10 Mart 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

10 Mart 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON AE ANI POSTA © Mart 10 GÜ © Kocası, Güzme: | — Bugün hava çok güzel, seninle Hey- İ beliye kadar gidelim, hava alırız. © Dediği zaman Güzin bu tekliften hiç te haşlanmış görünmedi, Kocası bir kere “daha tekrarladı: © — Neye Güzin, fena mı? Seninle ev- lendiğimiz gündenberi gitmedik. — Öyle amına benim başım ağrıyor. » — Daha iyi ya, deniz havası alırsın, n ağrısı da geçer. — Bilmem ki. hiç zannetmiyorum. « — Gidelim, gidelim. bak bir şeyin kal- mıyacak, © Güzin, daha *azla ısrar edemedi, giyin- “mek için odasına gitti — Bu Heybeliada gezintisi onu birdenbi- çok şaşırtmış. çok üzmüştü, © Güzin evleneli altı ay oluyordu, Ev- © lenmeden evvel büyük bir mağazada sa- tacı idi. Mağazanın çorap dairesinde ça- n Nihadia kemen hemen nişanlı sayı- “lırlardı. İş olmadığı zaman birbirlerin'n yanlarından ayrılmazlardı. Hattâ iş ol- Muğu zaman bile, Nihad, bir müşteriye ardığı çorabı müşterinin yumruğunda | ken gözü dalma Güzinde olur ve bu . “yüzden çok kere müşteri kadının eli zan- 4 ederek kadın çorabını kadının yanında “duran kocasının yumruğuna sarardı. Gü- n de, gözü Nihadin olması yüzünden, | hatalara düştüğü vakidi. Bir defa “ Nihada bakarken, eldiven istiyen. eli 1 büyük kadına en batta) boy erkek > eklivenini uzatarak; tam sizin elinizin veni budur, di ti, Kadın onun âşık ğunu, aşk yüzünden bunu söylediği. ini nereden bilsin, hiddetlenmiş, bağır- çağırmış. mağaza sahibi gürültüyü p gelmiş, kadını tarziye Overmi: üzin çok korkmuş amma mağâza si | | | dığı için Güze fena bir şey söyle. 15” “Son Posta, EMME Arin Çeoirem nın Hikâyesi ZİN :, : İyanyana bir ağaç altına da otururlardı, İ Birbirlerini ölünceye kadar sevecekleri- ne dair hemen hergün kırk defa tekrar. ladıkları yemini bir iki kere de oturur. ken tekrarlardı, bir gün gene bir çamın altnda oturınuşlardı, Mutad sözleri söy- ledikten sonra Nihad cebinden çakısını çıkarmış, çam ağacının gövdesine çakile: «Güzin Nihad. kelimelerini hâkketmişti. * Onlar böyle sevişodursunlar, bir akşam du. Peşisıra birinin kendimi takib ettiği. ni farketti. Arkasına bakmadı amma ar- kasımdan gelen ona çok. yaklaştı ve tam yanma geldiği zaman: — Bayan! Dedi, Güzin baktı. Kendine, bayan, di- ye hitab eden bir genc erkekti Gerçi Ni- had kadar güzel, yakışıklı değilse de hiç te çirkin sayılmazdı. — Bayan, dedi, sizi her zaman görü- rüm. Sizi sevdim, sizinle evlenmek isti- yorum. Ve evvelden hazırlanmış gibi kelime- leri arka arkaya sıraladı: — Ben bir memurum. Maaşım bir nile- yi gecindirmey? kâfidir, kimsem yok, | Sizden hemen cevab bekliyorum. O anda Gürinin gözlerinin önünden | Nihad geçti amma, Nihad çok çabuk geş- ti, ve bir hayal halinde kayboldu, Güzin: — Hayır, olmaz! | Diyemedi, Olur da demedi amma iş ol- idu ve tam yirmi gün sonra nikâhları kı- i yılı, evlendiler ve Güzir kocası Ser i medle ilk konuştuğu günden sonra b'r daha mağazaya gitmedi ve bır daha gör- medi, hattâ hatırlamadı bile. * Kocasının onu Heybelindava götürmek Güzinin Nihada âşık olduğunu. Niha-| istemesi bu eski hatıralar canlandırmış. | akarken böyle bır dalgınlık yaptığını | ti Ne fena, Nihadla ko! kola gezdiği yer.! lerde, kocasile baraber gezmek hiç te haş İbir şev olmıvacaktı, Bilkassı tesadüfen © Nihadia Güzim hemen her Pazar günü|o ağacm altında otüruverirlerse kocası * buluşurlar, birlikte gezmiye giderlerdi. | ağaçtaki yazıyı görürse. gerçi, düryada | Ekşseriyetle gittikleri yer Heybeliada idi. arım altnda o kola dolaşırlar, ku- ıkları yuvanm hayaliie günlerini gün rd, — Kol kola yürümektiei pek yorulmazlar- Li amma, tek bir değişiklik olsun > “Son Posta,,nın Edebi Romanı: 12 evlendikten kendini de Eğer Cevad beyle on? Ohu (o sevmeğe, sevdirmeğe Miyetie hareket edeceğine (o kani isen, len... Yok bugünkü korku ve şüphe de çırpımarak ondan kaçacak, onun şeyini fena görecek, ondan korka” icaksan, vazreç.. hattâ ailen için bile ! le büyük bir fedakârlığı yaparak endini ölümlere sürüklemeğe hakkın oktur şekerim! © Genç kız soğuk ve titrek ellerini bir- birinin içinde sıkarak cevab verdi: .— Bilmiyorum! Hiç bir şey bilmiyo» f *tum. Onu biraz fazla tammış olsay - . Babama yazdığı mektubun ifa - ön ciddi olduğu muhakkaktır. An- © nasıl bir adamdır? Çapkın, hafif, ti belki... Ne yapayım yarabbi, ne payım? . | Gözlerinden akan yaşlar yanaklarını Msletıyordu. 'eriha hanım küçük dostunun bu rüne candan iştirak ediyordu. O- cesur, fedakâr ve vefakâr bir kız, irin bir elmas gibi, ruhunun fev- İs ince ve hassas olduğunu biliyor bu yabarcının onu anlayıp anlıya - yacağını düşünerek müteessir olu - rdu. Bu temiz ve taze çiçek, kıymet miyen ellerde hirpalanıp solacak dı acaba? ha hanım o dakikada kalbinin dinlese, hiç şüphesiz ki Muallâya bu zöngin ve meşhur yabancıyı redde- Güzin bir ben miyım? divebilirdi amma, o bunu söylerken yüzünür yecek miydi? Kocası yalan anlamıyacak mıydı? * Heybeliye çıkmışlardı. Çamların altin- nm şekli değismi- söylediğini Nakleden : Muazzez Tahsin derek kendisine uygun, mütevazı “bir adamla, kendi sevebileceği bir adamla galışarak o hüsnü; evlenmesini tavsiye edecekti. Fakat İ Nedim bey ailesinin feci vaziyetini bi- (iyor, onun bu izdivacı reddetmesile hem kendisinin hem de hasta anasile Hünahsız kardeşlerinin büyük bir se - falet ve felâkete düşeceklerini takdir ediyordu. Bundan başka bir şey daha vardı: Nedim bey kızının red cevabi vermesini ömrü oldukca affetmiyecek, bunu her zâman onun yüzüne vuracak ve onun hayatını bir cehenneme çevi - recekti, Diğer taraftan, Cevad beyin fena bir &oca olacağı da muhakkak değildi. Bel- ki de genç ve tecrübesiz olan Muallâ ilk duygusunda yanmıştı? Belki de bu zengin ve meşhur muharrir, İstan- bulun mülevves salonlarda kendisi” ne lâyik bir kadın bulamamış ve taşra da büyüyen bu kibar fakat fakir kızı onlara tercih etmişti? — Karşımda Osenin yaşında baş ka bir kız olsa, bu sözleri söy lemezdim Muallâ, fakat sen, olgun ve yüksek olduğun için beni anlıyacaksın: Karı koca hayatında ka” dınm yolü çok mühimdir. Kadın ister se, en fena kocayı bile kendisine ve €- vine bağlıyabilir. Yeter ki kâfi derece- de sabırlı, metanetli ve akıllı olsun. Sen taşrada büyüdüğün halde en kibar salonlara yakışacak derecede güzel, malümatlı ve ciddi bir hanımsın. Bu- -GÜZİDE Nimet Mustafa yaam Güzin mağazadan çıkmış, evine gidiyor-| da dolaşmışlardı. Kocası: — Şurada biraz otursak! Dedi, Otursak, diye erdiği yer ma- hut ağacın altı idi ve kocası Güzinin ce- vabını beklemeden ağaca sırtını dayamış oturmuştu. Güzin onun karşısında idi. Başmı kaldırıp ağaca bakmaya Okorku- yordu. «Güzin N'had, isimleri işte orada idi, baksa görecekti ve kocası da onun baktığı yere bakacak, her şey ortaya Çi- kacaktı. Güzin, mütemadiyen yerdeki otları yo- ! layordu: — Nen var Güzin? Kocasına baktı ve ağaçtaki yazıyı da gördü. «Güzide Nihad». Güzinin «na si sö» olmuş ve arkasına bir «e» eklenmişti, Güzin rahat bir nefes Jaldı: — Hiçbir şeyim yok, başımın ağrısı da geçti. Ne iyi oldu da buraya geldik. Güzin daha fazla düşünmedi. Acaba Güzini Güzide yapan bır başka Nihadın Güzide ismindeki sevgilisi mi 141? Yoksa Güzinin Nihadı, Gözin evlendikten sonra Güzide ismini: bırile sevişmiş te «Gü- zin» ismini o mu Güzideye çevirmişti? Yoksa, lâalettayın biri orada oturmüş, hiçbir manssı yokken «Güzin i Güzide mi yapmıştı? Güzin kocasının gözlerinin içine sev- gile baktı: — Sen! ne kadar çok seviyorum, öm- rüm oldukça seveceğim. MR ER RE e e NN Yarmki nüshamızda: Bir panoster hiâyesi Yazan: Herbert von Nostitş Tercüme eden: Hatice Matio TURA Tiyatrosu Ba si şam M sirdan yeni gele Zekiye Hndan ve saz arkadaşları birlikte. Aşkın göz yalan garkımını — söyliyecektir Erterral Sadi Tek ve heyeti DEHMRİ EFENDİ Vodrü 3 P, W Yalnız bir tüp kullandık. tan sonra'aynaya bakınız RADYOLİN Mükemmeliyeti hakkında en son ve doğru sözü size o söyliyecektir. Bembeyaz pırıl pırıl parlayan diş ler, tatlı bir nefes, pembe, sıh- hatli diş etleri, temiz bir dil, mikropsuz bir ağız... İşte RADYOLİN in eseri! Bugünden itiberen sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra Günde 3 defa ADYOLIN Kullanmıya (Se) Atila Rer. Miçe Pençef varyetesi gün kocan, senin dediğin gibi, sana kar- şı soğuk, müstehzi ve mağrur bir ta - vir takınsa da, sen, doğuşundaki asa * let - ve kabiliyet, Oo kalbindeki oson- suz şefkat ve sevgi kaynağı ile onun gururunu mutlaka kıracak, onu kendi» ne bağlıyacaksın. Dediğim gibi, yeter ki sen hoş görmeğe ve hüsnü niyetle hareket etmeğe karar ver! — Ya onu sevemezsem? — O vakit havatını başka şeylere hssreder ve ona karşı sen de, onun sâ- na yapacağı gibi, lâkayid ve uzak bir tavır takınırsın, — Böyle meçhul bir hayat uğruna zavallı kardeşlerimi bırakıp gideceğim; onlara kirn bakacak? — Artık hepsi büyüdüler... Hem u- zaktan onlara büyük'yardımın dokuna- cağını da unutma! * Muallâ üç gün büyük ıztırablar için- de çırpındı ve Feriha hanımdan başka kirose onun bu acısının derinliğini bil- medi. Bunlar yetmiyormuş gibi, babası bir düzüye ana takılıyor: — Bahtiyar kız... Turnayı gözünden vurdun... diyor. Annesi, mes'ud bir tebessümle: — Benim küçük prensesim! diye onu ökşuyor ve Jâle durmadan ablasının kulağına fısıldayordu.: — Niçin tereddüd ediyorsun abla? Senin yerinde ben olsam hiç düşün * meden evet derim. Kimse onun red cevabı verebilece » dini düşünmek bile istemediği için Mu- allâ kendi kendisine, hiç bir kuvvetin bu İzdivaca mani olamıyacağını itiraf ediyordu. Müfid beyin cevabı gecikmedi. Vic - danlı adam bu mektubunda yeğenine sid bütün düşüncelerini açıkça söylü- yor ve battâ onun göründüğünden da” ha ciddi olduğu hakkındaki tahminle- rini bile gizlemiyordu. Nevrali, kırıklık ve bütün EKE madı, Cevadın mleyhinde olan kısımları sükütla geçerek iyi tarafları mübalâga ile anlattı ve genç mubarriri göklere İ çıkardı. — Görüyorsun ya, bulunmaz bira - dammış. — Fakt ben onu tanımıyorum baba, — Nikâhtan sonra tanır ve seversin kızım, Nikâhta keramet var, biliyor * sun ya! — Bilmediğim bir adamla evlenmek çok feci bir şey baba; eğer aile vaziye- timiz müsaid olsa ben bunu reddede - cektim. Nedim bey yerinden sıçradı: — Sen çıldırmışsın! Böyle bir kızı ömrümde görmedim. Ne alelâcayfb, ne gülünç fikirlerin var. Ne ise bu sözleri birakalım artık; şimdi hemen Cevad “İbeye cevab yazıp «evet» diyeceğim de | Zil mi? Munallânın kalbi son bir defa daha sıkıştı ve içinden: «Allahım; mademki bir fedakârlik yapmak lâzım, bunu âilem için yapacağım... Sen bana kuv- vet verh Diye mirıldandıktan sonra azimkâr bir tavırla başını kaldırarak babasına baktı: — Evet deyiniz baba! v1 Bir kaç gün sönra bir sabah Cevadm otomobili Nedim beylerin evinin önün- de durdu. Muallâ bayramda yaptığı sade bir mavi esvab giymiş, yemek o - dasmda annesinin yanında oturmuş hi- şanlısını bekliyordu. Rengi sapsarı, yü #ünün çizgileri uykusuzluktan ve ıztı- rabdan çekilmiş, göz kapaklarının et - rafı ağlamaktan kızarmıştı. İhtiyar dadı Cevadı içeriye aldı. Ha- linde, damadı başındaki saçlardan & - yakkabılarının uçlarına kadar bir sani» başlayınız! Bir tecrübe kâfidir! BASUR MEMELERİNİ ATI ile tedavi ediniz. Ba;, Di;, Nez.e, Grip, Romatizma ağrılarınızı derhal keser. MN İcalında günde 3 kaşe alınabilir. GM) (ŞEN Cevad o kayınvalidesini (o selâmla - dıktan sonra Muallânın önünde eğile- rek bir kaç teşekkür kelimesi murl - dandı ve genç kızın titriyen elini tutup ağzına götürdükten sonra kıymetli bir yüzüğü parmağına geçirdi. Muallânın boğazı tıkanmış gibi sesi çıkmıyordu. Bereket versin ki babası - nın gevezeliği ve Cevadın bu gibi vazi- yetlere alışkın tavır ve hareketleri im- dağına yetişti, Cevad otomobille Haydarpaşadan İz- mite gelirken yolda geçirdiği küçük bir ârizavı, karşısına çıkan bir koyun sürüsü yüzünden çektiği eziyetleri an- latıyor ve arada bir nişanlısına hitab ediyordu. Genç kız kendisine bakan bu derin ve esrarengiz gözlerin karşısında sar- sılıyor, bu natuk adamın vakit vakit müstehzileşir sibi olan sözlerine cevab verirken o skilıyor, onun parlaklığı karşısında. büsbütün sönmekten kor » © kuyordu. Nedim bey birdenbire kızına baktı; — Muallâ, Cevad bey evin arkasın- daki çamlıktan görülen manzarayı bil- iyor, kendisine göstersene yavrum. — Görmek istiyorlarsa peki baba! Cevad yerinden fırladı: — Tabii efendim. Pek memnun olu- rum. Arkasına mantosunu alarak bahçeye çıktı, Evin solundaki yolda yanyana yürümeğe başladılar. Murllâ hâlâ sr- kılganlıktan kurtulamıyor ve bu fev - kalâde şik ve hürmetkâr, terbiyeli fa- kat soğuk aişanlıya iyecek bir söz bulamıyordu. An Cevad, yanındaki küçitk kızın tesirile şaşıracak yaradılış- ta hir İnsan olmadığı için ona İzmitteki hayatı hakkında bazı sualler sormağa basladı ve onun heyecanını yenerek verdiği cevablardan ince bir zekâsı, çok derin bir görüş ve kabiliyeti ve ümid ettifinden çok fazla malümatı olduğu- yede görmek istiyen bir telâş ve dik “| mu anladı. Nedim bey bu meklubu kızına oku-|kat vardı. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: