22 Mart 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

22 Mart 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yaman bir güreş Kayserili pehlivan, mübarek Yuhan- | nanın yanında sedire kurulmuş, oturu- yordu. Yumruklarını dizlerine dayıyarak azameti! bir tavırla: — Söyle bakalım, 'delikanlı.. o, Bat- tal denilen türedinin tılsımı ne imiş? Diye sordu. B 1, Kayserili tüccarlara uydurdu ğu yalanı, burada de tekrar etti. Fakat | bu sözleri söylerken, gülmemek için kendisini güç zaptedebildi. Ahmer pehlivan, bu sözleri büyük bir dikkatle dinledi. — Pekâlâ. Büyük bir mükâfatı ettin... Yalnız senden bir şey istiy ğim. Mademki, o tarafli imişsin. Kay“ seriyi tmekten vazgeç. Bizimle gel, Yol göster. Bunun Için de sanal istedi- Bin kadar para vereyim. Dedi. Battal Gazi: — Hele bu gece düşüneyim. Yarın cevab veririm. Demekle iktifa etti. * O gece, sükünetle geçti. Ertesi sabah, Ahmer pehlivan Bat- tal Gaziyi huzuruna çağırarak: — Eh.. ne karar verdin.. gidecek mi- * Dedi. Battal, büyük bir sükünetle şu cevabı verdi: — Evet. gideceğim. Fakat bir şart e... nasıl öldüreceğini bir sınayalım. Eğer onu öldürebilece; aklım keserse, se ninle beraber giderim, Yoo, aklım kes- mezse, gitmem, Çünkü, Battaldan kor” karım. Bu sözler, Ahmer pehlivahın garibi- , Sert bir tavırla söze girişli: — Beni, nasıl sınayacgksın?. — Güleş tutarız. — Vay, sen pehlivan mısın? — Eh. biraz oynaşabilirim, — ÂNA,. amma, güleşte canın yârar- sa, şikâyet etmiyeceksin. — Hayır. Şu müburek keşiş şahid ol- sun ki, şikâyet eimiyeceğim. Bu konuşma, orada bulunanlara hay- ret verdi, Çünkü, Ahmer pehlivanı gü” reşe davet etmek, hiç şüphesiz ki deli - Wkten başka bir şey değildi. Keşişler, bu meraklı güreşi görmek için manastırın avlusuna çıklılar. Bir &uvarm dibine sıralandılar. Azgın bir dev gibi ortada dolaşan Ahmer pehli- van ile, mütevazi bir tavır almış olan Battal Gaziye bakmıya başladılar. Ahmer pehlivan, birdenbire ortaya âlkild!. Bacaklarını gerdi. Mağrur bir eda ile : — Haydi bakalım, delikanlı! Hamle e Dedi. Battal, yerinden bir tavır aldı: — Hayır, pehlivan. hamleyi sen yapmalısın. Çünkü, ben seni sınamak hati; m... Mademki, Battalı yenmi * ye gidiyorsun, Farzet ki ben, Batta “ hm... Onun için, hamle senindir. Diye bağırdı. Keşişler ile Ahmerin uşakları, bu Gelice teklife büsbütün hayrette kal- dılar: İ — Bu adam, mutlaku delidir. Onun hamlesine nasıl dayanabilecek? Diye mırıldandılar, Ahmerin dudaklarında, daha mağrur bir tebessüm belirdi. Kollairmı gere ge- ye bir kaç kere daha ortada gezindi. Sonra birdenbire: — Geliyorum.. dayanl!... Diye bir nâra atarak; sıkı bir hamle! #e Battalın üzerine yüklendi... Eğer o Sn Battalın yerinde bir başkası ol , hiç şüphesiz ki bir anda yere se- lr Ahmerin ağır vücudü altında, derhal ezilip giderdi. İ Fakat Battal, yerli bir kaya gibi bu hamleye dayandı. Şiddetli bir göğüs çarpışı ile, Ahmeti üç adım geriye fırlattı. İ Bizansılarm bu meşhur pehlivanı, hin sema, hak kıpırdamadı. Saf vlan mv İareemda e Hele şu meydana çıkalım. Battal |... Birdenbire kollarını gevşetti, velâ şaşalı Olduğu yerde durarak Battala dik dik baktı: — Delikanlı! Seh, adeta zorlu bir peklivana benziyorsun. Gel, şakayı bı- rakalım da, seninle şurstia da hakika ten bir sınaşalım... Battalın üzerine öyle ki, o güne kadar hiç bir nda sarsılmımış olan mam, az kalsın, yere yu ket versin ki Battal, ni topladı. Çelik gibi kollarmı Ahmerin beline dola Şimdi meydanda, hakikaten görül - miye seyan bir mücüdele başlamıştı, Bu mücâdeleyi seyreden keşişlerle Ah- merin uşakları o kadar şaşırmışlar idi ki, birer taş heykele benziyorlardı. De- rin'bir hayret içinde kalarak, nefes 'bi* nadiyen korkunç lar atarak Baftalın kollarının arasın * dan kurtulmak istiyordu. Fakat, buna bir türlü muvaffak olamıyordu. Battal da az sıkıntı çekmiyordu. Pa- zalarını çatl dk derecede zorladığı halde, Ahmeri bir türlü yere devire - miyordu. Mücadelenin bu şekilde w: mesi, Battalın içine bir Üzü Hattâ bir aralık; — Acaba ben bu kâfiri tepeliyemiye* adı, Birdenbire kollarını gevşetti, Bir s1ç- iç adım göri (o çekildi. Fakat in kendisini toparlamasına vakiş bırakmadan: — Meded, yâ Şahı Merdân., meded!, : , Akmerin ba - caklarının avasma ki; yekpare kaya © koca vücud, sırtü yle bir giriş girdi çi a benzeyen yere devrildik - ten sonra, bir iki ade »a ileri sürüklen- di. Battal, Hemen Ahmerin artık işi uzatmak istemedi. Mikroblar üzer.ne öldürücü tesiri haiz 2-3 günde geçirecektir, bir defa tecrübe ediniz ve yüzünüzdeki sivilerlerden (o kurtulunuz. Pek dur, Geliyo - bir stçrayışta üç adım geri çekildi linden hançerini çekti. Dişlerini sika” rak, sert bir sesle: — Ey, Ahmer!, Ben, Battalım... İşte, sırtını yere getirdim. Şimdi de canını cehenneme göndereceğim. De (Arkan ver) Eir dallara günlük notların'an Yürümek... En iyi her yaşta, her bünyede insanla- ra gelen en muvafık spordur. Yürümekle vücudün adalâtı harekete geçer. Bühas- sa bu yürüyüş açık bayada ve temiz bir muhitte olursa sıhhat için çok elverişli- dir. Bir gök sporlar vardır ki bunlar için genç ve nihayet az çok orta Yi bulun- mak mecburiyeti vardır. İbtiyarlara gele- mez. Bütün şedid ve geri ve atlamayı, içramayı koşmayı ve nihayet mübarezo- am çden sporlar tabii Ihliyarlara çıkmamak şartile yürümek bütün ihti - yarların yapmasi lâzım gelen en güzel en sıhbi bir spor şeklidir. Bu böyle oldu- Bu halde maalesef bizde herkesin yarım e yol için bile iramva e veyahud vapurlara koştuğunu görüşorur. Bütün günü kapalı yerlerde çalışan memurlar, bankacılar, büro a - damları fabrikalarda kapanıp akşama kadar calışan ameleler sokağa çıkar çık- maz derhal vesalti nakliyelere hücum et- mektedirler. Bu doğru değildir. bunların hepsinin ve hiç olmazsa sabah ve akşam yarım spat açik havada yürümeleri sıh - hatleri için bir şartı esasidir. Yürümeği asla ihmal etmemelidir. Ceblermizdeki beş on kuruşu vesaiti nakliyeye vermekte asla bir fayda yoktur. İğisden çıkan bir kimsenin evine kadar olan mesafeyi fev- kalâde uzak olmamak şartile muhakkak yürüyerek katetmeleri lzımdır.. Açık havada yürüyüş vücudün bülün adelatını teti: bir faaliyete sevkederek vücuddnki zehirlerin def ve tardını teshil eden en ideal bir spordur. Cevab istiyen okuyucularımın o posta pulu yollamalarını riea ederim. Aksi tak- ne çökerek be - €, abi z / VİROZA, bir güzellik kremi değildir, mütehassıs kimyagerler tarafından fenni ve sıhhi bir surette imal edilen bir merhemdir. Her Eczanede bulunur. gon Posta'nın tefrikası: 64 Tatarlarda askerlik Timar ve zeamet sahibi Mirzalar askerlik hizmetini muhtelif sınıflar cemedildikleri zaman ifaya mecburdurlar Tercüme eden: Tatar hükümeti, hâşâ eski safveti içinde, harsı caha hiç yer bırakmaz. Fran- sada büyük vasal olarak dünyaya gelr- lerdi. Tataristanda ise büyük vasal ol - mağa hemen vakit bulunmaz gibidir. İhtimale göre, ayni düzen vaktile hü- kümdar aflesinde de mevcuddu ve Ta - tarlar Kamı daima bu ailenin en ihtiyar ferdi idi. Fakat Cenevizlerin Kırıma mu- vasalatlarmdan evvel çari olan tevarüs u- sulü ne olursa olsun, o devirde istibda- dın enirikayı himaye ettiği açıktan açığa ölan Mingli Guaray ise Mancoupta mah» pus bulunurdu. İkinci Mehmed İstanbulun fethini ye- mi temin etmişti; Cenevizleri oradan kov- muştu. Kırımdan da çıkarmağı koştu ve Mingii Guaray'yı ellerinden kurtardı. Fa- kat bu prensin ve haleflerinin tayinini Babığliye bırakan bir muahedename ak- detmeden onu tekrar tahta çıkarmadı. Rumelinin büyük bir kısmı tüccar Ve hâs olar4k Cengiz prensine verildi. Ta » tar sultanları kaybettikleri hürriyetin 8- cis'ul zengin majikânelerle telâfi ettiler, Bu mafkâneler onların itaatlerinin gâ- rantlsini vücude getiriler. Hükümet sü- ren aileye mensub prenslerin her biri İs- tanbuldaki entrikaları sayesinde tahta çikmak ümidini beslemeye başladı. Totaristandaki Cenevizlere galib ge - len ikinei Mehmedin Mingli Guaray ile İ akdettiği muahedenamenin icrasını te - min için aldığı ihtiyat tedbirlerine rağ - İşmen şurası muhakkaktır ki âkid taraflar ancak haiz oldukları hukuk dairesinde şartlar kabul edebilirlerdi. Bundan do - layı Tatarlar cümburiyetinin. hukuku ha ieldar olamazdı. Tatar hükümdarınm az- k halkımın padişsha verilmesi milletin istiklâlini meşru surette haleldar ede - İmezdi. Binaenaleyh bu milletin istiklâl Jp olunduğu vakit Tatarların âmme hu- | kuku ihmal edilmiş, yahud çiğnenmiş de- mektir, Hiç bir zaman hür olmaktan hali kalmamış bir milletin hürriyetini ilân et- mek, onun esarele girmes'nin ilk hare » keti demektir. Kırımda büyük vasallaria hükümdar â- İ rasında tam bir müvazene temin eden siyasi çareler arazinin tevzii sayesinde bu İmüvazenenin devamı temin edilmeğe | İ muhtaçtılar, Fakat bu tevzi işi de halkın İ hayat tarzlarında mevcud farklardan do- (ayı haleklar olmak zaruri idi. Kırım ve Besarabya araz:si asılzadeler, “üccar ve zesmetlerine, k'al malikânele- rine ve alelâde ha'x topraklarına inkisam etmiştir, Tamamen irsi olan birinci kısım İarazi wi'ktimdarın bile hüküm ve tesirin- den masun bulunurlar ve hiç bir vergi ve İ aidet tediye etmezler. mslikâneler kısmen bazi mükellefiyetlere merbutturlar; on - Jarın varidatını teşkil ederler. Fazlası hü- &fimdar tarafmdan arzu ettiği kimselere ihsan olunur. Kırımda, yedinci derecede bir varis bite olmazsa emlâkin hüküme- te intikal etmesine da'r tesis edilen kai- de Kam'a amlzade emlâkinden istifade imkânını verir. Her Mirzanın da kendi tüccar ve zesmeti dahiinde alelâde ferd- erin emlâki üzerinde ayni hakkı mev » cuddur. Bütün Hıtisfiyan ve Yahudi va- salların töbi bulundukları senevi şahsi vergi de ayni prensibe istinaden tahsil o- İunmaktadır. 'Tüccar ve zeamet sahibi Mirzalar &s - kerlik hizmetini muhtehi sınıflar ceme- dildikleri zaman ifaya mecburdurlar. Bundan feride, teşkilâın bütün tefer - rüwlile tatbik mevkiine nasil konduğunu anlattığım sırada bahsedeceğim, Bu temayükle araziyi oyekdiğerinden tefrik usullerine pek o kadar ehemmiyet İ verilmemiştir. Münhasıren O sörülerile İ meşgul olan bu çoban kavimler önlera Jsekin oldukları ovalardan serbes surette İlstifede imiânmı bırakırlar ve yalnız ci- var talfolerle aralarında mevcud hudud- Wra riayet ederler, Maamaf'h, Nogay Mirzaları araziyi sü da, hattâ ziraatten bir d Hüsayin Cahid Yalçın hicab duyarlarsa da bundan dolayı kud- ret ve şevketlerine halel gelmez. Kışın kendi taifelerinin işgal ettikleri vadilere gekilirler. Her biri kendi Soul (1) ünde hakları olan aidatı hayvan ve erzak şek- linde tahsil eder. Mevsim tohum se:p - meğe müsaade ettiği zaman, çiftçilerle beraber oraya giderler; ziraat edileçek mevki seçerler ve (burularını vasallari arasında taksim ederler. Nogaylar ziraatlerini böyle yer yer do- laştırmakla iyi mer'alari hiç bir zaman yormadıkları toprakların yetiştirdikleri mebzul mahsulât ile birleştirmek imkânı- nı bulurlar, Hiç şüphe yok ki feodal teşkilâttan zi- yade büyük vasalların ve tüccar ve #eamete sahib beylerin Jüksünden ileri gelen angarya hakkı Kırımda mevcud « dur, Nogaylar bunu bilmezler, Fakat vi « Miyet valisine öşür verirler, Bu vilâyetlerin sultanlara tevdi edil « mesi mutaddır. Önler serasker namı al « tında vilâyetlerde ikamet ederler ve bir Hidiv salâhiyeti ile âmir olurlar. Faka$ imparatorluğun en birinci mansabı Cal- galıktır. Bunu Kam daima kendi ailesin- den en itimad ettiği prense tevdi eder, Calga, Acmet - Chidde oturur, Bu Bah « çesaraydan dört fersah mesafede kâin bir gehirdir, Orada hükümdarlığın bütün ze- vahirinden müstefid olur. Nazırları e » #nirlerini tatbik ve icra ettirirler, Hükmü Cafaya kadar şâmil olur. Vaktile veliahdlara tevcih edilen Cab galık hâlâ bir Kamın vefatı takdirinde yerine geçecek zatın vüruduna kadar ve- kâlet etmek salâhiyetini muhafaza etmiş. tir. Kam bizzat harbe gitmiyecek olursa Tatarlar ordularına o kumanda eder, Kendi hâssı dahilinde yedinci derecede bir varis bile bırakmadan vefat eden bü- tün Mirzaların emlâkine varis olur, (Arkası var) (1) Soul bir talfenin Chorde) ayni asiza- deye tabi vasallarını ihtiva eden parçasıdır. Çektiği ıztırabların mes'ulü kendisidir. Kaşelerini tecrübe etmiş olsaydı ona cehennem hayatı yaşatan bu muannid baş ağrısından eser kalmıyacaktı, LİN Bütün ızlırabları dindirir, baş ve diş ağrısile Üşülmeklen mütevellid ağrı, sızı ve sencılara karşı bilhassa müessirdir. Mideyi bozmaz, Kalbi ve böbrekleri yormaz. Aldanmayımz. Rağbet gören her şeyin taklidi ve benzeri vardır. GRİPİN yerine başka bir marka verirlerse şiddetle reddediniz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: