14 Mart 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

14 Mart 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

14 Mart SON POSTA Sayfa 13 Son Postanın tarihi romanı: 10 İLA, ze Çokluk itibarile, Türk ordusundan faz) görünüyorlardı. Ve anlaşılan, Türklere galebe edeceklerinden o ka dar emin bulunuyorlardı ki, çadırları- nın önlerinde şarkılar söyleyip çalgılar çalarık hora tepiyorlardı. Bu hal karşısında, Ömer beyin kâlbi- ne bir endişe girdi. — Görülüyor ki düşman askeri, biz- den çokluktur. Ve hem de ekserisi, gök demire garkolmuştur. Acaba zafer, bi- ze nasib olur Mu? Diye, söylendi. Abdüsselâm, derin derin içini çeke - rek: — Hay, o oğlana ne demeli bilmem ki... Yok yere başımıza bir iş çıkardı. Rahat ve huzur içinde dururken, bizi, ateşe saldı. Kendisi de, başını alıp, kim- bilir nerelere kaçtı? Diye cevab verdi. Abdülvehab doğru söyler ve sözden de çekinmezdi. Abdüsselâmın bü ce - vabından hiddete geldi. — Be Abdüsselâm!, Yazık ki serdar olacaksın. Niçin böyle söylersin?. Hü-| seyin Gazi şehid olduktan sonra, &üf- far bizi hiçe saymıya başladı. Hergün geçtikçe, şımarıklığın; arttırdıkça ar ” tırdı Hüseyin Gazi her sene onlardan harac alırken, şimdi, onlar bizden hâ- rac istemiye kalktı. Şuna emin ol ki, Battal denilen oğlan olmasaydı, gü- nün birinde Şemas, askerini toplayıp gene bizim kalemizi basacaktı, O za man, ne olacaktı?. Battalın kaçtığını söylüyorsun. Acaba, o oğlandan mı me- ded umuyorsun? o Mademki serdarlık vazifesini üzerine almışsın, Şunun bu- nun lâfını bırak da, şu cengi nasıl başak racağını ve düşmana ne tedbir ile ga- cağını söyle, Dedi. Serdar, Abdülvehâbın bu tok sözleri! karşısında süküt etti. * Ertesi s#bah, namaz vakti Türk or- dusundaki müezzinler ezan okumayâ başladılar. Askerler kalkıp büyük bir| İL e m BATTAL GAZİİİ övüş başlıyor! Hançeri kabzasına kadar haş Diye bağirdı. Elindeki eğri kılıcı ba-| şının üstünde savurarak, düşman peh- livanımın üzerine atıldı. Meydanda, korkunç bir mwübareze başladı... Kılıç ve kalkanlar mütema- diyen birbirine çarpıyordu. Kanlak i- çinde kalan iki pehlivan, topraklar i - çinde yuvarlanıyordu. Ermeni pehlivanın kullandığı ağır Bizans kilici, Türk pehlivanının kul - landığı n&rin Şam kılıcını parçaladı. Türk peh nu, kılıçsız kaldı. Bu hali görünce, Şemasın ordusun dan alkış sadaları yükselmiye başladı. İlk muvaffakiyet, Şemasın pehlivanın” da kalacaktı, Fakat Türk pehlivanı, çevik bir kap- lan gibi yana sıçradı. Kılıç hamlesin - den, kendir! kurtardı, Sonra, yay gibi fırlıyarak sol elindeki kalkanı, Ermeni pehlivanının kafasına çarptı, Onun bir| an sersemliğinden İstifade ederek, be - lindeki hançeri çekti. Kabzasına kadar, basmının göğsüne sapladı, Sonra... Şe mas ordusunun karşısına dikilerek: — Bn, gitti.. başka eriniz varsa; mey- dana çıksın... cemaale namaz kıldılar. Düşmana 2a- fer ve malebe ihsan etmesi için, Cenabi- hakka yalvardılar, Ömer bey zırhını givdi. Atma bindi. Muharebe davullarının o çalınmasını emretti, Şemasin ordusu da davullar ve boru- lar e#larak meydana geldi. Piyade or- tada kalip zırhlı süvariler iki yana geçti. Artık iki taraf da hazırlığını bi - tirmiş.. sıra, o devrin usulü veçhile muharebeye başlatmıya gelm Evvelâ, Şemas ordusundan pürsilâh bir pehlivan ortaya çıkarak; — Hey Türkler!. Boş yere savaşma - yın. Görüyorsunuz ki, her biri yüz kah- rTamana bedel, binlerce askerimiz var. Gelin, inad etmeyin. Takpvurumuz Şe- masın dileklerini verin, kan dökmeden, dönüp yurdunuza gidin. Yok eğer, eümleniz de ölümü göze aldı i karşıma çıkacak bir pehlivan gönde - rin. Diye, o zamenın usulünce (er) dile di. Ömer bey, yanındaki pehlivanlardan birini meydana saldı, İki pehlivan kar- glaştı. Türk pehlivanı, kılıcını çekti. Kal - kanını ileri tutarak bacaklarını gerdi. — Dilediğin er, benim.. hamle, senin- &ir. Diye, seslendi. Düşman pehlivam, elindeki süngüyü havaya kaldırdı. Elinde, bir kaç defa tarttı. Türk pehlivanmın göğsünü ni- gan alarak, kolunun bütün hizi ile, fır- Jattı, Yıldırım gibi gelen süngü, az kal- nn pehlivanın göğsünü delecek, arka- sından çıkacaktı. Fakat Türk pehliva- nı, elindeki kalkanı o kadar maharetle idare etti ki, süngü kaydı, üç adım sa“ Ba fırladı. Türk pehlivanı, korkunç bir nâra at- La — Pek dur, pehlivan. şimdi de, hsmle benim. Son Posta'nın tefrikası: 57 Yazan; Yemek iki yuvarlak masa üzerinde ye- niyordu. Sofranın birini Kam'ın önüne kurarlardı. Bu yalnız haşmetpensh Ta- tara mahsustu. Yalnız başına yemek ye- İmek onun mutadı idi, Bu teşrifat kalde- İsinin ya yaşları itibarile temeyyüz et- İmiş ya hükümranlık hakkını haiz sul- tonlar hakkında bir istisnası olarak kabul olunmuştu. Ayni odada kurulmuş olan ikinci sof- ra Kam'ın yemeğe kabul ettiği zatlara mahsustu. Ben kazasker ve Kaya Mirza ile bu sofrada yemek yiyordum. Maksoud Guerray hergün kadı ile a- ramda çıkan ufaktefek mübahaseleri kı- zıştırmuktan pek höşlanırdı. Bu müba- başelerde kadı yürüttüğü muhakemele- rin isabetinden ziyade efendisini eğlen- manın göğrüne sapladı dirmeğe ehemmiyet verirdi. Vaziyetleri- Birbirinin arkasından çıkan pehli -|:miz o kadar farklı idi ki hükümdarın te. vanlar, meydanda böyleec mübareze e. | “€ccühünü celb için ayni vasıtaları isti- derlerken, Şemab ordusunun arkasın: | mal edemezdik. Fakat ben Kam'ın hoşu- daki tepede, hiç kimsenin farkında oj-|7 gitmeği temin edecek çareleri #hmal de Tott'un hâtırala kılı ee Diye, bağırdı. günlerce ıztırab çek. mekten kurtarır. madığı bir hal cereyan eyliyordu. Tepenin üstündeki kayaların arasına yedi kişi saklanmıştı. Bunlar, hem meydandaki kanlı döyüşmeleri seyre- diyorlar, hem de konuşuyorlardı, Bu yedi kişi, Battal, Tsvabil ve Cüfde Gazi ile dört oğlundan mürek- kebti, Tavabil ile arkadaşları, Battalı sra- mak için yola çıktıktan sonra, hakika- ten, Devzade Aşkara alışık olan Tava- bilin zeki atının sayesinde Battalın izi“ bulmuşlar, arkasından yetişmişler» r Battal, annesini yalnız bırakarak pe- şindeh geldiği için, Tavabile çok hid - detlenmiş ve onu tekdir etmek istemiş- ti. Fakat, Cüfde Gazi ile oğullarını göre İdüğü için de o kadar sevinmişti ki, bu İsevincinden dolayı, Tavabili tekdirden vazgeçmişti. Birbirlerile öpüştükten ve koklaş - trktan sonra oturmuşlar; yapacakları işi konuşmuşlardı. (Arkas; var) En şiddetli baş, diş adale ağrılarını, üşütmekten mütevellid bütün sancı ve sızıları derhal keser, Grip, nezle, soğuk algınlığı, kırıklık ve romalizmaya karşı çok müessircir. Mideyi bozmaz, kalbi ve böbrekleri Aldanmayınız. Rağbet benzeri vardır. G marka verirlerse şiddetle reddediniz. yormaz. ören her şeyin taklid yerine başka bir etmiyordum. Donanma fişeklerin! sevdi- Bine dikkat etmiştim. Fişekçilerinin ce- haleti onun bu arzusunu pek az tatmin edebiliyordu, (Aletler (o yaptınyordum. malzeme hazırlıyordum, adamlarıma işi öğretiyordum. Artık arzumu flile çıkara- bileceğimi gördüğüm zaman, Kam'dan doğduğu gün şenlik yapmak müsaade sini rica ettim. Onlar dumanlı fişekler, kötü kötü patlangıçlar ve kandilleri âdi havai fişekleri görmeğe alışkın oldukları için benim yaptıklarım büyük bir mu- vafiskiyet teşkil etti. Kam yaktığım küherçileden dolayı bana teşekkür ettikten sonra, şenliğin bek az devam etmiş olmasına nazikâne; esef edeceğini tahmin etmiştim. Buna cevab teşkil etmek üzere bazı elektrik tecrübeleri yapmağa hazırlanmış bulu- nuyordum. Bu oda içinde küçük bir ateş teşkil edecek ve o akşamın mütebaki sa- atlerinde bizi eğlendirecekti. Bu hâidisenin ilk neticeleri o kadar hayret tevlid etti ki zihinlerde doğmağa başlamış olan sihirbazlık zannın izale etmekte epeyce zorluk çektim. Her tec- rübe bu zannı derece derece artırıyordu. Maamafih Kam sözlerimi anlamış gibi göründü. Bizzat elektriklenmek (istedi. Ona mutedil bir surette elektrik tuttur- dum. Fakat mukarriblere hükümdarı memnun edecek ve eğlendirecek surette müamele ediyordum. Ertesi günü, bütün şehir yaptığım hari- kanın havadisile çalkandı. Ertesi gün- teri Kam'ın nezdindeki tecrübelerde ha- zır bulunamamış olanların meraklarım İteskine tahsis etmek Hzım geldi. Birçok bişi birbirini müteakib yanıma gelerek bu tecrübeleri kendileri ve dostları Üze- İrinde tekrar etmemi rica eyled'ler. Her- kes ayni surette hayretler içinde kalmış İbir halle yanımdan avdet ediyorlardı. Her biri elektriği methediyor ve merak. ların adedini gittikçe artırıyordu. Maamafih bu şöhretin mahzurlarından yarulmağa başladım. Bir akşam, bundan M. Rusin'e şikâyet ediyordum. O da be- nim kadar sıkıhyordu. Birdenbire arka arkaya yirmi fenerin bizim eve doğru geldiğimi, kapıda durduğunu gördük. Derhal M. Rusin'i göndererek maksadla- ri ne olduğunu sordurdum. İçlerinden biri şöyle söyledi — Biz Kam nezdinde rehine olarak bu- Yunan Çerkes mirzalarına, sizin beyini. in (1) canı İstediği zaman yaptığı hari- kaları işittik. Peygamberin vilâdetinden. beri böyle mucizeler görülmemiştir. O. Dun vefatından sonra dn insanlar bu mu- cizelere şahid olmamışlardır. Tarafımız. dan rica edimiz, o harikaları biz de göre. lim ki günün birinde vatanımıza gidersek onları hikâye edelim, Bu hâdiseyi seyret- mekten mahrum katmış olan Çerkesistan hiç olmazsa tarihlerinde yalnız bir hatı- rasını muhafaza çtsin. (1) Bey, mümtaz kimaelere verilen Ünva- mıdır. Selgneur kelimesine muadildir. Prens rı Tatarların hayreti Yaptığım elektrik tecrübeleri beni Tatarların nazarında bir sihirbaz haline sokuyordu. Bütün şehir yaplığım harikanın havadisi ile çalkanıyordu Terclima eden: Hüseyin Cahid Yalçın M, Rusin'in bu muhavereyi bana ans latırken Gösterdiği ciddiyet onun bütün tuhaflığını bütün bütün bariz bir hale sokuyordu. Yeni misafirleri salona “çu karttım. Orada, mistik bir ibadetin bü tün hürmet ve sükünile yarı şek? linde toplandıktan ronra, arkadaşlarının #kirlerine tercüman olan “arkes hatil tercümanıma yaptıtı kımutarları bas na da tekrer 6.1 Nutku 4av.1 ciddi biş surette dınledim. Ben de b'lmukabele bü; tün Çerkesistan hakkında gayet nazikâs ne şeyler söyledim. Sonra, onlarda elek iriğin hatırasını derin surette bırakmağa hazırlandım. M. Rusin de mutad nezakeş ti ibraz ederken kendilerini evime celbes den mucize fikrini takviye edecek sözler #öylyerek eğleniyordu. Bu şerait altında kurbanlarımı intihal etmek benim için pek kolay olacağı tahs min edilebilir. Seyircilerden ker biri sırâ ile bu kurbanların arasına katılmak istiş yordu. Zavallılara bazan acıyordum. Fas kat onlar cehennem azabı çekmekle bo« raber gülüyorlardı. Çerkesleri ancak gas yet şiddetli imtihanlara maruz bıraktık. tan sonradır ki memnun bir halde yer lerine gönderebildim, Fakat elektrikle. diğim son kimseler bunlar oldular, Ken« dime daha az parlak fakat önha faydalş bir vakit geçirme çaresi aramağa başla; dım. Hep arkamda taşıdığım üniformam €3 kimişti. Kendi kendimin terzisi olmağa çalışıyordum. Güzel bir Arab beygirin& Fransız usuli bir eğer takım yapmali hevesine de düştüm. Bu beygire Tatar eğeri vuramıyordum. Çünkü onun şekli süvariyi beygirden çok uzak tutar. Bu kolay bir iş değildi. İptida aletler yapı maktan işe başlamak lâzım geldi. İğnelet hazırladım. Bütün parçaları tanzim et tim. Nihayet kırmızı kadifeden bir eğeli yapmağa muvaffak oldum. Her şeyi bir; birine uygundu. Kam ile ilk tenezzübe Şıkışımda bu takımı kullandım. Bu prens bütün tenezzüh ve eğlence, Jerine beni kabul etmek tütfünde bulu nurdu, (Arkası var) e0n00 eva ser s0esessem Bir doktorun günlük notlarından. Cild temizliği | Meselesi Temizlik bir küldür. Temizlik işine cildimizin temizliği, eşyamızın, evimizin, çamaşırlarımızın temizliği ve nihayet yemeklerimizin temizliği hepsi dahildir. Fakat bunların çoğu umumi hıfzıasıhhas ya şumulü olan şeylerdir. Bizim burada bugün mevzuu bahsetmek istediğimiz te- mizlik daha ziyade şahsidir. Derimizin üzerinde namütenshi denecek kadar çok ve mesamat denilen delikler vardır. Bunlarla (teneftüsü cildi) denilen tanef- füsü temin ederiz. Yalnız akciğerlerin te neffüsü umumi fiziyolojik vazifeler do- layısile KAf! değildir. Bu mesamat sayes sinde de tıpkı skeiğerde olduğu gibi te « neffüs vukua gelir. Bu sebeble bu me » samatın dalma açık bulunması, kirlerie örtülü olmaması şarttır, Kir denilen dey de derimiz üzerinde beşereden dökülen den intikal odan tozlar ve topraklar dü dahil olunca vücudümüzde bulunan kir- lerin neden fbaret olduğunu ve nasil te- şekkül ettiğini derhal anlarız. İşte bu Kirlerledir ki mesamatı tıkar teneffüsü ellâiye mâni olur. Adeta vücudümüz in- ce bir tabaka yağ ile sıvanmış gibi bir hal alır. Böylece ter vasıtasile harise def ve tardetmek mecburiyetinde bülündü- Rumuz sehirler de vücudümüzde kahır ve böylece yavaş yavaş zehirleniri. Bu bahse devam edeceğiz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: