19 Ocak 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

19 Ocak 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

«j4 Kenan Paşa Zade Sarafim ” SON POSTA Yazan: ZİYA ŞAKİR Bir cinayet gecesi Artık, du ge İİ€ bir söz kulağıma girmiyor- a mn içinden Kalanı biir > lerini andıran bir uğultu geçi- N * Ahney, 2 beni Adeta © büyülemişti... Nida sh, beslediğim hülyalar, bir a Mba €2 silinmişti. Onunla o - birdenbire kırılıverm işti. alinin odasına yerleşmiştim. Ve ÜR teyzemi» bir çocuk olduğum hal - em *n işlettiği bu kötü yerin bir İkmin;, SA geçmiştim. den iha, Odasına yerleştiğim gece - bütg,, STen, içine karıştığım muhitin, dana ve mahiyetini anlamakta 7 İk İş olarak üstümü başımı Kaç ründenberi sokaklarda Perişan bir hale gelen kı ii 7 7 Bp etti, r ie göndererek saçla” 'untazam bir surette ta- Öğretti, > önüne oturtarak, şu tali k lum! Bu dünya, fırtınalı bir de v m ki bir vapurdasın. > de herkesle beraber, e öküldün, Tabtidir ki, gene her Balayı iğ » Uğraşacaksın, Çalışıp ça" Öyle dini kurtarmaya çalışacak- Va, böy değil mir. İşte dünyanın ha- dop e. Gözünü aç. Açık gözler- imanı, > DU memlekette, sen de ka- Kötüyy giyse rine bak... Paranın.iyisi, “ir, öne baz Elverir ki, ele geçebil - de bir r Bünun 7 Hayli para ele geçirebilirsi in geçirebilirsin. ein, İçin de, hiç bir güçlük çekmiye- "örer, 008, geceleri gelip giden mi- / Zi #3, 7 enden Mibaren ismini de « he derin bir acı hissettim. Sene- © yaıdığım ismi nasıl değişti- koyu, ©9zemi kızdırarak buradan < korkarak: İrini vi değiştireyim. Fakat, ne $- ber seyi evvelden dü üşün « KM bağ tene etmen a? le, Büzel ve kibar bir isim... Birbiri arkasına içtiği birkaç kadeh rakıdan sonra... lifsizliklerine de gene ilk defa olarak burada şahid oluyordum. Vaziyeti düşünmiye ve tahlil etmiye ne yaşım müsalddi vene de vakit vardı... Geceler, o başdöndürücü emir- ler, altkottan üstketa tabak, bardak ve saire taşımaklar.. mutbakta kirli kap- ları yıkomaklar,. meyhaneye, bakkala, Beyoğlurun muhtelif sokaklarına koş» mwakla geçiyordu. Gündüzleri ise, yor- gunluktan, uykudan ve akşama hazır lanmaktan göz acamıyordum. 'Tevzem, memnundu. — Pire gibi oğlan.. çok işe varıyor. Diyordu... Mami ise, pervane gibi et rafımda dönüp dolaşıyordu. * HAPİSANEDE ALDIĞIM İLK DERS Bir gece, bu coşkun eğlence âlemi devam ederken birdenbire vazivet de- #işti. İli-sarhoş, birbirine -girdi. Biri, ötekini bıçakla vurarak kanlar içinde yere serdi, Polisler koşup geldiler. Hevimizi to- parlıvarak hanisaneve eötürdüler. İstieveb, başladı. Bu cinayet esna - sında orada bulunan sarhos erkekler ve kadınlar, karmakarışık ifade veri - yorlar; tahkikatı fena bir mecraya sü- rükliverek zabıta memurlarını sinir « lendiriyorlardı Sıra, benim iskicvabıma gelmişti. İfademi alan memurun çatkın çehresi» ni görür görmez, elimin ayağımın bağı çörülüverdi. O ği Sarafim, Mr ağdan İtibaren (Sarafim) tes- —Sa * Zr anaya koş. bir okka rakı al, meze vw koş.. pastırma al. May, Vöshire,. rd atra, Vu emirler arasında geçi - Nİ iye, Lik kararırken misafir- #lyordu. Ve bütün gece, yda dolap boşalıyor - sofaya geniş bir KA m Mt > Olan arla, hemen her millete a haşa bu masanın et- dn or. bir ud ile bir ke - e ürekkeb çalgı takımı getiri. eriyor dia İş en şarlolar çalınıp söy- ar ölçü ve Ayârım kaçıran hovar- te A Ykagi ah. mavro matimo.. Miray dim Altap.. Bu ei yanları saraıyordu. dir me hayata alışmcaya ka» Yama; # # sikinti çekmiştim. (a A ir) aş oy) N en mahlük ile bu mah- nlar, ebeyce korku geçir- | Sert bir ses sordu! — Adm ne?. — Sarafim. — Babanın adı ne?. — Kenan paşa, Memur, elinden kalemi bıraktı, Dik dik ve hiddetli hiddetli yüzüme baktı. — Kenan paşa mı?. Nasıl Kenan pa- şa?. — Bilmiyorun:, Bildiğim bir şey var- sa, sadece bu isimden İbaret, Memur, kendis'n! iğfal ettiime 72 hib oldu. Çok haklı olarak, öfkeli bir sesle bağırdı: — Ulan, sen hangi cinsten, hangi mezhebdensin? — Onu ca bilmiyorum. —Öp babanın elini... Ulan, şunum doğrusunu söyle, Uğraştırma bizi, Ke- nan pasa kim?. — Bilmiyorum, efendim. Babamın adını ağ#mdan k ma pişman olmuştum. Eğer sö; sözün doğruluğunu ispat oedemezsem, vaziyetimin alacağı fena neticeden kor- kuyordum, Ve, tiril tir) Allahtan olacak.. başka bir memur, imdadıma yetişti.. — Canım.. kârata piç yalan söylü - yor. kendisine, pasazade süsü vermek! istiyor... Bir paşazade, miçoluk eder mi| hiç... Diye söylendi... Memurun bu söz“ leri, ifademi alan memura derhal ka- | minde bir koğuşu vardı İbu koğusa verirlerdi. Güya çocukları, Diye bağırdıktan sonra, ifademi al mıya devam etti. Fakat, ifadelerimizin âlınması, ko - layca bitmedi. Bilhassa benim, dört gün tevkifhanede kalmama sebebiyet verdi, * Hayatımın en dikkate şayan olan bir kısmı da: işte bu, (dört gün)dür. Bunu da kısaca izah edeyim: Eskiden tevkifhanede (Sübyan) is - ki, çocukları böylece büyük maznunlardan uzak tu- tarak, onların ahlâklarını sıyanet et - mek isterlerdi... Halbuki bu köğuş, en masum ve en metin ahlâkları bile bir kaç saat zarfında bozmıya kâfi gelen bir (hırsız ve yankesici mektebi) idi, an içeri ayağımı atti- #ım zaman, bir anda etrafımı on dört çocuk ihata etti Hepsi de sefil, pej - mürde ve perişan kıyafetli idi. Yaşları, on üç ile on yedi görünüverdu. (Tayyare) Tâkabını taşıyan, orta bovlt, dolgun çehreli, esmer, keskin, sabit ve cüretkâr bakışlı bir çocuk, bunlara rivaset edivordu. Etrafımı alan çocuklar, karmakarışık sua'ler'e beni şaşırtmışlardı. "Tavvare- n kısa bir emri, bunlar dağıtmıya kâfi geldi. Heniiz or altı yaşlarındaki bu çocuk; beni kendi kösesine çekti. Eski bir ki- lim parçası üzerine yerleştirdi. — Eh. geçmiş olsun, Dedi, Ondan sonra, pişkin bir tahkik memuru gibi ağır ağır ve sükünetle is ticvaba girişti: arasında (Arkan var) Son Posta “Yevmi, Siyasi, Havadis ve Halk gazetesi Yerebatan, Çatskeşme sokak, 25 İSTANBUL Gazetemizde çıkan yazı ve resimlerin bütün hakları mahfuz ve gazetemize aiddir, Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 kuruştur. Gelen evrak geri verilmez. İlânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevab için mektublara 10 kuruşluk Pul ilâvesi lâzundır. Son Posta'nın tefrikası: 6 Sayfa 13 Çıkan yangın için sarfedilen gayretler fayda vermedi. Evleri yıkmakla meşgul bir yeniçeri alayı yanlardan gelen iki kol ateş ile kuşanmıştı Bunların muhtelif hanfleri muharrirle- rin intihabına kalmıştır. Bu suretle tah- sile yeni yeni engeller ihdas etmişlerdir. Bir adamın hayatı doğruca okumaya ân- cak kifayet edebilirse okuyacağı şeyleri; ne <aman seçebilir ve okuduklarından ne zaman istifade edebilir? Bilhassa mücerred ilimlere taallük €- den bahislerde Türklerin cehaletini bsş- kca bu mahzura atfetmek icab eder. Sırf hürfleri güzelce tersim ve onları kıraat ile meşgul oldukları için izzetinefisleri kendilerini bu kabil zorlukları aramağa sevketmek lâzım gelirdi. Bütün tetkikle- rinin ve edebiyatlarının mevzuu iki tür- Yü manalar, harflerin takdim ve tehiri gi- bi şeylere inhisar ediyor. Fena bir zevkin müfekkireyi bozmak için icad eöebilece- ği şeylerin hepsi onları pek mütelezziz ed'yor ve hayran bırakıyor. Anasıl İranlı olan, şiire pek taraftar bulunan lisan hocam afyon ve rakı ile de sarhoş oluyordu. Hergün iki saat bu lâ- tif muhitte başbaşa kalıyorduk. Ben, bil- hassa, hafızamın biriktirdiği kelimeleri İ kullanmak yolunu bulmağa çalışıyor- dum. Söylediklerini anlıyabilir hale gel- İdiğim zaman, evime girerken dikkat et- tiği bir kokunun ne olduğunu sordu. Ona bir şişe lâvanta suyu gösterdim. Filika | kumandanının misal arzu ettiği bir fe- dakârlığa kolayca razı olmaklığımı intaç etti. O buna pekâlâ tahammül etti, Fa- kat ben bu kadar tehlikeli bir içkiyi ona vermekte devam etmeyi münasib gör- medim. Birçok kelime toplamak hususunda sarfettiğim gayret ve bilhassa bunları istimal için gösterdiğim müsaraat az 2a- man içinde bana şöyle böyle maksadımı İfade etmek imkânını verdi. Artık tercü- mandan sarfınazar edebilecek hale gel- miştım. M. de Vergeune tertib edeceği bir eğlentiye bütün yabancı sefirleri ve İstanbulda yerleşmiş Avrupalıları davet etmek istiyerek hazırlıklar yapılması i- çin emir verdi. Bu haber ileri gelen bazı Türklerin merakını tahrik etti. Onlar da bu eğlentide hazır bulunmak istediler. Bunun türkçede temrin yapmak için bir İ vesile teşkil edeceğini gördüğümden ken- dilerini memnuniyetle davet ettim, Yeni evlenmiştim. Bu Türklerin için- de en ileri geleni ile kaynanam arasında İ mevcud olan münasebet türkçe öğren- İmek hususundaki gayretimin kendisine telkin ettiği alâkayı artırıyordu. Gelir gelmez. gördüğü kadınlar içinde Mar dame de Tott'a kendisini takdim etmemi riza etti, Sonra, onun bütün hareketleri- ne göyet dikkat ederek gözlerile uzaktan takib ediyor ve karım kalabalık arasında bir an gözünden kaybolursa endişeli bir hal alıyordu. Bu endişe ile heraber, eğ- leneerin umumi manzarası Türkler: pek meşgul ediyor gibi görünmekte idi. Gn- Jar için yeni olan bu levhaya dair sor - dukları sualler bana birçok şeyle” öğret- tikleri Kadar tuhafıma da gidiyorlardı. Bu sırada bir «menuet» *le balo başla- dı, Dansörün kim olduğunu sordular, Bu, İsveç murahhası idi, Nasıl! dedi Türk hayretle... İsveç murahhası mı? Babıâl ile müttefik bir sarayın elçisi... Aldanı- yorsunuz, iyi bakınız. Hiç aldanmıyorum, dedim ona. İsveç sefiridir, evet tâ ken- disi, Artık kanaat getiren Türk gözlerini yere eğdi, düşündü ve «menuet» nin s0- nuna kadar sustu. Sonra bunu başka bir «menuet> takib etti. Dansörün kim oldu- ğunu anlamak için yeni bir sual: Fele- menk büyük elçisi. Türk ciddiyetle. O! dedi, buna hiçbir zaman inanamam. Bir! Fransız getirinin debdebe ve tantanası çok geniş olabileceğini bilirim. Duydu- Iğum hayrete rağmen, ikinci derecede bir i büyük sefiri kaç paraya oynatabilir? A- ler ki onlardar imeieri kullandım. Zorlukla © 3 edebildim. Biraz sonra, Türkün şüphesiz daha alâkaya şayan bulduğu bir mevzu onu tamamen meşgul etti. Karınızı gö- remiyorum, dedi. Ha, işte... Fakat birisi ona bir şeyler söylüyor. Çâbuk koşunuz, âradaki muhavereyi kesiniz. Neden? di- ye sordum ona. O zaman, daha açık Sus rette meramını ifade etti. Zen onu tes kine çalıştığım sırada, Madame de Toti, konuşmasında devam ederk, kâğıd oyt- nu salonuna girdi ve gözden kayboldu. Bunun Üzerine, Türk, kendine hâkim ©- Jamıyarak syağa kalktı ve ben: sürükle- di. Mümanaat etmedim. Birkaç masa, birbirlerile münakaşa eden kadın ve er- kekler: Bu manzara şüphesiz ki bana karşı beslediği dostluk hissinin kotktuğu biz şey değildi. Supe getirildi. Dostum herkesin muh- telif masalara ayrıldıklarını görünce, gitmek istedi, Daha ciddi cinsten bir en« dişe onu istilâ etmiş gibiydi. Eğlencenin sonunu beklemesi için ısrar ediyordum. Heyecanla:Her şey bitti, içkiye başlıyor. lar, dedi, Bırakınız biz gidelim. Beni din- lerseniz karımızı alıp götürünüz, siz de çekiliniz. Anlıyorum, dedim ona, Fakat müster:h olunuz. Her şey ihtitasi verme diğiniz derecede sakin bir surette cere- yan'edecektir. Ts#ar ettim. Meraklı Türk- leri masaların etrafında dolaşırdım ve onları Kendileri için hazırlanmış olan masaya oturttum. Bir iki kadeh Jikör on- İara cesaret verdi ve sözlerime kanaat getirmeler:ne hizmet etti, Sabaha kadar kaldılar. Ayrılacakları sırada, kendi ara- larında böyle bir eğlence tertib edilmiş olsayd: belki otuz kişi maktul düşmeden eğlencenin nihayete ermiyeceğini temin etiler. Elde ettiğim ahlâk! malümat, onları tevsia hizmet edebilecek ahbablıklar ve rabıtalar tesisi hususunda beni teşvik ettiler: İstanbulun fethindenberi her ne- ilde imparatorluğa müftüler yetiştirmiş olan ve kendisi de bu mevkic namzed bu- lunan damadzadenin ailesi en çok görüş- tüğüm aile idi. Kendisinden sık sık bah- se vesile çıkacaktır. Onun karakterini taavir suretile hakkında söyliyeceğim $syler mülleiin karakteri hakkında da bizi tenvire hizmet edebilir. Şahidi olduğum vekayiin süsilesini mümkün olduğu kadar takib edebilmek için şındi yangınlara bir bakalım, Yan- gınlar İstanbulu o kadar sik tahrib eder. bahsetmemeğe imkân yoktur. Bunların atasından en göze çar. pan bir levhayı yani bizim muvasalatı» muzdan biraz sonra bu muazzam şehrin İki sülüsünü tahrib eden yangını intihab ediyorum. Beyoğlu varoşunda kâin olan Fransa sefaretbanesi limana ve İstanbul şehrine hâkim bir mevkidedir. Yangın Sabahle- yın man ve saray surları xurbunda bir evden zuhür etti. Şimalden esmekte olan Bry ei bu surlar boyunca de- vam ederek sat yediye doğrn yok; üzerinde kâin bulunan suiralammi ME nağına sirayet etti. Padişah buraya gel mişti. Fakat ohun emirleri, bu muaz « zam binayı kurtarmak için sarfedilen gsyretler fayda vermedi. Ateşin konağa sirayet etmesi alevlere yeni bir hiz ve rerek yangının rüzgâr istikametinde gi yet büyük bir sür'atle intişarma sebeb oldu. Fakat, Ayasofyaya yaklaştıkça be binanın yangına bir sed teşkil edeceği & mid olunuyordu. Bütün yardımlar, hep © cihebe masruf oluyordu. Yangını oradı durdurabilmek ümidi besleniyordu. Fa kat havanın sıcaklığı tesirile kubbenir kurşunları eriyerek yağmur damlalıkla, rından bekeilerin ve işcilerin i sarhos olduklarını $ik ai burada görüyorum. © Va tay NY > ablam (Melihâjnin, E « buluşt Yak, bekle; “ağu geceler, sofada Ül gitmekle beraber, “bifbirme lerle kadınların Yök? naat vermiş olacak ki: — Vay hebis vay.. daha bu yaşta za- bıtayı aldatmayı düşünüyorsun ha?. Anlaşıldı. Sen, bizim başımıza belâ 6- Tacaksın... Bir daha yalan söylersen,| ağzını” yıttarım, sehin, “e Posta kutusu : 741 İstanbul Telgraf : Son Posta Telefon : 20208 asananaaa vaser sarsa smamas0na ralarında bu kadar büyük bir fark ola.) yas ümdi erkedikl. Rüzgü istikame, maz ki. O zaman, eğlencenin sebeb ve © bulunan şeylerin kâffesini tahrik hikmeti bu gefirlere Ikramdan ibaret ol.| *tDesine karşı bir şey yapılamadı. Yan. duğunu, onların oyuncu olmadıklarını, | &n. tepenin öbür tarafında sahile kadar Fransa sefirinin de bizzat dansedeceğini | !üdi. Yeis ve keder umumi idi. anlatmak için bütün bildiğim türkçe ke- “Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: