23 Eylül 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

23 Eylül 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Gece evime gelen hırsız kimdir ? Artık yaşım epey ilerlemişti. (İnsan hali bu.. günün birinde ne olsa ben değ lecektim. Cenazemin sokakta kalmama - sı, çoluk çocuğumun o gün sıkıntıya düş- memeleri için bir parça para biriktirmem lâzımdı. Bu arzuyla beş on kuruş bir ke- nara koymağa başladım. o Aradan yıllar, geçtikçe param da artmağa başladı. Bir gün saydım; tam elli liracık toplanmış | tu Paranın yüzü tatlı olur. Haber alır -| arsa karımla oğullarım elimden alırlar korkusile bu parayı onlara söyliyemiyo-| rum. Onları hep yeleğimin iç cebinde tası - yorum. Öldüğüm gün ellerine geçer, bu para ile beni defnederler diyorum. Ölüm paracıklarımı yalnız evdekilerden değil; ayni zamanda hırsızdan da korkuyorum. Onları her akşam yatarken bir defa sa - yarım. Yeleğimi başımın © altına koyar öyle yatardım. Bir akşam gene paralarımı O sayarak noksansız yerinde durduklarını anladık 3 tan sonra uykuya dalmıştım. o Evlmizin| bahçe duvarı da biraz yıkılmıştı. Oradan günün birinde hırsız girebileceğini dü -İ; gündükçe biraz ovhamlarıyordum. O - ğullarım da bu duvarı ihmal ediyorlardı. Uykum oldukça ağırdır. Nedense ve nasıl oldu bilmiyorum. Ge cenin bir vakti uyandım. Zaten yüreğim kuşkuda olduğu için etrafı dinledim «çit» yoktu. El ayak çekilmiş, ev halkı derin bir uykuya dalmışlardı. Yattığım oda - Dın kapısı kilidliydi. Uykum kaçmış olacak ki, yatak içinde türlü hülyalar kuruyor, bu paraları bir gece hırsıza kaptırmasam bari diyordom. | Bir aralık sofada bir ayak sesi işitir gibi oldum. Kalkıp oturdum, dışarıya kulak verdim; aldanmıyordum: Birisi ( sofnde geziniyordu. Aklıma gelen başıma gel. mişti. Kalkıp karanlıkta acele (giyin - dim. Dışarıdaki ayak sesleri bir aşağı bir! yukarı gi geliyor ve beni heyecandan tiril tril ttretiyordu, 'Tabancsmı elime alarak kapının arka. sına saklandım ve içeriden avazım çık - tığı kadar bağırdım: «Bane bak; kimdir ol! Buraya girmeğe ne hakkın var? Hay- di defol git. Şimdi çıkarsam bir kurşun- da kafan: patlatırım'» Bu palavrayı sa - vurdum, fakat yüreğim de bir saat rak - kası gibi çarpıyordu. Herhalde bu bir hırsızdı. Şüphesiz ki benim ölüm paracıklarımı çalmağa gel - mişti, İçimden, bahçe duvarını yaptırmı- yan bizim oğlanlara öfkeleniyordum. E. vin oradan başka girecek bir yeri yoktu. İbize gönderin. En iyi boyamış olanlardan bir okuyucumuza bir futbol © Eylâl 23 EZ SAN Ateş böceği Tarif etmesem bile. bilirsiniz onu siz; Gezer yaz geceleri, otlar içinde sessiz. Her köşeyi dolaşır, ber bucakta pırıldar; Minik kanadlacında, sihirli bir sgk var. Bu sevimli hayvareık, bakınız ne yapar- mış; Bir sümüklü böceği, kıda İçin ararımış Önce onun başını, yavaşça iğneleri; Himini iptal için, birkaç yerden deler- miş, Sümüklüye yapınca, bu umulmaz kem- “ği; iğnenin ser- semliği. Çünkü bu ifnelerde, *rehirli madde varmış; Buçünlerde sömüklü, baygın kalır ya- H tarmış, Zavallının vücudü, bumdlan sonra kokar- mayi İğne yiyen etleri, mayi olur akarmış, Böcek te bu imaji, rahat rahat emer- mel; Ne güzel bir tanrrur, ne hoş yeyinti dermiş! Oğlum sakın buna bir masal, hikâye de- pe Tamam beş gün sürerimiş, kapısının arkasında hayli bekledim. Dışarıdaki ayak sesleri, sofada biraz daha dolaştıktan sonra yavaş yavaş mer- divenden aşağı birisinin indiğini duydum. Biraz daha bekledim, artık gezinti falan kalmamıştı. Tabancam O elimde olduğu! halde kapıyı açtım. o Pencereden vuran ay işığı merdiven başını #fdofdiyseaği| Dikkat ettim. Hırsıza benzer kimseler) yoktu. Yalnız, komşunun iri sarı köpeği) oralarda geziniyor, kendisine yiyecek a- rıyordu. Hakikati anlamıştım. Beni be - yecara dilşüren bu köpekti, Paracıklarımı bir daha sayarak gene hate daldım. . A | Yeni Bilmecemiz | Mütehassıs «Tabres nin yaptığı İnceleme; Onu «hakikatin diye, bize aşık bildirir; Bilgiçlerin sözüne, bep itimad edilir. Hüseyin Şevket Aydüz EY Dak 0 PA v5 ji y Vi hi gh Ri LA Çocuklar. bu resmi gazeteden kesin. Resme uygun gelecek renklerle boyayıp topu. Bir okuyucumuza bir kilo çikolata, diğer yüz kişiye de ayri ayrı güzel hediyeler ve - receğiz. Bilmeceye cevab verme müddeti on beş gündür. Bilmece (cevabını bize gönderdiğiniz zarfın üzerine «bilmece» kelimesini ve bilmecenin gazetede çıktı. ğı tarihi yazımız. Bilmecelerde kazanan okuyucularımızdan İstanbulda bulunanlar hediyelerini Pazartesi ve Perşembe günleri öğleden sonra matbaamızdan elabilirler. Taşrs- da bulunanların hediyeleri posta ile gönderilir. Birinci ve ikinci hediyeleri ka- zanan okuyucularımız İstanbulda iseler hediyelerini almaya gelirken, iyi çık. mış birer fotoğraflarını da ç>tirmelidirler, Taşradakiler fotoğraflarını posta ile gönderebilirler, Bilmece hediyeleri hakkında bir arzunuz, bir şikâyetiniz olursa bunu bilme- ce cevabını koyduğunuz zarftan ayrı bir zarl içinde ve zarfın üzerine «idare kelimesini yazıp gönderiniz. Küçük serseri ile büyük serserinin karınları çok açtı. Bir lokantaya girdiler. Karınlarını tıka basa doldurdular. Karınları doyduğu zaman, ceblerinde yedikle- rini ödeyecek para bulunmadığı akıllarına gelmişti. Her ikisi de ne yapacaklarını Bilmece hediyelerini seçerken bütün gayemiz, küçük okuyucularımızı verdi- Bimiz hediyelerden memnun bırakmaktır. Bu sebeble onların her zaman bize hediyelerin nevileri, hoşlarina gidecek işlerine yarıyacak hediyelerin neler 0- labileceğine dair yazacakları mektublar, nazarı dikkate almacak ve kendilerini düşünüyorlandı. Büyük serseri iki tarafa baktı, birdenbire yüzü güldü: — Ben bu işi hallederim! dedi. Şişe şampanya ısmarladı. Küçük ser - seri şampanyanın ne olduğunu bilmi yordu, amma çok pahalı olduğunu duymuştu, — Ne yapıyorsun, diye bağırdı, o çok pahalı! Büyük serseri bir kere daha etrafa baktı: — Bâk şimdi bu işi nasıl halledece - ğiz! Mantarı şişeye râpteden teller çö - zülünce mantar tüfek ağzından fırla - yan bir kurşun gibi şişenin ağzmdan fırladı. Ve göze görünmez bir süratle giderek sol taraftaki masada oturan yüzü sarılı adamın yüzüne çarptı. Kü- çük serseri korkmuştu: — Şimdi de üstelik yüzü sarı a - damdan dayak yiyeceğiz! Garsonun getirdiği şampanya şişesini büyük serseri: — Ben açarım! Diyerek elinden almıştı. Şişenin ağ- zını $ol tarafa doğru oğdi. Mantarı şi- şeye rapteden telleri yavaş yavaş gö » gerken yan gözle de sol taraftaki ma - sada oturan yüzü sarılı adama bakı - yordu. Fakat bu böyle olmadı. Büyük ser - seri her şeyi evvelden hesablamıştı. Ve netice lehlerinde halledilmiş oldu. Yüzü sarılı adam sevinçle oturduğu masadan kalktı, iki serserinin otur - dukları masaya geldi: — Size nasıl teşekklir edeceğimi bil- miyorum, dedi, dişim çok ağrıyordu. Çıkartmayı korkuyordum, şampanya gişesinin mantarı yüzüme deyince diş söküldü. Müsande ederseniz yediğiniz Sokak kapısı kale gibi omuhkemdi. Oda'bu hususlarda da mümkün mertebe memnun etmeğe çalışacağız. yemeklerin parasını ben vereyim. Can korkusile ipe doğru giiâi, tırmanabi- Miyordu. Köpek ve yaklaştıkça (oyaklaşmıştı. Bay Şişmanar bir hamle daha yaptı: Ken- disini İpin tâ teper'nde buldu. Köpek ipin bağlı olduğu direğin dibinde fırhyordu. Bay Gişmaner nihayet ormusunda muvaffak ol- muş, İpin tepesine kadar lirmanabilmişir. Bay Şişmaner bir kere, beş kere, an kere ipe tırmaumaya kalkmış, fakat her seferinde yere diişmüştü. Fakat fnader idi. Muhaxkak muvaflak olmak latiyor- du. Yorgun argın yerde otururken ken- di kendine konuşuyor: — Nasi yapsam da bu ipe bir çıka- bilsem! Diyordu. Bay Şişmanar böyle konuşurken, u- saktan bir ses duydu, sas evvelâ çok hi fifti, Pakat yavaş yayaş ses yaklaşıyor- du. Acaba bu ses ne sesi idi. Bey Şiş- maner olduğu yerden kımıldamadan 3€- #6 kulak veriyordu. Bir kare de sesin gel- diği tarafa baka ve birdenbire çok kork- tu. Bay Şişmaner, &por metakhısı Mi; sporun her sahasında ça- hşmaz ve muvaffak olmek ©&- melince idi, fakat şişman vü- evdü onun muvaffakiyetine ek- seriyetla engel olurdu. Kitekim Bay Şişmaner, ipe turmanmak hevesine kapıldığı zaman gene muvaffak olamamıştı O ipe tarmasırken sanki bin Kiloluk bir ağırlık onu aşağı çekiyordu.

Bu sayıdan diğer sayfalar: