29 Mayıs 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

29 Mayıs 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ETE ER m 8 Sayfa Muharrir kitabcı davası Muharrirler, kitabcıların istismar iddiasını reddetmelerine karşı ateş ir rleri istismar et- âli tikleri idd arrirlerin okitabcıları inde bir mwkabele cılar yaylım ateş açmış bulunu Meğerse muharrirlerin bir &tlara ne derin bir hınçları varmış. i rini dökm: bitiremiyorlar. Söylenile: leri zaptı um ediyorum O-hn Sayfi «— Muharrirler tabeıları istismar sım k a dola hamamlar yaptırım abcılar iılarının terc 4 bu işe batla-| nlardı; ne etmek fa bırakal z Okuması »selerdit. Ser re muharririn n bun- lemez. on bin Hira lira a hayale gel köle gibi vereceği Birakinder pek kı yok sayı nlar. E- renköyü de tenha, 1ss1z. Hele kışın kim- bilir ne yeknâsak olur? Yoo! Ben bu tenhalıktan hazzedi- yorum. Tabiatin sükühunu, şehrin gü- rülti e müraccah buluyorum, Sizin çocuklarınıza bedel, henim de köpe - ğim, kuşlarım var. Geziyoruln. Spor yemyorum. Fotograflla, resimle meş- gul oluyorum. siz, benim sulu boyalar rımı görmediniz, değil mi? ; — Maşallah! Ressamlığınız da var! seven insan mutlaka gü - zel sanatlardan birile az çok ünsiyet etmeli gi fırça, ya kalem. O bin bir| "sında duyulan ihtisas- Jar şu veya bu sekilde tesbit edilemez se, sonunda, içi kemiren yar; tatlı yarı #cı birer batıraya münkalib olur. Siz bu fikirde değil misiniz? — Doğru söylüyorsunuz. Ve ben şu anda resim, şair, yahud ki edib olma- dığıma eset ediyorum. Iliğin karşısındaki ihtisasla edemiyorum, edemiyeceğim Bu sözler mübhem bir itiraf sayıla - bilirdi. Fakat genç kızın kaçtı. O gene dalmış şıni çevirip: Biraz sonra bas — Biliyor musunuz, ne düşünüyor - dum? dedi. — Ne düşünüyordunuz? — Deminden yaptığınız tasvire göre, köy mualliminin çok bedbaht olduğuna hükmediyorum. Siz, tesellinizi bulmuş- sunuz. Mihneti kendinize zevketmenin sırrma ermişsiniz. Fakat, başkaları? ır. Hepsi de benim gibi düşü- nür, benim gibi tesellisini bulmuştur. n, Ahmed bey! Târif etti. 1, ben topralğını, iklimini de- r fidana benzetiyorum. Bu biri diğerini doğuran bir veya derin düşüncelerin durmadan kemirdiği dikkatinden | e durmaz, müraenstini istiskal ile ar ve nihayet cebinden o kadar az ir ki, bunu âl4 da şeref ve h eli olduğu gürleri|i den zafere şan veşeref ile İoğüiklerln sonra pi inişe bir istihzadır, nın maksa* memleket ir - na hizmet, binde m dokuz bu »| inde de muharriri östismar -| n de kitabe ile olan mü - de elli nisbetinde | ta hizmet, yüzde zmının iyi git“) nis eriva ilim hicbir telif ştır. Tabi ir eseri tanıt- hicbir zahmete ve fe- e bir misal s ânı çok kıymetli bit mi ikta terrddüd edet Bu zat tercüme ettiğini bütün ka! ve ilinasile aylarca tak vücude getiriyor. Baza limenin manasını anlamak icin haft, < m kıymeti » hasrediyor, müniyet verir?. rdiği İstanderin (Kır- Sivah) romanile Floberin (Ma-| i) sini bastıracak bir tabi hATâ Yeni daima muztaribtir . Ve onda, ruh, vücudü öldürür. Ta- biat, bazı insanları zevk sürmek için yarattığı da ıztırabların en yalnızlık, İratmış. Mukatide - bu türlüolan £ bi dükçe ahirete, öteki dünyada bize vâdo- (lunan cennete ima - nım artıyor. Hassasiyetini - zi takdir ederim, Ne riman hanım. An - cak onu biraz yersiz buluyorum Köy muallimi, tasavvur ettiğiniz okadar bedbaht değildir. Evet, onun size yap- mış olduğum tasvirinden bu türlü hük- metmekte haklısınız. Lâkin ideali, kendi nefsine itimadı, telkin kudretini hesaba katmıyorsunuz. Kendi kendisini saadetine inandıran adam zavallı ola- maz, Meslektaşlarımdan nicelerini ta » rarım ki kuşlarla terennüm ederler. Hava açık ve gökyüzü mavi olunca ruhlarında hafiflik, gönüllerinde ferah duyarlar. Güzel bir çiçeğin kokusu, rengi, onlar için sonsuz bir haz mem- bardır. Köy mualliminin benliği tabi - atle, nebatla inkişaf eder. Onların ta - hav ma tâbidir. Biraz evvel dedi - bir varlıktır. Ol ğiniz gibi, her birinin elinde güzel sa - | tismar etmekle | bazan muharrir rmasına elli la lan münasebetleri birbirlerini lâsa edilebilir, Demek ki, kilabcının muharriri, mu - Ğ sh ini harririn kitabcıyı itismet arzusu, 0şja- Asıl adı Hızır idi. MidilH adasında ya ve cemiyete hâkim olan tabil bir tema. | Yerleşmiş Yakup bey adında bir Sipa - yülden başka bir şey değildir. binin oğlu idi. 1466 yılına doğru doğ - Kalıyor, kim kârli bu münasebetler - | MUŞ e ey den? | Yakup beyin üç oğlu daha vardı, Hı- kitabe | XT bu dört kardeşin üçüncüsü idi. En büyüklerinin adı Oruç idi. Oruç bey İpek genç yaştan itibaren başlamıştı. Birkaç gemi sahibi olmuş - tu. Adamları kendisine (o «Baba Oruç derlerdi. Kardeşleri ile beraber Ceza - yire gidip yerleşmişti. Oradan Avru - İpa sahil lerini tehdid etmeğe başladı. Bazan muharrir kârlı, bazan kârlı... Bazan kitabcı formasına elli İira ver - diği kitabda mubharriri aldatmış gibidir; aldı Kitabda kitabecıyı m gibidir. Kitab düşeş işidir iki gö - ime İlim er elemi lar bu gemlei kardeşlere Bar-| li ire ömüiel Barbaros kar- ene büyük kâr, | deşler Cezayirde küçük bir 'Türk bey a t “. kurmuşlardı ve korsanlıkla yı temin etmemesi için hiç bir sebeb yorlardı. 1518 de Oruç bey Telesmen'de ya -| pılan bir muharebede şehid olunca bü- tün gemileri ve adamlari o Hızır beye un etmiş bir kitabın umum! alâkays bir eser san'at ve bilgi eseri oluşundan intişar ettiği günkü, cemi -| k* O sıralarda Yavuz Selim de Mısırı yete hâl inin . kendi Edebi Romanımız: 17 gemiciliğe |3 “SON POSTA,, nın Tarih Müsabakasi! No. 3 Barbaros Hayreddin ? Akdenizi bir Türk denizi yapan, Türk bayrağını Bi dolaştıran büyük denir Selime torluğuna iltihak edeceğini # teklif Selim tarafından mer kabul edildi. Hızır bey İstenbula davet - Fakat Barboros Yavuz ile gö den pek 07 2 nın çok büy” k rdan d vuz öldü. hemmiyet verdiği bu Süleyman da hürmetle kabul eti baros, muazzam bir Cezayir | beraber yeni impsratora ço ved «<Omuzlarında birer top çuha s1 esir, omuzlarında birer kesö 200 köle iş çepi tepsileri » müş 1000'er altın bulunatı 89 irbirinden güzel kö yele Genç kız birdenbire — Hiç! Bir şey yok, Aklım li daşlarınıza gitti. gerili — Onlar için ne büyük st AĞA GÜNEŞ VURDU Ercümend Ekrem Talu hayati bir eğlence 7 telâkki eden, havai - meşreb delikanlılar arasında ne büyük bir fark, bir mesafe vardı! Ahmed muayyen bir takib. eden, ciddi, dürüst, her yenecek kadar ma - Ercan, nen ve maddeten” kuvvetli, tam bir insandı. Di olgun , ğu ve çok iyi anla - dığı şeylerle övün - müyordu. Dosdoğru, şaşmatlan, sapma - dan yürümekte ol - duğu yolun üzerin - de rastladığı diken- natlerden biri olsa de duygularını tes -|lere çiçek nazarile bakacak kadar, inil- kit edebilseler, bunlardan ne zengin |tilerin yalnız ahengine kulak asacak bir galeri, ne kıymetli bir antoloji vü - | kdar metin ruhlu idi. O, ne güzel, ne cuda gelirdi. Muallim idealisttir, ha-|ideal bir arkadaş olabilirdi! nımefendi. İdealistlere acımayınız. Asıl Bütün bunları, bir bir düşündükçe, merhamete şayan olanlar idealin ne ol ;benliğini istilâ eden duygunun, İnsan- duğunu bilmiyenlerdir. uk lehçesinde «aşk» diye adlandırılan — Deminki çöl teşbihiniz ne oldu? hissin ayni olduğunu farkedemiyordu. — İdeal çölde de yaşar. Onun hususi | Evet! Neriman, Ahmed Ercanın fizik dekora ihtiyacı yoktur. Neriman cevab vermedi. Yanındaki İmanevi varlığına yavaş yavaş âşık ol- adam nazarında çok büyü)makta idi. Çünkü bu kabil aşklar, öteki selmişti. Onu ne kadar tak- |gibi âni, yıldırım darbesi şeklinde te - dir ediyor, ona karşı ne derin bir hür-İcelli etmez. Ağır ağır, derece derece met duyuyordu. Bazan, kendi kendine, | siner, ve bundan dolayı da kökleşir, mwuhayyilesinde şekillendirdi ebedi olurlar... kemmel erkek tipi işte bu idi. Bununla, İ — Gene ne daldınız? engeli | $1X" Şu dakikada, sizin gibi MÜ kimsenin kendilerini düş di seler, bahtiyar olurldrdi. selesi * Neriman bu cemilekâr SÖ kabele etmedi. gi” — Yolumuza devam etsek sordu. — Hay hay! $ Yorgunluğunuzu aldın do — Yorgunluk duy ymadım v ; K rüdüler. GÜN“ yi alanin 1 gri ybetmiş m henüz biçilmiş bir ?İLibâde; a a gerleri gibi, okudu -|Y trafın terb$ ği arttırıyor gibi çel mafih ne biri, ne de öteki Ey mek atzusunu izhar etmiyor ei P'p yapıp, önceden tayin ee def» varmal alıcan tir çi nmış 0 GÜZ ye bira olmak azminde idiler. Ny Kurumuş toprak erki nın İdbanlarını ineitiyor, şak sapları çıplak baldi yar yordu. Gene en az zahmet meddi. O, böyle yerlerât w a dağ, taş, vepe A id iri di Yakinlaştı. Patika - y ze Çitlerin arkasından Okan güzelliğine değil, asil ve vakur ruhuna) ğaçlar bu yolu gölgeliyor” in sltına Kİ 1çelerden ğ bir köpek, köye yabanci gi &i ve boğuk b: İ görmüş olmak için, bir iki dı. çar

Bu sayıdan diğer sayfalar: