17 Nisan 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

17 Nisan 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

17 Nisan SON POSTA Sayfa 9 Bursada çok güzel bir kadının ölümile neticelenen facia Fatma cançekişirken kolu kendisini öldüren sevgili- sinin boynunda bulunuyordu. Bursa, (Hususi) — Bundan üç ay ev- vel, Antalyah Naciyenin idare ettiği u- mumi evlerden birinde Karacabeyli Fat- ma isimli çok güzel bir kadın öldürülmüş- tü. Bu cinayetin muhakemesine dün A- Hırceza mahkemesinde başlanmıştır. Mu hakeme safahatına nazarsn Hidise çok feci ve şayanı dikkattir. Anlatalım: Artvin makinist mektebinden o mezun Mevlüd oğlu Dursun Tekin şehrimizde bir şirkette 150 lira maaşla çalışmaktadır. Bu genç çok halük ve terbiyelidir. İçki bile kullanmaz, çapkınlık yapmaz. Evli. dir, karısı Zehrayı çok sever. Hal böyle iken, hâdiseden üç dört ay evvel iş arka daşlarının ısrarile bir gün umumi bir eve Bitmiştir. Orada bir arkadaşı tarafından kendisine facin kurbanı Fatmayı nasıl bulduğu sorulmuş, beğenmediğini ima eder bir vaziyet alarak: (Boyu kısa!) de- miştir. Fatma bu sözü İşitmiş, alıngan bir hal ile: 7 Ya Öyle mit Gel odama gidelim, Demesi üzerine iki kskarpinlerimi giyeyim, beni ö vakit gör! Diyerek koluna girmiş, Dursunu oda- sına götürmüştür. O günden itibaren de delkanlı bu umumi evin sayılı vimleri arasına girmş, Fatmanın çılgın bir âşıkı olmuştur. Bu vaziyet devam et mekte iken aile efradı. bilhassa karısı tarafından, Dursunum aşk ve alâkası ha-| ber alınmıştır. Haber Dursunu genç ku» Tısı üzerinde fena tesirler YEPMİŞ, tta kadın asabi hastalıklara tutul ur, Dursun hemen karısının sıhhatile alâka. der olarak kendisini doktorlara muayene et'zmiş, ilâçlar almış, doktorun tavsiye. e yerine getirmek için Zehreyı İstan: aa esme götürmüştür. Ayni zaman- Hükleri anmesnin ve karısının dök.! m * Yaşlarına iştirak erlerek, Fat- A ile kat'iyen alâkasını keseceğ söz, ön) vermiş, - yeminler etmiştir. Bursaya &vdetinden sonra bir ay kadar Fatmayı aramamış, yanina gitmemiş, bu suretle verdiği sözü tutmustur. Fakat çilem Aş- Bin sabrı nihayet tükenmiş, bir gün Fat maya telefon etmis, bu muhaverede Çe- krgede bir banyolu otelde birleşmelerine sebeb olmustur, Fatma bu randevuya ya- EE bir kız arkadaşile gelmiş, Kep be- en girmişler, icip eğlenmiş. Bu konuşma ve birleşme Dursunun ask ateşini tekrar alevlendirmis. eskisi Ribi gene Fatmanın evtne devama basla. mıstır. Son vaziyetten haberdar olan Dursunun karısında tekrar asabi ve di. magi hastalıklar bassöstermiştir. * İşte facianın son perdesi bu seratt de açılıyor. Huzuru hâkimde, bu vaziyette dolayı Şuurunu kaybettiğini söyliven, katil Dur. sün seyahate karar verdiğini iddia edi. Yor ve bu maksadla da bir tabanca teda- rikine tevessül ediyor. 17-1-930 günü bir &rkadaşından emanet bir Brovnik taban. câsı alıyor. Sedbaşında bir kahvede, di. Ber bir arkadaşına ailevi vaziyetini an- İstarak üç mektub tevdi ediyor. Bunlar. dan birisinin müddeinmumiliğe, birisinin ailesine, üçüncüsünün de gazetecilere ve- Tilmesini tembih ediyor. Mektublar he- mer hemen şu mealdedir: (Yapılan bu iş bir cinnet mahsuli değildir. Mahiyeti meçhul ruhf bir hâdisedir, beni avıbla. mavıniz...Y i Ailesine yazdığı mektuba da şunlar Yardır; (Zehranın da bunda bir hissesi var,..) Katil mektubları verdikten sonra saat 18 de umum eve giriyor. Fatmanın muş- Bul olduğunu duyunca salonda oturuyor. Fatma misafirini savdıktan sonra Dursu- Mu odasına alıyor. Dursun da şen, Fatma da şendir. Hattâ Fatmanın arkadaşların. dan Süreyyaya iHifat ederek ha: ve ha- tir soruyor ve odaya girdikten 10-15 da- a sonra, odaları Fatma İle karsı kar$i- Ya-bulunan Süreyya silâh sesine benziyen ii BÜrültü duyuyor, Koşuyor, fakat Fat mn oda kapısını arkadan sürülmüş, Oeilitli) buluyor. Sesleniyor, Yatmadan Sevab alamıyor ise de Dursunun: “İyukarı koşuyorlar, kapıyı kırıp için- | — Defol, seni de yakarım... ilâh sesi daha du- yarak merdiven başına koşuyor, vaziyeti ev sahibine anlatıyor. Ev sahibi Naciye- nin kocası Nuri ve diğer hizmetçilerle arkaya deviriyorlar, İşte bu anda gördükleri manzara çok fecldir: Fatma yüzüstüne içerisi ateş doi mangala düşmüştür, bu sukuttan dolayı yerlere fırlıyan ateş parçaları halıları yakmaktadır. Fatma- rın başından aldığı yaradan kanlar ak - makta, yüzü de yarığı için dumanlar çıkmaktadır. Beyılmış olan Dursunun ba-| şı mangalın mukabil tara düşmüş, | sağ eli Fatmanın omuzunda, Fatmanın da sağ kolu âşıkının boynuna dolanmıştır, İçeri girenler derhal her ikisini steş-| ten kurtarıyorlar, Fatmanın yüzüne ya-| rçalarını alıyorlar, | pışmış ol berdar edilen zabıta memurları, biraz sonra da diğer alâkalı memurlar hâdise yerine yetişiyorlar. Fatma bir iki nefes| alabildikten sonra burnundan kan boşa-| narak hayata gözlerini yumuyor. Buna Kaçakçılık yapan bir hâkim karısı Alman hizmetcisini kov- duğu için bütün foyaları meydana çıktı Adeta delilik derecesine varan kap- risleri ve şık giyinmek iptilâsı yüzün- den Nevyork yüksek şürası hâkimle - rinden birinin karısı, gümrükten ka - çak eşya kaçırmak suçundan 3 ay hap- se ve 4 bin lira para sezasına mahküm edilmiştir. K4dm, kararı dinledikten sonra, kocasına gözlerini dikmiş, arka- sından da bayılmıştır, Madâmi Lawer isminde olan bu kadı- na kaçak elbiseleri kaçırmak hususun- da yardımdan suçlu Nikaragua ticaret ataşesi de 5 sene hapis ve 8 bin lira pa- ra cezası yemiştir, Bu işten kârlı çıkan kaçakçı hâkim karısmın Rosa adlı Alman sofra hiz - metçisidir. Rosa, bir gece hanımile mi- safirlerine hizmet ederken Avrupw me selelerine dair konüşan misafirlerin dolayısile, Hitlerin de aleyhinde bu - Yunduklarım duyunca dayhnamamış: — Bu şekilde konuşmaya devam e - derseniz, hizmet edemem demiştir. Bu- | Naşid, piyango bayii! Maruf san'atkâr “Kayserili Ligorla, Arnavud Sadıkla, kuyumcu Onnik ile onların anlıyacakları gibi konuşa» bilirim. Bu itibarla müşterim çok olacak! ,, diyor Naşid, açtığı San'at san'atkârın ruhunu, halkın da gözünü doyurur amma, Obu doyuruşa mukabil halkın kesesinden çıkan san - atkârın cebine girmez. Bunun böyle ol- madığının pek çok misalleri (o vardır. Ben bizden sadece Hazimle Naşidi mi- sal göstereceğim, Dostum bana, hastalığı ( sıralarında bir piyango gişesi açmaktan bahsettiği zaman hiç de şaşmadım. Çünkü üç bu- çuk yılık mesailerin apartıman şeklin- de tecelli ettiğini gördüğüm halde, Na- şidin 35 yıllık fasılasız emeğinin kulü- beleşmiş hir sembolüne tesadüf edeme- miştim. Nihayet Türkiyenin maruf san'atkârı belki bu zaruretle de değil de muhtelif sebeblerle, halka (yalnız İneş'e değil, biraz da talih dağıtmağa karar vermiş bulünuyor. Bundan birkaç gün evvel meydanındaki küçük fakat kendi ka dar sevimli kişesinin mütevazi bir tö- renle resmi küşadını yapan san'atkâr Naşid etrafını saran gazetecilere de kü Beyazıd nun üzerine hanımı, kendisini kovmuş tur. Rosa yememiş içmemiş, doğru güm - rük idaresine giderek o gece işittikleri- çük bir beyanat vermekten kendini & -| lamadı: «— kadar güldürdüğüm se- irciler, biraz da talihlerinden güldür- mukabil Dursunda hayat eserleri görün- | ni anlatmış, gümrük müfettişleri de €-| mek istiyorum. Elimin uğuru denen - meye başlıyor ve başı altma bir yastık vi basarak 16 sandık kaçak tuvalet eş- miştir. Asıl marifet böyle güldürmek- istiyor, (Zehra... Zehra...) diye inleme- ye başlıyor. Memurların sorgularına: — Ben bunu çıldırasıya severim... E-| den dolayı epeyce bir para alacaktır. | yim/> Şen Yİ e elleksmserssssomannmmnasmmnnş vimde karım bu yüzden deli oldu. Yap- tığım hareket çok çirkindir. Bundan do- layı hem onun - Fatmanın - hem de be. nim ölmemiz lizımdı. Bunun için başka hiçbir maksad ve teşvik olmaksızın onu vurdum. Ben de yaşıyamiyacaktım. Baş-| ka cevab veremiyeceğim, beni sıkmayı-| nız. Sedbaşında kahvedo Mehmedde!| mektublar vardır, onü okuyunuz... Dursun hastaneye kaldırılıyor. Hasta- nede hayatından ümid kesiliyor. Zabıta memurlarının ve müddetumuminin müş- külâtla alabildikleri ifadeye göre, Dur- sunun bu hâdisey! tesmim ve tasavvurla işlediği kanaatine varılıyor. * Nihayet Dursun iyileşmiştir. Yüzünde yanık yerleri, sol gözü sargı bezi ile 8a- rlı mahkeme ohuzurundadır. Hâkimin suallerine karşı şu cevabları veriyor: — Benim hiçbir şeyden haberim yok. Hastanede vak'adan üç dört gün sonra haberdar oldum. - — Amma verilen raporlara göre ve vak'ayı müteakib verdiğiniz ifadelerde akıl ve şuurunuzda hiçbir eksiklik olma- dığı anlaşılıyor — Sevdim, çok sevdim, kendimi Bur- sadan harice atmak için karar verip € vimden ağlıyarak ayrıldıktan sonra ne olduğunu bilmiyorum. Verdiğim ifadele- ri de hiç hatırlamıyorum, — Raporlar, sizin tam akıllı ve olduğunuzu gösteriyor. Şahidler dinlendi Dursun hepsine (bilmiyorum, bir diyece yok) ceva- bını verdi. Müddelümümiliğin talebine uygun olarak gelmiyen iki şahidin celbi. ne ve maznunun İstanbulda Tıbbı adli müessesesine gönderilmesine, vak'a eg. masında haleti ruhiyesinin ne halde oldu- Zunun tetkiki ile verilecek rapora hareket edilmesine karar verilerek mah- keme başka bir güne talik edildi şaurlu| yası bulmuşlardır. Şimdi Rosa, kaçak eşya ihbar ettiğin- Napolyon ve Jozefin Adında iki maymun “Amerikada Floridada «Napolyon» «Jozofin» isimlerini taşıyan bu iki şem- panze maymunu halkın adetâ göz bebe- ğidir. Tuhaflıkları herkesin hoşuna gider, Muzib bir Amerikan tayyarecisinin, yat- tıkları kulübenin üzerinde gazı açması üzerine vaki olan gürültü. iki maymunu fena halde ürkütmüştür. Resimde gördü- Bünüz gibi birbirlerinin kucağına atıl. mışlardır. İzmirde bir yaralama vak'ası Bayındır (Hususi) — Ortamahalle - de İsmail oğlu Hüseyin, kardeşi Musta- fayı uykuda bulunduğu sırada muh - telif yerlerinden tahra ile yaralamış - tır. Ağır yaralı olan Mustafa hastane - ye kaldırılmış ve suçlu tevkif edilmiş- tir, te.. bakalım sahnedeki muvaffakiyeti- mi bu sahada da elde edebilecek mi - Gişenin dört bir tarafına san'atkârın muhtelif rollerdeki resimleri asılmış - ti. Onun on sekiz kadem (boyundaki hususi kâtibi de gişede (yanıbaşında. 'Tezgâha ancak ayak parmaklarının & - zerinde yükselebilen küçük kâtibin da- ha ilk dakikalarda müşteri bolluğun « dan terlediğini görünce: — Maşallah işler yolunda! dedim. Naşid güldü: — E olması lâzım! İstanbullu olsun olmasın bilâtefrik cins ve mezhep ber- kesle hemşeriyim, Meselâ dükkâna bir İranlı mı geldi, SE .|sen de bağa öyle Aâşinalık ideci piyango gişesinde hemen onunla Acemce görüşmeğe baş» larım, Kapıdan bir Arnavud mu geçi « yor, hemen Armwvudca seslenirim: — Geçmiş olsun be more, fakat elen dim sen sağ ol! Cenabıhak büyüktür. Sana bir bilet vereyim, hem talihini de ner ve hem de efendim havadan geles cek tehlikeleri önlemiş olursun!, Bir dg baktım, Çarşıdan kuyumcu Onnik & * fendi çıkmış geliyor. Derhal sesleni 4 rim: — Acep ne kusur etmişizdir ki, se « Yâmsız sabahsız geçeorsun, komşu gele dikise, uğrayıp bir hatır atmak yok « tur. Kayserili Ligor muhakkak başım ws zatıp içeri bakacaktır. Hemen yakala rım; — Bağa bah.. ben senin dukgana na“ sıl bastırna, sucuh (o için uğrayorsam, Lâz, Kürd herkesle kendi şivesile konuştuğum için daha çok alâka gös « terecekler. — Peki akşama kadar böyle yorül « miyacak mısın?, — Sahnede yorulmuyor muyum? Bu dah kârlı.. hem de memlekete yardım sayılır. — Sahne ne olacak? — Yakında temsillerime de başlıyas cağım. Bu işlerin biri diğerine mâni des ğil ki.. Gündüz talih, gece neş'e dağı « tacağım. Şimdi farzet ki ben tekaüd ole dum da bir tütüncü dükkânı açtım. Kapının önünde bir hayli kalabalık toplanmıştı. San'atkârı yakından gör « mek isteyenler, bilet almak bahanesilâ içeri giriyorlardı. — Bu işde dedim, belediye talimat « namesinin dışına çıkıyorsun gibi geli « yor, — Neden? — E baksana, tiyatroda en pahalı yer 35 kuruş. Halbuki burada seni görmeli için Hraya kıymak lâzır»' Nu - Sa - Co. Edirne (Hususi) — Edirne Tarımhaşı talebeleri bu sabah müâllimlerild birlikte Uzunköprü üzerinden Keşana hareket etmişlerdir. Kurs talebesi Uzunköprü ve Keşanda on gün kadar kalarak ahlat aşısı yapacak ve bun « dan sonra yaban zeytin aşısı için Geliboluya ineceklerdir, Zeytin aşısı mu * allimi kendi iş grupile Geliboluya gelmiştir. Resim kurs talebesini hareket “ij ten beş dakika evvel gösteriyor.

Bu sayıdan diğer sayfalar: