23 Haziran 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

23 Haziran 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

V” “Son Posta, nın Hikâyesi MUKADDES DüĞU LL il Yazan : Feridun Osman ALMAN N Seve i iz dö üş birl — ; enldanma p lerdir heyecanını ya. | uğraşıyordu. Tüyleri henüz dökülmüş bir| Şafakların pembe çocuğu; «ale , imal Se al bir dolu ona Dir kayısı gibi pembe ve gergin cildinden ta. |ki şair sözü elbette yalandır» bizim bü. sülya etmişti, Arkudaşının tarifi, pe. 7 temiz; bazan steşin, vakit vakit serin | yük şairimiz de, senin gözlerinin bir çift masalları anlatan efsanecilerin teker - KANZUK vYeni-DERİ MERMHEMİ lelömum cild hastalıklarında tavsiye edilen en mükernmel merhemdir. Terkibi bütün dün- ya doktorları tarafından takdir kazanmıştır. So ğuk ve sıcaktan müteve'lid cild LR İİ Ai eğzemea ve ustura yaralarında muannid ve ka bir buharla gönülleri göklere çıkaran bir! taklidi için bu sözden besteyi gönülden nelerine pek benziyordu: Sırma saçlı, koku dağılmaktaydı. : İ süzdü. Fakat muhit sırrını anlamasın, İilem kaşlı, Gdan boylu, ahü gözlü vel) Vecdi; hoyu karanlıklardan süzülmüş see kirpiklerin gölgesinden enginleşen lâci - verd âleme kapıldığı zaman, ruhunda sni fakat şiddetli bir istihale oldu. Etrafında. kileri, muhiti ve her şeyi unuttu. İnsanla. Şıp ta sofraya oturmuş bir güneşi andıran Sevdanın ışığında, sürtük kalbinin bütün| çirkefleri, bütün ıztırab tortuları eriyip aktı. Yıkanmış bir ruh ile vecde daldı, «On beş senedir aradığımı şimdi bul - dum, diyordu. Mühveri hep Sevda olan hararetli konuşmalardan sonra, birdenbi. re, tahassüslerinin farkına (varıldığını sezmiş gibi etrafına bakındı. Herkes gü. lümsüyordu, Sevdanın yumuklaşan göz - lerinde «evet!» diyen bir mana parıltısı vardı. Hep Vecdiyi süzen Enis, babayani bir kahkaha ile: — Ben nedense biraz patavatsızım ço- cuklar, dedi, nereden aklıma geldi bil - mem, hani - benzetmek gibi olmasın - dinsizin hakkından imansız gelirmiş, der. ler ya? Allah şu kadınları yaratmasaydı. erkekler adam olmazdı muhakkak!. Sevda telmihi kavradı: «Aa!,. Rica ede. rim Enis ağabey...» dıye isyana hazırla - Dirken Hayri Enisin oğlu küçük Erol ta. mamladı: — Ben anladım işi beybaba, bu Sever amca Sevda ablamı kaçıracak galiba! Karı koca ayağa kalktılar ve sanki ken di saadetlerini devreder gib: kendi ni - şan halkalarını Vecdi ile Sevdanın par - maaklarına taktılar. “bastl bir içim sul., “Uzun bir sefahat hayatının göz açtır - mıyan zevk buğuları içinde, ömründen on beş yılı israf etmiş yaşlı bekâra bu basma kalıb öğmeler helecan dolu bir “haz veriyordu. © Dimağında hatıraların kitabı sayfa aç. kalbinde hüzünlü bir memnuniyet. la müsterih bir nedamet boy ölüyordu. mi sene, hiç aymıyan, hiç arâlık ver. miyen bir aşk sarhoşluğile akıp geçmişti. Mehtab saçlı, bir sevgili ile kol kola; da gaşyolduğu bir günün akşa - da, şafaktan yaratılmış uzun kolları. ve asi göğsüne yaslandığı yeni- sevgi. kulaklarına mırıldanırdı: — Gönlümün güneşi benim!, © Vecdi Severin gönlü, günde birkaç gi. meş değişliren âlüfte bir dünyaya dön . ü. Aile samimiyetinden mahrum, bir “yuva kurmanın; mahlüku iasanlaştıran b ve hayat birliğinin bahtiyarlığı. imamış, anlamamış ve sörseri ha hin boraları arasında öğrenmeğe ve. bulamamıştı, ; © Şimdi ihtiyar bir kalb ve her şeye ka. sayıp durulmuş ve yorulmuş bir ruh sile; varlığında hiç solmıyan bir efsaneler “Giçeği gibi daima taze ve ezeli bir tara. yaşatan bir genç kızın yanında geçe. sükün cennetine ve hülyalarına dal © O gün, içinde derin bir sizı duydu. İlk mçliklerini beraber yâşadıkları arka . d mı hatırladı, Onların şimdi, hâlâ daima saadet teneffüs eden birer yu - Vaları vardı ve artık oğullarına, kızları. na da yuvalar kurmağa hazırlanıyorlardı, “Hayatının en büyük kararını vermiş bir m gibi; uzandığı sedirden fırladı, 'Te. hU açarak arkadaşını aradı. Enis, dedi, buluşsak bugün de, çu eyi konuşsak... Bilmem neden, sa - b irsızlanıyorum çok... ki b * » Bir akşam Sevda ile tanıştılar, Enisin aile sofrasında elele verdikleri zaman Ve di, bu yıllanmış aşk müptelâsı; kırçıl açlarına kadar ürperdi, Sevda uzun bo. Yu ve elektrikleri beyazlaştıran pembe: ile dimdik ve mütebessim duruyor, kaçamaklı, biraz hâkim bakışları, /ecdinin gözlerinden kalbini okumağa n Posta» nın edebi romanı: 55 Ertesi sabah Feridun nışanlısını va- bindirdi ve evvelceden tuttuğu ramaraya onu bizzat yerleştirdi. Onun rahatini temin için her şeyi yapıyor ve yaptığı şeyleri kâf! görmiyerek için için 1 ordu. — Son çıngırak çalınirken eğildi, Neri gözlerinden, yanaklarından uzun üzün öptü. 'Tam onu kolları arasından bırakacağı zaman gözgöze geldiler ve tek kelime söyliyemeden dudakları irbirini buldu, birbirinin ateşinde yan- « Rıhtımdan ayrılırken Feridun saa - 'detten sarhoş gibi idi; kulaklarında bir düziye sevgilisinin sesini duyuyordu. Bursada çok kâlma Feridun; he - en gel! Kalbi ateşle yanarken, uzaklaşan va- ıra bir daha baktı ve ona işittirmek iş gibi kendi kendisine tekrarladı" n sana döneceğim; seni öyle seviyo- iki... 'apur hareket ettikten sonra Nerime iki dakika daha rıhtımda uzaklaşan işanlısına bakmak 'çin güvertede dur- ve güzel İstanbul yavaş yavaş gölge arasında kalınca kamarasına İndi, eyi görmek, kimse İle konuşmak iyor, saadetile başbaşa kalmaktan A Yusakı * Mecidiye köyü sırtlarında, güller ve yaseminlerin kucakladığı küçük bir sve saadet kanad germişti, Vecdi, başını Sev. danın dizilerine koyup bir elile yavrusu. diye adını elâya çevirdi! Bu buluşa beraberce gülüştüler. Saa. detleri göğüslerine sığmıyacak kadar taş. kındı. Mevsimler mevsimlere eklendi, yıllar bu bahtlı yuvanın üzerinde şen şar kılar söyliyerek geçti. Lâkin Vecdi; bir ilkbahar sabahı, kal bini delinmiş bir tulum gibi boş ve gam. lı buldu. Doymuş midesinin et ve ot düş. ünü hayvanlığı; gönülnü de, kafasını da ümüştü. Şehre indikçe, bayağı ve sır- aşık insan kalabalığile kabaran yollar. da gezdikçe başka bir hayatın sesi onu çağırıyordu. İçindeki muhteris ve kuduz mahlük dirilmişti gene... O akşam şehirde gecikti, Evine telefon ederek; bir arka daşının, reddi imkânsız ziyafetine gide - ceğini söyledi. Yan sokakların şüpheli lo. kantalarından birinde şişeler o boşalttı. İçinde garib bir hafiflik, sevince benzer bir his cümbüş yapiyordu. Gün yüzlü Sevdasmın aydınlık hayalini dimağına sokmamağa; minimini yavrusunu düşün. İmemeğe çalıştı; utanıyordu. Lokantadan sallanarak çıktı ve bir bara girdi. Gar - sonlarla bazı arkadşaları onu horralarla karşıladılar. Masaları çevreliyep artis; . ler kümesine yutkunarak baktı. Salonda ona gösterilen Tezahür kadınlar; mıkna - tislemişti. Ümidle, çağırıcı gözlerle hep onu seyrediyorlardı. Viski viski izerine içti. Beyninde kü - melenen sıcak ve kirli bir sis altında, biraz neşeli, fakat oldukça durgun; be. yaz alevler gibi bir İspanyol dansözünün söylediği Tabu tangosunu dinlerken gön. lünü ateşin bir nostalji sardı. Varyete nu maralasından sonra dilbar İspanyolla diz dize idi, Sonra bir motörs atladılar. Gü. mun beşiğini sallarken, öteki elinin par -İpeş onları Ada sahillerinde selâmladı. maklarile, karısinn sedef ormızlarında mehtablaşan kumral saçları tarıyor ve şürler okuyordu: Sen miydin o âfet ki dedim bezmi e. zelde, Bir kanlı gül ağzında ve mey kâsesi elde, İkimiz bir sofrada içtik, â; melde.. Sevdanın dudaklarındaki kızfi güller açıldı ve hırçın bir gülüşle Vecdiyi sus - turdu: — Söyleme bunu Sever, diyordu, genç kadın; şair o musraları elâ gözlü sevgilisi için yazmış!... Yazan: GÜZİN DALMEN derin bir haz duyuyordu. Eline bir ki- tab alıp okumak istedi; fakat satırlar gözünün önünde yürüyor, kelimeler on- dan kaçıyordu. Feridunun ayrılacakla rı dakikada ona bakan ateşli gözleri dudaklarını bir alev gibi yakan dudak- ları, heyecanla titriyen erkek yüzü karşısından gitmiyordu. Başmı sandal: yenin kenarına dayıyarak gözlerini ka- padı ve vücudünü titreten bir halecan- la düşündü: z — Beni ne kadar çok seviyor! Bu his o kadar müheyyic, ayni za - moanda o kadar doyurucu ve rahatlan- dırıcı bir histi ki, kendisini bilâihtiya hulyalarının kanadlarına bırakarak sa- atleree mavi göklere uçtu. Ancak yemek çanı çaldığı vakit yu - karıya çıktı ve pek tenha olan birinci sımf yolcularına mahsus salonda ye- mek yedikten sonra Marmaranın mavi sularına dalıp uzakta kalan Feridunu düşünmek için güvertede bir uzun san- dalyeye uzandı. Elinde kitabı, söz de okuyormuş gibi yaparak dalmıştı. Bir denbire yanında bir gölge görünce ba- şım kaldırdı. Karşısında Nejad ayakta durmuş, gülümsiyordu. Hayret etmek. ten kendimi alamadı? — Sen de bu vapurda mu idin Nejad? Fiş haberim yoktu. * Eve döndüğü zaman Sevdayı bulama. yışına sevindi. İkingi çocuğuna hâmile olan genç kadın, kocasını beklemekle ge. çen bütün bir gece ve gündüzden sonra doktora gitmişti. Vecdi odasına çıkarak lüzumlu evrakını aldı, Acele ediyordu. Yalnız karısı ve çocuğu değil, koca ev bütün taşı ve toprağı ile boynuna asıl - miş gibi müthiş bir ağırlık altında ezili. yordu. Sevdaya bir mektub yazdı. Kısaca: «Yapamıyacağım, daha fazla dayanamıya cağım, affet, diyor, gelirinin yarısını ona ve çocuklarına bıraktığını ilâve ediyordu. Rığmunda hicabdan, teessirden, sevgiden Genç adam, Nerimenin elini sıkarak cevab verdi: — Evet, ben de İzmire gidiyorum. Senin vapusa bindiğini gördüm; fakat ben ikinci mevkide olduğum için şimdi ye kadar yanına gelmiye cesaret ede - medim. — Seninle görüştüğüme memnun ol- dum. Dün kalanla beraberdik. Bize s6- nin bugünkü seyahatinden hiç bahset - medi. — Şey.. o bilmiyordu. Ben birden - bire, evet birdenbire karar verdim. Bunu söylerken yüzü kızarmıştı; fa- kat o sırada Nerime mendilini aramak- la meşgul olduğu için delikanlının he- yecanını görmedi: — Birkaç gün serbesttim. Bundan İs- tifade ederek hem annemle kardeşleri- mi, hem de yeni evimizi görmek İste- dim. K — Sahi, sen yeni eve taşındıktan son- ra onları görmedin. Çok güzel ve şirin bir ey.. hepsi de pek memnunlar... Fa» kat otursana Nejad, biraz konuşuruz. Genç kız Nejadın kendisine karşı duyduğu hissin geçici bir hevesten iba- ret olduğuna kani olduğu için hiç telâş etmiyor, onun kendisini unutmuş öldü- ğunu düşünerek delikanlıya karşı sade ve tabit bir dost muamelesi ediyordu. Zerrinle Fahriyenin kardeşlerine karşi başka türlü hareket etmesine sebeb yoktu. Nejad biraz ötede dtran bir sanda) - yeyi alarak Nerimenin karşısına otur. du ve tenha bir güvertede, mavi deni. zin karşısında konuşmıya (başladılar. Evvelâ vapurdan, yolculardan, hava - dan ve sudan bahsettiler. Bir ara Neri- parmayan yaralarda pex fsidelidir ME Tİ TAM İİ 4 İNGHİZ KANZUK ECZA limize çevrilebilmeleri için bu iki eserin ten iki sene müddetle müsabakaya konm cektir. gönderilecek nüshanın makine ile yazıl 1941 tarihine kadar Maarif Vekâleti ar ge caktır. 6 — Bu müsabakaya iştirak etmek isti rif Vekâleti Ar genel Direktörlüğüne ya 1 — Geçen sene ve bu sene Türkkuşu verileceğinden 24 Haziran akşamına kad caatları. zerre yoktu. Sanki, tahtadan bir kalb ke. â, Zarfı gece masasının üzerine bi. rakarak sofaya çıktı. Yan pencereden oğ- lunun odasına bir göz attı, Küçük Ümid, mürebbiyesinin ellerin, sarsarak tepini - yordu: — Söyle mamzel, babam gelmiyecek bir an çözülür gibi oldu. Lâkin içindeki İhayvan. tahta kalıbı iterek merdiven - lerden aşağı indirdi. O, cümle kapısından çıkarken, Sevda da bâhçe üapısından giriyordu, Genç ka d mi? Vi Vecdi bir an durur, kalbindeki 5 dın haykırdı: — Neredesin Sever? Üzüntüden ölü - yorum! Vecdi dondu, heykelleşti, dimağı işle - rhiyordu. Tam o sırada yukarıdan Ümidin huçkırıkla karışık bir çığlığı duyuldu. Se. ver ok gibi fırlhvarsk pori döndü, merdi. venleri bir hamlede çıktı, masadaki zarfı me nezaketen ona şahsi bir sual sor - mak mecburiyetini hissetti: — Ya senne âlemdesin bakalım? Zerrinden işittiğime bakılırsa yeni kumpanyada oldukça muvaffak'--t kazanımıya başlamışsın. Bundan m * - nun musun? O vakte kadar sükünetini muhafaza etmiye muvaffak olan genç adamın yü- zü bu doğrudan doğruya gelen sual kar- şısında birdenbire karıştı ve heyecanlı bir sesle cevab verdi: — Memnun olmanın'imkânı var m:- dir? Bu suali bana sen mi soruyorsun Nerime? Beni bedbaht eden sen! — Hâlâ bunu düşünüyor musun Ne - jad? Senin daha makul ve mantıklı bir insan olduğunu zannediyordum. Genç kızın yüzü kıpkırmızı olmuş, kaşları çatılmış, nazarları, kendisine sevgi ve ateşle bakan gözleri görme - mek için uzaklara gitmişti. — Seni bir defa sevdikten sonra ko- layca unutmak kabil midir sanıyorsun? Ah Şu Feridun! Ondan nefret ediyo - rum. Bunca servet ve saltanatı elver - miyormuş gibi bir de sana göz dikti, se- ni benden alıp kaçırdı. — Kendinize geliniz Nejad! Bilâihtiyar onunla resmileşerek san- dalyası üzerinde doğrülmuş, yüzü cid- dileşmişti.- Fakat Nejad bunu görecek halde değildi; birdenbire genç kızın eli- nl avuçları içine alarak yalvarmıya başladı. — O seni mes'ud etmesini bilmiye- cektir Nerime, senin için kıskanç ve kaba bir koca, bir efendi, zalim ve müs- tebid bir âmir olacaktır. Henüz vakit geçmemişken ondan ayrıl, ona verdiğin Türkkuşu İstanbu 2 — İmtihanlarını bitirenler derhal sevkedilecektir. er lak ii MR Arl şel NESİ — Beyoğlu. İstanbul Maarif Vekilliğinden 1 — Faust piyesinin birinci kısmı ile Jül Sezar piyesinin en iyi bir şekilde d. tercümesi işi 15.V1.939 #arihinden iiba. uştur. 2 — Yapılacak tercümeler Maarif Vekilliğince tetkik edildikten sonra Faust'u tercüme edenler arasında birinciliği kazanana 1000, ve Jül Sezar'ı tercüme edenler i kazanana 500 lira mükâfat verilecektir, 3 — Bu eserler doğrudan doğruya yazılmış oldukları dilden dilimize çevrile . 6 — Tercümelerin kolayca tetkik edilebilmelerini temin maksadile Vekâlete âsı ve türkçeye tercüme melainin oriji. hal metnin beher sayfasile karşılıklı tanzim edilmesi şarttır. 5 — Hazırlanacak tereimeler en geç müsabakanın hitam tarihi olan 18.VI nel direktörlüğüne teslim edilmiş ola , yenlerin adlarile sarih âğreslerini Maa. ğı ile bildirmeleri ilân olunur. «2160, 44014» I İspek'erliğinden: na yazılan Üyelere kamp için vesika ar «Taşradakilerin o mektublâ> müra » «4506» kapıp cebine soktu ve oğlunun odasına koştu. «Babam nerede benim? Ben ba - bamı isterim!» diye yerlerde çırpınan (0. cuğunu kücakladı. Ümid bir daha hiç b. rakmamak ister gibi babasının boynuna dolanmış, derin nefesler alarak son hıç - kırıklarını #öndürüyordu. Sevda da hele. can içinde kapıdan süzüldü, kocasile Yavrusuna sarılarak, titrek sesle, korku ile adeta inledi: — Ne oluyor Allah aşkma? Vecdi, kızarmış gözlerini karısına çe « virdi: — Hiç sevgilim, dedi; Ümid düştü, ona bir şey oldu sandim da... Çok, çok kork. tum. Sonra yüzünü karısının saçlarına gö - merek fısıldadı: — Affet beni. Boradan sıyrıldım; bu bir daha hiç olmıyacak. Üç baş birleşti. Gözle yaşla konuşurken Sevdanın ağzındaki kızı güller, gene açtı ve Vecdiye uzandı. sözü geri al, nişanı boz ve bana gel... Göreceksin, seni mes'ud etmek için na- su çalışacağım, seni nasıl ben.. hem... Bir saniye hayretle o muhakemesini kaybetmiş olan Nerime derhal iradesini b- arak elini çektiği için onun bu şid - detli. hareketi ve kendisine huşunetle bakan gözleri karşısında delikanlı sö - zünü şaşırarak sustu. — Bu sözler ne demek oluyor rica €- derim? Bana bunları söylemiye nasıl cesaret edebiliyorsunuz? Sizin çıldır. maş olduğunuza hiikmetmekten başka çare yoktur. Yoksa... Nejad boğuk bir sesle onun sözünü kesti: — Seni seviyorum... Seni ne kadar sevdiğimi bilmezsin... O seni benim sevdiğim kadar sevemez, buna İmkân yoktur.. Nitekim sen de bundan şüphe ediyorsun, sen de korkuyorsun değil mi? — Korkuyor muyum Neden korku- yorum? — Onunla çok bedbaht olmaktan! — Bu saçma düşünceleri nereden çı- 'karıyorsunuz? — Bunu itiraf etmek istemiyorsun, verdiğin sözlü geri almıya cesaret ede- miyorsun değil mi? Halbuki bak nasıl titriyorsun! — Sahi mi? Bütün bunları bilmiyor. dum; bunu bana siz öğretiyorsunuz Ne- jad bey... Bana gelince, Feridun beye karşı duyduğum derin sevginin çok ye- rine sarfedildiğine ve ona tamamile gö- zü kapalı itimad edebileceğime kat'iyen eminim ve ondan zerre kadar korkmak şöyle dursun onunla pek mes'ud olaca- ğrna kaniim. (Arkam var) seveceğim

Bu sayıdan diğer sayfalar: