3 Eylül 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7

3 Eylül 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

) B EEE Padîşaha bu derece selâhiyet verilmemesine İngiliz sefiri işaret etmişti Mithat Paşa'nın tevkifi taraftarlarının da tutulmasile neticelendi â bu müameleye en evvel Paşa yol açmış; ve henüz g'q_'dcn bir Padişaha, memle- €Mniyet — olunmuyanların br teb'idlerinde beis olma - anlatmış idi. u, kanunu esasi kaleme alı- bu ib'ad salâhiyetine t yüz on'üçüncü madde - *rC ve tahriri hususunda s: findan olunan ısrara mü- Bi edemeyip, — halbuki © Müktezasınca, Padişahım % etmedikleri kimseleri len tard ve teb'ide iktida- böyle vükelâ hakkında isti - & *debileceği ihtimalini hiçbir EStiremeiş idi. Ma, tarafı saltanatta böyle Ğ;dıı buludukça, kanunu e Bükmü bir anda payimal 4 g.ı*eğmı olvakit İstanbulda İngiltere murahhası (Mar- Ğulhon) Babılliye ifade et - m | biz, * bu mühim mütaleaya hiçbir Tlve etmye lüzum görmüyı ine, hâdsatın takibine de - *lyoruz. q::ı Paşanın tevkif ve hudud 'eh'ıa edildiği gün, Namık “""İır': ğ %"'k zaptiye müşiriyeti daire- k. trilmiş; istntak dairesine İle, Paşanın hataretli ndan bazıları da-vabıta geçirilmişlerdi. Bu Ç hasında, memleketin em- Ve asayişini tehdid eden hiş ketleri görülemediği için, heye T işlerdi. SA (zatı şahane hakkında te- ah lisaniye) de bulunduk- | » (idareten) İstanbuldan edilmelerine karar veril- 'âfmnn adasına gönderil - * ÜN KAPISI AÇILDIKTAN SONRA. Sürgün kapısı açılmıştı. 4 Hamidin elinde, (kanunu b ıı;na üncü maddesi gibi ir silâh vârdı. Na Baddenin ilk fıkraları, ,“V:) ilânına faallük ediyor- emniyetini ihlâl idarei zabıtanın tahki - İ Ysukası üzerine sabit olan- '*:n..nx. mahrusei şahane- 'twıeb'ıd etmek, münha- Hi hazreti padişahinin ye- Arındadır.) Paşa, (meşrutiyet) ve Esasi) yi İlân ederek mut- vrinin — hükümdarlara hudüd söz salâhiyeti 4 Çalışırken, Sultan Ha - yi BATİ avlamış; bizzat ken- 'e kurban etmişti. Ve ar- sonra da, tam otuz üç gün hayatı, haksız olarak - birçok felâketine — sebebiyet sarayın ve şahsiyet - kendilerini korumak kud- tememişlerdi, En yük- ide bulunan saray — ve li bile, birer facia ro - Thevzu teşkil edecek şe- Sürgüne gönderilmişlerdi. n Hg 'Tercüme ve iktibas hakkı mahfuzdur. Yalnız Son Telgraf'da neşredileceklir. tarafından evlerinden | Biz, bi lrer an sonraki kısımlarda, irer bunları nakledeceğiz. * DAMAD MAHMUD PAŞANIN SÜRÜLMESİ (Taif) kalesinde Mithat Paşa lâleddin Paşa) nın, hayat tarihi pek parlak başlar, Pederi (Fethi Paşa) nın Kuz- güncüktaki muhteşem — yalısında dünyaya gelmiştir. 1254 senesin- (8 yaşında) Sken (hocalık) pa- yesi verilmiştir. (Tabit, babasının rütbesi, askeriye tebdil edilerek (mirliva - yani, (paşa) rütbesile (Mühendishanei berri) mektebine kaydedilmiştir, (16 yaşında) iken, rütbesi (te- terli edilmiş... Üçüncü rütbeden mecidi nişanı verilmiş... Sultan Mecdin üçüncü kerimesi (Cemile sultan) ile nişanlanmıştır. (18 yaşında) sultan ile evlen - miş... Düğün hediyesi olarak da (müşürlük) rütbesini ihraz etmiş- tir. —Bitti mi?... — Hayır... İki sene sonra, - yani tam 20 yaşında iken - müşirlik | rütbesine (vezir) lik de ilâve edi- rında ihraz edebilecekleri lerin en son mertebesine ermiştir. 'Tablat ve talih, damad Mahmud Paşaya karşı pek cömerd davran- mıştır. Bu yirmi yaşındaki müşir ve vezir; güzeldir, Zekidir. Ve bil- Bassa beceriklidir. Ontun iç ğer damad paşalar — gibi, sultan hazretlerinin sahil saraylarında, atıl ve miskin bir halı mekle vakit geçirmem kis, devlet memuriyetlerinde bu- günlem ile öldürülen (damad Mahmud Ce-| lerek, artık insanların hayatla - | rütbe- | di. | HİKÂYE. Yazan : Yazan : Ziya Şakir lunmıya heves etmiştir. Ve tebii- dir ki, birçok yüksek makamları işgal eylemiştir. Ayni zamanda ,(saray cereyan- ları) ni da meharetle idare et - mekte muvaffakiyet göstermiştir. Meselâ; Sultan — Azizin saltanat devrinde Sultan Mecid takımı yüz verilmeyip hoş muamele gös- terilmediği halde, damad Mah - mud Paşa, girginliği sayesinde, Sultan Aziz sarayına da hulül et- iş, Parlak vaziyetini muhafaza ey lemiştir. Sultan Azizin hal'i meselesine file karışmışsa ise de, giz - liden gizliye parmağını uzatmış - tır. Sultan Murad, tahta ayak basar basmaz, Beşiktaş sarayı er- | kânı arasına karışmıştır. Fakat birkaç gün zarfında Sultan Muradın saltanat yıldızı sönmek istidadı gösterir göstermez, V. ahd Hamid Rfendi ile bağdaşmış- tır. Ve, Sultan Muradın biran ev- vwel hal'ı ile Hamid Efendinin biran evvel saltanat makamına getiril- mesi için mühim roller oynamış- tır. Böylece, Veliahd Hamid Efen-| dinin minnet ve şükranını kazan mıştır. Ve.. Veliahd (ikinci Sultan| Abdülhamid) ünvanile tihin ge- çer geçmez, sarayın bütün idare | Makinesinibizzat eline — almıştır. Böylüce, ârtık ikbal şahikasının en | yüksek merhalesine varmıştır. | İşte, Mahmud Paşanın efsanevi yeni hi | nen eniştesine, son derecede em - ve itimad göstermişti. Yal - nız, kalbinde de gizil bir ükde ve şüphe belirmişti. Bu da, pek o ka- | dar sebebsizdeğildi. (4 üneli sakifeden devam) çok dokunuyordu, İrfan, fedakâr- lıktan çekinmedi. Caddebostanın- da bir köşkün bir katını kiraladı, hemen taşındılar, Melina da onlarla beraberdi; genç kız, yazlıktan istifade etmek için, atelyeye pek seyrek iniyor; İrfan da onları yalnız bırakmıyor- du. Bir gün, dostlarından biri, ların annesine: — Madam Vartanuş, dedi, Meli- Damadın, Melinayı da Öjeni ile beraber mi nikâhladı? İhtiyar kadın, o âna kadar hiç bir şeyden kuşkulanmamıştı, şa- gırır gibi oldu: Bunda ne fenalik var? Dostlar, acı söyliyecekleri içii Madam Vartanuşun ekulağını bi kene dost da, çok acı şeyler & di; ihtiyar kadın, düşünn vardı ve Anuşu atelyoye gi rek Melinayı çağırttı: — Artık, bir daha Caddebosta - nına gitmiyeceksin, dedi. Genç zın esvaplarını gardiroba kilitle - Tedi, Akşama doğru, eve misafir - lmişti, Melina şerbet hazır - Ryacaktı. Aradan bir saat gecti, genç kız görünmedi. Anne, seslen- di, cevap alamadı. Melina, âlt katta yoktu. İhtiyar kadın, larâ çıktı. Melinanın Odasına gi - rince, şaşkınlıktan sallanıp düş memek için duvara dayandı. Kilit kırılarak gardrop açılmı saklanan esvaplar da alınmıştı. Ertesi sabah, madam Vartanuş, Caddebostamna koştu. <Acı söy - liyen dost» gibi, o da Öjeninin ku- lağını büktü ve Melinayı alarak eve döndü, Melina, artık evin ve atelyenin neşesi değildi. Dalgın dalgın otu- Tuyor, yüzü hiç gülmiyordu. - An- nenin içi kan ağlıyordu amma, ne iyapabilirdi? Elinden ne gelebilir- di? İki âateş arasındaydı. Bir sabah, Melinanın geç vakte kadar kalkmadığını gören Madam Vartanuş, merak etti, sına çıktı; yatak bombaştu, İhtiyar kadın, yeni bir felâket- ten şübhelendi. Melina, atelyeye de gitmemişti. Cadözbostanına da gitmediği anlaşılınca, Madam Vartanuş, İrfanın yakasına vapış- taz — Melina, nerede? İrtan, kısaca: — Bilmiyorum, dedi. Bunun münakaşası — günlerce sürdü, Melina, ortslarda yoktı | (Devamı var) Azmanı İtalyada ufak tefek, zayıf, clız bir kadın 18 libre ağırlığında ko- caman bir çocuk doğurmuştur. Çocuk ve anasının sıhhati yerin- dedir. Fakat bu kocaman ,bebek bir türlü doymak bilmiyormuş. Anasının memelerini derhal bo - şaltıyormuş, Nihayet bir süt nine tutmiya mecbur kalmışlar. Şimdi iki kadın ancak besliyebiliyormuş. Başsız cesedin esrarı (4 Üneli sahifeden devam) çalıştığı demiryollarından üç ay evvel tebdilhava almış, bundan 9 | gün evvel de hava tebdilinden det etmiş, bir gün elbise ve pı zerine almaksızin çıkıp gitti, giderken de: — Esşki âşıkımdan bir mektub aldım. Hemen hareket edeceğim. demiştir. Piyer bu gidişten bir daha dön- | memiş ve bütün aramalar müsbet bir netice vermemiştir. Cesed, bu yeni teşhise rağmen hâlâ esrarengiz mahiyetini mu » | hafaza etmektedir. Genç bayan Lükruva, iddiasını anlattıktan sonra ellerini açmış ve: — Ailemizin üzerinde talihin ağır darbesini hissediyorum. Demiştir. Tiyatresu | Nuri Genç va | Arkadaşları 13 eylül cumartesi akşamı Şehremininde Ölüm Kasırgaları Sabriye Tokses konderi * Ertuğrul Sadi Tek TİYATRISI Bu gece (H, Hisar) ında (Ça - murda Zambak) vadvil, Yarın gece (Büyükdere) de, İstanbul 4 üncü iera — memurlu-| ğundan: Bir borçtan dolayı satışına karar verilen Rdalli kuyruksuz - tabureli| Alman markalı numarasız ve Zeis markâlı bir piyano ve ev oşyaları (5/9/938 pazartesi saat 9 dan 10 a ka-| dar İstanbul, Binbirdirek mahalle- sinde Piyer Loti sokak 190 numatu- h Sinanağa apartımanının 9 numa: ralı dairesinin önünde açık arttır- ma ile ve peşin para ile satış yapı- lacağından müşterilerin o gün ve saatte mahallinde hazır bulunmala-| gı ilân olunur. | İrfan da, hiç bir şey bilmediği iddia ediyordu. Fakat İrfan, evine uğramamıya başlamıştı. Mevsim sonuydu. Ö- jeni, Caddebostanından — dö: Kocasının ihmali, genç kadını, önceleri çıldırttı, sonraları b Dedi. Mahken fan, boşanma davasına it memişti. Kısa bir mahkemeden sonra ayrıldılar. Melinadan hâlâ bir haber yok- tu, Aradan uzun bir kış ve uzun bir yaz geçti. Bir gün, dostlarından biri: — Melinayı gördüm, dedi. Madam Vartanuşla Öjeni, he- yecanla sarsıldılar: — Nerede? Bu dost ta, bütün dastlar gibi a- ©) söylüyordu: — Balıkpazarında rasgeldim. Kucağında bir çocuk vardı. — Çocuk mu? Melina, yıflamış «Acı söyliyen» dost, Melinanın nerede oturduğunu - bi'miyordu; yalnız, İrfanla beraber yasadığını nm'enm'şlı Madam Vartanuş, Ö- ne bakamıyordu. Bu darbe, şimdiye kadar yedikleri darbenin en ağırıydı. Ana kız, bu ağır darbenin altın- diler, Bir gün, Madam Vartamışla Ö- ceklerdi; durak yerinde bekliyor- lardı. Gelen bir tramvaydan kuca- ğında bir çocukla zayıf bir kadın inmişti. Öjeni, bu zayıf kadını, tanıyor Dert ortakları nanın, Öjenilerin burnuna yapışık yaşamasını hoş görüyor musun? | dizlerine tutunarak yukarı-| kızının oda- öyle bozulmuş, za - | da, seslerini çıkarmadan boyun eğ- jeni, Kurtuuşta bir ahbaba gide- | gibiydi. Gözlerini açarak baktı, titredi, dirseğile annesinin kolunu) dürttü. — Anne, bak, Melnaya, ne ka- dar benziyor!. Anne gözü yanılmadı. — Evet, Melinadır. Ana, kız, yürümeke durmak a- | dam Vartanu: gu ile cımbızlanıyordu. Kızını gö- imişti; fakat kardeşine 4 aztırabi düşünerek ona çıkışmak istiyordu. En çok hangi duygu, ay: Melinaya doğru yürütmi ordu. Öjeni, titrek bir sordu: Anne! Ne yapacaksın? Mel'nayı göreceğim. kadının da sesi t du; ak adımlarla yürüdü ve kucağı çocuklu zayıf kadına yak- laştı: — Melina!.. Bu sesi duyan zayıf kadın, ür- pererek döndü, şaşaladı. — Anne! Fazla bir şey söylemediler, Ma- dam Vartanuş, kendini toplamıya çalışıyordu: — Melina, mu? | — Öğjeni de, ağır adımlarla onların | yanına gelmişti İhtiyar kadıı Tnt tü, bil- sesle bu yaptığın doğru tekrar etti. — Bu yaptığın doğru mu? Öğeni, âannesinin kolunu tuttu: — Bırak, anne! Sus.. bir şey söyleme... Hiç bir. şey söyleme,.. Bir zaman, benim gözüm de bir | şey görüyor muydu? Benim içim de yanmıştı. Ben bunu biliyorum | anne! bırak, bir şey söyleme!.. MAHMUD YESARİ| > TELGRAF— 3 EYLÜL 1938 | Asya'lı genç prens venm onu çılgına çeviren Mis.. (5 inci sabifemizden devam) zeteciler Prens Mahımudun peşini bırakmadıkları için yukarıda :ğa- beyinin beyanatı olarak Singapor- i muhabirler tarafından bildi- | n sözleri kendisine hemen gö- göstermişlerdir. Buna karşı genç delikanlı şöyle demişt — Ağabeyimin bu izdivaca razı olup olmaması ciheti beni alâka- dar etmez. Ben sevdiğim kızı ala- cağım. Eğer yaşım daha küçük di- ye bunu şimdi yapamazsam ma- ısa kadar bekliyeceğim, Çünkü © zaman rüşdümü isbat e' cağım. Artik ond se beni durdurama kıza gelince, o da beş ön gün sonra yirmi bir yaşında olacaktır. Artı! istediği erkekle evlenebilir. Eğer | bizim me aat | getirirlerse onun anası babası bu | i âni olmiyacaklardır. E- abeymin ne gibi duy - d olacağımıza liyorum. Kendisini bir kere sem her şeyi anlatacağım. İk diğini söyliyeceğim. Bizi mbu sev- gimizin ölünciye kadar devam e- deceğini anlatacağım. Bir Mala - yalı erkek ile bir İngiliz kız, ara- | sında nasil bir fikir birliği mev - cud olduğunu göstereceğiz. Fakat en mühim sebeb şudur ki ben on- yamam. Benim tahsisatı- ma dair sultanın söyedikleri kar- şısında şaşırdım, kaldım, Para - mın kes'lmediğini söylüyor. Hal- buki para kesilmiştir. Eğer bura- | daki dostların yardımı olmasa kar-| mımı nasıl doyuracağımı bilemez -Almanya (4 ünecü sahifeden devam) tarikile olur, bundan İtalyan iktı- sadiyatı çok — kâr ederdi. Fakat marttanberi, yani Almanya ile Â- vusturya birleşerek müstakil A - vusturya ortadan kalktı kalkalı bu ticaret artık Triyesteden çev- tarikile olmağa başlamıştır. Bundan dola- yı İtalyanlı b terdiği apaşikârdır. Almanlar bu- | nu bilmiyor değildir, İtalyada bu | yüzden kendini gösteren hoşnud- | suzluğun farkındadırlar: — Lâkin ne yapal r- mış, elde edeceğimiz ticareti elde *etmemiz lâzımdır. Bunu böyle ya- pocağız!. İngiliz muhabirin gördüğüne ve yazdığına bakılırsa — Almanyada herkes Her Tin sulhun muha- | fazasına taraftar olduğu kanaatin- dedir, Ancak, diyorlarmış — başka memleketler de bizim kadar sul- hun mühafazasına alâkadar ol - malı!.. Yalnız işile gücile meşgul, onun için sulhun devam etmesi, harb çıkmaması lâzım geldiği kanaatin- de olan orta halli bir Almanın dü- Şünüşü bu tarzdadır. Yine bir Al- mana göre meselâ neden hâlâ İn- giltere ile Almanya arasında müs- temlekeler için anlaşma hasıl ol- madığı bir muammadır!. Almanlar umumti harbde mağ - Tüb çıktıktan sonra — ellerindeki müstemlekeler alınmış, galibler arasında taksim edimiştir; ma - lüm, Şimdi Almanlar istiyorlar ki bu eski müstemlekelere - ki çoğu- nu İngilizler almışlardır - yine kendilerine iade edils'n. İngiltere neden bunları gerisin geriye Al- manyaya iade etmiyor muhabirine müstemleke bahsin- de Almanların söylediği aşağı yu- karı şu olmuştur: - Eğer Almanya tekrar eski müstemlekelerini elde ederse İn- giliz İmparatorluk yollarını ye - niden tehdide kalkar diye düşün- meniz doğru değildir! Buna imkân var mı? Bir kere İngiliz donanma- sına bakınız!, Sonra da Almanya- nın donanmasına göz atınız!, Hatta biz Almanlar deniz inşaatımızı a- zaltarak İngiliz donanmasile yüz- de 35 nisbetini kabul etmedik mi? Bu miktardan fazla birşey yapa- biliyor muyuz? Fakat Almanya hakikaten ya- | hazırmı? kın bir zamanda bir harb açarak tekrar Avrupada umumi bir mu- harebeye sebeb olacak mı olmiya- cak mı? suali sorulmadan olmuyor | değil mi? Deyli Ekspres muha - | biri bu sualin cevabını - vermeğe çalışarak Almanyada edindiği in- tıban anlatmaktadır. Bundan çıkan neticeye göre Almanyada kiminle görüşülse, konuşulsa harbi iste - mediği anlaşılmaktadır. Fakat şu- nu da hatırlatıyorlar ki Almanya- i bazı şeyler yerine ge- Vaziyetten iyi surette malümatı vardır diye tanınmış - olanlardan öğrenildiğine göre Alman erkânı harbiyesi daha hiç olmazsa 'ki se- ne zaman kazanarak ordunun ek- siklerini tamamlamak istiyor. Di- ğer taraftan Almanyanın iktısa - diyatile meşgul olan salâhiyet sa- hibleri de Almanyaya hiç olmazsa dört sene daha vakit kazanmak lâzım geleceği fikrinde bulunuyor- lar. Almanyanın iktısadi surette emniyetini elde etmek, eksikleri tamamlamak için böyle bir zama- na ihtiyaç görülmektedir. Almanyanın hududlarında tah- kimat yapılmakta ve Berlinin ha- vadan uğrıyacağı taarruza karşı müdafaası için plânlar hazırlan - maktadır. Buna göre mühim inşaat vücude getirilmektedir. Her hitler önüne büyük harita- | ları alarak mimar mühendis dostu | profesör Sper ile hep bu plânları düşünüyormuş. Demek ki harb plânı değil de müdafaa plânı... Yan sokaklar!,, (8 inel sahifeden devam) hastalıklar müessesesine gönderi- liyorlar. * Her şehrin bünyesinde böyle 1 bir (yan sokaklar belâsı) vardır. İnsanlar hayatın her tarafında bir hudut çizen örf, âdet, teamül ve kanun bunu yıkamaz, çünkü zap- tetilmez hır;lnn muvazenesiz di- esiz hareketlere | meydan vezişini önliyecek ne bir sistem vardır ne de bir fren. Maamafih, dünyanın en entere- san yan sokakları Beyoğlu yan s0- kaklarıdır. Burada geçen gece | bir iş buldu, sahnelerini birer birer size gele- | cek yazılarımda anlatacağım. TUFAN SİPAHİ | bir halde kalacağım. Cebimde kal- mış olan son 4 İngiliz lirasının iki lirasını da harcettim. şim kırk iki yaşlarında- ile tini takdir eder, sadık bir kadının kıymetini pek iyi bilir, Ağabeyi- min istediği gibi ben memleke - time dönerim, Para meselesi mev- zuubahs değildir. İsterlerse ver- dikleri tahsisatı da azaltmış olsun- lar. Benim asıl istediğim şey seve | diğim kızı alarak memleketime döndüğüm zaman milletimin bu- nu kabul etmesi ve bizim moes'ud olmamıza imkân birakılmasıdır. Fakat eğer sultan benim sevdiğim kızı almama razı olmaz, fikrinden dönmezse ben de memleketime dönecek değilim. İngilterede ka- larak kendime iş arıyacağım. Bir Hindli araya girdi, Londra ban - gerlerinden birinin Haftada 20 İngiliz lirası ücretle şoförlük edeceğim, Altı aylık da bir mukavele imza- hyacağız. Fakat ben bu teklifi kabul e medim. Çünkü bu meselen'n ya- kında düstça bir şekilde halle leceğine eminim. Eğer & müzsa ben de mes'ud olmak çalışmağa başlıyacağım. —Çi mes'ud olmak - çalışma, Malayalı Prens islikbale aid tatlı hulyalar beslemektedir. Her genç gibi o da sevdiği kızı tan sonra onunla çok iyi geçine - ceğini düşünmekte, eğer memle- ketine beraber gitmesi mümkün 0 lursa orada başka türlü mes'ud olacağını, eğer aksi zuhur eder de İngilterede kalarak hayatını ka « zanmağa mecbur olursa o zaman da başka türü! bir saadet duya - cağımı söylemektedir. Hulâsa her iki şekilde de hayat bu genç için ümidsiz, tatsız görünmüyor, Eğer memleketine sevgilisi ile birlikte giderse bu İngiliz kızının orada herkes tarafından nasıl büyük bir teveccühe ve hürmete lâyık olaca. ğını söylüyor ve ağabeyinin itirax ettiğinin hilâfına olarak dalma a- henk ve saadet içinde yaşıyacak- larını ümid ediyor. Genç delikan- lmın bu aşk macerası nereye ka - dar varacak?. Gelecek İngiliz ga- zetelerinden bu da — tafsilâtile öğrenilecektir. Şimdilik yalnız sa- adet temennisi! ... RADYO BUGÜNKÜ PROGRAM Akşam neşriyatı: 18,30 Plâkla dans musikisi, 19,15 Konferans: — Prof, Salih Murad (Fen musahabeleri), 19,55 Borsa haberleri, 20,00 Saat ayarı: Krov- niç rasathanesinden naklen, Nec- meddin Rıza ve arkadaşları tara- fından Türk musikisi ve halk şar- kıları, 20,40 Hava raporu, 20,48 Ö- mer Rıza Doğrul tarafından arabca söylev, 21,00 Saat ayarı: Örkestra: 1 — Çaykovsky: Antante. 2 — Lanğe: Grus müterhen. 3 — Ginka: Krakovyak. 21,30 Nezahet ve arkadaşları tae ratından Türk musikisi ve halk şarkıları, 22,10 Ajans - haberleri, 22,20 Opera ve operet parçaları (Plâk), 22,50 Son haberler ve er- tesi günün programı, 23,00 Saat : Sor 183>7 Fücel köze l 1354 Rual Ağustos

Bu sayıdan diğer sayfalar: