22 Kasım 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

22 Kasım 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

#—SON İlLGIAI—!RE_dTwı—. Yarın Parisde İNGİLİZ BAŞVEKİLİNİN POLİTİKASI Dünyanın en çetin savaşına baş- lamak ve yeryüzünün en eşsiz in kılâbını başarmak için 919 yılının 19 Mayasında Samsun'da Anadolu topraklarına ayak basan — Türk su İkahramanı, bu satırları okuduğu uıım.z dakikalarda son yolculuğunun İson durağın ulaşmak üzeredi görüşecekler, Son yolculuk | V Ortalığı yatıştırmıya muvaffak olursa bir türl olmazsa bir türlü, fakat her halde Avrupada pek muhtelif ihtimaller göz önüne getiriliyor Avrupada sulhu kuvvetlendir- mek yolunda İngiliz başvekilinin kat'i bir kararla hareket ettiği n sene iş başına geldi gelel! li matbuatında tekrar, edil - . Başvekil Çemberlay - tinde mu olup olmıyacağı bahsi, İngiliz devlet Adamlarının yarın Fransız payi - tahtına gitmeleri dolayısile ye - niden tazelendi. Yeni gelen İn « giliz matbuatı başvekilin ortalığı ratıştırmak siyaseti etrafında bel l başlı yürütülen fikirleri ileri sürmektedir. Buna göre başvekilin ortalığı yatıştırır ponitikası şu birkaç ih- timal ile göz önüne getirilmek - tedir: 1 — Başvekili bu siyasotinde iyi muvaffak olacak, yahud ol - muyacaktır. Eğer yatıştırmak siyaseti akim kalırsa sulh rahatsız ve emniyet- siz bir sulh olarak devam edecek yahud da harb çıkacaktır. Eğer harb olursa İngiltere mühimmat nezareti' ve milli hizmet denilen ve bir nevi mecburl askerlik olan hizmetin teşkilâtını yapmak için bir nezaret daha kurmak lâzım gelecektir. Eğer rahatsız ve emni- yetsiz bir sulh devam edecek o- | lursa İngiltere için mütemadi | sürette harbe — hazırlanmaktan | Telepati hâdiseleri Yevmi hayatımız harikalarla doludur Buna tesadüf mü diyeceksiniz, yoksa telepati Bazan, uzun müddettenberi gör- mediğiniz bir dostunuz birdenbi- re hatırı gelir. Az sonra pos- ta müvezli ondan bir mektup ge- tirir. Veyahud, başka bir dostu: nuz gelir, ondan bahseder. Tesadüf mü? Yoksa bir telepa- ti hâdisesi mi' İhtimal hayatınızda bu gibi hâ- diseler çok olmuştur. Ben, bu husustâ size bir fikir verebilmek İçin iki vak'a anlata- cağım. Bunların ikisi de doğru- dur. Ve şayanı itimad kimseler tarafından tahkik ettirilmiştir. Bir kadın piyanosunun taburo- sine oturmuş. Vakit geçirmek için bazı parçalar çalıyor. Birdenbire ü bir Iztırab, büyük bir e- lem hissediyor. Sebebini bir tür- lü anlıyamıyor. Ağlıyor... Biraz sonra, ayni dakikada ve ağladığı sırada kocasının bir oto- mobil kazasına uğradığını, tehli- keli bir surette yaralandığını ha- Yer alıyor. Kontrol edilmiş bir vak'a daha: Umuml harbde bir genç kadın, her sabah kalkınca, cebhede bulu- nan kocasının fotoğrafını alıp öp- meyi âdet edinmişti. Bir sabah uyandı, anlaşılmaz bir korku ile yatağından fırladı, sovgili kocasının fotografını aldı, ağlamıya başladı. O sırada hem- giresi geldi. Hıçkırıklar arasında göylenen şu sözleri işitti — Jan başından yaralandı! Bak. Fotoğrafında kan izleri var. Hakikaten fotoğrafın üzerinde kırmızı lekeler vardı. Fakat bu, genç kadının dudaklarındaki bo- yadan başka bir şey değildi. Bir gece evvel öperken kalmıştı. — Dudaklarının boyası bu kar- deş... Amma asabisin, her şeyden bir mâna çıkarıyor, kendin! üzü- yorsun. Asâbın bozulmuş senin... Genç kadın hıçkırıklarına de - vam ediyor ve söyleniyordu: başka çıkar yol görülmemektedir. 2 — Eğer başvekil Çemberlay- nin ortalığı yatıştırma siyaseti mu- vaffak olursa bunun neticesi o - larak tahdidi teslihat yoluna gi - dilecektir. Milletler arasındaki si- lâhlanma yarışının nekadar ağır masraflara mal olduğu göz önün- dedir. Eğer milletler hu kuvvetlendirmek için sağlam bir esas elde edilirse o zaman si- lâhları azaltmak yoluna gidile - cektir, diyor. 8 — Fakat silâhları azaltmak politikasının diğer bir neticesi vardır. Bundan on yedi sene ev - vel Vaşingtonda bir muahede ya- MA Gefte b hâdisesi mi ?.. — Hayıç! Hayır!... Yaralandı. Muhakkak bi Birka; gün geçtikten sonra ge- len bir mektubda Jan'ın o sabah yaralandığı, hem de başından ya- ralandığı bildiriliyordu. Tesadüf - mü, telepati mi?... Bu- u bir telepati hâdiseti addetmek- te ne mahzur var?.., Birçokları, tesadüfe — inanırlar da, sebeblerini bilmedikleri, an - hyamadıkları telepati hâdiseleri- ne inanmak istemezler. Ben ise bunu doğru bülmuyo « rum. Bunlar tesadüfi değildir. Bi- rer telepati hâdisesidir. Profesör Rişer meşhur (telepati hâdiseleri) adlı eserinde, biribi- rinden meraklı birçok hâdiseler zikrediyor. Ve insan bunları oku- dukça hayretten kendini alamı - vER Düke üniversitesi muallimle - rinden Doktor Rine 90.000 tocrü- be yaptığını y pılarak büyük deniz devletleri arasında donanmaların tahdid e- dilmesi kararlaşmıştı. Bu suretle İngilterede ve İskoçyadaki denz âhları için ve oralarda ça - hşanlar için hoş neticeler verme- diği, yani buraların deniz inşaatı ticaretine sekte vurduğu düşü - nülmektedir. Şimdi bütün dev - | letler arasında umumi surette | silâhları azaltmak için bir karar | verilmiş olmuş gibi her tarafça | istenen bir neticeye varılacak o- lursa İngiltere ve İskoçyadaki deniz inşaatı yüzünden geçinen milyonlarca İnsanın vaziyeti ne olacağı hesap ediliyor. Bumun bir de bu kadar milyonlarca in- sana başka iş sahaları bulmak lâ- zım gelecektir, 4 — İngilterede mecburi as - lik usulünün kabul edilmesini is- tiyenler de vardır. Ancak memle- ket sanaylinde ve sivil hizmetle- rinde eksiklik olmasın diye dü - şünüldüğü cihetle mecburi asker- İngilterede kabulünü iste- miyenler daha çok görülüyor. O- nuu için gerek deniz ve hava kuv- vetlerinde ve gerek kürada mec- | buri askerliği bu noktadan iste- | miyenler çoktur. 5 — Deniz kuvvetlerinin tah - Bu tecrübelerinin neticesini de | (Liberti) risalesinde neşrediyor, Bu tecrübeler, üç sene devam et- | miş ve yüzde 75 muvaflakiyetle neticelenmiş, Doktor - Rine'nin — tecrübeleri pek sadedir. Bunu herkes yapabi- lir. Bir mecliste bulunamlardan bi- rinin gözleri siyah bir mendil ile | bağlanır. Herkes susar. İçlerinden birisi zihnen gözleri bağlı olan a- dama emirler verir. — Kalkınız, piyanonun üzerin - deki vazoyu alınız, bana getiri - niz.. ilâh gibi... Eğer gözleri bağlı olan adam hassas ise bu em- re itaat eder. Kalkar, piyanoya kadar gider, vazoyu alır, getirir... Bu tecrübenin muvaffakiyetle neticelenmesi için en aşağı üç da- kika süküt etmek, ve büu müd- det zarfında yalnız verilecek em- ri düşünmek Jâzımdır. didi neticesinde İngilterede tez- ULU ÖNDER K.ATAT tarafından sinemaya çekilmiştir. Ayrıca tilm URK'UN Ufulü üzerine Dolmabahçe Sarayından rayburnundan İzmite, İzmitten Anka bil'umum merasimin tamamı, Türkiyı şivlerimizde mevcut ATATÜRK'ün İstiklâl har- binde memleketimiz dahilinde muhtelif seyahatları, bir çok açılış törenlerinde filmlerile bizzat kendilerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde irat buyurdukları nutukları film halinde gösterilecek- tir, Bu 3000 metrelik film bu akşamdan itibaren: İPEK ve SARAY sinemalarında birden gösterilecektir. Bu filrh 'arından itibaren İzmirde ELHAMRAveYENİ sinemala- rında da ayni zamanda gösterilecektir. gâhların ve oralarda çalışanların işsiz kalacağı istatistik rakam ve hesap ile anlaşılar bir netice ol- makla beraber İngiliz başvekili - nin ortalığı yatıştırmak politika- sında muvaffak olduğu takdirde ortaya sil, mak teklifi- ni koyacağı anlaşılmaktadır. Za- ten İngiliz tezgâhlarının ve ora- da çalışanların kalacaklarını söyliyenler de silaâhları azalt - mak fikrine itiraz ederek bunu i- leri sürmüş değillerdir. Onlar iş- siz kalacakları için faaliyet saha- ları bulmanın şimdiden düşünül- mesini istiyorlar, Zaten mesele daha nazariyat dairesinden çık- miyor ki. 6 — İngiltere ile Almanya ara- sında hakikaten tırmak için bi dan ümidi kesmiyen İngilizlerin pek çok olduğu-anlaşılıyor. Her Hitler İngiliz başvekili ile doğ - rudan doğruya ve karşı karşıya gelerek konuşmağı tercih etmek- tedir. Sebebi de doğrudan doğ - ruya baştaki mes'ul devlet adam- larla konuşmanın — diplomatlarla konuşmaktan daha ziyade net ortalığı yatış - verir olmasıdır. Bu böyle olur İngiliz Başvekili ile Her Hitler araşında yine konuşmalar olacak demektir. 7 — Almanyanın sulhü kuvvet- lendirmek için İngiltere tarafın - dan takip edilen politikaya karşı aykırı bir sebeb görmiyen İngi - lizler de çoktur. Bunlar diyorlar ki: Almanyanın artık milli birliği tamamlanmış demektir. —Avus - z İgibi titriyen vatan tşıkları da u - |hiç şüphesiz, içlerinde 1919 Mayısı gazlarda bütün bir vatanın ölümü- ne ağlıyan mersiyeler dolaşır ve bütün bir millet bu uğursuz hava- nn baskısı altında bitkin ve öl - gün bocalarken kırık bir tekne i- çinde karaya çıkan kahrama! m, kalbinde fe -« lerinde dirilme - jordu. 1938 Sonu teşrininin yirminci günü sevgi Ankarasmına sön seferini yapan f'in yollarda yedisinden yetmi - ine kadar vatan çocukları hıçkı « Tıyor. Ön ın oön dokuzunda a- uz yil içinde O'nun eş - siz başarılariyle övünen tarih de, O'nun on doküz yıl içinde fâni gözlerini yumduğunu kaydettiği - 'ne kendi yaşıtı Türk milleti kadar yaş tuttu, Bugünkü yolculuk, ebedi Şef'in a0t seferidir. Her zaman vatan |dağlariyle omuz omuza dolaşım Büyük Önder, bu son yolculuğun- da vatan ovalarına yaslanmış, her zaman vatan çocuklarının çelik göğüsleriyle sarılen sevgili Baş « buğ, bugün ikiz kardeşi bayrağı- nn kucağına uzanmşıtır. O'nu Dü sön yolculuğunda yal - vız yüz binler değil, gündüzün gü- neş ve geceleyin yaşlı birer gurladı. İçine son defa bindiği trenin ö- nüne kendini atan rayların & de çelik Adamın ölümüne söyle- nen çelik mersiyeler — duyuluyor. Yollarına dizilenler, hıçkıra hiç - evlerine döndükleri OY millete yeten hayatından birer tu tam ışık, birer damla enerji bul - muş olacaklardır. O'nun iradesiyle, O'nun azmiyle Türk vatanının her tarafını - ören demir ağların omzunda, dünün celâdetiyle ölümden hayata, boz- gundan zafere ulaşan asil milletin omzunda; vatanın, bayrağın, şere- zamatı, turyayı aldı. Südet Almanları al- dı. Almanya büyüdükçe büyü - dü. Almanya şimdiye kadar ken- disine yapılmış olan haksızlık - lardan şikâyet ederek bunların tamir edilmesini istemiyor muy- du? Artık Avusturyayı aldıktan ve Südet Almanların yerleri de Almanyaya geçtikten sonra Al « manyanın milli noktai nazardan (Devamı 7 inci sahifede) 20ASRINGÜNEŞİ en ve ŞEFİMİZ Sarayburnuna, Sa- ve “Ankarada yapılan hin en meşhur opetatörleri fin ve tarihin omzunda Büyük A- ta, som Ankara yolculuğundadır. O'nu bağrından yetiştiren top - rağı, O'nu yeniden bağrına bastır- dıktan sonra bütün dünya ülke - leri kukansın! Fakat biz, bayındır. Ankaranın durağına son yaptığı yolculuktan inecek ve bir daha buradan ayrıl- İmeyacak olan en büyük Türkü sa- dece vatan uğrunda can vermiş en büyük şehidin cenazesi gibi değil, Samsun'a ilk defa ayağını basan eşriz kahramanın gelişi gibi karşır Tıyacağız. N. Artan Romanya kralı ile veliahdın Londraya gitmesi Avrupa gaze- telerinin bugünlerde birinci de- recede ehemmiyet vererek bah » #ettikleri hâdiseler sırasına geç - ti. Kral ile veliahdı İngiliz payi- tahtında parlak merasimle kar - şılandı. Bu resmi ziyaretin ehem- ü milletler arası ayı bir kat artmış oldu. Romanya kralı bun- el Londraya git- miş bulunacaktı. Fakat vaziyet icabı memlekotinden ayrılamadı. i zamanı daha müssid kralının ziyaret programı Londradan sonra Pa - ris ve Brüksele de gitmekti. Bu- nun otrafında tolgrafların günü gününe verdikleri malümata bu- rada-tekrara lüzüm olmasa ge - rek. Bu seyahatin milletler ara- $ı politikasına göre sebebleri a » raştıran Avrupa matbuatının ya- zılarına gelince, Romanya kralı ile İngiltere kral hanedanı ara « sında hısımlık akrabalık — vardır. (Devamı 7 inci sahifede) İstemek.. Adil, tüccarlardandı. piyasada hatırı Büyük sayılır serveti kendisine babasından — kalmıştı. fakat Adil bu cihete hiç yanaşma- k etmek, aşka Hayır.. aradığı ya doya hovarı Adil, güzel bir erkek değildii uzun boylu, ve.. haddinden fazla (, kemikli bir vücud.. karaya yakın esmer bir ten.. ince olduk- ça uzun bir burun... Gülüşlerin- de bile ciddi hatlarla şekillenen derin, mânalı çehresi ve zeki, sert bakışlarile duygulu bir erkek. olmıyan bir erkekti. Evet, babasının bütün ısrarla - rına rağmen otuz yaşına kadar evlenmemişti. Fazla hovardameş- reb değildi; bana rağmen ilk genç- V Jik çağını dürgün ve yosunlu bir su gibi sakit ve hareketsiz geçir- memişti. Her genç gibi onun da başından, tatlı bir seraba — pek benziyon bir takım gönül macera- ları geçmişli. Fakat bu maceralar onun sakin ruhunda uzun müd- det y miş, cilâhı bir sathından sekerek yılların mave- mişti. Babası ölüp de bütün ticart işlerin kendi üzerine kaldığında 28 yaşında bulunuyordu. İki yıl sonra, yani, tam otuz yaşında ev- lenmeğe karâr verdi. Çünkü bir tesadüf, yıllardanberi — aradığı, beklediği aşkı karşısına çıkarıver- mişti; bu on sekiz yaşında, hilka- tin egüzel» diye resmettiği canlı bir tablo idi. Altın sarısı kıvırcık saçlarının ne göz alıcı bir parıltı- sı vardı..; Bu her nazarı kendine çeken genç kızın peşinden aylar- ca koştu, nihayet pek çok — para sarfile bir gün, onunla evlenmeğe muvaflak oldu. * Hergün bir evvelinden - daha coşkun, daha taşkın bir sevgile yıllar geçti. Seven insan mes'ud olurmuş derler... Adil Nâzanı, ka- rısını derin bir aşkla seviyordu; I fakat mes'ud değildi. Hiç mi mes- ud olmadı?.. Oldu, ancak bir yıl. mıişti; evlenmek istemiyordu. Do- fakat, güzel, hattâ pek de sevimli | Yapamamdk! Yazan: Recai Sanay | dindarın din sâfı kadar ef | yeni haberler geldikçe Nu:)f İngiltere - Orta Avrupa Romanyakralının Londra seyahi' Londranın bundan sonra Orta ve Cenub A işlerile a'âkadar olup olmıyacağı bu günün politikasında en mühim bir meseledir ( sonra?.. Bedbahtlığı dâ bırakan bir iç ateşile V vaer kyuldu.bu öyle bir ateş Kİ- îı lan her hareket onu kor'ılîlr,* ten başka bir netice VE rdu.. çünkü Oflük. » aldatıyordu, hem de öyle F g datış ki., evlendiklerindenbtf? »B * vö- işık değiştirmişti bunu biliyordu! Ev kaç Niçin mi kendini müdaf&i yordu?.. Çünkü onu öyle sevtrj ona öyle bağlı idi kim onun kendisine karşı W'Wa « bir sâfı olduğunu anlıyor YE7 ziyeti iyi idare etmek içİM kadınlık kudretini kulknıli' Zaten Adili en asabi ve F he veranının en fazla olduğu F p larda sabun köpüğü gibİ da söndürebilmek — içiğ parçası gibi yanan gözlef lerine dikmesi bir gülüşü büsesi kâfi ik Çok Za şeytan aklı neler BE T Dövmek, vürmak, boşamA”” tâ öldürmek bile... Bun“f:; düşündü, tasarladı, karaf fakat yapamadı * Düşündüklerinden hıı'”"/ deniliğine, insanlığına y-”’ yi a duz hiç olmazsa” onu w:y uzaklaştırmak, bir daha / görmemek, — yanından, kovmak, kahpeliğini )'ü'“';f parmağı beş leke bırakâP bir tokat gibi vurmal ’) Kulağına karısı hakkınd? tu, kudurdu. Kaç defâ ğünü, istediğini yapmak nin merdivenlerini, kıracakmış gibi hiddetle daya, karısının yanina göği ne o bakış.. o gözler. © illarca —...Bu zâlim kendine râmetmek: istedik di Ayrılmak istedi; 7"1””? Ona neler... ve neler " kurtulmak istedi; kw"“:: İçinde ezen, eriten bİf tutan, zapteden bir kü' dı... İstiyordu.. fakat du! ö .j Ü ÇA BERES A

Bu sayıdan diğer sayfalar: