11 Kasım 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

11 Kasım 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| İ | f i ra np İl # # İkinciteşrin İl Hergün Jübadele iktısadiyatımızın Temel prensipi : Teşkilât ve hürriyet Yezan: Muhittin Birgen vrupanın Türkiye ohududlarına yakın olan sahalarında son gün İerde göze çarpan sükünet, memleketin iktisadi işlerinin daha sekin bir kafa ile tetkik ve mütalea edilmesini ve bunlara esaslı hal şekilleri ve normalleşme İsti - kametleri verecek tedbirlerin alınmasını mümkün kılacak mahiyettedir. Eylül baş- larında, hükümeti, alelâcele, bir takım men ve tahdid kararlarını sevketmiş olan karanlık ve meşkük vazıyet bugün bir hayli değişmiştir. Her ne kadar, bugün de türlü türlü sürprizler karşısında bu. Iunmamız mümkünse de, Türkiye, iki sy evveline nazaran, kendisini daha sakin bir sahanın ortasır'da hissediyor. Bu fır- sattan İstifade oderök ve her türlü ihti - male karşı esaslı surette hazırlanmayı kendimize gaye yaparak, iktisadi işleri - mize bir nizam vermemiz icab eder. Şu hakikati daima tekrar etmeliyiz ki, bir memleketin iktisadi hayatını tehdid edebilecek en büyük fenalık, ancak ni - zamsızlıktan gelir. En did içine almak, yahud, iktısadi hareket- Teri bugün sikıdir tahdidat rejimi #lbra aldığımız halde, ona yarın birdenbire ser- besti vermek gibi prensipsiz, temelsiz, yalnız, günün işlerinden mül ketler, bir memleketta ikti mâni olmak şöyle dursun, tün kuvvet kaynaklarını kurutucu bir &- fet mahiyetini alabilir. Bunun için, Tür- kiye iktısadiyatı her şeyden evvel bir ni- zama, bilhassa ticaret bakım: uzun zaman temel preasipleri değişmiyecek bir iktısad rejimine muhtacdır. * Türkiyenin iktisadi nizamı, bilhassa ticari hareketlerini sevk ve idare eden © sas amiller, sade dahili bir masele değil - Gir. Her memleket gibi Türkiye de Av - rupanın ve dünyanın bir parçası demek- tir ve bu itibarla dünyada cereyan eden şeyler, netice itibarile dönüp dolaşıp "Türkiyede derin ve külli akisler yapar. Meselâ, ihracat ve ithalât işlerimizde son Otuz hafta içinde vukua gelen derin ta « bavvül hareketleri, dahili amillerin de - #A, bilâkis harici sebeblerin eseri olmuş. tur. Şu halde, Türkiye, her şeyden evvel harici tiçaret siyasetini muayyen bir ni- zam altına almıya mecburdur. Harici ticaret siyasetinde bazı unsurlar vardır ki bunların tebdiline ve bunlarla mücadeleye Türkiyenin kuvveti yetmez. Meselâ, Amerikanın klering sistemine hiç kıl erdirememesi, Almanvanın uzun za- man yalnız klering üzerine istinad etme- si, İngilterenin de bu iki sistem arasında kendisine göre bir yol aramıya çalışması gibi hâdiseler bu cümledendir. Bizim bunlara karşı vaziyet almamız kabil de - Bildir. Biz kendi işlerimizi dünyanın bu büvük hareketleri arasında, kendi be - sablarımıza uygun olarak idare etmeğe çalışacağız. Fakat. haricle münasebetlerimizin şe - kil ve tarzı ne olursa olsun, biz bu işle- rin dahili alâkadır eden kısımlarında bir takım prönsipler tesbitine ve bunlar: u - zun zaman değiştirmeksizin muhafazaya itina eylemeğe mecb prevsiple - Tin ne ü gelince, meselâ, birinci derecede gelmekte olan nokta, hükümetin piyasa ile olan alâks ve münasebetlerinin j keyfiyetidir. Acaba, hükümet, dahili taret hareketlerinde nasıl bir Tol oyru . yacak? Bizzat, *acir olarak mı meydana atılacak? Yoksa, fıcaret âlemine bir za - bıta ruhile mi müdahale edecek? Yoksa her seyi olduğu gibi serbest mi bırakarak vevshud, bunlardan büsbütün başka bir usule mi müracaat edecek? Bizee, hükümetin birinci derecede bal- Jetmesi lâzım gelen prensin meselesi bu- dur. Bu hailedilmedikee, Türkiyenin ik - tıssdi hareketleri, bilhassa mübadele ik tısadiyatı, yani ticarı ri salim bir » zam altına alınmış olmyacak ve bundan hesaba gelmez fenılıklar doğacaktır, - Bizce, hükümetin ticari işlere ve u mumiyetle bütün iktisadi hayatımıza mi dehalesi her şeyden evvel ne bir zabıta müdahalesi, vani emir ve nehi sistemi ol. malıdır, ne de lâkavdi, Emir ve mehi sis. temi, ne kadar eski ve askeri feodalizm devrine aid bir usul isa. liberalizmin meş- ur «berrak yapan. berrak geçsi sis - temi de o kadar köhnedir. Madern Tür kiye cümhuriyetinin müdahale sistemi ancak Avrupai bir sistem olmalıdır. B: sistem de, memleketin bütün iktısadi ha- yatını teşkil eden faslivet sal süratle ve kendi kendilerine tesi masıni temin etmek ve sonra da hükü . metin bunlarla elele ve başbaşa verip bu memleketin işlerini tanzim ve idare usu- Yünü tesis eylemektir. Biliriz ki, böyle bir işi bir hamlede yapmıya imkân yoktur. Eski asırlık teş kilâtı bozulmuş ve kâmilen yıkılıp git . miş bir m: teşkilâtı yapmak çok uzam bir davadır. Ancak, bu teşkilâtın vücude getirilmesine teşebbüste k te bu memleketin #ktısad bakımından o Avrupshlaşmasını inkisafına > attâ bü. * |kalâde zamanlarda Türkiyenin “İnarşi olduğu muhakkakt Londranın Örgü ören şoförü bu Size biraz garib gelecek amma, Lovdralı şoför müşteri beklerken ken- disine ördüğü sövelerini tamamlamak. Daha ziyade kadın moda mecmualarile alâ - ikadar olan şoför, harikulâde güzel eliş- leri, sofra, yatak takımları işlemekte- İta hiçbir beis görmemektedir. dir. Alman harb cephelerinde İtalyan s'nemacıları Alman erkâmhaerbiyel umumiye riya- seti cephelerde hareketlerde bulunan kı - taatın fotğoraf ve sinemalarını almak için İtalyarı sinemacıların izin vermiştir. Bunlar, Alman sinemacıları ile birlikte vazife göreceklerdir. —— ———— mütemadiyen tehir etmek ve bilhassa fev iktisadi müdafaasını ihmal eylemek demektir, Şu halde, bu teşkilâtın en mühimlerinden başlıyarak bir an evvel vücud: gelmele- rini temin etmek hayatımızın ihmali caiz olmuyan en büyük zaruretidir. Kooperatif birlikleri, ithalâtçılar bir - likleri, ihracatçılar birlikleri ve birlikler birlikleri, ., ilh.., büttün bunları yavaş ya. vaş, hattâ süratle, birbiri arkasından meydana getirmedikçe Türkiyenin mü - badele iktısadiyatını salim bir istikrara götürmesine ne imkân, ne de ihtimal o - labilir. Yirminci asrın hürriyet asrı oldu- Bu doğru ise teşkilâtsız hürriyetin de a - Bu asırda devletin iktısad işlerine mü yale etme- mesi imkânı olamaz. Bu müdahale zabıta emir ve nehyi şeklinde vaki olursa çok geri ruhta ve çok muzır bir müdahale olur. Bizzat hükümetin taçirlik yapması ise, biliyoruz ki hiç muvaffakiyet ver - memiş olan, çok ileri bir harekettir. Su halde, mübadele iktısadiyatımızm temel prensipi teşkilâtlı hürriyet olmak ve dev- letle teşkilât arasında el ve kafa birliği tesis etmek esası üstüne istinad edecek - tir. İktisadi işlerde yirminci asra mahsus milli bir disiplin, ançak bu suretle temin edilebilir. Muhittin Bizgen İSTER Gazetelerde şöyle bir haber gördük: « — Memleketimizden tütün almak için dün Amerika, Yu- goslavya ve Yunanistandan bazı firmaların mümessilleri şehrimize gelmişlerdir. Amerika miimesili piyasadan bir emlekette modem iş ve iktısd İl miyon kilo kadar tütün alacaktır. Yunanlılarla Yugoslavla- İNAN, İSTER İNAN, | ER z i ş . iç Harginbir fıkra Ne diye sayayım Düâğda bir çobana o rastlamışlardı. $ Çobana yaşını sordular: — Bilmiyorum! Dedi, merak eitli, — Sen sayı sayma sin? — Bilirim, Koyunları sayarım; pa- ram olursa onları sayarım. — Yaşını dü saymış olsaydın, ştm- di kaç yaşında olduğunu bilirdin? — Ne diye sayayım. koyun değil ki, çalıp eksiltecekler bulunsun! wn bilmez mi » Polonya Bsşvekili Fransadahi Leh Ordusunu teftiş etti Fransada kurulan Polonya hüküme- tinin başvekili ve başkumandanı Ge - neral Sikorski, Fransada vücüde geti - rilen Leh ordusunu teftiş etmiş ve gü- nün birinde muhakkak surette Polon - yanın dirileceğini, ve bütün eski an'a. nelerine sadık kalarak medeniyet âle mindeki vazifelerine devam edeceğin! söylemiştir. İhtiyarlar öğrenmek kabiliyetini daha fazla mı ha'zdirler?... Psikoloji (o profesörlerinden Doktor Ving Rail'in bir etüdüne göre yaşlı a - damlar gençlerden fazla öğrenmek ka. biliyetini haizdirler. Sıhhat halinde bu lunan seksen yaşında ( bir ihtiyar elli yaşında bir adamdan fazla anlayışlı ve idraklidir. Ancak ihtiyarın tam mana. sile bu arzuyu taşıması şartile... Almanların Sovyetlerden aldıkları koyun derileri Moskovada bulunan Alman iktısad deleşesi, Sovyet Rusyadan < iki buçuk milyon İngiliz lirası değerinde koyun ve keçi derisi satın almıştır. Mallar pek yakında Almanyaya sevkolunacaktır. İSTER rın da ayni miktar lardır, ISTER EE — Şüphe bir ilâçtr & | Aldanmamak, yanılmamak, öğrenmek istiyorsan her şey» n, fakat şüphelenmeyi hastalık derecesine İlm şüphe ile başlar, şüphe bakikatin oanah- ta ıdır, şüphe etmiyen hükıkste vara, den şüphe etmelisi: maz. götürmemek şartile. — Alman tayyarcsınde Sihirli bir şenisiye Bir Alman tayyarecisi, tayyaresinin kanadına gördüğünüz resmi yaptır » İmuştır. Bununla bütün uçuşlarında mu» İği gil bombardıman edeceğine inan - maktadır. Buradaki şemsiye, Mister Çemberlayn'in sulh zamanında (asla elinden bırzkmadığı, tarihi Münih kon feransına giderken bile yanında taşı. dığı meşhur şemsiyesine telmihtir. Gülmek tarzile insan karakteri anlaşılır mı? Gülmek tarzile insanın ahlâkını an - lamak pek âlâ mümkündür. Tebessüm etmeden gülen adamdan sakınmız. Ağzım tamamile açarak ve bağırarak gülen adamlar da vardır. Bumlar ve motosiklet gürültüsünü #n- dırır surette gülenler hercai tabiatli a. damlardır. seriülinfialdirler. Ellerile gülüşünü saklamak İsteyen adamdan kaçmınız. Aklı kıttır, kendi » sini beğenmiştir. İyi bir arkadaş ola - Imaz. Kendisinde samimilik de yoktur. Muhakkak ki iki yüzlüdür. | Dereden çıkıp hava yutan o kurbağa gibi gülen adamdan da sakınınız! Bu a- aktır. Bu adam sizin maiyetinizde ise muhakkak ki size fenalık edecektir. İçten gülen, omuzlarını silkerek gü- ler, yüzü kıpkırmızı o kızaran adama karşı itimadınız olsun. En temiz gülüş, en iyi ahlâkı göste. ren gülüş en tabii gülüştür. Kahkaha ile samimi bir surette gü. len adam iyi adamdır. İNANMA! mübayaada bulunmaları muhtemeldir. Yunanlılarıa Yugaslavlar buradan alacakları tütünlen Al manyaya devredecekler ve arada bir komisyon kazanacak- Kendi malımızı kendi vasıtamızla satamayışımıza; INANMA! waffak olacağına, düşmanlarını istedi-İz iz ise sizin posanızı çıkara »-İİl Sözün kısası Borazanın bir fıkrası ki Zamana uygundur E. Ekrsm Talu Felemenk kraliçe- le, iki kü- çük devlet hükümadları muharibler ara- sında bir sulh leşebbüsünde bulundular. Etrafına bakınan, Renarkın o meşhur kitabını batırlatan resmi tebliğleri oku- yan ve bunların «Garb cephesinde yeni bir şey yok!; tarzındaki değişmez ibare. lerinden usanç getiren insanın kendi ken- dine soracağı ge — Hangi harv7. Nenin barışı?.. Borazan Tevfiğin o sevimli simasile sık sık anlattığı bir hikâye vardı. Odunkapısında mı, nerede?. Petürge İli iki hamal kavgaya tutuşuyorlar. İkisi İde, bir pay meselesinden, önce ağız dala” na başlamışlar, sonra borozlanıp ayağa İkalkmışlar, karşı karşıya o dikiliyorlar. Hamle yok. hattâ yamleye teşebbüs bile İyok. Sade şu muhavere: — Haso! Sen, beni bilürsen? — Ben seni bilürem! Kısa bir fasıla. burundan solumaler. sonra ayni nakara en, beni bilürsen? — Ben seni bilürem! Ton biraz değişiyor.. hitabla cevab ge ne ayni: — Sen, behi bilürsen? | — Ben seni bilürem! On dakika kadar hep bu. Derken, o ana irci duran kâhya kalkıyor; kav» kuluyor sevdiğim! Birbiri. z gayrı. Kan çk ihtur, Çoluh çocuğu” ziyareti münasebeti muza scımiy mismi Diyerek, kavan (*) yı bastırıyor.. Bu muharebe, bu barış teşebbüsleri, neklettiğim hikâyeye uygun değil mi? Ne dersiniz?. € Elzam Calu Avrupadan gelen talehelerin v>ziyeti Avrupadaki vaziyet dolayısile memle- kete çağırılan tslebelerin tekrar Avrupâ- ya gitmeleri hakkındaki karar henüz şeh» rimizdeki slâkad tebliğ olunma - Üniversitenin ler, tekrar Avr Üniversitede lisan musllimi yetiştir - mek için açılan yabancı diller kursların” da gecen yıl muvaffak olan 3 talebe de lisan tahsillerini ikmal etmek üzere ya- kında Avrupanın muhtelif gönderileceklerdir. merketlerin& 6 yaşmda bir çocuk kamyon altında kaldı gofür Alinin idaresindeki 3635 saylı kam” yon dün Atıkmuslafapaşı mahallesi Ha » imam sokağında oturan 8 yaşında Mustafa. ya çarparak tekerlekler altına almıştır. Muh. teli! yerlerinden ağır suretle yaralanan 90“ cuk. Şişli Etfai hastanesine kaldırılmıştır. Bir otomobil bir ameleye çarptı Şoför Mehmedin İdaresindeki 2818 sayili takat. Tophanede Necatibey caddesinden geçerken Hasan adında bir ameleye çarpa» rak yaralanmasına sebebiyet vermiştir. Ya. ral, tedavi altma Almış, suçlu yakalan, yaıştar. TAKVİM

Bu sayıdan diğer sayfalar: