14 Temmuz 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

14 Temmuz 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Nu me 2 ham ©. .e vee Lr ER SON POSTA AVRUPA VOLKANINDA Belgradda Fransa ve İngiltere lehinde nümayişler yapıldı a a e e Yugoslavlar Balkan ittifakına sadık kalmak istiyorlar, bundan şüphe edilmemelidir Yazan: Ercümend Ekrem Talu Sayfa 9 ( Son yirmi beş yılın meşhur cinayetleri: 8 | İ Karacaahmeddeki . haydud çetesi Haydudların reisi bağırdı: “Parası yoksa ne diye yaşıyor, temizleyin, kerafayı!, — Dur! Hiç kıpırdama ha.. Dinim hakkı için yakarım!,. Sağa, sola devrilmiş, büyük kavuklu mezar taşlarının arkalarından birer, bi. rer dört gölge fırladı. Yolun ortasında ellerini havaya doğru kaldırmış, tir, tir ttriyen bir adamın üzerine yürüdüler, Ve iki, üç adım aralıklarla etrafını çe « virdiler. Ellerindeki sivri uçlu bıçaklar, akşamın loş rengi içinde pırıl, pırıl par - yordu. — Aldırma be rels!., Hava büsbütün kararmıştı. Servi tepe. lerinde kargalar bağrışıyor, köstebekler; yer, yer toprak kabartıyorlardı. Birdenbire tekrar birer mezar taşının arkasına sıçrıyarak gizlendiler. Hafif biz ayak sesi duymuşlardı. Biri, diğerine seslendi. — Bu, odur!. — Acaba?. — Dalga geçme ulan, odur diyorum Bir tanesi, elindeki bıçağın köpek başı| sana!,. Ben bilirim. şeklinde oyulmuş siyah sapını adam) geylerini kesip tekrar kulak kabartan. Belgrad, Temmuz Belgrada, Misir hariciye nazırındın biraz sonra vardık. Afrikanım güzide dev- let adamı Balkan turnesini ikmal ediyor. Bu temaslara ne lüzum vardı demeyin: ceğiz. Zira Balkanları tehdid eden ayni tehlike garb ve cenub cihetlerinde Mı » sir hududlarım da tehdid etmektedir. Belgrad, Yahya Paşayı kabule hazır » lanirken, Hitler ile Köseivanot arasında Berlinde cereyan etmekte olan konuş » maları da merakla takib etmekten fariğ değildir, Bu konuşmalar o Yugaslavyayı birinci derecede alâkadar ediyor. Yugoslavlar Balkan ittifakına sadık kalmak istiyorlar. Bundan şüphe edilme. melidir. Bilhassa gençlik, totaliter dev - letlere karşı antipati hissediyor. Daha iki gün evvel burada üniversite talebesinin idaresinde İngiltere ve Fransa lehinde nümayişler yapılmış. Lâkin Almanya ve İtalya ile hemhudud olmak resmi Yu » goslav mehatilini derin derin düşündürü. yor. Bahusus ki Hırvat meselesi henüz halledilmiş değildir. Ve onu halletmeyi Üzerine almış bulunan başvekil Svetko. viçin de ahvali sıhhiyesi bozuktur. Diğer taraftan, çok elim bir tesadüf kendisini Mehmed Spaho gibi kudretli bir mesai arkadaşından mahrum bırakmıştır. Meh. med Spahoya hâlâ bütün Yugoslavya ağ. hıyor, Belgraddan Ben de Türküm.. Ve ben de gazeteciyim. Acuba bundan sonraki hududda ben de ayni müşkülâta uğrıyacak mıyım?. Bir defa, ne olur, ne olmaz? Bavulla. rımın anahtarlarını çıkarayım da, eşya muayenesine hazır olayım. Buraya ka. dar hiç eziyet görmeden geldik. Amma, bundan sonra?.. Eşyamın içerisinde yasak olan, yahud ki gümrük resmine tâbi bir şey mi var? Asla! Naşıl ki yabancılar: kendi hükü - metimin nizamlarına karşı hürmetkâr görmek istiyorsam, ben de yabancı hü - kümetlerin mevzuatına öylece riayet 8 - derim. Binaeneleyh, endişelerim o cihet- ten değil Altüst edilecek bavullarımı, bu vapur kazanı gibi yanan daracık yerde, yeni baştan yerleştirmek var! * Hazır, sırası gelmişken sorayım. Siz, bavul yerleştirmesini bilir misiniz? Bu, gerçekten bir ilimdir; bir san'attır ki prensibi şundan ibarettir: Mümkün ol « duğu kadar az bir yere, mümkün olduğu kadar çok şey sığdırmak” Her biri koskocaman, havaleli, mü. teaddid bavullar, çantalar, sepetlerle Yo. la çıkıp ta hem kendileri rahatsiz olan, hem de başkalarını rahatsız eden acemi yolculara baktıkça içimden acımak gelir. İnsanları seyahatten yıldıran sebebler meyanında bavul yerleştirmesini bilme » mek zannımca en baştadır. İçinde müteaddid şişeler, kutular, tu » Yalet takımları bulunan ve neseser deni. len mabud çantalardan. bir kere vazgeç. mek lâzımdır. Bunun yerine ayni kıt'ada, fakat garnitürsüz bir küçük çanta, hafif bir gardrop, bir de uzunca, İnkat ensiz valiz, bir adama iki üç aylık bir seyahat için tamamen kâfidir. Bunlar sağlam olmalı. Verilecek parâ. ya acımadan en iyilerini seçmek akıllı işidir. Zira her seyahette her birinin ne türlü hırpalanacağını, hamal denilen in. safsız mahlükun elinde neler çekeceğini Allah bilir. Onun için, lükse kaçmadan, fakat parayı da esirgemeden, dedelerimi. zin sevlâdiyelik» tabir “ettikleri kunt, sağlam bavullardan intihab etmek ge - rektir. Bu üç parça bavulun içine tecrübeli bir Yatağımda, kapının aralığından süzü - el dünyayı sığdırır. Bn dünya dediğim de, len havanın bir tek nefesini kaçırmamağa | medeni bir insana birinci derecede lâzım çalışarak, düşünüyorum. İçimde bırazıcık olan şeylerin hepsinden ibarettir. Ten- ta endişe var. İstanbuldan türdiyod şişesinden iğne ipliğe, simokin. gün, bizim gazetelerde, Abidin Daverir|den pijamaya ve pijama ile tren, vapur başından geçen macerayı okumuştum. koridorlarında dolaşmak ayıb olduğun - * Trende, geveze bir İngiliz var. Umumi Harbde rak cephesinde bulunmuş. Elim. de Taymis gazetesini görünce, benimle konuşmağa başladı. Bizim Nevyork ser- gisine giden kafile nazarı dikkatini cel - — Bunlar Türk. değil mi? diye sordu. — Evet. Ben de Türküm. Elini uzattı... — düşmandik; bugün dostuz. Her iki vazıyeti de şeref sayan bir İngi. liz sıfatile sizi hürmetle selâmlarım, — Teşekktir ederim. Ben de size karşı ayni his ile mütehassisim, Sir. Çenesi açıldı. Bir saat, Türk . İngiliz ittifakının muhassenatını dinledim. E . minim ki, bu kadar sevinç ve bu türlü heyecan Çemberlayn de dahi yoktur. Kendisine lâkırdı yetiştiremediğim ci. heile tek taraflı devam eden muhavere. miz onun şu sözlerile bitti: — Türkiye, bugün, dünyada, ikinci en büyük devlettir. Bittabi, birincisi İngiltere. Zira kar - gmdeki İngilizdir. İngilizin mümeyyiz vasfı da, cihanda kendinden üstün kimse görememesidir. O milleti ileriye götüren bu iman de. gil mi? j Bu gece kompartimanda yalnızım. Ar. kadaşım başka bir yer bulup gitti. Bu. nunla beraber gene sıcaktan gözlerime uyku girmiyor. Pencereleri açık tutma. ma kondüktör razı değil. Hakkı var. İçe. riye öyle bir kurum yağıyor ki, bir iki saat böyle devam edecek olsa her taraf kapkara kesilecek, bir manzara dan rob dö şambr denilen gecelik cübbe. ye kadar!, Bunları, yolcu bizzat kendi yerleştir meli, en Jüzumlularını üste, diğerlerini slta getirerek öyle tertib etmelidir ki yol. da bir de bo wüzden sıkıntıya maruz kal. masin, * Bavul dediğimiz gibi, akla, bir de on. ların anahtarları gelir. Bavul anahter ları, mintarafillâh, kullarını tazib etmek için icad olunmuş işkence.âletleridir san. ki! Bunlar, aradığınız zaman bulunmaz. Esasen sen dakikada hatıra gelmiştir. E. vin içinde ne kadar köşe, bucak varsa, a ranıp tarandığı halde, bavul anahtarları bir türlü ele geçmez, ve nihayet, bul » mak Ümidi kesilir ve aramaktan vazgeçi. lerek, kilidsiz eşya ile yola çıkılır. Bunun mahzurlarını ise sayıp dökme. ğe hacet görmüyorum. Onun için, seyi hati kendine zevk edinmesini istiyen a - dam, bavul anahtarlarını daima bir zin. cire bağlı olarak itina ile saklamalı ve bavulları açıp kapamakta zahmet çek - memek için, bunların kilidlerini de ara. da sırada yağlıyarak paslanmaktan koru, malıdır. Şimdi gelelim, yola çikarken götüre » zuli> bir tek şey bulundurmamalıdır. Bu. na mukabil de, «elzem> olanların hepsi mevcud olmalıdır. (Devamı 14 üncü sayfada) ceğiniz eşyaya: Bunların arasında, «fu. |yığdım. çenesine şiddetle indirdikten sonra dişle, rinin arasından haykırdı. — Sallanma ulan uyuz!.. Sökül papel. leri! rak dinlediler. Bir çilt ayak sesi yavaş yavaş yakınlaşıyordu. Birer avuçlarının içlerindeki esrarlı sigaralardan birer ne. fes daha çektikten sonra diğer ellerinde.' Adam, dili tutulmuş gibi garib hare -İyi tıçakları arkalarına sakladılar. Ayak. ketler yaptı. Sonra birdenbire ağlamaklı bir sesle yalvarmağa bşladı. — Ne parası be kardeşim, namusum hakkı için işte şu sağ cebimdeki otuz kuruştan başka meteliğim yok!. Onunla; da, çoluk, çocuğa ekmek alacağım. Val dâhi yok; kardeşim!. Haydıxdlardan biri, onun suratına müt hiş bir yumruk vurdu. Adam soluksuz yere yuvarlandı. Suratına kocaman bir tükrük attıktan sonra: — Ulan it, dedi. Mademki pâran yok, ne halt etmeğe buradan geçiyorsun, bizi de ümidlendiriyorsun?.. Paran yoksa, yaşama ulan salyangozl. Yere yuvarlanan adam, kalkıp doğrul. mağa cesaret edemiyor, ikinel bir yum. rk yemekten korkuyordu. İri cüsseli, eğri boyunlu, çarpık omuz. lu haydud diğerlerine çıkıştı. — Pisi, pisine vakit geçirmeyin ulan!. Avalin cebinde ne varsa alın, elbisesini de soyun, ondan sonra temizleyin kerâ. tayı. Gebersin, gitsin. Ne yapacak ya - şayıp ta?! Emir kat'i idi. Hemen adamın Üzerine çullandılar. Evvelâ parasını aldılar, Son. Ta itina ile diğer ceplerini karıştırdılar. Ceket ve pantalonunu da soyup paket yaptılar. Adam, bütün emirleri itiraz etmeden yerine getiriyordu. Don gömlek olsun e. vine gitmeğe razı idi ve öyle umuyordu. Haydudların üçü mezarlığın daha ka. ranlık taraflarına doğru yürüdüler. Bir tanesi adamın yanında kaldı, Onlar ta . mamen gözden kaybolduktan sonra elin. deki bıçağı adamın ensesinden sokup gırt lağından çıkarması bir söniyenin içine| sığdı. Sonra, yivleriden kan sızan bı çağını diline dokundurdu. Bir iki damla. sını, kan tutmasın diye yaladı. Arkadaşlarıma yetiştiği vakit, iri cüs. seli, eğri boyunlu, çarpık omuzlu hay. dud, başını ve sırtını oynatmadan sordu: — Tamam mı?. — Tamami.. — Leşi ne yaptın?.. — Bir taşın arkasına attım. Üstüne oi sesleri daha fazla yakınlaştı. Hafif, hafif yalpalıyan bir gölge göründü. Hep bir. den mezar taşlarının arkalarından fırla. dılar. — Uğurlar olsun ahbab".. Yalpalıyarık geçen gölge Göz kapaklarını hayretle açar: — Eyvallah, dedi. Siz misiniz be7. Ne a rıyorsunuz bu vakit burada? Ben de ya. bancı sandım birdenbire... ç Haydudlardan biri zorla gülümsedi. — Sen söyle bakalım, nereden geli . yorsun?.. Amma belli, tütsüyü slmışsın gene.. Keyfin tamam bakıyorum. Ya « mansın, ahbab' — Ne yapalım; kardeşim, üç, beş tane çektik iştel,. — Fazla konuştuk ahbab!. Şu çanta « mın içindeki papelleri uçlan bakalım! — Ne?! — Sıkma canımı yok bu işin, biz de insa yiyelim sayende! — Siz çıldızdınız mı be? Bırakın bu soğuk şakaları! İri cüsseli, çarpuk omuzlu haydud, â“ damın gırtlağına yapıştı. Bir dakika ka, dar sıkıp nefesini kestikten sonra bırak. tı. . — Hangisini istersen!.. dedi, Adamın bir eli yavaş, yavaş arka cebi. ne'doğru gitti, elini cebine soktu. Küçük tabancasını kabzasından yakaladı. Par « makları, emniyet tetiğini arayıp buldu. ve onu da 'Tam çıkarıp ateş edeceği sırada idi. Dört bıçak sırtına ve göğsüne, bir anda saplandı. “a Sağ eli, arka cebinin içinde olduğu de yere yıkıldı. Vücudünde ağla ir oyuktan müthiş bir kan boşanıyordu. Koltuğunun altında, sıkı, sıkı tuttuğu sie vücudünden Üç adım öteye fır. ladı. İri cüsseli haydud çantayı yerden ok dı, içini telâşla açtı, dudaklarında mer, nun bir tebessüm kıvrıldı. Deste halinde istif edilmiş büyük banknot tomarım bü. tün ceplerine yerleştirdi. Sonra kafasını durakladı, Nesi, mesi Biraz da biz — İyi haltettin!.. — Ne yapsaydım be reis?! — Ulan uyuz, bir çukura atamadın mı? çevirip yerde yatan adama Ve etraf deki arkadaşlarına baktı; K — Ne düruyorsunuz ulan?! çağ m7! diye hay, © (Devamı 10 uncu sayfada) Kadın herşeyden evvel kadındır!

Bu sayıdan diğer sayfalar: