6 Şubat 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

6 Şubat 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA - Ankara ile İstanbul arasında yapılacak ikinci fren haffı Yeni hat ( Haydarpaşa - Eskişehir ) hattının yükünü hafifletecektir. Fakat asıl ehemmiyeti bunda değildir iEmekli general H. Emir Erkilet Ls N ki gün evvel gazetelerin geri sayfala-| rının ali köşelerinden birinde (An - “Son Post kara - İstanbul arasında ikinci tren hattı) başlıklı bir havadis gözüme ilişti. Böyle bir havadisle âlâkalanmak tabii idi. Fakat baktım ki, bahis mevzuu olan pey bir Ankara - İstanbul tren hatun- dan çok daha önemli ve esas'ı olan Ari. fiye - Hendek - Düzce - Bolu - Gerede - İsmetpaşa yeni demiryolunun etüd işi- nin Nafin Vekâleti tarafından münska - saya çıkarılmasıdır. Filvaki bu demiryolla nihayet Ankara- dan İstanbula ikinci bir hattımız olmuş olacak ve teknik bir büyük fayda olarak da, Haydarpaşa - Eskişehir hattının faz - Yalaşan yükü hafifiyecektir. Fakat yeni hattın ası) kiymeti ve stratejik ehemmi - yeti yalnız bunda değil, Eskişehir - An- kara - Sivas - Erzincan - Erzurum - Kars hattına müvazi ve bu hatla Karedeniz a- yasından geçecek, yani şimali Anadoluyu boydan boya kesecek büyük bir demir - yoluna hayırlı bir bazlangıç teşkil etme- sindedir. Orta Anadoluyu boydan boya kateden ve birkaç sy evvel Erzuruma varan bü- yük hut, Anadolu boyunca yapılmakta o- Jan tu'âni demiryollarımızın mihveridir, Bu hatla Karadeniz sahil bölgesi ara - Sında 150.300 kilometre, yani 6-12 yürü - YüŞ günü genişliğinde bir saha demiryol- Suz kalmaktadır. Bu saha memleketimiziB «a meskün ve mamur yerlerindendir. Bundan başka memleketin askeri ih - tiyaçlarına elvermek için ana hatlar öy- Jet tertib olunmak iktiza eder kı iki de- ein Arasındaki sahalarda ikamet e ihsanlar demiryola yaya olarak bir DELİ ire varabilsinler. Bu- k işehir - Ankara - Sivas - şimalinde ve ona müvazi olan Adapazarı « Bolu . Çankırı » Çorum - Amasya - Tokat - Şibinkarahisar - Çoruh- Ardahan hattının inşasına başlanmak pek tabü idi. Bunun için, bi 5 etüd işi Nafia Vekâleşı 4 gün evvel konan Adapazarı - Bolu - tina yukarıda erzeltiğimiz şimali Ana - dolu ana demiryolunun mühim ilk bir e e bakmak iktıza eder, biterken Adapazan - Haydar- paşa hattını çift yapmak veyahud pi iyi- si Adapazarından itibaren Kocaelinin or- tasından geçen ve doğruca Boğaziçine gelen ve Boğazı en dar yerinden bir köp. rü ile geçecek olan bir demiryolu inşası dikkate alınmak gerektir. Böylece hem Adapazarı - Haydarpaşa hattının yükü hafiflemiş ve hem de demiryolun Boğazı — YAZAN ) İ Demir ağlarla örülen değil, ayni zamanda bu eyaletimizin mü- |dafaasında göreceği rol pek büyük ve &- |saslı olur. i Bunun hülösası şudur ki yukarıda ta- rif ettiğimiz yeni demiryolları sayesinde yurdun şimal doğusundan şimal batısı - na ve aksine olarak, şimal batısından Şşi- mal doğusuna doğru, bir harbde, mili bütün kuvvet, iaşe ve ikmal kaynaklarını Iki büyük sel halinde akıtıp yığabilecek iki demiryoluna malik olmuş olacağız. Bu hatlar: Şimdiki Erzurum - Sivas - Anka- ra - Sirkeci . Uzunköprü ve yeni yapıla- cak Ardahan - Amasya - Bolu - Adapa - zarı - Boğaziçi - Edirne demiryollarıdır. Bunlara bir de cenub doğu ve cenub A- nadolumuzu boydan boya keserek niha- yet Afyon - Kütahya - Balıkesir üzerin- den Bandırmaya gelen ve oradan muhte- viyatını Marmara Üzerinden Silivri ve Tekirdağı limanlarına gönderecek olan ü- çüncü mevcud bir hattımızı ilâve edersek barış zamanı münakalâtından sârfı na- zar harb zamanı ne kadar mes'üd bir du- rum hasıl olacağı kendiliğinden anlaşı - lar. Yukarıda tarif ettiğimiz yeni demir - yollarının inşası ile memlekette öyle bir nakliyat durumu vücude gelmiş olacak - tır ki harb zamanı şimal doğu, şimal bati, batı ve cenub darülharekâtlarımıza daf- ma üçer büyük istikametten üç büyük demiryolile nakliyat yapmak mümkün köprüyle geçmesi dolayısile bir (ere) | olsun. #htiyacı ortadan kalkmış olur. Böyle bir hattın bilhassa askeri bakıradan ehemmi. yeti büyüktür, çünkü ber şeyden evvel emindir. Ondan sonra, bu hattır meselâ Rumeli- hisarından itibaren şimal batıya yürü - düğünü ve Çatalca müstahkem battını Ne kadar büyük ve kuvvetli ordular vücude getirilmiş olursa olsun eğer bun- lar muayyen harb mıntakalarına süratle Yığılamaz ve sonra da iaşe ve ikmal edi- lemezlerse yalnız faydasız birer kalaba- kk halinde kalırlar. Bunva birçok mi « sallerini kendi yakın tarihimizde bula - a, nın askeri muharriri vi İesaneeeeesamezı Anadoludan bir görünüş * yollar şebekesi lâzımdır. Fakat bütün bunlar çok para ve emekle beraber za - man da isterler. Buna rağmen mücerreb- dir ki hükümetimiz Mzumlu ve mukarrer demiryollarını asgari müddetlerde bitir - mekte ve bu husustaki azminden şaşma » maktadır. Onun için, birkaç gün evvel e tüd işi münakasaya konan pek mühim Bolu hattımızın da diğerleri gibi gözü » müzü açıp kapayıncıya kadar biteceğini we sonra bü hattın, doğu ucu Ardahana doğru mesafe alırken diğer tarafının Bo- ğaziçinin derin lâciverd sularını güzel hisarlarımızın yanına yeni muazzam bir Türk şaheseri olacak olan bir köprü ile Avrupa istikametinden aşacağını göre - ceğimizi ümid ederiz. Sirkeci garının etrafındaki binalar yıkılacak Dün öğleden sonra Devlet Demiryol - Tarı 9 uncu işletme müdürlüğünde, iş'et- me müdürü Saidin başkanlığında bütün müfettişlerin iştirakile bir toplantı ya - pılmıştır. Bir saatten fazla devam eden bu top- lantıda Sirkeci gârını, etrafını kuşatan çirkin binaların yıktırılarak meydana çı- karmak meselesi üzerinde görüşülmüş, bu hususta hazırlanan plân tetkik olunmuş- tur, Yıkılması mevruubahs olan binalar Sirkeci garını, tramvay caddesinde kâ- pıyan kısımdır ki, burası belediye tara - fından istimlâk edilmiştir. "Terkos gölünün cenubundan geçerek İs- biliriz. Kaldı ki en yakın, en son misal) Garın sağ tarafında bu arada büyük tranca -Saray- Vize üzerinden Kırklareli "we Edimeye vardığım tasavvur edelim, ayni zamanda, genişliğine hatlarla Bo - ğazın batısından Sirkeciye, Çatalca müs- tahkem hattı gerisinden Hadımköyüne ve nihayet İstrancadan Yeniköye bağlandı - ğını da kabul edelim, Bu takdirde Trak- Pilvaki Sovyet Rusya bu kadar kala « ve örtecek ordualara malik iken bunlar” mühim bir kısmını olsun Leningrad » Murmansk tek demiryolile Ladoga şimal yada vücud bulmuş olan demiryolu şe «| mıntakalarına ne nakil ve ne de sonrü bekesinin Trakyanın yalnız imarında ve|den iaşe ve ikmal edebilmektedir. İstranca ormanlarımızın — işletilmesinde) Tabidir ki ana demiryolları gebekemi- Fin - Sovyet harbinde yaşamak -|bir park ve parkın ortasında fıskiyeli bü- yük bir havuz yapılması mevzuubahstir. Vekâlet, 9 uncu işletme müdürlüğüne balık ve Finlândiyayı bir sel gibi basacak |bu husus için icab eden tahsisatı ayırmış a damn işe derhal başlanılma - sına karar verilmiştir. Zunu müteakfb, 9'uncu işletme, Avru- pa hattı güzergâhındaki kötü çatıların kaldırılması işile meşgul olacak ve yol güzergâhını teşcir edecektir. Tramvay da henüz dezenfekte edilme- er Karşısında H GEÇ KALIYORUZ şağıdaki yazıyı bir hafta evvel yazmışlım.. arkadaşlarım: — Haksızsın, dediler. daha dün bir. bugün iki. — Pekâlâ, diye cevab verdim. ac€- lem yok. Ben bu yazıyı bir hafta son- ra veririm. Ve işte dediğimi yapıyo - rum. İK * Kadıköyden vapura bindim. Vapur Haydarpaşaya yanaşmıştı. Trenden 1- nen yolcular geliyorlar. Biri yanıma ©- turdu. Acaba nereli? Belki de Yakacıklı - dır. Yakacıkta da tifüs varmış. Kimbi- lir, telki şu adam... Omuzu omuzuma dokunuyor. Omu- zum kaşınıyor? Acaba? Umumi Harb senelerinde sokak baş larına asılmış renkli afişlerdeki yazı gözlerimin önüne geliyor. «Bir topal bit bir mezarlık doldu - irur» İ Oturduğum yerden kalkıyorum. Pe- İki amma nereye otursam yanımda bi- İri bulunacak değil mi? Husust mevki- de tek bir koltuk boş. Beş kuruşa kı - yarak oraya otururum. Gene ne fay - dası var? Bir sefer evvel kim oturu - yordu bilir miyim? Ayakta duruyorum. Gazetemi aç - tım. İlk gözüme ilişen havadis şu: «Vapurlarım. “ramvayların. otobüs- lerin dezenfekte edilmelerine karar verildi. Dezenfekte edilmiş vesâitin camlarına dezenfekte edildikleri tari- hi gösterir kâğıdlar yapıştırılacaktı Ne Aâlâ!, Camlara bakıyorum. Kâğ- da benzer birşey yok. Ne fena! Demek bu vapur dezenfekte edilmedi. Vapurdan inip tramvayg biniyo - rum. Tramvayın camlarında da dezen- fekte edildiğine dair bir kâğıd yok. e fena! Pencerede kâğıd aramakla hata İş- lediğimi hatırlıyorum. Bir kararın tat- bikinin karardan ancak bir ay sonra mümkün olabileceğini hatırlamam lâ- ZUMĞI. Keşki otobüse binseydim. Aklıma gelene kendim de gülüyorum. Vapur, tramvay dezenfekte edilmedi de. oto - büs mü dezenfekte edilecek! Ya otomobil? Otomobiller hakkında da gazetede tafsilât vardı. Hele bir gözden geçire - vim. «Otomobiller dezenfekte edilmeye tâbi tutulamıyacaklar. Yalnız hastane- lere hasta götürdükleri zaman. hasta - nede alıkonulacak, dezenfekte edilme- den bırakılmıyacaklar.» Ya otomobil hastayı hastaneye gö - türmez de bir eve götürürse ne olacak? Meselâ bir adam çoluk çocuğu ile o- tomobile kuruluyor. Gezmeye gidiyor. Halbuki o otomobil beş dakika evvel, hastalığı sari bir hastayı evden eve ta- şımışur? Hastaneye hasir naklettikleri za » man dezenfekte edilecekler amma, ya kaçarlarsıa, öyle ya.. Şoför: -- Bekler. Kumandasına pek kulak asar mı? Hele taksimetre de yazmadiktan son- ral, Kaçamıyacaklarsa; zorla bekletile » cekler dezenfekte edileceklerse, o za - man da ortaya başka bir mahzur çiki- vor. Hiç bir şoför. otomobiline has'a kabul etmiyecek. Hasta nakil otobüs- leri de hasta nakline kâfi gelmiyeceği için. hastalar hastaneye götürülemiye- cek. Aklma gelenler fena.. Hele en fena- sı işin esası! Tifüs vak'aları görüldük- ten sonra temizlik işi mevzuubahs 3l- du. Ve el'an mevzuubahs olmakta. Halbuli bir an evvel füliyata geçmek lâzımdır. “ ) met Mute Zezi zi sm wee) Bunlar biliyor mu İdİnİZ? | Yirmi dört kral babası Şarkta ( birkaç kral babası olmuş hükümdarlar ge - 1ip geçmiştir. Fa kat Hindi OHac Nâzım bunların ep başında gelir. Mü teaddid oğulları a- rasında yirmi dör- dü kral olmuşlar - dır. amma Üç yaşındaki şoförler Bu şoförler Amerikadadırlar. Ço- cuklara mahsus oyun parkının bir kis- mı onlara tahsis edilmiştir. Oyuncak otomobilleri içinde oralarda dolaşırlar. Ve yol ağızlarında bekliyen kendilerin- den yaşça pek &z büyük polislerin işa- retlerini almadan sağa sola sapmazlar. Ayni parkta gene çocuklar tarafından kullanılan ufak çocuk tramvayları mevcuttur. En büyük korku... 'M. P. harflerile başlıyun bir imza al- tında bir mektub aldım, bu mektubu yazan yüksek tahsilini bitirmekle meş- gul bir gençtir, anlattığı da bir aşk hi- kâyesidir. Sorduğu suale vereceğim tek bir kelimeden ibarettir, fakat o keli - meyi yazmadan önce bir hikâye, küçük bir hikâye anlatacağım: — Benim bir mekteb, bir çocukluk arkadaşım vardı, bütün dostlarımın â - rasında da en çok konuştuğumdu, üç dört sene evvel öldü. Fakat kocası, (0 cuğuna karşı beslediğim alâkanın da tesiri ile dostlarımın arasında kaldı, - .asıra beni ziyarete gelir, karısından bahseder, ondan bahsederken de kisa bir müddet için olsun küçük bir teselli duyar, şimdi karısının ufulünden son- ra bütün merakını çocuğuna, çocuğu- nun tahsiline vermiştir. Bana son geli ginde de bu nokta üzerinde durmuştu: — Biliyor musunuz, en ziyade bana benzemesinden korkuyorum, demişti, kendisine soran gözlerle baktığımı gö- rünce de şu hikâyeyi anlatmıştı; «Tahsile geç başladım, muhtelif has- talıkların da tesirile <idadi> ye geldi - ğim zaman âdeta düşünmesini bilen bir gençtim, o sırada meşrutiyet yeni ilân edilmişti, her gün forma forma ro man bir sürü resimli mecmua çıkıyor- du, nasılsa dadandım, her gün mekteb- den evvel gazeteciye uğrar, çantamı doldururdum. Bir gün bu gezetecide bir hanım kiz gördüm, o da benim gi- bi roman forması ve mecmua alıyor- du, tesadüfler tekerrür edince tanıştık, konuşur olduk. Kendimi tatlı bir hisse kaptırmıştım. Sınıfta cebir hocası mü- bütün yıl böyle düşünceyle roman &- rasında geçti. İmtihan da benim için çok muvaffakiyetsiz bir imtihan oldu, mektebi bıraktım, eğer babadan kalma biraz irad olmasaydı ve bu iradı idare için de karşıma karım gibi bir kadın çıkmasaydı muhakkak şimdi sürüne « cektim. Evet işte, şimdi oğlum düşünecek yaşa yaklaşırken benim en büyük kor- kum budur Bay M. P. ye tek kelime ile cevab vereceğimi söylemiştim, fakat şu kü - çük hikâyeyi anlattıktan sonra o tek kelimeyi yazmıya da lüzum görmü - TEYZE

Bu sayıdan diğer sayfalar: