25 Şubat 1941 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

rJ 2 S;yfı K sSoN POSTA Şubat 25 | Hergün Halkevleri bayramı Münasebetile Muhittin Birgen H alkevi teşkilâtımmzin — yıllık bayramı, bu sene de mutad merasimle evvelki gün tesid edildi. Halkevi teşkilâtımız, bir halk devletinin ve halk rejiminin tabil ve mantıki bir müessesesidir. Halk için çalışacak bir rejim, bütün — iptidai kuvvetlerini halktan alacak ve bı- nu işleyip medeni bir kültürün süz- güsünden geçirdikten sonra memle- ketin en uzak ve küçük hücrelerine kadar yayacaktır. Onun vazifesi bu- dur. İşte, tejim de Halkevlerini bu vazifenin organı olarak yarattı. Bu organ, Türkiyede asırlarca ihmal e- dilmiş bir kütlenin, asıl millet küt- lesinin hepsi bir bakımdan mühim olan ıhtıyıçlımm tatmin için çalışa- caktır. Muhterem BıweHlımız Dr. Say- dam, bu münasebetle evvelki gün irad ettiği nutukta, yukarıdaki Fikri şu şekilde ifade etti: “«Nizamlı bir hürriyet havasında | İT çalışmak imkânını bulan Türk mil- İetinin yaşama zevki, bu evlerden, bu odalardan taşıp meydanlara, tar- Jalara, köylere ve sınırlara doğrm yayılacaktır. » Zannedersem, Halkevlerinin ma- hiyetlerini ve gayelerini ifade için bundan toplu ve bundan güzel bir i#fade bulmak kolay değildir. Muh- terem Başvekil, bu cümle ile Halk- evlerinde rejimin ekle pişirilip memlekete dağıtılacak olan en bü- yük nimeti anlatımnış oluyor: Yaşa- mak zevkil! Bu, öyle bir zevktir. ki, onun, Türk milleti hayatında, hattâ mef- hum halinde dahi, rejim kadar yeni olduğunu söylemekte tereddüd et- ıneyebilı'riz. O kadar yeni ki, bu fik- rin bu şekilde ifadesini ilk defa ola- rak muhterem Dr. Saydamin ağzın- dan işitiyoruz. Bizde halk, uzun a- sırlardanberi hayatı yalrız mihnet olarak tanımış ve onu bir vük gibi taşımıştır. Yaşamanın zevkini — tat- mak dünyada pek çok millete nasib dmı.ış. falut Türk kütlesi, ınııh:- hattâ unutmuştur. Ona bu u'ih. tattırmak İâzımdır. Denilebilir. ki, y için bir zevk olmasını temin etmek Binbir şarta bağhdir ve bu sartlarn hepsini Halkevlerinde hazırlanacak unsurlar olarak telâkki etmek yanlış olur. Eveı_ Halkevleri halka refah, “ huzür, neş'e ve zevk verecek gart- ların hepsini bizzat hazırlıyacak de- ğildir. O, halkın bilhassa manevi hayatı ile mesşgul olup onu bütün in- celiklerile ve derinliklerile —anlıya- cak, toplıyacak ve sonra bu anlayıp topladığı şeyleri kendi bünyesmmin halkçı ruhu içinde medeniyetim ba- günkü elile işledikten sonra tekmer halka verecektir. Halkevleri. — bu güzel iş için kerulmustur: — OÖrada münevverler toplanacaklar; — kakat kendi aralarmda konusmak için de- ğgil, oradan halk kLütlelerinin içine dağılmak, onları bu evlere çekip yaklastırmak için; yahud da, oradan kütle içine sokulup #nua bü- tün derdlerini dinlemek, temayiüile- rini tetkik etmek ve ihtiyaçlarını an- lamak için... Bunları dinleyip anla- dıktan sonra da Halkevleri, elde et- tikleri neticeleri müneyvverler ara- sında yaymakla mükellef olacaklar. " Münevverin halkı anlaması, halkın da münevverle anlaşması için bun- dan daha münasib bir organ ola- maz. Bu organ rejimin organıdır; çün- kü bu re)ım halk için kurulmuş, ©- nun yükselmesini ve y İ zevk olarak anlamasını ve duyını— sıni temin için kurtılmuştur. Bundan dolayıdır ki, Halkevlerini alelâlede teşkilâttan ibaret sayanlar hata e- derler. * Halkevlerinin, kendilerine rejim tarafından tevdi edilmiş olan bu büyük vazifeyi muvaffakiyetle — ifa edebilmeleri, itiraf ederiz ki, çok güçtür. Bilhassa, münevverlerimiz bu iş için geçmîşieıruhın iyi hazır- L , UN > K ; tütle | doğru İ K G e İ x UUD caarssarame a madığı gibi uzun da değildir. İnsanlarda hayat talükkisi yekdiğerine hiç uymaz. Bazılarımız hayatı bir defa dünyaya gelindiği için çekilmesi lâzım bir yuk olarak görürüz, bu tekdirde hedef vakti öldürmek, günü geçirmek- Bınhmnn ise bderek veya tesadüfen hayatın tadını tatmışısdır. Onu yük değil, eğlence talâkki ederiz, bu takdirde pek kısa buluruz. Hakikatte hayat bir yük olmadığı gibi bir eğlence de değildir. Kısa ol- ——— | Hayat dünyada ne kadar insan varsa o0 kadar müellif taralından mil- yarlarca nüsha olarak yazılmış bir remana benzer. Bu romanların yalnız başı ve sonu yekdiğerinin az çok farkla aynidir, değişen teferrüatıdır. Fakat işte hayatı yapan da bu teferrüattır. Bunun içinde yük olan, eğlence olan, zevk olan, tatlı ve acı olan birçok kısımılar vardır. İnsan ancak bu kasımların her birinden istifade ettiği, bu arada ken- GÖisine ve oemiyete müfldâ olduğu takdirdedir ki hayatiı yaşamış olur. AD A_Ml. ARI Japon Hariciye Nazırı Matsuoka dünya- Son zamanlarda siyaset sında ismi en çok ziktredilen şahsi- yetlerden birisi de Japonya hariciye amrarı Yosuko Matsuokadır. J etmekte olan kimdir? Onun siyasi hayata atılmış oldu- ğu gündenberi hariciy> nazırı olmak ve memleketinin harici siyasetini idare etmek yegâne gayesini teşkil ediyordu. Bu gaye ile çalıştı ve mu- vaffak oldu. Cemiyeti A—kvınıdıı Jopon baş - O vakittenberi bu gayeye eriş - mek için çok çalıştı. Bu vazifeyi ha- riciye nazırlığına giden yegâne yol | hasiöi Biyecetini id Yosuko — Matsuoka bııtelildn'edıwdu yi K 24 Şubat 1933 tarihinde Cemi - yeti Akvam umumi içtimaımda Man çuride girişmiş olduğu askeri hare- kâttan dolayı Japonya alenen tak- bih edilmiş, bu takbih üzerine Yo- suko Matsuokanın Cenevreyi terki hükâümeti tarafından kararlaştırıl - mıştı. Cenevrede bulunan diplamat lar ve sefirlerle veda eylediği sırada dostlarma, günün birinde, e « ke“nln haf'cl 5|yuehn'" darf;!nl e- w Mi'red de Musset ( ALFRED DÖ MÜSE) — İ — Pert: Şair, üdum ebme al! Gençlik şarabı, Bu gece tabiatinm damarlarında Sinemde bir bunaltı var, garâm onu sıkıştırıyor, Ve değişmiş rüzgârlar dudakla. TemA ateşlendiriyor. By tenbel ooqık, bak, ben gü - zelim. Sesi, beni çağıran sen misin, Ey bemm zavallı perim, aen mı- Şairin hayatında meş'um bir rol t oyıııy—Gı.'ISınd(Jor_ıSuı) şahsan hiç te güzel değildi nasıl bir bedia olduğ damak Yazan : Halid Zıya Uşaklışil Düşünüyordum, kadın nasıl . nutkundir diye, Ve hissediyordum Li hayatımın bir parçası, Ağır ağır mrtilmaktadır. Sen kimsin, gençliğimin heyü - lüsı, Hiç bir şeyden yorulmayan yol. CÜ2 . Bant söyle, ne içim seni, hiç ara vermeden. | Benim geçtiğim gölgelikte o -[ Sözün kısası Müşir Fuad Paşa k— E. Ekrem Tau s on Postada, yorulmak bil « miyen, kıymetli arkadaşım Nusret Sahnn Mı.Uı Mücadele kah- alan M Hamdi efendi ile yaptığı h'l:eııî'::: tajda adı yanlış okmk geçtiği için oğlu tarafından edibane bir tavzihi mucib olan müşir Fuad paşayı şah- ; sen tanımış bahtiyarlardanım. Müşir Fuad paşa, Osmanlı dev - letinin son devrinde ânmenin hür- met ve muhabbetini kazanmış, ce- saretin, celâdetin, vekar ve haysı - yetin dıs timsali olarak daima tebcil edilmiş bir insandı. Askeri meziyetlerini takdir ede - cek ben değilim. 1293 harbinin te- rihini yazanlar ve destanını düzen - ler, onun Elena muharebesinde göz- termiş olduğa celâdet ve hamase « tin üzerinde ehemmiyetle durmuş - lardır. Ve o harbin en şerefli fasıl- larından birini Pilevnede Osman pa- şa doldurmuş ise, diğerini de Fuad paşa imlâ ve tezyin eylemiştir. İkinci Abdülhamid — istibdadının en azgın çağında hunhar padişaha yılnız Fuad paşa kafa tuttu.. o dev- râin dalkavuk hükümet erkânına en acı hakikatleri yalnız o söyliyebildi. Necib oğlunun da dediği gibi, bilhassa vatan işlerinde sararmak, solmak, tereddüde düşmek — onun | tiynetile telif kabul etmiyen şeyler- di. İstibdadın zulüm vasıtalarile çar- pıştığı, onları bizzat tepelediği için Şama sürüldüğü vakit bile, rnı'nfa - nn yolunu kılı kıpırdamadan tuttu. O tarihte bile epeyce yaşlı idi. Lâkin, o kötü demn yıııınıyw na, bu vatanda iyi na sarsılmaz imanı onu daima gen ve dinç tutuvordu. Weşruu)ete E.ı- ü Suriyede © imanla yaşadı, bek- Nihayet, umduğu sabahın doğu- muna şahid oldu. Menfasından dön- düğü gün onu İstanbul heyeti ild karşıladı. Rılıhm, Köprü, tâ mey- danlara kadar, iç sokaklara kadar adam almıyordu. Bu millet, kahramanın kıymetini, kahmm.ımlanm tevkir ve tehcil ey- lemesini çok iyi bilir! O gün orada,; ihtiyar müşirin muhterem şahunda, dün olduğu gibi yarın da ha'ikalar yaratacak olan Türk ordusun) se- turmuş görüyorum? |Tamlıyör, alkışlıyordu. v . 'Ih ...... İ yacak bir ruh marazına tamamile kapılmış olduğuna delâlet eden bir için onu ashlnda okumak Tâzımdır. Wneşekldedmıolwn yapılacak Gel, uztarab ıç»odemı sevqılım' Bir gizli elem, Seni kemiriyor, yüreğinde — bir şey inliyor; Sana bir aşk ârız oldu; yer yü- zünde görülenlerden biri, Bir zevk yölgesi, bir saadet ha- ..| tercüme nefis bir boyalı resmin ka- rakalem bir bozuk nüshasından iba- ret kalmağa mahkümdur. Gecelerin ikincisinde, ki otuz ka- dar kıt'adan mürekkebdir, şair sani- ha perisile bir muhatabe şeklinde de ğil, yalmız kendisi söyler, ve bu man zumede onun büsbütün fütura, kese- kapıldığı görülür. Derdlerine — bir deva bulmak için nerelerde ve na - sıl dolaştığımı, ne beyhuüde tesliyet - Udunı el! Udumi al! Artık su » samıyorum, Baharın nefheasile — kunadlarım beni kaldırıyor, Rüzgâr beni altp götürecek, yeri ıerkaâıııofum FTT AD L LLELELALİ Semn ııeıı(-hmm üzen elem ne olursa olsun, Bırak, o mübarek yara; Kara pcniem' gmgrnde açtık - Ti yara, Genişlesin, hiç bir şey bızı bü- yük acılar kadar mık%hmez (Buradan sonra perisi yavrularnı doyurmak için boş gelen ve kursağında onlara bir gıda bula- miyarak kalbini kopatnıp vererek müthiş bir sayha ile ölden pelikan kuşu misalini, tercüme etmeğe kiy- lıııııyuı nefis bir parçca ile zikrede- rek şairi de ona _tııle davet eder. Tur&çede gaz la $ 1 için, bug kü vazifeleri bir kat daha güçleşir. Fakat, vazifeyi iyi anlamak, muvaf- | fakiyeti temin edecek şartların hiç azsa yarısı demektir. Bir Halkevini idare edenlerin mek. Ayni zamanda, h&ın ne yap- tıgmı nazıl yısadıgnı. ne düşündü- ne istediğini anlamaya ehem- |; 32 verecek olan bir Halkevi, hal- kın ruhunu anlamaya muvaffak olur. Hıl'ıı kcndı fikirlerimizi ve duvgu— n yeni yat idealleri vermenin en güzel yolu, her şeyden evvel onu anlamalıyız lerin arkasından koştuğunu — tasvir ettikten sonra: Nerelerde uyumak istediysem, Nerelerde ölmek istediysem, Nerelerde toprağe iliştiysem, Yolumun üzerine yelip oturdu . ğunu gördüm, Karalar giyymiş bir zavallının; Ki bir kardeş gibi bana benzer- Der v& ona hitah o&erel: şöyle devam eder: Sen kimsin, sen ki bu hayatta, Her zaman yolumun — üzerinde qorımım" Bu akşam senin gene zuhür et- tiğimi gördüm.. Bu mağmum bir gece idi, rüz - gürların kanadları pencereme vuruyurdu, Ben yalnızdam, yatağımda eğil. miş olarak, inilti besindedir.| C - F- YN ; SARR SN — ER SUU G Uzun bir zaman geçtikten son - Ta şairin hekrar nıyıu. tekrar ümi- de avdetini, gene pıe. gene kendi- sine kuvvet ve bahşeden iş- tigallere rücuumu görür; onu taze bir azimle selâmlıyan saniha peri- sile muhatabede buluruz: Peri der ki: Ne için, ey kırılmış kalb, ey ü. midden yorgun düşmüz kalb, Bu derece sık kacıyorsun, ve © Radar geç avdet ediyorsuu? Herhangi bir tesadüften başka ge aramuğa gidi n? Ve gehe bir ıztırabdan haska ne getiriyorsun? Ben seni sabaha kadar beklerken benden uzak ne yapıyorsun? leni Dembırqeceıcııdebırdımuk drk e srdümiye gilein Fdi lerici takrir eden iıâtisi. onu yeniden şii- re ve ümide celbetmek istiyen sa - niha pe!isiıin tesliyet — ve kuvvat eç şefkat i için- de devam ederek sonunda sairin: Kendi kendisine: «Sev! Ve ge - ne dm!ı-mn ıztırab çektikıen sonra gene k lâzımdır; bir kere sevdıkten sonra, hiç durmadan gene sevmelisini..» hitabile nihayet bulur. Biz bu sevmek ve sevmek uğuruna işke )çınde y k ih- iy Türk ş inde ve edible - rinde de buluruz. Eskilerden misal almak lâzımsa ezeli âşık Fuzuliyi ve Ben paşayı âyân azalığında daha yakından tanıdım: kendisine hizmet ettim. Etrafındaki şeref hâlesi, kem di müstesna vekarı ona baska tür lü bir heybet veriyordu. Yanına ön- celeri korkarak girerdik. Fakat az zaman sonra anladık ki bu aslan yapıl, aslan yürekli adam dünyanın en halim, en terbiyel., en nazik ve en müşfik insanıdır. Fuad paşayı son görüşüm Cüm- huriyetin ilânından sonra, İstinye « deki Ben Ankarada vazifede ıdım! İs- tanbula izinli gittim. Bayramdı. Ba- bamla uzun zaman :hbablık v: ar- kadaşlık edeu,.(;âı: ölümünde aile- ye çok yakın gösteren o bü- yük adamı bilhassa ziyarete, ellerini Ööpmiye gittim. Göden görmüyordu. Yaş vüzü lmakla beraber dinç adım- larla odaya girdi. Söz arasında som du: — Nereden geliyorsun, oğlum? — Ankaradan, efendim. Sönül bakışlarmı bana doğru çevirdi vet — Mustafa Kemal Paşanın yar nında misın? Bu mazhariyetine gıp: ta ediyorum.. dedi. 93 hanbinde kendi nefsini vatar uğrunda tehlikeye atan bu büyüli ve şanlı askerin, muhtelif harkl meydanlarında şehid düşen evlâd lârı dolayısile ebedi minnet ve teb cilimize hakkı vardır. Müşir Fuad paşa milli mrelahiri mizdendir. Onu yarımki nesillere ot duğu gibi tanıtmak boynumuz! borç ve ona -sırası gelimnce- bir hef kel dikmek vatani bir vazifedir. C. Clsam /Caı.._ ğ k icab inde cld a h d aplla, bıı Orada solmuş bir yere bakıyor - | yenilerden bir isim zikretme lme ı!mık .'_"’ b H “& BZ AA g:h,edg):n ef- dum,|ederse biçare Mehmed Raufu ta - FF he bakmanlar DEDER sebeb * ol 1 Biriger Ki alüşten e öle Tümeki | bkak smaeldir n .. B e G TAKVİM (Devamı 7 mei sayfada) Bu Mayıs gecesi manzumesinin hâlâ sıcaklığını saklıyordu, _ - h ŞUBAT [STER iNAN, İSTER İNANMAİ Rumi sene 25Anbinnı - z Cu ç eticesi olarak sorulabilir, İngütere' 1856 1880 Londrada Ohse gazetesi Almanyanın 6 nshayet 7 bin tay- | si mi? Ve bu suale verilecek cevşbıı_ı ni B A pcatit ; 1860 reye ınılikg:::iunu rtîğmın etmiş, hattâ bu tayyarelerden kaçının | ilk rakama mı yaklaşmıştır, ikincisine mı? N Şubat Resmi sowe üeü ğ:fi! k ağır bombard ve kaç ni pike, yahud avcı Musdele şimdiki balde halledileb'lecek şekilde değildir. i2 1041 110 tıyyı'r—' olduğunu da yazmış.. Hakikat şudur ki, her iki tarafın da muazzam harb Wî!'-lbîîl;dürdu SALI Hesab doğru mu, değil mi, bilmiyoruz. Fakat gene İngeiliz . Amerikan | Fakat bu vasıtaların adedi ve mahiyet; yalnız kendilerince idir. » _ * kaynaklarının gene ajanslar vasıtasile kısa bir zaman evvel bittün dün- | — 1914 ün casus teşkilâti bu defa Almanyada saha bulamadı. İngiltere | || GÜNEŞ Mharre İMSAK yaya yayılmış olan iki bayka tahmin yaptaklarını pek iyi hatârlıyoruz. | 4. ise İk günlerde iflâs etti. Ortaya atılan rakam ve tahmin mutlak 0- |(. | p. ! s. | De Bu tahminlerden birincisi Almanyanın 30, yahud 40 bin tayyareye ma- | — L O o ozu, veya gizli birer maksadın neticesidir. Perdenin iç yü- T A2 28 6 | oği | Te DER İ Ça ör İngüterenlü havalerdü knl.degğıhîrılc zü ancak harbden sonra görülecek, hakiki rakam ancak o0 zaman an- 12 | 48 11 | 09 henüz edemi ğ ta gütikçe ya 1 B k ğ — mâ';:nıt;anm iîd;o bin âmım ':ı ug;mîn: wg-şb.n rakamı | laşılacaktır. Biz bunun böyle olduğuna inanıyoruz, -fakat ey okuyucu Ösle | dbiadi PAkaam| Yatsi | -arasında doldurulmaz bir uçurum var, bangisi doğru, birincisi mi, ikinci- | sen: -Ü S.|v. |S. | vAS |3 | 5. 0-1 ' ğ - « . V. a8 |<7 116 |au l18 | 54 İ z0 | 24 ıSTER İNAN. ISTER INANMAl ) B. | ejs3j » İsslız| — V |3 w w halkı biz ÖÜ A_Lrlüık nei saşfada) —| ee a edr L NĞ

Bu sayıdan diğer sayfalar: