22 Nisan 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

22 Nisan 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“Sen Posta, rın Hikâyesi KK İYAFETE GİDER SANATKARLAR UNUNU sag, Çeviren: Nimet Mustafa Genç komedi artisti Sezar Şarlemon; sek, Orada oynamak için değil ha. Prova — bol konuşmak ta ihtiyarların mami E traş olmuş, yüzüne pudra sürüyordu. Ka- rısı (o da kocası gibi genç bir komedi ar- tisti) Liz Bizle seslendi: Liz hazırlanıyor musun? — Görmüyor musun, hazırlanıyorum İşte. Görmez olur muyum, bir saattenbe - ri hep kombinezonlasın. Bir ziyafete gi - derken sahneye çıkacakmış gibi hazırla. milmaz. — Lâfi uzatma, hazırlaniyorum dedim, hazırlanıyorum. Hem bizi bu akşam ne diye ziyafete çağırdılar. — Omu ben de merak ediyorum. Amma pek merak etm'ye de değmez. Ziyafette, karnımızı doyurduktan sonra, yediğimiz! yemeklerin ücretini birer monoloğla, ya-| hud da bir pivesten bir sahne oynamakla ödemiye mecbur kalacağız. — Bu benim de aklıma geliyor, davet edilmemizin sebebi ne senin yüksek san'at kab'liyetinin, ne de benim emsal. © siz güzelliğim. © — Evet numara yapacağız. Fakat bu © İlç hoş bir şey değil, benden paso.- — Benden de, hem ben monoloğ hazır-| lamış ta değilim. — Ben deybir şiiri baştan sona kadar © #zbere söyliyemem, Sezar kravatını bağlarken karsı Liz de jartiyelerini takıyordu. — Ya fazla ısrar ederlerse, Liz aynaya baktı: — «Sevilen dünyas komedisin»,, «tnci perdesindeki sahnemizi nasıl bulursun? — Çok güzel, hele orada benim rolüm gok canlıdır. — Benimki de çok cazib. — Piyesi kaldırdıktan sonra bir kere| © bile prova etmedik. Sözleri unutmuş ola- biliriz. Unuttuksa ne çıkar, oynıyacak değiliz yat 3 — Evet, yemekleri güzelce yer, ve ses- sizce hazmederiz. — Böylesi daha iyi, biz boğaz tokluğu. © ma evlerde rol yapmak için artist olmadık “yar © Artisteek, hiç bir zaman hususl top - © Jantılarda şunun bunun gönlünü hoş et - © mek için rol yapmak mecburiyetinde de- © ğilir e y İki artist gitmelerine devam ediyorlar. itmiş oluruz da, — Peki. ben soldan giriyorum. ie) dasın değil mi Jan?» — Ben de sağdan girdim «Oh Vano, seni burada bulacağımı bilmiş olsaydım.» — «Bilmiş olsaydın.» — Biraz daha yumuşak söyliyeceksin. — «Bilmiş olsaydın...» — Mükemmel! — Mükemmel ya, bu pembe tuvalet te bana ne kadar yakışır... — Bu cümle piyeste yok, — Sen de hep piyesi düşünürsün. Ar - kamdak! tuvaleti söylüyorum. — Evet, çok güzel, hele piyese devam edelim... Devam ederler, Giyinmelerile sahnenin provası birlikte biter. — Bak söylüyorum, ne derlerse desin - ler, numara yapmıyacağız. — Hayır, hayır yapmıyacağız * Güzel bir masa etrafındadırlar. Ye - mek yenilir, salona geçerler. Ev sahibi piyanoya oturur: — Hangi parçayı istersiniz? Sezarla Liz bakışırlar, Liz kaşlarını kaldırır, Sezar da öm cak- — Piyano çalıyor. amma, kimse alâka- dar değil! Sezar düşünür: — Şimdi bize teklif edecekler. Biz «Se- .vilen dünyadan» evde prova ettiğimiz sahneyi oynasak herkes memnun olacak amma,. nafile, Ev sahibi çaldığı parçayı bitirmiş, pi - yanoyu kapamıştır, Lizle Sezar bir kere daha bakışırlar, Bu bakışın manası da şudur: — Sıra beize geldi. Fakat henüz sira onlara gelmemiştir. Küçük bir kız manzums . okuyacaktır. Küçük kızın manzumesi bitince de gene sıra artistlere gelmez, bir kolej talebesi vini okur. Bir yaşlı kız piyanoda, Vahşi süvariyi çalar. Ve yaşlı kızın kendinden on beş yaş küçük kız kardeşi şah yapar. Ev sahibi ayağa kalkar, Sezar ve Liz ne söyliyeceğini o söylemeden evvel his- — dı. Sezar, gözünü bir an aynadan ayırdı. Lize baktı: —DLiz: — Ne var? — Şimdi giy'nirksn «Sevilen dünya — (han ikinci perdesindeki sahneyi prova et- - “Son Posta yg nın 3 Edebi Romanı: 55 —— e — ğe a © Cevad onun sözünü müphem bir ha- © reketle kesti: © — Rica ederim bundan bahsetmiye- © im. Sizin aileniz benim olduğu için yaptığım şey gavet tabiidir. Ancak ba- © banız için üzülmenizi anlıyorum ve size © hak veriyorum. Onunla bu mesele hak- “kında ciddi hir şekilde konuşacağım... “ Bakınız bizim şeytan kızı görüyor mu- sunuz? Parmağile Zeynebi gösteriyordu. Kü- © çük kız halasının çocuklarile birlikte koşuyordu. — Ne gi vetli ve sıhhatli bir ku s.. Bunu o masıl y: ız Mumllâ? Hastalıklı Zey- nehi böyle canlı ve neş'eli yapan sır “nedir? — Ona elimden geldiği kadar baktım ve bilhassa önu çök sevdim... Zavallı yavrucak! — Evet bil assa severek ,.. Ahlâk © mucizelerini yaratan kudretli kıvılcım © kalbde, ruh inkilâblarını yapan kay - 'nâk kalbdedir. Biz Jnsan, ancak temiz ve kuvvetli bir sevgi sayesinde hakika- ten insan olduğunu anlıyabilir. setmişlerdir. Şimdi sıra onlarda. © Ev sahiibi söze başlar: — Pürlak istidadlarını alkışladığımız misafirlerimiz bize güzel dakikalar ya - şattılar. Bundan sonra dans etmek gençlerin, nakleden * Muazzez Tahsin — Bu sözleri kendi kendisine söylüyor gibiydi ve sesinde derin, heyecanlı bir treme vardı. Muallâ cevab vermedi. İçini birden - bire esrarengiz bir (o tatlılık kapla - mış, kalbi mes'ud bir teheyyücle çarp- mağa başlamıştı. Babasile üvey anasının geldiklerini gören Zeyneb onlara doğru var kuvve- tile koşarken birdenbire yırtıcı bir fer- | yad duyuldu. yere düşmüştü. Cevad'a Muallâ koştular. Kızcağızın dizinden kanlar sızıyordu. Derhal sar- dılar ve Zeyneb Cevadın kucağında ol- duğu halde üçü birlikte avdet ettiler. 'Tam merdiven başında Belkis hanım. Ja karşılaştılar. Onları görünce genç dul yanlarına geldi; fakat Cevad, bu tesadüften memnun olmadığını göste- ren soğuk bir sesle ona sordu; — Ne oldu Belkis? Dün burada bir şey mi unutmuştunuz? Cevad, belki de ömründe ilk defa o- larak bir kadına karşı böyle hakaret e- diyordu; fakat Belkis bunu anlamazlık- tan görünerek cevab verdi: Yavrucak yüzü koyun olan ev sahibinin yeğeni Demirciler gre-| bir şey söylemek ister: — Karım ve ben esasen fazla uzun sürmüş olan programa bir numara da biz ilâve edip rogrampı biraz daha uzatmak- tan çekiniyorduk. Ev sahibi cevab verir; — Bizim için büyük bir zarar, Fakat si- zi yormak için buraya davet etmiş de - ğiiz. — İzam ediyorsunuz, niçin yorgunluk olsun. — Muhakkak bir yorgunluktur. — Olabilir amma, nihayet bizim gan'a- tımız, san'at bizi yormaz ki! — Hayır, hayır. Ben şmdi gramofona bir plâk koyuyorum. * Artist karı koca ziyafetten dönmüşler. di. — Ziyafeti nasıl buldun Sezar? — Fena değil! — Yemekleri var amma, zevkleri yok. — Orası muhakkak. Neydi o söylenilenler, o çalınanlar. — Berbad, tahammül edilir şeyler değil sahneyi — Biz evde prova ettiğimiz tekrarlasaydık?. — Hayran kalacakları muhakkaktı, — İstidad addettikli istidadsız şeyler oldukları meydana çı - kardı. — Bünun için mi bize fazla ısrar etme- diler? — Her halde, — Yazık oldu, boşuna prova etmişiz. — Ya, ben de buna üzülüyorum. San'atkâra nasıl muamela edileceğini inin ne derecede .KAYIP ARANIYOR Harbi Umumiie Erzurumun Ruslar tara - fından işgali üzerine Trabzona gelmiş ve İoradan Gülniba: Yapuru aşçısı Feyzi vasi - tasile ayrılmışlım. Kardeşim Temel Trabzon Darülitamında kalmıştı, Bugüne kadar yat ve mematına dair hiçbir haber alama - dığımdan tanıyanların ve nerede olduğunu bilenlerin lütfen adresime maldmat verme - İlerini insaniyet namına rica ederim. Şişli Samanyolu sokak Arifpaşa apartıman: zemin katında Ali ya- munda hemşiresi Ahmed kızı Fatma | — Hayır; dün anneniz beni yemeğe davet cimişti: — Öyie mi? Haberim yok. Soğuk bir tavırla elini uzatarak genç kadını selâmladı. — Zeynebe ne olmuş? Farkında olmadan kocasının. soğtık edasını “ taklid eden Muallâ: — Koşarken düşüp dizini yardı. de- di. — Vah vah' Fakat bunlar ehemmi - yetsiz yaralardır. Sizin gibi bir adamın böyle hiçten yere kızını şımartmasına şaşıyorum Cevad. — Şaşyız Belkis. buna mürsade ediyorum; fakat haberiniz olsun ki he- nüz hayret edeceğiniz çok başka şeyler daha vardı r. Bana vaktile «Muamma», «Esrarengiz» adam gibi isimler takıl - masının elbette bir * hikmeti vardır. Şimdi müsaade edin de yukarı çıkıp İZeynebciğin dizini saralım. İ Merdivenlerden çıkarken Cevad ka- rısına baktı. — Belk's hammı bukadar sık sık davet etmemesini annemden rica edeceğim. Evde ondan başkasını görd yok. Bu havaf ve kuş beyinle kadından pek hoşlarmadığınızı aannediyor ve size hak veriyorum. — Fakat, ya anneniz ondan hoşlanı- yorsa Cevad? Cevndın dudaklarında müstehzi bir tebessüm peyda oldu: — Yerden bitmiş gibi birdenbire do- gan bir muhabbet bu... Bir kaç ay ev- vel annem ondan nefret ederdi; şimdi büyük (Rastarafı 8 inei savfada) İmiktar yağın içerisine nebati, madeni yağ lar katarlar. Benim yağım sonradan ka- tılanlar arasında kaybolup gittiği halde geçene peşkeş çekerler. Hele etimi hiç sormayın, eşek etile, Eşek — Affedersiniz, sözünüzü kesiyo- rum, merkeb. lan sucuklar, inek sucuğu ismini alır. Bir kanarya cık cık öler. — Şu tüylerimin güzel sarı rengine ba- kın. Saka kuşu uzaktan göz süzer. İspinaz — Kanarya galiba buraya koca aramı- ya gelmiş. Kanarya hiddetlenmiştir. küm veren karganın münasebetsizliğini protesto ederim. Hele sözümü tamamlı - yayım da.. ne diyordum. Ha evet tüyle - rimden bahsediyordum. Sarı renkler için- de en hoş, en göz alıcı olan muhakkak benim Süylerimin rengidir. İnsanların | kadın cinsi tüylerimin sarı rengini kıs - kandılar.. Ve hepsi saçlarını sarıva bo - yadılar. di onlardan bahsederlerken «kanarya başlı di IK, Nered onların oksijenli su ile sarar - bılmış, sarı saçları, nerede benim tüyle » rim Bir saksağan sıçrar sıçrar, kanadlarını çırpar, bağırır: - Ben de şair denilen insanlardan çi - kâvetçiyim. #iilbül — Benim iç'n birçok şiirler yaz- dıklarını bilirim amma, senin için şiir yazacaklarını aklıma bile getirmem! Saksağan — Sizin bir şeyden haberiniz yok gal'ba, yeni yetişen şairlerin hepsi| benim için şiirler yazıyorlar. Papağan — Bir tanesini okumanızı is- diyorum. Saksağan — Okuyayım: «Dam üstünde saksağan» «Kazma vurdum beline.» İskete — Geçmiş olsun der, Bari iyi bir operatöre gidip belini gösterseydin. Ameliyat lâzımsa ameliyat eder, iyi olur- dun, Saksağan — Teşekkür ederim İskete hemşire! Tavuk — Benimde söyliyeceklerim var. Bu insanlardan ben de neler çeki - yorum, Yumurtalarımı alırlar, Varsın al- sınlar, fakat çürütüp öyle satıyorlar. boy- değişiverdi... Bunun sebebini ben biliyorum. xvm Mevsimin son balosu o gece Tarab - yada Sümer Palas otelinin muhteşem salonlarında verilecekti. Şimdiye kadar hiç baloya gitmemiş olan Muallâ, kocasının ısrarı üzerine onunla birlikte gitmeğe karar vermiş, bunun için bazırlanmıştı. Son bir defa aynada kendi hayline bâktı. Beyaz taftadan elbisesi, omuzla- rını örlen kıymetli dantelâları, boynu- İnu dolayan inci gerdanlığı ile ciddeh İgüzel hir manzara srzediyordu. Hanımının giyinmesine yardım eden oda Hizmetçisi bile kendini (Otutama - miştız — Size bakmakla doyamıyorum ha - nımefendi! demişti. Muallâ dalgm dalgın gülümsüyor - du. Hizmetçi dışarı çıkınca bir iki-sa - niye kendisini aynada ( seyrettikten İsonra masanın üzerinde duran çiçeği alarak vazoya koydu. Bu gülü (sabah Cevad ona vermiş ve «onun İçin» ko - pardığını söylemişti. Onun zahiri ha - reketlerine bakılırsa karısından başka sını düşünmüyor, ona hoş görünmek, omu mes'ud etmek (İçin çabalıyordu. yalnız rı, karısını sevmekte olduğunu göste - riyordu. O halde hâlâ neden korkuyordu. Hâ- lâ niçin, şairin bu muztarib mısraları nı hatırlıyordu. «Bakışları mı? Onların tatlı ve cazib ışıklarını görüyorum. İnek — Öyle olsun, merkeb etile yapı-| sakaya sert seri bakar. Karganm sesi du-! ,İyulur: — Sözümü bitirmeden hakkımda hü -| Onun bütün tavırları, sözleri, bakışla - | 5 AN Nisan 22 MİZAH: Hayvanlar arasında kongre numu koparıyorlar, tüylerimi yoluyorlar Buna da ses çıkarmıyorum, ses çıkarmı- yorum amma; şişman görüneyim diye arkamı sarı boyayla boyamalarına, üfle- Sezar şaşırmıştır. Liz de hakeza, Sezar | gene onu hâlis inek yağıdır, diye gelene) yip şişirmelerine tahammül edemiyorum. / Bunlardan daha başka zıddıma giden şey- ler de var.. nasıl söyliyeyim. Sersem bir insandan bahsederken «ser- isem tavuk» diyorlar. Ben sersemliğin sembolü müyüm? Papağan — Arkadaşlar şimdi çoğunu. zun derdlerini dinlemiş vaziyetteyiz. He- piniz haklısınız. Bütün bunlara birer çare | butmak lâzım, — Bir çare bulmanın lâzım olduğu mu- hakkak, fakat çare nasıl bulunur? Tüki — Ben bir kurnazlık düşündüm. Ayı — Hay yaşıyasın! Tiki — Bulduğum kurnazlık şu, insan- ları yaptıklarına pişman edebilirim. Me- selâ insanların tavuk eti, yumurta bula - | mamaları kendileri için büyük bir mahrü- miyet olur. Tavuklar — Evet evet! Tilki — Biz tilkiler, tavukların hepsini boğazlar, insanlara bırakmayız. Tavuklar — Alçak, hain, sus! Reis papağan, kendi başına da bir teh- / like geleceğinden korkarak kürsüden u- çup kaçar. Reislerinin celseyi terkettiğini gören diğer hayvanlar da dağılırlar, Büyük kongre de bövlece hitama ermiş olur, İsmet Hulüsi Tarihten sayfalar (Baş tarafı 7 inci soyfeda) Babüssaade önüne gelince, içeriden beş tabut daha çıktı. Bunlar, Selimin ağaları tarafından öldürtülmüş diğer beş oğlu idi, Şehzadelerin namazı ayni yerde kı- Ilındıktan sonra, gene halkın fevkalâde İcoğkun tezahüral arasında Ayasofyaya | götürüldü. Ertesi gün, Selim. Mimar Si - nanın yapmakta olduğu ve Türk mima - risinin bir nefisesi olan türbesindeki me- zarına konuldu. Bu mezarın ayak ucun- da prensler için beş mezar daha hazır - landı. Reşad Ekrem Şehzadebaşı TURAN Tiyatrosunda gündüz talebeye gece umuma HİMMETİN OĞLU vodvil 8 perde Atilla Serş ve Miçe varyete gruplari Fakat kalbi? Belki de o sağır ve 50- Ah, onun salk düşüncesine kim nüfuz edecek? Onu kim keşfedecek? Heyhat! Ne ü- midsizlik! Onun düşüncelerini okuyacak alim dünyaya gelmemiştir. — Hayır, dünyada onun düşüncele rini okuyacak adam yoktur. Bu aca yib, bu harikulâde adamı <taniyabil mem için sen bana yardım et yarabbi! Eğer o bana karşı cidden samimi ise; hâlâ benim ondan şüphe etmem hasıl kabil olur? Onun gibi iyi kalbli, yük * sek, hassas bir adamdan? Bu mütereddid duygularla pençele - şirken yavaş yavaş (oMasanm üzerine i, biraz evvel koyduğu gü - lü dudaklarile okşadıktan sonra sinir - li adımlarla üvey Kizmın odasına gir - di. Sabahki yaralarından muztarib 0- lan kıztağız yatiyordu. Onu (görünce doğruldu: — Ah anne; ne güzelsiniz! Sizin ka- | dar, güzel & ı görmedim. Ne 0 * İlur, biröz benim yahıda oturun. Onur elini öpüyor, yalvarıyordu. — Hele şu küçük müstebide bakım sam babanı bekletmiş olaca © size bir şey deme?” k annemin halama sizden bahsederken: «Cevadı | iki seat iç bir şikâyet işitmiyor!» d”- ttim. Bunu söylerken bü-ü” annem niçin kızmıştı anne? (Arkas

Bu sayıdan diğer sayfalar: