20 Aralık 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

20 Aralık 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

12 Sayfa ü “Son Posta,, — Zilha, Zilha, gız nirdesin? — Burdayım Ali, — İki saattir seni arayom, seni bekli- — yom... Gözlerim yollarda gaklı, niçin ge- — giktın böyle? — — Ağama çorbasını verdim, nineme su — getiriverdim. — — BSeni bekleye bekleye yüreğim tü. — kendi. Şöyle yanıma gelip otursana!. — Yook olmaz Ali, başımızdan nikâh İ — geçmeden yanına yaklaşamam. Ağama e #Öz verdim, — Yavuklu nikâhlı demektir giz. Be- yi gel Zilha bir ceylân gibi edalı ve hafif yü- — Tüyüşile yaklaştı, nişanlısının yanına o- turarak başını onun omuzuna koydu — — Saçların yeşil otlar gibi misk koku. yor, gözlerin karanlık gecelerin yıldız- " ları gibi parlak... Ne güzelsin Zilha! Sa- 'na bakarken göğsümün şurası sızım sı- — zım sızlıyor Sen de bana tutkunsun de- — Senden başka erde gözüm varsa iki — gözüm çıksın Ali... Artık söz kesildi. a- — ğam beni sana vermeğe razı oldu, kölâ — mı gönlün rahat değil? — Kuşkulanıyom, seni benden alı — diye korkuyom. İşte bak biraz evvel gelmezsin diye telâşa düştüm. — İşimi bitir'nce, elim doğince hemen — koştum geldim bak. — Yarın da gelecek misin? — Elbette geleceğim... —— Yarından sonra da hergün... — Hergün gelirim Ali, meraklanma — gen; ben de sensiz edemiyom. © BSustular... Ali dalgın dalgın nişanlısı- O nn omuzundan sarkan kumral örgü ile Oynuyordu. Karşılarında, yükselip alça- n dalgalar gibi dağlar, arkalarında ye- — gil ağaçlar, başlarının üstünde masmavi ( gök varcı, Derin bir sessizlik ortalığa sin- — işti. Vakit vakit hışırdayan bir yapra- © Bin, ince ince skan bir suyuh, boynunda- ki çınmrağı titreten bir kuzunun sesi bu $ ! * (e ı gsörıyordu. Ali birdenbire doğruldu, gözlerinde Bert ve kat'i bir karar ışığı yandı: — Burada rahat konuşulmaz. Ben — gizin memleketinizi çok merak ederim. Sizinle oraya da- (f uzun uzadıya konuşmak arzu - sundayım. Dans eder misiniz? Ba- kınız, ne güzel bir tango çalıyor- lar! — Danş etme - X yi şimdiye kadar J denemedim. Am - “—Mma, mademki istiyorsunuz, buyurun. — Hiç dana etmediniz mi, gerçek? — Düğünlerde çifte telli oynarım, Ben çok iyi k — Yoo! Onun edebi, Bit defa, bu berbat Adamakıllı saz İster. yahud ki bir “Zurna, İkin bu şampanya mıdır, ne zekkımdır? Bu, beni osuyu olmalı ki kafam sin. Aşka geleyim de, Bonra da, buradaki adamların hiç biri, gifte tellinir zevkine varmaz. Kalkar, fers bir halt ederler, başım belâya gi- Çalğı — ile olmaz. , sen ne kadar kuyvet- nn HlkâYBSI İI-IIIİIIH-IİIHII_HIIII_IIIIIIg GLARIN SESİ Yazan: Muazzez Tak istediğim dakika seni yanımda görece-| ğim anlayon mu? Gündüz olsun, gece sun, seni ne zaman çağırırsam burayıa geleceksin. — Peki Ali, amma ben senin ben: ça- |ğızdığını nasıl bileyim? Delikanlı kuşağından uzun bir kat cıkardı. Bu, sürülerini otlatızken h var.larını çağırmak için kendi elile yap- tığı bir düdüktü. — Şu düdüğü görüyon mu? İşte bunu |şöylece, ağır ağır, uzun uzun üç defla öt- | türeceğim. Bir saatlik yolda bile olsan bu | sesi duyar gel'rain. — Peki gelirim Ali... | Zlele vererek bayır aşağı indiler İköye yaklaşmadan ayrıldılar. O günden sonra görüşmeleri çok ko- tı. Günün herhangi bir sastin- n gelen işaretle Zilha yerinden| yıp Aliye koşuyor, iki nişanlı bir iki dakika doymuyan ve kanmıyan pakışlar. la birbirinin gözlerine dalıyorlardı. Köyde herkes çoban Alinin düdüğünü | duyuyor, fakat kimse bunun iki nişanlı arasında bir parola olduğunu anlamıyor- hattâ gözlerini kardeşinin üstüncen şırmıyan ağası bile... Yalnız Zilhanın ihliyar ninesi onda gayri tabil bir şeyler olduğunu sezmişti. Kızcağız güzel püzel iş görürken birdenbire durarak bir şey- ler dinliyormuş gibi gözlerini açıyor, çöz,| lterek başını kaldırıyor, sonru |da bir bahane bularak dışarı çıkıyordu; fakat oğlunun yavuzluğundan ve Öfke. |sinden yıldığı için ağzını açıp bir şey söylemeğe korkuyordu. * ve Röz koymuş olan ve onuün başkasına va- mişti. Bu keşf'ni hermen genç kızın ağa- medi, sas olan Mehmed, başlarından nikâh geç- mes'ni menetmiş, hattâ bunun içın kar- deşine yemin ettirmişti. Buna rağmen ©- nun evden kaçıp dağda çobana ulaşmak- | yalnız kendi evi — Bapa bak Zilha; bundan sonra her'ta olduğu haberi delikanlıyı çileden çıs'hanın iplerini ların yaprı Su uyür düşman uyumaz... İki nişanlı- | lar, yazma nn sık sık dağda buluştuklarını, Zilnaya |Ni çekerek kızına baktı: racağından fizülen bir delikanlı keşlet-| dü SON POSTA sin Berkand AI-IIII% kardı ve kanı beynine sıçradı. — Vay kahbe vay! Bana böyle oyun e- diyon ha! Sen görürsün oyunu! . Dağlar &y ışığı altında parlıyar, ağaç- Jarı bir gümüş yağmuru al- ldıyordu. tablatin bu bayramı karşısında derin bir sızı duydu; bütün var« coşkun bir ateşle sevgilisini çağırdı Züka da dağdan gelen bu yanık sexle bü- yülenm!ş. gibi yerinden fırlıyarak ona koşmak istedi; fakat evin kapısından çı- kar çıkmaz demir bir elin bileğini yaka- ladığını ve bıçak gibi keskin bir sesin: — Geri dön kahbe! dodiğini duydu. İkı dakika sonra genç kız, elleri ve kol- ları sıkı bir iple bağlanmış, bir bohça gi- bi odanın bir köşesine atılmıştı. — Bana böyle oyun ediyon ha! Kahbe- Tik ediyon bal - Bu seferlik beni bağışla ağam, bir daha gitmem, yüzünü görmem onun; ar. tık başımızdan nikâh geçmeden yanına | varmam cnun. — Nikâh mı? Ben 6 namussuz herife kız mı veririm artık... Seni kıtır kıtır ke- serim de ona vermem. — Yapma ağam, kıyma bana... — Hölü konuşuyon mu? Suz kahbe' * Dağlardan gelen sevgilinin sesi uzun, acıklı bir mleyişle titredi. Zilha iplerle çırpınmaktan kanlar içinde kalan elieri- ni açarak nines'ne yalvardı: — Nihe, çöz şu bağları; bırak gideyim; beni çağırıyor o, işitmiyor musun* Zavallı ninenin gözlerinden akan yaş- nin uclarını islatıyordu. İçi. Olmaz, ağan sonra ikimizi de öl- — Varsın öldürsün beni; sana dokun- beysi Mehmede yetiştirmekte ihmal et- | Hasın nine. — Yazık olur senin güzel gençi:ğine Namus işlerinde müfrit derecede has- | Yavrum. — Aliden ayrılırsam zaten ölürüm, ya- Bessizliği garib ve vahşi bir güzellikle| meden Zilhanın Ali ile buluşup görüş. | Samam ki ben... * Aradan bir hafta geçmişti. Mehmod, de olduğu zamanlar Zil- üyor, ona zorla yemek SON EDEBİ POMANI OSTANIN Nafıa Veâleti I Stanbul "Elekiril İşleri Umum Müdürlüğünden Eksiltme İlânı 1 — Müuhammen bedeli 1925 lira tutan muhtelif çeşitte 750.000 aded makbuz kapalı zarf usulile satın alınacaktır. 9 — Eksiltme 29/12/938 Perşembe günü saat 16 da İdarenin Tünelbaşında Met- ro han binasinın 6 cı katında toplanacak arttırma eksiltme komisyonunda yapılacaktır, 3 — Bu işe ald şartnameler İdarenin Lovazım Müdürlüğünde tevzi edilmektedir. $ —- Teklif mektublarının 2490 numaralı | ile SABAH, ÖĞ yediriyor, sonra tekrar bağlıyarak yata- ğanın üzerine yatırıp gidiyardu. Kızcağız bu işkence hayatına alışmış gibi, artık ses çıkarmıyor, ağlamıynır, gü- nün her saatinde dağdan gelecek sasi dinliyerek, onu bekliyerek yaralı kalbini avutuyordu. Sonra bir gün, sevgilinin sesi hiç işi- tilmedi; ertesi gün de böyle geçti. Artık Zilhanın tahammülü kalmamıştı. Aliye ne olmuştu böyle? Niçin artık kendisini |çağırmıyordu? Yoksa ölmüşmüydü 0? — Nine, bana ondan haber getir; söyle bana; Ali öldü mü nine? — Hayır ölmedi, kendini üzme böyle; vallah sağ, billâh sağ. — O halde neden sesi kesildi? Başka- sını mı alıyor? Benden vazgeçti mi? — O da değil Z'lha; uşak bir illete tu- tulmuş, durup durup gülüyormuş, onu kaşabaya götürdüler, Genç kız sesini çıkarmadan gözlerini yumdu; öylece, cansız gibi yattı. O ak. şam Mehmed, artık tehlike kalmadığı için kardeşinin bağlarını çözerek onu ser- best bıraktı. Zilha buna da ses çıkarma- dı: kızcağıza büyük bir sükünet, bır uy- sallık ve sessizlik çökmüştü. Yalnız ara- uzaklardan bir ses dinliyormuş ğini, zerafetini ve çevikliğini muhafa « eden kontesin beli - ne sarıldı. Önce, ha- reketlerinde — ace - milik gösteren Ta - rik, çok güzel dans (eden kadının idare- sine kendini bura - |kıverdi. — Figürle - ri — becerememek » le beraber bir çok züppe — delikanlı lardan daha iyi, bu tangoyu sonuna ka- dar oynadı. Masaya ,dönerken. kavalye - İsine iltifat etti: — Ne güzel dans ediyorsunuz! Vücudünden l tişar eden baş döndürücü lavanta ko -| muştu, Burada, ev sahibesinin resmen | ettiği kusu Toriği kendinden geçirmişti. Ar-| dostu olduğu için, herkesin saygısına İkadışına hitabla: — Karı gyeçkin amma, |Ne olursa olsun, davetine gideceğim. Kontes sordu: hoşur! dedi. | bakıyordu. kadar kadım pa - Tasına el kağında, Çakır tediği ufak harclık, hediye gib! RADYOLİN Her yemekten sonra muntazamın caktı. Lâkin Torik çinmemişti. — Gala -« g; tanın — Arkadi — 80- bi Bileklerini baş ve şahadet parmak * benli larımı birleşti Manyonun umum - ince ve narin, hanesinde sermaye|el sürmektei Ağavninin |aftos olunca doöstu olduğu zaman bile, onun kendisi -|le medhediyordu: ne zorla vermek is- tefek |tamamile vakın. K parasız — olarak 4 — Muvakkat teminat (144.38) yüz kırk dört lira otuz sekiz kürüştür. 1 kanun ahkâmına uygun olarak sasilt- meden en az bir saat evvel komısyon reisliğine verilmiş bulunması lâzımdır. (9118) LE ve AKŞAM dişlerinizi fırçalayınız. gibi çenesmi sivrilterek başını kaldıri- yor, tekrar mahzun mahzun gözlerini yere indiriyordu. Kimsede ona bir şey söyliyecek cesa- ret kalmamıştı. * Aradan gene günler geçti... Bir sahah Zalha şafakla beraber evden çıktı. Bupa evvelâ kimse aldırış etmedi; onun böyle Edip gelmelerine alışmıştılar artık; fa- |kaf karanlık basıp gelmediğini görünce telâşa Gdüşlüler; her tarafı aramağa başladılar, genç kızı bulmak kabil ola- madı, 'Tam bir hafta sonra, pazara giden köy- Niler kasabadan dönerlerken onu, kasa- baya yakın bir yerde, bir ağacın altında ölü buldular, Kızcağız nişanlısını bulmak için yola çıkmış, fakat yorgunluğa, açlığa ve nct- ya mukavemet edemiyerek yol üstünde can vermi;: ” YARINKİ NÜSHAMIZDA: Sinir bozukluğu Yazan: A. Çehov Çeviren: H, Alaz bigâne kalamıyordu. Kendi bazan şöyle d nüyordu: — Vay canına, bel Şu karı, sağlam iki otuzunda vardır. Öyle iken, vücu * dünü gören, yüzüne bakan, kendisini yirmi yaşında bir yosma civana de; mez. Ağzında bir tek iğreti diş yok. Vü* cudünün hiç bir yeri pörsümemiş. Saçları boyalı im!iş, bana ne? Beyoğ “ lumdaki tazecik .karılardan, kızlardan hangisinin saçı Allahın yarattığı gibir bunu — reddetmeğeldir? Kontesciğimizin eli, ayağı balmü” şimdiden karar ver-|mundan dökülmüş sanırsın. Bizim Kkâ* mişti. O, şimdiye dınların, otuzunda başlar elleri çillen” davul gibi meğe, kalcaları, bacakları üş | şişmeğe. Yedikule marulu gibi hepsi d az gelişti mi, ızın bir barak ok bağlar. Bunca” 1 var: Fita küreği gt ip halkalarsın; o kadaf y necek diye, tenin€ korkuyorum. Herhalde, esi olsun! Kontes de kendi kendine, Toriği şöy* örmemiş.. — tabialt i sevdiren de bü İ_';*hl'l";!i değil mi? Onda, kötü bir ,V'P — Hiç terbiye şeyleri daima red -|dız gibi derhal sırıfan sahte tavırlar * detmiş, hattâ bir de-| dan hiç biri vok. Adamı vahşsi bir mây” fasında, fazla ısrar mün gibi seviyor. Yapmacık nedir, bil” için Skarıyı saçlarından tu- | miyor. Sözlerinde. hoşa giden bir Kâ” tup, — bayıltıncaya — kadar. dövmüş - |halık var. Mor dövmeli kolları safi #” mazhar olarak, yan gelmiş, safasına|tü. Amma — şatoda — yiyor, — içiyor. | de'e. vücudü. serbest neşvünema bU” yaptırılan elbiseyi giyiyordu.. o başka, | w vücudü tıpkı Apollonun hevke * Gurabl efendiye vadettiği parayı | Bunlar hakkında kendince haklı ma -!l Aşk hususunda bir parca toy. İnce” m. Hiç bir pehlivan daha şim- | diye kadar beni alt edemedi. Hem ben | anyada boğa ile de güreştim de des- füur aldım. — Yok! Sahi mi? — Bavulumun içinde bir sürü © var. İnanmıvyarsan ceti göndermişti Daha da fazla göndere - eekti amma, bazan hizmetkârlara, şo- före bahşiş vermek, sigara, kibrit gibi ufak tefek şeyleri kendi kesesinden al- dırabilmek için, yanında da bir mik - dar para bulundurmağa lüzum gör - müştü. Ve bir de, bu tatlı maceranın — Ne diyor? — Davetinizi kabul ediyor, rında bir alış veriş vardı: Bir gönül alış verişi. Yemek, içmek, giyim bu gün olmadıkça, kadının yanına nasıl girebi — Si7 ne r enteresansımız! ni silip süpürmüştü. ne kadar süreceğini kestıyremiyordu. Bu | safirliğinin icablarından başka bir şey — Pu söz iyi bir mana ifade ediyorsa,| — İşte, o geceden itibaren, Torik, Jüan | derece kolaylıkla gönül veren karta -| değildi. kabul! Lependeki şatoya postu sermişti. En 'loz kadının gene ayni sühuletle kendi-| Kontes, yeni âşığına çılğıncasına —- Havdi, dans edelim! İpahı'ı terziden kat kat esvaplar ısmar- | sinden bıkması ve kendisine yol verme- | tutkunluk gösteriyordu. Torik de, öm - — “A'ortal si çok muhtemeldi. O zaman, belki de Kalktılar, Torik Necmi, hâlâ inceu-l lanmış, ipek çamaşırlar — yaptırılmış, emrine banyolu bir daire tahsis olun - zeretler buluyordu. Kontes ile arala -| | lir,; onunla birlikte nasıl gezebi - Yeyip içmeğe gelince, bu da mi- ründe görmediği, işitmadiği böyle ki- kontes bir tazminat vermeğe kalkışa-İbar, bakımlı, süslü fahişeye büsbütün hiç birine vâkıf değil. F'ı; büyük. Ona mürebbiyel'' tder ler |kat istidadı Vetmekten sonsuz haz duvuyarum. alşverişin teferrüatı idi. Kıyafeti düzs (al dostu işte tam şimdi buldum; kolaf kolay ayrılmam. Kontesin şöhreti ve zensinliği etft” rafında pervaneler cibi tutkunlar zümresi Toriği fena ğ kıskanıyor, fakat vözünden düîü.'?"" yorlardı. O na bir de Fransızca muâ hmi tutulmuştu. En galiz kelimelt en yakası açılmadım küfürleri en önet öğrenecekti. (Arkası vef/ ğ | gaa ; EFiRİ İfiaztf fzıl £. 5 Hdi 4 B PEEET eZ çifın f Hiayen SEZELEŞSETESEYE SEEASİLEREEEZ Yi | — T SE, EELEEPEEEn

Bu sayıdan diğer sayfalar: