27 Temmuz 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11

27 Temmuz 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Onbirinci Yerli Mallar İstanbul halkının meb'uslarına sergisi dün açıldı Belediye köşesinde İstanbulun müstakhe 1 şeklinden bir On birinci Yerli Mallar sergisi dün Vali Lütfi Kırdar tarafından açıldı. Ser - €de Pari genel sekreteri Fikri Tüzer, Riyasetielimhur umumi kâtibi Kemal Gedhinç, İstanbul Parti müfettişi Tevfik Fikret Sılay, şehrimizde buluran saylav- Yar, İstanbul komuranı General Hâliş Bi- yıktay, Emniyet müdürü ve güzide bir davetli kütleri bulunmakta idi. Şehir bandosünun çaldın İstikiği #arşım müteakib sergi komiseri ve sa- hayi birliği umumi kâtibi Had Güler - Yüz kısa bir hitabede bulunmuş ve İs - tnbulun en eski bir kültür yuvasının Maarif Vekâletince sergiye tehsis edil- diği zikredilmiştir. Valinin nutku Möteakiben vali Lütfi Kırdar açılış Mitkunu söylemiş ve on sene evvel gene bu binada fik Yerli Mallar sergisi açıldı- Zaman heniz yeni kurulan sanaylimi- Yin ancak birkaç odada ifade edildiğine W bugün sanayi sahasında cu senelik Serleyişi tam bir surette gösterebilmek İçin. binanın ihtiyaca kâf gelmediğine İşaret edilmiştir. Vali nutluna şu suretle devam et - *“Göğsümüzü kabartan bu güzel netice MENİ Şefimiz, Cümhurreisimiz İsmet İn- örün sanayfe verdiği ehemmiyetin ve Yüksek yaratıcı kabiliyetile bu sahada Yübude getirmiş olduğu medeniyet man- Terâsının mösbet ve maddi şekilde Tecel- ir. Fafnikalarımız günden güne ço- Bakminkite, ietihsalâtımız — çeşidienmekte Ve artmaktadır. Eser büyüktür ve bu hususta halkımı- ?a daha geniş ve daha etraflı bir fikir ve- için İstanbulda büyük, munta - Zam ve ihtiyaca uygun bir sergi binası - m şiddtie hissetmekteyiz. Zamanda şehrimizin ümranına da hizmet edecek olan böyle bir sergi bina- M3 önümüzdeki senelerde vücude ge - e durak, belediyemizin birinci plân- tasavvur ve teşebbüsleri arasında Yuhmmyor., bı ütakiben veli her yıl giltikçe artan tay ik güzel bir eser vücude geti - v MAN sanayi birliğini teorik etmiş Maarif Vekâletinin bir kitab sergisi im, getirerek Türkiyenin sanayi ve e sahalarındaki mes'vd inkişafları Bes Yana göstermek #rsatı verttuş oldu - N tebarüz ettirmiştir. Belediye köşesi İİ Tütkunda endüstri plânile mem dk; izin sanayi ve maadir. sahesin - Yüleselisini izah ettikten sonra: yala m Mâveten bu seneki sergide dı, dlarak bir de blediye köşesi var- şehrinin müstakbel şeklini) Sergide Sümerbankın o paviyonunda | susiyetlerinden birini teşkil etmekte idi. |dığını, başka memleketlerde Serginin kapısında Mit Şejin heykeli tanzim ve ümranına maruf hareketle - vin bir kımma burada plân, maket vesai- re şeklinde muhterem halkımıza ârzedi- Hatay köşesi Demiş ve sergideki Hatay paviyonuna işaret ederek: «Türkiye cümhuriyeti vilâyetleri ara- sındü bhekiki mevktini'alan şank Hatay vilâyetimiz sergide kıymeti mamulât ve weasraatile kendisini temsil etmektedir. Bu mes'uri iltihakın henüz haftası içinde bulunduğumuz hulde İstanbul Yerli Mal- Tar sergisine mamulâtırı yetiştirecek ka- dar allıka, sürat ve enerji gösteren yeni wilüyetimizin değerli valiu Şükrü Sök- esücre huzurunuzda tesekkür etmeği borç bilirim.» sözlerile Hatayın yurda mes'ud iltihakını anmuş ve şiddetle alkış- lamıraştır. Vali hitabesine şu suretle nihayet ver- möğtir: Mili Şefimiz. Cümhurreisimiz İsmet İnönünün rebberliğile değerli Başvekili: miz ve doktor Refik Saydamın ve hükü- metimizin sanmlmakx bilmez ezmi ve him- #etile memlüketimiz yalnız sanayi sıha- avda deği, her hususun ve yakın vakitte çek büyük inkişaf ve terakki merhalele- rine vâsl olacaktır.» Valinin şiddetle alkışlanan nutkunu mütieakib sengi methalindeki kordelâ va- K tarafından kesilerek kapı açılmış ve antrenin ortasına konu'muş olan Atatürk büstüne sanayi birliği tarafından bir çe- lerik konarak, bütün hazırun tazimen bir dakika durmuş ve serginin gezilmesine başlanmıştır. sayıb döktükleri derdler #Baştarafı 1 inci sayfada) ler, İstanbulun derdi gene bitip tüken- mez. Buna emin olmakla beraber, iki saatte iki derde kulak (açılsa kârdır, diyen meb'uslarımız dün de Eminönü Halkevine geldiler. küçümencik def - terlerine notlar aldılar. «Ankaraya dö- nüşümüzde (aid oldukları makamlar nezdinde teşebbüsatta bulunuruz.> Vâ- dinde bulundular. Eminönü Halkevinin konferans sa - onunu kalabalık bir balk kütlesi dol - durmuştu. Meb'uslarımız kendileri İ - çin hazırlanan yerlere geçtiler. Gene - ral Doktor Hakkı Şinasi, tabir caizse şikâyetlerin, derdlerin harman edile - ceği celseyi açtı: — Şimdi sizi dinleyeceğiz Birer bi - rer dileklerinizi, şikâyetlerinizi söyle- yiniz. dedi. Dedi amma, salonda çıt yok. herkes kapısının tokmağını çalan elin kehdisi olmasını arzu etmiyordu. Bu mütered- Ali Kâmi Akyüz bir müdahale ile mü- kâlemeye bağladı: — Her gittiğimiz yerde, burada ol - duğu gibi, evvelâ bir sükütla karşılaş- tık. Sonra vatandaşların tereddüdleri zail oldu. Arkadaşlar heyecanlandı - lar, birer birer dileklerini, derdlerini söylediler. Çekinmeye lüzum yok. Din liyoruz. Tütün amelesinin derdleri İlk sözü genç bir tülün amelesi al - dı. — Bugün, dedi, tütün fabrikaların - da çalışan 30 ilâ 40 bin amele var. Bun lar çok ez yevmiye almaktadırlar. Se- nelerdenberi birçok teşebbüslerde bu - Tunduk; semeresiz kaldı. Bizi teşkilât. landırmak Olâzım. Cemiyetimiz yok, halledilmesi Wizim gelen meseleler çok fazla. Cemiyetin uğraşması lâzım ge - lecek işlerimiz çok. Meselâ içtimai si - gorta.. sonra tütün fabrikaları uzak - lardadır, biz kazancımızın azlığı yü - zünden ev kiraları ucuz olan semtler- jacılık de oturuyoruz. Buradan fabrikaya git- mek için fki tramvay değiştirmek icab ediyor. Her memlekette (olduğu gibi bizde de sabahları ve akşamları doğru posta amele iramvayları kaldırılmalı ve amelelerin wcuz nakli için pasolar ihdas edilmeli.. bir de amelesi çok fab rikalarda işci kooperatifleri isteriz. Meb'uslardan Ziya Karamürsel, ce- veb verdi: — Ayni şikâyeti Beyoğlu Halkevin. de başka bir arkadaşınızdan dinledik. Üzerinde tetkikat yapıyoruz. Cemiyet meselesini halledeceğiz. Suriyedeki Türk emlâki olanların şikâyetleri İkinci sözü orta yaşlı bir zat aldı. 'Meb'usların önüne şikâyeti ihtiva eden amma milli endüsirimizin gösterdiği büyük in- kişaf cazib bir şekilde canlandırılmış, mil HK sanayiin memlekette yayılışını göste - ren grafik büyük bir alâka çekmiştir. Fabrikaların mamulâtı davetliler tarafın. dan dikkatle #etkik edildikten sonra Eti- bank paviyonuna geçilmiş ve Türk ma- denciliğinin mazbar olduğu büyük inki- şaf ta gene böyük alâka ile gözden ge - çirimiştir. İnhiserların, yünlü. ipekli, birbirinin yüzüne bakıyor. Kimse derd (* did sükütu, mütemadiyen terini silen |d€ bir muhtıra koydu. Diğer kopyesini de |gibi öğleleri umumi tatil yapılmasını kendi okumağa başladı: Bu vatandaş, Türk vatandaşlarının istedi. Bir tüccar, deri sanayiinin ilerledi - Suriyede kalan mallarının 1919 dan -İğini, Yedikuledeki deri fabrikalarının beri ellerinden alındığını, bedellerinin (ihtiyaca kâfi gelmediğini, yanlarına £ ödenmediğini, muhtelif vaid ve vesi -İlöveler yapmak istediklerini, ancak elere rağmen 'bu işin halledilmediğini |burasının Prost plânında yeşil mmtaka anlatarak: — Fransız müstemlekecilerinin e - linden majlarımız kurtulamadı. Dedi Gene cevab Ziya Karamürselin zımdan sadir oldu: — Fransa ile siyasi mesail halledil - miştir. Bunu da arzederiz. olarak gösterilmesinden ötürü, beledi- yece inşaata müsaade olunmadığını söy liyerek, icabında yıkılmak kaydile izin verilmesini istedi. 9 -İâile tarafndan bakılınıyan çocuklar Sekizinci olarak derdini döken va - tandaş, ceketten mahrum, pejmürde General Kâzım» Karabekir, şikâyet « | K'Yafetli, muztarib bir aile babası idi. çiye sordu: — Suriyede kalan malların tutarı ne kadardır? — Bir rakam tli mikdarda malı var. Matbaacıların derdi Üçüncü söz, matbaaci Cemal Azmi — Ben matbaslardan alınan vergi - ye temas edeceğim, diye Söze şöyle başladı: — Yedi tane çocuğum var. Altısı en kek biri kız. 80 kuruş yevmiyem van söyliyemem paşam, |Bir çocuğum gazete satar. 20 kuruş da birçok yerlerde, birçok eşhasın külli -|0 getirir. Ev kira, — İlarıma bakamıyor! m yok. Çocuk « Aç, sefil, dola « şıyorlar. Bu çocukları benden alsın - lar. Bakamıyorum. Müracaat etim kay makamlıktan kovdular. General Kâzım Karabekir — Ben a- başladı ko - )ileleri tarafından bakılamıyan çocuk * Ruşmaya.. Bizden oturduğumuz bina - |lârın devlet çocuğu olmasını teklif et - nın hasılâtı gayrisafisi üzerinden ver « | miştim. Bunun üzerinde yürümeli. gi alıyorlar. Bir de ayrıca alât ve ede- “Dedi, bedbaht adamcağızın adresi - vatımızdan alâtı sabiteden addeerek/”İ aldı, vergi almaktadırlar. Binanın kıymeti - ni yükselten şeyler alâtı sabiteden ma- duddur. Bizim makinelerimiz vesaire İ nin alâtı sabiteden sayılamaz. Bu kadar İ -| 4, tiraz ettik, dinletemedik bir türlü.. BİZ” | lerinin i den bu parayı alırlarsa, matbaamızı, e evimizi, barkımızı satsak, gene ödeye - meyiz. İkinci maruzatım: Biz yüzde seksen devlet işi yaparız. Bu işlere müte: İhidler de giriyor. Müteahhidler bizim gibi fazla vergi vermediklerinden bu işleri daha ucuza alıyor, rekabet im - kânını ortadan (kaldırıyorlar. Çünkü biz dört defa muhtelif vesilelerle ka - zanç vergisi veriyoruz. (Bu vaziyette nasıl çalışabiliriz. Meb'us olân matba, rul arkadaşlarımız var. İ - omisyomu da bu müracaatımızı Kâzım Karabekir — Cemiyetiniz yok mu? Meb'us olduğunu söylediğiniz ar- kadaşlara açmadınız mı?. Matbaarı Cemal Azmi — Cemiyeti - miz yok. Açmağa savaştık, tröst yapı- yorlar diye bir ihbar vaki oldu. Bunun üzerine muameleyi durdurdular. Kunduracı kalfası anlatıyor Dördüncü olarak bir kunduracı kal- fası konuştu: — İstanbul kunduracıları 10.000 ka- dardır. Bir türlü bir araya gelemiyor - lar. İş kanunu 10 dan fazla işci çalış - tıranları çerçevesi içine * Biz fabri- ka halinde olmadığımızdan, patronla muvazaa yaparak, bizi onar kişiden küçük gruplar halinde çalıştırıyor. İş kanununun hükümlerinden sıyrılıyor - Jar. 'Tam 18 saat çalışıyoruz. Patronlar bizi hem iş kanununun himayesinden mahrüm, hem de maliyeye karşı istis- imar ediyorlar. Şikâyet eden arkadaş - ları işlerinden çıkardılar. Biz kü - çük esnaf değiliz Canh (fabrikayız. Başka hükümlere tabi olmamız iş ka- nunu çerçevesine girmemiz icsb e - madeni ve shşab sanayiinin, kauçuk ma-|der. Bu imkânların teminini istirham. mufâtanın, küçük sanayicilerin mamu -|€Yleriz. Willerıra teşhir ettikleri bütün paviyon-| Bu dilek cümleten defterlere kay - ar ayrı ayrı gerilmiş ve Türk sanayiinin |dedildi. her sohada gösterdiği yüksek inkişaf bü- yük bir hazla ve mütezayid bir zevkle tetkik edilmiştir. Hatay pawiyonu ve bu aziz yuri par - çamınen mamut ve masnüatı, muhabbet- le temaşa edilmiştir. İstanbul belediyesinin büyük bir emek ve takdire şayan bir itina ile hazırlatıp teğhir etiği yarınki Istanbulu gösteren mulytelif maketler, bilhassa dikkat ve a- likayı çekmekte idi. Sergi koridorlarında ve her paviyo - man ihtirem köşelerinde Ebedi Şef Ata- #örk ve Mil Şef İsmet İnönünün büst - leri bulunuyordu. Serginin rnedhalinin üstünde yer alan mili sanayiinin büyük kurucusu Mi Şef İsmet İnönünün bir heykeli, bu sene- Bir kadının derdi Şimdi ortada bir işci kadıncağız var: — Erkeğim verem. hastanelere git- tim. Kabul etmiyorlar. Yatağımız, ye- rimiz yok diyorlar. Tütün deposunda çalışır, 70 kuruş kazanırım. Bakamı - yorum ona. Aç ve sefil vaziyetteyiz. Arkam olsa, rengin olsam kabul ede - ekler. Fakir olduğumuza yüzümüze kimse bakmıyor. Doktor Hakkı Şinasi — Bu devirde! öyle şey yok kızım. Verem çoğaldı, hastaneler kâfi gelmiyor. Mesele bun- dan ibaret. Kadının adresi alındı. * Bir berber, hergün işden yemek yi- Ki Yerti Mallar sergisinin em büyük hu -İyecek vakit bulamadığından hastalan- olduğu İstimlâk işleri Şerif isminde bir adam, belediye » yeni istimlâk kanununu yaptığını, kat diğer nafia ve hükümet istimidk- tâbi olduğunu imarına kermi ve. rildiği bu sıralarda o istimlâklerde iki ayrı kanunun kullanılmasından halkın İzarar edeceğini iddia etti. Bütün istim- İklerin belediye okanununa tevfikan yapılmasını istedi. Sabık Evkaf müdürlerinden İbrahim Sabir, nikâhların tescil muamelesinin karışık olduğundan, nüfus muamele - lerinin senede bir defa karşılaştırılma" sından, veraset muamelelerinin güçlü ğünden bahsetti. Yol açılırken, birçok kıymetli mezar taşlarının ziyan oldu - undan yana yakıla şikâyet etti. Türkçe konuşmak meselesi İbrahim Sabirden sonra söz alan, Ü- niversite hukuk fakültesi son sınıf ta- lebesinden Naki Tezel, İstanbulda türk çeye hasret kaldıklarmdan, yahudi, er. meni ve rum vatandaşların türkçeden gayri lisan konuşmakta olduklarından acı acı şikâyet ederek bu yüzden hâ - sl olan birçok hâdiseleri anlattı. He - İyecanlı bir sesle İstanbul meb'usların- idan bu milli derde bir çare bulunma - sını rica etti. Başka bir vatandaş General Kâzım Karabekire hitabla: — Paşam, İstiklâl harbinde beraber çalıştık. O zaman maiyetinizde asker - dim, mukaddemesile müdüriyetinden 6 sene evvel çıkarıl - dığını, evrakının 6 senedir Şürayi Dev lette bir neticeye bağlanmadığın: söy - yerek alâka gösterilmesini rica etti. Bundan sonra susuz, yolsuz semtle. rin, hayat pahalılığının, fenersiz s0 - kakların şikâyetleri birbiri üzerine yı ğıldı. Beledi derdler daha çoktu. Derd- ler çoğaldıkça, sıcak da artıyordu. Defterler kapandı, dağıldık. Nusret Safa Coşkun ww —— ——— — — Kayıb Aranıyor Resmini gördü- ğümüz 13 yaşında - kı Durmuş Özger Temmuzun 22 nci Cuma günü Çarşı kapıda Sinanpaşa sebilinde sucniuk eden kardeşi Meh | med Özgetin ya - nından (ayrılmış, bir daha dükküne dönmemiştir. Kendisini bilen veya gö « renlerin en yakın poliş merkezine, ya * hunt biraderinin dükkânına teslim etme leri veya bildirmeleri insaniyet namına rica olunur.

Bu sayıdan diğer sayfalar: