20 Mart 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7

20 Mart 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tefrika No: i Süleymanın Sarayında KUDÜS KIZLARI Yazan : İ | M. Necdet Tunçer Süleymana, o gece, kendisine Sur Kralı tarafından * hediye edilen eşsiz —Birinci Kısım— Sur kralının Süleymana hediyesi.. ©O gece Süleymanm sarayında büyük bir eğlence tertip edilmiş - ti Sarayın (iç avlu) sunda, orta- daki büyük (tunç havuz) un etra- finca meşaleler yanıyordu. Sayısız cariyeler, kucaklarında- ki çiçeklerle canlı birer heykel ge- bi, havuzdan (dış kapı) ya kadar i- ki sıra dizilmişlerdi. — Tamara geliyor... Bütün cariyeler Tamarayı gör- mek için sabırsızlanıyorlar; kıs - kan, bakışlarla etrafı süzüyorlar- &. Tamaranın çok güzel bir kız ol- duğunu işitmişlerdi. ü Tamara... Bu, Beni İsrail hükümdarına (Sur) kralı tarafından hediye ola- raz gönderilmiş bir kızdı. Sur krah (Hiram) bu kızı Ku- düslü bir esirciden yedi yaşında satın almış, sarayında büyütmüş- p, Sur kralının sarayında Tamara kadar güzel, Tamarâ kadar cazı- beli bir kadın yoktu. Hiram, İsrail hükümdarı Süley. Mmana bir yıl önce yazdığı bir mek- tupta: «Paraya çok ihtiyacım var. Ba » na bir kaç talan altın gönderirsen, ben de sana dünyanın en güzel bir kızını hediye olarak takdim ede - Tim!» Demişti. Süleyman (güzel kadın) latı sa- Tayına toplamaktan zevk duyan bir hükümdardı. Sur kralının teklifi- ni Gderhal kabul etti. — Kendi - sine on beş talan altın göndermek Sücetile yardım eyledi. —— İşte © gece (Sur) sarayından Be- Di İsrail sarayına gelen Tamara Hi- Tam'ın «Dünya güzeli> diye medh ettiği kızdı. Dovonşayr'da dolaşırlarken, her isi de düşünüyorlar, bir şey ko- huşmuyorlardı. T, X. de mühim bir hâdisenin vükubulduğu kansati Vardı. Trenden indikten sonra, oto- Tnobile bindiler. Sabahın serin ha- | Vası her ikisinin de zihinlerine küşayiş verdi, Dart vadisine varmak için, yo - küşü inerlerken, Mansus elini â- Mirinin omuzuna koydu. Gök yü - Zünü göstererek: — Bakınız, bir tayyare! dedi. T. X. tayyareye baktı: çi Pvet, dedi, kaçıp kurtulmak Sİh ne mükemmel vasıta! Yolun bir tarafında müsellâh ::hdırmılar otomobili durdurdu- ”. Polis memurları hüviyet cüz- Ni gösterince, yol açıldı. bir dünya güzeli ile başba saçlarile Süleymanın — sarayında cidden eşsiz denecek kadar güzel ve cazibeliydi. 'TTamaraaın yüzüne bakanlar, a- yın cazibesine tutulmuş yıldızlar Böbi, birdenbire sarsılıp titremek- ten kendilerini alamazlardı. Süleyman, cariyelerin o gece kendisine (Sur incisi) adını verdik- leri bu kızla birlikte (Tunç havuz) un başında oturup eğlenecekti. İç avlunun üç büyük kapısı da kapanmıştı. Her kapımın içinde iki cellât nöbet bekliyordu. (İç avlu) da Süleymandan bâşka bir erkek yoktu. Kapıda nöbet bek- liyen cellâtlar havuza arkalarını dönmüşlerdi. Süleyman sevdiği kadınla sara- yın iç avlusundaki havuz başında eğlenmekten hoşlanırdı. Bu, hü - kümdar için sadece bir zevk mese- lesi değildi.. Süleymanın — babası Hazreti Davut da hayatında böyle yapardı İlx tanıdığı ve haşlandığı bir kadınla havuz veya bir akar su başında eğlenecek olursa, © yıl bü- tün günleri neş'eli geçeceğine ina- nırdi. Süleyman, bu inanışım kuv- vetli bir iman halinde yaşatırdı. Hattâ bunun aksini yapmayı bir u- #ursuzluk sayar ve © kadını ertesi günü derhal sarayından kovardı. Süleyman Tamara ile (ıunüıı - vuz! bi l9 oturürken, bütün c:r-;ı.::r ı.:-:ıîıınndılı çiçekleri havuza atmağa başladılar. Hazrett Musa, vaktile, Sina da- gına çıkarken bir çıçek koparmış.. İki dağ arasından akan bir suya at. mış. suyun üstünde bir anda bin bir çiçek belirmiş. Musa çiçeklerin üstünden yürüyerek suyun öte ta« çmiş! nğırııîcîr:sn îh Musa gibi, her ha- vuz başınt geldikçe, canıyeler su- yun üstünü çiçekle örterlerdi. 'Tamara havuzun içindeki suya bakarken, suvun üstünür bir anda T. X sordu: — Yine neler oluyor? — Etendim, bir mahküm - kaçtı df-—' Bir mahküm mu kaçtı? Tay- rle mi? yınyı tayyare ile, yahut başka Otomobil hapishanenin kapısı ö- nünde durdu, T. X. ve muavini a- şağıya atladılar. Hapishane direk- törü hiddetinden ne yapacağını şa- şırmıştı. Çünkü bir mahkümun kaçması her halde hoşuna gidecek bir hâdise olamazdı. Direktör vaziyeti anlattı: — Bir mahkâmumuz kaçtı, de- dL—- Çök geçmeden bir mahküm daha kaçacak gibi geliyor bana! şa kalmıştı.. çiçekle kapatıldığını gördü.. Biraz soojra genç kızlar hep bir ağızdan şu şarkıyı terennüme başladılar: «Su, bir kuvvettir. Ondan korka- vız, Fakat, çiçekler bu kuvveti da- ima yener.. Çiçek: İztırapları yen- ] diği için, sudan daha kuvvetlidir. Suler akar, gider. Çiçeğin ömrü, | sudan daha uzundur. Çiçekleri se- veriz.. Çiçek olmasaydı, kadınlar bu kadar güzel olmaz ve bu kadar | gok sevilmezdi » Süleyman bu şarkıyı dinlerken, Tamaranın uzun kumrol saçlarını okşıyarak: — Sur kralının seni Methetmek- te hakkı varmış, diyordu, Filistine neşe ve sarayıma saadet Betirdin. Haydi birer kadeh şarap içelim.. Ve şarkı söyliyen kızların Güha çok ne- şelenmeleri için, onlara da şarap ikram edelim... (Arkası var) AAA aa aa ——— Akşam neşriyatı : 18,30 plâkla dans musikisi, 19 Şehir liyatrosu komedi kısımı farafında (Trislan Bernarın La Gloire Am- | bulannere), 20 fasıl hey'eti, 20,30 | B. Ömer Rıza tarafından arapça söylev, 20,45 fasıl bey'eti saat Bya. T 21,15 orkestra, ZZÇIS ajans ve borsa haberleri ve ertesi gühün | Proğramı, 2230 plâkla sololar, '©pera ve öperet parçaları, 2300 son, ——— —— Türkiye şehirlerinde asfalt yollar 'ur bir. Fransız müetsesesi Nafıa Vekâ'etine Müracaal ederek birçok e ü » bu meyanda İstanbul “sokaklarında ashılt yol yapmak — teklifinde bu'unmuştur. Şirketin mümessilleri İzmir ve İsş. tanbul Belediyelerinede müracaat etmişlerdir. İzmir — ve haval yol. larının asfalta çevrilmesi için vilâ. yetle mutabık kalmışlardır. Mü: messiller " Vekâletle temas etmek üzere Ankaraya hareket lerdir. etmişe Pul kaçakçılığı Yunan — tebeasından Angelidis Isminde bir adamın çoök kiymetli ve kullanılmış posta Pullarını harice gönderdiği meydana çıkarılmıştır. Pu'cunun Yunanistanda — bulu: nan kardeşine ötedeaberi bu şek kilde binlerce Niralık Pul gönder. diği anlaşılmış ve son dela da pul dolu üç büyük Paket tutulmuştur. Gümrük muhafaza teşkilâtı bu şekildeki kaçaçılığa mani olmak üzere alâkadarlara müracaat et mistr, ha lli l_ıunu söylerken direktöre resmi mühürlü Beniş bir kâğıt u. zattı; — Buyurunuz, dedi, on beş sene- ye mahküm edilen Con Leksman'. in tahliye emri! Direktör emri aldı, okudu. De - rin bir nefes alarak: — Tarihi de dünkü tarih! dedi Bereket versin ki, öyle olmuş. Çüııl: kü kaçan mahkümumuz da ta ken- Bu anlattığımız hâdiselerden iki sene sonra, 'T. X. Bat'tan trene bin- miş Landraya geliyordu. Elinde ©- kuduğu «Morning post» gazetesin- de bir yazı nazarı dikkatini cel - betti. Bu yazıda, İngilteredeki Yu- nan kolonisinin en — ileri gelen | şahsiyetlerinden birisi olan Re « mington Kara'nın Yunan cemiyeti- nin ziyafetine fahri misafir olarak davet edildiğini haber veriyordu. 'T. X. dostu Leksman'ın hapisha- neden kaçtığını ve karısının da hiç bür iz bırakmadan kaybolduğunu öğrendiği gündenberi Karaya yal- nız bir defa tesadüf etmişti. Kara'nın da o tarihte Landradan P- iiklere ölçü yok Yyalı Günde kaç kilo metre yürüyoruz? Macaristanda Jozef Lörivold is- minde bir âlım, muhtelif meslek- lere mensupr insanların günde kaç kilometre yürüdüklerini hesap-et- Mmiştir. Bu zatın tanzimı ettiği lişe teye nazarun, yolda ale'âde yürü- Yyen insanisı, günde vasati 18,098 adım atmaktadırlar ki, bu da tak- riben 13 kilometre tutmaktadır Bilhassa ev işlerine bakan hiz- metçilerin faaliyetleri deha kesif - tir, Bunlar günde 23 binden fazla adım atmaktadırlar ki, bu da gün- de 20 kilomcetre, senede 8 bin kilo- metre tutmaktadır. Asıl rekorü tü- tanlar kahve garsonlarıdır. Günde 50 kilometre yürürler, Diğer bazı rakkamlar daha: Po- lis memuru 32, hastahane doktoru 30, meklepli 25, manken 2,5 kilo- metre, En tuhafr tiyatrodaki dansözler günde bir buçuk kilemetreden faz- la yürümüyorlarmış. Odun yiyiniz Londradı toplanan 11 - millete mensup 70 murahhas akdettikleri toplantılardan sonra odunün ekle salih olduğunu ilân etmişlerdir. Zaten bu murahhaslar bu meseleyi müzakere «tmek için toplanmışlar. di, Londra Ticaret Odasında taplan- maş olan bu. murahhaslar, halka bil- mediği çok şeyler olduğunu öğret- bir beyanname neşret- Şimdiye kadar 22000 çeşit odun sayılmıştır. Beş ton odundan bir ton şeker çıkarılabilmektedir. O - dun yakan bir otomobil saatte 135 kilometre süratle gidebil Vvessire, .. O halde ormanlarımızı çoğal - talım. Garib bir levha Bel; a çıkan Politika gazetesi haber veriyor: «Avusturyada Karenti köyünün biraz tlerisinde bir demir direk gö- ze çarpmaktadır. Bu kule yüksek ta trik cereyanı sev- ketmektedir. Direğin altına şu Tevha asılmış - tır: *Elektrik tellerine dokunmak yasaktır. Dokunanlar derhal elek- trik cereyanile ölürler, muhalif ha- reket edenlerden 100 şilinden beş yüz şiline kadlar para cezası alına- caktır. Bir kitapcının hillesi Amerikada, Nevyorkta kitapla- f Satılmıyan bir tâbi düşünmüş, taşınmış en çıkarmak istediği ki- tabı satabilmek için gazetelere Şöyle bir ilân vermiştir: «Bu kitabın metninde bir tas- hi hatası birakılmıştır. Bu yanlı- Şi bulan okuyucuya 25.000 dolar he- diye verilecektir.. Kitapçı sekiz gün içinde bu ki- Taptan 175000 tane satmıştır. Ki - tabın fiatı 1,5 dolar olduğuna göre, ne kadar para aldığını hesap ode- bilirsiniz. Tashih yanlışını ilk bu - lan bir ötel garsonu olmuş ve 25.000 döları almıştır, Kitapçı bu parayı memnuniyetle vermiştir. Çünkü geriye kalan kazanç da bir hayli ektedir yonda' ele uzaklaşması acaba bir tesadüfden Mi ibaretti? Çünkü Kara da kaybolduktan ancak altı ay sonra meydana çık- mışti. Dostunu ve karısını bulmak için yaptığı bütün araştırmalardan bir netice çıkmamıştı. — Hiç şüphe yok ki Leksman ile karısı bir tarafa saklanmışlardı. Belki de mahkemeden ve adliye « den kaçıyordu. Onun için T. X. mahkümun resmi tahliye kararını Avrupanın belli başlı büyük ga- zetelerile ilân ettirmişti. Evet, Con Leksman hapishane- den kaçtığı için bir cürüm işlemiş sayılabilirdi. Nasıl kaçmağa mu - vaflak olduğu iyice tahkik edil - mişti. Bu hâdise üzerine hapis- haneden kovulan gardiyanın Fal- mut'ta bir birahane satın aldığı öğrenilmişti. Eski gardiyan, bira- haneyi maaşlarından biriktirdiği para ile satın almış olduğunu söy - Tüyordu. Peki, hapishaneden mahkümun firarını tertip ve temin eden aca- Araytağrlaa ll geee gi yi işar ea yt ğğ imalğ üeü el aei ba kimdi? Kara mı, yoksa bizzat -| Leksman mu? ——— Müsabaka Bayanı tanıyor musunuz? Hem zengin olacaksınız, hem eğleneceksiniz.. — ir ay devam edecek olan müsahakamız çok meraklı ve etlencelidir Yeni müsabakamız sizi çok eğ- lendirecek — ve alâkadar edecektir, Müsabakamızda şu suali soracağız. — BAYANI TANIYOR MUSU. NUZ?. Hergün bir kadın resmi koyacağız. Bu resmin üstüne kim — olduğunu yazmıyacağız Kadının yüzü masz- keli değil, açıktır. 30 gün devam e- decek olan musabakamız netice - sinde 30 kadın resmi basmış ola - cağız, Resmin altında bir kupon vardır. Kuponu keseceksiniz. Üzerine ves. mın kime ait olduğunu yazacak « sınız. Resimleri sıra mumarasıle neşredeceğiz. Binaenaleyh. meselâ «18 numaralı resiım Bayan Melâ - hattir » Dıye yazmak külidir. Yine kuponun üzerine kendi muvazzah adres ve isminizi yaza- caksınız. «SON TELGRAF, müsa- baka memurluğuna» adresine pos- ta ile yollıyacaksıniz. 30 resmin de neştini müteakıp, fotoğraflardan en çoğunu tanımış olan — okuyucularımız — arasında kur'a çekeceğiz Bu kur'aya dahil alabilmek için, zeşredilecek 30 re- simden en az 20 sınin kime git ol- duğunu bilmek Yözımdır. Kimin resimlerini basacağız ? Neşredeceğimiz 30 fotoğraf ta - nınmış bayanların, her gün gaze- telerde gördüğünüz marut kadın - Tarın resimleridir. Resimlerimizin kime ait olduğunu anlıyabilmek 1- çin, zekânızı, hahzarızı iş ek- siniz. Bız : 1 — Tarihteki meşhur kadan » 2 — Zaemanımızdaki meşhur ka- dınler, 3 — Sinema ve tiyatra artistle - vi, 4 — Diptomat kadınlar, $ — Âlim kadınlar, Arasından istediğimiz bir baya- nin resmini basacağız. Ve siz, bu Tesmin kime ait olduğunu bulacak- Müsabakamız nelic.s'nd gayet kıymetli ( ed vereceğiz. Mulla iştirik ediniz. geîer a sınız. Cevap verirken, bu bayanın ismının evveline meselâ «Kimya â- hmi>, «sinema uartisti diye yaz - mak Tâzımdır. Hediyelerimiz — Kur'a neticesinde kazanerak 500 ekuyucumuze muhtelif hadi » yeler vereceğiz. Hediyelerimiz a » rasındı. çok zengin müküfat ve eş. ya vardır. Hediyelerimizin neler olduğunu bir kaç güne kadar bil- gireceğiz. Müsabakamız, sizi zen- gin edebilir, ihtiyacımız olan bir eşp> yaya kavuşturabilir.. Müsabakamı- zi idare etmek için, salâhiyet sa- hibi arkadaşlarımızdan mürekkep bususi bir komite teşkil ettik. Ko- mite müsabaka hazırlıklarını bi « tirmek üzeredir. Gelecek cevapiarı, çok titiz bir itina ve dikkatle tasnif edecek, kur'a gayet bitaraf bir şekilde çe kilecektir, Kazanan okuyucularımızın isim- Terini, müsabakamız sonunda neş- redeceğiz. Yarın daha fazla taf - silât vereceğiz. Müsabakamızın başı hıyacağı tarihi ve kupon nümunesle ni de bugünlerde yazacağız. Müsabakamıza iştirâk için şim- diden hazırlamınız; hem zevkli, hes yecanlı dakikalar - geçireceksiniz, düşüneceksiniz, hem de zengin o « Tacaksınız. Müsabaka kuponu nümunesi iste budur: No, : (. Bu Resim 'T. X. bu son süale de bir türlü cevap veremiyordu. 'T. X. hafifce içini çekerek güze- teyi kapattı. Ayaklarımı karşıdaki kanapeye uzattı ve bir müddet dü- şündü. Sonra tekrar gazeteyi açlı. Geçen dakikalar gittikçe daha u - zaklaşıyor gibiydiler. Gazeteye da- hp da vaktin geçişini duymamak istiyordu. Bu defa da gözleri iki sütunluk bir makaleye ilişti. Ba makalede şöyle bir serlevha vardı: «Ateş top- rTağında madeni servetleri. Bu yazının üslübu fenni olduğu kadar da edebi idi. Sen Sebasti - yen koyunda ve Selman nehri ba- taklıklarında geçen maceraları an- lTatıyordu. En nihayetinde bu mın- takanın jeolojik bünyesini tarif e- diyordu. Makalenin altında imza yerine €. G. harfleri vardı. T. X. in zayıf bir tarafı da her şeye merak gös- termesiydi. Çok defalar böyle sa - dece bir, iki ve üç harflere baka - rak, imza sahibinin hüviyetini kes- tirebilmişti. Fakat Bu C. G. harf - | kaynaklarına pek güvenemediği — leri kendisini hayli düşündürdü. Son Telgrafın Müsabaka Kuponu eet BAA AAA AA AD fotoğrafı olduğunu bildiririm. N ada zt D GÜ ll Trenden inerken ilk işi, şahsen tanıdığı Taymis muharririne te - lefon etmek aldu. Gazeteci şöyle cevap verdi: — Ben gazetenin bu kısımlarına bakmıyorum. Sonra da gazetede çalışanlarıa hüviyetlerini ifşa et « mekte mazuruz. Fakat azizim T. X. böyle bir süali siz sormuş oldu- Bunun için, istisnaf bir harekette bus lunacağım. Bu sat meşhur kâşif Core Gaterkol'dur. Belki siz de ha« tırlarsınız, bir kolunu aslan kap - mişti. — Core Gaterkol mu? Onu el - bette tanırım, Nasıl oldu da anlı- yamadım, bayret! 'T. X. yarıhanesinin kapalı bir çekmecesinde * minde bir küçük kırmızı kitap sakla dı. Bu kitap, yüksek sosyelenin kar- şık işlerini iylce anlıyabilmek, kıya metli bir polis memu unun çok işine yamıyacak gizli birçok teler. ruati ihtiva ediyordu. Bu kitabe yazan da T, X. den başka birisi değildi. Başka istihbar (Devamı var) Üzmüi

Bu sayıdan diğer sayfalar: