27 Eylül 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 2

27 Eylül 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İmar işleri ellâd gölü köylü- - ye dağıtılacak Yeni istasyonlar ve rıhtımlar yapılıyor Nafıa Vekilimiz Ali Çetinkaya havzasındaki — tedkiklerinin Mühim bir kısmını ikmal ederek Aziziye tüneli inşaatını da gör- Mek üzere Aydın'a geçmişlerdir. Bay Ali Çetinkaya'nın önümüz- Üeki hafta zarfında şehrimize Gönmesi beklenmektedir. Aldığımız malümata göre Nafıa Vekilimiz İstanbul'u Garbi Ana- Golu'ya ve Ege havzasına bağlı- n en mühim bir iskele olan dırma'nın umranı için Ban- dırma'da ve Balikesir'de Nafıa Vekületine düşen her türlü yar- Gimı yapmağı kararlaştırmıştır. Bu meyanda şehrimize bu ha- Yaliden yapılan ihracat sevkiyatı- hın temerküz ettiği Bandırma is- kelesinin ve rıhtımının şimdiki | karışık vaziyeti esaslı surette hal #dilecektir. Burada yeni ve mü- kemmel tahmil ve tahliye terti- batı yapılacağı gibi, büyük bir Tıhtım da inşa olunacaktır. Nafıa Vekilimiz; bu Hinterlan Gin bütün nakliye müşkülâtma Müttali olmuş ve şimdi açıkta ya- Pilan tahmil ve tahliyenin süratle aslah edilmesi için Ankara'ya av- detinde hemen icabeden tedbir- | leri ittihaz edeceğini vüd ve be- Yan eylemiştir. Diğer tarafdan Bandırma ve İmtidadı demiryolu güzergâhın- daki istasyonlardan tamire muh- taç olanlar da sür'atle tamir edi- lecekler ve yeni bir şekle sokula- | taklardır. Bu meyanda «Bandırma» ve | «Bahkesir» de yeni modern ve Muazzam <istasyon binalarır ya- Pilması kararlaştırılmıştır. Bandırma'da ve bu havali de- Miryollarında yapılacak yenilik- derden sonra bu havaliden İstan- bul'a yapılacak ticari sevkiyatta tür'at ve intizam tamamile temin Avukatlık Ruhsatnameleri Müracaatlar kabul edilmiyecek Avukatlık kanununun neşri ta- Tfhi olan 14 temmuzdan sonra a- vuükatlik ruhsatnamesi verilme- mesi ve vaki müracaatların na - Zarı dikkate alınmaması için vi- lâyetlere emir vermiştir. Veraset ve intikal ve: gileri 929 yılı sonuna kadar tahakkuk yettirilmiş olan veraset ve intikal vergilerinin müruru zamana uğ- ratılmaması için tedbirler alın - Mmaktadır. Bu hususta Maliye Ve- kâleti tarafından vilâyetlere yeni emirler verilmiştir, olunacak ve Bandırma, bu Hin« terlandının, dolayısile de Garbi Anadolu'nun İstanbul'a en mü- him bir ticaret izkelesi olacaktır. * . Diğer taraftan Nafıa Vekilimiz Balikesirden uğradığı İzmirde ve bu havalide de mühim tetkikat yapmıştır. Bu meyanda «Cellâdgölü» ku- Tütma kanalı inşaat ve tesisatını mahallinde görmüş, bataklıktan kurtarılan sahada tedkiklerde bu- lunmuş ve yeniden yapılmakta | olan işlerle yakmdan alâkadar ol- muştur. Şimdiye kadar sarfolunan bü- | | yük ve bütün gayretlerle «Cellâd» | gölü artık «Küçük Menderes> | havzasında civar köyleri tehdid | edecek bir tesir yapmaktan tama- mile menolunmuştur. Bu suretle bu havali her hangi bir efeyezan> tehlikesinden kur- tarılmıştır. Bataklıktan kurtarılan ve fev- kalâde münbit olan bu arazinin Kköylüye verilmesi suretile işletil. mesi de ayrıca kararlaştırılmıştır. Şimdi burada tahkim işlerine devam edilmektedir. Bu mesai- nin; ancak 18 ay sonra bitirilece- ği anlaşılmaktadır. Naha Vekilimiz «Cellâğe gö- Tündeki çalışmaları tetkik ve tef- tiş attikten sonra «Torbalır ya | geçmişlerdir. Oruda tezahüratla karşılanan B. Ali Çetinkaya; köylülerle te- mas etmiş ve akşam üzeri otokar la İzmir'in <Alsancak, isi - na dönmüştür. Ertesi gün, Nafıa Vekilimiz A- ziziye tünelini de gördükten son- ra «Kuşadası» halkının davetini kabul ederek kermes şenliklerin- de hazır bulunmak üzere Çamlığa gitmişlerdir. | Tahta | Köprüler Kalkıyor Yerlerine beton ve demir köprüler yapılıyor Demiryolu inşa faaliyeti gibi köprü tesisine de büyük bir ehem- miyet veren Nafıa Vekâleti; mem- leketimizin muhtelif mıntakala - rındaki mevcut tahta köprülerin peyderpey ve süc'atle «beton» ve bazı yerine göre demir bir hale ifrağ olunmasını kararlaştırmış - tır. Bu süretle; yakın bir zaman- da memleketimizde de bir tahta köprü bırakılmıyacaktır. Bu köprülerden mühim bir kıs- minin 1939 yılından itibaren de - ğiştirilmeğe başlanılacaktır. Iş anlaşılınca hepsi birden gülmeğe Fakat; imparator ve imparato. riçe o derece ümitvar bulunmu - yorlardı. Hele; daire müdürü hiç umma- mişti. Sultan Aziz; olduğu yerde bü- tün adalelerini gerdi. Yumruğu- Nu sıktı. Pazusunu takallüs ettir- di. Olanac kuvvetile çelik levha- ya yumruğunu indirdi. Çan çaldı. Fakat; çelik levhanın altındaki çelik yay kırlıdı. Levha, olduğu yerden koptu. amudi de- ladı... mir, halka çan darmadağın oldu. Bu gürültü, imparator Üçüncü Napolyonu, imparatoriçeyi ve ma- iyetini, hattâ Fuat Paşayı olduk- ları yerden bir anda - sıçrayarakk geri atmıştı. Ne yapsınlardı? Birdenbire ne olduğunun farkına varmıyarak korkarak geri kaçmışlardı. İş anlaşılınca; hepsi birden gül- miye başlamışlardı. Zorlu denen âlet bir yumrukla ortadan yok oluvermişti, Köy Ted_ııi_satı Yeni teşkilâtın kurulmasına başlandı Köylülerin okutulması hususun- da «Köy Eğitmen kursları: nın büyük faidesi olduğu görülmek - tedir. Maarif Vekâleti; «Köy tedrisatı> na fazla ehemmiyet vermekte ol- duğundan bu faideden henüz «E- gitmen» 1 olmuyı köylülerin de istifadesi için «Eğit- mens in adedinin en kısa bir za- manda arttırılması kararlaşlırıl mıştır. Bunun için şimdilik 10 vilâyet- te 10 yeni kurs açılacaktır. Her kursa 1150 talebe alınacaktır. Diğer taraftan Maarif Vekâle- tinde bu işlerle ve «Köy terbi- | yesi» mevzuu ile uğraşmak ve bü- tün köylülerin okutulması; «yeni harflerimizi bilmiyen tek köylü bırakılmaması» idealini temin et- mek üzere bir «Köy umum tedri- sat müdürlüğü» tesis olunması da kararlaştırıktİğım yazmıştık. U - mum müdürlüğe İlk tedrisat U- mum Müdürü İsmail Hakkının getirilmesi ve İlk tedrisat Umum Müdürlüğüne de Berlin talebe mü- fettişi Reşad Şemseddinin ta - yin olunması kararlaştırılmıştır. Hatay Ş Gazetesi Büyütülüyor İskenderun, 21 (Husus) — Bu- rada «Hatay» ismile ve yalnız ye- ni harflerle intişara başlıyan ga- zetenin büyültülmesi kararlaş - mıştır. Bu maksadla İstanbul ve Türkiyeden muktedir mürettibler aranmaktadır. Ziraat mektebleri ve köylerimiz Her Ziraat mektebi, her sene kendi civarında meşgul olabilece- ği adet ve nisbette köyü tespit e- derek bu köylerin her nevi mev- zuu ile alâkadar işleri ve umumi surette zirai kalkınma mevzuu ile alâkadar olacaktır. Bü suretle hem talebe aineli bir staj yapmak im- kânını bulacak ve köylü de tek- nik şekilde ziraat yapmasını öğ- renecek ve kendisine hiç bit mss- raf ve külfete katlanmadan mü- kemmel bir yardımcı edinmiş ola- caktır. | Sağlık pıo_pıgan- da afişleri Halkı sağlığını korumaya alış- tırmak için hazırlarmaktla olan propaganda afişleri tamamlanmış- tır. 12 mevzu üÜzerine renkli bir şekilde hazırlanan afişler vilâ - yetlere taksim edilmiştir. Otman muhafaza umum müdürlüğü Orman muhafaza umum müdür. lüğüne General İbrahim tayin e- dilmiştir. Sulta Aziz; yumruğu karşısında darmadağın olan âlete baka kal- mıştı. Dönüp sordu: — Çan çaldı değil mi? İmparatoriçe Öjeni, Sultan A- zizin bu soğukkanlıca sözüne kah- kahayı bastı ve mukabele etti: — Haşmetmeab, yalnız çan çal- madı, makine bile toptan ıslık çal- di Padişah; gürürlanmişti. Daire müdürü hayretlere düşmüştü. Fa- kat içinden de sinirlenmişti. Nitekim asabileşen —daire mü- dürü, imparatora şunları arzetti: — Efendimi: daha var, bu âleitn kolunu büken olmamıştı. İrade buyurulur ” ise, bu âleti de tocrübe etseler... —otrator, muvafakat cevabı vermişti. Âletin ismi Bardöfer idi. 'Yüz dereceye ayrılmış ayna gibi Beniş bir levha idi. Dereceleri saat yelkovam gibi bir çelik iğne işas retliyordu. : gu köşede bir âlet | Emniyet ve sadakat On beş yıl oluyor, Bursa lise- sinde, baba ocağından ayrılmış, mektepte yatan çocuk olarak e- kumuştum. Azad günlerinde, çıplak ayağı- mızda yemeni, sırtımızda uçurt - ma gibi mintan meyve bahçeleri- ne giderdik. Meyva bahçelerinin — bekçileri, gizlenmeden görünmezler. İncecik tüylü derisi asabi çocuk parmak. larının arasında dokunur dokun- maz yarılan ve serin şerbeti du- dak kenarlarındar çocukların göğ-| süne kadar dökülen bir şeftali | boğaza tıkılmadan yenmezdi: Karşımızda eli sopalı bir adam- | Ta karşılaşırdık. Kaçamaz isek pa- | Ta verirdik, almazdı. Koynumuz - | dan ve ceblerimizden — şeftalileri | çıkarır, eğer bizimle başa çıkabi- | leceğini gözüne kestirirse, içi - mizden bir ikisini de döverdi. O zaman, paramızı almıyan ve bize topladığımız şeftalileri sat - muyan bekçilere kızar mı idik? Bil- mem, Fakat bugün adlarını bil- | mediğim © bahçe bekçilerini, ken- | disi de larkında olmadan emni - yet ve sadakati anlatan insanlar olarak hatırlıyorum. Bir öğretmen dostum anlatı - yordu: —Arkadaşlar programların yük- lü olduğundan şikâyet ediyorlar. Müzakere Için vakit bulamıyoruz diyorlar. Fakat bilmem müzake- re meselesine o kadar düşmeli mi- | dir? Talebesile bir saat konuşma- ğa hazırlanan ve bu konuşmanın sanat kıymetini bilen öğretmen, talebesinin o çalışmalarına emni- yet edemez mi? Arkadaşım haklıdır. Baba ve öğretmen, çocuklarımızdan sık sık | şikâyet ediyor. Çocuklara her şey- den evvel kıymet olduklarımı ve kendilerine emniyet ve itimad et- tiğimizi, anlardan da sadakat bek- lediğimizi en açık iHade İle anlat- malıyız, Maktu Satış Meselesi Odada birtoplantı yapıldı Dün öğleden sonra Ticaret oda- sında, İç ticaret umum müdürü | Mümtaz Rek'in başkanlığında bir toplantı yapılmıştır. Bu toplan- tıda esnaf mümessilleri, idare â- mirleri, Ticaret odası erkâmı ve bazı sanayiciler - bulunmuşlar - dır. Bu toplantıda Mümtaz Rek, pa- zarlıksız satış kanunu hakkında uzun ve etraflı bir şekilde izahat- ta bulunmuştur. Toplantıdan son- ra alâkadarlara matbu birer nüs- hası dağıtılan izahnamede pazar- lıksız satış kanunu tamamen, en ince noktalarına kadar anlatılmış bulunuyor. Halkı en ziyade alâkadar eden noktalar şunlardır; Pazarlıksız satışta perakende fi- tlar etiketler koymak — suretile ilân olunacaktır. Herhangi bir mal yazılan fiattan ne aşağı ne yukarı fiatla satılmıyacaktır. Aksine ha- reket edenler kanunda yazılı ce- zalarla cezalandırılacaklardır. SİNAN REŞAD Levhanın bir tarafında el gibi çelikten bir kol vardı Bu kol âletin içinde bulunan kuvvetli bir yaya merbuttu. Bir insan, kolu ne kadar zorlar ve sağdan sola iter ise yel- kovan da, dereceler üzerine gele- vek ne kadar ittiğini gösteriyordu. Yani; sağ el ile kolu tutup, sola doğru bükerek götürmek lâzım- dı. Son had yüz derece idi. Bina- enaleyh herkes, kuvvetinin dere- cesine kadar itebilecek ve bu it- tiği de yelkovanda gözükecekti. İmparator Üçüncü Napolyon da- | ire müdürüne sordu: — Yüz dereceye getiren oldu mu? — Hayır, haşmetmeab; bu âlet çok zordur. En kuvvetli Fransız ve ecnebi pehlivanları yetmiş beş dereceye kadar ancak getirebildi- ler... İmparator da heyecanlanmış idi. Müdüre merakla şunları da sordu: — Öteki fletten daha zorlu mu- dur bu?. Iktısadi meseleler Muvakaktkabuldenis- tifade edecek iptidaf maddeler Vekiller Heyeti kabulü muvak- | kat suretiyle yurdumuza sokula- cak iptidal maddelere aid listeyi kabul etmiştir. Kabulü muvakkat usuliyle yurdumuza girecek eşya ile bu eşyanın ithal şartlarını ya- zıyoruz: TRİKOTAJ VE TUHAFİYE EŞYASI Senede yüz bin kiloyu geçme- mek suretile ihraç maddeleri ilk gümrük muamelesi tarihinden iti- baren iki sene olmak üzere çile ve paket halinde halı imalinde kullanılan kaskam iplikleri, ço- rap, jarse, fanilâ gibi her türlü ör- me eşyanın ihranına yardım mak- | sadiyle masura bobin Üzerinde sarılı veya çile ve paket halinde bulunan safi veya karışık kam- garn, safi veya karışık pamuk ip- likleri, sun'i ipek, yün mensuca- tın ihracına yardım maksadiyle 'a bobin üzerinde sarılı ve- | hamızı klorma, ve kilimleri, tuzlanmış | halde barsaklar, yazma ve kalem- kâri basmaların ihracına yardım maksadiyle top halindeki Ameri- kan bezi, tülbent, salaşpur, patis-: ka, ihracat eşyamıza lâzım olan €v çuval imalinde kullanılar top halinde gelecek keten, jüt, fanila ve emsalinden mamul çuvallık mensucat, Antep işi çamaşır, ör- tü ve sairenin ihracına yardım için top halinde gelecek olan safi keten mensucatı. MUHTELİF MADDELER Sırma, kılaptan, ziynet pulu, | gaytan ve gelin teli imal ve ihra- cına yardım için yuvarlak levha halinde masura, bobin üzerinde sarılı veya çile ve paket halinde ber nevi bakır tei, çinko ve pa- muk iplikleri, tesbih, ağızlık, ta- rak, kaşık gibi eşyanın imali ve ihracına yardım için külçe, levha, çubuk, yaprak ve boru halinde | sun'i plâsltk maddeler, oryantal sellülcit, galalit ve bakalit gibi halitaları, fil dişi ve boynuz, yazı halinde getirilen otomobil resim- raç edilmek Üzere-resimli kâğıt kısmı Türkiyede tabettirilerek ih- leri, ilân kâğıdı, Amerikaya ihraç edilmek üzere Rusya'dan yaprak halinde getirilecek Rus tütünü izli dür veya oluklu saçla- | cına yardım makaadiyle getirilecek düz levha halinde de- | mir saç, külçe halinde çinko, ma- | yi halinde hamızı kibrit, tuz veya | parta halinde nişadır, külçe ha Tinde saf kurşun, matbaa hurufatı ihracına yardım maksadiyle kül- çe halinde saf kurşun, antimuvan, külçe ve çubuk halinde kalay, tev- viki sanayi kanunundan istifade etmiyen konserve fabrikalarının ihracatına —yardım — maktadiyle levha halinde teneke, şekerli mad- delerin ihracatına yardım maksa- diyle levha halinde teneke, şe- kerli maddelerin ihracatını temin - Şüphesiz efendimiz.. | — Türkler, yüz derece büke - | mez mi zannediyorsunuz? | — Bu mümkün değil: — Mümkün olmıyan şeyin, hem| imkânlandığını ve hem de parça- larap yök olduğunu — görmediniz| mi? — Fakat; bu âleti bükmek lâ - zımdır. Diğeri vuruştur efendimiz. | — Peki; lâkin Türklerin bu âe | leti bükeceklerine eminim.. | İmparatoriçe, telüşla sözü kes- ti ve: — Müdür efendi; hiç şüphe et- meyiniz ki; bu kuvvetli sandığı- nız âlette bükülecek ve belki de kırılacaktır. — Alet bükülür.. Fakat, yayın kırılmasına imkân yoktur. — Neden? — Çünkü; yay o derece hesablı yapılmıştır ki; en zorlu bir insan bile ancak yüz dereceye kadar bü- kebilir. | — Pek âlâ. | | maksadiyle levha halinde siyah | mık üzere getirilecek sandıklık | .paratorun ve İmparatoriçenin ne | | lattı. maddeler için tespit edilen şeker nizpetlerine göre gümrük resmi i- ade edilmesi şartiyle mamul bal- de getirilecek şeker, (gümrük re- simleri iade edilecek olan nisbet- let şunlardır: Sütlü çikolatada 5e 40, sütsüzde yüzde 50, lokumda yüzde 48, badem şekerinde 35, diğer şekerlerde 40, bisküvilerde 15, reçeller ve marmalatlarda 60, tahan helvasında 40, meyve kon- #ervelerinde yüzde 36. FABRİKALARA YARIYAN MADDELER Madenl eşya fabrikalarının ih- Tacatını temi netmek makasdiyle çubuk, levha ve boru halinde pi- rinç, çubuk, levha ve külçe halin- de alaminyom, levha, çubuk ve çe halinde tutya, çubuk ve levha boru halinde çelik, levha ve kül- halinde demir, külçe halinde pik, toz halinde tratil, müsademe kap- sülü, tahri pkapsülü mayi halinde âstik sanayiinin ihracatını temin etmek maksadiy- le getirilecek ham kauçuk, ema- ye sanaylinin Ihracatını temin kalay oksidi, feldis- abil halinde ve ka- saç, kriyali pat, kuvar rarnam lara göre getiri- lecek pup d'oliv, tesbihçilik sana- için lüzumlu olan koraza ce- vizi, demir fıçı fabrikalarının ih- in levha halin- | ir saç, kelen ve kendir sa- | 'dim için ge- ecek manila kendiri, ürüm ve incir mahsuülünde etiket olarak kullanılmak üzere levha halinde getirilecek ve kararnamedeki şarl- uygun olacak alominyom kaplanmış levha halinde kâğıtlar, yaş ve kuru meyva ve sebze ih- racat ambalâjında kullamlan ke- reste, fıçı Ve mantar tozu, yaş ve kuru meyva ihracatı ambalâijın- da kullanılmak Üzere getirilecek saman kâğıdı, ve oluklu kâğıt, yerli mahsul ve mamullerin ihra- catında kullamılan levi halinde kutuluk teneke levhalar, kontr- catı için Jözumlu muhtelif kütük- plâk ve kaplama sanayiinin ihra- ler, kasık bağlarının thracını te- min etmek maksadiyle getirilecek lâstik şeritler, yerli mahsul ve mamüllerinin ihracında kullanıl- i şarti | lara lif Nacinin Radyedaki konferansı Bu akşam İstanbul radyosunda #ant 19 da değerli ressamlarımız- dan, Türk ve islâm eserleri müze- si yar direktörü Elif Naci «Halk ve resim» mevzulu bir konferans verecektir. Bu konferans İstanbul radyosunda resim hakkında veri- len ilk konferanstır. —— Fuad Paşa: konuşmaları dinli- yordu. İmparator Sultan Azize; ne konuştuklarını tercüme etmesi- ni Paşadan rica etti. Fuad Paşa; daire müdürile im- konuştuklarını aynen Padişaha an-, Sultan Aziz İmparator, ve İm- paratoriçeye tevveccüh ederek: — Müsaade buyurulur ise bu â- leti de deneyelim! Padişah; oldukça sinirlenmişti. Demek, daire müdürü kendilerini hiçe sayıyordu. Hemen İmpara- tordan rica etti: — Haşmetmeab; daire müdürü pehlivan mıdırlar? — Evet; hem de, Fransanın sa- yılı atletlerindendir. — Kendileri bu âleti kaça ka- dar bükmüşler.. — Bilmiyorum; bir saralım. İmpasrtor; dsire müdürüne sor- dut (Devamı var) y ŞA $ —SON TELGRAF -- 27EYLÜL 1808 ÜNÜNE (O —— Bir itiyadın iflâsı Eğer birinci nevi sigara içmek itiyadında iseniz, sizin hangi semt- te oturduğunuzu anlamak kolay- dır. Çünkü zarf şeklinde kutular, Beyoğluna; âdeta, yani «normal» kutular, İstanbul tarafma mah - sustur. Bu kutular, neden semtlere gö- re değişiyor. Bunun sebeb ve hik metini bir türlü anlıyamadım. Ya mız anlıyabildiğim şu ki, zarf şek- lindeki paketler, ne cebde, ne de elde duruyor. Cebe koyduğunuz zaman, döküli sigara alacağınız zaman, içindeki- ler dökülüyor. Bu dökülüşlerin zararlarını bir yana koysak, hiç zararı yok, deni- lebilir. Çünkü, on bir buçuk, en iki buçuk kuruşun üç dört kuru- şu ziyan demektir. Fakat, bu zarf şeklindeki pa - ketler, son günlerde o kadar fe- na çıkmağa başladı ki, sigaraların hepsi yarı yarıya boş, yarı sr gibi, yahut nefes almıyacak k> dar tılaz, berbad. vakilik başka, gülü seven di- kenine katlanır gibi, bunun tir- yakileri de sepetine, tıkrer- şeyine katlanıyorlar. Fak: bu dikenlere katlanmanın mı, ihtimali kalmadı. Tiryakilik tuhaftır. İnsanın fik Ti başkadır, ağzı başka söyler. Bu- na rağmen, geçen gün, tütüm ye her vakitki gibi: — On bir buçukluk! Diyemedim: — Bir Tiryaki! Dedim. İnhisarlar idaresinin i» tiyadlara hâkim oluşuna şaş Birinci nevi sigaraları, piyasadan kaldırmak istiyor belki. Fakat bu- nu, halkın arzasuna rağmen de- Bil, isteğile bırakmak, istiyor. Tütün, çok fena bir itiyad! Eğer kendi zararına olmasa, çu tütün- den bizi, tamamile vazgeçiriver - vi Vakıflar idaresinin yeni teşkilât ni- zamnamesi Vekâletler Umum Müdürlüğü, yeni teşkilât Ranununun — tatbik Sureti ve memurların — vazife vı salâhiyetleri hakkında bir nizam- name yapmış; Devlet Şürasına vermiştir. Birimizin derdi Hepimizin derdi Talebe tramvayları lazımdır Topkapıda oturan karileri - mizden Bay Sadi yazıyor: Her sebe mekteplerin açıl - ma tarihlerinin yaklaşmasile beraber biz çocuk babalarının da kalblerinde bir üzüntü Tamaktadır. Ezcümle bu, bizim gibi uzak — semtlerde oturan ailelerin ço guklarının her gün mektebe gi- dip gelirken tramvaylarda uğ: radığı müşkülâttan ileri gel - mektedir. İ Kışın soğuk ve dondurucu — günlerinde; sabahın ilk ve er- ken saatlerinde uzun müddet tramvay bekledikten sonra; ge- — len bir arabararı kenarına ilişe- bile kızlarımız üzun bir azab ve aztırab yolculuğu içinde itile kakıla mekteplerine git - mekte ve akşam dönüşte de ay-. ni feci hal tekrer etmektedir. İşte bizi bu üzüntülü düşü- nüşfen kurtarmak ve genç kıze larımıza yalmız talebelerin bi nebileceği <Talebe tramvayla- T» emin etmek alâkodarlard A ricasıdır. Her ne kadar geçen seneler. de bazı semtlerde sabahları 1-2 talebe tramvayı — kaldırılmışsa da bunlar 1-2 hatta münhi kalmıştır. Binsenaleyh mekteplerin çılmasile beraber bu büyük camızın nazarı dikkate alına - rak her semtte sabah ve akş «Talebe tramvayları» işletilm si tekmil çocuk babalarını B lediyeye minnettap birâ tır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: