11 Aralık 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

11 Aralık 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

- İâtlardan mürekkeb bir cemiyet Hergün Gümhurreisimizin İlk nutku münasebetile 'Yazan: Muhittin Birgen Öçük bir tetkik seyahati yap - maktâ olan Cümhurreisimiz İs- Kastamonuda Halk Fırkasının çarken bir nutuk söyledi. Mü. cümhuriyet tarihimizin hemen bütün boyunca bir çok nuluklarını din - lediğimiz kumandan ve başvekil, bu de- fa memleketin bir köşesinde, ilk defa ola- rak Cümhurreisi s: e söz söylemiş bü- lunuyor. Onun bu ilk nutkunda dikkatimizi şudur: - Cümhurreislmiz, i huzur ve sükün içinde, kendi görüyor. Tür- çasının çalışkan kiye denilen toprak par bir halkla meskün olduğuna da emin -| nİ: gevgisi dır, Bu çalışkan kütlenin vatan ile dolu bir yürek taşıdığından da şüphe- si yoktur. Şu halde, Türkiyenin, dahilde medeniyet, ha de sulh için çalışan güzel ve sakin bir vatan olduğunu gör- mekle Cümhurreisimiz bahtiyardır. Filhakika, Oümhurrecisimiz hangi ta - raftan baksa kendisini bahtiyar duy - Resimli Makale: bir dağ çıkar, gu incecik yolu, kıvrıla manan patikayı aşacaklar, öte tarafta makta haklıdır. Memleketin bugünkü manzarası, vatandaş olarak bizi oir defa | memnun ederse bu vatana bu manzurayı veren faaliyetin başmimarı olmak sıfa -| tile de kendisini bir kaç defa memnun | — eder, Kumandan olarak orduda, müza- kereci olarak bonferanslarda ve devlet adamı olarak ta hükümet başında, ınü -| cadelenin ilk gününden itibaren da,mı; muzafferiyet kazanmış bir devlet adamı, bütün bu faaliyetin mahsulü olan bugün- kü huzur ve süküna ne kadar sanddet ve iftihar dolu bir kalble baksa hakikaten baklıdır. Onun pek güzel tasvir ettiği ve bizim de bu sütunlarda, sön zamanlarda, pek çok defa söylemiş olduğumuz gibi. Türkiye, bugün en mes'ud memleketler. den biridir. Bunun delilini göstermek icab öderse gşunları ilâve edebiliriz: 918 denberi yada hiç bir memleket görülmemi: Siyasi Sit sarsıntı geçirmemiş olsun. Hal- kiye, bu müddet zarfında, mu- zafferiyetle neticelendindiği bir askeri mücadeleden sonra dümdüz İlerliyen bir terakki seyri İle bugüne kadar gelmiştir. Müli Kahraman Atatürkün bıraktığı böş- luğu doldurmak için, düşünmeden, tered- düd etmeden, elini İsmet İnönü için kal diran memleket, onunla en iyi intbhabı yapmış ve başlanılan işe ayni esaslar dahilinde devam etmek üzere yoluna de- . Vatandaki bu huzuz ve| tin kendi kendisine karşı u itimad, bütün bunlar, bi n en güzel ümidleri vermeğe ik delilleridir. * Rejimin henüz yapılaca ğildir. Temelleri varları sağlam Örülmüş ve çatısı tamam örtülmüş bir rejim binasır lecek daha pek çok iş vardır. Rejimin, millet kütlesi içinde bütün organlarile teaddi ettirilmesi, demakrasinin — bittün Tuhu ile memlekete yayılması ve bilhas- sa milletin bir takım demokratik teşki - kütlesi haline gelmesi için daha yapılacak ne kadar çok iş vo sarfedilecek ne kadar büyük gayretler bulunduğunu söylemeğe bile lüzum yoktur. Bütün bu işieri bir bamlede başarmak için mucize bile kâfi değildi. Bunlar zamanla, cemiyot iç! işlene işlene, seneler arasında yapılabi- lir şeylerdir. Bilhassa, halk ile devleli, yalnız nazariye ve fikir halinde değil, fillen ve lli hayatın her sahasında elere, çalıştırmak yolunda - ki demokrasinin asıl manası ve asıl hedefi budur - sarfe- dilecek emeklerin tam bir semere ver - mesi için seneler ve seneler lâzımdır. Şimdiye kadar bu yolda yapılmış olan ılik bir kucak halinde insanın gözünde İngilterede Garib bir Dayak hâdisesi İngilterede Spitafila şehrinde bu genç kız evinin kapısında gelip geçenleri sey- rederken, temiz giyinmiş birisi yanma e- |gelerek sakşam şerifler hayrolsun» de - |miş. Genç kız cevab vermeyince, yum - ruğunu kaldırdığı gibi zavallının yüzüne ellerini cebine sokup, bir de ıslık tuttu « fakiyet senelerinin şanlı yükünü yan ve yüreğinde derin ve vatan ve demokrasi duygusu bulunan İs- met İnönü, hükümet reisi sıfatile, reji - min umumi! çizgilerini canlandırmakta nasıl tükenmez bir enerji göstermişse bu defa da devlet reisi olarak, onun dahili teşkilâtını ve hattâ dahili ziynetlerini ta- * | mamlamıya çalışmak yolunda ayn! kuv- vetleri tarfedecektir. Devlet reisimiz, memleketin haline ve iztikbaline emniyet ve huzurla bakmakta ne kadar haklı ise, biz de, rejimin tam manasile ımkişaf etmesi bakımında, ona güvenmekte ve ondan çok iyi ve çok ye- ni şeyler bekliyerek bütün ümidlerimizi kendirine bağlanmakta o kadar naklıyız. şeyler yok değildir. Fakat, görülmset icah eden şeylere nisbet edi eri zamanı bunlar henüz hiç bir şey değildi. Ancak, çökmüş bir binanın enkazı arasından çı- karılan büyük bir yapınm dahili tanzi- matı demek olan bu işleri başarmak için biz daha çok zaman beklemeğe de razı - yız. Hiç 'üpîlmâ yoktuür ki İsmet İnönü- nün Cümhuriyet Reisliği zamanında re- jimin bu dahili — işlerini tamamlamıya doğru büyük hamleler yapılacaktır. Ar- Muhittin. Birgen İSTERİ Bir mecliste vazifesi nihayet 'bulan bir mülkiye âmivinin meziyetleri ve noksanları etrafında konuşuluyordu. Hazır bulunanlardan biri: — Bir memurun çekildikten sonra aleyhinde bulunmak doğru değildir, demişti. Nüktedan bir şalrimiz derhal şu İSTER caklardır. Yürüyüş güç, zahmetli görünür, tereddüd uyan- dırır, fakat o zaman da dağın öte tarafındaki konak yeri indirmiş, sonra hiç bir şey olmamış gibi| - ',»: m3 Güç işlerin ilk adımı insana öbür tarafına aşılacak — bir kıvrıla tepeye tır - — dağ kadar heybetli konak yerine vara- ricen kısalarak kol belirir. yerini düşününüz. Hergün bir fıkra İyi müdafaa etti Avukat Ruhi baba, mahkemcde müddenaleyhin, müvekkiline kerata diye bağırdığımı, bunun hakareti ta- | zammun ettiğini iddia ediyordu. Söz alan müddeaaleyh avukatı müdafaası- na başladı: — Kerata, tâbiri hakareti tazam - mün etmez, Daha ziyode iltifat için kullanılır. <Aferin kerataya, böyle işler ancak onun elinden gelir» tar - zında bir çok misaller söylöyebilirim. Ruhi baba ayağa kalktı ve bağırdı" — Aferin kerataya! İyi müdafan et- S TERTESEETEĞRGEĞEE DAĞ AAEEEEEEESEEEREEEEETEEET El sobaları Büyük orkestralarda pıyano çalan san'etkârların elleri üşüyüp te, parmak- larının hareketlerine mâni teşkil etmesin diye, gördüğünüz küçük el sobaları iced olunmuştur. Bir nevi kömür terkibile ya- nan bu sobaların müessir harareti yarım saat kadar sürmektedir. İnanılmıyacak bir kaybolma hâdisesi 1916 da, Umumi Harbde Somme cep- hesinde son defa olarak birbirlerini gö - rar buluşmuşlardır. Her ikisi de ayni kahvede, çâalıştıkları halde yıllardır yek- diğerile görüşmek imkânını bulamamış- lar, son günlerde kahve sahibinin işe baş- ının 5S0 inci senesini kutlamak için evinde tertib ettiği eğlencede birbirle - rine kavuşmuşlardır. İki kardeşin bir - ememölerinin sebebi birinin ., diğerinin gece servisinde vazife nasıdır. 15 TER suali sordu: NAN, ren iki İngihiz kardeş, 22 sene sonra tek-| görünür, Cesaretiniz yoksa o dağın e*e- ğine oturacak, nasıl aşılması lâzam geleceğini düşünmekle ömür tüketeceksiniz, aksi halde ilk adımı atımca yolun ted- laylaştığını göreceksiniz. Size hangı bir iş güç geldi mi, o işten beklediğiniz gayeyi, yolcunun konak Talak davalarından Başka iş görmeyen Hâkim evlensyor YA | ğşî Amorikanın genç hâkimlerinden Mar- Kkiso, yalnız ve yalnız karı koca davala- rına bakan bir mahkemenin reisidir. İn- tikal çabukluğu, mantık genişliği ve mu- hakeme kahbiliyeti, bundan başka tatlı di- N dle, birçok afle geçimsizliklerinin önü- mü almış, nice kavgalı karı kocaları ba- İzıştırır Şimdiye kadar binlerce vak'a dinliyen bekâr hakim, kendisinin de böy- le bir tecrübeden geçmesini muvafık bul- muş olmalı ki evlenmeğe karar vermiş ve resmini gördüğünüz genç sinema yıl dızı İle hayatını birleştirmek çarelerini aramıştır. Fikvaki genç kız da, müstak- bel kocasını aşırı derecede sevmektedir. 40 yaşındaki kadın ğ/)yaşm |daki erkekle evlenebilir mi? İngilterede Yorkşirde bir papazım kırk yaşındaki kızı 20 yaşlarında bulunan bir delikanlı ile evlenmiştir. Kayınbaba bu | birleşmeğe Kırklık ge- ıliı. bir gazeteciy — Evlenmede yaş meselesi bahse mev- zu olamaz. Elverir ki karı ile koca her şeyde ayni fikirde, histe olsunlar. Mese- 14 biz her ikimiz de ev hayatından, ço- cuklardan, köpek ve kedilerden, kasaba- yaya dolaşmaktan, sinema ve futboöl maçlarmdan haşlanıyoruz. Kavga, gü- TÜ palırtı, danstan ve delice bir hayat sürmekten boşlanmıyoruz. Amma kocam Voğlum olacak yaşta imiş. Ne boeisi var?... (Siz,aradak! uygunluğa, birliğe bakınız. İNANMA! - Hakkınız var, fakat memuriyeti zamanında çekinir, konuşmazdınız, memuriyetinin hitamı sırasında ayıp olur, nuşacaksımız? İNAN, İSTER diye konuşmazsınız, o halde söyleyiniz bana ne vakit ko - İNANMAIL Tunus gediği E. Talu wvel zaman içinde.. kalbur $#* man içinde.. Memaliki Şahane- nin hari! a bakıldı mı, Mısır, Trabla$> garb, Bingazi, Tunus, Cezayir.. yanl Bahrisefidin Afrika sahili, Anadolu VE Rumelli şahane ile ayni boyada. Anmkı bu saydığım yerlerin her biri, par- kUY velile, pohpohla, dalavere ile *de N6 yarım - istiklâl elde etmiş. Cezayirde DA* yı, Tunusta Bey, Trablus'> koloğlu başü* ğası, Mısırda Hidiv.. Hepsi birer küçük ndar. Ösmanlı hakimiyeti burlarıli de küru bir yaldız.. Lâfzı murâd Bu memleketlerden seneden seneye mikdar ! L Lâkin ba * * zan yolda, bazar gonra hö* zinti iç ediliveriyor. Mil * farkmda değil. Saltanatın $Ö8 n Ü* VÜ nde aynen afyon tesiri yapıyı . vükelâ, bütün o saydığım h larına ferrhan götürüp almak için fermada, Hele en zengin tâ * nıman Tunusla Mısır tekmil emelleri kef* di ”üzerlerinde topluyorlar. Nasıl topli* masınlar ki, bu iki memleketten, mustff” hık İstanbula gelen kodamanların st! samân, debdebe ve ihtişamı dillerde GE#” tan, Meselâ Zeyneb Hanımefendi abdesthanelerinde murassa tasmalı nâ * lından, Tunuslu Benayad Mahmud Pâ * şanın &raba koşumlarında baş parmak İ Kğinde zümrüdlerden bahsediliyor. Çaft lcada <Tunuslunun bağı» eşsiz bir CEM” net. Bağaziçinde Tokmakburnunda Mi * gırlı İsmail Paşanın yalısı bir binbir B*" İce sarayı!. Halkın ağzında sık sık dolaşan bir 18" bir var: Tunus gediği! Bu, gedik #özünün iki türlü manası ©F duğu malüm. Biri, irad, öteki de deliki sakat nokta demek. Burada maksi olan birinci manadır. Tunus gediği, Y"' tükenmez para getiren sağlam ve ol" kalı irad. — Mühdumu, bilznillâhi 'Namıa baş SÖ? edeceğiz amma, bir Tunus gediği bul Demek isterler ki: «Oğlumuzu evlef” dirmek için, şöyle bir Tunue paş akraba ve taallükatından, zengince hatun, yahud ki gene o paşalardan bi dan çırak çıkmış bir CAVİ nin arıyoruz.> Zira, bu kadınlardan en kötüsünün. düşkününün yirmi otuz tane, ağız 857 dolu sandığı, dizi dizi altınları, incilef'i kmece doluları mücevhoratı, akâr gerdanlığı, tek taş yi ugu, pinsa Kü leri, güneş boroşu, bilezikleri, saati Bey'lik hazinesinden kaydi hayat ile BW ahssas aylığı vardı. Devleti ebedmüddeti Osmaniye, (lâ Mi7 şallah, sıkıya geldikçe, bütün bu fük€ leri safra atar gibi attı. Darülhilâfe ziri himayesinden çıkıp, hepsi de bi tiyan devletlerin cenahı şefkatine Si dılar. Misırın talihi varmış, kurtuldu; tiklâline kavuştu. Diğerleri kaynsüğ Tunusa gelince, onun istiklâli, beyl' nüfuzu gene tıpkı Osmanlı devrinde duğu gibi lâfzı murad kaldı. Gener olmazsa, Osmanlılar zamanında TUW Boyi arada bir böbürlenir, kafa tulâf Fransanın himayestne geçtiği gündef ridir, o böbürlenmeler de tarihe Bd? Şimdi «Tunus gediği» gene var a öteki manada. Yani zayıf nokta. yanasında. Ve öyle görünüyor ki, gelecek A“": harbini alevlendirecek kıvılcım, işt€ gedikten içeriye girecek! t | en d petil

Bu sayıdan diğer sayfalar: