19 Şubat 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

19 Şubat 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2 Bayfa g SİRENE Ee, Tercüme ede nlarda he r- Eeki zamanlarda idi. O 2 ç Muayyen bir hat vardı, arile seyahat etmek (me: © yetinde kalıyorlardı. Folfino Benini işte o devirlerde çek bir araba içinde balmumu! pılmış bebekler ya de bir pazar veya panayır kurulsa men orada bu kocaman (bebeklerle bir temsil veriyordu. Arabasinı iki eşek taşıyordu. Ve sız kumpanyasile seyahat eden bu adam- cağızın kuzancı anc: kendisini ve iki merkebini doyurmağı kâfi ge Bunun için Benini hayatta kaybetmiyordu. li İtalyayı ziyaret ettiği sıralar - inün birinde çadırını dağların ete ğinde kâin bir köyde kurmuştu. Bir gön köyün hanında otururken yanındaki ma- sada oturanlar bugünlerde dağ yolların - da emniyet olmadığını, ve eşkiyanın da- ima posta arabalarını basıp soyduklarırı birbirlerine anlatıyorlardı. Bunu işiten Benininin niyeti dağ yol « Yarında dolaşmak olduğu için hemen ku- lek kabartmıştı. Onun alâka gösterdiğini gören hanci — Siz de da can- pe kıymetli k olan eş - Başka masadan — Git bu gece müt “Uçurumun kenarı Benir sına dağda, geçirmiş olan bir keçi; gil ürmmimzmi bi Yer. Hem de şimdiye kadar © arabam bir Çok uçurumların kenarında bir çok fırtı- nalar atlattı, Bana bir şey olmaz! * Birkaç gün sonra handa top'anmış 6 - lan köylüler aralarında konuşuyorlardı: İnsan büyük söz sövlememeli.. © nininin arabasını uçurumun içinde pa - Tamparça gö Zavallı Benini, Be-| üyü -İ yordu. Bir haç n ya lâ at ediyor, Nere - Ne cesaret! O gecede. fırtına pek müthişti. — İnsanların gü der defterinde saj hiç ölarak yazıl Tİ *İ yaşayacağı günler bitmiş! Hancının karısı ocak ba! eti yaptı arı kımıldayı kımıldaya nın ruhunun ıhati için dua etti Ondan birkaç gün sonra gene dağda - ki ve dağın eteğ ler yeni bir şakavet hikâye, landi. dudden öteki tarafa o zengin elmas sandıkları nakleden bir kuyumcunun $8- yahat ettiği posta arabası basılmıştı. gece parlak, mehtabh bir gece idi. Yol ormanın eteğinde ve uçurumun ke tında uğultu ile skan şelâ'eler döşenmiş yollar gibi görünüyordu. Birden bir silâh patlamıştı. Sonra sert bir ses arabacıya durm 1 emretmiş şüphe yok kil o| SON POSTA “Son Posta, nın Hikâyesi UN OTUZ KIŞILIK ÇETE Hatice Hatib İyen ve ellerindeki tabancaları yolen emiş b a hazır bir va B İce du gör aklarını kis ii çıkarı iudların şefi durmadan emir er ve — Şimd ç İlarımızı arabadan aşağıya İ İş bittikten sonra, şaki büyük bir ne - zaketle eği İ — Allah selâmet versin dedi. Size hiç bir fenalık yapmıyacağım İ Eğer mukavemete kalkışı İnızda çok fena olacaktı. Hayırlı se de bütün valizlerinizi, çantas sesle arabacıya; — Çek arabanı!.. Arabacı korkusundan hemen bu emei| dinlemiş, di atları dü durmus, kendisi de yere atlıyarak orme na doğru kaçmağa başlamıstı. Çik yerine! Bu ikinci ti olmıyan arabi Tam o sırada vah n çıkmıştı. Bu yarısı » olan yüzde yal nız bir çift koyu göz ısıltılarla yanıyor du Arabanın iç bir tabanca tutan diler, dedi. Eğer hepiniz rmadan paralarınızı ve kıy neniz rirseniz. size hiç bir alarınızı verdikten sonra kemal! sü » künetle yolunuza devam edebilirsiniz. O ara şeki Pırlan yakut, 1 kuyumcuya dönmüştü larmızır, © elmaslarınızın, ve zümrüdlerinizin bir tane- sini bile saklamanıza tahammüi edemem, Bana karşı gelmeğe çabalamayınız. Siz iz, benim otuzdan fazla adamım Bu sırada yolun sağ tarafını gösterdi Siyah pelerinli, geniş kenarlı şapka gi ten atlarım çılgın oştura dağ yollarında il * de nde idi. ik çete, dağlardan kuş uçu- yordu unun başın Bütün mıntakâ Yir. mi o çit ad sta ken *im. Pakat doğrusu cen aleyh bulunan - | | Bu suretle arabaya hücum edildiği v kit onlar da dudların üstüne atı csklardı Hâdise tabii her zamanki şekilde geç- ti. Yüzü kapalı haydud evvelâ arabacıya emretti, Araba durdu. O arabanın kapı - sını açtı, Fakat işte o zamar, mutad ol- mıyan bir şey vukubuldu. Cesur jandarma zabiti arabanın kapı - sından fırladı. Haydudu itt ve yere vaz Yemekleriniz'n lezzet ve nsfa- selini, ancak ÇAPA MARKA BAHARATINI Kullanmakla temin edebilirsiniz. 15 gramlık Salep ve baharat Paketleri her yerde Ba:, Diş, Nezle, Nevralji, kırıklık ve bütün eme) Onl | | r top ken bir teline iyet koaly halle - zaman da hem nem de çok gi İ haydud Kuk! Jacı| Beniriiden başka kimse değildi. ları ve suç ortakları da insan bi ünde olan balmumu kuklaları idi. O; ları artık çadırında oynstmıyordu. Onla- Ta yepyeni bir rol vermişti. rim etğı EN arabacıs akrabası oluyordu. Giri ağrılarınızı derhal keser. kendisi araba » rumdan aşâ- n öldüğü zannı sonra tek başına bü * bu hikâye anlatılırken o herkes şlertleri arasında böyle bir adamın bulunmuş olmasından duyduğu &orku ile haç çıkarıyordu. Dudakları arasından da namuskâr ko- kâr hanına böyle müşteri- uğramaması için dua ediyordu. 0 Son Postanm edebi romana: 59 doğrulmuştu | manda deli sin, peri misin? s enerek titremeğe baş O zaman meydana çıktım; — Korkma, hala, dedim, re periyim, o heci... Benim, Tuğrul! ği üü kopardın, oğlan! Diye söylendi. — Ya sen burada gece yarısı ne ar» © yorsun? © Diye sordum. Fena yakalanmıştı. Çaresiz !tiraf et —- Sakın evdekilere söyleme, uğuru| i bozulur. Dedi, Sonra daha hafif sesle kulağı ma fısıldadı: — Perilere şerbet döktüm, oğlum! . öyle mi?. Nasıl şerbet 9?. isin, bilemezsin. Bir ık oldu mu, evliya - lara mum adak ederler, perilete de şer-! bet dökerler Fakat bu şerbet, gece ya- ris: bir ağacın dibine dökülmek! Hem şında bir ağaç olursa da-| > makbuldür. Hele burası çam orma - . tam perilerin hoşlanacağı yeri. © Gülmemek için dudaklarımı ısırdım. | İ Yazan: Halid Fahri Ozansey n cinlerle periler hiç se - ettiklerine benze , nİyor', diyemezdim ya... Hele biraz evvel bir cinle peri mi enik? ? Ve bu zanla kâse dolusu şerbetini gece çam dibine değil, acaba bu iki hayale - ları altına mi dökecekti? IX Günler geçti i laştı. Süheylâ benimle konuşmamakta hâlâ inad ediyordu. Çamlığa da hiç çık tığı yoktu, Yalmz İskelede, o da anasi- le İstanbula inerlerken bir fki kere ras- ladım, fakat anası kolundan çekere nu sürükledi götürdü. Sübeylâ bir de. fasında yalnız acı bir tebessümle bana baktı, işte hepsi o kadar... Dehşetli üzülüyordum ve aynaya baktıkca kendimi biraz daha zayıfla - mış, erimiş buluyordum. Evdeki kaç kere yüzüme karş: bunu si ler: — Ne yapıyorsun?.. Geceleri sabah. lara kadar resimle mi uğraşıyorsun?. Bu ne renksiz çehrel, Hasta isen git bir ve Eylülün ortası yak -Jö ım o ne diyecek?. abım ayni cevabdı: ize öyle geliyor. uyuyamıy geçer, merak etm; bu sözlerim ne annemi tatmin ne babami... Annem m an çekindiği için ona da bir şey rdu. Hele bana karşı büsbü! Süheylânın ismini bile ağzına yordu, Çünkü bu meseleyi ilk aç- ün ne kadar sinirlend İmıştı, tekrar o derdi tazelemeğe ©esa- yoktu. İşte günlerim hep böyle hüzünlü geçip gidiyordu. Bu arada yalnız bir gün Daver ağabeyimin evleneceği kızı bizim köşke getirdiler ve ikisini nişan- Yadıktan sonra ailesine mükellef bir isi er kani zdi ye memn . Vakıâ kız da mütevazı, vimli bir şeydi O kızcağızın yaşlı ve mütekâid kaptan babası ile a- dan başka, ikisi evli, biri kocası öldüğü için iki çocuğu ile dul üç ablası da gelmişlerdi. Tabif kocalıların ber, tin büyük kızın kocası , Maltepede mi, hasılı o bir yerde bahçeli bir kahve ti muş. Ortanca kızın kocası da Sular idaresinde kâtibmiş: OEn büyük kızla ortancanın arasındaki zavallı dulun rahmetlisine gelince, zannederim güm- Bostancıda Bu saf kadına: «Ah halacığım!.. Bu or-İdoktora canım.. göster kendini. Baka-İrük kolcusu imiş. ayrıca çocukları ve kocaları da bera - Si Her ne ise işte o bu sile toplanmıştık. Neclâ, bir aralık meclise tam neş'e gelsin diye radyı dans havaları ça da Sular i bile ablamla dansa ka! Hattâ ben de Ne n hatırını kırm: dım. Amma bilhassa Daver ağabeyir ömürdü! Vapurda görüp haftasına olduğu nişanlısına nasıl iltifat edeceği Bi bilemiyordu. Keyfinden İlaklarına varı Ülküyle Erd gün neş'elendiler ve faklı, dan birinde iskemi difer, bahçede saklambaç adılar. Mâat afih bu ço- cuklarin masum neş'esi, leri, $ kahaları, koşuşları beni ber şeyden yade oyaladı ve adeta kederimi hafif. etti, Öyle ki, akşam olup da mi: kaptanın Geceyi. bütün ıztırablı hayallerimi yeniden canlandıracak olan gecenin Ah kendim içi: ünkü gibi bir toplantı ne kada edim. Daver ağa beyimin kaptı an kızımı ın parmağına oi hangi yabancıya o yüzüğü taktıracak- sın? Bu sabah gene yağmur yağdı, hem sürekli... Ortalık gönlüm gibi karar - ağzı ku -İs boy ek aril e odalar “İh firleri gittikten sonra, bir tek hüznüm günün| bitişi olmuştu. Fakat geceyi hiç düşün-| doğru kaçıp parça- nü gösterdi. vurmıyan ne tat Birden canla Teşrin "sömünde ın eri hangi uzak diyarlara seler edecekler ve yalnız kargalarla martiler Adalarına sadık kalacaklar. O zaman, ancak Dilin ucuna giden son Ada âşıklardır ki, martilerin plâja karşı tâ dipteki kavalıkta, canlı köpi ler gibi, eskisinden daha çılgm, daha ürkek toplandıklarını görür ve haykır rışlarında daha acı bir ses, bir keskin. lik bulurlar. Bu. martilerin sonbahar hüznüdür. Kargalarsa (vaktile, çok açık eçen bir yılbaşı haftasmda Adaya ote- le geldiğim zamandan «“bilirim) kışın r çaml'klarını bırakmazlar, yak ş doğmadan uzakla- çup giderler, sonra batınca, Maltepe aşıp gelirler ve bir stünde kulak yırtı. larla siyah, geniş dir halka olüp boşlukta sallandıktan sonra İkimi öteye beriye dağılır, fakat asıl kâ- ra ordu İsa tepesinin çamlıklarına iner, (Arkas var) | ra, İzmit akşam olup da cı, te

Bu sayıdan diğer sayfalar: