8 Mart 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

8 Mart 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 Mart liraat: Toprağını derin sürmekle verim artırılabilir mi ? (Baştarafı 7 nci sayafada) imahsul kaldırmak Için acele bir tedbir gerek nebatın istifadesine arzettiği bes-| arıyorsa, vektinde ve usulünde sürmeye, Jeyici maddeler bakımdan daha yüklü | yolunda ekmeye, her ne pahasına olursa olması ve bu itibarla da daha çok mah-| olsun arada bir gübrelemeye ve bilhassa sul vermesi pek tabidir. Fakat bir mem-/İYi tohum kullanmaya ehemmiyet vere- lekette ötedenberi mevcud aletlerle sat. |*S4Ü Tarımman bi olarak işlenmekte olan tarlaları, daha derin sürmeye kalkışarak mahsulün ar- tacağını sanmak doğru değildir. Büyle bir işe teşebbüs etmeden önce , n yapısını iyice tetkik * Edirnede Day Şevket, Ankarada Bay | Hulüsi, Bursada Bay Hidayete; i tik ziraatinin ergeç memleket çift- çisinin menfaatini gözetecek şekilde yü- rütülmesi m geldiği ve bunun külli- * yen men'i cihetine gidilmekle sıtmanın ” ön'enemeveceği keyfiyeti kat'iyetle an- laşılacaktır. Son Posta yazılarında bunu bam toprak k işlenmek'le afaa etmekle sadece vazifesini yap-| derinleştirmeye cevaz verilebilir. Aksi ypıştır. Ortada çeltik ziraatinin her cihe- halde, yani sapan ve pu'luklarla birden gini derpiş etmiş bir kanun bulunduğuna bire derine gitmekle toprok zenginlesti- gi bunun harfiyen tatbikini istemek rilmiş değil, belki kısırlaştırılmış olur. elbet hakkımızdır. Tevecelihünüze teşek- Okuyucum Bay Nihad Çakırcalı fazla kür ederim. T. mizde çikan yazı ve erin bütün haklan mahfuz ve gazetemize aiddir. İ süreye | YUNANİSTAN | 2844) 1220) 710 SON POSTA SPOR ları talimatnamesi 18 Şubatta nihayetlenmesi lâzım olan İs- #anbal Mg maçları muhtelif vesilelerle tehir edildiği için Martin 24 ünde tamamlanmış slacak, mili küme maçlarına da $i Mart. ta başlanacaktır. Dört senedenberi muhtelif vesilelerle mü. temadiyen şekli değiştiregelen mill küme maçlarının tarihi bu kadar yaklaşmış ol. duğu halde beniz bu hususta alâkadar klüb kre biçbir tebliğ yapılmış değilsir. Teşki. lab için olduğu kadar, klübler içinde bir |Bayli dağdağal olan mili küme maçlarının Jbu sene yepyeni bir şekilde ortaya çıkması Ybtimali çok kuvvetlidir. Beden Terbiyesi Umum! Müdürlüğü için ibilyari bir spor olarak ele alınan, haddi ga, smân İse bütün bir teşkilâtın dört elle xa - rildığı futbol hareketlerimizin en mütekâ - mil bir şekli olan milli köme maçlarının 4 İsenelik bir ömre mukabil bir anane ha - Jiri alan esaslı bir programa dayınmama. si, evvelâ teşkilâtı, bilâhare kiübleri üzen bir meseledir. İstanbulda ihzarl olarak yaplan mi küme maçları taltmatı, alâkadar muntaka - lar. tarafından aşağı yukarı tasarlanmış bir İvaziyette olmakla beraber, umum müdürü, Bün tasdikinden geçerken büyük değişitik- an maruz kalacağı da tahmin edilmekte - ir, || Purbol Pederasyonunun mill küme saç. (ları idaresini olduğu gibi slâksdar mıstaka lara terketmesi üzerine, bir ay evvel yapı - lan İallmstnamenin bugüne kadar meydana çikmamanı büyük bir müsabakaya hazırlık, İyapmak zaruretinde olan klübleri hakikaten Jidari zorluklar işinde bırakmaktadır. Geçen öcne hazırlanan (talimatnamenin ortayı çıkardığı müşküneri gözönünde tu - tarak hazırlanmakta olduğunu tahmin et - /#iğimiz TI küme talimatnamesinin daa İnzin gecikmiyeceğini ümid ederiz. Ömer Besim Sayfa «Son Posta» nın tarihi tefrikas: 163 “ i BİNBİRDİREK < #BATAKHANESİ xnzan: Reşad Ekrem Tanrı misafiri Sonra, evleri hoşuna gitti: İki rah, birbirinden bahçelerle ayrılmış kü-'misk sabunu. çük ahşab evlerdi. Daha sonra bu evce-) Esmer oğlan el öptükten sonra dı ğizin hali kendisini çekivermişti; Alt kat çıkmıştı. Arası çok geçmedi. Dışarda, pencerelerinden birinde, soluk, titrek bir yak sesleri belirdi. Ev sahibi geliyorc aşık akseden bu evceğizde, sanki ken - 'Tanrı misafiri kendisini evine alan a disini bekliyenler varmış sandı. Azıcık'mı karşılamağa hazırlandı. Fakat, ka tereddüd ettikten sonra evin kapısını açılır açılmaz az kalsın bir çığlık kop çaldı. Çok geçmeden, kapının arkasından racaktı, Mumun hafif ışığında, Tayyarl bir erkek çocuk sesi işitildi: zadeyi derhal tanımıştı. Tayyarzade — Kim 09?... şaşırmıştı. Delikanlı kekeledi: — Aç oğlum. aç... Tanrı misafiri... — Haş... Hoş geldin hazinedar ağ Hazinedar İbrahim Efendi, kapının ö-! Dedi. İbrahim ağanın ise dili büsbü nünden içeride konuşulanları olduğu gi-|tün tutulmuştu. Neden sonra: bi işitti; ihtiyar bir'kadın: — Sizi de hoş buldum tayyarzadem, — Midilli. oğlum. kimmiş 67. Diyebildi, Tayyarzade hazinedarın e — 'Tanrı misafiri nine!, Vini öptü. Delikanlı, İbrahim ağanın — Nasıl 'Tanrı misafiri imiş?... iyaretine derhal bir mina verdi; Güm — Ne bileyim ben.. kapıyı açayım ım? rükçü Hüseyin efendi, terbiyesizliğinde — Mehmed ağana sormadan açma... | piştman olmuş, kendisini tekrar davet Mehmed!,.. Mehmed!... mek üzere de hazinedarını göndermiş 'Tayyarzadenin cevabı hazırdı: gayri o efendinin hizmetine vârümam. Hazinedarın, evini nasıl arayıp bul duğunu düşünmüyordu bile. Hazinede' da bir korku almıştı. Hüseyin efendi b küçük, bu sessiz, sakin evde n:iydi? Tazj yarzadenin bir ovaktiler Üsküdarda b mütevazi küçücük evde ne işi vardı? G zel delikanlı Şehremininden buraya n İdiye gelmiş olabilirdi Bu, muhakkak H İesrarengiz bir tesadüf idi. Gümriikçünül eşik | hazinedarı ile çubukdarı bir müddet şü en ibrik ve küçük bir rafın Üstünde 18 Hazinedar İbrahim ağa, uzakta olan z bu Mehmed ağanın cevabını işidememiş- ti. İ Kadm en son: — Midi kapıyı aç oğlum. Tanrı mi- saftrini sizin odaya al, Mehmed ağının! ancık işi var mutfakta... Şimdi gelir... Hadi oğlum... Kapıyı aç... Misafiri al.. Kapı açıldı. Esmer ve güzel bir oğlan: — Buyur: Dedi. Hazinedar İbrahim ağa, Yavu) 800 | | Galatasaray danizcilerinin jimnsstik müsabakaları Galatmsaray klübü denizelleri tarafından Cumartesi günü akşamı Jimnastik müsa . bakaları yapâncaktır. Bu müsabakalarda genç yüzücüler fimnastik, büyük yüzücüler de minder, paralel ve ha'kalarda hareketler yapacaklardır. Jimnastiklerden sonra Galatasarayın Kur tulus takımları arasında basketbol müsa - i bakası yapılacaktır. Müsabakalara sanat 17 de başlanacaktır. Eski bisikletler İlk bisiklet de gene iki tekerlekli idi. Fakat tekerleklerden öndeki gayet büyük arkadaki gayet kliçük olurdu. Binmek çok güçtü. Böyle olduğu halde gene rağbet gördü ve yarışlar yapıldı. Kadınlar arasında bile 1884 senesinde Abone bedeli peş'ndir. Adreş değiştirmek 25 kuruştur. Gelen evrak geri verilmez, İlânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevab için mektublara 10 kuruşluk Pul ilâvesi lâzımdır. A Posta kutusu : 741 İstanbul Telgraf: Son Posta i Telefon : 20203 Ne ar (Baştarafı 6 nci sayfada) Bultu, yahud fısıltı, bâsılı böyle bir sada çıkarmış! Çifte vavın ikinci şekilde so'dan oku-' Düşuna aklı eren ağanın bu defa da bu! ses garibine gitmiş olmalı ki gene çikr- şarak sormuş: : — Peki amma, o «Zzzz> ne oluyor? | Hoca, artık yere çökmüştür. Yalvarı- sz | — Ne olacak, ağam, evavs m püskül” leri! Ve elile, levhadaki çifte vavların et- rafını süsleyen püskülleri göstermiş! Yahya Kemal de öyle.. «Sa! şiir» ve «tunç mısra. nazariyesinden bıkn gali, ba.. artık bize pürüzsüz mısra değil, püs- küllü çifte vavlar okutmek istiyor! Neredesin, Her hu?,. Gel de yetiştirdiğin deh j Ne oldu?. Yoksa medihleri mi ona da y Daha dün «Yazık oldu diye» derken... Helid Fahri Ozansoy Mizah : Gözlüklerin kerameti (Baştarafı 7 nci sayafada) Akşam yemeğe oturduk. Canım rakı içmek istiyordu. Bir kadeh içsem doy- mazdım. Birkaç kadehi hem keseme 24-; rardı, bem vücudüme. Hizmetçiye: — Bir kadeh rakı getir! Dedim, Minimini kadeh sofraya geldi. Kadehler birbirini takib edecekti amma gözlük imdadıma yetişti. Büyük göste evemenesame sean senae name sen 0000 kınca sarhoş olmuştum, — İçemem ben, Hizmetçi: — İçmiyecekseniz kaldırayım. Dedi. atlarken besmele çekti, Kapı , tertemiz bir taşlığa açılıyordu. Çocuğun elindeki şamdanın mumu, bu faşlığı titrek bir » şık ile aydınlatıyordu. İbrahim ağa kun- | duralarını çıkardı. Çocuk, ayaklarının ö- İnüne bir çift terlik koydu. — Buyur amca şuradan! Başında, kırmızı çuhadan bir külâh, sırtında, belinden al bir kuşak ile sımsr- kı sarılmış bir entari bulunan ve ayak - ları çıplak olan çocuk öne düştü. Dört beş basamak bir merdiven çıktılar, — Buyur amca! Küçük fakat tertemiz bir odaya gir - diler, İbrahim ağa sedire oturdu. Esmer oğlan elindeki şamdanı duvar içinde şam dan koymak için yapılmış hücreye koy- du ve gidip İbrahim ağanın elini öptü. — Höş geldin amca. — Sizi de hoş buldum oğlum. İbrahim ağa, odayı çabucak gözden beli bakıştılar. İbrahim Ağa Tayyarza deyi görünce, konaktan ne için kaçtığırl ve bu eve niçin girdiğini de unutmuşte Tayyarzadenin başında kırmızı keçe den bir gecelik takkasi ve sırtında enis ri vardı. Ayağına da, arkalıksız bir me can terlik takmıştı.Delikanlıda,zengin bil adamı tükenmez ve bozulmaz bir işrel meclisinde bendetmiş bir Okülhani h jyoktu. Yüzünde bilâkis, küçük evceği zine kapanmış, kendi halinde yaşaya İbir gencin huzur ve silkünu okunuyor Gu, Söze ilk başlıyan bazinedar İbrahin| ağa oldu. Gayet çekingen o ve çok tat) İbir sesle: İ — Benim canım Tayyarzadem.. bizin jelendiden haberin var mı?.. Diye sordu. Delikanlı birdenbire yıl dırım ile vurulmuşa döndü. Hüseyin e . fendiye çok kırı'mıştı. o Kızgın, kırgın dargındı amma, bir zamanlar kendisiniz ren gözlüğü gözüme tuktım. Minimini kadeh rakı dolu şeffaf bir kova gibi gö- ründü: — Bunu ben mi içeceğim, Karım, suali ona sormuşum gibi cevab verdi: — Tabii değil mi? — Ben he, Bir kova rakı içilebilir miydi ki, ba- Nadide ile ayni zamanda bağırmış tık; radyo cevab verdi: — Aran, zamanı yok. Beni sattılari.. — Demek ki bu hâdise pek yakın!. — Öyle... — Çok yazık!. Bu işin sonunu öğren- mek isterdik. Radyo cevab bile vermedi ve tek, gi- hirli yeşil gözünü kendi kendisine ka- payarak istirahate daldı. Kendimiz uğraştık, olmadı. Ertesi gün eve elektrikçi getirdik; yapamadı. Üçün- Gü günü radyoyu tamirciye yolladık. U-| |, zun, uzun muayeneden sonra: — Sizlere ömür; dedi, bu vefat etmiş. — Ne demek 07. — Ne lâmbalarında, ne bataryaların- da, ne sair aksamında hayır kalmamış bayım. — Tamir edilemez mi?. — Fabrikasına yollarsanız belki baş tanbaşa değiştirir. Ümidi kestik; zavallı radyocuğu tek- yar eve getirdim. Şimdi, sessiz bir süs halinde, odada uyuyor. Prizde, tabiatile, öteki radyonun fişi takılıdır... * Nadide ile beraber kahvaltı yapıyor. duk. Hizmetçi kız elime sabah gezetele- rini tutuşturdu. Harici haberleri gözden geçirdikten sonra şehir haberlerine bak- tım; ustaca konmuş bir serlevha; Hulki Soyer, soyundu gitti!. Buna soyduktan sonya soyuldu da diyebiliriz! — Kaldır kaldır. Doktor İbrahim Zatinin, doktor Fah- İrettin Kerimin Kulakları çınlasın. Ame- rikadan gelen dostumun gözlüğü onların bütün propagandalarından daha tesirli olmuştu. İsmet Hulfisi Almanyada bir yarış yapılmıştır. .—.eramsames asama sanması sasssnanaBase asan sasamammamame İstanbul İkinci İflis Memurluğun - dan: geçirdi. Orta halli bir ailenin erkek mi-|üstüne titremiş âlicensb adamın başını safirleri ağırladığı bir yerdi. e Duvarda ;herhangi en ufacık bir kötülüğün gel . atlas torbası içinde bir müshaf asılıydı.|mesini de asla istemezdi. Hüseyin efen Müflis İstanbulda Âşirelendi sokağm- | yanında, nefis bir sülüs ile bir levha var-| da an 3 lee ve s Asa)dı: «— gönlünde cennet, âşıkın didarı İŞirketinin iflâsının kaldırılmasına İstan- bir a Jisul Birinci Ticaret mahkemesince 7/3//707-) Pi Kenarda, toplamış bir ve İ840 tarihinde karar verilmiş olduğu ilân |cade duruyordu; yanı yem bir mesi olunur. (25111) üstünde toprak maşrapa, küşede Sihirli çöz konuşuyor! Dehşetli bir alâka fle satırları okuma- ğu başlamak üzere iken Nadide birden- — Ne oldun canım; dedi, rengin sa- — Sahi mi Nadide?, — Elbette sahi iki görüm; hayırdır işallah; bir şey mi var? — Seninki ölmüş!, — Vah, vah... Fena adam doğrusu... Zavallı LALMI. Sinirlendim. — Nadide!. Ben sana kimden bahsedi- yorum; sen neler #öylüyorsun.. — Seninki demedin mi ayol? — Demek © seninki; ya ben kiminki oluyorum?, Sinirlendiğimi gören Nadide, kalka rak, boynuma sarıldı: — Bana darılma iki gözüm; dedi, ö- Jenler kıskanılmaz. Hem ben onun gü- ründe de senin değil miydim?. Kancığımı koklaya, koklıya öptükten sonra cevab verdim: — Affet beni Nadide; seni kendimden değildi Tüma, benim © zatla hiç temasım, mus- relem yoktur. — Fakat radyonun anlattıkları yarım kaldı. Gazetenin yazdığına göre Hulki Soyer son aylarını sefalet içinde geçir- miş, acaba ne oldu, bu ükibet nasıl geldi ; öğrenemez miyiz? 25 Dine akay e üğtemelimni. an var iki gözüm; cümhuriyet Gazeteyi okumağa başladım: müddelumumisi tanıdıklarımdandır, Ken «Kavaklıpımar şehrinin eski fen heye-İdisini görüp sorarım. ti azasından mühendis, müteahhid Hulki! Hakikaten de öyle yaptım. Soyerin, bir müddettenberi sefil ve peri-| ve ben alelâde, basit malümet bekler- şan yaşadığı malümdur. Son aylarını 49-İ ken, tâbir caizse, bir hazine ile karşı'aş- yaşlıkla geçiren Hulki Soyer nihayet kâ-| tım, Müddetumumi ricamı öğrendikten bbım dinlendirmek lüzumunu duymuş sonra bana bir zarf uzalarak: ve dün eski kale bürcünden kendisini &-| |. A), oku; dedi, müntehirin son mek. şağıya atmak suretile intihar etmiştir. İş yodur ve cümhuriyet müddelumumili- Gazete bundan sonra Hulki Soyerin Bine hitaben yazılmıştır. bile kıskanıyorum. Ne yapayım şekerim; | elimde değil ki... İ — Bunu biliyorum canımın içi; şu ge- zetenin yazdığını oku!. — Şey.. Hulki Soyer, — Ölmüş mü?. | adi ne olmuştu ki haberi olacaktı. Yok sa... Yoksa Hüseyin efendi o ağır hast mıydı? Yoksa. yoksa Hüseyin elendiye bir hal mi olmuştu. Ölmüş müydü? (Arkas var) Bay müddelumumi! Cesedimle karşılaştığınız zaman, w mumi nizamın muhafazası ve müdafaasi endişesile, harekete geçerek vak'adı mutlaka bir fail aramağa kalkışmama nızı rica ederim; ben bilerek, istiyereh intihar ediyorum. Bu ciheti şöylece tesbitten sonra inti harımın sebeb'erini anlatayım... Bay müddeiumumil, Bilmem ki siz kadere inanır mısınızf, Ben tesadüften başka hiçbir şeye İnan- mam. İnsanın telil kendi elindedir; onu dilerse iyi, dilerse kötü şekilde kullanır. Ben be talii en fena şekilde kullanmış bir adamım. Belki siz «hayır da, şer de Allahtan. dır» nazariyesine inanırsınız. Kimsenin itikadına karışmamakla beraber, size ce- vaben, derim ki: O halde insan, Al'ahın şuursuz oyuncağından başka bir şey de ğildir. Hayır da, şer de Allahtan oldu- ğuna göre hareketlerimizin âk'betinden biz ne diye mes'uliyet yükleneceğiz?, resm! ve hususi hayatına temas etmekte ve bu iki hayatın bütün levsiyatını orta- ya dökmekte idi. Nadide sordu: — Acaba karısı ne oldu?. - Cevab verdim: — Vallahi bilmiyorum Nadide; ma- Allâh beni bir i il yi Mektubu kapınea okumağa baş i 1 beni bir hırsız, bir katil yarattıysa, Fakat sadece benim okumam kâfi değin. ava benim şirretim onun malümatı ve di; Nadide hikâyenin sonumu merak, | 2uvafakat tahtında tahakkuk ediyorsa bekliyordu. cennetin, cehennemin lüzumu nedir”, Bunu müddelumumiye de anlattım ve; Ben adem öldü; müsaadesini istihsal ederek mektubu ay-l — Öldür. nen istinsah ettim... ğüm zaman © (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: