24 Şubat 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

24 Şubat 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2 Sayfa Vapur dedikodularının Görmemize Mâni oldukları tehlike Yazan: Muhittin Birgen B nsanın adı çıkacağına canı çıksın. derler; Denizbankın bugünkü vaziyeti 'de bundan ibarettir. Bu müessesenin ide- resinde birkaç hata, bırkaç mübalâtsizlık ve biraz da millet kesesinden Uk yapıldığı muhakkak görü acağı rin bu idarede de mevcud © tarredebiliriz. İdarenin bü- tetkikler yapılmakta ! hükmün bu tetkikle ması ve artık bu bâ- veril ufaktefek| lakileceğin tün işleri üzerinde olduğuna göre, her rin neticesine birak his üzerinde dedikoduya nihayet ve mesi basi bir mantık iktizası olduğu hal Denizban k y makla meşguldür. Diyebilirim ki mües-| pese bir masal mevzuu oldu. Bana öyle| geyler anlatanlar oluyor ki bunları söy- İiyenlere değil dinlemez mec de kalanlara bile acımak lâzımdır. Bu münasebetle benim çoktanberi dik- kat ettiğim bir hâdise var. Biz yapması- Dı, yaratmasını, yükseltmesim pek iyi bilemediğimiz gibi tenkid etmesini de pek beceremiyoruz. Yapmak kadar ten- kid etmek te mih'm bir san'attır. Bunu öğrenmemiz icab eder. İnşallah, bir gin gelip öğreniriz. uriyetin» | Almanyadan gelen vapurlar birer bi- l zaman arasın. rer servise girmeğe başi ben de bu gemilerin ilk yo da bulundum ve bunlarla bir havli seya- bat ettim. Daha o zaman, kulağım bir v- Hultu ile dolmuştu: gürültünün kopaca- ğını hissetmiştim, gerek gemileri - alıp İşletmeğe başlıyan fenni personelden, ge- rek kamarot, gemi kâtib: gibi egönüllü> fen adamlarından işittiğim sözlere inan mak lâzım gelirse bu gemiler berbad idi) i lerdi. O kadar berbad ki bunlara verilen para israf olüp gitmiştir Neden? Şu se- 1 — Vapurlar, gayet ince çelikten yâ- puümış, hafif, zayıf ve binaenaleyh çürük teknelerdir. Nerede o Gülcemal, 6 oturup | oturup ta her defasında sağlam kalkan! tekne! İngilizler amma da güzel vapır yaparlarmış! 3 — Turbin sistemi makine de kulla- Bılır mı? Vakıâ bunun iyı olduğunu söy- Müiyorlar amma bizde bunları kullanacak yok. Bir tornistan yapmak lâzım gelse, yirmi saniyeden evvel tormistan yapa. mazlar. Halbuki denizde, bazan kazadan kaçmak için yirmi saniyenin ne büyük kıymeti vardır! 3 — Hele kazan'ar! Bu kazanları kıl lanmak için bir de kimya lâborstuarı| Mizım, bunlarla kim uğraşacak! Bu gemiler Üzerinde tetkikler vapılı- yor. Bunların prensip bakımından değ'i, İnşaat bakımından kusurları olup olmas| dığı bu tetkikler neticesinde şilacak: | tar. Fakat, prensipe tasllük eden bu üç| nokta hakkında, bugünkü dünyanın işle- rine dair biraz esaslı fikir ve birazda if tısadi bilgiye sahib olan her insan kolay- on şu cevabları verebilir; 1 — Fen o kadar süratle ilerliyor ve buğün inşa edilen bir gemi o kadar kısa| bir zamanda: modadan ve kiymetten güyor ki, Gülcemal gib: vaktile fennin | çok süratle tekâmül! etmediği Lir devirde| uzun zaman yaşamak Üzere inşa edilen tekneleri bugün tekrar yapmak hiç kim- senin hatırından geçmiyor. Şimdiki inşa- atta tekneler, kazanlar, makineler için a- zami ömür yirmi sene hesab ediliyor ve bu suretle geminin çabuk amorti edil. mesi için hafif inşaat tercih ediliyor. Bü- #ün milletler bu kaideyi kabul etmişler. | Gir. Karadan kataya oturup ta teknenin sağlam kalkması bahsine gelince, gemide asıl olan oturmak değil, oturmamaklır.| Hele, yeni gemilerde kaptan, bir elektrik düğmesine basmakla her dakika kaç met- re su üstünde yüzdüğünü anlıyabilirken artık, gemiyi mutlaka oturtacağız diye Üç parmak kalınlıkta saçtan tekne yap- mak hakikaten abestir. 2 — Turbin bugünkü makıne fenrinin cidden güzel bir icadıdır Hem işlerftesi ekonomik, hem geri teknesinde yer tat) maz, hem tamiri - bizde şimdilik güç ol. makla beraber - basit bir makine. Bizim memlekette bunu kullanmasını bilen yok- (Devamı 10 uncu sayfada) SON POSTA Resimli Makale: m Günü gününe uymuyan insanlar vardır, şimdi herkesi se- verler, herkese dostturlar, her şeyi Iyi, güzel görürler, ha- yatta mes'udduvlar. biraz sonra İse seri, haşin bir insan kesilirler, hiç kimseyi sevmezler, hiçb': şeyi beğenmezler, her şeyi kötü görürler, bayatta ekşimiş bir insandırlar, bu g'bi adamlar hayatı kendileri için de, muhitleri için de ze- hır yaparlar, onisıcan kaçınız. Hayat ii a hergün ayni suratlı boy göstermez, bir gün SOZ ARASINDA NN Deniz banyolarında Yüzler yanmaktan Hergün Böyle korunuyor otururken: dan çalışırdı emek du. Fazla değil! — Fazla olmaz Amerikada Elmiredor piâjlarında güneş banyosu yapan güzeller, yüzle- Tini yanmaktan korumak için resimde gördüğünüz gibi, başlarına önleri deniz kabuklarından yapılma kutular geçir mektedirler, Böylelikle eski zamanların garib mablüklarını andırmıyorlar mı? yordu. Nm Kanser hastalığında röntgen tedavisi İngilterede bir hastanede uzun araştır- malar neticesinde kenser tedavisinde öntgenlerde bir milyon voltluk şua kul- lanılmıya başlanmıştır. Bu tedaviler şim- iye kadar 200 ilâ 300 bin voltluk şua ile yapılmakta idi, Açlık grevi yapan köpek İspanya muharebelerinde, Fransaya #- bur efradının «Uğur» diye şıdıkları bir polis köpeği kan neferin başka bir yı ine ba-| len yemkleri yemiyerek açlık başlamıştır. riyor. m e e a i | ( İSTER İNAN, İSTER İNANMA! ı İstanbulun hemen her tarafında üze-ler'n> henüz bina yas Pılmamış #rsalar vardır, Bazı yerlerda serserilere toplantı yeri, bazı yerlerde Ge konu komşuya çöp'ük teşkil ederler, İnzibati, sıhhi, bed'i bakımdan mahzurları saymakla bitmez. İstanbul Eelediyesinin verdiği yeni kerarı gazetelerde o- kumuşsunuzdur: Bu gibi boş arsalardaa çok işlek sokak'ar. da olanlarının sokağı mümas cephelerine birer duvar çek- meleri ıçin gahiblerini tazyik edebilecek. Bu sabah hir gazetede gördük, mestektaşisrımızdan biri Belediyenin hu karsrma muteriz, halkı külfete sokacağı ze» habında: — Ö arsa sah'blerinin paraları olsa, argo ır! boş bırak mazlar, üzerlsine birer bina kurdurur'ar diyor. Bu fıkra bize İstanbulun muhtelif semtlerinde 70 tane a sava majik olan bir tanıdığımızın söylam'ş olduğu bir cüm- 'eyi hatırlar; İSTER İNAN, Bu bir şey mi? Adamın biri Marsilyaya gitmişti. Bir gün bir kahvede bir Marsilyalı ile — Benim habam çok çalışkan a- damdı, dedi, sabahleyin şafakla kal- İ kür, gece oluncaya kadar hıç durma» : Marsilyalı güldü: - Bu bir şey mi, dedi, benim be- bam senin babandan daha çok çalı #ırdı. O da şajakla beraber kalkar, güneş batıncıya kadar hiç durmadan — Öyle ise baham kadar çalışıyor. ma bitireyim. benim babam hergünü altı ay sürün şimal kutbunda yaşı- Kent Düşesi Dans ediyor! Belgradda ecnebi matbuat cemiyetinin Bınan cümhuriyetçi ordularından bir ta-! balosunda hazır bulunan Kent »larında ta» | hemşiresi Prenses Olga, Yugoslav başve- c kili Zvetkoviç ve hariciye nazırı sevkedilmesi | lında, hasad zaman'arındı Yugoslav köy. üzerine günlerce ulumuş, sonra da veri-İlüleri tarafından oynanan Kolo dansını grevine | oynamıştır. Resmimiz bu sahneyi göste. His dalgaları içinde bocalamayınız.. bütün işlerimiz yolunda gidebilir, ertem gün ise bütün İş- lerimizde muvaffakiyetsizliğe uğramaklığımız çok müm- kündür. Muvaffak olduğumuz zaman fazla nikbir. olmak, fa7'a gülmek nasıl doğru değilse, muvaffekiyetsirliğe tğra- ân z zaman Yazla bedbinliğe kapılmak hayata küsmek, swat ötmek te öy'ece doğru değildir. Bi: histen o hissin ta- mamen aksi olan h.sse atlamamaya çalışınız, sinirlerinizi fa, sas olmak kurtarınız. Son model Bir Otomobil İ bir fıkra Ağ Sr al olur mu?. Hele iâfı- jsokuldum, Camekâna i küçük bir modelini koymuşlar, Sözün kısası —e.— i Netameli müessese İ ki H erkes, on pırmağında on kara, muhtelif salklerle sürüp duru- yor, bari ben de işe şaka tarafından ka- Irışayım, dedim. Şu banka amma da netameli imiş! Da- ba kurulmazdan önce, ismi mevzuu bahsolurken, koskoca bir profesörü ilk kurban olarak verdi Kuruldu. bir yı: geçti, geçmedi İ kodusu başladı. Mağduru, makbulü $ız- lanmağa koyuldu. En büyük hüsnüniyet le giriştiği işler cılk, siparişleri tapon çıktı. Başka müesseseleri, başka işleri, dai- ma dışarıdakiler tenkid eder, Bunun m nekkidleri ise #end: içinden yetişti. Ka- le, içeriden #etholunur. diye bir söz var- dır. Onu, bunu bilmem amnfa, herhalde bu banka içeriden ran fedailer kurtuldula; da mı kaldılar? Burası henüz belli de dir. O koca bina sarsılır sarsılmaz ziyası, sonra da kevkebi söndü. İsası hele çarmıha gerilmeden. yakasını kur. tardı. Banka büsbütün karanlığa boğul- masın diye, sönen ziyanın yerine gene bir ziya ikame ettiler. İş, bununla kalsa iyi idi. Satye işi diyo ortaya bir mesele çıktı. Bunu, kumda mal arıyan magrebiler;: «Satın al - Yo> şeklinde tefsir ettiler. Aralıkta, her ta. raftan körüklenen yangının bir kıvılcımı da, t& Baroya sıçradı, reisi dağladı. Der. ken, vapurlar dedikodusu başladı Sus, Trak, Suvat gibi acaib isimler ta şıyan bu tekneler hakkında söylenmedili söz kalmıyor, Hete zavallı Etrüsk, het Söylenen lâfa inanacak olursak, aşağının aşağısı imiş! Hergün ortaya yeni bir ku. #uru atılıyor. Dün de, süratin; artırmak için kıçına safra konacağı hâvadisi çıktı. Benim bildiğim, sürati artırmak için saf- ra konmaz, neftyağı sürülür. Zâhir, bu işle meşgul olanların, rahmetli Nasred- am Hocanın ögudünden ve tecrübeğin- den haberleri yok. Barı ben işte hatırla. tıvereyim, Evvelki sabah Karaköyden © geçiyor- dum. Köprü başındaki acentanın came. kânı önünde bir kalabalık görüp, ben de Trak vapurunun teşhir Son günlerde Berlinde açılan bir © tomobil -sergisinde, gösterilen otomo- biller arasında bir model bilhassa dik- kat nazarını çekmiştir. Arabanın yanı başında otomatik bir el yıkayacak yer bulunmaktadır, düğmeye basınca açıl- makta ve mcak ve soğuk akar suyu ile otomobil sahibinin işine yaramaktadır. Bir kısm artistlerin filmleri Almanyaya sokulmuyor Hitler Yahıni sermayedarlar tarafın. dan idare edilen Amerikan film kumpan- yalarının, Greta Garbo Kiark Geybel, Şirley, Robert Taylor ve Klodet Kolber gibi artistlerin çevirdikleri filmlerin Al. manyaya girmesini yasak etmiştir. Marlen Ditrih Hollywoddan Almanya- ya gelmek istemediğinden, Alman film-| cileri, müşterileri: elden* kaçırmamak için, İsveçli Zara Leanderi sinema piya- sasında azami reklâmlarıa büyütmekte. dirler, düşesi, as- — Ticaret yapan yorum, bankanın verdiği faiz ise yüzde 2 ile #arasında, sısa alıyorum, birkaç sene bekliyorum, son. ra kârı ile satıycrım, demişti, Arkadaşımızın düşündüğü gibi İstanb ılda arsası olup ta Yaptıramıyan ejbetle birçok kişiler vardır. hes şehrin hüc- ra yerlerinde vaziyet tamamen böyledir. Fakat Belediyenin kararında bahis ıotvzuu olan yerler işlek caddelerdir ve bu. ralardaki hoş srsalar yüzde doksan paras'ıktan değil, top- rak spekülâzyonu yupıldığı için boş birak.'mışlardır. Bu ba- kımdan biz Bet!) enin kararını hatiğ eks'k buluyoruz ve bu gibi yrılerde boş arsaların önlerine sadece birer duvar çektirmekle iktifa etmiyerek meselâ Üş beş sene gibi bır müddetle ersalarına bina yaptırmıyanlırı arsaların! satma. ya icbar etmenin imar bakımından, speküldsyonu önlemek bakımından bir zaruret olduğuna inanıyoruz, fakat ey oku. yucu sen: ediyorlar. Zevzeğin biri: — Ne münasebet? diye sordu. Arka- daşı nükteden hoşlanır adammış galiba, O da şu cevabı verdi" — Bizde böyle sağlamı da vardır de. mek istiyorlar galiba! Zavallı müessese! O olmasaydı, acaba ne ile meşgul olacaktık? Kimin ayağına çengel takıp sürüyecek, parma MIZIN suvatına sıvayacaktık? aya, ne kadar netameli ol- sa, gene de minnet beslemeliyiz. Onun dedikodusu, hepimize dünya buhranını, harb tehlikesini unutturdu. İZ çağ Karadenizde fırtına başladı Karadenizâs evvelki geceden itibaren yeniden fırtına başlamıştır. Deniz “Tica. reti Müdürlüğü keyfiyeti denizcilere ta- mim ederek Karadeniz3 sefer yöpacak vapurlarm müteyakkız bulunmalarını bildörmiştir. Fırtına pek şiddetli olma dığından vapur seferlerinde bir intizam. sızlık hüsüle germemiştir. masasesasaramanansa sm TAKVİM vw) Muharrem Eri İSTER İNANMA! | | Öğ | 3 5 | u a

Bu sayıdan diğer sayfalar: