23 Haziran 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

23 Haziran 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

m LA | kl | İ | KiTABLAR ARASINDA “| Bekarlar “SON POSTA, nın Ucuz kitablar evlenmiyorsunuz? 1 Tarih Müsabakası Kitaba merakli dostlarımın, yavaş ya- vaş bu Adetlerini terkettiklerini, ve artık eskisi gibi Babıâli yokuşunu tırmanmak zahmetine katlanmadıklarım görüyo - rum, Hele türkçe yazılmış eserlere rağ - betlerinin gittikçe azaldığını farketmek. kütübhanelerinin raflarını daha ziyade yabancı emtia ile doldurduklarna şahid olmak beni pek üzüyor. Eskiden, kitabcı vitrinlerinde her «wn eser, tanmmış canlı akisleri velveleli eti Yakub Kadrinin çalkalanırdı. Kiralık Konağı, Halide Edibin Kalb Ağrısı; Ah. med Hâşimin Peyalesi, Refik Ha Ağu Psşası bir edebi vakianın zevkli müjde. cileri olmuşlardı. Neslimizin delikanlıları, bunların tanımadıkları, bilmedik ya ratıcılarına besledikleri giyal met | ve sevgilerini. mecmüalarda, gazetelerde gördükleri resimlerine bakarak bir kat daha arttırırlardı. «Zaman olur ki hayali cihan değer', di. yen şair. sanki bugünleri önceden dü - şünmüş gibi.. Babiâli piyasasının za. valhılığına, felce uğramış haline bir ba.| kınız: Tümen tümen kitablar çıktığı, ta. biler mütemadiyen eser bastıkları halde, koca okuyucu kütlesi, başını bile çev miyor.. Tabiler, buna okuyucunun istiş - kali &ye teşhis koyuyor ve onu ifham & diyorlar.. Okuyucula; tamamile başka kana « atte,. Onlara gö; tab piyasası kampi yon mal ile doludur. Abur cubur yeyip te mideyi bozmaktansa, iştihayı okörlemek «ehveni şer» dir, diyorler. Gene okuyu. Cunun inanışına bakılacak olursa, bizde kitab pahalıdır. Verilen paraya müka - bil alınan kitab değerini tutmamaktadır. Sonra türkçe, eserlerde orijinelite yok tur. Avrupanın köhneleşmiş | fi der top ederek ğ Fır özlülerini asıl kaynaklarında etmek elbette ki daha faydalıdır. Filvaki edebiyat piyssamızda, son se”. nelere nisbeten Öölçülemiyecek derecede! ç. bol neşriyat ile karşılaşıyoruz. Birçok tercilmeler yapılıyor. Ve hiç şüphe yok ki bu tercümelerin içinde harikulâde mü. kemmelleri var. (Meselâ Hüseyin Ca.| ece, Ramiz bey, komşusuna bir çok diller döktü, Tanışmış ol - maktan duyduğu (memnuniyeti uzun uzadıya teşrih ettikten sonra, ayrılma - dan doğan teessürünü anlattı. — Kim bilir, şimdi orada ne kadar sıkılacaksınız.. dedi. Vakit vakit bura- sı gözlerinizde tütecek. Ahmed: — Evet! diye cevab verdi. Hakikaten arayacağım bu muhiti. Bilhassa. (Ne- rimanı işaret ederek) küçük hanıme - fendi ile geçen zamanlarımızı, gezinti- lerimizi ve tanışmamıza vesile olan hâ- diseyi daima yâdedeceğim. Neriman dikkatle dinliyordu. Ahmed devam etti: — Hele, içimdeki emeller tahakkuk ederse, kendisini saadelimin velinime - ti telâkki edeceğim. Kız, başka türlü tefsir ettiği bu söz- lerin tesirile tıkanıklıklar geçirirken, babası da merakla Ahmedi sorguya çe- kiyordu: — Sahi mi? Bekârlıktan vaz mı ge - çiyorsunuz? Bu hususta tasavvurları - mz mı var? Muallim, sırrını ifşa etmek ihtiyacı - mı duymakla beraber, buna gene de ce- hid, Halid Fahri, Hasan Âli Edizin yap. tıkları), fakat baştan başa tercüme hata. ları ile dolu, ve bir takım çoluk çocuğun kaleminden çıkmış olanlar da mevcud. Ve gene hiç süphe yok ki, muharriri is - tismar etmek gibi, dalsle yoluna sap - mış olan bazı tabiler. bu günahın en bü. yük mes'alleri bu bir kısım esna ütercim isimleri nız. Edebi rüş. sünü isbat etmemiş daha mekteb erala.| Tmda dirsek aşındı imzasını mat görmek istiyen nice nersisim (hastalari, hep bu tabilerin göstermelikleridir. * Okuyucuların okuma ihtiyacını kar şılamak için kitabcılar arasında yeni yarışa şahid oluyotuz. Ucuz kitab serisi neşretmek.. 25 kuruş mukabilinde, oku - yucuya 150-200 sayfalık bir kitab vermek, ve sevilen imzaları okutmak gayesini gü- den bu çığırın tuttuğuna ina Yalnız, ne yazık ki bu eserlerde ii temiz baskı ve itina bulamıy: İpaklarının en değerli ressamlarımıza yap tırılmasına rağmen, tuhaf bir kofluk ile karşılaşıyor ve iyi tabılı kitablarda bul. İduğumuz o zevkli havayı tadamıyoruz.. Edebiyat çevremizin en sevilen sima. larından, VA.NA, Akagündüz, Mahmud Yesari gibi değerli kalemlerin, dostum üstad ressam Müni$n yaptığı resimlerle süslenen eserlerinden seçme nümuneler veren - bu ucuz o kitablar (serisi, diyebilirim ki, her okuyucu ta. bakasına (Ohitab etmek gibi bir mazharniyet taşıyor. Meselâ, bana gön - derilen kitablardan realist Akagündüzün vaktile eski harflerle basılmış olan .Ü . vey Anası» nı bir kere daha lezzetle oku. d un kıvrak üslübile, naklet, dikleri çeşnide bir uz Yesarinin, «Dağ Rü; m nuvel, Mahmud rları» romancının ass da, To - mancılığın, daha tam bir görüş ve ifade ile yazıcılığın ayağa düştüğü, çoluk ço - cuğun eğlencesi olduğu bir devirde, yü - (Devamı 10 uncu sayfada) Yeni lini; her vakitkin - den fazla bir mu « habbetle sıkarken: — Teşekkür ede - rim, Ahmed bey! de- di.. bu akşam bende kendimi mes'ud his, sediyorum.. Ahmed Ercan bu- nu da yanlış anla « muştı. Hem kendi e- vinden içeriye giri - yor; hem de düşü - nüyordu: — Neiyi kalbli kızcağız! Başkasının saadetinden kendi pe de hisse çıkarı - yor. saret edemiyen bir çocuk tavrile cevab verdi: | —ı2— Sapanlı (o köyünü .İGenç kızlarımızın yaşayış şekilleri, serbest- , İetmelerine mâni teşkil etmektedir. . r “|deği, çalıştığım müesseseden “Son Posta,, nın bekâ: okuyu- cuları fikirlerini bildiriyorlar © Kerim Râca (Beşiktaş): .Gazetenirin bütün gençliği alikadar eden anketine ben de bir ceyab verme arzusun - dayım: Zamanımızda gençliği en çök ilgilendiren bu bal haklı bir endişe tevlid o etmektedir. i Iyi bir ev kadını, şefkatli bir ana olacak- ından şüphe ettirmektedir. Lükse ve fan- iye olan inhimskleri her genci evlenmek gibi, bu mes'ud ve bayati hüdiseden mahrum akıyor, Benim ietihadıma göre © fasla korku ve tereddüd geçiren erkeklerin haline yegüme sebeb kızlarımızın yaşayış arı ve havsilikleridir. Gezmek, eğlen - İmek, sinemalara, balolara gitmek ve daha buna mümasil vaziyetler onları, kendilerine temiz birer eş bularak alle hayatına sülük | Tesadüf etmekte olduğum ve müşahede eylediğim bu gibi hâdiseler karşısında, baya- İsa en tatlı bir 1tF8 olan evlenmek arzusu- Dı apbenn kaybetmekte oluşuma üzülmek - le beraber, bekâr bulunuşuma şükretmekten kendimi alamıyorum.» © Mehmed (Ankara Atıfbey ma- | hallesi): İ «— Hergün bekürların ogazetenizde çıkan cevablarını dikkatle okuyorum. Bilhassa ha- yat pahahlığından şikâyet edenlerin yerden göke kadar haki ver, Ben yirmi dört ya - şında bir posta müvezztiyim. Evlenmek için yaşım tam sayılabilir. Evlenmek, alle haya- tıha karışmak, zürriyet yetiştirmek istiyo - rum. Bu emelimdir. Fakat aldığım para We kendim güç geçiniyorum. o Evlenirsem hem ben hem alacağım kız sıkıntiya düşecek! A- caba evlenenlerin maaşlarını zam yapmak mfimkün olamaz mı? Böyle bir hareket o - lursa sanırım ki, kimse bekâr kalmak iste - mez» © Said Işıksal (Mercan Tığcılar caddesinde kunduracı): «— Anketinizi yüksek bir merakla takib! ediyorum; bu hususta bekâr olmam dolayı-| 4ile, ben de birkaç söz söylemeği faydalı bul-| dum. İ 31 yaşındayım. Bügüne kadar erleneme - dim. Sebebi, bekârliği sultanlık addedişim çok az ay- İhk alışımdır. Bütün ay iş bulup çalıştı - J&im takdirde 40 hira elime geçer, Bu hesaba issizlik, hastalık gibi sebebler katıtırın daha aşağı İner. Hayat çok pahalı, büyük bir ce- #aretle evlenmeğe kalkılacak olursa, kizin a- ilesi ve bizzat kendisi tarafından göslerile - cek müşkülAt, hemen bu işden vazgeçirtecek (Devamı 10 uncu sayfada) Ercümend Ekrem — Eh! ne yapalım? Kabahat kerime-| nas:l biraktıysa, gene wyle bulmuştu. İ-İtane armud ağaci dikmek suretile şük- nizde. Maamafih henüz müsbet bir şey yok. — Allah mübarek etsin! İnşaallah di- k dişiklik getirmer zağılamış; tavuklar; k y bu bir avuç insana gene hemen hiç şti. İnekler bu- civciv ve ran borcunu ödemişti. İşte olan biten hep bundan ibaretti. Köylüler; pek sevdikleri muallimle - Edebi Romanımız: 41 KARLI DAĞA GÜNEŞ V Yaza No. 28 Abaza Hasan Paşa On yedinci asır ortasında koca bir İmparatorluğu parçalamak istiyen bir zorbabaşı, Anadoluda binlerce Türk çocuğunun kanını döken bir serseri paşa... yaşında cülüs eden Dördüncü Meh |de bulunluğunu biliyordu. Heri 1068, medin ilk sekiz çocukluk yılında İstan- | yılında idi. Köprülü, Osmanlı İmpara « buldâ dokuz büyük kanlı ihtilâl çıkmış İtorluğuna tâbi iken isyan eden Tran - tı. İmparatorluğun idaresi, bu ihtilâlİsilvanya prensinin (o üzerine gitmişti fırtnalarının #ktıdar mevkiin çıkar -| Hasan Paşayı da sefere davet etmiştir dığı bayağı, ehliyetsiz ellerde kalmış - |Niveti de, paşa orduya gelir gelmez «kâ tı, Korkunç anarşi dalgalarından biri- |rıntamam etmek» idi. Hasan Paşa, bu nin, bir gün 14 - 13 yaşında bir çocuk|davete karşılık İstanbula adamların olan oğlunun tahtını da devirebileceğini! göndererek Dördüncü Mehmedden Köp gören Valide Turhan Sultan, Sadrazam |rülünün azlini istedi. Fakat çocuk pa» lk makamına, geniş bir salâhiyetleldişah metanet gösterdi. Gelenlere: Köprülü Mehmed Paşayı geçirmişti. — Sizleri kim gönderdi? Diktatör Mehmed Paşa, Yeniçeri, Si| Diye sordu. Onlar; pahi, serseri, hırsız, bev, paşa; — Padişahımiız, dediler. Hasan Paşa devlet otoritesine baş kaldıranı ve ma- | ile yarındaki olan kullarınız! xisinde lekesi olanı aman vermeden i-| Çocuk ince sesile bağ: — Haşa! Onlar benim kullarım de » gildir, belkim önlar an kullarıdıri lar, zabıt ve rupta gelmez Yeniçeri ve|Leh kral: kâfirliği ile bu ulu gazana Sipahinin yaramazları, Anadoluda A - | Kuvvet verdi. O ise kendi başı korku « baza Hasan Paşanın etrafında toplan - sundan bu kadar adami kendine uydü- dılar. Abaza Hazan Paşa meşhur zor-|rup nankörlük eder. Allahü Tealâyg balardandı. Köprülünün vücudünü kal |ahdim olsun, o köpeği öldüreceğim. Siz dırmak istedikleri arasında kendisinin (Devamı 10 uncu sayfada) m m mm aa insanın nazarı dikkatini celbetmiş ol « mak; vakıa, sizin gibi sayısız meziyet « lerile müşehkas bir kıymet olan muh « terem bir hanımefendi için büyük bi şey İfade" etmez. İtiraf ederim ki, bu bir nokta var ki, bugün Size şu arizeyi yazmak ve takdim etmek cür'etini bâ» duymuştu. na veriyor. Filhakika; siz mes'ud Ol - Maariften gelmişlmak için atıldığınız izdivaç âleminden olan emir mucibin -İbedbaht olarak ayrılmışsınız. Ben s9 i ce mektebi açtı;lo saadeti, sizinle karşılaşıncaya kada derslere başladı. Ço|hatırıma bile getirmemişim. Şu suretlej yordu. Onlara verdi-İ yeti içerisinde geçirmemeğe ayni dere ği öğüdler; terbiye;|cede teşneyiz. boşa gitmemişti. E -| Sizinle teati ettiğimiz birkaç sözden meklerinin . böy'ecelanladığıma göre duygularımızda ve dü hebe olmadığını mü | şüncelerimizde; ender tesadüf olunuş şahede etmek ayrı -İbir mutabakat var. Zevklerimiz, hayat ca omemnuniyetiniltelâkkimiz birbirlerinin (ayni, Aşağı, ğına hamdetti. Kar -|tecrübenin en muvafık şertler daire » şısında, kıymetini an | sinde olmasını, daha bir çok zaman beli 'ak meslek Aşıkı o -İlemeğe müsaiddir. Ben ise sizin gibi dös lanların idrak ede -İğilim. Az çok olgunlaşmasına ve dol « bilecekleri bir eser duruyordu. gunlaşmasına hizmet ettiğim başım, eb Birkaç gün böyle geçti. o Çocukları)ti yılın biriktirdiği. yığdığı karları ta « seviyelerine göre ayırdı. e Köylülerin;|şıyor. Beni koca sıfatile kabule şayan &nm ettirmeğe başladı. Serseriler, ip - ten kazıktan kurtulmuş baldırı çıplak- bakımdan; sizinle benim aramızda hiğ bir münasebet yoktur. Fakat buna rağ» Talu Teen, bizi yakınlaştıran ve birleştiren cukları bu yıl daha)ikimiz Ge, ömrümüzün bakiyesini mah» dikkatli, daha temiz|rumiyetlerin en büyüğü ve en acısı o « ve daha uslu bulu -|len eş bir ruh ve eş bir kalb mahrumb mucib oldu. yvukârı, talih hususunda da birleşiyo « Şeytana uyup dalruz.. birleşmişiz. vamâ sizin çağınız buradan ayrılmadı -İbundan sonra yapacağımız ikinci bir lediğiniz şekilde neticelendirirsiniz. Bu palaz çıkarmışlardı. Mektebin arkasına işde en çok sevinecek de, biziz; emin o-| düşen arsaya Hacının İbrahim yeni bir Tun. evceğiz çatmıştı. Zaten söylüyordu. U- — Ondan asla şüphem yok. İşak askerden dönerse oncağıza bir dam bir bir evlerini dolaşıp hatırlarını sor- du. Ondan sonra; Nevber aklına geldi. Uzun geceler; saatlerce düşündü, ta - şındı, ona yazacağı mektubun müna - rini meserretle (karşıladılar. Muhtar Veli ağa; — Gelmen gayrı deyi çoh gorbtuğu - Bundan sonra Ifkırdı başka mecrava döküldü. Fakat başka (ne konuşuls Nerimanın artık kulağına girmiyordu. O, kendi saadetine inanmış, o kanmış, Abmedin; ertesi gün firsat kollayıp da kendisine açılacağını umuyordu. kurscak, sonra da everecekti dım sıtmadan yatıvordu. du artrmi Bazan İ gelip te mektebi silip süpüren Satı ka- Bakkal Ab - çavuş dükkânın maf çeşidini tı. Bir venilik dive getirdiği çi- kolataların rağbet görmediğinden şi - duk.. dedi ve hemşerilerinin duydukla- rı endişeye tercüman oldu. Ve Ahmed Ercan: — Neden? diye sorunca da şu cevabı İ verd: Senin gibi mâlimi köyde gorlar m; sib şeklini zihninde oldurdu; hazırladı. Ve bir akşam, odasına çekilip, kâğıdı önüne, kalemi de eline aldı. «Mühterem hanımefendi! Mes'ud bir tesadüf eseri olarak, sizi, | kaymakam Ramiz beyin evinde ilk gör- O timidle, gece yarısına döğrü göz -|kâyet ediyordu lerinin içi gülerek; Ahmedi; tâ bahçe| Musllimin iyiliklerini gören Hondi - kapısına kadar teşyi etti. Ve orada; e -İjinin Mustafa; mektebin bahçesine Pl hiç? Şara almışlardır ellâlem di | m. andanberidir fikren ve hayalen Basit lâkin tertemiz insanların sev -sizinle meşgulüm. - Gençliğini; âdeta pısi adama daima Kıvanç verir. Ahmed; haberi bile olmadan; münhasıran mes- hakkında gösterilen — bu alâkadan kazileği uğuruna harcamış (mütevazi bir görecek kadına gençliğin cahil heye * canını değil, fakat uzun tecrübelerin ve mahrumiyetlerin muhassalası bulu» nan vefakârlık gibi, bağlılık gibi, şef « kat ve dostluk gibi hiç de istihkar ediğe miyecek, esaslı duygular getireceğini, Maddi servetim yok. Lâkin, pek sevdi» ğim bir mesleğim ve ona sonsuz biri» nacım var. Yaşadığım muhit, saf, te « miz köylü muhitidir. Asude; dedikodüs su yok; hasedden, ihtirastan uzak, in « sanları bazan iğrenç gösteren hale lerden büsbütün âzâde, bir yerde ya « şıyorum. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: