20 Nisan 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

20 Nisan 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4—SONTELGRAF— 20N1isan 1937 Kardeş kanı Ispanyada dahili muharebe acaba nasıl bitecek? Devletlerin bir tavassutta bulunacakları zamanın artık gelmiş olduğunu söyleyenler var Eskilngilizbahriye nazırı ğı tavassut projesi nasıl karşılandı? lspanya kıytlarında İspanyanın karadan, denizden, | bavadan kontrolüne dünden iti- baren başlandı. Bu kontrolün İspan-. ya hâdiselerinde yeni bir safha aç- mış olduğuna şüphe yoktur. Bir | kaç ay evvelisine kadar İspanyada muharebenin varabileceği netice « den başka bir şey düşünülmüyor- | du, Fakat şimdi müzakere saatleri- nin hulül ettiği iddia edilemezse bile, yaklaştığına hükmedilebilir. Şurada burada barış - plânlarının müsveddeleri hazırlanmaktadır. Nintson Çörçil bir plân hazırla- mıştır, Deyli Herald gazetesi bir plân hazırlamıştır, Cenubi -Ame - rika, İskandinav milletleri plânlar hazırlamışlardır. Deyli Herald İspanyada barış le- hinde geniş bir propagandaya gi- rişilmek üzere olduğunu haber ve- riyor. Bu plâna göre, Franko, Ka- ballero gibi büyük şeflerin istifa - Jarı istenecektir. Siyasi rengi ol- mayan bir temerküz ve teskin ka- binesi teşkil edilecektir. Her türlü mukabeleibilmisil ve intikam ha- reketleri yasaktır. İspanyaya gel - miş olan yabancı gönüllüler mem- leketlerine gönderileçektir. Umumi intihap yapılacaktır. Ekonomist gazetesi, İspanyadaki gönüllüler çıksa, muharebenin bun- dan evvelki dahili muharebelerde olduğu gibi, süratle nihayet bula - cağını yazıyor. , Bununla beraber, zafersiz bir ba- rışın tahakkuk edebileceğine İnan- mıyanlar da var, Meselâ Roma ve Berlin Burgos hükümetinin zafe - rini istemektedirler. - Kenterburi baş papası ise, Frankonun netice- kontrolü S Türkiyeye olan Cebelüttarık mıntakası tetdi edilmiş sıl etmiş olmalı ki, Valans hükü - metinin zâferini istiyor. Fakat şimdi aortada bir hakikat her gün giraz daha kuvvetle göze çarpıyor: «Ne Valansya, ne Burgos'» Fakat İspanyaâda particilik almış yürümüştür. Bu particilik hâlâ ate- şini muhafaza ediyor. Onun için zihinleri teskin etmek lâzımdır. Hiç şüphesiz her iki taraftâ da daha yüksek insani hislerle düşü- nen insanlar yok değil. Günün bi- rinde akide taassubunu birakıp da, memleketin yüksek menfaatlerini düşünmiye-elbette-ki sıra gelecek- tir, İNGİLİZLER NASIL DÜŞÜNÜYORLAR? İngilizler bu işi ancak zamanın halledeceğini düşünüyorlar ve her | ihtimale karşı daima hazır olmak- la beraber, seyirci vaziyetinden ay- rılmak istemiyorlar, Vintson Çürçil Avam Kamara - sında vukubulan beyanatında, bü- yük devletlerin İspanyaya - barış teklif etmek veyahut her iki tarafa böyle bir barışı kabul ettirmek va- ziyetinde olduklarını söylemişti. Şimdi Avam Kamarasında, İn - Biliz styasi mehafilinde fikir bu is- tikamette bir yol almış bulunmak- tadır. Fakat milliyetçilerle hükü - metçileri barıştırmak - için müsait zamanın henüz gelmediği kanaati de vardır. nihayet vermek lâzım geldiğini dü- şüneceklerdir. - İspanyayı ziyarete -gelen İngiliz kadın meb'uslarına başvekil Largo | Kabellero -şunları söylemişti: — «Harbi çok göçmeden kazanâ- cağımıza emin olabilirsiniz. Harp bittikten sonra bu memlekeltte an- cak ve ancak. parlâmento rejimi Kâkim olacaklır.. Âsiler mehafili ise, Çörçil'in tek- lifini hayali addötmektedirler. Bü- günkü dahili muharebe, kaynaklar tükeninciye kadar sürecek ve ni- hayet milliyetçilerin galebesile bi- tecektir. Möamafih Çörçil'in teklifi İngi- liz mehafilinde yabana atılmamak- | tadır. İngiliz dış siyasasının mesul şefi olan Eden Avam Kamarasında e€ski İngiliz Bahriye Nazırının yol- daki teklifini ve fikirlerini tama- mile tasvip ettiğini söylemiştir. İTALYANLAR NASIL DÜŞÜNÜYORLAR? . İspanyaçlaki dahili harbe niha - yet vermek için devletlerin bir te- —vaşsutu Lâzum. en “Çörçil'in' teklifi Romada aşağı yu- karı hiç bir akis uyandırmamış gi- bidir. İtalyanlara göre, bir tavassut da General Franko'nun zaferi tanın - mış olmiyacaktır. Halbuki Musoli- Ademi müdahale politikası sıkı sıkıya tatbik edilir. ve zaman da vazifesini görürse, bu iş daha zi - | yade kolaylaşmış olacaktır. İspan- yadaki en mutaassıp müuharipler, de muzmahil olacağına kanaat Hha- Bunmanımenrm Tefrika No. 19 - mileri idi.. Üç gemi, ordunun ba - gında sevkiyat işi ile alâkadar olan #damın aklına gelmiyen bir hâdişe iler kargılaşmıştı.. Şimdi ne olacak- tit Biraz evvel büyük bir nöş'e ile ilerliyen gemiler sanki birdenbire suüsuvermişlerdi. Çünkü bu muazzam kruvazörle- Te karşı koymak için Türk donan- masından bir filanun bulunması lâzım gelirdi. Gemiler birdenbire yollarını kes- tiler. Ve tam mânâsile şaşırıp kal- dilar. * ; Ruslar Türk nakliye gemileri - nin şaşkınlığından istifade et « Büyük Harpte : Türk Bahriyelileri — Nasıl döğüştüler Yazan: Zeki Cemal bu kanlı kardeş kavgasına artık bir. Haai n mekte- geçikmediler. Bir kaç -da- kika sonra Karsdenizin engin se - masında müthiş top gürültüleri aksetmeğe başladı.:. y rAmtan, İki Rus kruvazörü ateş pöskü » rüyordu..Çıikan mermiler üç ge- minin önüne, arkasına, sağına, s0- Juna düşüyor, denizin içinde bü - yük bir çukur açılıyor. Arkasın - dan su sütunları yükseliyor.. Bi- rTaz sonra büyük bir gürültü ile su tünları dökülüyor. Arkasından gelen mermiler da- ha büyük çukurlar açıyor, su sü- | tunları yükseltiyordu. Bir saat kadar süren atıştaki yüz- lerce mermiden bir kaçı da Bezmi Âleme, Bahri Ahmere ve Mithat Paşaya isabet etti. Atoş, Alev.. Koşuşmalar.. Ka » çışmalar.. Acı feryatlar.. Ana baba Cehennemi bir kaç dakika. Bü - yük gürültüler arasında yükse - len tahta parçaları.. Bunlara sa - rılmış gibi birlikte yükselen in - sön kolları, bacakları, gövdeleri.. - Karadenizin koyu siyah dalga- darı arasında kızıl kan - lek&leri öbek öbek etrâfa dağılmıya baş - ladı. “Nihâyet."Büyük'bir felâket se si.. Acı düdükler,. Denizde açılan muazzam bir çukur.. Üç gemiyi de korkurç gürültülerle sinesine sak- ladı., t 2 Arkasından yükselen üç gulgüle bütüa Karadenize mâtem haber - lerini sanki dağıttı: — -Asker yüklü üç nakliye ge- misi Ruslar tarafından batırıldı... Birar sonra deniz üstünde canı- nı kurtarmak için ölümle pençe- leşen 248 kişi Rus gemileri tara- fından toplandı ve esir olarak Rusyaya götürüldü.. | Berlin alay ediyor, Romadan ses çıkmıyor, Madrit kabul et- miyor, Londra ve Paris daha vakit olduğunu söylüyorlar Çörçil'in ortaya attı- ni ve Hitler İspanyada meşru hü- kümet şefi olan Franko'yu tanı - mışlardı Sonra böyle bir netice, Madrid önünde harp eden İtalyan kıt'alarının bir mağlübiyeti sayı - lacaktır. Romada bunu kimse iste- mez. Ancak Çörçil'in teklifi resmi bir kalıba dökülürse, bu teklifi tetkik etmekten kaçınmıyacaklardır. Çün- kü İtalya, İspanyadaki harbin u - zdAyıp gitmesini arzu etmektedir. Bu harp uzadıkça Avrupada tehli- keli teşevvüşlere yol açabilir. Fa- kat İtalyanlar kendi silâhlarile gi- riştikleri bir mücadeleden, her ne pahasına olursa olsun, — muzaffer çıkmak niyetindedirler. Demek ki çil'in projesinin bir ne- umulmamaktadır. Korrtere Padano gazetesi ise, İs- panyada beynelmilel bir kolordu - nun nezareti altında reyiâma mü- racaat edilmesini tavsiye etmek - tedir. Bu gazete, yapıladak reyiâ - mıun Franko'nun lehine neticelene- ceğinden şüphe etmemektedir. ALMANLAR NE DÜŞÜNÜYORA LAR? Almanlar Çörçil'in tavassut tek- lifine pek o kadar ehemmiyet ver- memektedirler. Hattâ Alman ga- zeteleri, Çorçil'in İngiliz - Fransız (ÜDevame 3 inel sayfada ) Fugün İspanganın hemen her yerinde görülmekte olan manzaralardan Bir saat sonra oradan geçen bir iki yelkenli, denizin üstünde bir kaç kızıllık ile bir kaç tahta par- çasını farkettiler. Fakat dalgaların sürüklediği ce- setler. Gemilerden denize dökü - len parçalar 4580 tonluk Bezmi Â- lem; 4455 tonluk Mithat Paşa, 3603 tonluk Bahri Ahmerin düşüncesiz adamların kurbanı olduğunu bir kere daha Türk sahillerinden bü - tün Türk yurduna acı acı nakledi- yordu. Maamafih bundan sonra sevki- yat yapanların aklı başına geldi. Askeri nakliyat yapılırken donan- ma kumandanlığına haber veril - mesi esası kabul edildi.. Amma... Kağol ve Merkür kruvazörleri Sivastopola büyük bir zaferle gir- di., Türk esitleri büyük kahraman- hklarının ispatı gibi bütün halka teşhir edildi. Rus gazeteleri günlerce bu kah - ramanlıktan (?) bahsettiler. Ve günlerce silâhsız, müdafaasız ge- mileri ve şehirleri nasıl dövdük - Bizim gazetelerin açıkgöz muh - birleri, Holivud'un, biricik minik yıldızı Mis Mikinin menaceri Mis - ter Coninin etrafını almış bağrışı- yorlardı: — İlle bir mülâkat, ille bir mülâ. kat.. Doğrusu, bizim gazetecilerin hak - ları vardı. Bütün dünyayı kendisi- ne haytan eden «Miki> seyahate çıkmış, hem de İstanbula gelmişti! Kaçırılır iş midir bu? Menaceri bir köşeye sıkıştırıp ha-| rikulâde merek uyandıran bu se - yahatin tafsilâtını almak için işi gücü bırakan gazeteciler kalemle- | rini sallıyarak, fotoğrallarını te - tik alarak, Mister Ceninir. peşine takılmışlar; caddelerde alayla dö- dJaşıyorlardı. Fakat Mister Coni de mandı ha., Bir türlü ele avuca ğmıyordu. Bu işi böyle ucuza kaptırmak niyetinde değildi işte.. Uzun boylular ahmak olur derler amma, Mister Coni 1,95 buçuk bo- yuna rağmen hayli kurnazlardan- dır. 'Tam bir buçuk metre adımlar a- tarak, monoklosunun altındaki tek gözile çapkınca işaretler yaparak gazetecileri peşine takıyor, Tepe - başından Taksime, Taksimden Me- cidiye köyüne, Mecidiyeköyünden Hürriyet tepesine hâ babam yol - ları arşınlıyor, arkasındaki —ufak tefek hinoğulları kanter içinde a- pışıp kalınca, tilki suratlı Mister >menacer silindirile: — Hawyudu!.. diye bir selâm sarkıtarak kaybolup gidiyordu. Nihayet yorgunluktan, hırstan çıklıran bizim küçükler biribirile dalaşmıya başlıyarlardı. Bu iş böyle uzayıp gidemezdi. İstanbulun meraklıları da sabırsız- lanıyor. Sayısız telefon çıngırak - larile gazete idarehanelerini çi - yak ciyak öltürüyorlardı. Kafaları çın çın öten muharrir- ler artık yazı yazamaz olmuşlardı. İstanbulu abluka eden sinek hü - cümuna karşı tamtıraklı bir fıkra yazmakla meşgul Serdengeçtinin artık canına tak etmişti. Elinden kalemi fırlatarak mülâkatçılar şa- hı Hikmet Feridun'a seslendi: — Heyyyy be hey yoldaş! Şu Mister Coni denilen adamı hâlâ eline geçiremiyecek misin? Tele- fon çıngırakları beynimde ötüyor Yahu.. Tam iki gündür fıkrayı ta- lerini tefrika halinde yazıp dur - dular, HAMİDİYE — MİDİLLİ Üç geminin düşüncesizlere kür- ban gitmesi bütün memlekette haklı bir keder uyandırmıştı. Bil. haşsa asker yüklü bu gemilerdeki kahraman oğullarının düşmana kar- şı çıkmadan ve onlarla dövüşe - rek dedelerinin intikamını almâa - dan mahvolup Gitmeleri haâkikaten her türkü müteessir etmişti.. Başta bulunan idureciler de ar- tık bunün tekerrür etmemesi için her türlü tertibalı aldılar ve bil - hassa asker yüklü gemilere kruva- zörlerin refakat etmesini esas koy- dular. Nitekim bir kaç gün sonra Akdeniz ve Millet vapurları asker yükliyerek Karadenize doğru yol alırken arkadan Hemidiyo ve Mi- dilli de gözüküyordu.. Trabzonda yükünü boşaltmak i- çin nakliye gemileri demirlerket Midilli de ordu önlerinde durmuş, biraz istirahat etmiye başlamıştı. — HIKAYE — Yazan: Nezihe Muhittin | rarını bile faşetti mamlıyamadım. Haydi paçaları # va bakalım! dedi | Hikmet Feridun bu sözlere Kâf şı yalmız mânâlı mânâlı gu.'üm’._i mekle iktifa etti. Meğerse Hikmet Feridumun Böki kı varmış. Çünkü ertesi günü ık altı gülümsemenin «hüvt' si bütün ihtişamile meydana $iT yordu. —Hikmet Feridun bir PW düna getirip'bir çengiyi dağa üj dıran köy hovardarı gibi Mister CF) niyi meşhur reji l h;;; sinin, Mecidiye küy biçare menaceri in en mahreti ter Conile Hikmet Feridunun B” | zetede intişar eden mülâkatlar? latacağım size mışsınız Mister Hikmet Ferid Ben Amerikâlı gazetecileri bile ya götürür yayan getirirdim &! ma, sizinle başa çıkamadım. hip korra.. Bizim Mis Mikinin günlerde Holivut'da canı sık başlamıştı. Yusyuvarlak gözlef süzerek bir gün bana: — Seyahate çıkmak — istiy Mister Coni. Ne dersin? Diy? du. Ben de: — Olabilir ya, dedim, minik dız küçücük ağzını çarpılıp girak gibi bir kahkaha atarak: — Nereye gidiyoruz biliyor sun? İstanbula.. İstanbula gidlf” t lizleri hazırlat, pat yaptır.. Sonra ün> beylere telk çekerek hareketimi bildir.. Şaşırmıştım.. Küçük yıldız * ciddi konuşuyordu. Cevap kızdırmak — olamıyacaktı. ©o benden cevap beklemedi. F lerini verdikten sonra bir kafif yile neş'eli neş'eli pikako şari söyliyerek çekildi gitti. Ağzet Ğ çık kalmıştı. — Amma içime vır kıvır bir merak dola caba Miki İstanbulda ne arıy#” ti? Uzatmıyayım, matmazel azimetine mâni olmak iştiyen £ yo müdürile kavga edecek sinirlenmiş, fakat kararındafi — İstanbul Boğazına girdi? g sonra harp başladığı için artık " | manasile vazifemiz de başlaf' Bir gün evvel gelen Rusların bizden intikam maksadile Zonguldak ve E'J manlarını döğdükleri ve üç B batırdıklarını bildiriyordu. Arkadan vurmasını seveni ©© manla karşılaşmak en büyük miz olacaktı. Kömür almıyül mıştık, Bizim gibi büyük ağat yi vuz da kömür alıyordu. F8 kömür alış her zamanki İ“ ğildi. Son haddi olan çizgiy'€ | gömülmüş olan Yavuz hâlâ mür almıya devam cdiy“ıw' Sanki biz başka mı yapı” Bizim had olan çizği çokt#' ) miş, neredeyse güvertelere ”

Bu sayıdan diğer sayfalar: