24 Haziran 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

24 Haziran 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Beyaz güller benden, benim kalbim - © en, benim hayatımdan bir parçadırlar #anki... Fakat orlar hayalıma nasıl girdi. * ler ve ömrümün bu, saadetle açılıp göz Yaşlarile nihayetlenen devresi nasil baş. “dadı, bilmiyorum. Yalnız beyaz bir gül “© emeti ve bu beyaz güllerin arasında on. © ların yaprakları kadar parlak bakışlı © gözleri görebiliyorum. © O bakışlar sanki bana yaşamak, yaşa. mak ve sevmek arzusunu Fakat o zaman hayatı ve insanları tanı an! miyordum ve bilmiyordum ki i © &kserisi kalblerini yüksek ve te © sevgiye bağlıyacak yerde günlü ve zevkler peşinde koşun mahl iz bir arzular dar, Bunları bilmiyordum ve Esadın parlak © bakışları, sesinin ılık ahengi beni dö mesine imkân olmıyan bir diyara sürük. Tüyordu. Bendeki sevgiyi seneler oöldüremedi, fakat ondaki heves ancak bir yaz sür - müştü. Sadece bir yaz... Fakat bu yazın P hatıraları bütün bir ömrü dodlurabtlir. © di Çünkü onlar baharın beyaz gülleri a. © rasında doğan ve kalbimin ilk ve en yük. sek heyecânlarile canlanan bir aşkın iz.! derile süslüydüler. Esad beni her akşam elinde bir demet beyaz gülle karşılardı. Yeşil otların üs. tüne yan yana otururduk. Ve denizde gü “Meşin son ışıkları kayboluncıya köodar ko. © muşurduk. Beyaz güller yeşil yaprakla. © File kucağımızda dağınık ve güzel bir kü. - me teşkil ederlerdi Her günü beraber geçirdiğimiz halde “Bon zamanlarda on beş gün hiç görün « memesi önce beni şaşırttı ve meraka dü. gürdü. Fakat içimde ufak bir şüphe bile ön yoktu. Dudaklarından başka bir kadınm © İsmi dökülürken gözlerinin ayni samimi. © yetle parlıyabileceğini hatırıma bile ge - © Grmiyordum. Fakat gördüm. Görmek İs. © temediğim halde gördüm. O gün Modada yazı geçiren ablamı 2i - yarete gitmiştim. Hava oldukça sıcaktı. i “Daha iskeleye çıkar çıkmaz ablamla e . © niştemi karşımda buldum.. Konuşa, ko > nı yürümiye başladık. > — Banyo yaptınız mı? dedim. Eniştem elindeki mayoyu gösterdi. « — Hayır daha yapmadık, seni bekli - “ yorduk. Gelmez misin? © Hava o kadar ağır ve durgundu ki bu if derbal kabul ettim, — Plöjda mayolarımızı giydikten sonra — Bandala atladık; Eniştemin ısrarlarına © rağmen küreğe ben geçtim. Deniz kot - © taler, sandallar ve insanlarla dolmuştu. “ Bunu böyle biliniz. > diğiniz sözlere gelince, bunları da size ve ailenize karşı duyduğum dostlu- ve minnettarlığı hürmeten unuta - ğin Genç adamın yüzü sapsarı olmuştu. Tirtiyerek ve ayakları üzerinde salla « narak yerinden Kalktı. : — Demek onu seviyorsunuz öyle mi? O halde o bana niçin bunun aksimi söy- © Jedi, neden beni aldattı? — Kim? © — İsmini söyliyemem. bunu ona yadettim... Fakat sizden affınızı rica “ederim Nerime... Allaha ısmarladık. Bir iki adım ilerledikten sonra dur- © du, tereddüd etti ve birdenbire geri dö- “herek genç kızın karşısında durdu. — Size bir şey tevsiye edeceğim Ne “rime: Meliha halamdan sakınmız. O, “ kendisini Feridun beye beğendirmiye yret ediyor ve bunda muvaffak oldu- ui iddia ediyor. Bugün o da Feridun ğ 4 > beyle ayni vapurda Bursaya gitti. Ha- Jam çok kurnaz ve koket olduğu kadar “muhteris bir kadındır. Bense onun si- “zin için bir üzüntü mevzuu olduğunu © kat'iyen istemiyorum. © © Bu son cümleyi helecandan titriyen bir sesle mırıldandıktan sonra alelâcele © uzaklaştı. Nerime bir iki dakika hay - r İçinde kımıldamadan kaldı. Ne- “Son Posta, nm Hikâyesi i Beyaz Güller aşılamışlardı. | 1 e e SON POSTA ANNA. Yazan: İzci Özkurt MUMU Küreklere bütün kuvvetimle (sarılarak sandalı süratle sahilden uzuklaştırmağa çalışıyordum, Bu tunç renkli vücudlerin teşkil ettiği kalabalık âdeta gözlerimi ra- yordu. Ve plâjın gürültüleri hafif bir u. ğultu balinde kulaklarımıza kadar geli. mü arkaya döndürüp açık . islerle örtülü uzak sahil - r buğulu birer çizgi halinde idiler ve kü Üçük bir sandal ağır ağır bize doğru yaklaşıyordu. Biraz daha yaklaşın dalda bir kadmin bir erkek gördük. E-kek kürek çekiyordu ve bize arkası dön 30. Kadın seri dalgalı saş- larını ellerile düzelterek bir şeyler söy. lüyordu, Ablam gülerek: — Bu çifte bir haftadır muntazaman raslıyoruz. Galiba buraya yeni geldiler dedi. Lâkayd bir tavırla başımı çeviriyor - dum ki kalın ılık bir sesin. — Leylâ niçin inad ediyorsun dedidiği. ni duydum. Evet bu, ses, bu titriyen ılık ahenkli ses daha on beş yün evvel gene ayni sami. miyetle bana hitab eden sesti, Esadın se. sini derhal tanımıştım. Bakmağı korktuğum halde baktım. Benimle karşılaşınca bakışları bulandı. Çelfresi hiddet ve şaşkınlık dalgalarile karıştı, Başımı önüme eğdim, Ne tuhaf!. Eğer onu böyle göreceğimi hatırıma ge. tirseydim çılgına dönerdim. Halbuki gör. düğüm zaman sükünetimi muhafaza e - debildim. Hattâ içimde ona karşı, bütün ümid ve saadı ildürmüş olan bu er. keğe karşı bir hiddet ve isyan bile uyan - mamıştı. Onun bana yaptıklarından do. layı duyduğum nefret aşkımın büyüklü. ğü yanında o kadar zayıf kalıyordu ki... * Arkadaşım Selma ile balkonda karşı karşıya oturmuştuk. Sıcak bir günün ak. şamıydı, ve vakit hayli iletlemiş olmakla beraber hafif bir rüzgâr bile esmiyordu. Arkadaşım dakikalardanberi ayni vazi - yette hareketsiz duruyor ve susuyordu. Birdenbire gözlerini bana çevirerek; — Esadı tanır mısın? dedi. Bu ani sual karşısında şaşalamıştım. Acaba Selma bunu niçin soruyordu? Lâ. kayd görünmeği çalışarak: — Hangi Esad? dedim, — Esad Fahri, Yazan: GÜZİN DALMEN Sizin #öY-|jad ne demek istemişti? Bu sözler ne demek oluyordu? Etrafında örülen bu eğ ne idi? Gözleri dalarak bin bir ihtimali zah - ninden. geçirdi. Feridunun (kendisine hiyanet etmesine imkân var mıydı? Bu nun tasavvuru bile onu altüst etmiye kâfi geldiği için hemen reddetti. Ha- yır, Nejadın dediği gibi Meliha hanım güzelliğinin bütün fettanlığını Feridun üzerinde kullanmıya kalkışsa bile onun bu gibi entrikalara kapılmıyacağı ve bunları evvelceden keşfederek buna mâni olacağı şüphesizdi. Onun Meliha nın hilekâr ve riyakâr tabiatinden nef- ret ettiği apaşikfirdı. Nerime yerinden kalkarak güverte » de dolaşmıya başladı. Hafif bir rüzgür saçlarını tel tel dağıtıyor, açık göğsüne girerek onu ürpertiyordu; fakat genç kız bu gibi harici şeylere ehemmiyet verecek halde değildi, bir düziye zih - nini yorarak düşünüyordu: — Zavallr Nejad; iatırabı hayaline kanad vermiş, ona bin bir acayib şey düşündürüyor. Ona Feridunla nişan « lanmaktan müteessir olduğumu kim söylemiş? Bu büylik yalanı kim uydur. hatsız etmişti. Böylece epey açıldık. Sı. caktan hayli yorulmuş olduğum için kü- rekleri bıraktım. Deniz kıpırtısız uyu - Eskiden tanırdim. Fakat uzin za- |andir görmedim. — Onun son zamanlardski hayatını şüphesiz herkes gib sen de biliyorsun? — Evet duyuyorum, geziyor, eğleni - yor. Bekâr ve kimsesi olmıyan bir erkek nasil yaşarsa o da şüphesiz öyle yaşıyor. — Sade bu kadar değil Bu mevzu üzerinde fazla durmak iste. miyordum. — Niçin bun Bâşka şeyler k — Peki yasıl is dedi. Başını önüne gene Çekresine dikkatle baktım. — Hasta mısın Selma nen var? Gözlarini başka taraflarda gezdirerek cevab ver — Bugün canım sıkılıyor. — Ne oldu? Dudaklarını büktü, — Hiç... — Muhakkak seni sinirlendirecek bir şey olmuştur. — Söylememe müsaade etmedin ki he. men bahsi kapattın. — Esaddan bahsediyorsun. Sinirlenme. ne sebeb olan 6 mu? Seni kızdıracak bir şey mi yaptı? — Ne münasebet. Sadece ona çok acı. dım. — Avıdın mı? — Evet, bütün hayatını yersiz gayeler uğruna mâhvetti, — Ne demek istiyorsun Selma anlıya - an o bahsediyorsun? şalım, dedim. susmuştu. .İmiyorüm? Saçlarını ellerile arkaya doğru attıktan İsohra bir şeyler düşünür gib: uzaklara i baktı. y — Ne oldu söylese”. — Bugünkü gazeteyi okumadın m? — Hayır okumadım, Gazetede — Zavallı Eaadın nasıl öldürüldüğünü bütün tsfsilâtile yazıyordu. Dudaklarım kıpırdadı. Ellerim boşluğa doğru uzandı. Gözlerimin önündeki bü - tün eşyalar sallanıyor, bulanık hayaller arasında bocalıyordum. — Ne oluyorsun Vedia? Kendimi toplayıp Selmaya cevab ver. mek için sonsuz bir gayret sarfettiğim halde bir şey söyliyememiştim. Selma, — Vedia! Vedia ne oluyorsun kardeşim diye sesleniyordu. Gözlerimi güçlükle açtım, Aci hakika. te inanamıyordum. İnanmak istemiyor - dum, Gayri ihtiyari: 5 Halasının İzmir seyahatinden haber- dar olmadığını söylemekle Nejad yalan uydurmuştu; çünkü biraz evvel kendi- si onun Bursaya gittiğini ve Feridunla ayni vapura bindiğini söylemişti. Mut laka hala ile yeğen arasında karışık bir anlaşma ve uyuşma vardı! Niçin? Şüphesiz beni Feridundan - ayırmak için... Bunu Nejaddan hiç beklemez- dim. Bunca senelik dostluğumuzu ü * nutması pek çirkin bir şey... Nejad tarafından böyle bir muamele. ye maruz kalmak genç kızı pek üzmüş- tü. Bunların sırf bir entrika olduğunu düşündüğü halde garib bir üzüntü içi- ni kaplıyor, ona derin ve acı bir heye - can veriyordu. Meliha güzel, çok güzel bir kadındı. Gözleri bazan karşısındakini okşuyor - muş gibi bir mana almasını bilirdi... Bilhassa Feriduna bakarken bu gözler- de yanan ışık Nerimenin nazarı dikka- tini celbetmişti. Dün, onu görmiye gel- diği zaman pek güzel ve zarifti. Arka- sındaki kurşun! tayyör olgun vücudü- nün çizgilerini inceltiyordu. Maamafih, genç dul gittikten sonra Feridun onun hakkında çok sert sözler faraziyeler Nerimeyl - sinirlendirmeye kâfi geliyordu. Bu müthiş düşünceleri zihninden atmak için elin! alnına gö - türerek bir fki saniye başıni sıktı ve baş ka şeyler düşünmiye kendisini mecbut atti. Ayrılmadan bir iki dakika evvel nl » söylemişti. Bütün bu birbirini tutmıyan KANZUK EN ENİ iLâcı BROMOFLORİN Sinir, Çarpıntı uk evham gibi üzücü ve kat'i tesirli bir ilâçtır Tıkanıklık, Baygınlık EYP TATE ESTİ. TAYT SATİR CP TRER en emin PT YAY İT ATT ion Yeli ili ik iri ae A İSİ NGİLİZ KANZUK ECZANESİ RADYOLINI daima kullanınız NEDEN Bütün mütehassıs diş tabibleri RADYOLİIN diş macununu tavsiye ediyorlar ? Çünkü: RADYOLİN Dişleri beyazlatır. Diş etlerini kuvvetlendirir. Dişlerin çürümesine mâni olur. Ağız kokularını Sabah, Öğle, ve Akşam her yemekten sonra günde üç defa dişlerinizi Beyoğlu, istanbul defeder Muhtelif sergilerden 18 diploma, 24 altın — Demek ölmüş öyle mi diye ağlar gi- bi sordum? Selma cevab vermedi. Gözlerinde hay. retle karışmış bir ıztırabıyr izleri vadı. Koltuğu yanıma çekerek oturdu. — Seni bu kadar üzeceğini bilseydim söylemezdim. — Hayır birdenbire duyunca... Fazla konuşamadım, kekeliyordum. Selma önüne bakarak devam etti: — Esasen böyle olacağı malümdu. Çün — Sevgilim, bu iki günün çabuk geç mesi ve beni sana götürecek olan va - purda bulunmam için şimdiden sabir- sızlanıyorum. Bu iki günün nasil ge- çeceğini düşünmekten bile korkuyo - rum. Bunları söylerken gözlerinde ne kâ- dar derin bir aşk, sesinde ne kadar inan dırıcı bir sıcaklık vardı! Hayır, ondan şüphe etmiye hakkı yoktu! Bu mağrur Feridun, bu güzel dulları arkasından koşturan, onların huzur ve sükünunu kaçıran yakışıklı genç yalnız onundu, yalmz onu sevi - yordu. Bu son düşünceleri kendisine emni - yet verdiği için sükünet bularak yemek yedi ve erkence kamarasına çekilip ya- tağına girdi. Vapur, açık denizlere çık- tığı için hafif hafif sallanıyor, bu sal « lanışile ona ninni söylüyordu. Uyudu. Fakat âsabının £ yatıştığın zanneitiği halde sabahlara kadar kâ « buslar içinde çırpındı. Rüyasmda gü - zel Melihanın, kurşuni tayyörile Feri dunun yanına yaklaştığını, ona soku - larak kulağına bir şeyler fısıldadığını, Feridunun da onunla alâkadar olarak güllimsediğini, ellerini elleri arasında okşadığını, gözlerinin tatlı bakışlarile onu sardığını görüyor, karşısında bir - birine yaklaşan bu iki vücudü ayırmak istediği halde buna muvaffak olamıyor. du. İşte Feridun Melihaya daha çok s0- kuldu, başını ölleri arasına aldı ve bu sabah nişanlısına bakarken gözlerinde yanan ateşle ona bakıyor, başmı ona yaklaştırıyor; sıcak nofesile onun du - Nertme titreyerek uyandı; kalbi göğ- muş? Mutlaka halam... şanlısı, tatlı ve müşfik bakışlarile göz « Gözlerinin karşısında, Bu çevrilen en. |lerine dalarak ona şu sözleri siyleme-| daklarını yakıyor... trikanın safhaları oanlanmıştır miş miydi? kü Esad son zamanlarda kadınlar tara . fından beğenildiğini görerek çok başka. laşımıştı. Onun yüzünden birbirlerile da- rilan arkadaşların, ayrılan evlilerin sayım çoğalıyordu. Erkekler ondan nefret ed. yorlar, kadınlar hem beğeniyorlar, hem korkuyorlardı. Bu şekilde yaşamağa de. vam eden Esad elbette bir gin karısını onun yanında bulunca çılgına dönen kıs. kanç bir kocanın kurşunile yerlere seri. (Devamı 2 üncü sayfada) sünün üzerinde kuvvetle çarpıyor, vü- cudü ateşler içinde yanıyordu. Bu rüyanın getirdiği üzüntü bütün seyahatinin devamınca sürdü, onu bir saniye rahat bırakmadı; o kadar ki va- pur İzmire yanaştığı zaman, bir hasta- lıktan kalkmış gibi yüzü sapsarı idi. Rıhtıma çıkarken Nejad o yanmdal geçti ve öna bakmağa cesaret edeme * den şapkasile kendisini selâmladı. Ne rime halasının elinde bir oyuncaktan başka bir şey olmuyan bu genç adamın arkasından merhametle baktı. — Zavallı çocuk; halası onu bu şü « lünç harekete sevketmiş olacak! Ne iradesiz, ne zayıf adam! Birdenbire hayretle yerinde durdu. Uzakta Süheylâ hanım, yanında Semi ha hanımla beraber durmuş, onu bek - liyordu. Genç kız kendisini toplamağa vakit bulamadan müstakbel kayınvali- desinin yaklaştığını gördü. — Biraz evvel kalkan vapura Nes - rini teşyi etmiştim; otomobili gönder - memek için seni bekledim. — Nesrini mi teşyi ettiniz? — Evet. İstanbulda; halasının yanın- da birkaç ay kalacak. A — Beni beklemek zahmetine katlan. dığınız için teşekkür ederim yende. — Geçerken Semiha hanımı da ev - lerine bırakırız. Nesrini selâmetlemek için buralara kadar gelmek -ütfunda bulundu. Fakat; dur bakayım; şu ge * çen Nuriye hanımın oğlu Nejad değh mi? — t eğe (Arkan var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: