21 Ağustos 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

21 Ağustos 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

* SF NM —e A 4-8SONTELGRAF - 21 Ağustos 1927 ISTANBULUN DERTLERİ:3 Bugün hal ne halde ? Pisliğin başta geldiği yer: Fakat orada 2 kuruştan 6 kuruşa kadar şeftali satılıyor ! S &bze kısmı ze beyanatt tü Bay Musta! gan sonra bugi hakkında muharririmi a bulunan hal Direktö bir çok dedikçdula kmış ve demiştir ki le halin yapılması dü- şünüldü rda binarıü sebze ve meyva sap etmiş ve p tanzim ettirmiştik. bu tah İspat etti leketimizde o kadar inkişaf etmiştir ki, yeni kışım ancak idare ile mey- va tüccarlarını istiap etmiş, sebze ve Mmeyvanın mühim bir şubesini teş- kil eden kavun - karpuz işi için ayrı yerlere ve inşaata lürum olduğu pra- tik bir şekilde anlaşılmıştır. jeyi o Fakat hâd Hal esnafını durmadan taciz eden serseri hırsızlar: dan birisi sığındığı Çöplükte Istirahat ediyor | Burada arsa istimlâki de başlı ba- | şına bir derttir. Vaktile kerestecile- | ve ait olan şimdiki sebze halinin ar- sası daha pek yakın zamana kadar | istimlâk edilememişti. Bugünkü ba- kımsız hali de bu sebepten doğmak- todır. Bugün istimlâk meselesi hal- Tedilmiştir. Yakın zamanda bura - da da asri bir s6bze pazarının inşââ- tına başlanacak, bu eserin de İstal bul Belediyesinin bir muvafiakiyeti iacağını düşünerek mü ol . maktayız. Şimdilik sebze kısmında hal idare- gince yapılacak bir şey olmadığırı göre temiz ve sıhhi sebze ihtiyac mizin temini için biz İstânbullularca da yeni inşaatın bir an evvel başi yap ikmal edilmesini temennide ka yapılacak hiç bir iş olmadığı an- laşılmaktadır. Yerlerin süprüntü ve ezik meyva: larla çamurlaşmasına mukabil içeri- ye girilince havasını şeftalilerin, ü- zümlerin, atmut ve eriklerin karı « şik ve İştiha uyandıran kokusu kap- |teli küfeleri, tekerlenerek beton ze- İmin üzerine yuvarlandılar... Muhar» görüşen Mumcu, yerinden lâkayt hareketelrle ririmizli Jadı, k tartaklı 'eyi yerden kaldırmıya uğ- h muharririmize göster- — İşte, şu hamalın lâkayıt bir ha- reketi benim keseme bir darbe, şu |meyva sepetine de bir hasar yumru- Şimdi açılacak sepetlerde üst kısımdaki meyvalar kak ezilmiş çıkacaklardır... iye burada sırt hamallığına etmediği tak « atı için yaylı ve arabası yaptır » bu ziyandan kurtarmalı- ğu vurmuş oluyor! etmelidi hususi tipte bi: İmalı ve bizi |dır, dedi, Tüccarın bu temennisi Belediye « ce yerine getirilirse he miüccar za « rar etmez, hem de halk daha temiz Mevsimin en heyecanlı karpuz iskelesindedir.. şimdi lamış, meyva kısmında oldukça inti- Zam göze çarpıyor. NEFİ MEYVALAR NE HALDE? Yalnız halin hemen her tarafın- da, tâ sahilindeki kirli suların üstü- nü örten kavun, karpuz, sebze ve meyva süprünlülerile âdeta bir ye- Şillik hali gösteren yerinden dışarı- sındaki caddeye kadar her tarafında göze çarpan kir burada da çok bariz. Gürbüz, nefis, fadir meyvalar ki li sepetlerin içerisinde ezik ve çürük- lerle kucak kucağa bulunuyorlar, İsimleri de cinsleri kadar güzel, gö- ze ve kulağa renk, tat ve kokudan mürekkep bir haz âhengi içiren mey- iarm sepetlerdeki zavallı haline a- cımamak elden gelmiyor. Hemen ber sepetle bu hali gören Muharririmiz Bay Mehmet Mumcu- dan iğahat istemiş ve şu cevabı al- mıiştir: — Taze yemiş ve sebze gibi sulu Mallar hususi ambalâj şekli yapıl - yesdan milli ambalâjımız olan küfe ve sepetlerde taşınırsa muhakkak Ssırt hamallığile nakledilmeleri ica- beder. Arabada taşınan yemişler sar. sıntılarla biribiri üzerine tazyik ya- parlar, hele hal hamalları gibi hoy- 7at ellerle oradan oraya savrulurlar- ga her küfe de gördüğünüz harabe şeklini alır. Taze yemişler, kırılacak dşya gibi itina ile ta; Mahsullerdir. nması icabedi Bu esnada bir hal a basına köy- düğü iki şeftalitve iki üzüm küfesini Bay Melrmet Mumcuya getiren malın #temice bir hareketi üç teke lekli yük arabasını dükkânın önün- 1 Ve üstündeki üzüm, şef- | aliş veriş saheası ŞEFTALİ RAĞBET GÖRÜYOR, FAKAT... Halin meyva kısmında girildik - ten sonra en çok göze çarpan şey, iş- tiha uyandıran duruşlarile bol ve gü- zel şeftalilerdir. İstanbul bu seneki kedar bol ve ucuz şeftali görmemiş- itir denilebi Bilhassa bu yemiş: lerin bir çok cinsi başka başka gü - zelliklerle kendini göstermekte, şef- tali erine yapılan alım, salım mü- him bir yekün tutmaktadır. Yalnız İnhisarlar İdaresinin Zin- irlikuyudaki likör fabrikasında mü- kemmel bir ilk madde olan bu ye - mişlerden niçin istifade edilmediği düşünmiye değer bir mevzu olabilir. Şeftali bolluğu bu sene bu yemiş- lerin çok ucuz olmasına sebebiyet vermiştir. Toptan 2 kuruştan başlı» yan şeftali flatları 6 kuruşta dur - makta, en nefis cinsleri bu fiata sa- tılmaktadır. Beheri 240 gramı bulan «Kız me- mesi>» «hülü» «Uzunoğlu, Memişoğlu» Bdi şeftaliler İnhisarların bundan is- tifade etmemesinden biraz durun - ca fazla olgunlaşarak çürüme teh « lkesine maruz bülunduğundan he - n ucdüz bir fiatla eldön ele devre- arla her tarafta 10 ku: aktadır. 2 könserve fabri arı Marme- jmak için biraz şeflali alsalar.. | ispirtosundan İstifade imkânı bu me olanı ların kör fabrikasın- da mükemmel bir ucuz içki hâline kalbi mümkündür, Naki Bora * |zamgeldiği de ilâve edilmiştir. “Amerikada Pilotlara Evlenmek yasak! Amerikanın en büyük tayyare şir- ketleri pilotların ve makinistlerin bekâr olmasına karar vermiştir. Bu karar üzerine şirkette çalışan |bütün pilot ve makinistlere imzali |birer mektup gönderilmiştir. Bu mek- tupta beklr olanların işde kalacak » larını ve evi |rine nihayet verileceği bildir! Ancak evli olup da karısını boşa- mak niyetinde olanların en fazla bir ay içinde işlerini hallı A » Şirketler bundan başka memurları a şadım?) - deyip t hakkında tetkikatta buıunmk iüfe bir çok gizli polis ler angaje etmiştir. Bu polisler, mezuniyet zamanla - rında memurların na: kit geçir- | diklerini, evli olup olmadıklarını a- raştıracaktır. Kiralık kavalyeler Viyanada Geçenlerde Budapeştede (Taksi - boy) isminde yeni sistem bir kiralik hazır kavalye bürosu açıldığını yaz- mıştık. Bu büronun şefi yanında- 500 ta- ne genç, güzel kavalye olduğu halde Viyanaya gelmiştir. Bunlar buradan Alplara giderek orada yaz sporları 'yapmakta olan kadınlara para muka- bilinde kavalyelik yapacaklardır. ACABA? Holivutta bulunmakta olan Fran- sız artistlerinden Ketty Gallian müt- hiş bir hırsızlığın kurbanı olmuştur. İHırsızlar artistin geceleyin evine gi- terek mücevheratını — aşırmışlardır. Mücevheratın kıymeti iki, üç mil « yor franktı.. Acaba doğru mu? Yok- rTeklâm mı? Belli değil!.. Ketty Gallian , |Mmuallimlik.. doktorluk.. | H im Azılı hayvan Terbiyesi Kolaydır! Fakat bir dakika Âsabınıza hâkim Olamazsanız Dün_vnr.m en kolay san'ati han » |X Gisidir ? Bu öyle bir sual ki.. verilecek ce- İvabı yoktur. Bilmem bilir misiniz?. Bunun için güzel bir hikâye anlatır- lar, Zengin ve her iş yapmıya mukte- dir bir adamın oğlu varn Oğlu, tam bir meslek sahibi olamamış. Hangi işi gördiy — Bu zor san'at!. — Bu zor meslek !.. Diyerek kaçmış. Niheyet babası bir gün oğlunu çağırmış ve : — Evlât.. demiş. Git gez.. hangi mesleği intihap edersen ve kendino uygun bulursan gel, haber ver, Sa- na onu yapayım. Çocuk gezmiş.. demircilik müthiş. Marangozluk daha zor. Avukatlık, zor. zor. Böyle dolaşırken akşam olmuş. Bir BiR BARDAK SU Yazan: Fikret Âdil —Kemal Salih'e— Biraz sonra nızla çıkan ayak sesleri duyuldü ğer hakikat çok müthiş ve feci (mi bana unutturur; biterim, Maama- olmasaydı, bu satırları ebediyen |fih kendimi toparladim, yarı teselli yazmazdım. Onu, bir pazar gününün Beyoğlu- 'na döktüğü, bütün manasile kuru ka- |(cak ne vardı? balıktan kaçmak için — sığındığ Galatasaray resim sergisinde tan miştım, Mektebin alt katında ve bah- çesindeki modern(!) vilâyet panayı- | Kızdikları zaman korkmamalı. bahçeye girmiş. Bahçede bando mı- zıka var.. çocuk, bir de bakmış ki., bando mızıkanın çnünde bir adam, elini kolunu sallıyor ve diğer adam- |lar da muzıka çalıp durüyorlar, | — Önoh.. demiş, bundan âlâ, bun- |dan daha koölay bir san'at olamaz. Koşa koşa gelip babasına söylemiş W ve, ben, muzik şefi olacağım.. deyin- ce babası gülmekten katılmış.. İşte bu ufak misalin gösterdiği h: kikat, dünyada kolay hiç bir sa tin olmadığını göğterir. * Fakat bu san'atler içinde bir de en |müthiş san'at vardır. O da vahşi hay- İvanların terbiyesidir. Bir vahşi hayvan mürebbisi hatı- ralarını anlatıyor ve bunda vahşi hayvan terbiyesinin ne kadar zor olduğunu bir kere daha anlatıyor: — Vahşi hayvanları terbiye etmek, onları zaptetmek çok kolay bir iştir. Fakat bunda âsâba hükim olmak ve datma süküneti muhafaza etmek lâ. zımdır. Eğer bir dakika âsabınıza hâkim olamazsanız, kendi hayatınız müh - völur İşte bu sırrı öğrendikten sonra en azılı hayvanları bile terbiye eder - | siniz. Boks ;mplyonlüğu= Amorikada dünya boks şampi - | yonluğu mühhal bulunmaktadır. Sa- | bık dünya böks şampiyonu Maks İŞmeling karşısına çıkacak olan ada- mı beklemektedir. Büyük Okyanusun öte tarafındaki | boks şampiyonluk müsabakası Av - rupada hâlâ büyük bir dedikodu mev- zuudur. Joe Louis'in Amerika sey; hati ve yapacağı maçlar dört gözle bekleniyor. Bundan başka bu işlerle uğraşanlar da biraz para toplamak maksadile her iki tarafı kızıştırmak- | tadırlar, Çünkü 1927 deki Şikagoda yapılan | böks müsabakası tamam 2,650,000 do- |-. lar varidat temin etmişti. Böyle bir reklâm ve kızıştırma ile para toplamak istiyenler Amerika gazetelerinde Mmütemadiyen — boks | hakkında yazılar yazmaktadırlar. büyük sahnesi Nevyörkta muazzam bir seyyâr sahne yapılmıştır. Bu sahne memle- ketin h na nakledilecek ve a- çık hi Yeni sahnenin büyüklüğü 4" met, Te uzunluğunda ve 24 metre derin- ;lıgındrdir 250 tön ağırlığındadır. Hususi tertibat ile yağmür ve k: İyapılmaktadır. Sahnenin d vA| in de ayrıca tertibat v | Bu muazzam sahnenin İziyetine göre 9.000 kişi ferah ferah temsil seyredeceklerdir. İşıyan Pinamenikci İlerini dikmiş, Amerikada dunyanın ©hi Jolarak kabul edi; |mum mak is! rına koşuşanlar, niyetli kâğıtlara sa- rıli şekerlemeler ve gazozlarla mi - delerini doldurmakla — meşguldüler. Kimsenin aklına, bir merdiven çıkıp iyi veya kötü, gözler vermek gelmiyordu. Bir koltuğa oturmuş, on dokuzun- B Cu asrın romantik âşıklarımı kopye * (etmiye çalışan ve kendini ; |Yuan zanneden bit boyacının - res- bir Don sam demiye dilim varmıyor - her ser- gide muhakkak teşhir et rinde «Gümüş madalye» kaydımı ta- blosuna göz- hafif ve müstehzi gü lümsüyordu. Biraz sonra başını çe- virdi. Bir an göz göze geldik: İkimiz de |kendimizi tutamadık. Gü'dük. Bu gülüş bizi yaklaştırdı. Neci'yi öylece tanıdım. — Yarım &. ayrılıyorduk. Neci ertesi evime geleceğini x.drnmşn sonra, , bana, Daha sabahtan, her tarafı temiz - letmiştim. Kitaplatımın tozlarını ah |, dirttim. Kadıköyünde oturan çiçek meraklısı bir dostuma telefon öde- rek, kendisinden nadide birkac gül istet Gönderdi. Fakat birlürlü koyacak yer bulamıyordum. Y: saat, odamın her köşesini tecrübe et- tim. Nihayet onun oturacağını tah - min ettiğim koltuğun arka tarafına koymayı münasip buldum. Oraya o- turunca yalnız kokuyu duyacak, gül: leri görermiyecekti. Arayacak olursa muhakkak ki hayret içinde kalacak- tı. Harikulâde güllerdi. Nec gül- lere adeta âşık olduğunu 'dün öğren- miştim. Sergide bir «Natürmort> karşısın- da uzun uzun dürmüş, evime ı:v»lmok vadini bu güller sayesinde almıştım. Hizmetçiyi sa kör ve porto şişelerini mua tim, Her şey tamamdı Kalbim büyük bir heyecanla çarpıyordu. — Nedi bilmiyordum, Daha doğrusu ge mesinden korkuyordum v kumu kendimden bile sakla çin heyecanımın sehebini istiyor, bilmemezlikten geliyordum. ranlık oldu Sast altıda gelecek va ancak yarım saat kalabilecekti An- hnesine sinemaya gideceğini süylemiş Filhakika dört buçuk matinesii de gitmişti Lâkin fitmin sonuna d rü çıkacak, oradan çalacağı yarım jsaati ve kim bilir, belki de kendini ana verecekti Gidip sokak kapısını araladiım. Ku- lak kabarttım Biraz sonra, hızla çı- kan ayak sesleri duyuldu, ve Neci koşa koşa geldi İçeriye nefez nef, heyecandan sararmış bir halde girdi pkın beresini başından Çıkarırken marıldanıyordu : - Ne diye geldim. Gelmemel « idim.. Ya birisi takip ettiyse . ya gör- lerse.. ne derim? Müsaade edin de |gideyim. Kadınları tanımak lan bi yah s: heyec , harika gözlü genç kadının lk randevünün heyecanı m. Onun ba döl ellerini elleri- dım, koltuğa doğru ç Dturte edim Neci titriyorda. Ellerimi sıkı du. İnliyordu ve nerdeyse ağlayacak- tı. Bu sefer şaşırdım. Göz yaşlarına tahammülüm yoktur. En ince hesap- larımı, en düşünülmüş harekatleri- ndi me e biraz zevk | bu kar-- | yör- edici, yarı müstehzi sözlerle heyeca- nihi teskine çalıştım. Evet. Korka- Neden korkuyordu? İKim bilecekti? Fakat o dinlemiyordu : vordu, kendimden nefret ediyorum, Niçin geldim... Bı- rakınız da gideyim, kauzum, Eğer o kendine mahsus şive ile ve k kuuzum deme - i, belki onu bırakacaktım. Fakat uzatı bendeğ kuzuları adeta bir şehvetle kesenlerin hırsınt uyan dı ve belki bir d: bir daha a dile'br dim? | Neci koltuğa oturmuştü. — Burun panıyordu. Hırçın biraksay- |ileri uzatar: |henkli sesile : | — Boğüzım kurudu, dedi |myor, Köndisine bir likör vermek isti |dim. İçmedi. Porto teklif ettim. İs- 1nn.edı — Su, dedi, su istiyorum. Bir bar- |dak su rica ederim. Ona, bütün ısrarlarıma rağmen İbirlikör içiremedim: *İstemem's di- ye tepiniyordu. Gittim, masanın üzetinden süra- hiyi aldım. Bardağı doldurdum ve Neci, ecel şarabi gibi, süyu kana ka- na, lezzetle memnuniyetle içti. *Ecel şarabır diyorum. çünkü bir hafta sonra, Neci'nin Ufodan öldü- nü haber aldım ve semtimizin bü- lün çesmelerinin suları, hastalık var diye kesildi ve Fikret Adil 40 sene sonra Anasına Fakat o, kendi Isminl! bils unutmuştu K.ı.,uk iken anasından ayrılan Ka- nadalı bir mühendis 10 sene son- ta ve daha geçenlerde Londrada ih- |tiyar anasmma kavuşmuştur. Bu adam |dokuz yaşında iken babasmı kaybet- miş ve anası da fakir olduğundan ken disini Kanadada bir hayır müesse : sine göndermişlerdir. Çocuk ora- da ağlamış ve annesini istemiştir. Annesi fakir olduğu için buraya gön- derildiği süylenmiş ve günün birin« de kadıncağızın öldüğü-haber veril- miştir, Bu küçük muhacir çocuğu Kana- miştir. O zaman Fred Sımith adımı ta- şıyan bu adam kendisini Kanadaya göndermiş olan müesseseye bir mek- tup.yazarak doğum kâğıdını istemiş- tir Fakat adı deftetde bulunamadı « gından doğum kâğıdı gönderileme « endis, yeni bir ray tipi aramakta ikon birden bire hafızasında bir isim belirmiş v& y n sıçramıştır. Hafı < zasında £ p kalan Polmer ismi i Bunun üzerine mühendis asıl - duğunu hatırlamış ni Kanadaya gönderen mü- bir mektüp yazmiş- Gelen cevapta asıl adının Pal « in hayatta bu- ı bildirilmiştir. Palmer he - men vapura binerek Londraya kü$” mvuş ve gösterilen adreste Ihtiyar a nesine kavuşmuştur. » Palmer seve. ikini ğ | :

Bu sayıdan diğer sayfalar: