14 Eylül 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6

14 Eylül 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

€— SÖNTELGRAF — 4 Eylül 1987 ——————————————— Telfrika No: 74 —Yazan: M. Süleyman Çanan Hayvanlar Bile Öpüşü yor (5 inci sagfadan devam) kü işte resim karşınızda.. Bir resim bin sözden daha & ... eesee e rsencn z 70 Murat reis,topçulara-: Ateş..! Diye bağırdı.Şeyi içadırına düşen bir gülle ortalığı altüst etmi. Yazan:CelâlCen; iTeirIkn No, İnsan gözile gördüğümüz bu man- İzaralar hakikatte de böyle midir? |Bunu tesbit etmek için uğraşanlar diyorlar ki: Yerelime ve iktibas hakkı mahfuzdur Hacamatçılar, bıçak kabadayıları yedi belâlılar Dayak yedikçe gelışırler. gehşhkçe sulanırl haftada bir kaç kere kafa göz sarılı, kol omuzal|zum yok.. Öyl y ve çamurlar' asık, seke seke gezerlerdi i asabiye- ldi. Bun- ile hareket Başlarını belâya sokmak- ptiye eline geçmekten, Tünmekten — çok ederlerdi. nha bir yerde yapar- eri ekseriya , dönemeç, sapa yerlerde du- lerler, İverir el- 4 — Soğukkanlı olmak. Bu evsafı haliz olan hıçak kabada- yıları, karşılarına çıkan hasımların elinde tabanca da olsa korkmaz, çe- Z, çevikliği, atikliği saycsind Idu manına silâhını kullanmıya va- kit bırakmadan şişler, icabına ba - İkardı. | Biçak kabadayılarının atikliği, pl- € ye beriye sı ndi. hedef olmaktan kurtarişı, saldı rışları düşmanlarını $ İceti bağlanır, bu sebepten de tal mıya vakit bulam | yıp ini casını kul! le rastgele kul- | lanmazlardı. z, ustura derince olurup mühimce bir damarı kesmemesi, teh- likeli bir yara açıp ölüme sebebiyet vermemesi için bir parmak kalınca- ya kadar sicim veya başka bir şeyle lar, bu şekildeki usturanın a- ara tehlikesiz olur, adam öl- l 'ıv(-l hacamat mahiye - 40 n)ıımu İstanbulda bu işin vegüâne üstadı (!) meşhur Tersaneli Rızs imiş. Daha sonraları, 325 ve 326 yıllarında türeyen meşhur hacamat- çılar da şunlardı: adis, Dızlak Müustafa, Vurur vurmaz, daldı- | Edirnekapıda Zühtü adında biri ile yaptığı bir kav gmı taban- ca ile hücum ettiği ve üzerine beş ıl. sayesinde yaprağı İbir bıçakla Zühtüyü, büyük çınarın Jetrafında dört döndürmüş, topaç gi- bi çevirmişlir. Zühtü, Kâmilin atik- i karşısında şaşırmış, hayretler içinde kalmış, hattâ aptallaşmış, karkmuş, bunun içindir ki kurşun- lardan bir tekini bile isabet ettire- memiştir. Kâmilin, son zamanlarda gözleri görmemiye başladı. Bu sebepten ça- lı-:-ıım)nrdu Yoksul bir wııı_u—ıp Dar eye 1. Ve orada (70) Yedi belâlıları, söz dinlemez falan ğ *w.gım için sakın üslün kabadayı- bet lar bugün hemen hemen hiç kalma- gibidir. On an beş yıldır, hacamatçılık es- ki şeklini kaybetmiş, istihaleye uğ- iş ve yankesicilere, kopillere geçmiştir. Bunlar, ceplerden ufak- lk araklarken, cüzdan kaldırıken, saai, ipekli mendil, mürekkepli ka- leni tırtıklarken yaklanırlarsa, po- lisin eline geçmemek, içerisini boy- Tamamak için, savaşmak hareketleri hamleleri yaparlarken ceplerindeki küçük çakıları çıkarırlar, kendi tutan .ıdım. a k ten hacamat canlarını yaktı yakalarını - bır de, kopiller de çağı ve ilâh İyi kullanmasını Atik, çevik, küçük beylerin Bediği gibi pire gibi ol 3 — Cesur olma erle n zan netmeyin. Duıılıım .mad.ı)ılx].ı efendice hovardalıkla falan hiç alâ- kaları yoktu. Bunlar bir takım sulu, arsız, hiç bir şeyden utanmıyan a - damlardı. Her gittikleri meyhanede, gazinoda muhakkak kavga çıkarır- lerdi. Kavga çıkarmak, sulanmak, edep- sizlenmek, herkesin keyfini bozmak, rahatını Raçırmak için daima en hü era semtlerdeki meyhanelere gi - derler, köşe bucaktaki meygedelerde a İpostu sererlerdi. Bunlar dayak ye- * |dikçe memnun olurlar, haftada bir- kaç kere kafa sarılı, kol omuza asık, |elde bastan seke seke, topallaya, to- İpallaya gezerlerdi Dayak yedikçe sevinirler, sevin- İ|dikçe sulanırlar, kafaları patladıkça büsbütün insana musallat olurlar, tam yedi belâ kesilirler, rezaletle - rile, utanmazlıklarile adamı çöeden çıkarırlardı. 30 - 32 yı İçinde kahv Arnavut İsmail, İÇirçirli terlikçi nceki yedi belâllar i- ve tütün kaçakçısı ındıklılı Süreyya, ve tulumbacı Ali, Nakleden ta, Yarabbi.. beş sene! ne de değişmiş! raber adam, bu kadar değişikliğe rağmen, doğup büyüdü- ü ve beş sene evvel terketmiş ol - duğu bu şehirde, şoförlerin hiç te değişmediğini anlamakta gecikmedi, Zira, şoför, yerinden bile kıpırda - mamıştı, hareket ctmiyordu. Adam: — Ne duruyorsun, çeksene! Dedi. Şoför homurdandı : — Nereye çekeyim, adres verme- diniz. Ş Adam güldü. Şoförün hakkı vardı. Düşündü. En lüks otelin adresini verdi. Otomobil kalktı, adamın, geç- iukçe hatırladığı yollardan ilerlemi- ye başladı. Biraz sonra otelin önün- /de durdu. Adan indi, içeri girdi. En |iyi daireyi istedi. Otel müdürü, müş- torinin halinden zengin bir adam ol- duğunu derhal anlamış, en iyi dai- reyi vermekte müşkülât güsterme- mişti. Sonra, ötelin delterini — gös- tererek, ismini yazmasını rica etti. Adam, cebinden bir altın kalem çıkararak şu ismi yazdı : | Nestor Gribbe.. Bu esnada dışarıda, adamım bindi- ği otomobilin arkasına bir başka o- tomobil gelip yanaşmışlı. Bu olomö« bilden uzun boylu, siyah sakallı, al- aVs' çi hi lar, neticede herkesten dayak yer - — Hayvanlarda da histen başka sevda hissi de vardır. Bu analık his- sile başlar.. Analık hissi olunca sev- ü de olduğunu söylemiye lü- di dişisi ö - İlünce inliy vanlara tesadüf e- İdebilir miydik? Viyanadaki hayvanat bahçesinde $ şini veyahut yavrusunu bir gün gör- |memiş olsa avazı çıktığı kadar hay- | Hele maymunların sevda sanlardan daha kuvvetlidir. si öldüğü günden itibaren kendisini İaçlığa mahküm ederek ölen maymu- İnun hikâyesini Viyanada İyoktur.» Aksini düşünenler de diyorlar ki: — Hayvanlarda altıncı his yoktur. |Bunların arasında bizim gözümüzle öpüşmek gibi manzarası olan hare- |ketler hayat mücadelesinden başka İbir şey değildir. Mudak dudağa gel- İmiş olan balık yemini ağzından ka- İpan balıkla mücadele etmektedi Sarmaş dolaş olan filler de biribiri- nin ağzından yemek kapmaktadır - Vae... Öpüşmek, kucaklaşmak daha faz- la hassasiyetin timsalidir. Histen |mahrum olduğu muhakkak olan hay- |vanlarda böyle bir şey aramak ga - jrip olur. | Ber iki tarafın fikirlerini dinledik- ten sonra resimlere bakarak bütün okuyuculara ben de soruyorum: — Hayvanlar öpüşürler mi | ıDunya meseleleri! | | — (4 öncü sayfadan devam) an işlerden birisi de Ma - tığı İne saik ols |reşalin bayat hareketi) di Dr, Sun-Yat-Sen <Halkın hayâtı, İnütkın matşetini, cemiyetin var tir.» diye ortaya Jattığı tarif üzerine yeni hayat reketini — Lien-Chih'te — toplam ha- ştır. Bunun ifade ettiği manâ Mareşalin | noktai nazarına göre 4 fazilettir. Bun- lar da fikren ve kalben nizamlı hare- z fikirler, kendine sahip efli bulunmaktır. Çang-Kay-Şek'in bu dört fazileti |Çinde büyük bir alâka uyandırmış ve milli hükümet «Tâen-Chih» i dev- let programları arasına almıştır. ——— ——— (Ali sandık önünde giderken nâra atmaz, buna muka! Ülbül gibi şa- kırdı. Ve hakiki bülbül ile Alinin ö- tüşü kat'iyen farkedilemezdi) Tatar bdullah, Karamanlı Anesti, Sivas- Hamparsum, Pepe Hidayet, Hafr: paşalı Hakkı Hoca, Galatalı (T.) (el- an gağdır), yedi belâlıların seref: larındandı. Hakkı Hoca cüppeli, sarıklı gezer- | di. Meyhaneye girerken, sarığı beline sarar, cüppesini dört kat edip koltu- ğunun altına alır, öyle girerdi. Hoca, yedi belâlıların ekstra ekstra cinsin- dendi l (Devamı var) tın gözlüklü bir adam inmişi re parasını verdi. Kayboldu. Şimdi, iki şoför konuşuyorlardı Yünı — Evet.. — Ne çabuk, — Tuhaf bir müşteri aldım. — Siyah sakallı mı?.. — Evet. Galiba taharri, Senin o0- tomobili gösterdi, takip etmemi, kay- betmememi, bahşiş vereceğini söy- kedi, — Ne verdi?.. — Beş kâğıt. — Fena değil Sonra ikisi de bitdiler, çekip git- tiler, Nestor Gribbe, otel defterino im- zasını attıktan sonra derhal tolefo- 'na gitti, bir numara aldı, buldu. Fa- kat karşı taraftan cevap veren olma- yınca, mırıldandı : — Ne yazık, burada yok — galiba. Keşki mektup yazsaydım, veya tel- |eraf çekseydim. Nestor Gribbe, telefon odasından çıkarken bir adamla göğüs göğüse |geldi, geri çekildi. Bu siyah sakallı, bilmiyen | şofö- istasyona mı döneceksin? | Rüstem karaya indi. | Sanına birkaç ka Mağrıbi kö- ruyordu. hinin çadırına Türk düş- lar bir adam- ndonun tahriki ile ğ & girdiği za- |man, Hasan Mağrıbi ayaklarını uzat» miş yatıyordu. Rüstem nezaketle seclâm verdi.. Ayakta durdu Hasan Mağrıbi MK bir tavırla tiyorsı — Türk korsanları reisi tarafın - miye geldim! lar reisini ta- — Adamlarınız sahilde gemicile- İrimize yiyecak vermiyor.. ve bizimle a göçerek köyü dövüşüyor! İlara emir veriniz bir n tırnağa ka- Şeyh Mağrıbİ müstehziyane — İnsatın sırası değil. Arapiara, ürke hakaretin ne demek olduğu- sterelim.., ve Ş mıtalım. ordü. r kileri değildir. | imizi rden toda aşka ye ağırıy iyoruz.. bedava de da ihtiyacımız yak. | şövaly panıp kumların. içini lardı İlk ateste şeyhin ştu. Hasan Mağrıbi yerlerde sü- gömülüyor - maz dokunmadı. Neden bize bu haka- | roti yapıyorsunuz? Hasan Mağrıbi başını kaldırdı.. Ve elini uzatarak bağırdı : — Haydi, çık dışarıya!.. Fazla ko: Şi vaktim yok. Sizi tanımıyo- rum dedim ya.. Şeyh Mağrıbi afyon düşkünüydü.. afyonun tesirile ba- ş ve gözleri mahmurlaş - le sığınıp canını kur- Rüslem : — Demek ki bize yardım etmek istemiyorsun.. — İspanyol şövalyesi ice kandırmış! Diyerek çadırdan çıktı. Arkadaşlarını alarak sahile döndü. Rüstem gemiye gelir gelmez vazi- yeti Murat Reise anlatmıştı. Rüstem o güne kadar hiç bir Arap şeyhinden böyle hakaret görmediği için, hiddetinden ateş püskürüyor- duü. — Bu heriften öc almadan döner- sem, yazık buna. Diye söyleniyordu. Murat Reis te bu vaziyet luı—aısın— da hiddetlenmiş ve topçulara : — Ateş. | Diye bağırmıya mecbur olmuştu. Park memuru: — Evli misiniz?,. — Evet — Niçin bunu evinizde n baylu bir adamdı. Nestor Grib- |n: etmeden ilerledi. Sonra | durdu, döndü, adama baktı. Onu bir r gibi ılmışuı be aldırış luazzam bir servet. sına çıktı. Ay- | Saat sekiz olunca Gribbe kalk at sonra, Jokantada İşarkı mırıldanarak tıraş ölmaya bi İyemek yerken, ve iki saat sonra, İladı. N ndır kendi kendine tı lenmek üzere gittiği biz barda söra- raş olmasını unutmuştu. Ötesini, be- Jcaktı. Zira, ayni adam orada idi. İrisini kesti. Şap sürdü. ,_,c“, t bir |/ Otele dönmeden evvel Nostar Grib-| bize giyindi. Zile bas be geldiği zaman aradığı telefon mu- | — —O Tei gümliş VZ tep> bir daha aradı. Yine cevap |N L LÜ Ginin üzerinde, ya karar verdi. Hiz - |" *B Ai ü ye bir şişe maden suyu getir - |bir zarf da vardı. Aldı, kk“ öR İmesini söyledi. tünde kendi ismi ve kenarında' | Gribbe arkadaşı Senter gel İRM S ZT İM SST mez bulunmamış olmasına sinirlen- | — ır(y:;r:îı lbı::ug;ı—lırdi Tet Şimdi, şüphe de ediyordu. A- | — ? ; z k ğ 'd B “’*;; îe d yar İ Gribbe zarfı aldı, açtı. İçinde meç- a randevuüya Ük gelen ö mü İdit AL l L L 1 tarafından yazılmış olan 4 HAĞ Na şu satırları okudu. lar gördü. Bununla beraber, eski - | — Henri Namot den olduğu gibi, erkenden uyandı. | — Marsel Gerniko Etrafta derin bir sessizlik vardı. Hay- | — Nestor Gribbe ret etti. Nerede olduğunu birden - | Huber Tinyol bire hatırlıyamamıştı. Sonra, hatır- | “Core Senter layınca güldü. Bir sigara yaktı, için- | — Jan Porlon. de bulunduğu bu konfordan mem - | İlk iki isim bir çizgi ile silinmişti. kaçışırak evle- | ar ve korkudan yerlere ka- | hurmalıkla- | rcan bir tesbih getirmişli. Ve bir | O sırada İspanyada Engizisyon mankemesi rels Akdenizde Türklere zulüm yapılmasına karar ve işkence vermişti. rmuştı. Yaralananlar, ölenl inleyenler ikUmış, ottan ve topraktan (Devamı vat | Amenkada k.ı brıslan |Cenaze kaldırma ilânl rika gara görülm rinizi Glendale Taprak orada daha | Her pazar saat üçten kadar ölüler için konser verilir Diğer bir e kaldirma jyapan bir gazeteye Şti le bir ilân vermiştir : «18 dolar mukabilinde defnedi| İbildikten sonra niçin yaşıyorsunuğ m müessese d şaNrmaNı nn ae e samdinma iideinyemimen iacu yapmıyorsunuz? — Nasıl clur, evde karım vardır. Beş sen na gelenleri bilmiyordu. Bir ŞeY 'tamadı. ÜÇÜNCÜ KURBAN İcı acı gülüyar, başını :.a!ln irdu. İter onun, bir yatak ört İdar ehemmiyet vermesine bAY |etiyor, bir taraftan d kıymetsiz bir şey için vekit kay? mesine sinirleniyordu. Gernik0 lâ kayıptı, ne olduğuna dair biF bile bulunnmımışn bu polis mi n süne bü bakarak sordu — Bana açıkça cevap verir Mf niz, size bir şey soracağım. Vens müstehzi bir tebessümle vap verdi: Benim her hangi bir susle a€ ça cevap verebileceğimi tahmif yar / İyor musunuz? (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: