığıdır. Amtli bir tahi Bu taharrüş vücudün içinde bâsil ip herhangi bir muzır madde vey gi ndan gelen bir tesir, meselâ bif y hab, bir yanık, bir yabancı cisi şua... gibi fizik, kimyevi, biyoloji hengi bir âmil olsbilir. Bunlarda nevi taharrüşlerden tevekki e! . cudü kanserden korumuş olur. dg ser, bilhassa kırk yaşından di duğuna göre bu yaşlara gelenle” cudlerini muharrişlerden kp: lar. # Kanser, bırekılıssa ölüme gd kat erken hareket edilir ve yeri?€ *gen, radlum ve ameliyata t rse hayat temdid edilir. karşı yapılacak mücadelenin < e him noktası da budur: Kanseri tazmı tanımak ve hastalık teşbiğ y lince derhal tedaviye geçmek. vi diaların arkasında şürüklenere” gi namda, babamda yoktur, bende ÖĞ maz diye avunarak hastalığı pg ye terkedenlerde son pişmanlik vermez. Erken teşhis ve erken imkânını hekime temin edece$ hastanın bizzat kendisidir. manasenmaramusasasarsassssmenonsnsı Kurutualan Cellâd Gölünün toprağı NOx &İ war. ras” bulduğunu | İ kimsenin hak #ddiası ve Göçmenlere tevzi edil Torhalıdan yazılıyor: Cetlâd gö nün kurutulmasile meydana si razi göçmenlere tevzi edilmişti”. cak göl meydanındaki köylülerdi” # z'ları bu araziye sahib ol re âlz ve bu iddialarını gayriresmi gö le teyid ederek, göçmenlerin sine mâni olmaktadır. g# Senelerce su altında kaldıkta gf ra hükümetimizin milyonlar meydana çıkardığı ve gö iy 71 cttiğ! bu arazi üzerinde 1” işlemesine mâni olması skn dir, Alâkadarların nazarı celbederiz. İzmitte 17 yaşında bir ei” babasını yaraladı # İzmit Çiususi) — famtte BEİ mirhan köyünden 17 yaşında Mg” Akkuş, bübasına kızmış ve y) miş, hiddetli oğul bir arab İğ alamıyarak köşede bulunan yad mış ve babas: İzzet Akkuşun A yürüyerek zavellıyı ağır sureti? iz lamıştır. Bilâhare babasını SÜER ederek kaçmıştır. Mehmed AH ranmaktadır. a mim m öd sö dp kN e

Bu sayıdan diğer sayfalar: