25 Mayıs 1941 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

25 Mayıs 1941 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

25 Mayıs Fiat mürakabe işleri 4 (Hususi) — Fiat i için kabul olunan ılmasma ve bul emrine ütede- ı Vekil 3 tasdik edilmişt «meye güre £ Dun 1941 takvim senesi kadar yedi aylık karşılığı olmak Üzere iktiza eden tahsisat konul- muştur. Ticaret Vekâleti emrine vilâ- yetler Piar Mürakabe Komisyonu- nun idare masrafları ıçin 15.000 ira ve flat kontrolörleri için açıla- Cak kurs masrafları karşılığı ola- Tak 1500 lıra tahsiş olunmuştur. Bu kadro, 210 Wiralık bir büro şefi. | 170 liralık 22. 140 kiralık 20 fiat rolörü, 40 liralık dört dakti- Ankara, Mürakabe kadroya İşler iç tahsis ol ir olan ko ler Heyet Hindistanda yeni arbedeler oldu Bombay, 74 (AA) — Müslü manlarla mecusiler arasında Bom- bayda dün yeniden arbedeler çık mıştır. Polis halk üzerine gene teş açmak mecburiyteinde kulmu tır. Perşembe akşamı da bir kar- gaşslık zuhür etmiş ve polis bir yerd esilâh kullanmıştır Bombay, 74 (A.A) — Son gün derde Bombaydn müslümanlarla mecusiler arasında zuhür eden kavgalarda 11 kışinin öldüğü ve 90 kişinin yaralandığ: tesbit edil miştir. 40 bin liralık bir vergi kaçakçılığı (Bastarafı İ imei sayfadı) görülmekte ve bu iki yıla aid he- aablar da tetkik olünmkatadır. 940 ve 941 yıllarında vergi kaçakçılığı Yapılmış olduğu takdirde yukarı - daki 40 bin hiralık yekün çok Yür selecektir. Hesab mütehassisları, dün de fabrikaran Defterdarığa | getirilen evrak ve defterlerini tetkikle meş - gul olmuşlardır. Hemüz defterlerin iki işi bitmiş olmamakla bera - ber, şimdiye kadar gözden geçiri - len defterlerde bazı rakamların, ev velce verilen ü ye. künlara tetabuk ve tevafuk etme. diği görülmüştür. Vukubulan bu ihbar hakikat kes bettiği takdirde hakiki tahakkuka - tin Hazirandan evvel muamele ver- gileri tahsil şubesi şefliğine verilmiş olması icab etmektedir. Bu işe aid #ormaliteler, Hazirandan evvel ik - mal edilemiyecek olursa, bu vergi. hin tahakkuk müreru zaman müd- deti 3 sene olduğundan, Haziran: du müruru zamana uğryacı ve artık bu paranın mükelleften tah - sli kabil olam Bu gece biraz fazlaca yorgun görünen sadrazam, ejderhalı Çin ipeklisi kaplanmış kuştüyü şilleye Yücudünü bıraktıktan pek az son- Ta gözlerini yumarak dolar gibi ol- muşlu, Fakat bu, uzun sürmemiş- t. İhtiyar vezir, küçük Çerkes ii birine kolunu uzata- rak: — Bre Allah sizden razı olsun... Bre oğlancık tiz şu kolum dahi w- ğuştur Dedi. Avucunun içinde koca bir impa ratorluğun mukadderatj duran, vucundan dökülecek lütuf ve i Mümtaz yüzbaşı Yazan: Pierre Louys Çeviren: Halid Fahri Ozansoy İhtiyar profesör Chartelot, sanki bir hastanın hayat yahut ölümünü tefe'ül edecekmiş gibi boylu bo - yunca doğruldu; saatini çıkardı ve İ yakından iyi görmiyen gözlerile ba- karak: — Size bunu anlatacak vaktim var, dedi; fakat bana tenimi ka. çırtmayın, Yarın Akademide beya- natta bulunmiya mecburum. Dostlarımızın kendisini konsül » tasyona çağırmış oldukları bir say- fiye evinin önündeki parkın bir kö. sesinde etrafını çevirmiştik. Hasta- miz hakkındaki U teşhisi ile içimize ferahlık vermiş, feraset ve zekâsı. na bizi hayran bırakmıştı. Şimdi ar- tik bu hoşsohbet adamın güzel söz. lerini takdirle karşılayor ve bize an- latmak lütlünde bulunduğu hatıra. larını derin bir memnuniyetle dinli-) yorduk. * — Evet, dedi, ben daima şunu düşündüm ki, kadınların hakiki sr./ daşı dbe değil, doktordur. Biz kadin! möşterilerimizin her biri hakkında! âlemin hiç bilmediği şeyleri bili -| riz, hem de ö kadının vicdanını ida re edenden fazlasını bilmek şartile. Örf ve âdetler Yunaniler zamanın. darberi çok ilerledi. Zira o eski za-| manlarda zavallı kadinlar çocuk| doğururken ölürlerdi, sebebi de ka. dın ebelerin icrayı san'attan mene. Bilmiş olamları, erkek © ebelere ise namuslu kadınların kendilerini her zaman göstermek istememeleri idi. Halbuki bugün... utanç hissi büs « bütün kayboldu demek istemem amma, böyle bir şey budalalık olur-| du; & bugün de kadınlarımızın bir ebe doktorun önünde gözlerini ere indirmesi yakışklı düşüyor. İka" acin” öğaA bayanla Ktnophon zamanındaki kadına ta - benzemeyişi bu cihetten -| Vücmdün uhhati, ebedi selâmet-| ten ne kadar daha hakiki, daha müstacel ve (bazıları için) daha kat'i bir iyilik telâkki olunursa, ka- dınlar da bizim davetimize o nis bette daha samimi, daha ateşli bir arzu İle gelmektedirler. Her türlü musyenemize müsaade | ediyorlar; her türlü suallerimizi af buyuruyor- lar. Günmh çıkaran papas, evlilik hayatının esrarına giremez; bu taf.| silât günah olmadığından tövbeye dahil değildir; fakat o, sıhhat işi'ol- duğundan, doktorun emrine #made dir. Günah çıkarıcı, başka cihetler. den de. dinlediği eksik itiraflar i dir, SON POSTA sında her zaman şüpheye düşebilir. Günah çıkarma odasında delil ko. bul olunmaz. Hastanın yatağında ise o delil bizim ellerimizin içinde- dir. Hazreti Süleymanın. kartalın göklerdeki ve genç erkeğin genç kadının yanındaki görünmez izine dair ayeti bizim için yazılmamıştır. Kadın perhizi bozarak yer ve ağzı. nı sildikten sonra eben hiç Fena bir sey yapmadım» der. Fakat bunu doktordan başkalarına diyebilir. Vehaml bizlere, yalniz, hatanın bizzat itirafı, günahin günah olarak bildirilmesi kaliyor. Bu itiraf da, görünüşte, bizim anladığımıza mu- tabık düşmektedir, değil mi ki ayni filin izabıdır ve üstelik daima kor. ku yüzünden meydana vurulmakta- dır. Mesele ister vücudünün şifa bulması, ister selâmete ermesi ol. sun, kadin ilk şık olarak ölümden korkar ve ikinci şikia da cehennem. den. Onu sırrını ifşaya sevkeden de buna benzer biz dehşet korkusu dur, Pekâlâ! işte bu suretle, her iki itiraf da, hiç değilse karakter nok. tasmdan Birbirine tamâmile muha- Hitir. Bir itiraf, biz onun sirdaşı olmadığımız müddetçe, bilmem na. sl diyeyim? daha güzeldir. Nadim olan kadın, ebedi ceza üşüncesi/ böyle mecbur kılıyor diye günahını itiraf etmez, Sevgili küçük kadın- cağız nedamet etmiye mecbur ol. duğunu bilir ve an gelir, vicdan aza binin hayali onda bir hakikat olu- verir. Ben size burada meseleyi bi- İerek İâkırdi ediyorum, çünkü te- sadüf bir gün beni hem dokto: mizin dediği rogue, (*) gibi: doctor in ut - “ Yirmi sene kadar oluyor, aşağı yukarı doğduğunu görmüş olduğum otuz yaşındaki bir kadını tedavi için acele bir protestan ailesine çağırıl. miştim. İçeri girdim. Feci başlan - içli bir hastalıkla karşılaştım. Tit.$ reme ve diş çatırdısından üç saat sonra 40 derece ateş. Yan terafta bir nokta derhal hissedilir bir hale gelmişti. Akşam olunca bü hal zi. yadeleşti, hasılı mükemmel bir 2a- i türree Ertesi gün hararet 40 da duru -| yordu; daha ertesi gün #ldereceye| yaklaşmıştı. Buradan tasavvur ede.| bilirsiniz, kocası nasil şaşkına dön-| müştü, ihtiyar bizmelçi nasl göz yaşları akıtiyor ve anası kollarıma sarilarak «kurtarın onu! kurtarın» diyordu. Bilmem bütün bu teessürü hasta işitmiş i, fakat ben ken. disini sadece ateşin sebeb olmadığı bir bitkinlik halinde bulmuştum. Kendisile yalnız kalınca dedi ki: leceğim değil mi, doktor? — Haydi canım! bir ateş geldi diyel — Bana hakikati söyleyin, dok. tor, öleceğim değil mü ben? hem ? — Bilâkis tehlikede bile değibi- — Ahi siz bana samimi olarak söylemiyormunuz... Ben hissediyo - rum ki göçmek üzereyim... Şimdi. den yarı ölmüş gibiyim... Eğer a- (Arkası sayfa 8 sütün 1 de)| (*) Lâtince, « Her iki hakla da » manasına. Hem şeriat, bem kanun cihetinden, Sayfa 5 (“Son Posta,, nın lisan dersleri | 6G ayda pratik usulle nu En gilizce HAZIRLAYANLAR: Prof. A. R. Thompson ve İrfan Konur Ze inci ders Lesson tweniy - two - Geçen derste verilen vazifeler: Exercise: | 1. This is a small group. 21 e on a White shirt, 3 âre with your friends. 4. This isa group of my fri- | enâş. Exercise: İİ ! Türkçeye tercüme ediniz: ! emen hemen bat- muştar, (batm. Güneş tamamile bâtmıştır.| — Adam, çocuklarını k #lmalarına müsaade eder, Biz işlerimizi başka beşka| masalarda yapa | 5 — Biz aynı baba ve anaya sa hibiz. Exercise: | Bazı kelimelerin cemi şekille- ri: Men, women, these, those, kni- ves, feet, tecth differeni (ayrıca cemi şekli yoktur), are, were, they babies, families, Gauabters. Vocabulary: Butlding (bildiding) — Bina Complete (komplit) — Tamam Earth (ört) — Toprak, arz High (hAy) — Yüksek (maddi şeyler için) Low (10u) — Alçak (maddi şey ler için) Roof (Uf) — Çatı Stone (stoOun) Taş Support (sapOrt) — Dayanan. müzsheret Top (top) — Tepe, bir şeyin üst kısmı Wall (w0l) — Duvar Wood (uUd) (o Kereste, küçük orman Gramer: 1 — Geçen derslerimizde mül- ki zamirleri görmüş ve eşhas için cinslerine göre his veher, eşya Sin de its zamirinin kullanıldığını öğrenmiştik. Burada birer misalle' bunu tekrar hatırlatmayı uygun bulduk: His hat — Onun şapkası (erkek için) Her skirt — Onun etekliği (ka- ân için) İts wali — Onun duvari (eşya için 2 — İn ve into: Geçmiş dersle- rimizden birinde in kelimesinin geldiğini il di de ri a mZAN : REŞAD EKREM Sadrazam ve esircibaşı san ile hanümanlar aya eden, onu elinde üstleri inci işlemeli bürüm öpüp eline götürmek milyonlar-|cük örtülerle örtülmüş birer bü- ca insan için erişilmez bir nimet sayılan bu el, bir Çerkes çocuğu” nun incecik yüzlü parmakları ara- sına porsumuş adeleleri ve gevşe- miş sinirleri ile adeta bitab ve pe- rişan serilmişti. — Bu fıstıklı sofa vallah cihan- nümadır!... İbrahim Paşa gözlerini etrafın. da ağır ağır gezdirdi. Birisini arı- yordu, buldu, Muhsin Çelebiye: fıstıklı sofa vallah cihan- nümadır!.. Diye tekrar etti. Paşanın sol eli- le yaptığı kücük bir işaret üzeri- ne esirci koştu, ayak öplü ve kar- şısında el pençe durdu. Vezir: — Otur! Dedi. Muhsin Çelebi, edeb ve nezaketle Sadrazamın karşısında diz çöktü. 'Tam bu sırada esircinin n Kara Hasan Ağa görün- kaftanlar giymiş dört köle vardı: Bellerin- de, dört parmak kalınlığında mu- rassa kemerler vardı. Başlarına al &n sırmalı ve inci püsküllü kü- Yâhlar, ayaklarına, ökçeleri basık bir parmak topuklu hafif sırmalı pabuclar giym'şlerdi. Her birinin yük altın tepsi vardı. birer birer geldiler, soflanın önünde pabuçla- Tını çıkararak tepsileri sadrazamın önüne koydular ve ayak öperek geri geri çekildiler ve eipençe dur- dular. İbrahim Paşa: — Bre Muksin Çelebi bunlar nedir? Diye sordu. Muhsin Çelebi kö İelere, örtülerin açılmasını işaret etti. Evvelâ baştaki delikanlı iler. leyip getirdiği tepsinin emeli örtüzünü kaldırdı. Tepsi orla- sında, kırmızı kordonlarla sar mış bir yığın kâğıd vardı. Muhsin Çelebi, gözlerini vere indirerek: — Benim velinimetim efndim. Cihangirdeki konağının ve bu ya- lının ve çarsıdaki dükkânların ve Yolgeçen bekâr odalarının ve Lor ca hamam mınin, ve Samandıra çit Aydos ciftliğinin ve Haram! dere- si çiftliğinin ve beş pare Dalyanm temessükleridir.. Dedi. Diğer üç tepsinin de ör- tüleri nçılmıstı. Muhsin Çelebi, gözlerini kaldırmadan sözlerine devam etti; — Bunlar dahi beşyüz aded kö- lelerin senedleridir. Bu anahtar Bedesten'deki o sandıkların kırk aded anahtarlarıdır. Bunlar elli kese kuruştur. Bunlar dahi küpe yüzük ve boroş ve iğne ve kemer ve murassâ hançer ve sade taş mü cevherler... Cümlesi sahibi devlet efendimindir ve ben dahi senin kulunum benim efendim. İbrahim Paşa, Muhsin Çelebi - nin sadakatinden hoşnud olmuş - Benim oğlum.. Bunların cüm lesi safayı hatır ile senindir. Geri sana bağışladım... Dedi; ve, biri sağ kolunu, öbü. rü de Dacaklrım övan Çerkes çocuklarını göstererek: — Bu Çerkes köleciklerin akçe- sini verip almışımdır... Diye ilâve etti. İçinde Muhsin Çelebinin hemen bütün serveti bulunan altın tepsileri getiren kö lelere de tepsileri kaldırıp götür. melerini işaret etti, Herkes. Paşanin fasıl için Ebu- bekir çavuşa işaretini bekliyordu. Güzide bestekâr, sazendelere göz usile hazırlanmalarını emretmiş- ti, Fakat, ihtiyar sadrazam; yüzün de beliren tatlı bir tebessüm ile, ortaya: | — Zaltullahı filârz, halifej ruyu miyordu. Sadrazam Paşanın bil. medikleri Hasel Uzun Mehmed Ağanın, tebdil ile Erzuruma git - ellilzemin ve hakanülberreyn velbah-| miş olmasidi Mehmed Ağa oradan reyn sebebi devletimiz elendimiz| orduyu hümay'ına geçerek serda- bu kullarını kızılbaş üezre serdar | tin delâleti ile İran ordusuna gün. etmek isetr.. Bir haftadan tuğlar | derilecek, Nadir ile gizlice, her iki alay ile Üsküdara geçip Nadir üze-| tarafın şerefini koruyan bir sul - rine yürümem gerektir... De Kethüda Mehmed Paşa, Genç Mehmed Paşa, Kaptan Paşa, Def- terdar İzzet Ali Paşa, Seyid Veh- bi, Nedim ve Muhsin Çelebi bir- birlerine hayret ve dehşetle ba - kıştılar, Hepsinin muhtelif halk tabaka- larına mensub, baldırı çıplaktan, manavdan tellâkten, tüccardan, esnaftan, gözü açık ve kulağı de- İlik adamları, kulları, bendeleri var İdi. İstanbulda halkı heyecana dü- şüren bazı kötü haberlerin dolaşti- ğını, sokaklarda, kahvehünelerde, berber dükkânlarında ve hamam- larda, İbrahim Paşanın bizzat se- fere gitmesinden bahsolunduğunu biliyorlardı. Fakat, sahibi devlet velinimetlerinin Nadir ile gizlice anlaşarak İran meselesini sulh yo-| ile bitirmek istediğini de halk bil-| hun şartlarını konuşacaktı, İbrahim Paşa yarânı, haltâ fe- dekârlıklar ederek İran We sulha taraftar idiler. Zira harbin deva- mı, hattâ sulhun bir ay daha ge- cikmesi takdirinde, velinimetleri İbrahim Paşa serdarlık ile gitmek medburiyetinde kalacaktı. Yeniçe- ri odalarında «Sahibi devlet oca- iamızı söndürüp nizamı cedid üze- re asker ledarik etmek ister» diye fitne ve fesad sözleri dolaştığım, bizzat sadrazam bile bilyardu. U- fak bir muvaflakiyetsizlik üzeri- ne, orduda serdar aleyhine fitne fesad uyandıracakları muhakkak- tı, Evvelâ, sadrazamın oğlu Genç Mehmed Paşa, gözlerini babasi- nın yüzüne hayretle dikerek: -— Banim sebebi hayatım veli- nimetim hazretleri... ( Şevketlâ padişahımızın ordüyu bümayu - ona benzer, Fakat o «içine» manasına gelir ve hareke! ifa - de eden bir fil ilçaheraber bu- lunur. Meselâ: «Evin içindeyim « «1 am in the house» ve «Eve (evin içine) giderim - T g&o into the house» cümlelerinde bu fark gö- rüldbi Into kelimesi dışarıdan içeriye doğru gidildiğini, go fiilile beraber anlatmaktır. Text and translation: 1. The building on the right is a sehool - Sağdaki bina bir mek» tebdir 2. The building on the left is a İ house - Soldaki bina bir evdir. 3. The school is complete, but he house is not. - Mekteb tamam dır (tamamlanmıştır), fakat. ev (tamam) “değildir. 4. The back and side walls of the house are complele, but not its front wall - Ön arka ve yan du varları tamamlanmıştır, fakat ön du amam değildir. 5. Its front wall is loww, but its other walls are high - Ön duva rı alçaktır, fakat diğer duvarları yüksektir. 6. Two men are on the top of $he back wall - İki adam arka du varın tepesindeğirler. 7. 'They have some wood, This is for he roof - Onlarda biraz ke reste var. Bu çatı içindir. 8. The walls will be a support for the roof - Duvarlar çatı için bir dayanak olacak. 9. At the front o! the house is some stone for ihe wells - Evin önünde duvarlar için biraztaş var dır. 10. Stone walles kesp out rain and wind - Taş duvarlar yağmur ve rüzgür geçirmezler. 11. The walls of our house are of stone - Evimizin duvarları taş tandır. Exercise: Translate into Turkish “This is our family. My mother and father have two sons and one daughter My motber is on a seat withmy baby brother on her knes, The girl at her side is my sister İn her hand is a basin of food for the baby. She wili give the baby same tood in a spoon. She will not let #he baby take the poon and keep it, He will give a ery for it, but she will put some food in his mouth and he wili he hapov again. (Devamı 7 ni sayfada) nunda cenk eri yarar mirimi her biri yalın kılıç üstünde yalınayak yürümüş gelmiş, barut gibi gazi vezir kulları vardır, Ser dar değişmek matlüb ise ordu- yu hümayundan namdar veziri serdür etmek efendimizin gçemesi vallahi olmaz. li, İzzet Ali Paşa kısaca: — Siz sahöbi devlet efendimiz için İstanbuldan çıkmak olmaz. Diye ilâve ett. Kethüda Mehmed Paşa «Meclis halvettir!.» diye el çırpacağı sıra da, uzaktan birdenbire bir davul rurna sesi ve bir uğultu aksetti. İbrahim Paşa, asabi bir harektle toplandı ve Muhsin Çelebiye: — Bu saatte davul ve zurna ne iştir? Diye sordu. Esirci, etrafına. şaşkın şaşkın bakınarak: — Benim velinimetim devletlü etendim... Vallahi ben de bil mem ne iştir Diye kekeledi. Fakat biraz sonra, kâhyası Ka- ra Hasan Ağa koşa koşa gelerek İbrahim Paşanın syaklarına ka - — Sahibi devlet efendimiz. Bu bizim Kanlıca köyünün yarar şeh baz balıkçı ve kayıkçı ve bahçıvan yiğitleri ayağın toprağına yüz sürmeğe gelirler... Huzuru devle nizde taze clvanları el ense edip güreş tutuşup er meydanmda nam almak isterler. Dedi, İbrahim Paşanm yüzü derhal değişti. Tat bir tebessüm belirdi: — Valahı hoşmud kaldım... Bre ağa tiz haber sal o yarar şehbaz , balıkçı ve kayıkcı ve bahçıvan #itleri Fullarıma. Bre tiz teze ci- vanları gelip güressinler... Er (Arkamı sayfa 8 süten 2 de)

Bu sayıdan diğer sayfalar: