22 Nisan 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6

22 Nisan 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 -SONTELGRAF — 22 Nisan 1937 &-sonN — —— y & 1 4 KU Tefrika No : 33 ?f/ Süleymanın Sarayında KIZLARI ÜS Yazan : M. Necdet Tunçer Şaon, kraliçenin eline esir düştüğünü anlayınca, Nâyanın cariyesini Sevmeğe başlamıştı. Süley- man bu sırada Kudüste yeni bir ( Zafer kendi- sinden önce Sü- leyman - tarafın- dan — kraliçeye gönderilen hassa zabiti — Saro'yu hatırladı:. — Kraliçenin genç zabitlerden hoşlandığını söylüyorlar, doğ- ru mu? — Evet... doğ- rudur. - Bahusus bir. kadının ko- cası maymundan daha — çirkin olursa... —O halde Saroyu — neden boğdurdu? Nâyanın cari» yesi güldü. — Kraliçeye fat etmediği için. — Saro şimdi gözüme — girdi. Demek ki — hem karısına, hem de hükümdara — s2- dakât — göstere —Evet amma.. bayatı pahasına gösterilen sada« kat neye yarar? sında bir zafer Şaon cü yanma sokuldu: — Sen kaç yıldır kraliçenin ya « nındasın? — Beş yıldanberi.. — Hayatından memnuün musun? — Çok memnunum.. — Kaç yaşındasın? — On dokuz.. — On dört yaşında mı geldin bu- Taya? — Evet.. —— Daha kaç yıl burada kalacak- sın? — Ülünceye kadar.. — Güzelliğini burada öldürmeğe karar verdin öyle mi? — Ben bir esir kızıyım.. ne mut- lu bana, buraya düştüm. Ya zinda- ma atılsaydım.. Şaon güldü: — Zavallı kız! Dünyada bundan daha korkunç zindan olur mu? Dünyayı görmeden yaşıyorsun! — Başka ne yapabilirim? — Bir erkekle evlenmek arzusu. BU duüymüyor musun? — Geceleri odama çekildiğim za- man içime böyle bir arzu geliyor #mma.. elimde bir şey yok. — Bu arzunu içinde boğup öldü- tüyorsun demek?i.. — Şüphesiz.. Şaon genç kızın boynuna saril- d Yanaklarından öptü. Genç kız içini çekerek, bışım İs. gail kumandanının omuzuna daya- di Polli Mını :48 Babilde Asuriye hükümdarlarından biri şehrin ortas dbidesi yaptırmıştı. Bu âbidenin üzerinde hükümdarların kaxandığı zaferlerin hatıraları - yazılıydı.. — Bütün erkeklerin sizia gidi a- teşli olduğunu bilseydim, ben de kralişenin hassa zabitlerinden bi- rinin kollarına atılırdım. Şaon, kraliçenin cariyes'ni elede etmek maksadile onu sever gibi görünüyordu. — Benim karım olmak istemez misin? Diye sordu. Genç kızın gözleri parıldadı. — İsterim.. fakat, bu imkânsız « dir. — Niçin?.. — Çünkü, sen ve ben.. ikimiz de burada esiriz... — Benim esaretim kısa bir za » man içindir, yavrum! Yarın Ku « düsten büyük İsrail orduları tm - dadı yetişirse, ne Amon tahtı ka « hır.. ne bu saraydan eser, Ve hepi - miz kuürtüluruz. — Demek beni seviyorsunuz? — Senin gibi güzel bir mahlüku sevmemek — Kabil mi? Hele o ba- kışların.. 0 yürüyüşün.. sesindeki sıcaklık beni çarçabuk kendine çekti. Eğer bana biraz yardım e « dersen, seninle hemen evlenirim.. seni Kudüse götürürüm. Bu son « suz ve ıztıraplı esaret hayatından kurtulursun! İkinci kısım Süleymanın sarayında - Süleyman Amondan çoktanberi haber alamıyordu. Karanlıkta bir ışık l Muammer AIBIIJ;I Bu odada, daha doğrusu bu sa - londa bir müddet oturduktan son « ra, Kara dedi ki: — İsterseniz, şimdi de sizin oda - nızı ziyaret edelim, Başımla muvafakat cevabı ver - Güm. Avuçlarını çırptı. İri yarı bir (Arnavut içeriye girdi. Kara kendisilb arnavutça bir geyler konuştu. Ve bana dedi ki: — Bu zat size odanızı göstere- pek. İci arnavudun arkasından Bittim. Fakat daha bir kaç adım #tmamıştık ki, beş on kişi üzerime Gullandı. Beni sıkı sıkı yakaladılar, ğyere yatırdılar, urgan getirdiler, bağladılar. Daha no olup ne bitti « ifini haber almadan sım sıkı bağ - lanmış bir vaziyete geti: O zaman, yatta gelirkon bana da- ima gülen ve bana daima iltifat e - den adamın ne çirkef, ne haln bir adam olduğunu anladım, bütün ak- hm, fikrim karımdaydı. Ben böy- le âciz bir vaziyete düşünce, acaba karıma ne yapacaklardı? Bağlarımdan kurtulmak için uğ- raştım, uğraştım, fakat kurtulmak mümkün mü? Kara'nin adamları beni çıplak bir odanın içine attılar. Belki ya » rım saat kadar yerde yarı baygın bir halde uzanmış bulunuyordum. ©O sırada kapı açıldı. Dört hizmetçi içeriye girdi. Bunlardan içinde Salvolyo isminde birisi gayet iyi İngilizce konuşuyordu. Bana nafi« âbidesi) yaptırmağa çalışıyordu Tamara henüz meydana çıkma » maştı. Süleymanın kaybolan zevcesin - den de bir haber yoktu. Bir gün Süleymana şöyle bir hi- kâye anlattılar: «— Asuriyede hükümdarlar » dan biri şehrin ortasına uğur. Tu bir taş diktirmiş.. bu taşın üstünde Asur hükümdarları - mın kazandıkları zafer hatı - yaları yazılı imiş. Eğer siz de böyle tir zafer âbidesi yaptı - yırsanız, bütün şerefli hatıra « larınız bu âbidenin üzerinde canlanır ve gelecek nesiller bu hatıraları okuyarak sizi hür « metle anarlar!... Süleyman bu hikâyeden ilham alarak Hebron dağı eteklerinde böyle bir âbide inşasına karar ver- mişti. O günlerde saray kapısını aşın « dıran mimarlar hükümdara aytı ayrı fikirler vererek, nasıl bir âbi- de yapılması icap ettiğini söylü - yorlardı. Süleyman vaktile Asuriyede ya- pılmış olan (zafer âbidesi) hakkın- da bir mimardan hayl hat al « miştı. Bâbild: bulı.mnan bu âbidenin ü- zerinde bir çok kitabeler ve hü « kümdarlara ait oyma resimler var- dı. Bunların hepsi de harp hatıra « larını canlandıran eserlerdi. Ah şu kadınlar ( 4 üncü sayfadan devam | tu temel üzerine aşkın duvarlarını kurmağa başladılar. Nihayet bu çılgın aşkın elinden kurtulamıya » cağını anlıyan Melek, kocasından ayrılmağa karar verdi.. Hikmet Tunçer, bir akşam evine döndüğü zaman hizmetçi kız ba - yanın gitliğini ve kendisine bir mektup bıraktığını söyledi. Birden- bire neze uğradığını anlayamıyan Hâkmet Tunçer, hizmetçinin ge - tirdiği mektubu telâşla ve heye - canla aşıp okumağa başladı: «Hikmetciğim; Adına «Aşk» denilen çılgın bir kuvvet, beni senden, seni benden syırdı. Buna pek üzüleceğini bil » diğim xadar, bana kızmıyacağına da eminim. Çünkü, sen benden da- ha tecrübelisin ve aşkın ne demek elduğunu, hayatta neler yapabile « ceğini ve Insanların aşk yüzünden releri gözüne aldığını benden da « ha iyi bilirsin. Bunun için beni ma- zur göreceğine eminim. Hikmetçi- ğim; kabil olduğu kadar üzülme « meye ve beni unutmağa gayret et- meni diler, yaşlı gözlerinden öpe- rim. - Melek Üstüner -» Je mukavemet etmemek Lizım gel- diği tavsiyesinde bulundu. Beni bu suretle her tarafımdan sım sıkı bağlı bir halde Kara'nın odasına götürdüler. Kara, ağzında bir sigara, geniş bir koltuğa otur « muş, beni bekliyordu. Karım Kra'nın yaninda dürüyor« du, Üzerindeki çarşafı bâlâ çıkar- mamıştı. Fakat onu benim gibi bağlamamışlardı. Beni görünce, bana doğru koşacak oldu. Muhafız- ları bırakmadılar. Kara dedi ki: — Coön Leksman, buraya geldik- ten sonra büyük bir hayal inki. » rına uğradığınızı tahmin edişorum. Bu tahminimde isabet olduğunu da görüyorum. Fakat berveçhi peşin size şunu söyliyeyim ki, hayal in- kisarının ne demek olduğunu asıl bundan sonra anlıyacaksınız. Kara mahkemenin — hakkımda verdiği tahliye kararını da böyle bir vaziyetimde bana müjdeledik. ten sonra dedi ki: — Sizi hapishaneye göndermek (4 ducü sayfadan devam) rın içinde peyda oldu. Nutuklar söylüyo-, herkesi nizam ve intiza- mna çağırıyor ve bilhassa komünist- aleyhtarlığı yapıyordu. Kuman « danlar, kendisini yarı deli bir adam diye telâkki ediyorlardı. Hitler o zamanlar, otuz yaşın « daydı. Henüz ne yapacağına ka » rar vermemişti. Fakat kendisini yı diyordu. Hitlerin eski alayında Feder is- minde bir zat vardı ki, bu zat, alay- da ara sıra ekonomi dersleri ve « rirdi. İşte bu Feder, Hitlerin haya- tında mühim rol oynamış bir adam- dır. Feder bir gün Alman Amele Partisinde bir konferans vermiş ve Hitler de merakla bu konferansı dinlemiye gitmişti. Konferans mü- nakaşalı geçti, Hitler istizahlarda bulundu ve hattâ kürsüye çıka « rak mükabelede bulundu. Kendisini partiye almak istediler, kabul etmedi. Fakat bir akşam bir küçük kahvede, eski arkadaşların « dan bir kaçı ile buluşmuştu. Bun - lar bira içiyorlardı, Hitler de ma- den suyu... Fakat Hitler bir müna- gebetini getirerek, masalardan bi- rinin Üzerire çıktı ve bir nutuk söy- ledi. Masadan, saçları darmadağı - nik ve kıpkırmızı bir halde aşa - faya indiği zaman, Nasyonal - Sos- yalist partisi doğmuştu ve Hitler de bu partinin mukadder şefi ol- muştu, Üç ay sonra partinin azası otuz lJunduğu bir gün Münihte bir gaze- te idarchanesinde toplantı yapıla- cağı ilân edildi. Hitler o akşam yüz yirmi beş kişinin önünde v.utuk söylemek fırsatını bulduğu için se- vincinden kabına sığmıyordu. Par- tiye yardım için iane toplandı, pa- ralar sayıldı: Tam 300 mark! Çok geçmeden sza adedi iki mis- line çıkmış ve yüzbaşı Röm 60 nu- mara ile partiye girmişti. e Alman inkılâbmnın tarıhi üş dev« re ile hulâsa edilebilir: Birincisi yoklamak, ikincisi siyast bir mez- hebin doğuşu, üçüncüsü de bunun izahı.. En son olatak töşrii intihabatta kazanışı bir devir olarak sıymak doğru değildir. Hitler kan dökmek- le değil, Almanların kalbine gir » mekle davasını kazanmıştır. Mil - | yonlarca Alman, selâmeti ancak | Bitlerde bulacaklarına kani olduk- ları gündür ki, Hitler kazanmıştı. ru bir seyir takip etmiştir. Hitler orduyu terke*ti ve kendisini tamamile politikaya vere di. Alman işçi partisinin propagan- da şefliğini üzerine aldı. Partinin diğer erkânı bu yeni gelen adamın, söylediği nutuklarla parti kasasına para kazandırdığını ve parliye ya- zılan azanın çoğaldığını görünce, o- nun mevcudiyetini kabulbetmek va- ziyetinde kalmışlardı. rin ismi de duyulmıya başlamıştı, İşte o sıralardadır ki, Hitler nas- yonal-Sosyalist —Amele partisini kurmuştur. Fakat bütün bu hare- ketler mahalli olmak hududundan dendorf, Münih civarına yerleş « miş bulunuyordu. Bir gün Hitleri kabul etti. İki adam, biribirlerini anlıyamadılar, Fakat müşterek he- def marksizmi ezmek ve Almanya- nın itibarını iade etmek olduğuna göre, birlikte bir iş yapmak müm « kün olduğunu düşündüler. ra, elimi, kolumu bağlayıp bekle » kendimi iğrendirmek için müm « kün olan her şeyi yapmaktır. hudi ve komünist aleyhtarı hisso- | beşi bulmuştu. Kasada elli maek bu-)| Ondan sonrası artık normal ve meş- Bu nutuklar tevali ettikçe Hitle- Henüz aşmış değildi. O sıralarda Lü- |Hitler 48 yaşında| — Eski İstanbul batakaaneleri: KUMAR.. İkinci kı boğdurmuş Masalar kurulur, fişler dağıtılır, dört kişi masanın başına geçer, Oy- namadan beklemiye başlarlar, Di- ğer bir kaç işçi de, masanın etra- fında seyirci vaziyeti alarak otu « rurlar. Kılavuz, enayiyi hemen oyuün e- | vine götürmez. Fendbazların eve gidip hazırlık yapmalarını temin et- mek, onlara vakit kazandırmak için, şurada, burada dolaştırır, vakit ak- şamsa biz kaç rakı, bir kaç kadeh bira içirir, gündüzse sinemaya gö- türür. Ve trişörler evde, muannid bir ısrarla beklerler. Bazan da 0- yuncunun, poker oynamaktan cay- dığı, hazırlanan: — Tuzağa! Düşmediği çok olur. Kılavuz; müşteriyi oyun evine getirdiği zaman, kapının zilini, a- ralarında kararlaştırılmış parolava Hitler, arkadan emniyetini te « min edince, cepheden harekete geç- 1922 senesinde elletinde bayrak- lar taşıyan gençlerle Münih so - kaklarında dolaşmıya çıktı. Hükü- met, bu hareketin önüne geçmek istedi, fakat geç kalmıştı. Hitler ar- kasında burjuvaziyi, ağır sanayii ve hattâ orduyu tutmıya muvaffak ol- Tauıştu, Hitler, kazandığı bu zaferi teş- kilât altına almıya koyuldu. Hü - cum kıt'aları teşkil etti, genç taraf- tarlarına üniforma ve iyi bir disip- Hn verdi. Hattâ ordu, genç nazile- rin masarifini bile ödüyordu. Kendi partisini ilk nazariyeci un. surlardan temizledi. Zihni müte « madiyen bu partiyi kuvvetlendir « Tnekle meşguldü. Alâmet olarak ga- malı haçı soçti. Röm kendisine çok yardım edi « yordu. Lüdendorf Hitlerle açıkça hemfikir görünüyordu. Almanyada korkunç bir iktısadi buhran vardı. Mark, kâğıt fiatı bi- le etmiyordu. Bir kilo marka bir dilim ekmek bulunmuyordu. So - kaklarda insanlar açlıktan ölüyor « du, Herkes kimseden memnun de- ğildi. O zaman Hitler, harekete geç- ti. Kendi kıt'alarile B ikinciteşrin 1923 te Münih Belediye dairesini iş- gal etti, Bavyera hükümeti azasını hapse attı ve Lüdendorfla birlikte muvakkat bir hükümet kurdu. Fakat Almanyada kimse bu dar- benin arkasından yürümiye cesa » ret edemedi, ordu çekindi ve bu su- retle Berlin hükümeti âsilerin hak- kından geldi. Hitler arkadaşlarile yakalandı. Fakat divanıharp gayet müsama- hakâr davrandı ve Hitleri altı ay bapse mahküm atti. Darbe mu - vaffak olamamıştı. Fakat Almanya da kolsuz kalmıştı. p Hitler hapishaneden çıktıktan sonradır ki, tecrübelerinden istifa- de ederek, yavaş yavaş yürüdü ve dokuz sebe sonra Rayhştagda kendi partisine kâhir bir ekseriyet temin eden intihabı kazandıktan sonra, Almanyanın mukadderatını eline âldı. için o kadar eziyet çektikten son- | niz için de havsalanızın almıyacağı eciyet ve işkenceler bazırlıyor » mek olamazdı. Benim maksadım, | Tum. Ne demek istediğimi anlıyor- sunuz, doğil mi? Cevap vermedim. Gras'ın yüzü- Ben sizden iki sebepten dolayı | ne bakmağa cesaret edemiyardum. nefret ediyorum. Bir Gefa arzu et- | Kara karıma doğru döndü: tiğim bir kadın sizin elinizde bu « lunuyor. Benim gibi bir adamın na- — Maşer, dedi, zannederim ki kocanızı son derece seviyorsunuz. Onun için bu aşkınızı çetin bir im- w Kumarbazların içinde, | yakın dostlarının paralarını trişörler? | çaldırmış, hattâ bizzat kardeşinin | işaret ederek parasını insanlar da vardır zarında, bu vaziyetiniz affedilmez | , geçireceğim. — Kocanı v 5 l bir cinayet teşkil eder. Ben kadın- | O rinizin önünde bir insan en « lara hiç bir zaman metelik vermiş | kazına çevrildiğini göreceksiniz. bir adam değilim. Fakat yalnız si- | Gözlerinizin önünde ona hayvan- zin karınız bende hususi bir arzü | tara yapılmıyacak muameleyi tat- uyandırmıştır. Bu kadın, belki de | bik edeceğim. Artık bundan sonra ııxıd:ılııwk beğendiği için beni | her ikiniz de benim esirimsiniz. reddetm'ştir. Kara ellerini vurdu. Mülâkat Gözlerinden bir istihza ışığı geç | burada bitmişti. Artık ondan sön » ti ra, Gras'ı ancak bir defa görebil - — Belki siz hâlâ bu kadını sev - | miştim.» diğimi ve onu haremliğime almak Con Leksman sustu ve iki avucu istediğimi düşünebilirsiniz. Fakat | Je yüzünü kspadı. Bir müddet bu böyle bir fikrin benden fersah fer- | vaziyette kaldı sonra konferansına sah uzak olduğunu size temin ede- | devam etti: bilirim. Kara Romalı sizden arda — Beni kayalığın içine oyulmuş kalmış birisi ile iktifa etmez, Her | bir mahzenc götürdülecr, avaklarıma ikinizden de iğreniyorum. Her iki- | zıncir vurdular ve çıkıp gittiler. Yazanı M. S. ÇAPAN' — 49 — ırkıdışlnrınınıd- elini | göre, — Üüç defa, hafif hafif, )"u_ bir kere uzun çalar. O zaman, masa başında oturaf | oyuncular yalandan oynamıya DNF larla. Önlerinde yığın yığın fişltft paralar vardır. Sürü sürü liral&fi | deste deste beşlik banknotları-ı Bu yığın yığın paraların, göz Ç&7 sin diye, konulduklarımı söyl bilmem lüzum var mı? 'Tuzağa düşen oyuncu salonl Ğ' rer.girmez, hemen oyun teklif mezler. Öteki kareyi seyretmeti K çin, masşanın yanına bir sandalf konur, kahve ısmarlanır.. o kahtf yi höpürdetirken, oyun şiddetlö ” |P hir: — Blöfler! — Restler! ” Birtbirini takip eder ve nihaytl — Seans! Ğ Biter. Bir ses sorar: — Yeni bir seans yapacak nf Haydi ben varım, böylece d€ edelim, çekiniz kâğıtları... — Ben dekatı oldum. O; yacağım. l © zaman, yeni gelen oyuncuyâ ”| teklif yapılır: — Oynamıya niyetiniz var T Eğer arzu ederseniz, buyurun« | Kare yeniden kurulur, oyun bef) lar, ' ğ Bir seans! c 4 Bir senns daha! Bir daha!,, H Anlıyorum, titizleniyor, soruy | sunuz: İ — Bu senansların sonunda © cu nasıl çıkar?, n Kulaklarınızı uzatın bana, Sö yorum: N — Tertemiz!.. , Kılavuzlar bu işte ne kazantf”, Kumarhanecilerle ortak mı68” | Hırsızlıkla alınan: y » Paralar! b Mrişörletle, Kılavuzların arasıf — Taksim! Çai mi edilir? a b Bu sorguların cevabını evvel, kılavuzlar hakkında bif nif yapmak lâzımdır. | Kılavuzlara, kumarbazlar şü T takmışlardır: — Dümenci! 2 Dümenciler üç sınıftır: 1 — Tüccar, terzi, komisyoBfl, borsacı, kalem efendisi vel! n meslek ve meşreple insanlar. Bunlar birinci sınıf dümel lerdir. 2 — İşi gücü olmıyan, yalnıf 75 | marhanelere adam götürüp, BAf, durdukları paradan ulacaklafi se ile yaşıyanlar. 4 * Bunlar da ikinci sınıf dümt lerdir. 3 — Kumarhanecilerin istil ettikleri dümenciler, y | Kılavuz veya dümencilerife & leli oyunlardaki kazançları Pf lığa tâbidir. *Birinai sınıf dümenciler, Cıkları kumarhanecilere baş (Devamı VÜ Bi. Günde bir defa bana bir , keçi eti ile bir desti su getir lardı. < Haftada bir defa da Kara İ me geliyordu. Zincirimin mıyacağı bir yere oturuyor, hacak — üzerine atıyor, » ra içiyor ve konuşuyordu. * p | Allahım, no galiz şeyler anla'” du. Muhaverelerinin ima karımdı. Her halde banâ y latıyordu. Neler anlattığın! — | y # Con.Leksman titredi ve 657 — | lâhlar bunlardı. Karıma yâf | şüphe etmediğim göstermiyordu. Fakat geliP yordu. soR Çok defeları neredeyse ÜU gf ğime inanacağım ıdıyd; kaç defa üzerine hücum ©H G kat ayağımdaki bağlı daha ileriye gidemiyordum. (Devamt V

Bu sayıdan diğer sayfalar: