2 Eylül 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

2 Eylül 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

£SZSON TELGRAK— 2 EL0L Bugünkü vaziyet Harb mutlaka sakınılmıya- cak bir şey değildir! İngiliz maliye nazırının sözleri Almanları niçin sinir- lendirdi? Amerikalılar harbten korkmakta haklı midırlar tere kabinesinin harici si- | yasetini Maliye Nazırı Sir Con Si- | mon nutku ile anlattı. Nutukata | ne söyendiğini daha evvel tel « graflar bildirmişti. Onun için Sir Con Simonun ne söylediğini değil, onun nutku etrafında —muhtelif memleketlerde ne — söylendiğini meak etmek sırası geldi. Avrupa gazetelerinin yeni gelen nüsh: rihda bu bü merakı bol bol tatmin edecek yazılar vardır. Orta Avrü- pada sulhun muhafazası ile pek yakından alâkadar bulunan mem- eketler matbuatının, yeni hâdi- 'm vaziyet karşısında İn- gkiz — politikasının ne olduğunu açık bir tarzda anlatan İngiliz Ma- İpe Nazırının sözleri için neler dediğine göz atmak iktıza ediyor. Çekaslavakya işleri için son gün- lerde İngilterede Başvekil Çem - berlayn, Hariciye Nazırı Lord Hu- lifaks ve Maliye Nazırı Sir Con ,Simon arasında uzun uzadıya mü- 7 kereler olmuştur. İşte Maliye Hazirı da bu salâhiyetle son vazi- yete dair beyanatta bulunmuş 0- luyor. Bir taraftan Çekoslovakya- daki Almanlarla Prağ hükümeti arasındaki müzakereler pek çetin btr safhadadır. Diğer taraftan Al- manyada 1,500,000 kişi silâh al - tına alıkarak yapılan seferberlik tecrübelerinden çok bahsedilmek- tedir. İşte bu sırada İngilterenin aldığı vaziyet Avupuda ancak sul- hu muhafazadan ibaret olacağını seler v hafili memnun etmemiştir. Ber - lndeki Avrupa muhabirlerin yaz- dıklarına göre Alman mehafili di Sir Con Simon ha başka sözler bekliyorlardı. Çe- koslovakya Almanları için daha Çok sözler söylenmesi bekleniyor- | muş, Berlin mhafili İngiliz devlet adamının sözlerini daha ziyade Çekoslovakyaya ümid ve cesaret Fransızların en yeni göylemek zamanı gelmiş bulunu- iyordu. İngiliz devlet adamı bunu sulh siyaseti» diye Mutlaka harb ola- | Fakat Fransanın, Çe- koslotakyanın bir taarruza uğra- ması takdirinde İngiltere de ken- dini bu harbe sürüklermiş göre - cektir. 21 mayısta Çekoslovakya- Almanya gergi günlerde, 24 vekili bö Şimdi Sir Con Simon o beyanatı tekrar et- mektedir. Bu nutuk Benlindeki siyasi me- tir. Genç muharrir güçlükle kımıldadı, bir türlü dıx demir parmaklığa dayadı, açtı. Fakat, gözlerinin feri iyice kaybolmuş. Çok ka- tutamadığı başını ranlık. Zorladı zorladı, okuyamadı. — Beybaba bir kibrit var mı?. — Çakmağı çakayım... — Çak.. Satırlar imkânını temin uduğu için ihtiyar hemen sordu: — Ne. Emrediyörsunuz beyim?.. Hasta ve bitkin Refiğin yüzünde bir ümid tebos- sümü parladı; sarı, solgun, kuru, sakallarla örtülü ya- naklarında bu zehir hande yayıldı. Sahi mi beybabaf. Acaba kürtulacak mıyım?. Dedi. Bu, ihtiyarın sualinin cevabı değil. Fakat, Refiğin ilk istediği bu. Kurtulmak, ölmemek, güne- şin doğduğunu tekrar görmek, Güneş.. Güneş! Zindan çocukları gökyüzünde serazad bir çingene kızı gibi — doğup yer yer dolaşan bü sarışın sürtüğe muhakkak OB AAA I indü, okumıya başladı: *— İlk muvaffakiyetlerim beni birdenbire al - dattı. Müthiş müşkülât karşısında kaldım. Maamat'ı yılmadım, çalıştım, pek çok zahmet ve fedakârlıklara katlandıktan sonradır ki, tekrar, sizinle muhabere ilmiş oluyorum. Bu sefer, me- Saimin yüzde yüz emin bir neticeye vüsıl olacağı ka- maatindeyim. Müteakib mektublarımı bekleyiniz. Şimdi benden ne isterseniz, «gardiyan» a söyle- yiniz derhal göndereyim.. Gözlerinizden öperim... Refik, mektubu yüksek sesle ve kelime kelime harb gemilerinden biri verlel mahiyette görüyorlar. Alman gazeteleri de Sir Con Si- | monu Çekoslovakyaya taraftarlık: la itham ediyorlar, Meselâ Doyçe Alkmanya Çantong şöyle diyor: 24 mayısta Başvekil Sir Çember- lâynın nutkunu söylediği zaman | z toplarının İngiliz al- | tınlarının mağrur Çekoslovakyaya| — ve tedhiş harekâtı başladı. Mi- gibi İn; müzaheret ettiği intibar bir kere daha hasıl olmaktadır. Yeni bir harbin neticeleri sonsuz olacağına dair Sir Con Simonun — söylediği | Cumhur | sözlerinde ise Amerika Re'si Ruzveltin ve Hariciye Na - zartı Edbl — Hiç bir şey.. Ne olursa, Sıcak olsun.. Cevabını verdi, ihtiyar gitti den omuzunun üzerine y ni son takatının sarfile di — Acaba, beni — Kurtarması görülmektedir. Bugünkü Almanyanın — birçok işlerini idare eden Mareşal Gö - ring'in — gazetesi olan Nasyonal Çantong da şöyle diyor: Sir Con Simonun sözleri ara - sında bir harb ihtimali ve bu har- söylenen bin tesirleri hakkında parçalar Berlinde zırı Hul'ün nutuklarının tesirleri | kümetinin politikasını değiştir - mekten vaz geçti mi?. Sir Con monun bir harb ihtimalinden bah- sedişi Çeklerin ısrar edeceklerine Londrada ihtimal verildiğini gös- terir. Fakat Londrada anlaşılmalı ki Südet Almanlarile İngiltere a- rasında bir mesele yoktur, Mese- le Almanya ile Südet Almanları mselesidir. Nazi fırkasının — gazetesi olan Angrif ise şayanı dikkat olarak diyor ki: Harbden çok bahsedili- yor. Fakat nekadar çok bahsedi- Girse o kadar da harbden uzakla- şılmaktadır. Diplomatlar Avrupa-| | | | Canınızı korumak İstiyorsanız Kefiye alınız... Filistinde arab l_:ıaşlık- ları, tedhişçilerin em- rile bu suretle satılıyor Filistin müslümanları yeis ve heyecan içinde, Tedhişçiler bü - tün Filistin Arablarını fes giy « mekten men ve kefiye kullanmı- ya mecbur etmişlerdir. Kefiye, malâ molduğu üzere, dört köşe kocaman bir mendile benzer ve başa sarılır, Uçları da ornuzlara sarkâr, Irak, Suriye köylüleri tama - mile başladığının üzerinde bir kaç defa dolanan ve agel de- nilen üç dört santim kutrunda ha- lezonlar vardır. yalnız şehirlerde giyilir. anınızı korumak isterseniz bir kefiye ve agel alınız. Diye bağırmıya başlamışlardır. Bu münasebetle Şamdan, Am - mandan, Bağdaddan kamyonlar dolusu kefiye ve agel getirilmek- tedir. Tedhişçiler, kefiye, agel ticareti yüzünden bir hayli para ele geçir- mişlerdir, nın can alacak meselelerini konu- gürken kuvvetli olmak lâzım ge- | (Devamı 7 inci sahifemizde) Makedonya'nın taçsız kralı ne halde? Komıtecıların elebasısı 5,000 kısının katili yurdsuz kaldı Mihâilof tamam kırk sene bal- | kanlarda dehşet ve korku salmıştı Vanç Mihailof, Makedonyanın taçsiz kralı, komitacıların elebaşısı Türkiye hududları haricine çıka - rilmiştir. Mihailo, Orim ihtilâl komitesi- nin ressi idi. Umumi harbden son- ra Yugoslavya, Ramanya, Yuna - nstan hatta Bulgarlar Orim komi- tasının dağılmasını istediler, Ve komita dağıldı. Azaları, şe- hirlerde, köylerde — saklandlar. 1924 de büyük şefleri Teodor A- leksandrof maktulen öldü. Yerine Mihailof geçti. hatlofun idaresinde bulunan ko - mitanın öldürdüğü adamların su- a 2,000 den fazladır. 3,000 ki- — Her halde bı Fakat, beni seven kim olabilir, niçin sever?. — Kurtulmamda kimin ne menfaati var?. Bura- şin'n de ölümüne sebeb olmuştur. Mihailofun Makedonya genşliği No. 94 ki âşık oluyorlar! Bu aşk ze çıkmaktır; gönlün aşkıdır. iyar Refiğin sualine, boyun bükerı — İnşallah kurtulursun beyefendi: Dedikten sonra, bir daha sordu: tiyettir, geceden gündü- Sıcak bir su, bir çay, bir çorba. İliklerim donuyor! Refiğin başı yeni. dandı, gözleri kapandı, zih- dü: 'a çalışan adam kim?, kurtarı — Niçin beni kurtarıyor?. için ne sebep var?. seven, bana acıyan biri... dan çıkarsam, kim ne kaybedecek, kim ne kazana- Yazan:! Etem İzzet BENİCE cak?. ediyor: — Yaoksa alay mı odiyorlar?. B — Zannetmem, berhalde doğru... Fakat, kim.. HD Kim?. Bunu öğrenmek isterim! aü — Tuh sana... Güzlerinii 'nden kendini sevenlerin hayali ge- çiyor. Annesi, N din, daha bir kaç a kaketme Hu itmalaş ürerinde çFi G? net, Ferhunde, Bi Mevlüd Bey, Nadi, — Nimeti, dettim. yıflıyor. Ferhundei — Ferhunda. Bu isim üze 'de sokaklarda dolaşan | SARHOŞ!.. Yazan : Recai SANAY Ona sarhoş Hasan derlerdi. Görünüşte alelâde bir sarhoştu başka bir şey değildi.. Fakat bu adam biraz dikkatle tetkik edilin- ce derbeder görünüşünün altında ince ve olgun bir ruhun gizlen- diği anlaşılırdı. Onun için rakı içmenin muay- yen bir vakti yoktu Gece gündüz içerdi. Devamlı bir iş de yapmaz- di. İş buldukça çalışırdı, şuna bu- | na yardım ederdi. Hemen hemen her sanattan biraz anlardı, fakat biçbir işte 'sebat etmezdi. Para kazanamayıp ta rakı içe- mediği günler ağzını bıçak açmaz dı. Kimse ile konuşmaz, ancak | lâm verenlerin selâmını alırdı; o kadar. Buna r. dan zuna men, sabahin dokuzun itibaren akşamın — doku - kadar içip, gece için de kırk dokuzluğu — cebi- ne soktuğu z sohbetine doyum olmazdı, Neler anlatmaz- dı... Divan edebiyatı, tasavvuf e- Gebiyatı, felsefe, ilâhiyot... He: şey her şeğ... Hem de tam bir vu- kuf ve mükemmel bir zevkle a latırdı. Fakat kimlerle görüşür? Kimlere anlatırdı? İşte burası i- şin acıklı tarafı, Meyhanede, köşe başında, kah- vede nerede olursa bir sohbet meclisi açardı. Fakat — kendisini dinliyenler bir meczup, bir sarhoş diye dinlerler, eğlenirler, güler- lerdi; ondan kimse kültürel bir sevher ummazdı; «Papağan - gibi işittiğini tekrar ediyor!, der, kim se ehemmiyet vermezdi. Y, tıknazca bir iki parmak uzunluğunda #iy bir vücut elli elli beş yaşlarında röğmen dinç göl İşte sarhoş Hasan... Nerede yatıp kalktığını kimse bilmezdi. Bazan onu kafası sargı- Tarla sarılı olduğu halde görür- dük: Gece, meyhanede veya her hangi bir yerde kendisiyle aşırı derccede alay eden bı:ıne küfür etmiş ve..— dayak yi Pek fazla içip te kuytu ve loş bir sokak kaldırımında sızıp kal- dığı geceler pek çoktu... İşte bu sarhoş Hasanın hayatı- ni öğrenmek istedim. Çünkü bu derbeder gi şün al amasına inen bir kalıp... Alaturka Li Vazım, Arif, Salâhaddin, Necmed. e muhakeme gev iri yeşil gözleri dolduruyor, genç kadın bütün civelekliği ve kıvrak- ve Trupu. itirafı başlıyor: — Ferhunde seti çok seviyorum.. Dudakların.. Gözlerin... Kahkahaların... Gülüşlerin... — Bunların hepsini seviyorum. — Belki, sevginin kuvveti, belki, nefret! Ferhunde Ferhunde.. Oh! — Ferhunde niçin bana hıyanet ettin?. . Daha sonra, gönülden gönüle ecesine red- rum. kalb za- lerinin içini — Sonra Meral büyüyor h bir sakal, dökülüp seyrelmiş - saçlar, | nda ha- | Her Akşam TAKSİM B. BAHÇESİ hğiyle zihinde canlanıyor, hislerin damarlara sinen Fakat, erkeklik mantıkı, İzzeti nefs derhal eli o- palı bir haydut gibi hislerin karşısına çıkıyor, galebe — Beni aldattın değil mi?. — Canın cehenneme olsun kahbet — Haniya beni seviyordun, benim için ağlıyor- dun?, Hastahanenin köşesindeki kimin içindi?.. Kanın tersine döndü, bir kelebek gibi — Haydi defol, — Gözlerin seni görmek istemez.. — Oh.. Çekil, çekil. — Haydi! Durma.. Hay yata karşı koymak istiyen isyan- | kâr bir ruh ve o ruhu coşturan bir çok sebepler olduğuna içimde bir inanç vardı sank: nla görüşmek, atını kolladım; hayatını örten esrar perdesini kaldırmak istemiyordu; — aylarca | uğraştıktan sonra, karşılıklı ka- fayı tütsüledik. İçtiğimiz bir raki sofrası hbaşında, onu — söyletmeğe müvaffak oldum.. cenin on altışı. Bir kenar mey- hanenin serin ve kuytu bahçesin- de bir köşeye çekilmiş akşamın | Saat altısındanberi içiyorduk... Sarhoş Hasanı h ması için zorlamadım, kendi ha- line bıraktım. Yalnız o kadar sa- mimiyet gösterdim, 0 kadar ru- huna nüfuz eltim ki, bir ara, bir- den coştu ve sesinde hummalı bir nmyişıe— | — Ben, dedi. senden çok- hoş- | | Tandım..” Şimdiye: kadar görüşüp | Konuştüğuml insanlar içinde be- ni anlıyan yalnız sen oldun... Bel li ki sen iyi bir adam evlâdısın... | Eh... Ben de vaktiyle böyle ser- | seri değildim... İnsanlar sırasın- daydım... Durdu. Önünde dolu duran dub | teyi bir nefeste içti ve meze al- I maden sözüne devam etti: | İ — Ah... Ah.,. Bilmezsiniz beni bu hale sürükliyen şey nedir... — Bir kadın meselesi mi yok- kısmında FL Tel: 43776 —— gözyaşları neydi, uçtun!.. Niçin?. Neyin eksikti?. İstemem. Nafile yoruluyo- ? ı ı kundak halile gözlerinde büyüyor, Bat... «Kadın» kelimesi dan çıkarken Hasan oldu gözleri dumait sanın başıma üç şey Dir: «Kadını, «İçkis, «P Birer tane daha içtik, — Ben asıl İzmirliyi dan.. Ne bileyim.. Çok vel. gençtim, Hukuk tirmek için iki senem Babam annem İzmirde P ben burada bekâr hayati fE dum. Derslerinden hiç bi dırmayan çok çalışkan idim. Bir gün, Arkı — eHaydi Hasan, ba le bir Beyoğlu Alemi sen de gel » dediler. Teklifi kabul etmek çok zorladılar.. Nasıl oldu no... İşte o gece... Oradü-. dınla tlk defa olarak... Bir kadeh daha içtke meçhul bir hayali arar B” di: — Bu, güzel... Çok gütül kadındı... Gözleri âyle * kışları öyle derindi kâ.- O Eği O gözlerin esrarhı derif kendim: kaybettim... Ve bİ ü bulamadım... Artık mektebe munti vam edemiyordum. Gitgidtyii lerime çalışamaz oldum- larımı bir köşeye ıırııuP 'Tekmil vaktimi sevgilim da içmek ve eğleni yordum; o sene talebeli da İlk defa olarak sınıfti ve... Yıllar geçti... F Bir daha sınıf geçeme tepten çıkarıldım. — Bi sonra bir tüccar kâtül dim... Sevdiğim kadıflı. lundaki umumü evdep aldım. Bir ev tuttum, * yaptırdım; evlendik, Dikkat ettim, rakıyıı € ümitsizliğin yesile sat rin rni bir an evel parçi' içiyordu. Suya ve m yen illifat etmiyord! tekrar daldı. Dermansif işile sözüne devam €t Evleneli henüz muştu; İzmirden bir dim; babamın öldüğü oB yordu. Ertesi gün, evirtt dar para bırakarak İZ ket ettim, Karıma ÖYi ğ düm ki babamın cenai” lunmak üzere kısa İzmire gitmek bana işkence gibi geldi.. İzmirden dönüşte tanbula çıktım; köl :_ V kadaşa rastladım, 201147 gp pazarında bir meyhi Bir kaç aat te orada pur yorgunluğu üstünü yi ni fena sarsmıştı, Kartiif, . mak sabırsızlığile eve B? pıyı çalmağa lüzüm ) iki anahtarından biri Açtım, Bir kedi rırl"y ı:ıvcn' tım. YA tiriği vı:’”/ üm manzara g, ge$ bir sesle MNf bilmiyorum.. — Yalnığ karım ve bir herif kâfi ladılar. Yarı çıplak İf (Devamı 6 ü

Bu sayıdan diğer sayfalar: