28 Haziran 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7

28 Haziran 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tefrika No : 95 Süleymanın Sarayında KUDUS KIZLARI ER v Yazan * M. Necdet Tunçer ©— Tamaranın karşısına dikilen hayalet: “Bu gece senin yıldızını söndürmeğe geldim! Dedi. Bun- dan sonra saraydaki silik çehreler ve unutulmuş insanlar arasında, yaşayacaksın !, ı Tamara korkak bir sesle sordu: | den ona boyun eğdim de odama Konuşan hayaletle kar- şı karşıya Ğh.v Hamayu aramıya gidedur- ©, Biz gelelim geceleri sarayda do- Taşan hayalete, O gece Tamara odasından yeni Dar ve uzun bir koridor- dan geçerek Süleymanın dairesine Bidecekti. Henüz koridorun orta - Tam bu sırada ince fakat sert bir des duydu: — Tamara... Süleymanın gözdesi durdu.. Gözünün önünde uzanan Jaş ko- Hidorun yüksek pencereleri önünde hayalet gördü. Tamara yürüyemiyordu. Bu hayalet bir kadın mıydı? Yoksa erkek miydi? Kiyafetinden belli -olmuyordu.. Bir gölgenin yürüyüşünden ne an- ursa, bu hayaletten ancak o se- ordu. O, ne erkekti, ne de kadın. Cin miydi? Şeytan miydı? Yoksa mezardan çıkmış bir hort- mı? Burası da belli değildi. Tamaranın çeneleri - kilitlenmiş Bibi bir müddet durdu. Ne ileri gi- d!İiiklı. ne geri., Gözlerini konuşan ve yürüyen — İüyaleto dikmiş bakıyordu. Nihayet sorabildi: — Ne istiyorsun? — Noreye gittiğini anlamak isti- Yorum, 'BTımın kekeliyerek cevap ver - — Hükümdarın yanına.; — Ne yapacaksın orada? —— — Bilmiyorum. Hükümdar beni Sağırtmı — Haydi, dön geri!. — Nereye? — Oğdana.., — Hükümdar beklerse? — Biraz bekler.. unutur. — Neden mani oluyorsun git - Tne? — Fırtınalar mâbudu böyle isti- Yor, v Bu da kim?! — Kadınların taliini idare eden, | — Unlara iyiliği ve fenalığı bildiren nat.. — Sen kimsin? — Ben 0 mübudun yer yüzünde Vekiliyim., Talilerine karşı nam- lük yapanların talilerini elin - den ahıp talisizlere veririm. Buna Benzer bir çok işlerim vardır. — Süleymanın sarayında da bu- Bu yapmak için mi dolaşıyorsun? — Evet. Mâbut emretti. Bir haf- ânberi bu sarayda, talilerine 4 namkörlük yapanların yıl - darını söndürmekle meşgulüm. Sala Yazan AL Je —hl— ©O zaman bakışlarında belir. :bu— ümit işığı görünür gibi ole Bu Üini Zavallı kadının bu son ümi- de mahvetmek çok elim, çok =!ı bir şey olacaktı. O zaman | —al &ratmığa adam gönderdiğimi, & t gelemiyeceğini, çünkü o sira- i —f*k meşgul olduğunu, bana ne _,:rı- hepsini gidip kendisine Di Sağımı, yalnız gardiyanlara İn &nası olduğunu belli etme- ,7 * çalışmasını söyledim. 'Gen:u':: makineler atölye - 4 olarak çalışıyor, de- aeç haplshanenin en zeki çocuğu — O kâlde benim hakkımda ne düşünüyorsun? — Mâbut bu gece senin yıldızını söndürdü.. Bunu sana söylemek için yolunu kestim. Bundan sonra saraydaki silik çehreler ve ölmüş ruhlar arasına karışacaksın! Tamara bu sözleri işitince fena halde hiddetlenmişti. — Sen semavi bir mahlüktan zi- yade, bizim gibi konuşan, bizim gi- bi ti ve düşünen bir İnsana ben- ziyorsun! Haydi şu örtünü kaldır da hakiki nü göster bana! Pencerenin önünde duran haya- let birdenbire bahçeye doğru -ce- vap vermeden- süzülüp gitti. Tamara: H — Neredesin.. nereye gittin? Diye seslendi.. gölgeyi göremedi. Bu esrarengiz hayalet kimdi.. ne idi.. nereye gitmişti? 'Tamara korku ve heyecan içinde titriyerek adasına döndü. Bir kaç gündenberi sarayda her- kesin ağzında dolaşan hayaleti ni- hayet o da görmüştü. Odasına döndüğü zaman kendi kendine düşündü: — Bana: -odana git!- dedi. Ne - iki namzet memur alınacaktır. 1 — Yaşı 35 ten aşağı olmak, bğı ve sui halleri olmamak, İnhisarlar Umum Müdürlüğünden: Idaremiz teşkilâtında çalıştırılmak üzere aşağıdaki şartlar dahilinde geldim. Neden hükümdarın daire - sine gidemedim. Acaba hakikaten bu hayalet benim yıldızımı sön - dürecek mi bu gece? Ve birden silkinerek yatağının kenarına oturdu: — BHerkesin yıldızı kendi avucu. | nun içindedir, İnsan avucunu ne | zaman açarsa, tali kuşu ancak o vakit uçup gider. Ben tallimi avu- cumun içinde sımsıkı tutan bir in. sanım. Yıldızımın kolay kolay sö. neceğine inanmak istemem.. Fakat bu adam kimdir? Benden ne isti. yör? Büyülü bir insan gibi neden onun sözünü dinledim de odama döndüm. Neden hükümdarın daire. sine gidemedim? Acaba bu adam düşmanlarım tarafından bir sihir. baz mıdır? Bir sihirbar olsaydı, si- hirlerini bana görünmeden yapar - dı. Keşke o sırada bağırsaydım.. Hayalet benim yolumu kestiği gi- - bi, cesaretimi, sesimi de bütün vü. cudümle beraber felce uğrattı.. ha ğiramadım.. kımıldıyamadım.. eli- mi kaldırıp vuramadım.. Bu haya. 'let, bir insan olsa gerek. Kimdir yarabbi bu adam? (Devamı var) 2 — Askerlik vazifesini yapmış olmak, vazile görmeğe mani hasta- 3 — Alınacak iki memurdan biri mühendis mektebinden veya | Üniversite Fen Fakültesinden veya bu mekteplerin muadili olup idae rece kabul edilecek Ecnebi Mmekteplerinden mezun bulunacaktır. Diğeri de Ziraat mektebi âlisinden veya idarece kabul edilecek muâ- dil bir ecnebi ziraat mektebinden neş'et etmiş olacaktır. Bunların her ikisi de kendi meslekleri dahilinde iyi teknik malümat sahibi olacake lar ve mükemmel Türkçe ve bilhassa Türkçe kitabete vukuftan masdâ Fransızca ve İagilizce veya Fransızca ve Almanca lisanlarına lâyıkiyle vakıf bulunacaklardır. 4 — Bu iki memürun aybık ücretleri 100 liradan aşağı olmuyacaktır. S — Namzetler tafsilâtı aşağıda yazılı imtihanları geçireceklerdir. A — Namzetler kendi mesleklerile alâkadar olarak İdarece tayin edilecek ikişer teknik mevzudan birini seçerek bunun hakkında Türkçe bir mütaleaname yazacaklardır. “Müddet iki saat, B — Kendilerine verilecek Fransızca teknik bir makaleyi yarım sabifeye sığdırmak suretiyle Fransızca ve Türkçe olarak telhis ede- ceklerdir. “Müddet iki sant.,, € — Almanca ve İngilizce birer makaleyi ayni veçhile hülâsa ödeceklerdir. "Müddet İki saat.,, D — Mühendis namzet verilecek bir rasyonel mihanik meselesini balledecek. Ziraatçi mamzet “ise İdare İlaboraluarında bir dozaj yapacaktır. 6 — İmtihan 6. Temmuz - 937 Salh günü saat sekiz buçukta Umum Müdürlük Merkezinde yapılacaktır. 1' 7 — Taliplerin bu tarihten evvel evrakı “mi dilekçe ile birlikte mı İT HUNN üN e aa eee vürkanuatammasamder ae Dü aN l9 eNe ua aN yadANARaNaE Kat adai makaryıa aa a. Çeviren : Muammer Alatur Bir gürur gülümsemesi yüzünü okşadı. — İnanırım, dedi, ben yavrumun ne kadar zeki olduğunu bilirim, O- nu siz mini mini iken görseydiniz... Sonra eteklerini aramıya başla- | dı. Bir cebinden soluk bir kurdelâ- ya sarılmış eski bir zarf çıkardı. Zarfın içinde ihtimamla yerleş » tirilmiş iki fotoğraf vardı. Biri güler ve masum yüzlü dört, beş yaşlarında bir çocuk... y Mahallemizde ondan şirin, on- dan seviml! çocuk yoktu. O zaman- lar çok mes'ut insanlardık. Babası da içki yüzürden henüz ölmemişti. Öteki fotoğraf da Dik'in 19 ya gah , hmirTaİm Ka iteleriyle ve bir lâzımdır, “3686,, zaman evvel alınmış bir resmiydi. Zeki, azimli, açık bakışlı, çehre- sinin hatlarından na kadar hassas olduğu besbelli bir delikanlı! — Acaba oğlumun yüzü şimdi bu resimdeki gibi şen mi? Böyle gülüyor mu? Kim bilir? Yüzüme baktı, gözlerimden ken- disini tatmin edici veyahut büsbü- tün ters bir cevap aradı: — Benim biricik oğlum, dedi, her zaman hepimizi güldürecek şeyler | bulur, söylerdi. Altm gibi kalbi vardı. İhtiyarladığım zaman, bana Büzel bir ev satın alacağını iftihar« la kaç defa söylemişti yavrucak! Burada yaşamak çok zor değil mi? Oğlum ıstırap çekiyor mu? Hasta değil ya inşaallah! Belki bunun gibi elli kadar sual sordu, Verdiğim cevapların hepsi | de yalandı. Yalan! yalan! yalan! Ona hakikati nasıl söyliyebilir « dim? Bir tek sualine doğru cevap versem, belki de oraya yıkıhıverir, | elden kaçırmıyan teşkilâtın çalış - Ni Ğ -SONTELGRAF — 28 u:! | iSPOR “Fenerbahçe Galatasarayı 2-1 yendi! Güneş, Beşiktaşla | -T berabere kaldı Dün Şeref Stadında Fener - Ga- latasaray, Güneş - Beşiklas maç « ları yapıldı. Maçların - tafsilâtına, oyuncuların hezeyanına geçmeden önce her zaman tekrarladığımız bir derdi bu sefer daha fazla acı du- yarak kaydedeceğiz, Masa başında, lâf esnasında, spor sahalarında müstesnalık - şefliğini kan eşhasına hücum etmekle bir şey kazanacak değiliz. Zaten böyle işler- de zeytinyağı gibi üste çıkmak has- sasına çok fazla sahip olan muhte- rTem zevatın bizi çabucak sustur- | mak maharetini göstereceklerini biliyoruz. Yalmız binlerce halkın bir lira ve elli kuruş gib mühim para vererek maça gelişlerinde, ön- ları güneş alnında ve ayak üs - tünde saatlerce istakoz gibi kızar - tılmalarına hiç bir zaman razı olmı- yacağız. Dün binlerce halk arasında Şe- ref Stadının yolunu tuttük. Asır« dide Çırağan sarayinın bahçe du - varlarına açılan deliklerden biri- nin üstünde: «Davetliler» levhası var, Tabil bunu görünce içimize bir şüphe gir- di, Anlaşılan bu hafta bir sürpriz » le karşılaşacağız, dedik. İçeri girin? ©e mesele anlaşıldı: Meğer davet « | Nilerin ayak üstü saallerce maç sey« retmeleri münasip görülmüş. Sah: nın diğer taraflarında halk güne « şe karşı gazete küğıdindan şap - kalar yapmış. Ne ise oyun başla - dıktan sonra bir de ne görelim: Sa- hanın ve kalelerin etrafi seyirci kitlesile çevrili. Gözüme duvar di- binde güç halle birer sandalye bu- lan gazeteciler ilişti. Bazıları da a- yakta dolaşıyorlar. Diyeceksiniz ki, artık gazetecilere de sahanın orta- sında masalı, koltuklu yer ayrıla- cak değil ya, Yahu biz kuru ye - Mmekhane sırasına bile razıyız. Eğer bizlerden esirgeniyorsa birer sey- yar masa ile sandalye yaptırıp kı tuğumuza alalım ve ma gelelim, Uzun araştırmalardan son- Ta eski bir kireç küfesi bulup üs- tüne oturduk ve etrafımıza bakıp halimize dua ettik. Fakat binlerce kişinin ayakta ve saha kenarında dizilmesine gönlümüz razı olmadı. Gol atan oyuncuyu taraftarlarının sahaya çıkıp öpmesi, boynuna saril- Müası yalnız arsalardaki maçlar es- nasında göze çarpar, Bunun için hem halkın istirap çekmemesi, hem de oyunun intizama uygun olarak oynanması için alâkadarların bu işi bir an evvel yoluna koymalarının Tüzüumunu bir daha hatırlatırız. Fener « G, Saray İlk oyun Fener « G, Saray ara - sında oynandı. Saat: 16. Önce ha » kem Nuri Bosut, onun düdüğile G. Sarây sahayâ gçıktı: Avni - Reşat, Lütfi, Suavi, Hli. seyin, Ekrem, Necdet, Eşfak, Sa » lim, Haşim, Bülent. Fenerbahçe: Hüsamettin, Yaşar, Lebib, M. Re- sine Dik'in mes'ut bir hayat yaşa. dığmı söyledim. Sıhhatli olduğunu söyledim, pek namuslu ve terbiye- li oturduğu için hapishane idaresi. nin kendisinden çok memnun oldu- ğunu ve onu bu yerden Kürlarmı- a çalıştığını söyledim. Daha bunun Bibi neler söylemedim? Fakat bü- tün bunları söyliyebilmek için bü- tün kuvvetimi ve bütün cesaretimi metanetimi nasıl bozmadan harca- dığımı tasavvur edebilirsiniz. Çün- kü pek iyi biliyardum ki, Dik mah- volmuş bir çocuktur. Veremi son devresine girmişti. Bu güzel sözlerim, kadını tes - kitn eder gibi oldu. Bir müddet hiç ses çıkarmadan durdu. Sonra artık ayrılacak dakika yaklaştığı için de- di ki: — Çok teşekkür ederim evlâ - dım, bana çok büyük iyilik ettiniz. Oğluma söyleyiniz: «Anan hep se- nin için dua ediyor» deyiniz! Hler akşam ona daha yakın olmak için, hapishane duvarının dibine geli - yorum. Bütün bunları kendisine öyle) Olür vli Yazan şat, Angeli, Fikret, Naci, Niyazi, | Ali Rıza, Esat, Orhan, Oyunun birinci devresinde G. | Saray başlangıçta yaptığı akınlar- | dan istifade edemedi. Fener aley - | hine olan iki korner de neticesiz kaldı. Fenerbahçeliler kısa süren G, Saray tazyikından kurtulduktan | sonra oyuna hâkim olmıya başladı- lar. Fakât Sarı - Lâcivertliler de yaptıkları akınlardan bir netice a- lamadılar. Kısmen Fenerin, kısmen | G. Sarayın hâkimiyeti altında oy- nanan oyunun ilk devresi 0-0 bera- berlikle bitti. İkinci devreye daha iyi bir o « yunla başlıyan ve hâkim vaziyette || oynıyan Fenerbahçeliler onuncu d:ı-; kikada Esadın kale önündeki k2- | rışıklıktan istifade ederek attığı ' gölle 1-0 galip vaziyete çıktılar. Galibiyeti elde eden Fenerliler, Sarı - Kırmızılıları — sıkıştırmıya başladılar. Fakat fena oynıyan Ali Rıza bir çok fırsat kaçırdı. Esadın pasını kapan Orhan G. Saray kale- si önüne kadar geldi, fakat topun avta çıktığını zanneden G. Saraylı- lar Orhanın duraklaması üzerine hiç hareket etmediler, Orhan da ha- fif bir vuruşla ikinci gölü yaptı: 2-0. Bu gol münakaşaya sebebiyet ver- di. Fakat G. Saraylılar fazla 1srar etmediler ve oyun takrar başladı. Oyunun son dakikalarında lend G. Sarayın İlk ve son golünü yaptı. Ve biraz sonra maç 2-1 Fes nerin lehine bitti. Güneş - Beşiktaş Oyuna saat 18 de başlandı. Bi » Tinti devrede Güneşliler daha can- h ve iyi oynadılar, Buna mukabil ı Beşiktaş çok durgun. Onuncu da- kikada Rasihin sıkı bir şütü Beşik- taş kalesine girdi. 1-0. Güneşliler hâkim aynamalarına rağmen sayı çıkaramadılar. Oyun 1-0 Güneşin Jehinde cereyan eder- ken 43 üncü dakikada Rıdvan Be- şiktaşın beraberlik sayısını yapmı- ya muvaffak oldu ve 2 dakika sön- ra oyun 1-1 beraberlikle bitti. İkinci devrenin on beşinci daki- kasına kâadar siyâh - Beyazlılar hâ- kim oynadılar. Fakat sonradan mü- dafaaya çekildiklerinden hücum - çe başa geçmiş bulunuyor. : Murat Kayahan ları tesirsiz kaldı ve Güneş hâkim vaziyete geçti. Devre sonuna kadar süren bu taze yik esnasında Güneşliler sayı çıka- Tamadılar, Beşiktaşlılar da yaptık- ları akınları gölle neticelendire - mediler, Oyua, Fener - Galatasaıray maçı: na nisbetle zevksiz oldu. Beşiktaşta “Hüsnü yoktu, ona mukabil Suldur ve Nazım oynuyordu. Güneşte de Rasih bir gol atmasına rağmen ta- mamile muvaffak olamadı. Şimdiki halde puvan vaziyetinde Fenerbah- RADYO ı BUGÜNKÜ PROGRAM Akşam neşriyatı: 'Sant 1830 plâkla dans musikisi, 18.30 Alrika av hatıraları: Salâ - hattin Cihanoğlu tarafından, 20 Ri- fat ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, 20.30 Ö- mer Rıza tarafından arapça söy - Tev, 2045 Safiye ve arkadaşları ta- yafından Türk musikisi ve halk şare kiları (saat ayari), 21.15 Orkestra, 2215 Ajans ve barsa haberleri ve ertesi günün programı, 22.30 Plâkla sololar, opora ve operet parçaları, 23, Son. YARINKİ PROGRAM Öğle neşriyatı: 12,30 Plâkla Türk musikisi. 12,50 Havadis, 13.0$ Muhtelif plâk neş- riyatı. M Son, Zayi Beyoğlu Malmüdürlüğünden al « makta olduğu tekaüt maaşımda ve Beyoğlu Vakıflar Müdürlüklerin- den imza vazifesinde kulunduğum namıma Muharrer tatbik mük arü » mü zayi edip yenisini bak ettirmiş olduğumdan eskisinin muteber ol madığı ilâr olunur. İstanbul Adliye Üçüncü Hu kuk zabıt kitabetinden mü « tekait ve Beyoğlunda Kazane ©1 camil imamı Ali Fevzi Ay Nafia Vekâleti Hava Yolları Devlet İşletme İdaresinden: Devlet Hava yolları için Eskişehir Tayyarecilik mektebinde tahsil ettirilecek pilot yetiştirilmek üzere üç gence ihtiyacımız vardır. Aşı- Bıdaki şartları haiz olanların 15-7.1937 akşamına kadar evrakı müt- biteleriyle birlikte Nafia Vekâletine müracaatları, A, — Lişe mezunu olmak. B. — 30 yaşını geçmemiş bulunmak, C. — Sıhhatlarının havacılığa müsait olduğu Eskişehir hava sıbhiye heyeliniy raporiyle sabit olmak. D. — Devlet memuru olmak için icabeden evsafa malik olmak. Yukarıdaki evsafı haiz olanlara Eskişehir mektebinde okudukları zaman kendilerine ayda (50) lira ücret v Zavallı Dik! O akşam beni hüc- remin kapısı önünde - bekliyordu. Beni gördüğü zaman, yüzü aydın- landı, fakat hiç bir sual sormadı. Sadece beni dinliyor, zaman zaman acaba doğru mu söylüyorum, di- ye başını kaldırıp gözlerimin içine bakıyordu. Annesi, oğlu için bana neler söy- lediyse hepsini de Dik'e söyledim, Annesinin ne kadar iyi bir kadın olduğunu, ne Kadar yüksek kalpli bir insana benzediğini, sıhhatte ol- duğunu, kendisini beklediğini, bi- ricik oğlunu kurtarmak için teşehb- büslere giriştiğini ve hattâ kendi- sine, oğlunu serbest bırakacaklarını vüdettiklerini anlattım. Sonra annesinin her akşam ha - pishane duvarının dibine gelerek, kendisi için dua ettiğini söyledim. Sözlerimi bitirdiğim zaman, Dik hiç bir cevap vermedi, uzaklaştı. Fa- kat uzaklaştıkça dört defa biribiri ardına gerisin geriye geldi. Yanım- dan uzaklaşıp gitmiye bir türlü za- (1726) (3662) Nihayet tekrar geldi, yere otur du, ellerile yüzünü kapadı ve hıç- kıra hıçkıra ağlamıya başladı. Hapishaneden firar teşebbüsün- den bir kaç ay sonradır. ki, Dik Prays o zamanki direktör Koffin'in yanına giderek, destereyi kendisi - nin bana verdiğini söylemiş, be - $ nim yerime kendisinin cezalandı « rılmasını istemişti , Halbuki, Dik'in bu işde hiç bir alâkası olmadığı için, nihayet ben de direktöre Dik'in yalan söyledi- Bini, bana karşı duyduğu bir min - nettarlık yüzünden bu meselede du rup dürürken kendisini itham etti- ğini anlattım, 8 Koffin doğru söylediğime kana- at hasıl edince, Dik'e sadece dör- düncü dereceden ceza verdi, yani

Bu sayıdan diğer sayfalar: