22 Mart 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

22 Mart 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

22 Mart İngilterenin dünkü ve yarınki Hariciye Nazırı Hocası 40 yaşında nazır olacağını söylemişti. Eden onu yalancıçıkardı; nazır olduğu zaman 368 yaşında idi! - 1897 de doğduğuna göre - daha kırk iki yaşında olan Anihany Eden yalnız kendi memleketinde değil, bütün beynelmilel söhada en seçkin devlet adamlarından ol- mak sazdetine ermiştir. Ve bugün İngil -| terede olduğu gibi Avrupada da «kuvvete dayanan hak yerine hakka hizmet eğen küvvet ve bir milletler arası ahlâk ve kanun» ine şekil vermiye çalışmak- tadır, Vâkıâ iktidar mevkiinden uzaklaş- mış bulunuyar. Fakat gerek mevkiinden çekilmesini iceb ettiren acı hâdiseler, gö- rek o sıralarda bazı yabancı devlet şefleri tarafından şahsına karşi yapilan hücum-| lar onun şöhretini artırmaktan fzla bir gey yapamadı. * Anthony Eden, İngiliz milletinin bel - kemiğini teşkil eden ve nesiilerle müd - detlerini hep «devlet» hizmetine hasret-| miş olan eski ailelerden yetişmiş çocuk - ların - Greylerden, Churchinlerden, Gur- zorlardan sonra gelen - yeni bir örneği” dir. İngilterenin büyüklüğünü yapan, ona içtimai bünyesindeki o fevkalâde elâsti - kiyeti veren şey; sistematik fikirlerden | hoşlanmadığı için veraseti kat'i bir ka - nun saymamasıdır. Dük oğullarının ya -| nında bir esnaf çocuğu Baldwini, bir top- tancırın oğlu Chamberlaini görüyoruz. Anthony'ye gelince; O, dört yüz sene- den fazla bir zamandır Durkan kontlu - ğunda yerleşmiş eski ve kibar kir ailenin çocuğudur. Bu afleye baronluk ünvanı 1672 de Şarl TI tarafından bağışla tır. Anthony'nin babası «Sir William E- den» yüksek zevk sahibi, amatör bir res- samdı. Orijinatlerin eksik olmadığı bir| muhitte, orijinalliğile seçilmişti, Annesi Grey ailesindendir. Ve samanında, İngil terenin en güzel kadını diye tanınmıştı. Anthony kardeşlerinin en küçüğü ol - duğu için sadece «Mizter» sıfatın taşır. Auckland yakınlarında ailesinin mali 0- lan Windlestone Hall'de doğdu. San'at is- tidadını babesından aldı. Büyük Harb çıkmasaydı mükemmel bir ressam yeti »| gecekti. Şimdi yalnız yüksek san'at eser-| terini ince bir zevkle seçerek biriktirmek. tedir, EAhama modern Fransiz resim #an'âtını çok sever, İmpressionnist ressamların eserlerin - den hazırladığı koleksiyon, tarzının en Ayilerindendir. Annesi onun uslu, müşfik bir çocuk ol duğunu, kendisini hiç üzmediğini söylü - Yor. San'at zevki gibi siyasete de pek genç yaşta meyil gösterdi. Ne zâman trenle yoleuluk etseler, annesine babasi: na muhakkak geçtikleri şehirlerin nam- zedlerini ve o şehirlerin son mühim si - yasi hidiselerini anlatırdı. On dört yaşında Etona girer. Harikulâ- de bir talebe olmamakla beraber mükem.| mel çalışır, iyi de bir sporcudur, Futbol. de mektebini temeil eder. Evde ata bi- maş- | Eden 1922 de evlendiği Eden hariciye nazırı iken Cenevrede bir tenis partisinden dönüyor ner ve zamanının sayılı hışancılanın- dan olan babasından nişancılık öğrenir. Büyük Harb onu Elon kolejinde üni versiteye girmiye hazırlanırken bulur. Daha on sekiz yaşında yoktur amma or- duya girmekle tereddüd etmez. 1916 da Fransa cephesinde teğmendir. (1917 Ha - ziren 5) te yirmi yaşına gireceği sırada İngiliz salib nişanile taltif edilir. Ypres cephesinden (Somme) cephesine nakle - dir. Bu sırada Adolf Hitler onun tam karşısındaki Alman cephesindedir. Hâ - disat, böylece, bir gün milletler srası sa - hada birbirine meydan okuyacak bu #ki insanı İlk defa bir harb meydanında kar - şılaştırmış oluyordu. Yüzbaşılığa terfi elliği vakit daha yir- misini bitirmemiştir. General Flumer er- kânrharbiyesine nakil ve kumandanlığa geçirilir. İki kardeşinin hayatıma malolan bu meş'um boğuşmadan Yalnız 0 sağ kurtu” SON POSTA günlerde zevcerile beraber tur, memleketine döner, Yirmi bir yaşın- da büyük bir askeri tecrübeye sahibdir. Fakat sivil hayatta yetişmiye vakit bula- mamıştır. «Şimdi ne yapmalı?» annesi: «Mektebe dön» diye ısrar etmektedir. Anthony Eden onun sözünü dinler. 1919 bulunduğu devre aid bir Türk ordu beş yıl yaşayan Rigaut adında bir İngiliz memleketimize dair *ki kıymetli eser bi rakmıştır, Rigaut, İngiitere Kralı ikinci Şarfın dördüncü Mehmed nezdindeki elçisi kont Winchelsey'in kâtibi idi, Sefaret kâtibi gıfatile memleketimizi dâha yakından tetkik elmek fırsatını bulduğu, kendi çök kıymetli İnotlar topladı, Evvelâ «Son üç Osmanlı imparatorunun tarihi> diye bir eser ka »- eme aldı. Bu eserde dördüncü Murad, İbrahim ve dördüncü Mehmed zamanını yazdı. Sonra «Osmanlı imparatorluğu - Dun heli hazır» diye devletin teşkilâtına ve Türk heyeti içtimaiyesine dair malü - mat ve müşahedelerini tesbit etti, Bugün Son Posta'ya bu ikinci eserden Rigsutnun Türk ordusuna dair müşahedelerini nak- lediyorum: 1665 senesinde elçimiz kont Winchel - sey Büyük Britanya Kralının ve İngiliz t#lccarlarının bazı işleri hakkında görüş- mek üzere beni Macaristan (seferinden dönmekte olan sadrazama gönderdi. Pek o kadar yolculuktan bazzetmemek- le berâber Belgrada kadar gittim. Bel - grad İstanbuldan yirmi üç günlük yoldu. Türk ordusunun büyük bir kısmmın bu şehir civarında ordugâh kurduğunu gör- düm. İşlerimi daha kolay görebilmek i - çin ben de çadırımı sadrazamın ve baş - hea kumandan çadırlarının bulunduğu Sipahiler tarafına kurdurttum, Orada ye di gün oturdum, Yedinci gün ordu Belgrad kenarından da Oxford üniversitesine girer, Şark dil - lerini ihtisas olarak seçer, Farsça ve La Rocell adında bir papazın yanını çirir, İransızcasını ferletir, Artık ka nı vermiştir, diplomat olacaktır . Faka bu mesleğe yeni girenler için bir nevi ha tibler klübü olan Union Debating Sn- dety'ye girmez. Arkadaşlarile sık sık te- masta değildir. Yaş farkı ve askerliğin ver | diği vakitsiz bir olgunluk onu öteki üni versitelilerden uzak tutuyordu, Bununla beraber yüksek * kabiliyetleri profesörlerinin gözünden kaçmadı. Ve onlardân bir; Edenin kırk yaşında hari -| ciye vekili olacağı kehanetinde bulundu. Nihayet Anthony Eden; Oxfordu yük- sek bir derece ile bitirdi. x 1922. Eden şimdi yirmi heş yaşındadır. İlk defa bir seçime namzedliğini koyar. Fakat işçi partisi namzedleri kazanır, o! kaybeder. Bu defa ekseriyet onlardadır, ertesi sene Leamington intihab dairesin- de bir muhafazakâr meb'ustan boş kalan yere namzedliğini koyar ve seçilir. Bu se- çim mücadelesi sırasında evlenmiye de fırsat bulur. Hâlâ kendi orgam olan Yorkshire Post gazetesi sahiblerinden Sir Gervase'in kızı Mis Beatrice ile evlenir, | İki gümlük bir balayı. İntihab müca - İdeleleri genç evlilere bundan fazlasım bi- İrakmaz, Zarar yok. Acısını sonra'da çı » İkarabilirler. * Eden Avam kamarasında ilk defa bir hava müdafaası müzakeresinde göze çar- par, Şimdi 1924 deyiz. Seçim İngilterede bir işçi kabinesini başa geçirmiştir. Mü. zakere sırasında hâva nezareti ikinel sek- reteri İngilterenin yeni tayyare yapması. na Mizum olmadığını ileri sürmekte (1) ve: — Sulh istiyorsak sulha hazırlanmalı. yız, silâhlanmaktan vazgeçelim, demek- tedir. İşte tam bu dakikada muhalifler sıra - sından genç bir meb'us ayağa kalkar, ilk defa hitabede bulunacak her meb'us gibi meclisten müsaade ister ve arkadaşlarına ber türlü ifratten sakinmalarını tavsiye eder: — Müdafaa yollarının en iyisi, hücum- dur, der, Gidip başka memleketleri bom- balıyalım demek istemiyorum. Fakat bize her saldıranı hücumla karşılıyabilelim. (Devamı 10 uncu sayfada) kalkarak Edirneye doğru yürümeğe baş- Jadı. | İşlerimi bitiremediğimden ben de or -| duyu on üç gün takib ettim. Bu yolcu » luk, Türk ordusunu yakından tetkik et - mekliğim fırsatını verdi. Ordunun başında Yeniçeriler ve diğer yaya kıt'atar bulunuyor. Çadırlarının a - alarının çadırını çepçevre kuşattnâk su-| retile kuruyorlar. Ordugâh kurulacak yere vezirin, vezir kethüdasının, reis efendinin, (defterdar| paşanın ve kapıcılar Ketyüdasının muh - teşem bayrakları dikiliyor, Bu bayrak - lar geniş bir sahayı kaplıyor. Ortada büyük bir meydan bırakılıyor, elikli büyük bir çardak ku - Tuluyor. Müerimler burada muhakeme edilip cezaya çarptırılıyorlar. Çok sıcak veyahud yağmurlu günlerde divana ge - len devlet ficalinm maiyetleri burada barınıyorlar. «Hazine» denilen ordunun parası da burada duruyor, Hazine küçük sandıklar içindedir. Üstüste konarak yı - ğılır. Gece gündüz başında on beş sipahi nöbet bekler. Paşaların, beylerin, (ağaların ve ileri gelen zevatın çadırları da bu sıradadır, ki sadece bu kumandanların kapısı kul - ları ordunun büyük bir (kısmını teşkili eder. Onların gerisinde sipahilerin U çadırla- rı buluhur. Sarıcalar ve sekbanlar gibi atlı askerlerdir. İ Vezirin çadırının sağ yanında cepha -| ne ve topçu kıt'aları durur. Fakat topçu! o kadar ehemmiyetli bir görünüşte de - Bildi. Zira en ağır toplar (OBudinde ve Belgradda bırakılmıştı, Gırk kırk beş ka- dar küçük top vardı. Bu topları dörder beygir çekiyordu. Sadrazamın ve diğer kumandarların çadırlarına saray demek daha doğrudur. Evvelâ gayet geniştirler. İçleri haltlar| ve sırma işlemeli takımlaria döşenmiş - tir, Muhteşem tanzim edilmiş olan bir ev- de bulunabilen bütün eşya vardır. Birer muvakkat ikametgâh olan bu çadırlara, asırlarca yaşayacak (o mermerden yahud profirden saraylara giden masraflardan daha ziyade harcanmıştır. Bu portatif saraylar gayet ağırdır. Sırf bu çadırların makliyatındaki güçlük yü - ründen 'Türk ordusu günde beş altı saat- Bk yoldan fazla alamaz. Bu ağırlıklar, atların, merkeblerin yahud develerin sr. (0 Böyük Brltanyanın o sırada topu 100 bayyarcsi vardı, Di tında götürülüyor. Her kumandanın İki çadırı ve iki takım çadırcı efradı vardır. Sayfa 9 On yedinci asırda 13 gün su içinde bulunan ingiliz diplomatı i Rigaut: “Türklerin muazzam orduları sayesinde zaferler kazandıklarını, askerlik san'atında ileri olmadıklarını söylerler. Bu büyük bir hatadır ,, diyor (“Son Posta ,, nın tarihi bahisler muharriri yazıyor ) On yedinci asır ortasında İstanbulda | Bir takım daima bir günlük ikri gider, Meselâ Veziriâzam sabahleyin çadırın « dan çıktı mı, akşamleyin ikinci çadırmı hazır, kurulmuş buhur. Geceyi bu çâdı « rında geçirirken, sabahki çadır dozulurş mütemadiyen yol atarak akşam için biz konuk ileride hazırlanır. : Bu çadırlar, ağır yükler yüzünden orduda bir çok yük beygiri, katır ve de ve, ve bir alay da sürücü, katırcı, devedi bulunuyor. Türklerle harbetmiş bir çok askerler « den Türklerin muazzam orduları saye < sinde zaferler kazandığını, yoksa asker « Vk san'atında Meri olmadıklarını işittirm ben bu yanlış düşünceyi düzeltmek iste- rim: Evvelâ Türk ordusunun ilk zafer sirri ordudaki inzibatlır. Türk askeri harbe giderken inzibatsızlığın bağlıca â- W olan şarab içmekten ölüm cezasile , Türk ordusile beraber de, yanlarında azıcık h i neferin hemen idam olunduğunu gözlerimle gördüm. a Türk askeri gayet, dikkatli, itaatlidir; ordugâhta ufacık bir gürültü, ufacık bir kavga işitilmez, görülme Bu*büyük ordunun geçtiği yolların boyunca en ufak bir şikâyet olmaz. Türk askeri yağmacılık etmez ve köylünün karısına, kızına aşla tecavüz etmez, Bir şey alacak olan as « kerler, tıpkı bir seyyah gibi, parasını der. hal verirler, Bence Türk zaferlerinin ve 'Türk imparatorluğunun azametinin sırrı buradadır. Türk ordusu yürürken, ordunun uğ « rıyacağı kasaba ve şehirlerde önden gin | den zabitler ne kadar içkili yer ve meyw hane var ise kapatırlar, Ordu efradından birine şarab satmak ta cezası ölüm olan bir suçtur. Türk ordugâhı, yer yüzündeen medeni bir şehrin ulaşamıyacağı derece de temizdir. Her çadırın yanına, tabii ihtiyaçları gis dermek için Miver çukur kazılır, etrafına gitten bir siper çekilir. Çukurlar dolunca ve pis kokular duyulmağa başlayınca 6. çukur hemen kapatılır, bir yenisi kazılır. Bu suretle ordugâhta en ufak bir pis ko ku duyulmaz. Eğer yaz ise ve çok sıcaksa, ağırlıklar akşam yedide yola çıkarılır. Pas şalar ve sadrazam da gece yarısı yola çis, | karlar. Ordunun başında ve etrafın meşaleciler yürür, meşaleler © kadar çoktur ki, etrafı gündüz gibi aydınlık 0. Jur, Meşaleciler, tabanları kuvvetli olan Haleb ve Şam elvarı halkındandır. Za « bitlerine meşalecibaşı denilir. Meşaleci « lerin vazifelerini ikmali yözünden çıka « çak her karışıklıktan mes'ul tutulurlan Meşaleler, demirden yapılmış bir sepet « tir, uzun bir sırığın ucuna geçirilir. içinde çıra kütükleri yakılır. 4 Türk ordusile beraber Yenişehre kadar geldim. Bu zaman içinde de işlerimi bi « tirmiş oldum. Veziriâzamdan müsaada alarsk ayrıldım. Reşad Ekrem Bir fırının bacası tutuştu Samatyada Yolcu sokağında bulunan “ Ramazanın işletti çıkmıştır. Ateş, büyümeden itfaiye tarafından söndürülmüş ve yapılan taikikatta fre rınm bacasındaki kurumların tutuştus ğu anlaşılmıştır. a

Bu sayıdan diğer sayfalar: