1 Mayıs 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

1 Mayıs 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1 Mayıs — O SON POSTA Sayfa 7? Niçin dünyaca tanınmıs ressam, mimar, edib, doktor ve alimimiz yok? Güzidelerimiz: “Neden yalnız beynelmilel şöhretli asker yetiştiriyoruz da diğer sahalarda bu muvaf- fakiyeti gösteremez olduk ?,, sualine cevab veriyorlar Mustaja Şekib Beynelmilel göi Yoruz, Fekat, be tefekkirimiz. m miz, yok?., Niçin?., Bu niçine ik yoruz. Bugün konuşan entes Yarı ver diler; © Cemil Bilsel. brette asker yetiştiri -|ni görüyoruz. Bence beynelmilel şöh - ynelmilel şöhretli mü-| retler bugünden ziyade yarından bek- mütefenninimiz, Alimi -| jenecektir. Çünkü bu işe henüz pek ye- heykeltraşımız, — sel'atkdırımız ni gebe kalmış bulunuyoruz.» © Hâmi (Edebiyat Fakültesi Dekanı) «Bugünün gençleri arasında yarının beynelmilel şöhretleri yetişecektir.» «— Beynelndel şöhrette (o asker ve kumandan yetiştirmemizin sebebi, Tür in kün tarih başlangıcından itibaren dai- eyni size Rektörü) mi askerlik mücadelesi içinde bulun - üz kudretta Allmimiz şekter.»| ması ve bu suretle an'ancvi bi Eimilel söhretle beynelmilel || i Beynelmilel a ei #öhreti olmıyan bir çok kıymetler var . r. İ gündenberi cevah arı - de bu mevzu etrafımda ilektüeller bize su cevah - kudreti biri İletinin mili? varlığını koruyabilmek için en müşkül şartlar dahilinde ve ken disine daima faik düşmanlarla daimi imi surette çarpışmak mecburiyetinde kal- dillerde > eymen re ecnebi ması, bu sahada büyük (gayretler ve damlı il e a yük ilim a-| hamleler serfelmesi ve bu suretle mil- “ arımız ecnebi dillerini bu dillerde| * dehanın bilhassa askerlik sahasında ilin Kadar iyi bilirler. Fakat) inkişafını temin etmiştir. dar e lee yazı yazacak ka -| Pikirle sen'at sahasına gelince: dirler. Bu ger, ço radıklar fikrinde -| Osmanlı devletinin son inbitat asır - er. Bu sebeble yazılar: kendi dille- larında o zamanın rejimi ve diğer şera- ynelmilel kudrette âlimi - xinde basılmaktadır. Bu itibarla da ken dilerini iyice tanıtamamaktadırlar. Ye. Mİ yetiştirmekte olduğumuz âlimleri - MİZ ecnebi dillerde de etüd yapacak ve Yazacak kudreltedirler. Bu itibarla ya- Yınin beynelmilel öhretleri ilim saha - Mizda daha çok görülecektir. © Mustafa Sekib Tunç: (Profesör) «Bizde besnelmilellik ödemli henüz yeni teşekkül etmiştir.» | *— Osmanlı İmparatorluğu zama hında ideal, ümmetti. Ümmet ademi olmaktı. Ancak ümmette beynelmilel. İlk, İslâm âleminde tanınmak bir ide - €'di. Henüz yirmi senedenberi Avru - Pata da tanınmak ideali başlarmış bulu- Müyor. Evet yirmi sene. Tanzirmata ka. ü T gidemeyiz. Zira tanzimat (sâdece yi olmuş, içtimai ve kültürel tesir- ka, PEK zayıf kalmıştır. Beynelmilele Se İredemizi, zekâmızı, hissimizi aç - k herüz yirmi senelik bir igdir. <U İtibarla biz bu idealin daha ye - Siyiz. Sökiden beynetmilel olmak gibi bir 3 yoktu. Bu bir kıymet ifade elmez- Makbul ölan bümun tam aksi idi. iti dolavısile garb âlemi ile münasebe- tini haddi asgariye indirmiş bulunma - sı kültür sahasında milli dehânın bü - k eserler vermesini ve beynelmilel şöhretler yaratmasım (güçleştirmiştir. Beynelmilel şahsiyetler . bütün dünye Çapında sıkı temaslar ve sıkı münase - betlerle tebarüz edebileceğine göre bu münasebet ve temasların ancak son 73- manlarda genişlemesi (karşısında bu şahsiyetlerin şimdiden o mütebariz bir şekil almamış olmasına hayret etme - melidir. Kanaatimce Türk milletinin dehâsı, kabiliyetleri, meziyetleri, ecdaddan, at talardan aldığı miraslar | beynelmilel şahsiyetler ve eserler yaratmasına pek müsaiddir. Eminim ki, bugünün genç - leri arasında yarının beklediğimiz bü - yük ve beynelmilel şahsiyetlerinin ilk kıymetleri mevcuddur. Yarın için bu kıymetlerin beynel - milel şahsiyetler olmasına intizar edi - lebilir. İnhitatasırlarından evvelki a - sırlarda fikir ve san'at âleminde bey - nelmile! denebilecek büyük şahsiyet ve dehâların yetişmiş olması bize âtiye bu hususta nikbin'ikle bakmamıza mü. saiddir.» > © Mükrimin Halil: (Üniversite tarih doçenti) #Baynelmilel şöhrette adam - mekle acele etmiyelim. Henüz ilmin > devirde beynelmilel normal sa - La a ip â gülünç addedilirdi. E - rlerimiz dünyaya hitab ma getirmemişlerdir. Bu erin değil, cemiyetindir. Mi geli beynelmilel şöhretleri bu yir- Ta Yeliz İçinde yetişen ve bundan son- Secekler arasında gü riz. » İhtirasını cemiyet körük Yel, 7 verecek, besliyecektir. Bey Hmizg, ihtirası bütün genç âlimle - Sini, di emnuniyetle görülüyor. Hep- dünya, Jaya hitab etmek — istediğini, Kizmet kazanmak istedikleri; yp vhelimilei çarağıyız.» «— Beynelmilel şöhrette adam yetiş- tirebilmek için ilmimizin Obüyük bir mazisi olmak lâzımdır. Halbuki bizim eski ilmimiz Avrupa © ilmi karşısında yıkılmıştır. Garb o ilmi ile henüz yeni temas etmekteyiz. Bunun için çok şey beklemek şimdilik n#bemahaldir. Aslan ve Sultan Süleyman ordulafı - n devamı fasılasız olarak gelmekte - dir. Elbette beynelmilel şöhrette asker - lerimiz olacaktr. Avrupa askerlerine faik asker yeliştirmemiz (kadar tabii bir şey olamaz. Beynelmilel şöhrette adam yetişti - rebilmek için yeni ilmin temeli kurul- malı, metod girmeli, riyazive, tabliye, hayati ilimler hazım edilme! » Sonra bütün bunlardan feyiz alarfk içtimai ilimler girmeli... Bizim ilim müesseselerimiz Avrupa üniversiteleri gibi medresel te mülünden vücude gelmiş olsaydı tabii en yüksek ilim ocaklarının bizde de bu- lunmasi zaruri olurdu ve 1000 seneden | fazla ilim an'anesine dayanan mekteb- lerimiz ve bittabi âlim ve kâşiflerimiz hadsiz hesabsız olurdu. Ne yapalım ki, bizim medreselerimizi garb ilmi yık miş ve biz ister istemez garb ilmi: dapte etmek mecburiyetinde kalmışız - dır. Bunun tarihi de çok yenidir. Mazi tam manasile bir asır bile de - Bildir. Tib nihayet bir asır tutar. Mü - hendishane biraz memleketimize Avru pa riyaziyesi getirmiştir. Oda bira - sırlıktır. Çok kuvvetli bir riyaziye fa -| kültesi değildir. Halbuki asıl ilimlerin ocağı olması Jâzım gelen edebiyat fa - külteleri daha pek yenidir. Harbi U -| muminin başımda başlamıştır. Harb do- ememiş talebesi asker ol- muş, aksamıştır. Daha henüz ilim mü- esseselerimiz tecessüs hâlindedir. Henüz böyle bir halde bulunan müesseseler - İhergün padişahın yanında bulunan bos- Bir Yahudi sarraf, sadrazamdan nasıl intikam alır? 17 yaşındaki Padişah birinci Ahmed hançerini sıyırmış, gözünün önünde boğdurttuğu Derviş Paşanın boğazını elile kesmişti (“Son Posta,, nın tarihi bahisler muharriri yazıyor) Hicri 1015 yılındayız. Osmanlı tahtında 17 yaşında bir çocuk, birinci Ahmed var- dı. Avusturya ile on altı senedenberi de- vam eden harb devleti yormuş, hazine boşalmış idi. Anadolu ise, celâl! eşkiya e- linde, kan ve ateş içinde çırpınıyor Kara Yazıcı'lar, Deli Hasan'lar, Şah Ver- di'ler, Yular Kaptı'lar, Poyraz Osman'lar, Öküz Mehmed'ler, Tepegöz Ru Kazaz Ali'ler, Burnaz Mehmed'ler, biri bir âfet olmuş, köyleri, kasabaları yakıp yıkmış ve nihayet her biri yüzler- ce ayaktaşları ile bir fırsatı düşürülüp) £ ele geçmiş ve kelleleri uçurulmuştu. Fa- kat, yere yuvarlanan bir celâli kellesine bedel, beş on kişi türemiş, Anadolu halkı, bir taraftan devletin insafsız tazyiki, di. ğer taraftan celâlinin tecavüzü ile inle. mekte devam etmişti. 1015 de Kalenderoğlu ile Kara Said Aydın ve Saruhan tarafiarını viran et- mekte idi. Bir taraftan Tavit Halilden ümmeti Muhammed kan eğiryordu. Saçlı adile anılan bir şakiden, İstanbula fer- yadnemeler yağmakta idi, Sadrazam Lala Mehmed Paşa, devlele hizmet etmiş, namuslu ihtiyar bir vezir idi. Vüzeradan Murad Paşanın Avustur- ya ile cenkeden orduya, Nasuh Paşanın) Anadolu ve Şark ordusuna serdarlıkları-| hi padişaha arzetti ve kabul ettirdi, O sıralarda idi ki, vazifesi icabı hemen tancıbaşı Derviş ağa, ki fevkalâde haris,| hilekâr, yalane, hasis ve gaddar bir a damdı, genç padişahın gözüne girm vlet erkânı arasına karıştıktan sonra da gözü- nü sadaret makamına dikmişti, Bunun için, devlet erkânı arasında doğruluğu ve namüusile tanınmış simaları birer birer uzaklaştırmağa başlamıştı. Evvelâ, A. vusturyalılardan Esterzon kalesini fet. hetmiş olan yeniçeri ağası Hüseyin ağayı| vezaret ile Haleb valiliğine tayin ettirdi Biçare Hüseyin ağa, paşalık ünvanını! çok taşıyamadı, Adana civarında celâli lerden Cemşid adındaki bır şakinin pu-|, susuna di Der iştü, telef oldu. Paşa bundan sonra, padişal şark serdarının tebdiline başladı. Muvaffak ta oldu. Bir gün, meseleyi padişaha arzetmek için huzo: gren Lala Mehmed Paşaya, birinci A medi l — Senin serdar olup şarka” gitmen 14- zım gelmiştir, hemen tedarikini gör! Dedi, İhiyar Lala Paşa şaşırdı: — Emir padişahımındır.. amma. Nem- den bundan büyük işler beklemek, bü- yük kâşifler, âlimler aramak herhalde | muhal şeyler istemek olur. Şayed ori » jinal bazı münferid adamlar varsa bun! lar doğrudan doğruya şahsi kudretle « rinin, manilerinin neticesi olarak ken- çe ile sulhü Kararlaştırıyorduk... Nasıl olur?, Diye kekeledi. Genç hükümdar kızdı: — Emrim üzere hazırlığını gör! i, Nihayet padişahtan emir geldi: «He. men Üsküdara geç ve git!e Bu kat'i emri aldığının akşamı, sârâs yında ikindi divanına riyaset ederek devs let işlerile uğraşırken başında bir sıcak. hk hissetti, üstüne inme indi. Ağaları kus p hareme götürdüler. Padişaha da haber verdiler, Derviş Paşa nedin yâr bastalan- üzerine opadişi rle bir hattı hilmayun gönderdi: «Yı landan hastalığı bırak. hemen Üsküdara k med Paşa ağlıya ağlıya şu cevabı gönderdi: «En ziyade itimad etti. ğiniz bir adamı gönderin de ne halde ok duğumu gürsün, Hakikati padişahıma bil- dirsin, Eğer sedye le de olsun Üsküdara geçmemi emrederseniz, geçeriz.» Padişah kapı ağası gönderdi. Lala Mehmed Paşa kapı ağasına hüngür hün- gür ağlıyarak: — Bu devleti aliyeye ettiğim hizmet bilinmedi. Halife itimad olunmadı, Öle- ceğim. Altı yetimim var. Onlara her ne ihsan ederlerse Allah ta kendilerine mü- kâfat eder.» Vezirin haline kapı ağası da ağladı. Gördüklerini ve paşanın vasiyetini padi- şaha oludğu gibi söyledi: o «Padişahımı hâline merhamet edin, belki bugünlerde ölür...» dedi. Ahmed omuz silkti: — O giderse yerine bir başkası gelürl Dedi. Zasının tahmini doğruydu, Ü. Lala Mehmed Paşa ikinci bir le öldü. Ülema ve devlet er. kânı naşını kaldırıp namazını Fatih ca. misinde kıldılar, Eyübe götürüp gömdü. ler. Kaplan Derviş Paşa da censze mera» simine iştirak etmişti. Dönüşle tersaneye uğradı. «Mührü ayun»> u orada ken. ni bekler buldu. Nihayet muradına daret mevkline kavuşmuştu. Divanı hümayunda sadrazamların mâ- kamına oturduğu gün çavuşbaşıya ilk emsi şu oldu: Divan memurları, kâtibler, behi sair ere kıyas etmesinler, kim bugünün işini yarına bırakırsa başını keserim! teşvik etmeğe hEİ Bu tehdidi bitişik dairede işiten kâtib- ler: — Bu dediğin inşallah kendi gelir!.. Dediler. Derviş Paşa, o günkü icraatını | beyilikten mütekaid bir ihtiyarı, oğlu. İnun işlediği ufak bir suçtan ötürü divan | nde idam ettirmekle kapadı, «Kan katilde kalmaz» ve edinsizin hakkından imansız gelir» derler, Büyüklere hizmet eden Yahudi sarraf lardan biri, kapları paşa olur almaz Der. Viş Paşaya da arzı hizmet etmişti. Fakaf bu Yahudinin âdeti idi, hizmet ett e kâbirin namına ne kadar para sarfederse bir deftere kaydeder, sonra ona kendisin. r ra h- başına Sadrazam sarayına geldikten sonra, padişaha, vaziyet hakkında mufassal bir Fapor Yazdı, sadrazamın İstanbulda bu- hanması lüzumunu izah etti, Derviş Pa. şanın teşviki ile, sadrazamın bu raporu da fayda vermedi. Sadrazam kendisine «— İlim adamları Beyazıd meyda -İyurulan a «ben varım!» diye davul mu Çal-| iyi biliyordu. Kendisini ziyaret eden Nasuh Paşaya kaptan paşadan acı acı şikâyet ederek «bu kadar yıllık emeğimiz heba oluyor. dilerini yetiştirmiş olanlardır.» © Sadi Irmak: İlim adam: kimdir, miyarları heler - dir?. İzah edeyim: ce münasib bir faiz ilâve ederek efendi. sinden alırdı. Derviş Paşa, saraya yakın olsun diya Demirkapıda bir arsa satın almış, ve ken. disine bir saray yaptırmağa darbenin nereden geldiğini pek | Yâhüdiye de! «Seni bu binaya mutemed tayin ettim. Bitineye kadar ne kadar pa. İra giderse bir deftere kaydedersin, Sonra | benden istersin!» dedi başlamıştı. Sarayın plânı, taksimetimi da tama 1 — Neşriyatı garb mecmualarına kabul edilmiş olmak: çk 2 — Bu neşriyat tanınmış müellif - lerce mebaz olarak kabul edilmek. 3 — Beynelmilel kongrelerde akisler ydpan tebliğlerde bulunmak. diye ağladı: «Bari beni Avusturya sefe- rine serdar yapsın, varıp gidip sulhü ta. mamlıyayım» dedi. Bu hususta padişaha ikinci bir mektub yazdı. Fayda vermedi Bunun üzerine otağı Üsküdara geçirip kurdurdu, Sadrazamın eli ayağı yerinde 4 — Kendi ismile anılacak © şekilde | Mustafa ağa isminde mutemed bir adamı bir usul, bir âlet, bir yenilik bulmuş| vardı. Derviş Paşanın ameli ile Mustafa olmakl, ağaya da Kastamonu sancakbeyliği ve- Miyarlar belli başlı bunlar olabilir. |r'ldi, Zavallı Lala Mehmed Paşa padişaha Bunları tetkik edersek (o beynelmilel | bir mektub daha yazdı: «Barl bü adamı adamlarımız vardır. Ve size birçok bey | benden ayırmayın» dedi, nelmilel ilim adamlarımızı o sayâbili - ri» Hemen âklıma gelenler şunlar; (Devamı 10 uncu sayfada) «İhsan ettiğimiz sancağı beğenmez mi7!» diye tehdidkâr bir cevab yazdı. men Yahudinin zevkine ve reyins bıraktı, Sarayın bitmesine yakın bir gün Ya, budiyi çağırttı ve sarevin masraf defta, rini istedi. Deftere göz gezdirdi, kaşlarım çalıp dudak büktü. Yahudiye tuhaf tu haf bakarak: — Acaib... Çok para gitmiş!, Diye homurdandı. Yahudi hiçbir şey söylemedi. Paşanın tamahiârlığını, hasisliğini, gaddarlığını, edebsizliğini biliyordu. Bu parayı kendi. sine vermemek için bir bahane ile kondi. ei mektubunun arkasına; | sini öldürteceğini de pek güzel anlamıştı, Yahudinin can başıma sıçradı. Hemen (Devamı 13 üncü sayfada)

Bu sayıdan diğer sayfalar: