26 Ocak 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

26 Ocak 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

D SON POSTA ünya denizlerine hükmeden altı adam İngiltere Bahriye Nezaretine giren bir yabancı neler görür ve duyar? İngiltere imparatorluğunun kalbi Dow- ning Street'deki binadadır derler... Ma- Jüm olduğu üzere bu binada başvekil bu- lunmaktadır. İngiltere imparatorluğunun cümlei &- sabiyesinin merkezinin bulunduğu bina da muhakka ki bahriye nezaretiğir; Devlet içinde hususi bir devlet adde - dilebilecek olan bu nezaretin eh alelâde bir neziretin ehemmiyetinden kat kat yüksektir. Bu büyük nezaret altı adam tarafın - dan idare edilmektedir. Birincisi: Bahriye birinci lordudur. Diğerleri de beş deniz lordudur. Bu altı lord bir nevi hükümet kur - muşlar gibidir. Bu altı lordun ker biri - nin hususi kâbinesi, erkünıharbiyesi, İn- teligence Servicesi, asırlardanberi devam edegelen salâhiyetleri vardır. Bahriye nezareti, İngilizlere has olan husüsiyetler sayesinde bu asırdide an'a-| neleri bugünkü tekniğin , modrn harbin| icabatına uydurmağa muvaffak olmuş - tur... Bahriy nezareti hassatan 1911 senesin- de Winston Churchill tarafından mo - dernleştirilmiştir. O vakit dahi bu ya - man devlet adamı vazife başında idi Bahriye nezaretinin bir nevi hükümet olduğunu arzeylemiştik. Bu hükümetin| reisi telâkki edilebilecek olan bahriye bi-| rinci lordu ber gün muhakkak meclisi - nin başında bulunmaktadır. Tıpkı başve-| kil gibi... Tıpkı majeste kral gibi bahriye birinci lordu, emrine millet tarafından tahsis €- dilmiş olan yata binmek salâhiyetini haiz bulunmaktadır. Devlet adamları içinde askeri kasket giymek salâhiyetini haiz tek adamdır.| Kasketi amiral kasketidir. Bahriye birinci lordunun beş nazırı si-| raşile, sefinelerle, memurin kadroları ile,| levazım işleri ile meşguldürler. İ Hepsi amiral rütbesini haizdirler. | Bahriye birinci lordu filonun başku - mandanıdır. Harb çıkalıdanberi İngiliz -| ler ona «Denizlerin bir numaralı police-| manı» demektedirler. İngilizler, ölelekser (o müesseselerinin| kudretlerini eski binalar arkasında giz - lemekten hoşlanırlar... İngilizlerce satvet ve kudretin propa- gandaya ihtiyacı yoktur. Bahriye binasına gelince: Nezaretler mahallesi olan Whitehall'da gezinezlerin | dikkat nazarları muhakkak ki bu bina ta- rafından çekilir. Üzerinde cesim kubbeler bulunan bu koca binayı diğerlerinden daha fazla tef- Tereddildiş ilâve etti: — Bir doktora gösteriniz. Çocuk gn “e utamr, korkar. saklar. oldu, anmışlı; ke- sik kesik ek Ee alan — Hastalık alması ihtimali mi var?. Genç kadın. korsajını düzeltti. ba- sa e Üzerine attı. bir sani- e durdu. Fakat verdi müsbet deği Yİ. gm — Böyle verlerde daima tehlike vardır. çünkü birçokları vesikasız ol dukları için muayeneden kaçarlar. — Oğlum. bu evde kimlerle düşüp kalkıyor. — Onun baskalarile düşüp kalkması. na müsaade edilmez. Niyazi bey hayretle doğrulmuştu: — Müsaade edilmez mi?. Bu ne de- mek.. bir himave mi görüyor, şu halde orada işi ne7. Değilse, hastalık alması ihtimali nereden çıktı?. Genç kadın bu mevzu ve israr karşı- sında sıkılmışa benziyordu. — Fekat, dedi.. siz bana çokşeyler söylettiniz. Bu kadarı yetmez mi?, — Doğru kızım, çok şeyler söyledi. niz. Lâkin hepsi müphem!.. Bir netice- rik eden şeyler: Dam larında bulunan 'an- tenler, tellerdir... Bunlar sayılamıyacak kadar çoktur. Bu teller, bu an- tenler sayesindedir ki altı lorddan her biri dünyanın o kerhangi bir ucunda“ bulun. makta olan büyük İn. giltere donanmasının herhangi bir cüz'ü ile muhabere eyliye- bilmektedir. Nelson zamanından beri birbirlerini ta- gillerenin müdafaasını fstilzam ettiren tedbirleri alıriarken Nelson zamanmdan kalan an'anelere harfi harfine riayet e - derler. Sabah olur olmaz, tâ eski zamanlar - daki gibi giyinmiş olan hizmetkârlar el - lerinde modern vasıtalar ile nezaretin toz larını alırlar. «Altı> lan toplanmakta oldukları bü- yük ve muhteşem salon Nelsonun zama - İnındaki gibi kalmıştır. Tablolar ayni tab- lolar, koltuklar ayni koltuklar, halılar ayni halılar, saatler ayni saatlerdir. Nazırın koltuğunun tam arkasında du- varda asılı bulunmakta olan Nelsonun cesim tablosu âdeta, her gün toplanmakta olan sltılar meclisine riyaset eder, Bu büyük ve kudretli dairenin en mü- him noktası, can damarı, zannedildiği gi- «Son Posta» nın tefrikası: 12 tuttu. Cümlesini bitirmesine meydan vermeden; — Kısacası, evin sahibesi Aysel oğ- lunuzu bir dost, bir jigolo gibi kullan- maktadır. Zavallı delikanlıyı nereden Börmüş, ayartmışsa ayartmış, herkes- e kıskanıyor. Yalnız kendi düşüp *kayor... Çocuk haftada birkaç defa gelir. Aleşli ve güzelce bir kadındır o? Oğlunuzu avucunun içine almıştır. Ço- cuk ona tam mânasile tutkun,. Kadının ağzından çık; keli bir ton ağırlık olup Yaban he hiiminiz Karşısındakinin konuşması İttiği zaman duyduklarının yekünu onu €zmiş, yamyassı etmişti. Hırıltın bir sesle: ye varamadım ki.. rica ederim, - izah bana. çocuğum... ediniz Kadın. her şeyi söylemiye karar ver- miş bir tavırla, Niyazi beyin kolunulBu hareketin tereddüdün bir tezahürü İönüne eğiyordu. — Son bir sual, dedi.. bu kadın has- talıklı mıdır. söylediğinize bakılırsa Muhatabı eldivenlerile - oynuyordu. Bahriye nezareti lordları içtima halinde Bahriye nezareti binası kib eylemiş olan amiraller, bugün, İn -|bi bu meclis salonu değildir. Bu salonun yanında ve içinde birçok telefon ahizesi bulunan küçük bir odadır, Bu oda- nın ismi «Room 40. 0.B.: dır. İngiliz bahriyelileri bu daya «Neptü- nün bürosu» ismini vermişlerdir. Bu oda İnigltere bahriye nezaretinin istihbarat dairesinin merkezidir. Geçen harbde, «Jotlandı muharebe bahriyesi, filo tarafından kazanılmadan evvel bu odada fiilen kazanılmıştı. 1917 senesinde Amerikanın Avrupa harbine müdahalesini istilzam ettirmiş o- lan meşhur Zimmermanın telgrafnamesi bu odada ele geçmişti. 1914 senesi gibi bu harbde de İngiliz bahriye dairesi için en çetin iş denizlerde bulunan Alman tahtelbahirlerinin bulun- dukları yeri tesbit eylemektir. «Bahriye İntelligence Services si için bir dakika, olduğu mu pek çabuk anlıyan Niyazi bey, kollarını yanına sarkıttı: — Teşekkür ederim. teşekkür ede. rim! diye mırıldandı. sizi rahatsız et- tim. Şimdi her şeyi anladım. Gözleri Obüyümüş rengi küf - lenmiş, ağa ( salyalanmıştıı OGenç kadn Onun fenalık (geçirdiği - ni (o hissetti. (o Çamtasından (O küçük bir şişe kolonya çıkardı. Küçük mendi- Wine damlatarak burnuna tuttu. Şakak. larını, bileklerini uğmıya başladı. — Bu kadar tecessüs iyi değildir bey | efendi.. insan öğrenmek istediklerinin hepsini birden öğrenmemelidir.. yavaş yavaş hizmede ede. e Niyazi Ke göğsüne düşen başını avaş yavaş kaldırdı. Yalvı özler- be 'alvaran gözler. — Ne olur, söyleyin. frengi mi?. Onun başı kalkarken, kadın başını Şehir Tiyatrosunda güzel bir eser: “0 Kadın,, Yazan: İsmet Hulüsi Şehir Tiyatrosunun dram sahnesinde muvalflak olan adapte eserleri, Mebrure Sami Korayın eser intihabına ve adap- tasyon san'atına vukufuna borçluyuz. Mebrure Sami Koray klâsiklere gitmi- yor, Asırların gerisinden eser getirmiyor. Bugünün hayatına uyan, ve bir millet, memleket karakterinden ziyade insan his lerine tercümar olan eserleri seçiyor. On- ları mahal, örf, âdet ve lisan tercümesine tâbi tuttuktan sonra sahneye veriyor. Yeni sahneye korulmuş olan Bissan - dan adapte «O kadın» du böyle bir eser dir. On dokuzuncu asrın sonlarında ta - nhmmış ve eserlerini yirminci asra bırak- mış olan Fransız muharririnin eserinde hareket vardır. Mevzu sürükleyicidir. Se- yirci ruh (tahlillerini vak'a ile birlikte takib eder, Eserin sonu merakla beklenir. ken, aşk, hata, sefalet, nefis ferağati, su- kut etmiş insanların cemiyete yapabile - cekleri fenalıklar tablolarının geçişi sey- redilir, Mebrure Sami Köorayin lisanı çok te - mizdir. Bu lisan aktörün ağzında herke- sin konuşma lisanı oluyor. Aktör söyler- ken güzel söylüyor. Dinliyen iyi anlı - yor. * Piyes beş perdedir. Birinci perde: Bir evin salonu. Dekor güzel yapılmış. Bu dekor içinde: Bir baba tanıyoruz; müddelamumi.Ah med gençtir, karısının öltüüş olduğu söy- lenilir. (Hadi). Bir doktor tanıyoruz. Müddelumumi - nin çocuğuna bakıyor. (Sami). Bir genç kadın tanıyoruz: Doktorun kız kardeşidir. (Nevin). Bir erkek tanıyoruz: Ahmedin arka - 'daşı Hüsrev. Bu erkek intihara teşebbüs etmiş muvaffak olamamıştır. Ahmedin karısı Zehrayı sevmiştir (Talât). Bir dadı tanıyoruz: Ahmedin çocuğuna bakıyor. (Şaziye). Ahmedin karısını tanıyoruz: Ölmemiş- tir, sevdiği erkekle kaçmıştır. Fakat has- ta çocuğunu görecek ve gene kocasınm yanında kalacak. Ahmed onu istemez, kovar, (Neyyire Neyyir). Bu perdede gördüğümüz san'atkârlar - dan Neyyire Neyyir, Hadi, Talât, Şaziye, Nevin, Sami rollerinde muvaffak olmuş- lardır. Hadi eserin şahsiyetine verdiği karakterin içinde idi. Neyyire Neyyir o kadının kendisi ol a a m — bir saniye bile dinlenmek mevzuubahs olamaz... İnsan vücudü için kalb ne ise İngiliz dönanması için «Room 40. O, B.» de odur. Orada çalışanlar hep inceden inceye seçilmiş insanlardır. ÜNAHKÂRLAR 5—” Bu süküt ikrar. bu susuş bir tasdikti. Niyazi bey metin olmıya uğraşıyor- du. Elini cebine soktu. Kadına para ve recekti. Kadın 'maksadını sezmiş. elini daha cebinin kapısında tevkif etmişti. — Rica ederim beyefendi.. kat'iyen kabul etmem. Bana bir teşekkür yeti - şir.. çalışmadan para almak âdetim de- gildir. Size bir iyilik yapabildimse, bir hayra yardım ettimse bu yetişir bana. bırakın bir defa da namusluca bir iş görmenin zevkini tadayım.. Allaha 1s- marladık.. hoşça kalın.. dünya bu. hem beyim. her şeyi olduğu gibi karşılama- b.. soğukkanlılığı kaybetmemeli.. ben gece yarılarına kadar müşteri arayıp vücudümü kiralayacağımm aklıma geti- rir miydim? Beterin beteri var.. her şey bitmiş sayılmaz. Oğlunuzu kurlarırsı- /hi2.. bunun için de kuvvetli olmanız Jâzım.. haydi şimdilik eyvallah. bura ihtiyacınız olursa, şu garsona haber bı- İmuştu. O kadın gibi konuşuyor, o kadının İ&islerini hissettiriyordu. Talğt mükem» meldi.. Şaziye canlandırmak istediğini canla başla canlandırdı. Sami iyi doktor, Nevin şen bir kadın... | Kısa rollerde, seçme artistlerin görün « İmeleri temsil kudretini yükseltiyor. Kal İ liçinde tevazün husule getiriyor. * İkinci perde: İ Sirkecide bir otel, Dekor iyi, beledi » erin oteller talimatnamesi bile ihmal edilmemiş, duvara asılmış. Birinci perde ile bu perde arasında yirmi sene geç « miştir, ötelde O kadını görüyoruz, çök » müş, bitmiş, Bir erkek tanıyoruz: O kadının âşığ» dır, Yabancı bir tip, tipinin şahsiyeti, ko nuşmasile jestlerle belli ediyor. Rolü yapan san'atkâr temsilde en mu * vaffak olan artistlerden biridir. (Mah - mud). Otel uşağıni tanıyoruz: Biraz bön, fas kat haddi zatında iyi bir adma. (Necmi). Otel uşağının karısını tanıyoruz: O d otelde çalışıyro. Fakat sevdiği bir erkek var, onunla kaçacak, (Samiye). İki şantajcı tanıyoruz: Bunlar kadı nın âşığile işbirliği yapıp (çalışacaklar ve İlk iş olarak da kadının mazisi ara - nacak ve eski kocası şantajla dolandırı « lacak. (Kâni ve Necdet). Görüşleri ve düşünüşleri ayni, fakaf hal ve tavırları birbirine benzemiyen bu iki şantajcı tiplerde her ikisi de iyi idi » ler. Perde; kadının, kendi mazisini karış * tıran ve bundan İstifade etmek istiyef âşığını öldürmesile kapanır. Kadın âşı * ğını belki bir tesadüf eseri sahne hari * cinde öldürdü, Amma bu hiç fenade» Zil, sahnede adam öldürmek hoş olmu * yor. i Üçüncü perde: İkinci perde ile arasında yalnız güf farkı var. Kadının oğlu Ekrem avukatın (Suavi), kocası yaşlanmıştır. Kadını sew miş olan Hüsrev de şimdi yaşlı bir erkek, | rem, bir genç kızla sevişiyor. (Cahide)e Babasından evlenmek için izin istiyo Babası bu İzdivaca razı, fakat oğluna s&* nelerdenberi aradığı ve izine tesadüf eb mediği anasını anlatmak mecburiyetine de. Oğlu da ilk defa mahkemeye girip katil maznunu bir kadını müdafaa ede * cektir. Şantajcılar Ahmedi görmiye ge * lirler. O kadından haber getirirler, Kadı fena vaziyettedir. Ahmed para verir. Dördüncü perde; Mahkeme salonu... Sahnede en hurdâ teferrüata kadar dikkat edilmiş. Mahke * me salonu tamamile bir mahkemedir. (Devamı 11 inci sayfada) rakm Venüs Muallâ.. derseniz tanırlar beni ... Bunları bir nefeste söyledikten son» ra çantasını, (eldivenlerini kaparak& süratli adımlarla uzaklaşmıştı. i * Ertesi akşam. yemekte,.. Niyazi bey. Güner ve Cavid ... Delikanlı, geç vakit gelmişti. Bira$ sonra da hemen yemeğe oturmuşlürd» Niyazi bey oğlunun yorgun yüzüne, et rafını hissedilir bir siyah hele çevirmiğ donuk gözlerine bakıyor, iki günden beri kendisini yakıp kavuran ıztırab ateşini körükliyen bu görünüş karşK sindü ne yapacağını, nasıl hareket ed€ ceğini düşünüyordu. - Bu ne dalğınlık baba? Güner soruyordu. Silk'ndi. Hizmetçi yemek du. Tabağına alırken: — Hiç. dedi.. Biraz yorgunum da.-4 — Dündenberi renginiz uçuk. dü” şitncelisiniz baba.. Bir sıkıntınız m: va hasta mısınız? Sevgi dolup taşan gözlerini kızın$ çevirdi: — Hayır kızım.. Hiç bir şeyim yok.-* Sonra tabii olmıya çalışarak oğlun” hitab etti: i — E, nasıl Cavid Adada eğlenebildi” mi bari? tutuyor“ (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: