15 Mart 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7

15 Mart 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“Meşhur David Paşa Hazretleri “Tıbbı adli,, de gece yarısı bir emir: “Elbiseleri Mareşal S çıkarın, yırtın ve pencereden atın!,, A35 Bugün ne? Perşembe! Atın bunu içeri! aa v Bugün ne? Cuma! Bırakın TT a . David paya, Salıpazarı banyosunda köyiü aravasııe Galatanın paşası, Tıbbi Adlirin | baş belâsi ve Mazhar Osmanın en | birinci dostu <Deli Davit» i eher tanımıyorsanız okuyun bu yazıyı: Onu, sık sik Beyoğlunda, her gün öğleden evvel Galatada öğ - leden sonra Balıkhanede ve sene- W de bir defea da Hahamhanede göre- | bilirsiniz. Üzerinde çeşit çeşit, renk retik tenekelerden nişanlar va bay- ı nunda okkalarca ağırlığında zin - Dirl Yanında küçük Vi pek yal- lekli kü - çük bir tahta arabayı çeker, Onu parmış, nedi Şursanız, bana şu anlattıklarını si- | le görünce zincirini ko arhaneden kaçmış zan- Fakat kendisile konu - | $ sene evvel İzminde Du- dü isminde bir kadınla seviştim. Fakat Dudu beni aldattı, oa öl - dürdüm. Amma kadın bana büyü | Yüpmıştı. Delirdim 'ye tımarhane- ye geldim. Sonra akıllandım ve tı- Tarhaneden çıktım. Amma rahatı da delilikte buldum. Mazhar Os - Müafan 12 genelik müşt im. Fa- kat Mazhar Osman da ü bulun bütün akıllıl: imtihan olnıya hazırım! On iki $ need 120 defa tımarhaneye gir - l 8 Lolis ron 2 | cerelerden attılar. Ben de dahil tim, Buyurun Tımarhaneye dedi ler. Tabii adamı evvelâ Tıbbı Adli- ye gönderirler. Tıbbı Adli raporu verir eline, yallah Mazhar Osma » na! İşte son defa idi, Tıbbı Adlide | daha on sekiz deli vardı Gece ya- yısı delilerle konuşuyorduk. — De- liler bana dediler ki: — Bize, doli saçması öğret! — Dinleyin arkadaşlar, dedim. Bütün camlar kırılacak! yataklar, yorganlar param parça edilecek, elbiseler çıkarılacak, yırtılacak ve pencerelerden sokağa atılacak. On- dan sonrası kolay! Deliler dediklerimi yaptılar, el- biselerini soydular; yırttılar. Pen- çırçıplak kaldik. Jandarmalar gel- diler, beni ayrı bir odaya aldılar, sabahleyin heplmiz çırçıplak, bir otomobile bindik. Tımarhanenin yolunu tuttuk. Tımarhanede Mazhar Osman be- ni tamımamazlıktan geldi ve sor- dü: — Sen kimsin? çma mı istersin, dedim, ha- kikat mı? — Süyle dedi, ne söylersen' — Ben, dedim, İngiltere açığın- da 28 milyon kı stünde otu - ran meşhur Davit Paşa Hazretleri! Mazhar Ozman tekrar; Karanlıkta bir ışık Muharriri: Edgar Valas eviren: Muammer Alatu! —— — Anlayıp anlıyamamanızın — Doğrusu ben ânektuıâım ne Pek o kadar ehemmiyeti yoktur. | rengine, ne de içinde neler ya « 'alnız müsaade ederseniz, siz < | zıldığına merak ı-t_ıfıedlb:ı..“h ü len bir şey soracağım. Leksman | — — Allah Allah, işte bu t i.ı:ıl Mektubu aldığı zaman siz bu - H.ı!buk_ı ben merak “"vğk Tadaydınız. Çünkü biz Leks - | zannediyordum. Zarlı - yakan man'ın öldürdüğü — alacaklı - | siz değil misiniz? sındar biliyo * | — Kara şaşırdı: Tuz, ;&z':l;(:âî:'ğl;ı poı!yl: « | — Ben hiç bir zarf yaktığımı ha- c da an'ın bu busustaki | tırlamayorur B | fadesini TEŞİE Yölyerlar T. X. kat'i cümle! onu » | — Evet, doğru söylüyorsu - '“’f'g“ğ.ıae Leksman bu mek- Büz, Mektubu aldığı zaman, ben buradaydım. —— | — Hattâ Leksman'ın aldığı 2'—'1'_*"17 esmerimtrak ve kalın- & bir kâğıda yazılmış olduğunu biliyoruz. olgu, ** biran tereddüt eder gibi u. bu size okuduğu zaman,.. mYuu;ınh kaşlarım kaldırdı: — Siz hangi mektuptan bah « sediyorsunuz? ben bir defa onu , dedi. unîy:::::ı:: bir gün burada Vas- salaro tarafından kendisine gönde- çıksın dışarı! — Doğru söyle dedi! Saçmalar ayni olacak. Çünkü akıllı olduğun bundan belli olur! — Kalamış açıklarında denizin ortasında 9 direk üstünde kırmızı Kküşkte oturuyorum, dedim. — Kaç yaşındasın? — 1050 yaşındayım. »- Sana ne derler? — Tımarhanenin paşasıyım. Ko- Buşlar benimdir. Kimse karışamaz. Ben sizin askerinizim. Siz de be « Him uşağımsınız! Mazhar Osman gidiyor. Ben gün- lerce Tımarhanede kalıyorüm, Bir gün 10 uncu koğuşlan Dok- tor Rüştü beni çağırıyor! <— Davit daha akıllanmadın mı? diyor. — Hayır, diyorum. Gece uy ilâcı veriyorl a abdesthane dens ediyoruz! Bir kaç gün gonra Mazhar Os « man beni çağırıyor, Taburcu ede. c€ek fakat akıllanıp akıllanmadığı « z anlamak istiyor; — Buğgün nedir? diyor. Götürü pazar bir saçme atıyo « rum: — Perşembe! Mazbar Osman emir Vveriyor: — Âtın bunu içeri! Meğer © gün perşembe değil, Çarşamba imiş! Bunun üzerine Mazhar Osma na: — Dinle! diyorum; ifademi düz- Bgün — verecağim! iyeceklerim mühimdir. Dediklerimi yapmazsa. niz dünya politikası bozulur! 'ku * Sabahlara kadaş alığında — delilerle Sanra dünya altüst olurken ben | kimseye metelik vermem, Ve kime seden de korkmam!» Fakat Mazhar Osman dinlemi « yor. Arkasım dönüp gidiyor. Ben daha bir kaç gün kalıyorum, tâ kt, cumma gününe: «Cumal> deyin- ciye kadar. * Davidin boynundaki zincirler ve Böğsündeki nişanlar resmi kıyafe. tidir. Ben Davide soruyorum: — Her gün böyle mi gezersin? — Hayır, bayramdan bayrama! — Bayram no zamandır? — İki günde bir, — Niçin? — Hızırlar öyle emrediyorlar? — Zincirler yahatsız. etmiyor mu? —- Altı okka ağırlığındadır. Am- ma rahatsız olmam, Onlarsız ge « zemem, Davit birdenbire: — Madam Flora! diye sesleni « yor. Kuyruğunu sallıya sallıya kü »« çük köpek ku: a çıkıyor. — En iyi arkadaşım budur be- im - Davit diyor » Onun arkasına bayı takarım, her yeri beraber iz, paro toplarız. Bezi bu mektubu size okudu, Hattâ o « kuduktan sonra, bir kere de göz gezdirmeniz tçin size verdi. Son « rva yine sizin gözlerinizin önünde, çelik kaşanın bir çekmesini aç ve mektubu içeriye koydu. Yunanlı yine — gülümsiyerek, başını salladı, — Yanıldığınım zannediyorum, gdedi, ben Leksman'ın bir inektup aldığını iyi batırlıyorum. — Wakat bu mektubü ne bana okumuştur, ne de okuyayım diye bana vermiş. tir. 'T. X. In gözleri ufaldı, sesi ma denileşti ve daha Bertleşti. — Eğer bir sırası gelirse, Leks » | man'ın aldığı mektupta neler yü- vâp verdi; — Elbette! — Vassalaro'yu bir. haftadanberi görmediğinize de yemin edebitir misiniz? — Tabii! — Daha açık söylüyeyim. Yani * | lodosta denizin dibine kaçıyorlar, Lehistani îdafe edğnler Leh ordusu ErkânıHar- biye Reisi kimdir? (dporlajı yap Abdur Lâç — Hahamhaneye gider misin? » Senede bhir defa! O gün ba » na beş lira para, dört paket ha - mursuz, on beş yumurta verirler, Bir daha uğramam, Görüyorsun ya ben Türkçeyi ne güzel konü » şuyorum. Müseviler de benim kâ- dar düzgün konuştukları zaman ha hamhaneye her gün gideceğim. — Başka iş yapar mışın? — Çak! Paraya ihtiyacım çok - tur! Yalnız köpeğim günde otuz | beş kuruş yer, Öğleyin on beş ak- | şam da yirmi kuruşluk yemek ye- diririm. Gece karnı doymazsa hav- lar. Ve oturduğum yerin komşula- rı beni kovarlar. Çünkü oturduğum yere para vermem. Şimdi Galata- da Aynalı sokak 6 numaralı Ev « da bana birer balık verirler. Günde 2 Hirayı doğrulturum. Fakat hava lo- dos oldu mu; para yok! Poyraz ol du mü cepler dolu! Balıklar poye razda denizin üstüne çıkıyorlar, Balıkçılar da hava alıyor, ben de», TDlavit birdenbire bir resim çı « kardı ve yalvardı: — Aman sizden bir ricam var! Şu çocuğu gürüyor musunuz, benim | yarımda idi. Adı Afyonlu Mah - muttu. Odamın kilitini kırdı. Otuz altı liramı ve dört adet deli rapo- rumu çaldı, Afyona kaçtı. Polise haber verdim. Polis arıyor, Ku - zum gazeteye ilân koyun, onu ge- tirene beş lira vereceğim. Hattâ 36 liradan vaz geçtim. Yalnız deli raporlarım gelsin yeter! «— O kadar kıymetli bu rapor « lar?a «— Kibette! Tıbbr adli diyor ki; raporları sattın Davit! Başka rtapor alamazsın bizden! Halbuki ben de- Hi raporum olmadan — duramami! 936 temmuzunun 13 nde Lehistan kabinesi şöyle bir karar vermiş ve bu kararı Leh milletine tebliğ et mişti: «Cumhurreisinin mesai arka' larından ve vatanın başlıca müda- fii olan general Edvar Smigli Ridz, cumhür reisi tarafından hüküme- tin en yüksek şahsiyeti olarak ta- Hantarştır.> Ayni yilin ikinci teşrin ayının I inde general mareşallığa terfi Mazhar Osmanın karşısına ne yüz. | edilmişti. le çikarım!» Mareşal Smigli Ridz, bu suretle terfi etmişti. Şimdi Lehistan er - kânı harbiyesinin reisi olan bu za- tın manevi terfii ise 1915 eylülun- da bizzat Pilsudski tarafından tas- tik edilmişti. Mareşal Pilsudski neşrettiği bir emirnamede şöyle — söylüyordu: «Kumandanlığı kaymakam Sımi - gli, Ridz'in tecrübeli ellerine tevdi ediyorum. Benim ona olan iti dım kadar, sizin de ona karg | madınız olduğuna eminim.» BSmigli Ridz yalnız cesur bir as- ker ve bir polisin şefi değildir. İ Krakova güzel san'atlar akade- misinde resim, Jagellon üniversi- tesinde felsefe tahsil etmiştir. | — Umumf harpte kendi lejiyoner« Terinin başında, son derece kanlı bir muharebe esnasında harp sah- konuşmadı » niz, Leves tstasyonunun rıhtiriine da buluşmadınız. Ondan - sonra da t, iyi söylediniz, dedi, be- z. İsmim Meredittir. “a- #tomobilinize binerek, Londraya doğru hareket etmedi Z ve on (da- kika sonra da tekrar Beston Tra « Bey'e doğru geri dönmediniz, öyle Mi? Yunanlı hafif tertip sarardı, fa- Kat yüzünün hiç bir kılı oynama » mMişti. T. X in suallerine merhametsiz- ©e devam ediyordu; — İtburn Rod Şosesindeki dört yol &ğzinda mülâkatı seyretmek Ve dinlemek için, oradaki, tarlanın Çi ti arkasın kat ben sizin gibi sık sık isim de « Biştirmiyorum. Kara'nın gözlerinde çakan bir » şık, palis memuruna bu sözünde de isahet ettiği kanaatini vermişti. Kara dedi ki: —— Ben artık gidiyorum, bursya mâadam Leksman'ı görmeğe gel - miştim. Fakat bir polis memuru |- le karşılaşacağımı hiç tahmin et « miyordum,. T. X. de ayağa kalktı ve bir gi« gara yaktı; aklanmadığınıza ye - * Âzizim Kara, dedi, hayatımız- da bu çeşidden daha bir çok sür - prizlerle — karşılaşacağınızı - dahil hesap edersiniz elbetle! — Anlamadım. — Yani demek istiyarum ki, kar. | Şanıza daha hiç ümit etmediği"ız bazı insanlar çıkarabilir ve bu in- sanların da polise mensup olma arı çok muhtemeldir. Şunu da söyli- yeyim: Leksman'ı kurtarmak için iki delil lâzımdır; Bunlardan biri #İzin yandığını pekâlâ bildiğiniz Min edebilir miğiniz? Kara'nın sakin hali bu sefer değişir gibi oldu. Maamafih: — Evet, dedi, yemin edebilir!m. — Gece yarısını yarım saat ge- çe otomobilinize benzin almak üre- re, Londra yolunda bir yerde dur- madınız mı? * Yunanlı ayağa kalktı: —Meredit, dedi, doğrüsu ise kapa $i ne derin bir hayranlık duyduğu- mu saklamağa lüzüm görmüyo - | İ migli Ridz aynı zamanda ressamdır ve filosoftur Mareşal Smigli Ridz Napelyonun büstü önünde tir: «Ne güzel manzar Londrayı ve Pari iyaretleri esnasında gezmediği müze bırak - mamıştır. Boş zamanlarında re « sim yapar. Felsefeyi de ihmal et « memiştir. Bergsoncudus. Kendisi gi bi Bergsen'un felselesine düş - kün olan Fransız generalı Camlen- in dostudur, Mişr. Smiglo Ridz, bazan kalemi eline alır, dostu ve muharebe arkâe daşı gibi yazı yazar. Lehistan lejis yonları hakkında yazdığı «<hatıra- larım» ve Lehistan askeri teşkilâtı hakkında yazdığı «P, O, W.> âdlı iki eseri vandır. Mareşal bu ay elli yaşına girmiş. tir, 'Yeni tayin edilecek Valiler Dahiliye Vekâleti yakın- da karar verecek Münhal bulunan bir çok va- lilikler vardır. Dahiliye Vekâle- ti buralara kimlerin tayin edile- ceği hakkında tetkikler yap « maktadır. Yeni tayin edilecek valiler ve değişiklikler hakkın- da, Vekâlet yakında kararını verecek ve tayinler listesi neş « redilecektir. Muhtelif münhal vilâyetlere tayin — edileçekleri hakkında çıkan şayialar asılsız. — Olabilir. T. X. masanın üzerine doğru e ğildi. — Onu da biliyor muydunuz? — Evet, birisi bana söyledi am- ma, kim söyledi bilmiyorum. T. X. kısâ kesti: —— Bu da yalan! dedi. Onu ma - dam Leksmandan ve benden baş- ka kimse bilmiyor. Kara bir taraftan eldivenlerini Beçizirken dedi ki: — Demin bana mektubu yakıp yakmadığımı sormuştunuz? — Hayır, mektubu değil, zarfı Yakıp 'yakmadığı sordum, — Peki, bahsettiğiniz öteki de « HI nedir? — Tabanca! Vassalara'nun Leks- manı tehdit ettiği tabanca! — Bü noöktadan da size faydalı olabileceğimi zannetmiyorum, Şube müdür muavini Kara'yı o- toraobiline kadar teşyi etti. Dedi ki: — Bakıyorum ki, şoförünüzü dee Biştirmişsiniz. Acaba neden ? (Devamı var) SK M> “ R ._

Bu sayıdan diğer sayfalar: