11 Ekim 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5

11 Ekim 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

y PŞ HER SANİYE HARB İÇİNDE En müthiş mücadele CASUSLAR Arasındaki mücadelelerdir G erek harp, gerek sulh za- manında gizli kapaklı, göz- den ve ışıktan uzak, durmadan çalışan ve her türlü - tehlikeleri gözlerine alan bir ordu vardır ki suslar 'ordusudur. Yer yü- ünde casusluk, hemen hemen Tarihin ilk tasmim ettiği bir hücum. vel o şehrin dahili vaziye- tini gizlice öğrenmek için Yoşua- nan gönderdiği İki kişidir. Fakat bunların hir içindeki İ umu- mi efkârı öğrenmek olduğu için bunlara askeri casus demektense gizli ajan demek daha doğru o- lür. Bunlar, bu maksatla evi, şe- hir*surlarının içinde bulunan Ra. haba isimli bir kadının evine in- mişlerdi. Bu kadın, onlara şehir halkırın Yaoşus'nın hücumundan fena hal- de korktuklarını ve manevi kuv. vetlerinin kötü olduğunu —anlat- Miş; sonra hükümet — memurları bu ajanları aramak Üzere eve gel- dikleri zaman bunları, Yoşua şeh- ri zaptettiği zaman kendisinin ve akrabalarının mühafazası vâdini alarak önce saklamış, daha sonra bir sepet içerisinde duvardan aşa- Bi indirerek Yoşuanın karargl. hına gitmelerine imkân vermişti _q En yeni harb gemilerinin Bu haberler, gayet doğru - idi; çünkü Yoşua hücuma kalkar kalk Maz şehrin surları bile yıkılıver- mişti. Bugünkü casuslukları, biri har- be mukaddime teşkil eden casus- luklar, birisi de umumt surette yapılan casusluklar olmak üzere ikiye ayırmak icap eder. Harp Zamanında yapılan casusluklar da vardır ki ona daha sonra temas e- deceğiz. E evvelâ umumi surette ya- pilan casusluklardan bah- sedelim, Bütün modern devletle- BULGARLARAKARŞSI İngilizler nasil galib gelmişlerdi ? (Dünkü sayımızda — Çanakkale serleyhalı yazımızdan devam) sızlarla beraber olmamışlardı. Se. Tânikte birçok Alman casusu bi. Tikmişti. İngilizleri, neler yaptıkları, nasıl hazirlan - dıkları bu casusların” gözünden kaçmıyordu. Alman ve Bulgar ca, Sus şebekesinin bu fhaliyeti kar. Sısında İngiliz veFransız casus teşkilâtı vardı. Diğer taraftan Se, ı;rıım- Yunanlılar da İngiliz ve 'ransızlara hi li yarlaraıra hiç hiş gözle bakımı - Fakat en garib şey şu olsa rek: Biraz evvel müttefik ordu duların — hazır. olmadıklarından bahsedilmişti. Günler geçtikçe en mühim bir eksik daha kendini Böstermiş oldu: Elbise!, Çanakkaleden çekildikten sonra Selâniğe - yollanan İngiliz kıtaat Geliboluda yaz mevsiminde mü. | harebe etmişlerdi. 915 senesi ya - Zihda, © senenin sonbaharii l inda Ça- hakkale bırakıldı. Bu İngiliz k? laatı da Yukarıda, anlatıldığı gibi | sonba- | Selâniğe gönderildi. Fakat har geçiyor, kışı kendini #skerlerinin Makedonyanın o sert Bösteriyordu. İngiliz sırtındaki elbise işe Fransızların | Z | Mek üzere Pransadan dört fırka Umumi Harbden bir intiba daha... Umumi harbde çeki- len azabın bir hecesi bu sert kışa karşı pek hafif kalı- yordu!, Öyle ki bazı yerlerde as- kerin nöbet beklerken donmasın- dan korkuluyordu!. Makedonya cephsinde harbet - asker daha getirilmişti. Bunlar bütün ağırlıklarile geliyorlardı. | İngilizler oksiklerini tamamla « Mıya başlamışlar, askerin üşüme- mesi çareleri teminedilmiş, 915 se- hesi nihayeti ile 16 başlangıcı ö- lan kış mevsimi Makedonyada böylece tedariklerle, hazırlıklarla Beçmiştir. Çanakkalede yorulmuş olan İngiliz askeri de bu suretle dinlenmiş oluyordu. Fakat 916 se- nesi baharı da gelmiş, nihayet ha- valar ısındıkça isınarak yaz baş- layınca Makedonyanın meşhur 0- lan sıtması da kendini göstermişti. Müttefik ordularındaki asker sıt- ma yüzünden artık birşey yapa- maz bir hale gelmişti. Hastaların Miktarı arttıkça artıyordu. Buna karşı mücadeleye girişildi. O sene de böyle geçiyordu. Ni- hayet 1917 senesinde İngilizlerin Makedonyaya yeni kuvvetler gön- derdikleri görüldü. Bu suretle İn- plânları casusların elindedir rin genel kurmayları Krigşpil a- di verilen bir hazırlık yapar ve ihtimali olan, olmıyan düşman- ların hücumuna karşı yapılacak hareketlerin plânlarını önceden hazırlar. Pek tabil bu harp oyu- nunun plânı en önce en ziyade ta- arruz ve hücumu muhtemel olan bir devlete karşı yapılır; fakat on- dan sonra en dost devletlere kar- şı da böyle plânlar hazırlanır. Bu plânları yapabilmek ve bu harp oyunlarını oynıyabilmek i- çin başka milletlerin silâhlı, tec- hizalı, asker mikdarı hakkında esaslı malümat elde etmek gerek- tir. Bu malümat, sulh zamanında yazılmiş kitaplardan, istatistik - lerden, ve buna benzer meşru kay naklardan elde edildiği gibi bir- takım casuslar vasıtasile de elde edilebi Böyle malümat topluyan casus- ların zararları pek büyük olmuya- bilir;-fakat bunlar da ele geçtik- leri takdirde başkalarına ibret pl- ması için cezalara çarptırılabilir- ler. Aralarında dostluk - bulunmu- yyan ve bir harp çıkması ihtimali olan memleketlerde biribirlerine ait casuslar yakalandığı zaman i- se hikâye büsbütün değişir. Bu takdirde bir tarafın İntelicens servisi, kendi sefirinin ve ataşe- militerinin de malümatı olmaksı- zın öteki memlekete bir. takım casuslar ve ajanlar gönderir. O zaman beriki memleket te ona karşı tedbirler alır; böylece nor- mal olarak başka memleketlerde pek tehlikeli olmıyan bu haber almaca oyunu korkunç bir müca- dele haline gelir. Büyük harpte daha Amerika, harbe — girişmeden — Amerikadâ mütteliklere silâh ve cephane ha- zırlıyan bir takım fabrikalardaki inlilükler Alman casusları tara- fından yapıldığı söylenmişti. Bun lar ayrıca bunların yükletildiği nakil vasıtalarının aralarına bom- balar koymuşlar, Fransaya, İn- giltereye giden yiyecek maddele- rine zararlı ölteberi karıştırmış- lardır. kimsenin vatanına olan merbuti- yeti dolayısile doğrudan doğruya onun tarafından — yapılır. Fakat bazan da imkânsızlıklar ve resmi vaziyetin müsaüadesizliği yüzün- den bu kabil faaliyetlerde profes- yönel casusları kullanmak lüzu- mu hasıl olur, Bu profesyönel casuslar, bu- günkü medeniyetin dikkate şayan çehreleridir. Her türlü vatanper- verlik duygusundan mahrum olan bu adamların mesleği, başkaları- nın vatanperverlik duyguların - dan faydalanmaktadır. Bunlar o türlü adamlardır ki anaları ba balarının melezliği birçok mem- leketlerle olan alâkaları yüzün- den hangi milliyete mensup ol- duklarını ile bilmezler, ulh zamanında — muhtelif memleketlerle çalışan ca- suslar, aşağı yukarı zararsız kim- selerdir, bunlar malümat, haber vesaire toplamakla uğraşırlar.. Bazan bu türlü hareketler, bir | — ———0 —00 — Moris Dökobra Ne diyor? | Yataklı Vagonlar | Mabudesi | — Bir sinemacı, bir sinemacıya te- | sadüf ederse ne konuşurlar?.. Ta- | bit sinema ve sinemacılık değil geçen gün, Şanzelizede ostum, caketi - esinden — tultu, ı filminiz ne ol du' Nezaketsizlikte kusur etmiş ol- mamak için ben de onun caketi- nin ikinci düğmesinden tuttum, | cevap verdim: | —— Azizim, bir ptoeyi tatbik sa- hasına koymazdan evvel uzun u- | zadı kik eden bir sinema â- mili gördünüz mü?.. Evet, sine- | macılar arasında bunun âdeta ol- | madığını biliyorum. Bilâkis tesa- düften istifade ediyorlar. Ve geli- şi güzel kabul ediyorlar. Sinema | hakkındaki naçiz — tecrübelerim bana buğu isbat etti. İş olduğu gi bi kabul ediliyor, başlanır, ancak aksak yürür gider. O evvelâ artistler, muayyen bir zaman için angaje edilir. Proje ka bul olunur, sonra vazgeçilir. Son- ra beş yüz bin franklık bir mu - kavele altına girilir. Hemen tele- fone, mütehassıslara mürac: — Çabuk! Çabukt... Dekupaj Tâzım, Diyolog İâzım. Haftanın sonunda çevirmiye başlıyoruz. «Dikkat ediniz. Senaryonuz ay lardanberi prodüktörün masasın- da sürünüyor. Sonra stüdyoya gi- diyor. Kapıcı sorüyot:! «Baksana Yepyeni arl Lamak 5—SON TELG bir yıldız Sinema yıldızları sırasına geçen Holandalı artist: Dolli Molenger. Karl Lamak'ın son çevirdiği (Konkordya kahramanı. Bu film yakında güsterilecektir. YENİ BİR FİLM Sinemanın en güzel artistlerin- den birini kaybediyoruz. Fakat, merak etmeyiniz. Bu, ancak bir sene İçİn... Kay Fransis evleniyor, ve bala- ya seyahatine çıkıyor. Bu seyahat bir sene sürecek. Şu halde uzun bir sene sevimli artistin güzel çeh resini, baygın bakışlı gözlerini gör mekten mahrum kalacağız. Kay Fransis, zengin bir tayyareci olan M. Frik Barnekor'la evleniyor. Bu izdivaç herkesi hayrette bırak - (Devamı 7 inci sahifede) (Devamı 6 ıncı sahifede) | mıştır. Kay'ın, mensup — olduğu | — Diyor, Marsel Karne'nin yoni çovirmiye başladığı (Şimal oteli) filminde başlıca rollerden birini deruhde eden sevimli, yosma bir komedi artisti: Polet Dubo KAY FRANSİS Bir tayyareci ile evleniyor ve bir sene sinemadan çekiliyor film şirketile arasında çıkan ihti- lâfla meşgul olduğu zannediliyor du. Hakikaten, evvelce kendisi- ne verilecek olan bir rol (Klodet Kolber) e verilmişti. Şirkete mu- kavelesini fethedeceği söyleniyor du, Kay: — İşte, nihayet serbestim... Ar- tık evlenir, ve balayı seyahatine çıkabilirim. Şirketten ayrıldığı - ma müteessif değilim. Ve çok, çok bahtiyarım... meydanı) adlı. komedinin İdeal filmim Çevirdiği Hiç birini beğenmiyen bir yıldız Yeni parlıyan sinema yıldızları nın en sevimlilerinden biri de Ed- vige Fenillere'dir. Bir Fransız gazetecisi kendisie yaptığı mülâkatı şöyle anlatıyor: «Büyük bir apartımanda, son derece lüks ve asri bir salon. Ha- va bulutlu. Salonda hafif bir loş- luk var. Birdenbire, göz kamaştı rıcı bir ziya Edvige Fenilleri sa- lona geldi. Sarı ile İyrmızı arasın- *daki saçları güneşi andırıyor. Vü- €udünü tamamile saran kadife ro bugüzel endamını gösteriyar, Se- si, nezleden biraz kısık. Fakat pek tatlı, okşayıcı. Gözleri, yakından bakınca: Tatlı elö. Dudaklarından tebessüm hiç eksik değil... — La Dam dö Malaka'dan baş- ka bir film çevirdiniz mi? — Hayır! Fakat, dört film için mükavelem var, Bunlardan birin cisi (ben bir m> >v> kadını idim), ikincisi: (Sanu yok) — üçüncüsü: (Şarlot kurday), dördüncüsü de: (Beyaz esire) dir. Bu son filmi İstanbulda çevire- ceğiz. — En ziyade dramları mı fır - cih edersiniz?, — Asla... Kömediyi severim. — Sinemadan evvel, zanneder- sem komedi Fransezde biraz staj gördünüz?.. — Evet, fakat söylediğiniz gibi az değil, uzun müddet... Konser- vatuvardan birinci derece diplo- ma aldım ve komedi Franseze gir dim., Bir buçuk sene sonra ilk fil- mimi çevirdim. Bu filmde Baru ile Remunun da rolleri vardı. Son ra birçok kârlı teklifler karşısın- da kaldım. Fakat hem sinemada, hem tiyatroda çalışmak kabil de- ğildi. Bu sebeple 'sinemayı tercih ettim. Barkovel, Stradivariüs fiüm| bekliyorum. lerinde baş rolü aklım: Bununla beraber sahne ile de, rabıta mi büsbütün kesmedim. Birçok defa- lar, Holivuttan yapılan - teklifleri reddettim. Bunları kabul edince mukavele altına girmek lâzım. En aşağı 547 sene. Yoktur uzün - bir RAF YT 1 ci Teşrin 1838 bana... Nereye gidiyorsun? ne burada?... «Nihayet çevir İşin iye başlanıyor. Muhavere hazır değil. Bunu yaz- mak lâzım. İki hafta sonra fil - mi yarı bırakmak mecburiyeti hâ sıl oluyor. İşte azizim, bunlar çok mantıksız, çok can sıkıcı şeyler. lde siz, her şeyin evve Hinden düşünülmesi, bütün tefer- Tüatile hazırlanması taraftarısı - nız.., — Evet... 39 Meteor adlı filmin projesini hazırlıyalı altı oldu. Sr naryoyu Steve Passör, muhave - reyi de Jan Dölnoyla beraber yap tık. Jan, aylarca dekupajla uğraş. tı. Hâlâ da uğraşıyoruz. Fazla bir kelime işi geri bırakıyor. Halbuki filmde bir saniyenin çok kıymeti var, « Bir operatör, hastasına ame- liyat yaparken klorform verebi- lir. Bir sinemacı, seyircilerin his « lerini uyuşturmak hakkımı - hâiğ değildir. — 39 Meteor hakkında tetkikat ta bulunmak için rasat evine git- tiğiniz söyleniyor, doğru mu?.. — Elbette hatırınızdadır, ge - çen sene bir kuyruklu yıldızın ar- za çarpacağı söyleniyordu. Bu dünya için büyük bir facia ola - caktı. Benim kuyruklu yıldız da arza yaklaşıyor. Alimler, bunşin yerine ermiye - çalışıyorlar. Üç gün müsaadeleri var. Ne yapa - caklar? İşte filmimin mevzuu bu. (Devamı 6 wmcı sahifede) İ bekliyorum f ilmlerin müddet Paristen uzak “kalmak, sahne ile alâkamı büsbütün kes - mek demektir. Ben, sinemanın temin ettiği maddi menfaatin e& hemmiyetine, çevireceğim film -« lerde kazandığım — şöhrete rağ - men kendimi bir tiyatro artisti | telâkki ediyorum. Muhaverenin arzu etmediğim bir mevzua geçmesinden korka - rak suallerimin arkasını bırakmi- yordum. | —— Çevirdiğiniz filmlerden en zi | Edwige Feuillere | yade beğendiğiniz hangisidir?.. — Garabetime hükmetmiyece ğinize emin olsam gelecek film derdim. z Zira şimdiye kadar yalnız bazı filmlerin, bazı parçalarını sev « dim. Meselâ Mister Ploko'un ba- zi sahneleri, sonra Barkarolun son sahnesi. Ben, ideal filmimi — Birlikte rol aldığınız meslek taşlarınızdan sizi en ziyade müte hassis eden hangisidir?.. — Hiç şüphesiz Von Eric Stroe raym... Bu cidden yüksek bir sa - natkârdır. Devamı 7 imel sahifemizda

Bu sayıdan diğer sayfalar: