27 Temmuz 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

27 Temmuz 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Şâir, bu mısraı okur okumaz, saz 8€$ İerini bastıran bir.nâra, kebvenin cam- Yarım sarstı. Azgın bir Yeniçeri, avazı “Çıktığı kadar: $ — Meded, yâ Hayyyyy!. Diye, bağırdı. Yeniçerinin bu nârasını, 24 üncü sek eni efradından birinin şu sözleri takib ço —Hâmiş(1).. Galiba, yoldaşın ar - 5 Pest, fazla kaçmış Nârayı atan Yeniçeri, derhal cevab! K senin baban yer... Biz, â - ui Dimyat pirincinden o pilâv yer. ve Tazaki üzümünden hoşaf içeriz. Sekban neferi, yerinden fırladı. Yum © Fuklarımı kalçasına dayadı. Başını dim- ie tutarak Yeniçeriye hakaretle bak - — Bre yoldaş! Yediğin U içtiğin İle Sübyan gibi ne öğünür, durursun... Pi- lâv ve hoşaf ile işkembe şişirmek ma - tifet değil. Ağzmın tadını biliyorsan, Funu yemelisin. Diye bağırdı. Hemen belinden koca | değ bıçağını sıyırarak, Yeniçeriye tta: Sekban neferinin bu hareketi, kor - kulan kanlı neticenin zühur etmesine geldi. O anda kılıçlar, pelalar, ya- Hağanlar pa . Kahvenin içi birbi Bine karıştı. Korkunç bir boğazlaşma başladı. Sekbanlar, büyük bir cesaret gösteri. Yorlar.. sırtlarmdaki O kısa cebkenleri $ikarıp kollarına sararak kalkan gibi i- İri tutuyorlar. sağ ellerindeki yata - Barlara Yeniçerilerin — üzerine atılı « Yorlardı, ka, riyeriler bu cür'etkirane hücum irŞISI n e ellen ma niran ışlardı. Fakat (sonra, kendilerini Kparkıyarak hep birden Sekbanların ü- “rine atıtmışlardı. Hiç şüphesiz ki Sekbanlar mağlüb o. r. belki de, bire kadar kırılacak- İ | Bu acı âkibeti keşfeden sivillerden | birkaç kişi bıçaklarım çektiler. Sek - bir gençti. (Civelek) likten. henüz (ya- mak) lığa geçmişti. Gençliğine rağmen arkadaşları Tur na Mehmede hürmet güsteriyorlar, ve onu çok seviyorlardı. Buna sebeb de, 'Türna Mehmedin delicesine cesareti ve ayni zamanda, (24 Sekbanın ustası) o- lan (Kabakçı Mustafa) rın biraderi ol- ması idi. Yeniçeriler, beymıde yere bağırıp du ruyorlardı. Vücudünün muhtelif yer - lerinden yaralanmış olan Turna Meh - medin, bir arkadaşı tarafından kaçırı - kp götürüldüğünü bilmiyorlardı. . Turna Mehmedi kaçıran (arkadaşı, (Zileli İbrahim) di. Bu fedakâr arka - daş. Mehmedin kanlar içinde yere se- rildiğini görür görmez, onu ayaklar al- tında çiğnetmemek için hemen sırtına yüklenmiş.. kahveden dışarı çıkara. rak yan sokaklardan (birine girmişti. Maksadı, doğruca Rumelihisarına gö - türerek, orada bulunan biraderi (Ka - bakçı Mustafa) ya teslim etmekti. Fakat Turna Mehmed, iri yarı ve e Bır cit-eli bir delikanlı olduğu için 6- nu ancak, Ortaköye kadar taşıyabil - miş.. Hatice Sultanın sarayının duvar» ları önüne geldiği zaman, artik gücü kuveti tükenmişti. İbrahim, bu kanlı yükü, daha fazla taşıyamıyacağına kanaat getirdi. Lâkin Yeniçerilerin kendilerini takib ederek hem Mehmedin, hem de kendisinin, palalar altında can vreceğinden de bü yük bir korku içinde idi. ZİYA PAVIR n sekban | — Ölüyorum. bir yudum, su. Diye mırıldandı. İbrahim, acziçinde kıvrandı. Gece - nin bu vektinde, bu 7ssız sokakta ona suyu nereden bulacaktı?... Alaca karanlıkta, İbrahimin gözüne bir kapı ilişti. Derhal bu kapıya atık dı. Kapıdaki yük pirinç halkalara yapış Bütün kuvetile çalmıya başla- Biribirini takib eden madeni sesler, 0 derin sükün içinde, uzun akisler hu- sule getiriyordu. Fakat kapı açılmıyor ve zalim bir süküt, devam ediyordu. Bu kapı, Hatice Sultan sarayının ha- rem dairesinin araba kapssı idi. Gece- leri de, saray kapılarınn açılması, bir usul ve merâsime tabidi. İbrahim, bunları bilmiyordu. Ve mü temadiyen tunç tokmakları vurarak: — Yahu! Burada irsan yok mu?. Yaralı bir yamak, ölüm halinde. inim inim inliyor.. Allah rızası için, bir yu- dum su verin. Diye, bar bar bağırwordu. Harem dairesindeki nöbetçi kalfalar, kapının çalınmasını ve İbrahimin acık hı acıklı bağırmasını işitmişlerdi. Ev - velâ, ne yapacaklarını şaşırmışlar.. sonra, Mabeyn kapısına koşarek orada bekleyen haremağalarına heber ver- mişlerdi. Fakat kapıyı açmak, mümkün değil. Vüksâ, Tuma Mehmed heniz yaşı -|di. Çünkü, sarayın bütün dış kapıları- yordu. Vakit vakit, yaralarının tra bından inliyordu. Fakat bu inilti, gi nın anahtarları, şu ande (Başağa) nın astığının altında bulunuyordu. Onu ifikçe zayıfhyor, artık ölüm emareleri İuyandırıp kapıyı açmak için de (Sul beliriyordu. tan hezretlerinin ferman buyurması) İbrahim, Turna Mefmedi yere yatır- icab ediyordu. dı. Meçhul bir kuvetten imdad bekli- yormuş gibi, etrafına bakınmıya Tadı. KADIN KALBİ baş Halbuki şu ande, sokakta yatan bir yaralıya su vermek için Sultan hazret lerini uyandırmıya kim cesaret edebi- lirdi. Zaten Sultan yatak odasına çe- 'Tam o sırada, Mef'med hafifçe kımıl- |kildikten sonra, o çağırmadıkça odaya 'dandi, ıstırakının derecesini gösteren İgirmek âdet değildir. aç barlara, yardım etmek istediler. Fakat 1 nlardan biri, kuvvetli bir tekme Ve yanıbaşındaki sivili geri fırlattı: < Geri dur, bre. bu, orta kavgası - ike şar arasına başıbozuk gire - Ba fırlamışlardı. Bunlardan bazıları Öle bu kanlı vak'ayı haber vermek için Tophane kulluğuna koşmuslardı. Boğazkesen ve Tophane kahvele - f ydeki halk, sokaklara boşanmış, o ci- J Yi büyük bir vetvele uyanmıştı. Ve | a çarçabuk Galata meyhane- l © taşmıştı. a Simdi, o meybanelerde bulunan Sek NX ve Yeniçeriler de vak'a mehal- koşuyorlar. onlar da bu kanlı bo. Burmaya iştirak ediyorlardı. Arab ll kahvesi, bir muha- sahnesi halini almıştı. Dükkânda, elmedik, parçalanmadık eşya kalma . Ayni zamanda, boğazlaşanların İİ © kadar çoğalmmıştı ki, artik bun- ş Mi dışarı taşmışlar, so- mücade . | işlendi. a | geriler yamakları iyiden iyiye © Sriyorlar; tay, BS 24 ün cemaati. Bizler, eb kayı, 2) olup otururduk. Siz, bize ta- Ut ettiniz. Bunca yoldaşın kanına » Sebeb olan çakalı teslim e - | iz Yoksa bire kadar, cümlenizi kı: iz. pie bağırıyorlardı. hâdiseye sebeb olan, Kas - İk kanh ulu (Turna Mehmed) isminde acıklı bir sesle; OSMANLI (Arkası var) BANKA TORK ANONİM ŞİRKETİ TESİS TARIMI 1863 Sermayesi : ihtiyat akçesi: Statüleri ve Türkipe Cümhuriyeti ile münakit mukavelenamesi 2292 Numaralı 1016/1933 tarihli kanunla tasdik edilmiştir 24/6/1913 tarihli 2435 Numaralı Resmi Gazete ) — — ——— 10.000.000 ingiliz Lirası 1.250.000 ingiliz Lirası ————— —————— Türkiyenin başlıca Şehirlerinde PARİS, MARSILVA ve NİS'de LONDRA ve MANÇESTER'de iz MISIR, KIBRIS, VUNANISTAN, İRAN, İRAK, FİLİSTİN ve MAVERAVI ERDÜN'de Merkez ve Şubeleri İİ VUGOSLAVVA, RUMANVA, VUNANISTAN, SURİYE, LOBNAN ir ve HATAV'da | Filyalleri ve bütün Dünyada Acenta ve Muhabirleri vardır |) amıma — — ——— — Her nevi Banka Muameleleri yapar Hesabı cari ve mevduat hesapları küşad Ticari krediler ve vesaikli krediler küşad Türkiye 've Ecnebi memleketler üzerine keşide senedat rskontosu « Borsa emirleri, Esham ve tahwlâl, alın ve emraa Üzerine avans Senedat tahsilâtı ve saire. amaaa En yüksek emniyet şartlarını haiz kiralık Kasalar Servisi vardır. Piyasanın en müsait şartlarile (kumbaralı veya kumbarasız ) tasarruf hesapları açılır. 16 ncı asırda İstanbula gelen Bohamyalı Baron Wratislaw'ın hatıraları: 20 Türkçeye çeviren: Süreyya Dilmen Saray teşrifatı Famagusta'nın zaplında hiristiyan -Jmiş ve Türkçe olarak yanında bulu « lara çok büyük zararlar yapmıştır. Bun İnanlara sadede: dan sonra Sinan, (Beylerbeyi) liğe ve (Paşalık) a yükselmiş ve en sonunda (sadrazam) olmuştur. Sinan paşa Mal ta muharebesine iştirak etmiş, şarkta İranlılara karşı açılan savaşlarda ya - rarjık göstermiştir. Birkaç yıl iktidar mevkiinde —ki bu, bizim İstanbula mu vasalatımızdan birkaç (hafta evveline kadar devam etmiştir. — kaldıktan son ra bilinmiyen 'bir sebebden dolayı, bu yüce mevkiden uzaklaştırılmıştır. Fa- kat talihin kendisine güler yüz göster” diği ve binaenaleyh yüksek makamlar işgal ettiği müddetçe amcası (1) oğlu Ferhadı hiç unutmamış ve bu adamın da derece derece yükselmesine yardım etmiştir. Bu (yardımı Ferhadın en sonunda sadrazam olmasına kadar devam etmiştir. İşte bizim İstanbulda bulunduğumuz sıralarda Sinanın ye - rine Ferhad Paşa (Veziriazam) mev - kiinde bulunuyordu. * Ferhad hakkında Herr Petsch'in bi- İze anlattığına göre, birkaç (o yıl evvel İFerhadın paşa, Herr Petsch'in de sefa- ret sekreteri bulunduğu bir sırada el - çinin ölümü vaki olur. (Hatırladığıma göre bu zst Avusturyalı Herr Von Zi - zine'dir.) Ve cesedi memleketine gön- deriliyor. Bunun üzerine imparator Ru dolph, Herr Petseh'i o elçilik payesine terfi etmenin muvafık olacağını ve bu işi başarabileceğini (o düşünerek başka İbirini göndermektense kendisini terfi- an bu vazifeye tayin ediyor. Öteden « İberi devlet adamları arasında, bir kim- se yeni bir makama geçince veya rüt- bece yükselince birbirini kutlamak â - det olduğundan Ferhadda Herr Petsch'e kâhyası vasıtasile bu tebriki yapıyor. Kâhya, Herr Petsch'in paşa - ya takriben bin kuruş ve zarif bir tes hediye etmesi lüzumunu ihsas ediyor. Herr Petsch bu tası (o gönderiyorsa da para yollanıyor. Binaenaleyh Ferhad Veziriazamiık mevkiine (o yükselince Herr Petsch'i çağırtıyor, tekdirâmiz bir #avırla neden dolayı (senelik hediye). nin —ki ceziyeye böyle diyorlar— şim- diyedeğin gönderilmemiş bulunduğu - nu soruyor. Herr Petsch özürler dile - yerek henüz ceziyenin gönderilmesi za manı gelmemiş bulunduğunu, şimdiye kadar bu yolda hiç bir gecikmeye mey- dan verilmediğini, mahaza uşakların - dan birini derhal Viyanaya koşturaca- ğpni beyan ederek ceziyenin daha er - ken geliniş bulunmasının kendisi için 'de şayanı arzu olduğunu izah eder. Ve- zir, Herr Petseh aleyhinde başka bir bahane bulamayınca bu defa tercüman vasıtasile: — Viyana krah (2) âdi bir kâtibi Saadetlü Padişah nezdine elçi tayin et- mek kudretini nereden almıştır? Diye sorar. Bunun Üzerine Herr Petsch, hiç düşünmeksizin: — Sandetlü Padişah hazretlerinin do muz sığır çobanlarını en yüce paşalık mevkiine getirmeğe nice kudreti var « sa, efendim olan Roma imparatorunun da bir kâtibi elçi yapmak ve onu Kos - tantaniyede Hünkâr rezdine gönder - mek kudretini baiz olduğunu kabul et- mek lâzımdır. Diye cevab verir. Bunun üzerine Fer had, Herr Petsch'in çok cür'etkârane olan cevabını beğenerek tebessüm et- (1) Sadaret mevkdini işgal eden, Sinan ve Ferhad Paşeların aslen Arnavud bulundük- ları malüm ise de amca çocüldarı oldukla « rına dair terihlende bir malümata tesadüf €- demedim. Mütercim Çünkü bu, onlaron ( İmparatorumuza Ml ayine (İmparator) demeği reddederler. o İddin eylerler ki Padişahları Roma imparatorluğunun varisidir. Zira der- — Baka baka haramzade gâvu- ra! (3) demiştir. Şimdi biz gene asıl mevzuumuza av- | det edelim: İlk Kânunun sekizinci günü, elçi Herr Von Kreçvitz cenapları dört bin beşyüz altını arabaler koydurarak el- çilik tercümanı ile saraya gönderdi. Ayni gün saat ona doğru, her iki elçi, önde gümüş tepsi ve saatleri taşıyan- lar olduğu halde, ve adete tevfiken at- larına binerek saray yolunu tuttular. Dış kapıya varıldığı zaman yüz kadar (kapıcı) dedikleri askerlerin silâhlı 6. larak saf bağlamış bulundukları görü- lüyordu. Bu askerler bizim haşmet » lü Roma İmparatorunun (Harbeci) le- ri yani şahsi muhafızı gibidirler. Bun ların zabitleri de komiser ve daha çok da sarayda ölüme mahküm edilenlerin işlerini bitirmek vazifelerini görürler. Zira padişahlar arasında bir tebeddül vaki olduğu zamanlar veyahut ileri ge len saraylılardan bazılarının boğulma ları için hünkârin iradesi sadır oldü- ğu vakit hüküm, bu kapıcılar tarafın” dan icra edilir. Bunun içindir ki Türk- ler nazarında bu smıfın ehemmiyeti vardır. Biz sarayın ilk meydanına girdiği » miz zaman güzel binalarla karşılaştık. |Burların içinde, Pragdaki Prag sarayı- nın karşısında olduğu gibi, saray sa- natkârlarının atelyeleri bulunmakta - dır. Bu meydanın öbür tarafına vardı- ğımızda kapıddkilerine benzeyen bir takım askerin daha ihtiram safı bağla- mış bulundukları görünüyordu. Bura- da atlarımızdan inmek mecburiyetin - de idik. Çünkü Hünkârın ikamet eyle- diği dairelerin bulunduğu üçüncü mey dana hiç bir atlının gitmesine müsaade edilmez. Hattâ en büyük paşalar bile ikinci meydanda atlarından inerek sa- raya yaya olarak giderler” * (Arkası var) (3) Hammer bu hâdisenin, kâtibiikten el- çiliğe terfi edilen Pezen ile Sinan paşa ara « sında cereyan ettiğini yazıyor. o Hammerin Pezen dediği adam tefrikamızın mütead - dd yerlerinde adı geçen Herr Petseh'dir. Mü elif konuşmanın kendisile Ferhad paşa ara- sında geçmiş bulunduğunu (bizzat Herr Petsoh'den işitmiştir. Harimere göre bu konuşma şöyle olmuş - tar: «Sinan İkinci defa sadarete tayin edilince, divan Meyeti huzurunda kuba bir tarzda tey <ihi hitab ederek hiddetle: «Verginin tedi - yesinde niçin bu kadar teahhür o gösterili - yor?» dedi. Pezen, bunun sebebini bilmedi - Bini ve Viyanaya yazacağını söylemesi üze « rine Siran paşa gene o şiddetle devam ey - ledi: «Adi bir yanıcıyı (o (Pezen'i küsd eder) €liçi yapmak iktidarını Viyana Kralına kim vermiştir?». Pezon: «Padişah bir domuz ço « banını vezir yaptığı (gibi imparator da bir yazıcıyı sefir yapabilir.» cevabile mukabele etti ki Sinan paşanın çocukluğunda Ama » vudlukta domuz çobanı bulunduğunu telmih ederdi, Ginan paşa bu cerabdan münfsjl ol- madı, huzara karşı tebessüm ederek: «Kü - fir benim parayı o cinsten akçe ie öderdiz sözlerini söyledi. Hammer, eld-7, sayfe-177 —meramene aranan sie * ğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: